Panik Bozukluk Yayg*n Anksiyete Bozuklu*u

advertisement
Psikodinamik etkenler
 Öğrenme ilkeleri
 Biyolojik etkenler

Psikanalitik görüş:
 Günümüzde kullanılan panik bozukluğu ve yaygın anksiyete
bozukluğu tanılarına karşılık gelen bir sendrom, ilk kez Freud
tarafından ‘anksiyete nevrozu’adı altında tanımlanmıştır. Freud
‘a göre anksiyete(bunaltı), anksiyete nevrozlarının önde gelen bir
belirtisidir ve diğer belirtiler açısından merkezi bir konuma sahiptir.
 Buna göre, anksiyete temelde bir iç çatışmanın ürünüdür. Bu iç
çatışma; benlik ve alt benlik ya da benlik ve üst benlik arasında
oluşmaktadır. Alt benliğe özgü bilinç dışı dürtülere karsı koymaya
çalışan benlik, herhangi bir nedenle zayışar ya da dürtülerin gücü
artarsa benlik-altbenlik arasında bir çatışma çıkar. Çatışma
benliğin dürtüler arasında bir çözüm bulamadığını ifade eder ve
tehlike olarak algılanır. Bunaltı(anksiyete) benlikte bir tehlikenin
habercisidir: bir alarm işaretidir.




Organizmanın tehlikede olmasını hissetmesi; adrenerjik yollarla
otonomik belirtilere ve klinik bulguların açığa çıkmasına sebep
olur. Çatışma durumunda kalan benlik bunaltıya karşı
savunma düzeneklerini harekete geçirir.
Yer değiştirme(displacement) düzeneği bunaltının belirli bir
nesneye ya da bir duruma bağlanmasını sağlar. Böylece fobi
oluşur. Kişi fobik durumdan kaçınabildikçe kendini rahat
hissedecektir.
Psikanalitik açıdan, bunaltılara karşı savunmalar yetersiz
kalınca açık bunaltı (free şoating anxiety) görülür.klinik açıdan
bu tür bunaltıdaki belirtiler yaygın anksiyete bozukluğundaki
görünümdedir.

Bunaltı, kaynağına göre dört türe ayrılabilir;
 Üstbenlik
(süperego) bunaltısı
 İğdişlik(castration) bunaltısı
 Ayrılma bunaltısı
 Altbenlik (id) bunaltısı



Varoluşcu görüş:
Gerçek bunaltı, kişinin varoluşunun yok edilebileceğinin,
kendisinin ve dünyasının tümden yitirilebileceğinin,“hiç”
olabileceğinin ayırımına varmasıdır.
Korku, kişinin varlığının dışında olan bir tehlikeye karşı tepki;
bunaltı ise kişinin doğrudan doğruya varoluşuna, özüne bir
tehdittir.



Davranışçı görüş:
Bunaltı ve fobiler öğrenilmiş durumlardır. Korku, acı veren ve
tehlikeli bir uyarana karşı biyolojik temeli olan bir tepkidir.
Örneğin; ana babasının sürekli hastalık korkuları gösterdiği
ailede çocuk da örnek alarak öğrenme ile hastalık fobileri
oluşabilmektedir.







Bilişsel görüşler:
Bilişsel kaçınma kuramı:
Bu yaklaşıma göre tasalanma, duygusal olarak daha yüklü
konulardan kaçınma, bunların yerine seçilen daha az önemli
konulara odaklanmayı sağlayan bir süreç olarak anlaşılabilir.
Üst- biliş (meta cognition) görüşü:
Bu görüşe gör yaygın anksiyete bozukluğundaki tasalanma
yalnızca bir bunaltı belirtisi değil, aynı zamanda üst bilişsel
düşünceler tarafından tetiklenen bir başa cıkma yöntemidir.
1.tip tasalanma: günlük yaşamdaki tasalar
2.tip tasalanma: tasalar üzerine tasalanma






