Şair Evlenmesi Şair Evlenmesi bizde ilk tiyatro ürünü olarak bilinir. Bu bir bakıma doğru, bir bakıma hatalıdır. Çünkü Türkiye’de Şinasi'den önce de bir tiyatro yazma denemesi yapılmıştır. Abdülhak Hamid'in babası, Hayrullah Efendi Şinasi'den on beş yıl kadar önce “Hikaye-i İbrahim Gülşeni“ adlı romanla tiyatro arası bir eser meydana getirmiş; fakat bunu yayınlamayı görevinin ve makamının şanına uygun görmemiş ki hiçbir zaman düşünmemiştir. Onun bu eseri yazıldıktan yüz yıl kadar sonra ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla Şinasi “Şair Evlenmesi“ ni yazdığı zaman böyle bir örnek meydanda yoktu. Sonuç olarak “Şair Evlenmesi” Türkiye de ilk yayımlanan, hatta ilk yazılan tiyatro eseridir. Şair Evlenmesi “Tercüman-ı Ahval” de tefrika edilmiştir. Birkaç sayı süren tefrika, halk kitleleri tarafından pek anlaşılamadığı gibi, aydınlar tarafından da pek önemsenmemiştir. Hatta rakip gazete “Ceride-i Havadis” yazarları bu tefrikayı pek hafife almış, onu tiyatro değil kocakarı masalı diye nitelemiştirler. Halbuki Şinasi bu eseri basit de olsa, ilk Türk tiyatrosunun bir denemesini yapmak amacıyla kaleme almıştır. Anlaşıldığı gibi “Şair Evlenmesi” halk tarafından pek ilgiyle karşılanmamış, “Ceride-i Havadis” tarafından da horlanmış ve sonra da unutulup gitmiştir. Fakat daha sonraları Selanik’te Mehmet Tayfur isminde bir kitapçı “Tercüman-ı Ahval” koleksiyonunda bu esere rastlamış ve bunu kitap halinde basmıştır. O zamanlarda İstanbul’da çıkan “Çaylak” adlı bir mizah gazetesi bu olayı alaya almış ve duruma karşı bir fıkra yazmıştır. Daha sonra kitapçı da “Çıngıraklı tatar” da bir mektup yayınlatarak eserin Şinasi’ye ait olduğunu ispatlamıştır. Böylece kitap haline giren “Şair Evlenmesi” yine de unutulmaktan kurtulamamıştır. Ancak İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra, İbrahim Necmi Dilmen tarafından Selanik’te kurulmuş olan amatör bir tiyatro topluluğu tarafından sahnelenmiştir. Bu eser sade ve tabii bir konuşma diliyle yazılmış, sahnelenmeye uygun hoş bir komedidir. Şair Evlenmesi alafranga tutum ve davranışı, kılık ve kıyafetiyle mahallelinin hoşuna gitmeyen Müştak Bey adında fakir, fakat oldukça kafalı bir şairin sevip evlenmek istediği genç Kumru Hanım yerine, onun büyük kız kardeşi çirkin ve kart Sakine Hanım’ı almaya mecbur edilmesi; bu küçük entrikanın, mahalle imamı Müştak Bey’in dostu Hikmet Efendi tarafından verilen rüşvetle sonuçsuz bırakılmasının hikayesinden ibarettir. Kişiler gayet canlı ve doğrudan hayattan alınmıştır. Her kişiye kendi ortamının konuşma dili verilmiştir. Kimsenin ağzında yabancı ve yadırganacak söz yoktur. Hatta oyuncuların ağzından yazılan yanlış söyleyişler, imkansızlıklar, telaffuz hataları da aynen sahnelenmiştir. Eserin bir diğer özelliği de kişi adlarının kendi kimliklerine uygunluğudur. Şinasi bu komedi ile, bizde şeriat kılığına bürünen imamların iç yüzlerini ve din adına oynanan iğrenç iki yüzlükleri ve bundan ziyade tellal kadınlar ile görücüler aracılığıyla yapılan evlenmelerin yanlışlığını anlatmaya çalışıyor. Şair Evlenmesi yalnız ilk basılı piyesimiz değil, aynı zamanda en çok bizim olan ve bizi gösteren bir piyestir. ESERİN ÖZETİ: Müştak Bey, isimli bir genç şair, mahallesinde oturan Kumru isimli bir kızı sever ve bu kız ile evlenmek ister. Habbe Kadın ve Ziba Dudu, bu evlilik için aracı