GELİŞİMSEL BİR DÖNEM OLARAK ÇOCUK VE ÇOCUKLUK Orta Çağ ve daha öncesine dayanan her türlü skolastik düşüncenin yerini bilime bırakmasıyla, insanlar “insanı ve evreni” yeni baştan öğrenme, bilme, tanımlama ve açıklama çabası içinde olmuşlardır. Gelişen bilim dalları, araştırmacılarıyla ve bilim insanlarıyla yüzyıllardır büyük bir keşifin içindedirler. Psikolojide, çocuklukla ilgili hemen hemen ilk çalışmalar önemli bir isim olan Freud’dan gelmiştir. 18. Yüzyılın sonlarında tıp eğitimi gören Freud, kişilerin iç dünyalarının sırlarını çözmeye ilişkin önemli kuramsal çalışmalarda bulundu. Freud, bireylerin çocukluk yaşantılarının, yetişkin kişiliklerini çok etkilediğine inandı ve bu inanç gereği hastalarını hipnotik bir süreç içinde çocukluklarını anlatmaya yönlendirdi, tuttuğu notlar, çok önemli bir kuramsal yığın olarak günümüzde de önemini sürdürmektedir. Freud’un yanı sıra özelikle Eric Ericson’un “insanın sekiz çağı “olarak bilenen kuramsal yaklaşımı çocukluk çağı ile ilgili önemli bir bilgi bütünüdür. Klinik Psikoloji alanında Carl Gustav Jung ve Analitik Psikoloji, Alfred Adler ve Bireysel Psikoloji, EricH From, Varoluşçu Psikoloji, Davranışıççı Psikoloji, çocuk ve çocukluğa ilişkin de insanın keşfedilmeyi beklenen duygu, düşünce, tutum ve davranışlarına ilişkin önemli rehberler sunmaktadır. ERGENLİK Ergenlik bir önceki cümlenin hemen ardından , nerdeyse insanın kendi bedeninde yeniden doğması sürecidir. Çocukluk, ergenlik çağına ulaşılmasıyla biyolojik, fizyolojik, psikolojik ve toplumsal çok önemli bir farklılaşma yaşayacaktır. Bu farklılaşmalar en temelde dört grup içinde ele alınmaktadır: 1. Çocukluktan yetişkinliğe geçişte, ergenin çözmesi gereken en önemli sorunlardan biri, bilinçdışındaki ana-baba kavramlarında yapmak zorunda olduğu değişikliktir. 2. Çocukluktan yetişkinliğe geçişte, ergenin önemli çabalarından biri de toplumun değerlerine uyumlu olabilmeleridir. 3. Ergen, bir yandan yetişkin erkek ya da kadının bedensel özelliklerini kazanırken, öte yandan toplumun kendisinden beklediği kadın yada erkek rolünü benimsemekle yükümlüdür. 4. Ergenin çözmek zorunda olduğu diğer bir sorun ise, öğrenimine ve gelecekteki mesleğine ilişkin kalıcı bir seçim yapma zorunluluğudur. GENÇLİK DÖNEMİNİN KENDİNE ÖZGÜ ÖZELLİKLERİ Gençlik döneminin kendine özgü bazı özellikleri aşağıda sunulmuştur. Bunlar ; - Fenomonolojik olarak gençlik, “dünyaya yabancılaşma” duygusuyla “her şeyi yapabilecek denli güçlü olma” duyguları arasında bir bocalama yaşar. - Her şeyi yapabilecek denli güçlü olma duygusu, görünürde yabancılaşma duygusunun tam karşıtıdır. - Gençliğin bir diğer özelliği de toplumsallaşmayı ve süre gelen kültürü benimsemeyi reddetmesidir - Gençlik döneminde değişime ve devrim hareketlerine (topyekün değişim) büyük değer verilir, durgunluk ve değişmezlikte bir o kadar soğuk uzak durulan ve oldukça sert eleştirlen bir durumdur. - Bazı gençler