1.
2.
3.
4.
Belirsizliğe dayanamama görüşü:
Korku; acı veren ve tehlikeli bir uyarana karşı gelişen bir
tepkidir.
Bunaltı (anksiyete) ise; nesnesi belirlenememiş ya da
tanımlanamayan, tehlike olasılığı içeren durumlarda ortaya
cıkan, korkuya benzer bir tepkidir.
Asıl tehdit edici olan bu belirsizliktir.
Yaygın anksiyete bozukluğunun başlaması ve sürmesinde
belirsiz durumlara olumsuz tepki gösterme yatkınlığı bulunur.
Bu görüşe göre yaygın anksiyete bozukluğunun 4 bileşeni
bulunmaktadır:
Belirsizliğe dayanamama
Tasalanma ile ilgili yanlış olumlu inançlar
Sorun çözme becerisinin zayışığı
Bilişsel kaçınma



Duygulanımın düzenlenmesinde bozukluk görüşü:
Bu modele göre yaygın anksiyete bozukluğu olan kişiler hem
duygularını daha yoğun yaşarlar, hem de bu duygularını
daha zor tanıyıp daha zor yönlendirebilirler. Yoğun yaşanan
bu duygular istenmeyen ve tiksinilen bir durumdur. Bu durum,
kişiyi duygularından kaçınmaya, onları denetlemeye, yok
saymaya iter.
Yani; yaygın anksiyete bozukluğu olan kişilerde tasalanma,
duyguların denetlenme çabası sonucu oluşan bilişsel bir
süreçtir.



Paniğin bilişsel kuramı:
Panik nöbetler, bu hastaların bunaltının bedensel belirtilerini
şiddetli bir tehdit, bir felaket gibi yorumlanması olarak
açıklanmaktadır.
Bu yanlış yorumlama belirtilerin şiddetlenmesine yol açarak
geri bildirim düzeneği ile hızla şiddetlenerek panik nöbeti
şiddetine ulaşır.








Yaşamın ilk yıllarındaki yaşam olayları:
Çocuğun kendisine bakım veren kişiye güvensiz bağlanması.
Çocuk olası tehditlere karşı duyarlılaşır ve hem kendisi hem de
kendisine bakım veren kişi için tasalanmaya başlar.
Bu ortamda büyüyen çocukta, erişkin dönemde dünyanın
tehlikeli bir yer olduğu düşüncesi yerleşmiş ve tasalanma etkili
bir başa çıkma yolu olarak öğrenilmiştir.
Travmatik yaşantılar her tür psikopatoloji için risk oluşturur.
Ana babadan ayrılma
Toplumsal etkileşim olanaklarının bulunmaması
Anksiyete bozukluğu olan bir aile yakınını örnek almak

Deneysel bunaltı oluşturma çalışmaları: Bu araştırmalara
dayanarak panik nöbetleri geçiren hastalarda beynin
amigdala çekirdeklerinde, parahipokampal bölgede ve lokus
serreusda noradrenerjik dizgenin etkinliğinde kalıtımla geçen
bir bozukluğun olduğu; merkezi kemoreseptörlerde aşırı bir
duyarlılığın varlığı öne sürülmüştür.

Kalıtım: bunaltı bozukluklarında birbirlerinden ayrı yerlerde
yetiştirilmiş ikizlerde yapılan çalışmalar ve aile ağacı
incelemeleri kalıtımsal etkenin varlığını göstermektedir.
Kan-yaralanma fobisi kalıtıma en cok bağlı olandır.
Panik bozukluğu: tek yumurta ikizlerinde %30-65 çift yumurta
ikizlerinde %4-9
Aşırı duyarlı bir otonom sinir dizgesi(kalıtımsal) + çevresel
koşullar







Biyokimyasal Mekanizmalar
Merkezi Noradrenerjik Sistem: Bu konudaki çalışmalar , panik
ataklarıyla lokus seruleus’taki noradrenalin içeren nöronların
aşırı uyarılması ya da inhibitör mekanizmalarının yetersiz olması
arasındaki ilişkiyi araştırılması üzerine odaklanmıştır. Önde
gelen inhibitör mekanizmalardan olan presinaptik alfa-2
otoreseptörlerinin panik atakları olan hastalarda yetersiz işlev
gördüğü ileri sürülmektedir. Çeşitli araştırmalarda, panik
bozukluğunda lokus seruleusun aşırı etkin olduğunu gösterilmiş;
merkezi noradrenerjik sistemin işlev bozukluğunun panik
ataklarının ortaya çıkışından sorumlu olduğunu destekleyen
sonuçlar alınmıştır.
Serotonerjik Sistem: Panik bozukluğu hastalarında beyin
görüntüleme yöntemleri kullanılarak yapılan reseptör
bağlanma çalışmalarından 5-HT nörotransmisyonunda
azalmaya ilişkin sonuçlar elde edilmiştir.
GABA Sistemi: Panik bozukluğu hastalarında, benzodiazepinGABA sisteminin işlevlerinde azalma olduğu yönünde sonuçlar
elde edilmiştir.



