T.C Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı ADLİ DNA VE KİMLİKLENDİRME BİTİRME TEZİ Stj. Diş Hekimi Gülsüm Ezgi ÖZTÜRK Danışman Öğretim Üyesi: Yrd. Doç. Dr. Ender ŞENOL İZMİR-2015 ÖNSÖZ Adli DNA ve Kimliklendirme adlı tezimin belirlenmesinde ve hazırlanmasında her türlü yardım ve fedakarlığı sağlayan, tecrübeleriyle çalışmamı destekleyen sayın hocam Yard. Doç .Dr. Ender ŞENOL’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım. İZMİR-2015 Stj. Diş Hekimi Gülsüm Ezgi ÖZTÜRK İÇİNDEKİLER 1.GİRİŞ 2.DNA NEDİR?..........................................................................................................2 2.1.DNA Nerede Bulunur?…………….…………………………...……………...2 2.2. DNA’nın Yapısı…………...………………………………….………..…......2 3.KİMLİKLENDİRME……………………………………………………………...3 3.1. DNA’nın Kimliklendirmedeki Önemi……………..………...…......................5 4.DNA PROFİLLEME VE YÖNTEMLERİ …………………………………….…5 4.1. RFLP Analizi……………………………………………………………….....6 4.2. PCR Analizi…………………………………………………………………...7 4.3. Monoplex ve Multiplex PCR Analizi……………………………………..…..8 4.4. Y Kromozom Analizi……………………………………………………........8 4.5.Mitokondrial DNA Analizi……………………………………………………..9 5.DNA’NIN ADLİ KULLANIM ALANLARI…………………………………….10 6.ADLİ TIPTA DİŞ PULPASININ DNA KAYNAĞI OLARAK KULLANIMI....13 7.SONUÇ…………………………………………………………………………...15 8.KAYNAKLAR …………………………………………………………….…….16 9.ÖZGEÇMİŞ………………………………................................…..…………....21 1. GİRİŞ Adli tıp, multidisipliner bir bilim dalıdır ve insanı ilgilendiren tüm adliolaylar adli tıbbın konusu dahilindedir. Adlitıp, adlipatoloji, adliseroloji, adlipsikiyatri, adli odontoloji, adli hemogenetik, adli antropoloji, adli toksikoloji, adli travmatoloji gibi çok çeşitli çalışma alanlarına ayrılmıştır (1,2). Adli tıbbın geliştirdiği ilkeler ve yöntemler sayesinde tıp biliminin sahip olduğu bilgi ve olanaklar, adalete yardım amacıyla kullanılmaktadır. Şahıslara karşı işlenmiş suçlarda önce suçun maddi unsurları araştırılır, travmatik lezyonların ağırlık dereceleri saptanır. Ölüm olaylarında ölüm nedeni ve mekanizması, ölümde suçu işleyen kişinin (failin) eyleminden başka faktörlerin de rolü olup olmadığının araştırılması gerekir. Bir travma ya da zehirlenmeden sonra ölüme kadar geçen sürenin uzaması halinde dış etki ile ölüm arasında nedensellik bağı olup olmadığı araştırılır. Kimliği belli olmayan kişilerin kişisel özellikleri belirlenerek kimlik tespiti yapılır. İnsan vücudunda meydana gelen lezyonların ne gibi bir araçla yapıldığı belirlenebilir. Adli tıbbın en önemli görevlerinden biri kişinin kimliğinin tespitidir. Çünkü adli tıpta canlı ya da ölüde yapılan bütün işlemlere öncelikle kimliğin saptanması ile başlanır. Kimliklendirmede ise en önemli gelişme şüphesiz DNA'nın bu alanda kullanımıyla başlamıştır. 2.DNA NEDİR? Deoksiribonükleik bazı virüslerin canlılık asit veya işlevleri ve kısaca DNA, biyolojik tüm organizmalar ve gelişmeleri için gerekli olan genetik bilgiyi taşıyan bir nükleik asittir. DNA'nın başlıca rolü bilginin uzun süreli saklanmasıdır. Protein ve RNA gibi hücrenin diğer bileşenlerinin yapımı için gerekli olan bilgileri içermesinden dolayı DNA; bir kalıp, şablon veya reçeteye benzetilebilir. 2.1. DNA NEREDE BULUNUR? Hücrelerde DNA, kromozom olarak adlandırılan yapıların içinde yer alır. Hücre bölünmesinden önce kromozomlar gerçekleşir. Ökaryotcanlılar eşlenir, DNA'larını bu sırada DNA eşleşmesi hücre çekirdeği içinde bulundururken, prokaryotlar canlılarda DNA, hücre sitoplazmasında yer alır. 2.2. DNA YAPISI DNA aynı eksen üzerinde çift sarmal iplik şeklinde iki nükleotit dizisinden oluşur. DNA bu yapısıyla sarmal bir merdivene benzer. Nükleotit bir fosfat molekülü, bir beş karbonlu şeker olan 2-deoksiriboz ve Adenin, Guanin, Sitozin, Timin adı verilen dört çeşit bazdan herhangi birinden oluşur. Karşılıklı gelen baz çiftlerinde Adenin ve Timin bazları arasında ikili hidrojen bağı varken, Guanin ve Sitozin bazları arasında üçlü hidrojen bağı bulunur. 