finans kapitalizminden para yönetici kapitalizme

advertisement
V. Anadolu International Conference in Economics,
May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey.
FİNANS KAPİTALİZMİNDEN PARA YÖNETİCİ KAPİTALİZME:
VEBLEN VE MINSKY1
Volkan Kaymaz2, Ercan Eren3
Özet
El işçiliğinin yaygın olduğu, geçim sağlamak için üretimin yapıldığı ilkel dönemlerden makine
çağının hakim olduğu dönemlere geçilmesiyle üretim faaliyetleri kar odaklı olarak
gerçekleştirilmeye başlanmış, sermaye piyasalarının mal piyasaları üzerindeki hakimiyeti
artmıştır. Kredi ekonomisinin büyüdüğü, büyük şirketlerin ve monopollerin ortaya çıktığı bu
yeni dönemde Thorstein B. Veblen, finans ve girişimcilik faaliyetlerinin endüstriyel
kapitalizmden, finans kapitalizmine geçişte baş rol oynadığını düşünmüştür. Tarih boyunca
kapitalizm pek çok form almış ve dinamik, evrimsel bir süreç izlemiştir. Hyman Minsky’e göre
1980’li yıllarda artan deregülasyonlar ile birlikte kurumsal yatırımcıların finansal piyasalar ve
ticari şirketler üzerindeki etkilerinin artmaya başlamasıyla kapitalizm, para yönetici kapitalizm
halini almıştır. 2008 Finansal Krizi’nin sonuçları ise kapitalizmin yapısının yeni bir form alıp
almayacağının yeniden sorgulanmasına yol açmıştır.
FROM FINANCE CAPITALISM TO MONEY MANAGER CAPITALISM:
VEBLEN AND MISNKY
Abstract
During periods when manual labor is dominant, production activities were carried out to
provide subsistence wages. With the beginning of the machine age, production activities
have started to take place with profit-oriented and the dominance of capital markets over
commodity markets has increased. Thorstein B. Veblen thought that finance and
entrepreneurial activities played a major role in the transition from industrial capitalism to
finance capitalism in this new era in which credit economies grew, large corporations and
monopolies emerged. Throughout history, capitalism has taken many forms and has followed
a dynamic, evolutionary process. According to Hyman Minsky, with the increasing
deregulations in the 1980s, capitalism became a money manager capitalism, as institutional
investors began to increase their influence on financial markets and commercial companies.
The results of the 2008 Financial Crisis have led to a re-questioning of whether the capitalist
structure will take on a new form.
Anahtar Kelimeler: Kapitalizm, 2008 Finansal Krizi, Finans
Jel Kodları:B15 B22 B23
1
Bu çalışma, “T.VEBLEN’İN KRİZ KURAMI ve 2008 KRİZİ” adlı doktora tezinden üretilmiştir.
Corresponding Author. Yıldız Teknik Üniversitesi, İktisat Bölümü, TR, [email protected]
3
Yıldız Teknik Üniversitesi, İktisat Bölümü, TR, [email protected]
2
1
V. Anadolu International Conference in Economics,
May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey.
1.Giriş
Kapitalizm, temelinde özel mülkiyetin yer aldığı, sermayenin üretim aracını oluşturduğu ve
üretimin kar amacıyla yapıldığı bir ekonomik sistemdir. Özel mülkiyet, miras hakkı, serbest
piyasa, kişisel çıkarların korunması, girişim serbestisi gibi özellikleri bulunan kapitalizmin bir
çok destekçisinin yanında eleştirel yaklaşımlarıda beraberinde getirmiştir. Ortaçağda
feodalizmin çözülmeye başlaması bununla beraber ticaretle uğraşan kişilerin güçlerini
arttırmasıyla bugünkü kapitalizmin temelleri atılmıştır.
Kapitalizm dinamik ve evrilen bir sisteme sahiptir. Adam Smith’in takipçileri kapitalizmin
devamlılığını çeşitli düzenlemelerle sağlamaya çalışmış ve günümüze kadar çeşitli kazalar
geçirseler de bunu başarmışlardır. Bu kazalar süresince kapitalizm ticari, endüstriyel,
finansal, korumacı ve para yönetici gibi isimler alarak bazı yapılarını değiştirerek günümüze
kadar gelmeyi başarmıştır.
2008 Krizi’yle birlikte finansal piyasalarda başlayan paniğin reel sektöre de yayılması
“batamayacak kadar büyük” şirketlerin iflaslarla yüz yüze gelmesi başta ABD olmak üzere
diğer ülkeleri de yeniden piyasaya müdahale etmeye itmiş, ihmal edilen düzenleme
programlarının yeniden gündeme getirilmesine sebep olmuştur.
2.Evrim ve Teknoloji
Charles Darwin’in ünlü “Türlerin Kökeni” adlı çalışmasının temelini oluşturan evrim
düşüncesi, zamanla sosyal bilimleri de etkilemiştir.