Bunaltı (anksiyete) korkuya
benzeyen bir duygudur. Kişi
bunaltıyı sanki kötü bir haber
alacakmış, bir felaket olacakmış
gibi nedeni belli olmayan bir sıkıntı,
bir endişe duygusu olarak algılar
ve tanımlar.
Çok hafif tedirginlik, gerginlik
duygusundan panik derecesine
vara değişik yoğunluklarda olabilir.
Yaygın anksiyete bozukluğu belli
bir nesneye, yere,organa,
saplantılı düşünceye ya da
zorlantıya odaklanmamış, yani
belli bir düşünsel ya da deneyimsel
içeriği olmayan, organizmada
yaygın ruhsal ve fizyolojik bunaltı
belirtileri yaşanan bir bozukluktur.








Genel nüfustaki yaşam boyu yaygınlık oranı: %3-6
Temel sağlık hizmetlerine başvuran hastalarda en sık
görülen anksiyete bozukluğu yaygın anksiyete
bozukluğudur.
Ülkemizde ICD-10 ‘a göre tanı konan yaygın anksiyete
bozukluğu: %2
K/E: 2/1
Türkiye Ruh Sağlığı
Profili araştırmasında:
Kadın: %0.8
Erkek: %0.5
I.
I.
I.
I.
Genel görünüm ve davranış:
Huzursuz,endişeli yüz, gergin duruş, hareketlerinde tedirginlik,
çabuk irkilme, çabuk kızma, sabırsızlık, bazen yerinde
duramama vardır.
Konuşma ve ilişki kurma:
Sesinde heyecanlı bir titreklik, zor konuşma olabilir. Fakat
konuşması düzgündür.
Duygulanım:
Hasta içinde korkuya benzer bir duygu olduğunu, sanki kötü
bir şey olacakmış gibi hissettiğini anlatır. Fakat korkusunun
nedenini bilemez.
Bilişsel yetiler:
Temelde bir bozukluk yoktur.
Yaygın anksiyete bozukluğunda
başka bir ruhsal hastalığın bulunma
oranı %91 olarak bildirilmektedir.
1.
1.
Düşünce süreci ve içeriği:
Belirgin bir bozukluk olmaz. Yakınmalarını büyük bir telaşla ve
sabırsızlıkla anlatmak istediğinden düşünce hızlanmış gibi olabilir.
Düşünce içeriğinde tasaları baskındır.
Bedensel ve fizyolojik belirtiler:
Kan basıncı yükselmesi, kalp atımının hızlanması,
çarpıntı,kaslarda gerginlik,kılların dikleşmesi, göz bebeklerinde
genişleme, ağız kuruması, yüzde solukluk ya da kızarma,terleme,
sık işeme, sık dışkılama, öğürme ve bazen kusma, boğazda
düğümlenme, soluk almada güçlük, hava açlığı, ellerde,
ayaklarda soğukluk ve karıncalanmalar.
Bu hastalarda genellikle, yaşam olayları karşısında ve ilişkilerde
çabuk kaygılanma, meraklanma, gerginlik, tedirginlik, aşırı
terlemeler, sıcak soğuk basması, çabuk irkilme, dikkat
dağınıklığı, uyku bozuklukları, çabuk kızma ve huysuzluk
görülür.