2-deoksiriboz şekeri ve fosfat molekülü arasında fosfodiester bağı, azotlu baz grubu ile şeker arasında ise glikozit bağı vardır. 2 3. KİMLİKLENDİRME Bir insanın tanınmasında, tanımlanmasında ve diğer insanlardan ayırt edilmesinde etkin olan özelliklerin tümüne kimlik adı verilir. Y a ş a y a n y a d a ö l ü bir kişinin bu özelliklerinin ortaya konulmasına ise kimlik belirtimi (kimlik tespiti) denir (3). Adli tıbbın en önemli ve en geniş konularından biri kimliklendirmedir. Adli tıp çalışma alanlarının pek çoğu kimliklendirme konusunda yardımcı olmaktadır. Her an deprem, sel, yangın gibi doğal afetlerin, uçak, tren ve deniz kazaları gibi kitlesel felaketlerin, savaşların, terör olaylarının yaşandığı, güvenlik unsurlarının son derece önem kazandığı dünyamızda kimliklendirme ve dolayısıyla kimliklendirmeye yardımcı adli tıp çalışma alanlarının önemi her geçen gün artmaktadır (1,2). Birçok nedenden ötürü hem canlıda hem de ölü de kimlik tespiti yapmak gerekli olmaktadır. Canlıda: Koma, amnezi, yaşın küçük oluşu, akıl hastalıkları, vb. nedenler kişinin kendisi hakkında bilgi vermesini engelleyebilir. Göç, miras olayları, adli olaylar, yaş sınırlaması gerektiren (spor kulüpleri, emeklilik vb.) işlemler sırasında yaşın gizlenmesi ya da sahte kimlik kullanılması durumlarında sorunlar yaşanmaktadır. Ölen kişide: -Etnik ve insani sebeplerle; özellikle ölenin hayattaki akrabaları açısından ölen kişinin kim olduğunun bilinmesi, ölenin anılabilmesi, geleneksel törenlerin yapılabilmesi, gömülebilmesi 3 -Yasal hak ve yükümlülüklerin sonlandıralabilmesi-düzenlenebilmesi; mülkiyet, alacak, borç, resmi işlemler, istatistik -Hayat sigortası, miras gibi parasal sorunlar -Nesep davaları (annelik-babalık) -Kriminal olaylar; cinayet, kuşkulu ölümler, intihar ve cinayetler (3). Ölülerde, özellikle birçok cinayet olgusunda ceset parçalandığı ya da postmortem değişikliklerin tanınmayı imkansız hale getirinceye kadar saklandıkları için, kriminal ölümlerin araştırılmasında kimlik tespiti çok büyük önem taşır. Kuşkulu olmayan ölümlerde bile, dekompozisyon (kokuşma) kimlik tespitini güçleştirebilir (3). Adli tıp ve hukuk uygulamalarında iki tür kimlik tanımı yapılır: Kişinin nüfus kayıtlarına yazılı olan kimliğine adli kimlikdenir. Adli kimlik; canlı veya ölünün üzerinden çıkan nüfus cüzdanı, pasaport, sürücü belgesi, öğrenci belgesi gibi çeşitli belgelerden saptanır. Bu belgeler bazen güvenilir olmayabilir. Örneğin, kimliğini saklama gibi amaçlarla sahte kimlikler kullanılabilir. Kişinin görüntüsünün olduğu gibi tanımlanmasına tıbbi kimlik denir. Daha çok ölülerde yapılan bir uygulamadır. Tıbbi kimliğin belirlenmesine, ölünün üzerindeki elbiselerin incelenmesi ile başlanır. Ayrıca; takılar, gözlük, işitme cihazı, protez vb. tarif edilerek rapora yazılır. Bunun sonucunda, kişinin sosyal durumu hakkında da bilgi sağlanır. Ölünün elbiseleri çıkarılarak cinsiyeti ve tahmini yaşı kaydedilir. Daha sonra da boyu, kilosu, cilt rengi, saç rengi ve saç boyu, varsa sakal ve bıyığın özellikleri, ağız boşluğu, dişlerin adedi ve özellikleri bir şema halinde belirtilir. Varsa 4 vücutta diğer iz ve belirtiler (skar dokusu, dövme vs .) yazılır(4, 5). 