Marx, Schumpeter ve Veblen gibi
iktisatçılar Darwin’in evrim düşüncelerinden faydalanarak ve kendi çalışmalarında bu konuyu
irdelemişlerdir. Darwin’in kitabı fen bilimleri için yazılmış olsa da, sosyal bilimciler evrim
anlayışının
toplumun
yapısında,
insan
düşüncelerinin
işleyişinde,
geleneklerde
görülebileceğini düşünmüşlerdir. Darwin’e göre evrim, doğal seleksiyon, mutasyon gibi
sebeplerle canlılarının farklılaşmasını konu alır. Bu farklılaşma uzun yıllar içerisinde
gerçekleşmekte, gözlemlenmesi zor ve varılacak sonucun belirsiz olduğu bir süreci
anlatmaktadır.
Marx ise toplumun yaşayacağı sınıf çatışması sonrasında gerçekleşecek yapıları incelemiş,
varılacak sonuçların kısa sürede net bir şekilde ortaya çıkacağını düşünmüş dolayısıyla
Darwin tarafından kabul edilen evrim anlayışının ucu açık, belirsiz, nereye varacağı önceden
2
V. Anadolu International Conference in Economics,
May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey.
tahmin edilemeyen yapısını reddetmiştir. Bu yönüyle Marx’ın anlayışı evrimci değil, daha çok
devrimci bir yapı sergilemektedir (Araz Takay, 2009, s.11). Marx’a göre toplumun ilerleyişi
sonucu ulaşacağı en son adım komünizm iken, bu sistemin ulaşılabilecek en üst durum
olduğu kabulü vardır. Darwin’in anlayışında ise evrimle birlikte yeni bir evreye geçilmesi çok
uzun zamanlar almakta, yeni geçilen bu sürecin ise her zaman olumlu sonuçlar
doğurmayacağı kabul edilmektedir. Marx’ın teorisinde komünizm varılabilecek en son nokta
iken, Darwin’in anlayışında varılacak herhangi bir son nokta bulunmaz ve süreç sonsuza
kadar devam eder.
Sosyal yapının evrimini “var oluş mücadelesi” (Veblen, 2005, s.125) olarak tanımlayan
Veblen’e göre kurumların doğal seçilim süreci içerisinde düşünce alışkanlıklarının değişime
uyumu bireylerin
de çevreye uyumunu sağlamaktadır. Güçlü olanın ayakta kalabildiği,
çevreye uyum sağlayamayanın ise ortadan kalktığı bu Darwinyen süreci Veblen toplum ve
kurumlar için uyarlamıştır.
Veblen kapitalizmin dinamik bir süreç izleyip, farklılaşacağını düşünürken Marx’ın devrim
sonucu yeni yapıya geçileceği fikrini ise reddetmiştir. Marx için bu yeni yapı sınıfsız bir
toplum anlayışı ve komünizmdir. Bundan sonra daha iyiye evrilebilecek bir sistem yoktur.
Veblen’in anlayışında ise tıpkı Darwin gibi süreç daima devam etmektedir. Ona göre
herhangi bir son dönem (Veblen, 1919, s.37) ve varılabilecek en üst yapı yoktur.
Kapitalizm günümüzdeki halini almasında ve çeşitli aşamalar geçirmesinde, bir dengeden
diğerine geçilmesinde teknoloji şüphesiz çok etkin rol oynamıştır. Veblen’e göre teknolojik
değişim, üretim süreçlerini etkilemesi vb. nedenlerle toplumdaki dinamikleri de etkileyerek
düşünce alışkanlıklarının değişime yol açmaktadır. Kapitalizmin evrimsel bir süreç
izlemesinin nedeni de teknolojidir. Schumpeter’de de evrimin arkasında yatan temel neden,
Veblen’de olduğu gibi teknolojik değişimdir. Schumpeter’ın evrim anlayışında sistemi bir
noktadan diğerine hareketlendirecek temel etken teknolojiyle birlikte ortaya çıkan farklılıklara
uyum sağlayan şirketler, gelişimin bir parçası olup hayatta kalırken teknolojiye uyum
sağlayamayan şirketler ise tarih sahnesinden silinmektedir.
Schumpeter
denge yaklaşımlarının yani ekonominin salınımlı olmayan, konjonktür
dalgalarının ise özel koşullar olduğunu varsayan düşünceye karşı ekonominin gelişme
sürecinde dalgalı bir yapı izlediğini ve konjonktür dalgalarının kapitalist evrim sürecinin doğal
bir hali olduğunu düşünmüştür (Minsky, 1992, s.104).
Schumpeter girişimcilerin
inovasyonlarını takip etmeyen şirketlerin “yaratıcı yıkım” yoluyla ortadan kalkacağını
düşünmüştür. Bu yönüyle Schumpeter, Darwin’in doğal seçilim düşüncesinin tam anlamıyla
hakkını vermektedir; çünkü doğal seçilime, göre çevre koşullarına optimum uyum sağlayan
3
V. Anadolu International Conference in Economics,
May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey.
canlılar hayatta kalırken, bu yeni koşullara uyum sağlayamayan şirketler sistem dışına
itilerek, iflasları kaçınılmaz hale gelecektir. Teknolojik yenilik sonucu kar elde eden
girişimcilerin yenilikleri diğer üreticiler tarafından kopyalanmadan önce kar elde etme olanağı
bulmaktadırlar. Yeniliklere uyum sağlayamayan diğer firmalar ise piyasada tutunamayacak
ve yok olacaktır. Schumpeter’in girişimcisi bu anlamda rekabette avantaj sağlamaktadır.