DSM-IV’te Yer alan YAB Tanı Ölçütleri şunlardır:
A) En az 6 ay süreyle hemen her gün ortaya çıkan, birçok olay
ya da etkinlik hakkında (iş ya da okul başarısı gibi) aşırı
anksiyete ve üzüntü (endişeli beklenti) duyma.
B) Kişi, üzüntüsünü kontrol etmede zorlanır.
C) Anksiyete ve üzüntü, aşağıdaki altı belirtiden üçüne (ya da
daha fazlasına) eşlik eder (son 6 ay boyunca çoğu zaman en
azından bazı belirtiler bulunur).
(1) huzursuzluk, aşırı heyecan duyma ya da sabırsızlık
(2) kolay yorulma
(3) düşüncelerini yoğunlaştırmada zorluk çekme ya da zihnin
durmuş gibi olması
(4) sinirlilik
(5) kas gerginliği
(6) uyku bozukluğu (uykuya dalmakta ya da uykuyu
sürdürmekte zorluk çekme ya da huzursuz ve dinlendirmeyen
uyku)



D) Anksiyete ve üzüntü başka bir
psikiyatrik bozukluğun özellikleri ile sınırlı
değildir. Örneğin, anksiyete ya da
üzüntü, panik nöbeti geçirileceği (Panik
Bozukluğunda olduğu gibi), topluluk
içinde utanç duyulacağı (Sosyal Fobide
olduğu gibi), hastalık bulaşması (Obsesif
Kompulsif Bozuklukta olduğu gibi) ile
ilgili değildir.
E) Anksiyete, üzüntü ya da fizik
yakınmalar, klinik açıdan belirgin bir
strese ya da toplumsal, mesleki ya da
işlevsellik açısından önemli diğer
alanlarda bozulmaya neden olur.
F) Bu bozukluk bir maddenin (örn.
tedavi için kullanılan bir ilaç) ya da
genel bir tıbbi durumun (örn.
hipertiroidizm) doğrudan fizyoloji
etkilerine bağlı değildir.
http://www.edvardmunch.org/the-scream.jsp
Fobiler
Panik bozukluk
Obsesif- kompulsif bozukluk, hipokondriazisve
depresyon
Şizofreni
Akatizi
Bedensel hastalıklar:
Hipertiroidi, anjina pektoris, mvp,
feokromasitoma
Toksik etkenler:
Amfetamin, LDS, steroidler, antipsikotikler
Sempatomimetikler, aşırı kahve-çay alımı
Bağımlık yapan maddelerin bırakılması




Anksiyete giderici ilaçlar: Benzodiazepinler. Hızlı ve etkindir
ancak bağımlık yapabileceğinden uzun süre ve düzenli
kullanılmamaları uygun olur. Uyku verici özelliği de vardır bu
sebeplerden ilk tercih değildir. Akut durumlarda kullanılabilir.
Adrenerjik etkinliği kesen ve betablokör: özellikle taşikardi ve
tremor gibi belirtiler baskınsa tercih edilebilir.
Buspiron: Azaspirodekanedion türevi. Uyku vermez ve
bağımlılık yapmaz. Etkisi 2-4 haftada görülmeye başlar.
Çökkünlük belirtilerine bir yararı bulunmamaktadır.
Antidepresanlar: etkili ve güvenlidir. Ayrıca eşlik eden
çökkünlük belirtilerine de yararlı olduğundan yaygın olarak
kullanılmaktadır.



Seçici seratonin geri alım önleyicileri:(esitalopram, sertralin,
paroksetin) ilk tedavi seçeneğidir.
Serotonin-noradrenalin geri alım önleyici (venlafaksin) : ilk
seçenek ilaçlar arasındadır.
Trisiklik antidepresanlar: yan etkileri daha az olan ilaçların
kullanılmaya başlanmasıyla kullanımı azalmıştır.

Antiepileptikler: pregabalin yan etkileri nedeeniyle kullanımı
sınırlıdır.