3.1.DNA’NIN KİMLİKLENDİRMEDEKİ ÖNEMİ Kimliklendirmede, felaketin türü, kurban sayısı, cesetlerin durumu, kimliklendirme hedefi, zaman ve maliyet ile sorumlu birimlerin imkan ve kabiliyetleri gibi pek çok sınırlayıcı ve yönlendirici faktör, DNA’ya dayalı kimliklendirmeyi mecburi kılmaktadır. DNA’ya dayalı kimliklendirmenin diğer kimliklendirme yöntemlerine göre en önemli avantajı ise kimliklendirmede, kişinin kendisine ait mukayese materyalinin (biyolojik numuneler ile DNA profilleri) direkt referans numune olarak kullanılabilmesinin yanında, aile bireylerinden alınan endirekt referans numunelerin yardımıyla soybağına dayalı kimliklendirmeye de imkan vermesidir. Bu husus, DNA’ya dayalı kimliklendirme yöntemini diğer yöntemlere kıyasla bir adım öne çıkarmaktadır (6). 4. DNA PROFİLLEME VE YÖNTEMLERİ DNA profillemesi (DNA testi, DNA tiplemesi ve genetik parmak izlemesi olarak da adlandırılır), forensik bilimcilerin kullandığı, insanların DNA profillerine dayanarak onların kimliklerinin tespitini sağlayan bir tekniktir. DNA profilleri, kişinin DNA’sına birebir karşılık gelen şifrelenmiş numara dizileridir, bunlar kişinin kimlik belirteci olarak da kullanılabilir. Bu işlem, kişinin DNA’sından bir örnek almakla başlar. Buna "referans örnek" denir. Referans örneği elde etmenin bilinen en iyi yolu yanak içi sürüntüdür, çünkü bu 5 yöntemle kontaminasyon olasılığı düşer. Yanak içi sürüntü örneği almak mümkün olmadığı zaman, örneğin, mahkeme emri gerekmektedir ve yoktur, başka yöntemlerin kullanılması gerekebilir. Bunlar diş fırçası, jilet, vb. veya depolanmış örnekler; dondurulmuş sperm veya biyopsi dokusudur. Biyolojik akrabalardan elde edilen materyaller veya daha önceden profillemesi yapılmış kalıntılar da kişinin profili hakkında bilgi verebilir Referans örnek aşağıda ayrıntıları verilen tekniklerden biri ile analiz edilerek kişinin DNA profillemesi yapılır. DNA profili sonra başka bir örneğin profillemesi ile karşılaştırılarak genetik bir eşleşme olup olmadığı belirlenir. 4.1. RFLP ANALİZİ Bu yöntem DNA’nın restriksiyon enzimleri kullanıralarak bu enzimlere spesifik olan bölgelerden kesilmesi esasına dayanır. Kesim işlemi sonucunda uzun DNA molekülü restriksiyon fragmanları olarak adlandırılan çok sayıda DNA parçacıklarına ayrılır. Ekstrakte edilen DNA’nın tek bir enzimle dahi sindirilmesinden sonra farklı uzunluk ve dizide yüz binlerce kesilmiş DNA fragmanı oluşur (7). Yöntemin esası restriksiyon enzimi ile kesilerek bir çok fragmana ayrılan DNA’nın, fragmanlarının denatüre edilmesi ve naylon membrana aktarılması sonrasında spesifik problar ile hibridizasyonuna dayanır. Problar DNA dizisine spesifik olarak hazırlanmış, radyoaktif izotoplarla işaretlenmiş, tek zincirli, kısa DNA parçacıklarıdır. Hibridizasyon uygun hibridizasyon solüsyonları içeren banyolarda gerçekleştirildikten sonra nonspesifik bağlanmalar yıkanarak uzaklaştırılır ve oluşan bandlar röntgende otoradyografik olarak gösterilir. Bu şekilde elde edilen otoradyogramlar parmak izi gibi bireye özgü olduğundan DNA parmak izi olarak adlandırılmaktadır (8). Yöntemin uzun sürmesi, zahmetli olması, radyoaktif madde ile temasa neden olması ve fazla 6 miktarda DNA’ya ihtiyaç duyulması gibi sınırlayıcı yönleri vardır. Sayılan bu nedenlerden dolayı günümüzde yerini PCR tekniğine dayalı STR analizlerine bırakmıştır. 4.2. PCR ANALİZİ PCR hücre çekirdeği içerisinde cereyan eden DNA replikasyonunun bir analoğudur (9). DNA’nın hedeflenen bir bölgesinin eksponansiyel olarak çoğaltılması amacına hizmet eder. Yöntemin esası çoğaltılması istenen hedef DNA bölgesinin hemen yakınındaki dizilere komplementer olarak sentez edilen oligonükleotidlerin, denatüre edilen DNA zincirlerinin farklı uçlarına bağlanması ve bu bağlanma noktalarından itibaren DNA polimeraz enzimi yardımı ile DNA’nın 3' ucu yönünde komplementerinin sentez edilmesine dayanır. Bu yöntem ile başlangıçta var olan DNA’daki hedef bölgelerin milyonlarca kopyasının elde edilmesi işlemine amplifikasyon adı verilir (9). PCR analizi üç aşamada özetlenebilir: -DNA zincir ayrılması (Denatürasyon) DNA çift zincirli olup bunun tek zincirli hale getirilmesine, yani iki zincirin arasındaki hidrojen bağlarının koparılarak birbirinden ayrılması işlemine denatürasyon adı verilir. -Primer bağlanması (Annealing) Tek zincir haline gelen herbir DNA’nın çoğaltılması istenen bölümüne bitişik nükleotidlere komplementer olan bir oligonükleotid grubu (primer olarak adlandırılır), yaklaşık 90-95 C° derecelik ısının düşürülmesi ile komplementeri olan dizileri tanır ve onlara bağlanır (8). 