birleşerek, süregiden toplum düzeninden uzak kalma çabasını içeren karşıt kültürleri oluştururlar. Bu gibi gruplaşmalar her zaman politik eylemler ya da karşı çıkma gösterileri biçiminde olmaz. - Ergenlik dönemindeki genç için çatışmanın çoğunlukla adresi ailesidir. - Gençlik döneminde cinsel gelişim de önemli bir aşamadan geçer. - Gençlik dönemi düşünceye en çok önem verilen dönemdir. Ergenlikle ilgili litartüründe sıkılıkla ifade ettiği nokta “normal bir ergenlik” çok da mümkün değil, çünkü ergenlik aslında tümüyle bir başkalaşma ve çift duygu, düşünce ve davranışların olabildiğince yoğun yaşandığı bir dönemdir. ÇOCUKLUK VE ERGENLİK ÇAĞI RUHSAL SORUNLARI VE PSİKİYATRİK SOSYAL HİZMET İnsan yaşamında son derece özel ve önemli birer dönem olma özelliği taşıyan bu iki dönem, içinde bulunan çağ özellikleri nedeniyle sadece çocuk ya da gencin değil, başta anne baba olmak üzere, okul, akran ve arkadaş gruplarınında özellikle incelenip değerlendirilmesi gereken bir dönemdir. Birey hangi yaşta olursa olsun, yaşamda ruhsal olarak en temelde iki gereksinimi bulunmaktadır. Bunlar; - Sevmek ve sevilmek - Kendi ve başkaları için değerli olmak Bu iki temel gereksinimin en temelde yapılandığı ortamda ailedir. Bazılarına göre bireyin biyolojisi dışında tümüyle şekillendiği ortam ailedir. Ailenin çocuğa karşı tutmunun iki ögersi vardır. Bunlar; - Sevgi - Disiplin Kuramsal olarak en olumlu tutum, gereksinimleri en uygun biçimde karşılayan tutumdur. Literatürde ana-babaların çocuklarına yönelik tutumları yedi grup içinde ele alınmaktadır. Bunlar; - Aşırı verici, koruyucu ve aşırı disiplinsiz tutum - Aşırı itici, ilgisiz ve aşırı disiplinsiz tutum - Aşırı verici ve aşırı disiplinli, denetimli tutum - Aşırı itici ve aşırı disiplinli, cezalandırıcı tutum - Anne ve babanın tutumları arasındaki tutarsızlık - Aile içinde çocuklara farklı tutumlar oluşu - Aile içi kutuplaşmalar Aile içi etkileşimlerin, çocuk ve gencin ruh sağlığını ve kişiliğini önemli ölçüde etkilediği artık bilinen bir gerçek durumundadır. ÇOCUKLUK VE GENÇLİK ÇAĞI RUHSAL SORUNLARI Çocukluk Çağına Özgü Ruhsal Sıkıntılar Çocukluk çağında görülen ruh sağlığı sıkıntıları aşağıda maddelenmiştir: - Erken bebeklik otizmi - Sembiyotik Psikoz - Çocukluk Depresyonları -Kısa süreli anne yoksunluğu -Uzun süreli anne yoksunluğu (yuva hastalığı) - Çocukluk Nevrozları -Okul korkusu -Enüresis -Enkopresiz - Kekemelik - Tik bozuklukları - Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu - Çocuklarda davranım bozukluğu - Zekâ gerilikleri Gençlik Çağına Özgü Ruhsal Sıkıntılar - Gençlik çağı depresyonu - Kendine yabancılaşma ve gerçeklere yabancılaşma ÇOCUK VE GENÇELERLE PSKİYATRİK SOSYAL HİZMET Bu kitabın içinde yer alan diğer üntelerde psikiyatrik sosyal hizmetin tarihsel gelişimlerini okuduğunuzda “çocuk ve gençlerle sosyal hizmetin” psikiyatrik sosyal hizmet tarihinin de başlangıcı olduğunu göreceksiniz.