Psikoterapi:
Gevşeme yöntemleri
Bilişsel-davranışçı sağlatım
Destekleyici psikoterapi
Çözümleyici psikoterapi






Ani ve patlamalar tarzında bir
başlangıç gösteren ve anksiyetenin
özel bir türü olan panik atakları,
başta panik bozukluğu olmak
üzere, birçok psikiyatrik hastalıkta
ortaya çıkabilmektedir.
Panik bozukluğunda görülen panik
ataklar tipik olarak yineleyici bir
özellik gösterir ve beklenmedik bir
anda ortaya çıkar. Sıklıkla tabloya
yeni bir atak geçirme korkusu eşlik
etmektedir.
Yaşam boyu en az bir panik nöbet geçirme ihtimali: %10
Panik bozukluğu yaşam boyu yaygınlığı: % 1-2
Türkiye Ruh Sağlığı Profili Araştırmasına göre genel toplumda
panik bozukluğu kadınlarda: %0.5 erkeklerde:%0.2
 Kadın/ erkek oranı: 2/1



Diğer uzmanlık alanlarına ait kliniklere başvurularda:
Vestibuler bozukluk: %15
Kardiyoloji: %16
Hiperventilasyon nedeni ile başvuran hastaların: %35’inin panik
bozukluğu hastaları olduğu bildirilmiştir.
 Başlangıç yaşı ortalaması 25 civarındadır.
 Agorafobi ile birlikte olduğunda sıklıkla 20’li yaşların başında
 Agorafobisiz panik bozukluklar sıklıkla 20’li yaşların sonlarında
başlamaktadır.




•Bu bozukluğun en temel özelliği tekrarlayan,
beklenmedik, ne zaman başlayacağı
önceden kestirilemeyen panik ataklarının
görülmesidir.
•Panik atakları tipik olarak yoğun bir korku
endişe ve kötü bir şeyler olacağı beklentisi ile
ani olarak başlar ve kısa sürede en yüksek
düzeyine ulaşır.
•Panik atağı sırasında soluk alma güçlüğü, boğulma hissi, baş dönmesi,
baygınlık hissi, çarpıntı, kalp atım sayısında artma, titreme,
bulantı, karında rahatsızlık hissi, uyuşma, karıncalanma hissi, sıcak basması,
ürperme, göğüs ağrısı gibi bedensel belirtiler ortaya çıkar.
•Nöbetler genellikle 5-10 dakika sürer, sonra şiddeti azalır.




Bedensel belirtilerin yanı sıra tabloya sıklıkla ölüm korkusu, delirme
ya da kontrolü kaybetme korkusu gibi bilişsel belirtiler eklenir. Ayrıca,
anksiyetenin yoğunluğuna bağlı olarak kişi, kendini ya da çevresini
değişmiş ve gerçek dışı olarak algılayabilir.
Panik atağı geçiren kişiler, bir felaket ile karşı karşıya olduğu
duygusu içindedirler.
Kalp atım sayısında artma, çarpıntı, göğüs ağrısı gibi yakınmaları
nedeniyle sıklıkla kalp krizi geçirdiklerini, ölebileceklerini düşünürler.
Nocturnal panik atak


















Aşağıdaki belirtilerden dördünün (ya da daha fazlasının) birden başladığı ve 10
dakika içinde en yüksek düzeyine ulaştığı, ayrı bir yoğun korku ya da rahatsızlık duyma
döneminin olması:
(1) çarpıntı, kalp atımlarını duyumsama ya da kalp hızında artma olması
(2) terleme
(3) titreme ya da sarsılma
(4) nefes darlığı ya da boğuluyor gibi olma duyumları
(5) soluğun kesilmesi
(6) göğüs ağrısı ya da göğüste sıkıntı hissi
(7) bulantı ya da karın ağrısı
(8) baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi olma
(9) derealizasyon (gerçekdışılık duyguları) ya da depersonalizasyon (benliğinden
ayrılmış olma)
(10) kontrolünü kaybedeceği ya da çıldıracağ› korkusu
(11) ölüm korkusu
(12) parezteziler (uyuşma ya da karıncalanma duyumlar›)
(13) üşüme, ürperme ya da ateş basmaları
Not: DSM-IV’e göre, Panik Atağına ayrı bir bozukluk tanısı konulmaz. Ortaya çıktığı
durumlarda tanı, özgül psikiyatrik bozukluk için belirlenen ölçütlere göre konur.


a.
b.
c.
d.