7 -Zincir uzaması (Ekstansiyon) Ortama eklenmiş olan DNA polimeraz enziminin primerlerden itibaren hedef diziye komplementer nükleotidleri eklemesi ile zincirin uzamasıdır. Bunun için DNA polimeraz enziminin optimum aktivite gösterebileceği bir ısıya (68-72 C°) ihtiyaç vardır. Bu şekilde hedef DNA bölgesi replike olmuş olur. Bu yöntemin avantajları eser miktardaki biyolojik örneklerden dahi DNA tiplemesine olanak vermesidir. Yöntemin hızlı ve kolay olması ise bir diğer avantajıdır (10, 11). 4.3. MONOPLEX ve MULTİPLEX PCR ANALİZİ Başlangıçta DNA üzerindeki tek bir bölgeyi hedef alan ve çoğaltan PCR reaksiyonları yapılırken gelişen teknoloji ile çok sayıda DNA bölgesinin bir arada çoğaltılabilmesi mümkün olmuştur. Bu sayede tek reaksiyon ile çok kısa sürede sonuç alınabilmektedir. İlk geliştirilen multipleks PCR kitleri üç lokusu bir arada amplifiye eden üçlü primer karışımlarından ibaret iken daha sonra 5, 8, 10, 13 ve son olarak 16 lokusu bir arada amplifiye eden kitler geliştirilmiştir (12). Multiplex PCR sistemleri çok iyi optimize edilmelidirler. Çünkü her STR lokusunun farklı primer içeriği, dolayısıyla da farklı primer bağlanma ısısı vardır. Yine farklı lokusların değişik alelleri yakın baz uzunlukta olabilmekte ve jel elektroforezi sırasında birbiri üzerine çakışabilmektedirler. Kapiler elektroforez ile değişik renk boyalar kullanılarak bu durum sorun olmaktan çıkarılmıştır (13). 4.4. Y KROMOZOM ANALİZİ Y kromozomu sadece erkek ebeveyn tarafından kalıtıldığından dolayı aynı soydan gelen tüm erkeklerde yeni bir mutasyon olasılığı dışında bir çok jenerasyon boyunca aynı haplotip görülecektir (14). Özellikle baba adayının bulunamadığı ya da 8 baba adayının biyolojik materyalinden DNA elde edilemediği durumlarda, çocuk erkek ise baba adayının soy ağacında yer alan dede, amca, kuzen vs. gibi herhangi bir erkeğin Y-STR sonuçları olayın aydınlatılmasında kullanılır (15). Cinsel suçlar ise YSTR’nin kullanımının en sık olduğu alandır. Olgularda örnekler iyi koşullarda ve usulüne uygun toplansa bile sıklıkla faile ait DNA’yı içeren örnekler mağdurun DNA’sı ile karışmış halde bulunmaktadır. Böyle miks örneklere genellikle mağdurun vajinasından alınan sürüntüde ve iç çamaşırlarında rastlanmaktadır (16). Y kromozom analizini en sık, miks örneklerde, çok sayıda semen donörü varlığında, kardeşlik tayininde, çocuk erkek ise babalık tayininde, sadece şüpheliyi değil aynı zamanda şüphelinin baba tarafından tüm erkek akrabalarını dışlamakta, ejekulasyon olmasa dahi vaginal penetrasyon iddiası gibi durumlar söz konusuysa kullanılır. Tüm bunlara rağmen, ayırım gücünün diğer yöntemlere göre düşük olması, semenin kaynağını şüpheye yer bırakmayacak şekilde saptayamaması (otozomal analizlerle desteklenmedikçe ancak o aileden bir erkeğin fail olduğu söylenebilir) gibi nedenlerle kullanımında bazı sınırlamalar mevcuttur. 