Schumpeter karın ana kaynağının teknolojik yenilik olduğunu düşünmektedir (Araz Takay,
2009, s.62). Teknolojik yeniliklere ayak uydurup, maliyetlerini azaltan yeni ürünlerle piyasaya
giren şirketler karlılığını devam ettirmektedir, oysa ki Veblen’e göre kar şirketlerin
maliyetlerinin üstüne keyfi olarak koydukları marja ve sabotaj faaliyetlerine göre değişmekte,
dolayısıyla karlılığının teknolojik yenilik yerine şirketlerin daha fazla kazanma isteğine göre
değiştiğini öne sürmektedir. Sabotaj, karlarını yüksek tutmaya çalışan şirket yöneticilerinin
sanayide geciktirme, ve üretim kısıtlaması faaliyetleridir (Veblen, 2005, s.24). Böylece arzı
artan ürünün fiyatının düşmesine engel olunmaktadır.
Yeni teknoloji ve inovasyonlar konjonktür dalgalarına neden olarak yeni bir dönemin
başlangıcına yol açmaktadır. Teknolojinin gelişmesinin arkasında yatan temel etken
Schumpeter’da sadece girişimcidir. Gelişimin temel itici faktörünün teknoloji olduğu
konusunda ortak düşünseler de Schumpeter’in analizinde teknolojik gelişmenin temelinde
girişimcinin olması ile Veblen’den farklılaşmaktadır. Veblen’in anlayışında da evrimsel
faaliyetlerin arkasındaki temel etken teknoloji olmakla birlikte gelişimi sağlayan etken
girişimci gibi tek bir bireye indirgenmemektedir. Veblen’e göre teknolojinin gelişimi bireysel
ya da özel insiyatif sonucu değil toplu çalışma ve birikim sonucu gerçekleşmektedir (Veblen,
1918, s.103).
Bu süreç içerisinde mühendisler üretim sanayilerinin olmazsa olmazı
durumuna gelmişlerdir. Sanayileşmenin son hali geçmişten kalan bir miras olup, bu miras
sürekli değişim içerisindedir. Veblen, teknolojinin birikimli bir süreç sonunda toplumu
etkileyerek ortaya çıktığını düşünmektedir. Teknolojide son gelişme herhangi bir birey
tarafından ortaya çıkarılsa da Schumpeter’in girişimci olarak adlandırdığı bu kişi eğer
geçmişin tecrübeleri ve bilgi birikimi olmasaydı bu gelişimi gerçekleştiremeyebilirdi.
Kapitalist toplumun bir dengeden diğerine geçmesine neden olan faktörün teknoloji olduğunu
savunan Schumpeter’a göre ekonomik gelişim kesintili olarak gerçekleşmektedir (Araz
Takay, 2009, s.77); ancak teknolojinin birikimli bir süreç olarak pürüzsüz bir halde devam
ettiğini düşünen Veblen’le bu noktada da farklılaşmaktadır. İki düşünürün farklılaştığı diğer bir
konu da girişimcinin kar peşinde koşması durumudur. Schumpeter’de girişimci faaliyetlerini
kar amacı ile gerçekleştirmektedir. Veblen’e göre teknolojik gelişmeye katkıda bulunan kişi,
kar güdüsüyle hareket etmemekte, ustalık güdüsünün sağladığı tatminle hareket etmektedir.
4
V. Anadolu International Conference in Economics,
May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey.
Bu içgüdü, bireyleri icat yapmaya ve zamanlarını boşa harcamaktan alıkoymaya
yaramaktadır. Ancak bu durum finansal faaliyetlerin artması finansın kaptanlarının kar
güdüsüyle hareket edip sabotaj faaliyetlerine başvurmasıyla sekteye uğramıştır. Zamanla
girişimcinin rolü değişmiş, Veblen tarafından ilk olarak sadece kar odaklı çalışan sanayinin
kaptanı olarak tanımlanırken daha sonraki dönemler için yatırım bankacısı olarak
tanımlanmıştır. Sanayinin kaptanı Veblen’e göre ilk önce kurumsal finansçı olarak
tanımlanırken, daha sonrasında yatırım bankacısı özellikleri göstermeye başlamıştır. Ona
göre sanayinin kaptanları yeni Endüstriyel Devrim’in başlamasından bu yana yeni düzenlerin
oluşmasında etkili olmuşlardır.
3.Ticari Kapitalizm’den Finans Kapitalizmine
Ticari kapitalizm, ticareti yapılan veya işlenen malların finanse edilmesini içermektedir.
(Minsky, 1992, s.107) Ticari kapitalizm döneminde üretimi yapılan malların üretim süreci
içerisinde yer alan depolama ve taşıma gibi faaliyetler çeşitli tüccarlar tarafından
gerçekleştirilmektedir. Finans sektörünün gelişmemesi nedeniyle tüccarlar yaptıkları işin
yanında günümüzün profesyonel finans faaliyetleri ile uğraşmamaktadır. Ticari kapitalizm
döneminde, çeşitli malların karşılığı olarak değişim belgeleri piyasada dolaşmaktaydı.