a)
b)
ICD-10
Kesin tanı için bir ay içerisinde birkaç kez ağır otonomik
bunaltı nöbeti geçirilmiş olmalıdır. Bu nöbetler:
Bir dış tehlikenin bulunmadığı durumlarda ortaya çıkar
Bilinen ya da önceden kestirilebilen durumlarla sınırlı değildir.
Ara dönemlerde bunaltı belirtileri pek
bulunmamaktadır.(beklenti bunaltısı dışında)
DSM-4
DSM-4 hastada en az bir ay süre ile “beklenti bunaltısının”,
yani yeni panik nöbeti geçirme korkusunun bulunmasını ön
koşul olarak belirtmektedir.
Panik bozukluk iki kümeye ayrılmaktadır.
Panik bozukluğu,agorafobili
Panik bozukluğu, agorafobisiz






Düşük sosyo-ekonomik düzey
Tedavinin gecikmesi
Fobik kaçınmanın şiddeti
Duygudurum bozukluğu, kişilik bozukluğu, alkol ve/veya
madde kullanım bozukluğu gibi rahatsızlıkların eşlik etmesi
Kadın cinsiyeti
Aile içi sorunlar ve çatışmalar







Bedensel hastalıklar: mitral kapak prolapsusu, paroksismal
atrial taşikardi, feokromasitoma, hipertiroidi, aşırı kahve-çay
tüketimi, steroid tedavisi, am-fetamin zehirlenmesi, alıskanlık
yapan maddelere yoksunluk belirtileri, panik ve ajitasyon
sendromları
Ruhsal bozukluklar:
Paranoid psikozlar
Şizofreninin başlangıç dönemlerinde
Eşcinsellik korkusuna bağlı panik
Yaygın anksiyete bozukluğu
Fobik bozukluklar

Klasik anlamda fobi, normalde
korkulmayacak belli bir durum
ya da belli bir nesne ile
karşılaşınca ortaya çıkan
korkudur. Hasta bu durum ya
da nesne ile karşılaşılınca bu
denli korkulmayacağını bilir;
korkusunu anlamsız, yersiz bulur.
Fakat yine de korktuğu nesne
ya da durumdan kaçınır.




Fobilerin yaygınlığını saptamak güçtür. Yaşamı çok
kısıtlamayan hafif durumlarda çoğu kez hekime başvurulmaz.
Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılmış olan büyük
epidemiyolojik araştırmada 6 aylık bir süre içerisinde nüfüsun
%5-12 sinde fobik bozukluk saptanmıştır.
Kadın erkek oranı 2-3/1’ dir.
Türkiye Ruh Sağlığı Profili araştırmasında yetişkinler arasında
panik bozukluğu %0.4, agorafobi %0.6, sosyal fobi %1.8, özgül
fobi %2.7 oranında bulunmuştur.


Fobik kişilerde, fobi nesnesi karşısındaki bunaltı (anksiyete)
belirtilerinin dışında başka bir bozukluk genellikle bulunmaz.
Panik nöbeti belirtileri hastada fobik nesne yada fobik durum
karşısında aynı şekilde karşıya çıkar. Fobik durumdan ya da
nesneden uzaklaşınca , bütün belirtiler yatışır ve hasta bir
daha böyle bir duruma girmemeye çalışır. Fobik nesneden ya
da durumdan kaçınır.
Fobik bozukluklarda da bir başka ruhsal hastalık yada bunaltı
bozukluğu sıklıkla bulunur.( agorafobide %87.3, özgül
fobiler%83.4, sosyal fobi%81)
•Toplum içinde konuşurken ya da herhangi bir eylem yaparken kızarma,
terleme, ellerin titremesi,kendini küçük düşürecek yanlış bir şey yapma
korkusu olarak tanımlanır. Bu nedenle kişi topluluk içine girmekten kaçınır.
Böyle durumlara girmek zorunda kalınca bunaltının bütün öznel ve
nesnel belirtileriyle rahatsız olur. Hasta bu korkunun ve bunaltı belirtilerin
toplum tarafından da fark edileceğinden korkarak çeşitli bahaneler
bulur ve böyle ortamlara girmekten kaçınır. Kaçınamadığı durumlarda
günler hatta bazen haftalar önce beklenti bunaltısı başlar.
•Sosyal fobiyi diğer bunaltı bozukluklarından ayıran en önemli fark :
Başkalarının kendisi hakkında ne düşüneceği üzerinde fazla durmasıdır.
•Yalnız başınayken bunaltı belirtisi yaşamaktan korkmaz.
ECA,1980: %2.3
 NCS,1994: %13.3
 Türkiye Ruh Sağlığı Profili araştırması:
 Kadın: %2.3
 Erkek: %1.1