4.5. MİTOKONDRİAL DNA ANALİZİ İnsan mitokondrial DNA’sı 16569 baz çifti uzunluğunda,sirküler yapıda bir moleküldür (17). Bazı adli amaçlı kimliklendirme olgularında nükleer DNA elde edilemez. Böyle durumlara sıklıkla, biyolojik örnek çok eski olduğunda, örnek olumsuz koşullarda saklandığında rastlanır. Oysa DNA degrade olsa bile mtDNA’nın elde edilebilmesi olasıdır. mtDNA’nın dış koşullara nükleer DNA’ya nazaran daha dayanıklı olmasının üç nedeni vardır: -Her hücrede bir adet çekirdek DNA’sı bulunurken mtDNA’nın 1000-10000 adet bulunması, 9 -Mitokondrilerin, çift çeperli organeller olduğu için olumsuz koşullara direncinin yüksek olması, -mtDNA’nın kapalı ve sirküler bir yapıda olması (18). mtDNA analizi ayrıca, arkeolojik çalışmalar, antropolojik çalışmalar, büyük felaketler, toplu mezarlarda kimliklendirme çalışmalarında kullanılmaktadır. Tüm bu yararlarına karşın yöntemin sınırlayıcı yönleri de bulunmaktadır. Bunlar arasında; birincisi kemiklerin mezardan çıkarılması sırasında insanla kontaminasyonu, ikincisi doğal çürüme sürecinde bakteri, fungusla kontaminasyonu, üçüncüsü yöntemin uzun sürmesi ve masraflı olması, son olarak dahenüz her toplumun kendine ait yeterli populasyon genetiği verilerinin bulunmaması sayılabilir (19). 5. DNA’NIN ADLİ KULLANIM ALANLARI Adli bilimlerde kimliklendirme neredeyse 50 yıldır hukuk ve ceza davalarının çözümünde kullanılmaktadır (20). Adam öldürme, yaralama, ırza geçme suçlarında sanığın ve mağdurun belirlenmesi, birçok suçta delilden suçluya ulaşma yöntemiyle olayın aydınlatılması, toplu ölümlerde kimliklendirme, özel hukukta nesep tayini (babalık tespiti, annelik, kardeşlik, akrabalık belirlemeleri) yapılarak babalık, nüfus düzeltme ve miras davalarının çözümlenmesi gibi pek çok konuda adli makamlara yardımcı olmaktadır (21). Kimliklendirme ve nesep tayinine esas olmak üzere kullanılan biyolojik materyaller; kan, semen, kemik, diş, kıl, tırnak, tükürük, idrar ve benzeridir. Kimliklendirmede, incelemeye konu olan biyolojik materyaller, olayın çeşidine ya da oluşumuna göre olay yerinde bulunabileceği gibi mağdurun vücudunda ya da giysilerinde veya failin üzerinde bulunabilmektedir. Resmi veya özel babalık ya da ebeveyn belirlemesi, doğrudan doğruya ilgililerden materyal 10 alınarak yapılmaktadır. Ölmüş kişiler için ise, adli makamlar tarafından mezardan çıkartılarak gönderilen diş, kemik, saç gibi kalıntılar kullanılmaktadır (22). DNA molekülü, insanın yapıtaşı olan hücrede bulunur ve tek yumurta ikizleri hariç tüm insanların DNA’ları birbirinden farklıdır. DNA’nın diğer önemli bir özelliği ise insanın tüm hücrelerinde aynı yapısal özellikleri göstermesidir. Ayrıca DNA’nın anne ve babadan kalıtım yoluyla geçtiği ve nadir rastlanan bazı olumsuzluklar dışında yapısını muhafaza ettiği bilinmektedir (23). Bu bilimsel gerçekler, DNA’ya dayalı kimliklendirmeyi en geçerli ve kesin yöntemlerden birisi haline getirmiştir. DNA’nın adli tıpta kimliklendirme materyali olarak kabul görmesinin ardından felaket kurbanlarının kimliklendirilmesinde büyük önem kazanmıştır. DNA’nın kullanımı, beden bütünlüğünü koruyan fakat ileri derecede bozulmuş ya da zarar görmüş felaket kurbanlarının kimliklendirilmesi yanında, felaket bölgesindeki dağınık ceset parçalarının sahiplerinin belirlenebilmesinde de en geçerli yöntemdir (24). Bu sayede, aileye yanlış cenazenin teslimi veya birden fazla kişinin aynı mezara gömülmesi gibi çeşitli yanlışlıkların önüne geçilebilir. İnsan hücresi ihtiva eden her türlü biyolojik numunenin (doku, kemik, diş, köklü kıl, kan, vücut sıvıları, epitel döküntüler) analiz edilmesi neticesinde DNA profili elde edilmektedir. DNA profili, kimliklendirmede üç şekilde kullanılabilmektedir. Birincisi, DNA profilinin DNA veritabanları yardımıyla sahibinin tespitidir. Tespitin yapılabilmesi, ülke çapında teşkil edilmiş ve sistematik olarak işleyen bir DNA veritabanının varlığına bağlıdır. Dünya geneline bakıldığında, DNA veritabanlarının suçla ilişkili kişilerin DNA verilerinin saklanması prensibiyle kurulduğu, ülke nüfusunun tamamına ait verilerin DNA veritabanlarında saklanmadığı görülmektedir (25). Bunun iki önemli sebebi ise; 11 birincisi insan hakları