Bankacılar dolaşan bu belgelerin el değiştirmesi sırasında garantör rolü üstlenerek, üretim
için kredi sağlamaktaydı. Günümüz karmaşık finans enstrümanlarına sahip olmayan bu tip
bankacılık faaliyetleri ise ticari bankacılık olarak adlandırılmaktadır.
Ticari kapitalizm, yerel bankacılar ve tüccarlar arasındaki ilişkiyi temel almaktadır. Bankalar
üreticinin üretimlerini arttırmaları için kredi sağlarken, ekonominin genişleme döneminde
kredi talebi artmaktadır. Ticari kapitalizm döneminde üretim küçük ölçekli olarak, işçi ve ilkel
araçlarla birlikte yapılmaktaydı. Sanayi devrimiyle birlikte, makinelerin üretimdeki öneminin
artması, makinelere duyulan ihtiyacı arttırırken, emek gücü haricinde maliyetlerin artmasına
yol açmıştır (Minsky, 1992, s.108). Dayanıklı sermaye malları üretim sürecinde daha çok
kullanılmaya başlanarak, el işçiliği döneminin sonuna gelinmiş, küçük imalathanelerden,
bugünün büyük şirketlerine geçiş başlanmıştır.
Veblen’e göre kapitalizm “el işçiliği çağına” dayanmaktadır (Kızılkaya, 2007, s.166). El işçiliği
çağında atölye sahipleri küçük miktarlarda ve kaliteli üretim yaparken, işçi kendi başına
yaratıcı bir unsur olup üretilen ürüne henüz yabancılaşmamıştır. Üretimde bulunan işçiler
5
V. Anadolu International Conference in Economics,
May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey.
ustalık içgüdüsüyle hareket ederken, amaçları büyük karlar sağlamak değil; geçimlik ücret
elde edip üretimleriyle birlikte topluma faydalı olmaktı.
Mülkiyet kavramının yerleşmesiyle birlikte, bireyler geçimlik ücretlerini arttırmak daha fazla
kazanmak gibi hedeflere sahip olmuşlardır. Çalışma güdüsünün rolü değişerek, satıcılık
özellikleri ön plana çıkmıştır (Kızılkaya, 2007, s.175). 19. yüzyılda endüstriyel devrim ile
birlikte makinelerin üretimdeki payı artmış, dolayısıyla sermaye pahalılaşmış, küçük üreticiler
bu nedenle paylarından vazgeçmek zorunda kalmıştır. El işçiliği faaliyetleri giderek
kaybolmuş, küçük ölçekli firmaların mevcut sermayeleriyle üretimlerini devam ettirme imkanı
kalmamış bunun için dış finansmana ihtiyaç duymuşlardır. Bu nedenle Veblen’e göre finansal
kapitalizme dönüşüm mülkiyet haklarının yeniden dağıtılması ile gerçekleşmiştir (Jo ve
Henry, 2005, s.25). Makineleşmenin artması, hızla büyüyen şirketlerin ortaya çıkması, bu
şirketlerin hisse senetlerinin Wall Street’te işlem görmeye başlamasıyla birlikte kapitalizmin
seyri değişmiştir.
Finans kapitalizmin ilk dönemlerinde Ortodoks İktisadın etkisiyle küçük hükümet ve yatırımlar
için dış finans kullanımı yaygındır. Finansal kapitalizm, demiryolları, fabrika ve diğer
endüstriyel girişimlerin yaygınlaşması döneminde ortaya çıkmıştır (Whalen, 2010, s.6). Bu
dönemde bu tip girişimleri desteklemek adına artan sermaye ihtiyacı, yatırım bankalarının
sayısını arttırmıştır. Ticari kapitalizm döneminde ise dış kaynaklar kısa dönemli borç olarak
alınıp, üretim için kullanılırken, finansal kapitalizme geçişle birlikte şirketler aldıkları kredileri
ya da kendi sermayelerini çeşitli varlıklara aktarıp kar sağlamaya çalışmışlardır. Sermayenin
belirli ellerde toplanması ve büyük şirketlerin kurulmasıyla üretim karmaşıklaşmış ve
pahalılaşmıştır. Bu nedenle Veblen sermaye piyasalarının mal piyasaları üzerindeki
hakimiyetini vurgulayan ve kredilerin baskın olduğu bir kapitalizm modeli üzerinde durmuştur.
Yeterli dış finansman bulamayan birey ya da aile şirketleri hisselerini satarak yatırımcı
bulmaya çalışmışlardır.