DSM-IV’te Yer Alan Sosyal Anksiyete Bozukluğu (Sosyal Fobi) Tan›
Ölçütleri şunlardır:
A) Kişinin, tanımadığı insanlarla ya da başkalarının dikkatli bakışlarıyla karşılaştığı, bir ya da
birden fazla toplumsal ya da bir eylemin gerçekleştirildiği durumdan belirgin ve sürekli bir korku
duyması. Kişi, küçük duruma düşeceği ya da utanç duyacağı bir biçimde davranacağından
korkar (ya da anksiyete belirtileri gösterir).
B) Korkulan toplumsal durumla karşılaşma hemen her zaman anksiyete doğurur, bu da bir
panik atağı biçimini alabilir.
C) Kişi, korkusunun aşırı ya da anlamsız olduğunu bilir. (Not: Çocuklarda bu özellik
bulunmayabilir.)
D) Korkulan toplumsal ya da bir eylemin gerçekleştirildiği durumlardan kaçınır ya da yoğun
anksiyete ya da sıkıntıyla bunlara katlanılır.
E) Kaçınma, anksiyeteli beklenti ya da korkulan toplumsal ya da bir eylemin gerçekleştirildiği
durumlarda duyulan sıkıntı, kişinin olağan günlük işlerini, mesleki (ya da eğitimle ilgili)
işlevselliğini, toplumsal etkinliklerini ya da ilişkilerini bozar.
F) 18 yaş›n›n altındaki kişilerde süresi en az 6 aydır.
G) Korku ya da kaçınma bir maddenin (örn. tedavi için kullanılan bir ilaç) ya da genel tıbbi bir
durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir ya da başka bir mental bozuklukla (örn.
Agorafobi ile Birlikte Panik Bozukluğu) daha iyi açıklanamaz.
H) Genel tıbbi bir durum ya da başka bir mental bozukluk varsa bile, A tanı ölçütünde sözü
edilen korku bununla ilişkili değildir (örn. korku, kekemelikle, Parkinson Hastalığındaki titremeyle
ilişkili olmamalıdır). Sosyal fobide korkular toplumsal durumların çoğunu kapsıyorsa ‘yaygın’ tip
belirtilir.

Depresif hastalarda ilgi kaybı ve zevk
alamamayla birlikte görülen dış
dünyadaki etkinliklerden uzaklaşma,
şizofrenik hastalarda içe kapanma,
insanlardan uzaklaşma şeklinde görülen
sosyal çekilme, SAB (sosyal anksiyete
bozukluğu) olarak değerlendirilmemelidir.



Belli nesneler ya da durumlardan anormal korkudur.
Örümcek, kelebek, kedi, köpek, hamam böceği, karanlık,
fırtına, kapalı yer, yükseklik fobileri en sık karşılaşılan özgül
fobilerdir.
Bunları agorafobi ve sosyal fobiden ayırt ettiren özellik
korkunun özgül durumlar ve nesneler karşısında
belirmesidir. Bunlardan uzak durduğu sürece hastada
rahatsızlık belirtisi yoktur.
Yalnız fobi nesnesi ya da durumuyla yüz yüze gelince
panik derecesinde korku ortaya çıkmaktadır.
Epidemiyolojik çalışmalarda, özgül fobilerin
yaşam boyu yaygınlığı %8.8-%12.5 olarak
bulunmuştur.
 Özgül fobilerin başlangıç yaşı ortalamasının
13-16 yaşlar arasında olduğu bulunmuştur.
 Ancak, çeşitli çalışmalarda, özgül fobilerin
alt tiplerine göre başlangıç
 yaşının değişebildiği bildirilmiştir.