ihlallerine yol açabileceği endişesi, diğeri ise yüksek maliyettir. İkinci kullanım şekli, DNA profilinin; kurbanın hayatta olduğu dönemde kendisine ait olduğu bilinen diş fırçası, traş bıçağı, saç fırçası vb. kişisel eşyalardan alınan veya hastaneler, doğumevleri, biyokimya laboratuarları gibi biyolojik örnek elde edilebilecek yerlerden temin edilecek biyolojik numunelerden ya da kişinin bir şekilde saklanmış diğer biyolojik numunelerinden (saklanan saçı, çocuğun süt dişi, göbek bağı veya bebeğin topuk kanı vb.) elde edilen DNA profili ile karşılaştırılması suretiyle, kurban ile ilgili kişinin aynı kişi olup olmadıklarının tespitidir. Son olarak ise DNA profilinin, kurbanla soy bağı olan kişilerden alınan biyolojik numunelerden elde edilen DNA profili ile birlikte değerlendirilmesi sonucu, soy bağı ilişkisinin doğrulanması ve dolayısıyla kimliğinin tespit edilmesidir. Kurbanın anne ve babasından ya da eş ve çocuğundan referans biyolojik numune elde edilmesi durumunda kesin olarak kimliklendirme yapılabilmektedir (26). Adli tıpta DNA kullanımının yaygın olduğu diğer bir alansa babalık tayinidir. Herhangi bir çekirdekli hücreden elde edilen materyalden otoradyografi kullanımıyla elde edilen son ürün, çeşitli yoğunluktaki ve alandaki bar serilerini taşıyan bir radyograftır. Bar serileri süpermarketteki fiyat başlıklarına "barkodlara" benzerdir. Barkodlardaki her bir bantın bir yarısı anneden, diğeri babadan gelir. Tayinde kodlama anneden ve olası babadan yapılır. Çocuğun profilindeki bantlar önce anneninki ile karşılaştırılır, geriye kalan bantların hepsi olası babadan gelmelidir. Sonuçlarda herhangi bir çelişki varsa o adam baba olamaz. 12 6. ADLİ TIPTA DİŞ PULPASININ DNA KAYNAĞI OLARAK KULLANIMI Kişilerin dental özellikleri yaşamları boyunca, aşınma, çürük, dolgu ve diş çekimi gibi nedenlerle sürekli değişmektedir. Buna karşın ölümden sonra, vücuttaki en sert ve dış etkenlere karşı en dayanıklı yapılar olmasına bağlı olarak dişlerde çok yavaş bir değişim gözlenmektedir. Diş dokusunun nem, yüksek ısı, bakteri ve mantar aktivasyonuna dayanıklı olması, uzun süre morfolojik özelliklerini koruyabilmeleri, sıklıkla cesetle birlikte bulunabilmeleri ve bu nedenle zaman kaybını en aza indirmeleri, ayrıca kişisel özelliklere sahip olmaları kimlik tespitinde kullanılmalarının temel nedenleridir (27, 28, 29, 30, 31). Bu sağlam yapı, dişlerin, nüklear ve mtDNA kaynağı olarak değerlendirilmesine olanak sağlamaktadır. Dişin mine ve dentin tabakalarının altında yer alan diş pulpası, çevresel faktörlerden bu sert tabakalar sayesinde korunmakta ve özellikle Kısa Ardışık Tekrarlar (Short TandemRepeat-STR) analizi için zengin bir kaynak olarak değer kazanmaktadır. Genomik (nüklear) DNA'nın degrade olduğu durumlar için mtDNA (mitokondrial DNA) yapısal özellikleri ve sayısının fazlalılığı nedeniyle çözüm kaynağı olabilmektedir. Dış görünüşlerinden kimlikleri belirlenemeyecek derecede dekompoze olmuş, vücut bütünlüğü bozulmuş, yanmış veya iskelet kalıntısı halinde bulunan cesetlerin kimliklerinin tespitinde dişler ve DNA gibi yaşam boyu değişmeyen ve kişiye özel kriterler ön plana çıkmaktadır. Yapılan çalışmalar dişin mine, dentin ve kök kısmında yeterli miktarda DNA bulunduğunu, diş kökünün nüklear DNA, dentin tabakasının mtDNA açısından daha zengin olduğunu ortaya koymuştur. Sayıları mm²de 20000-45000 olan tübüllerdeki odontoblastik aktivasyon dentin tabakasını zengin mitokondri kaynağı olarak 13 değerlendirilmesini sağlamaktadır. Örneklerdeki DNA miktarının Quanti blot ile tespit edilme limitinin altında olduğu durumlarda az miktardaki nüklear ve mt-DNA tespiti real- time PCR (Polymerase Chain Reaction) yöntemi gibi daha hassas yöntemlerle yapılabilmektedir (27, 32, 33). 