Veblen sermayeyi “varsayımsal kazanç kapasitesi” olarak tanımlamaktadır. Varsayımsal
kazanç kapasitesi, şirketlerin gerçek kazanç değerinden farklılaşabilmekte, konjonktür
dalgaları, gelecek tahminleri ve piyasadaki bilgi düzeyine göre değişebilmektedir. Sermaye
işletmenin endüstriyel araçlarının ve şerefiyenin kullanım haklarından oluşmaktadır (Veblen,
1958, s.65). Şerefiye, sahiplerine karlılık sağlayan; ancak toplumun geri kalanı için fayda
getirmeyen, marka, telif hakları, patentler ve itibar düzeylerini kapsamaktadır (Veblen, 1958,
s.139). Şirketler maddi sermayelerinin yanında maddi olmayan sermayeleriyle de karlılığını
arttırmaya çalışmışlardır. Veblen bu tip maddi olmayan varlıkları bilgi ve üretim sürecindeki
6
V. Anadolu International Conference in Economics,
May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey.
hakimiyet olarak tanımlamıştır (Cornehls, 2004, s.33). Şirketler bu maddi olmayan varlıkları,
patentler ve ticari markalar elde ederek kendi amaçları doğrultusunda kullanmışlardır.
Şirketler şerefiyelerini arttırmak adına sosyal sorumululuk projeleriyle müşterilerine değer
verdiklerini iddia ederken, reklam faaliyetleriyle de toplum için yararlı sosyal kampanyalara
katkı yaptıklarını savunmaktadır. Veblen’in şerefiye kavramı günümüzde ayrı bir önem
kazanmıştır. Şirketlerin kendi imajlarını parlatmak adına reklam harcamaları çok yüksek
seviyelere ulaşmıştır. 2001 yılında ABD’de en büyük 500 şirketin toplam reklam harcamaları
150 milyar doları bulmuştur (Cornehls, 2004, s.30). Ticari itibar yoluyla şirketler ürünlerini
daha yüksek fiyata satma imkanı bulmasının yanı sıra bankalardan daha düşük faizli kredi
elde etme imkanı sağlamaktadır. Dolayısıyla şirketler şerefiye kavramına özel bir önem
vererek varsayımsal kazanç kapasitelerini arttırmaya çalışmaktadır.
Varsayımsal kazanç kapasitesi yükseldiğinde kredi ve hisse senedi piyasalarında işlem
hacmi artmaya başlamakta, şirketler sermayelerini bu piyasalarda değerlendirirken, kredilerin
hacmi büyümekte, endüstri ve işletme sermayesi arasındaki fark artmaya başlamaktadır
(Wray, 2009, s.811). Finansın endüstri üzerindeki hakimiyetini sağlamasının ardından
bankalar ve sanayi faaliyetleri arasındaki ilişki şirketlerin finansal etkinliğine bağlı olarak,
ekonomik karar verme sürecinde bankaların esas kriteri olmuştur (Ülgen, 2017, s.3).
Üretim için büyük finansmana ihtiyaç duyan büyük şirketler ticari bankaların sağlayamadığı
likiditeye ulaşabilmek için hisse senedi çıkarmaya, tahvil ihraç etmeye başlamıştır.
Yatırım
bankaları da bu dönemde ortaya çıkmış, broker olarak görev yapmıştır (Minsky, 1992, s.109)
Yatırım bankacıları, yatırım ve sermaye varlıklarını borç taahüt ederek veya dağıtarak
mevcut senetler için aracılık yapmaktadır (Minsky, 2013, s.231). Bu dönemde
bir fon
yöneticisinin performansı, alınan faiz ve hisse başına değer kazanımı ile ölçülmeye
başlanmıştır (Minsky, 1996, s.363).
Hisse senedi ve tahvil ihraç etmenin yanında, kredi imkanları da dış finansmanın sağlamak
için kullanılmaya başlanmıştır. Veblen’e göre şirketin yeniden yapılanmasının finansmanında
ve hisse senetleri fiyatlarının enflasyonunda kredi kullanımı devreye girmektedir (Veblen,
1958, s.120). İlkinde kredi veren avantaj sağlarken, hisse senetlerinin fiyatlarının artışında
ise hisse senedi sahipleri avantajlı olmaktadır (Veblen, 1958, s.120). Kredi kullanımıyla
şirketler iş hacmini arttırabilmektedir. Şirket kredi kullanarak sermayesini arttırmakta, aynı
zamanda bu sermaye ile kendi yatırımlarını da finanse etmektedir. (Cornehls, 2004, s.35).
Ekonominin normal zamanlarında veya genişleme dönemlerinde alınan kredilerin başka
kazançlı alanlarda kullanılması ile birlikte kredilerin faiz ödemeleri rahatça yapılıp üzerine kar
elde edilebilmektedir. Bunun nedeni “refah döneminde ücretlerin mal fiyatlarına göre daha
7
V. Anadolu International Conference in Economics,
May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey.
geç artmasıdır” (Veblen, 2007, s.243). Bu durum finansın kaptanlarını reel üretimden
uzaklaştırarak finans odaklı çalışmaya yönlendirmekte, şirketlerin esas amacının dışına
çıkılmasına yol açmaktadır.