olurlar. Nikahtan sonra genç şair Müştak Bey'e Kumru'nun çirkin ve yaşlı ablasını gelin olarak getirirler. Bu bayanın adı Sakine Hanım'dır. Bu oyunda din adamlığı görevini kötüye kullanan Ebüllâklâka da yerini alır. Hikmet Bey, genç şair Müştak Bey'in arkadaşıdır. İşte bu Hikmet Bey, Ebüllâklâka'ya rüşvet vererek arkadaşı Müştak Bey'i bu zor durumdan kurtarır. ESERDE YER ALAN KİŞİLER: ASIL KİŞİLER: MÜŞTAK BEY: Güvey ve Kumru Hanımın aşığı. Müştak Bey aşka susamış, aşkla körü körüne hareket eden, sevincin ümitsizliğinde en son derecesine çıkan biridir. Müştak Bey alafranga tutum ve davranışı, kılık ve kıyafetiyle mahallelinin hoşuna gitmeyen, fakir fakat oldukça kafalı bir insandır. KUMRU HANIM: Müştak Beyin sevgilisi ve Sakine Hanımın kız kardeşidir. Kumru hanım çok genç ve güzel bir hanımefendidir. O da Müştak Beye aşıktır. SAKİNE HANIM: Kumru Hanımın büyük kız kardeşidir. Sakine Hanım; Kumru Hanıma göre oldukça yaşlı, çirkin, kart, kambur ve evde kalmış bir bayandır. Sakine Hanım eserde Müştak Beyin nikahlısıdır.YARDIMCI KİŞİLER: HİKMET EFENDİ: Müştak Beyin en iyi dostlarından biridir. Çok pratik zekalı bir kişiliğe sahiptir. Hikmet Efendi; aklı başında, ağırbaşlı ve Müştak Beyi o zor durumdan kurtaran kişidir. ZİBA DUDU: Evlenmeye aracılık yapan kılavuz kişidir. Müştak Beyin başına bu derdi açanlardan biridir. Ziba Dudu; çok geveze, laf taşıyan ve ortalığı karıştırmayı seven bir kişiliktir. HABBE KADIN: Müştak Beyin yengesidir. Müştak Beyin başına gelenleri duyunca feryadı basıp ortalığı karıştırıyor. Çok aceleci ve panik bir kişiliğe sahiptir. EBULLAKLAKATÜL’ENFİ: Sakine Hanımın nikahını kıyan imamdır. O da Sakine Hanımı Müştak Bey’e yamamaya çalışanlardan biridir. Çok düzenbaz, aşağılık ve dini başka şeylere alet eden bir tiptir. Aynı zamanda oldukça geveze, gürültücü, iri ve uzun burunlu çirkin biridir. BATAK ESE: Mahallenin bekçisidir. Müştak Beye oynanan bu oyunda onun da çok büyük bir payı vardır. Oldukça cahil biridir ve ne duyarsa duysun, doğruluğunu araştırmadan hemen buna inanır ve mahalleyi karıştırır. Ayrıca her işe burnunu sokan biridir. ATAK KÖSE: Mahallenin süprüntücüsüdür. İmama yardakçılık yapanlardan biri de odur. Oyunda arkasında küfe giyer, çok saf ve cahil bir tiptir. MAHALLELİ: Eserde mahalleden tiplerde vardır. Bunlar genellikle cahil ve dedikoducu kişilerdir. Bunların çoğu esnaftan seçilmiştir. OLAYIN GEÇTİĞİ MEKAN: Olayın neredeyse tamamı gelin odasında geçmektedir. OLAYIN MEYDANA GELDİĞİ ZAMAN: Eserdeki olay Tanzimat yıllarında meydana geliyor ve o zamanın en önemli sorunlarından birini anlatıyor. ESERİN ANLATIM TARZI: ESERİN DİLİ VE ANLATIM ÖZELLİKLERİ: Eserde genelde sade ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır. Ayrıca o zamanın tabii konuşma dilinden de kelimeler vardır. Bu kelimelerin anlamını bilmeden eseri tümüyle anlamak zordur. Anlatım özelliklerine gelince, şair o zamanın en önemli sorunlarından biri olan görücü usulüyle evlenmeyi en anlaşılır şekilde anlatmıştır. Ayrıca eserin anlatımı oldukça akıcıdır. ESERİN TÜRÜ: Eser bir tiyatro ürünüdür. Bu eserde tiyatronun komedi türü işlenmiştir. Komedi de insanları hem güldürmek, hem de düşündürmek esastır. Bu tür bizim edebiyatımıza Tanzimatla girmiştir. ANAFİKİR: Eserden çıkarılabilecek ana fikir; görücü usulüyle evlenmenin ne kadar tehlikeli ve yanlış olduğudur.