14 7. SONUÇ Adalet sisteminin sağlıklı ve güvenilir işlemesini sağlayan en önemli faktör, işlenen suçun bilimsel ve teknik yöntemler ile güvenilir maddi delillere dayanarak aydınlatılmasıdır. Adli vakaların soruşturma aşamasında suçun ve suçlunun tespit edilip yakalanması, mahkeme aşamasında ise suçun aydınlatılıp gerçek suçluların ceza almasında bilimsel usul ve teknik ile elde edilecek maddi delil niteliğindeki bulguların doğruluğu ve güvenilirliği hiç şüphesiz yadsınamaz (34). DNA’ya dayalı kimlik tespiti ise, yaklaşık 30 yıl önce bilimsel literature girmiştir ve sağladığı aşamalara paralel olarak, kimlik tespiti ihtiyaçlarını karşılamada en önemli araç olarak varlığını sürdürmektedir. DNA testi uygulamaları ile birlikte, daha güvenilir kimlik tespiti yapılmaya başlanmıştır. Bununla beraber babalık tayini davalarında, deprem, yangın, sel, uçak kazaları gibi toplu ölümlerin olduğu felaketlerdeki kimlik belirlemede büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. Ayrıca DNA’ya dayalı kimlik tespiti uygulamaları, suçluların belirlenmesi ve biyolojik numune ile yanlışlıkla ilişkilendirilmiş kişilerin üzerindeki şüphenin ortadan kaldırılması gibi güvenlik güçlerine sağladığı faydaları ile adli bilimdeki en önemli gelişme sayılmaktadır. 15 8. KAYNAKLAR 1. Avcı F, Aktaş EÖ, Diş Minelerinden Kan Grubu Tayini, Bitirme Tezi.Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı, İzmir, 2002. 2. Keloğlanoğlu M, Dişlerde Alışkanlıklara Bağlı Değişiklikler ve Kimliklendirme, Bitirme Tezi. Ege Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı, İzmir, 2006. 3. Hancı İ H, Zeyfeoğlu Y, İnsanlarda Kimlik Tespiti. Adli Tıp ve Adli Bilimler, Ankara, 2002, 1, s: 499-500. 4. Koçak A, Aktaş EÖ, Diş Hekimleri ve Diş Hekimliği Öğrencileri İçin Adli Tıp, Ed. Koçak A, İzmir, 2011. 5. Harorlı E, Adli Diş Hekimliği, Erzurum, 2006, 1, s:17-28. 6. Yıldız Ö,Kayaaltı Z, Felaket Kurbanlarının Kimliklendirilmesinde (F2K) Mecburi İstikamet: DNA’ya Dayalı Kimliklendirme http://adlibilimler.ankara.edu.tr/files/2014/05/DNA-ya-Dayal%C4%B1Kimliklendirme.pdf 7. Southern, E.M. Detection of specific sequences among DNA fragments seperated by gel electrophoresis. Journal of Molecular Biology, 1975, 98, 503527. 16 8. X-Kromozomal Str Polımorf_Zm_ (Dxs8377, Dxs101, Dxs6789, Strx-1, Humhprtb) Ve Türk Toplumundakı Alel Frekansları. Faruk Asıcıoglu doktora tezi danısman Prof.Dr.Mahmut N. Çarin Tıbbi Biyoloji, İstanbul, 2006, 3. 9. Erlich, H.A.(Ed.). PCR technology: principles and applications forDNA amplification. New York:Stockton Pres., 1989. 10. Wiegand, P. ve Kleiber, M. Less is more—length reduction of STR amplicons using redesigned primers. International Journal of Legal Medicine,2001, 114, s:285–287. 11. Ross, M.D. Polymerase chain reaction. Archives of Pathoogy and Laboratory Medicine,1990,114, 627. 12. Riley, G.R., Schwenke, P.L.,Lem, J.L., Pace, A.G., Coleman, H.C. veAulinskas, T.H. Forensic case work using powerplex STR multiplex:High sensitivity and discrimination. American Academy of Forensic Sciences Annual Meeting, Orlando,Florida,USA, 1999, February, s: 15-20. 13. LaFountain, M.J., Schwards M.B., Svete, P.A., Walkinshaw, M.A. ve Buel, E. TWGDAM validation of the AmpFlSTR Profiler Plus and AmpFlSTR COfiler STR multiplex systems using capillary electrophoresis. Journal of Forensic Sciences, 2001, 46(5), 1191-1198. 14. Prinz, M. ve Sansone, M.Y. Chromosome-spesific Short Tandem Repeats in Forensic Casework. Croatian Medical Journal,2001, 42(3), 288-291. 17 15. Roewer, L., Kayser, M., de Knijff, P., Anslinger, K., Corach, D., Füredi, S.,Geserick, G., Henke, L., Hidding, M., Kärgel, H.J., Lessig, R., Nagy, M., Pascali, V.L., Parson, W., Rolf, B., Schmitt, C., Szibor, R., Teifel-Greding, J., Krawczak, M. A new method for the evaluation of matches in recombining genomes: application to Ychromosomal short tandem repeat (STR) haplotypes in European males. Forensic Science International, 2000,114, 31-43. 