Şirketlerin kazanç kapasitelerinin artmasıyla birlikte daha doğrusu yükselen fiyatlar
doğrultusunda şirketlerin teminatlarının ve varlıklarının değerlenmesiyle piyasadaki algı
şirketlerinin durumunun olduğundan daha değerli olmasına yol açmaktadır. Varlıkların
değerindeki artışlar bankaların daha fazla kredi vermesine yol açmaktadır (Veblen 1905,
s.471). Refah dönemlerinde fiyatlar yükselir ve karlar artar, iş adamları talebi karşılamak ve
üretimleri arttırmak adına borçlanır ve faiz oranları yükselmeye başlar. Faiz oranları
yükseldikçe gelecekteki beklenen gelirin değeri azalırken, kredilerin geri ödenme oranları da
azalmaktadır. Kredilerin geri dönmemesi borç veren kreditörlerin nakit paraya dönmesine yol
açmış ve piyasada kredi bulmak zor hale gelmektedir.
Veblen’in kavramsallaştırdığı işinin başında olmayan iş sahipleri bu dönemde artarak,
şirketlerin yönetimi profesyonel yöneticilerle idare edilmeye başlanmıştır. İşinin başında
olmayan iş sahipleri, el işçiliğin çağının aksine işletmenin üretim faaliyetlerini gerçekleştirmek
üzere profesyonel yöneticiler istihdam etmeye başlamışlardır (Jo ve Henry, 2005, s.25). Bu
profesyonel yöneticiler şirketin uzun dönemde büyümesini amaçlarken, şirket sahipleri ise
kısa dönemli karlara odaklanmış ve finansal faaliyetler ilgilenmiştir. Şirketlerin yönetimi, sahip
olduğu kişilerden ayrıldıkça finansın endüstri üzerindeki etkisi artmış
ve şirketlerin
sahiplerinin ana amacı finansal kar sağlamak olmuştur. Veblen finansal kapitalizm
döneminde endüstriyel üretimin konrolününün finans sektörünün eline geçtiğini düşünmüştür
(Veblen, 1921, s.41). Veblen bu durumu “büyük ölçekli
şirketlerin finansmanı endüstriyi
kontrol eden faktör haline gelmiştir” (Veblen, 1921, s.38) diyerek özetlemiştir.
Büyük ölçekli şirketler, işinin başında olmayan sahipler, birleşen şirketler ve Wall Street,
Veblen’e kapitalizmin yeni bir türe evrildiğini düşündürtmüştür. Finansal Kapitalizm olarak
adlandırılan bu yeni türün, en önemli özelliği kartellerin ve tröstlerin piyasalarda rekabeti
kısıtlaması ve banka sermayesi ile sanayi sermayesinin birbirine bağlı hale getirmesidir
(Wray, 2009, s.810). Şirketlerin diğer şirketlerle ortaklığa gitmesi ya da büyükler tarafından
sindirilerek tekelleşmenin görülmesi bu dönemde artmıştır. Büyük şirketler 19. Yüzyılın
sonlarından itibaren işletmelerinin piyasadaki paylarının artması adına daha büyük kuruluşlar
haline gelmeyi amaç edinmiş ve bu doğrultuda rakiplerini piyasa dışına itebilmek için onları
satın almaya yoluna gitmiş veya bir şekilde kendilerine bağımlı kılmaya çalışmışlardır. Tröst
oluşturan bu şirketler, rakiplerinin faaliyetlerine engel olmak adına fiyat sabitleme, rekabeti
8
V. Anadolu International Conference in Economics,
May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey.
engelleme gibi faaliyetlere başvurmuş ve elde ettikleri güç ile siyasi kazanımlar sağlamaya
çalışmışlardır.
Veblen’e göre rekabetteki azalma, işletme giderlerinin de azalmasına yol açmaktadır
(Veblen, 1958, s.48). Anonim şirketlerin sayısının artması, şirketlerin diğer şirketlerle
ortaklığa gidip tröst ve karteller kurmaları çoğalmış,
şirket birleşmeleri ve satın almaları
arttıkça ekonomide dengesizlikler daha fazla görülmeye başlanmıştır (Jo ve Henry, 2005,
s.34). Şirketlerin yöneticilerinin üretimden çok finansal karlılığa odaklanmaları sonucu
şirketlerinin değerliliği olduğundan yüksek gösterilmeye çalışılmış ve böylece borsada daha
fazla kazanç sağlamak amaçlanmıştır. Kar amacının yaygınlaşması, satın alınabilecek
ürünlerinin çeşitlenmesi, mülkiyet kavramıyla birlikte gösterişçi tüketimin artması toplam
tüketimi arttırırken, teknolojinin gelişerek daha fazla çıktı elde etmenin kolaylaşması el
işçiliğini ve arkasındaki ustalık içgüdüsünü giderek azaltmıştır. Gösterişçi tüketim ile birlikte
“mülkiyet sahip olan kişinin, diğer kişilere sağladığı gücün kanıtı olmaya başlamıştır.”
Minsky menkul kıymetleştirmelerin artması, büyük şirketlerin ortaya çıkışıyla rekabetin
azalması, gelir eşitsizliği konularında eleştirilerde bulunurken, ekonomik canlanma için daha
küçük bir ticaret sektörüne ihtiyaç olduğunu düşünmüştür (Whalen, 2010, s.2). 1800’lü
yılların ortaları 1900’lerin başında ortaya çıkan bu gelişmelerle birlikte, işletmelerin yönetimi
sahiplerinden ayrılmış, (vested interest) güçlü çıkar gruplarının piyasalar üzerindeki
hakimiyeti artmıştır (Jo ve Henry, 2005, s.32). Birleşmeler ve devralmalar finansal kuruluşlar
için kazançlı faaliyetler olmuş, yatırım bankaları ve ticari bankalar faaliyetlerini arttırmış,
emeklilik ve yatırım fonları piyasalarda işlem görmeye başlamıştır.