DSM-IV’te Yer Alan Özgül Fobi Tanı Ölçütleri şunlardır:
A) Özgül bir nesne ya da durumun (örn. uçakla seyahat etme, yüksek
yerler, hayvanlar, enjeksiyon yapılması, kan görme) varlığı ya da böyle bir
durumla karşılaşacak olma beklentisi ile başlayan, aşırı ya da anlamsız
olan, belirgin ve sürekli korku
B) Fobik uyaranla karşılaşma hemen her zaman birden başlayan bir
anksiyete tepkisi doğurur, bu da bir panik atağı biçimini alabilir.
C) Kişi, korkusunun aşırı ya da anlamsız olduğunu bilir. Not: Çocuklarda bu
özellik bulunmayabilir.
D) Fobik durumlardan kaçınılır ya da yoğun anksiyete ya da sıkıntıyla
bunlara katlanılır.
E) Kaçınma, anksiyeteli beklenti ya da korkulan durumlarda sıkıntı duyma,
kişinin olağan günlük işlerini, mesleki (ya da eğitimle ilgili) işlevselliğini,
toplumsal etkinliklerini ya da ilişkilerini bozar.
F) 18 yaş›n›n altındaki kişilerde süresi en az 6 ayd›r.
G) Özgül bir nesne ya da duruma eşlik eden anksiyete ya da fobik
kaçınma, Obsesif Kompulsif Bozukluk (örn. bulaşma ile ilgili obsesyon
nedeniyle kir ve pislikten kaçınma), Sosyal Fobi (utanma korkusu
nedeniyle toplumsal durumlardan kaçınma), Agorafobi ile Birlikte Panik
Bozuklu¤u, Panik Bozukluğu Öyküsü Olmadan Agorafobi gibi başka bir
mental bozuklukla daha iyi açıklanamaz.






DSM-IV’te belirtilmesi istenen Özgül Fobi Tipleri şunlardır:
Hayvan tipi: Korkuyu hayvanlar ya da böcekler
başlatmaktadır.
Doğal çevre tipi: Korkuyu, fırtına, yüksek yerler ya da su gibi
doğal çevredeki nesneler başlatmaktadır.
Kan, enjeksiyon, yara tipi: Korkuyu kan, yara görme ya da
enjeksiyon gibi tıbbi bir işlemin yapılması başlatmaktadır.
Durumsal tip: Korkuyu, toplu taşıma araçlarında bulunma,
tüneller, köprüler,asansörler, uçakla uçma, araba kullanma,
kapalı yerler gibi özgül bir durum başlatmaktadır.
Diğer tip: Korkuyu diğer uyaranlar başlatmaktadır. Bu
uyaranlar, soluğun kesilmesine, kusmaya ya da bir hastalığa
yakalanmaya yol açabilecek durumlardan korku duyma ya
da kaçınmayı içerebilirler.
Panik bozukluğu
 Sosyal fobi
 Obsesif- kompulsif
bozukluk


Fobik bozuklukta yalnız başına ilaçların önemli bir etkisi yoktur.
Bilişsel-davranışçı sağlatım uygulanmalıdır.

Panik bozukluğunda hastaların %75 inin ilaçlara iyi tanıt verdiği
bilinmektedir. Ayrıca psikoterapinin de etkisi kanıtlanmıştır. Bu
tedavi yöntemlerinin etkililikleri arasında fark gösterilmemiştir.
Fakat bu iki tedavinin birlikte uygulandığı durumlarda uzun
dönemde, yalnız bilişsel-davranışçı terapiye oranla daha
olumsuz sonuçlandığını bildiren çalışmalar bulunmaktadır.
Ancak dirençli hastalarda önerilmektedir. Seçilen tedavi ne
olursa olsun her hastaya psikoeğitim uygulanmalıdır.







Serotonin geri alım önleyicileri: (sitalopram..)Panik
bozukluğunun ilaç tedavisinde ilk seçenektir.
Serotonerjik ve noradrenerjik geri alım önleyicisi: venlaflaksin
Noradrenerjik ve seçici serotonin geri alım önleyicisi:
Noradrenalin geri alım önleyicisi:
Trisiklik antidepresanlar
Benzodiazepinler
MAO önleyicileri (ülkemizde yoktur.)
Dinlediğiniz için teşekkür ederim..
Merve Gürkök
Download