16. Corach, D., Risso, F. L., Marino, M., Penacino, G.ve Sala, A. Routine YSTR typing in forensic casework. Forensic Science International, 2001, 118, 131-135. 17. Padar, Z., Egyed, B., Kontadakis, K., Furedi, S., Woller, J., Zoldag, L. Ve Fekete, S. Canine STR analyses in forensic practice. Observation of a possible mutation in a dog hair. International Journal of Legal Medicine, 2002, 16(5), 286-288. 18. Steighner, R.J.ve Holland, M. Amplification and sequencing of Mitochondrial DNA in Forensic case work._çinde: P.J. Lincoln, J.Thomson (Ed.).Forensic DNA profiling protokols (1st ed.). New Jersey: Humana Pres, 1988, 213-223. 19. Roussalet, F. ve Mangin, P. Mitochondrial DNA polymorphism: a study of 50 French Caucasian individuals and application to forensic casework.International Journal of Legal Medicine, 1998, 111, 292-298. 20. Evett, IW, Weir, BS., Interpreting DNA Evidence, Statistical Genetics for Forensic Scientists, Sinauer Associates, Inc. U.S.A., 1998, 21. 18 21. Bishai D., Astone N., Argys L., Gutendorf R., Filidoro C., A national sample of US paternity tests: do demographics predict test outcomes, Transfusion, 2006, 46, s: 849-853. 22. Filoğlu G, Bafra J, Altunçul H, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Adli Hemogenetik Merkezi’ne 1996-2007 Yılları Arasında Gelen Başvuruların Değerlendirilmesi. TBB Dergisi, 2009, Sayı: 81, s: 2 23. International Committee of Red Cross (ICRC), Missing People, DNA Analysis and Identification of Human Remains:A Guide to Best Practice in Armed Conflicts and Other Situations of Armed Violence. Second Edition, 2009, 15-18. http://www.icrc.org/eng/assets/files/other/icrc_002_4010.pdf 24. Budowle B, Bieber F.R, Eisenberg A.J. Forensic aspects of mass disasters: Strategic considerations for DNA-based human identification, Legal Medicine 2005, 7, s: 230–243. 25. ENFSI DNA Working Group (EFP-WG), DNA-Database Management Review and Recommendations April 2012, 6-8. 26. Leclair B. Large-scale comparative genotyping and kinship analysis: evolution in its use for human identification in mass fatality incidents and missing persons databasing. International Congress Series 2004, 1261, s: 42–44. 27. Tuğ A., Yaşar F., Felaket Kurbanlarının Kimliklendirilmesi Çalışmalarında Dişhekimlerinin ve Diş İncelemelerinin Önemi., Hacettepe Dişhekimliği Fakültesi Dergisi 2006, Cilt: 30, Sayı: 4, s: 77-82. 28. ABFO Body Identification Guidelines, Bower C.M., Bell G.L., Manual of Forensic Odontology,3rd Edition, Man 1997, s: 300-357 19 29. Gustavson G., Dental Identification, Forensic Odontology. Staples Press, London, 1966. 30. Yaşar Z F, Hancı H İ, Afşin H, Dişlerin İncelenmesinin Adli Yönden Önemi, Adli Tıp ve Adli Bilimler, Ankara, 2002, s: 213-231. 31. Afşin H, Günce E. M, Adli Diş Hekimliği Acısından Olay Yeri İncelemesi, Adli Tıp Dergisi, 2002;Cilt 16, Sayı 24, s: 94–106. 32. Potsch L, Meyer U, Rothschild S, Schneider PM, Rittner C. Application of DNA Techniques for Identification Using Human Dental Pulp as a Source of DNA. Int J Legal Med. 1992, 105 (3), s: 139-43. 33. Rudin N,Inman K, An Introduction to Forensic DNA Analysis II.Ed.CRC Press, 2002, 59-60 34. Bayraktar M, Adli Antrapoloji, Bitirme Tezi. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı, İzmir, 2014. 20 9. ÖZGEÇMİŞ 29 Ocak 1992 tarihinde Denizli’ de doğdum. Öğrenim hayatıma Acıpayam Atatürk İlköğretim Okulu’nda başladım. Lise öğrenimimi Denizli Türk Eğitim Vakfı Anadolu Lisesi’nde tamamladım. 2010 yılında Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ni kazandım. 21 22