Çıkar gruplarının şirketlerin karlılığı sayesinde borsada spekülatif işlemler yapması, büyük
rekabetin artması, sermaye araçlarının pahalanması, bankaları verdikleri kredilerin geri
dönemeyebileceği konusunda endişe etmelerine yol açarak, piyasalarda tekelleşme ve kartel
faaliyetlerini
destekleyerek
büyük
şirketlerin
karlılığının
düşmesine
engel
olmaya
çalışmışlardır (Minsky, 1992, s.110). Büyük Buhran’ın patlak vermesiyle piyasada hakim olan
olumlu hava dağılmış, serbest piyasanın önünü açan düzenlemeler sınırlandırılmış, yatırım
bankalarının finansal piyasalardaki egemenliği azalmış, tekel faaliyetlerinin önüne geçilmesi
için yasalar hazırlanmıştır. Büyük Buhran’ın etkisi daha sonrasında İkinci Dünya Savaşı’nın
özel sektör girişimlerini azaltması sonucu, piyasalarda devlete duyulan ihtiyaç artmıştır.
4.Korumacı Kapitalizm’den Para Yönetici Kapitalizme
9
V. Anadolu International Conference in Economics,
May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey.
Franklin D. Roosvelt’in Büyük Buhran’dan kurtuluş planı olan New Deal düzenlemeleri ile
daha
önceki
yıllarda
kulllanılamayan
işgücü
ve
sanayi
kapasitesinin
kullanılması
hedefleniyordu. Keynesyen bakış açısının yaygın olduğu yıllarda gerekli kapasite özel sektör
tarafından kullanılamıyorsa devlet piyasada aktif bir katılımcı olarak rol üstleniyordu.
New Deal’ın başlangıcından 1970’lere kadar olan dönem korumacı kapitalizm olarak
adlandırılmaktadır. Bu dönemde iş sahipleri ile kamunun çıkarları arasında büyük farklar
yoktur (Wray, 2009, s.812). Yatırımların devletler tarafından finanse edilmesi devletlerin
borçlanmasına yol açarken, büyük ölçekli şirketlerin karlılığını arttırmıştır. İkinci Dünya
Savaşı’nın ardından tüketimin özendiriliği, devletlerin bol açık verdiği ve gerektiğinde
piyasalara müdahale ettiği, düşük faiz oranlarının hüküm sürdüğü bir dönem yaşanmış ve
Minsky bu dönemi ataerkil kapitalizm veya yönetimsel refah devleti olarak adlandırmıştır
(Wray, 2011, s.5). Bu dönem ekonomik dengenin var olduğu, sisteme olan inancın arttığı
devletin müdahaleci rol üstlendiği bir dönemdir. Büyük Buhran öncesi artan finans ilişkiler
azalmış, finansal kurumların denetimi artmış, yasalarla çalışma alanları sınırlandırılmıştır
Glass Steagall Yasası ile yatırım bankaları ve mevduat işlemleri birbirinden ayrılmış,
bankalara yatırılan mevduatların yine bankalar aracılığyla borsa işlemlerinde kullanılmasının
önüne geçilmek istemiştir. Glass Steagall Yasası yatırım bankalarının faaliyetlerini ticari
bankalardan ayırmış, New Deal reformları da finans sektörünün yapılandırılmasını
sağlamıştır (Wray, 2009, s,814). Büyük Buhran’ın bireylere olumsuz etkileri ve Sovyetler
Birliği’nin komünizm tehlikesi devletleri sosyal harcamalar yapmaya itmiş, sağlık, eğitim ve
minimum ücret alanlarında iyileştirmeler yapılmıştır. Devletler sosyal politika olarak konut
stokunu iyileştirmeyi amaçlamış, ABD’de bunun gerçekleşmesi devletin mortgage kredileri
vermesiyle sağlanmaya çalışılmıştır (Minsky, 1992, s.109).
Fannie Mae’nin kuruluşuyla
birlikte Amerikan vatandaşlarına düşük taksitlerle ev sahibi olma şansı tanınmıştır. Bu
dönemde hazine harcamaları toplam harcamaların beşte birini oluştururken, FED faiz
oranlarını düşük tutarak ve son borç verme mevkisi olarak görev yapmıştır (Wray, 2009,
s.813).
Büyük Buhran ve İkinci Dünya Savaşı sonrası devletin müdahaleci yapısı finansal istikrara
yol açmıştır. Büyük kamu harcamaları özel sektörün karlılığını ve karlılığını arttırmıştır
(Bocutoğlu, 2010, s.11). Keynes’in politikalarının baskın olduğu düşük borç, yüksek ücret,
yüksek tüketimin gerçekleştiği bu dönemde krizlerin uzakta kalmasıyla birlikte özel sektör
piyasalarda varlığını yavaş yavaş arttırmaya piyasa ekonomisine duyulan inançla birlikte
müdahaleci devletin geriye çekilmeye başlandığı döneme geçilmiştir. 1960’lı yıllardan itibaren
10
V. Anadolu International Conference in Economics,
May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey.
müdaheleci devletin piyasalardaki rolünün azalmaya başlaması, New Deal kısıtlamalarının
gevşetilmesi, kaldıraç oranlarının artması, daha az finansal düzenlemeler, iflas edemeyecek
kadar büyük finans kurumların ortaya çıkması, para yönetici kapitalizme giden yolu açmıştır.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki dönemde anti-tröstler daha az tepki çekmeye başlamış;
uygulanabilir rekabet olarak adlandırılan yeni bir rekabet türünün başlamasıyla tekel ve tekel
benzeri şirketler piyasalardaki payını arttırmıştır (Cornehls, 2004, s,49). Anti-tröst yasaları
gevşetilirken, büyük şirketlerin tekel algısı değişmeye, ülkelerin gururu olarak görünmeye ve
gücün temsilcisi olmaya başlamışlardır.
Güvenli kamu kağıtlarıyla yatırımlarını ve bilançolarını düzelten özel sektör piyasalara
yeniden dönüş yapmak için güçlenmiştir. Soğuk savaşın sona ermesi ve liberalleşmenin
artmasıyla içinde bulunduğumuz döneme Minsky Para Yönetici Kapitalizm adını vermiştir.
1970’lerin sonlarına doğru devletler yatırımları azalırken, Ronald Reagan’ın 1981 yılında
başkanlığa gelmesi ve arz yanlı politikaların uygulanması sonucu devlet harcamaları
kısılmıştır. İngiltere’de aynı yıllarda Margaret Thatcher’da devleti küçülterek, yatırımları
kısmış, özelleştirmeyi destekleyerek sendikaların gücünü azaltmıştır. Bu durum özel sektörün
faaliyetleri arttırmasına imkan tanımıştır.
Minsky kapitalizmin evrildiği yönün doğru anlaşılabilmesi adına Schumpeter’ın dinamik bir
yapıda olan kapitalizm anlayışını Keynes’in çalışmalarıyla bütünleştirmeyi amaçlamış; çünkü
iki iktisatçının da ekonomiyle ilgili ortak fikirleri olduğunu düşünmüştür. Büyük hisse senedi
ve bono sahiplerinin finansal piyasalar ve ticari girişimlerde etkilerini arttırmaya başlaması,
klasiklerin tam bilgi varsayımın aksine bilgi eksikliğinden kaynaklanan spekülatif faaliyetlerin
gerçekleştirilmesi para yönetici kapitalizmin ortaya çıkışına zemin hazırlamıştır. Keynes’e
göre ülkelerin sermaye gelişiminde kumarhane faaliyetlerinin bir parçası olması balonlara yol
açmaktadır (Minsky, 1992, s.112).
Minsky para yöneticileri olarak sigorta şirketleri, emeklilik fonları ve yatırım kurumları gibi
yapıları tanımlamaktadır (Minsky, 2013, s,229). Para yöneticileri, aktif olarak portföy yöneten
varlık alıp satan ve yüksek kar peşinde koşan kişi veya kurumlardır (Minsky, 1992, s.112).
Para yönetici kapitalizm, büyük şirketlerin yükümlerinin bankalar, sigorta şirketleri ya da
yatırım ve emeklilik fonları tarafından tutulduğu, emeklilik ücretlerinin finansal piyasalarda kar
getirici fonların oluşturulmasında kullanıldığı bir dönemdir. Kapitalizmin bu aşamasında
pahalı ve uzun dönemli varlıklar, şirketlerin finansmanı ve piyasa gücü için gerekli olmuştur.
Fonların kazançlı olduğunun ortaya çıkmasıyla birlikte, bu fonların değerlenmesini
amaçlayan yatırım şirketleri kısa dönemli karlara odaklanmışlardır. Finansal araçlardaki kısa
11
V. Anadolu International Conference in Economics,
May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey.
dönemli karı maksimize etme düşüncesi, spekülatif işlemleri arttırırken finansal işlemler reel
işlemlerden ayrılmıştır.
Regülasyonların azaltılması, konut kredilerilerin paketlenerek işlem görmeye başlamaları,
artan finans ürünleri, kaldıraçlı satın alma işlemleri özel sektörün yatırımlarının artmasına yol
açmıştır; ancak Minsky’e göre özel yatırımların toplam gayri safi yurtiçi hasıla içinde artması
enflasyonun oluşmasına neden olmuştur (Wray, 2009, s.814). İpotekli konut kredi kullanan
ev sahiplerinin harcabilir gelirin borca oranı 1984 yılında %40 iken 2008 yılından önce bu
oran %100’e ulaşmıştır. (Wray,2009, s.816) Aşırı kredi kullanımı ve tüketim borç oranları
yükseltirken borçların geri dönmeme ihtimalini arttırmıştır.
Minsky, finansal kapitalizm olarak adlandırılan dönemi incelemiş, Veblen, Galbraith ve
Keynes’in çalışmalarıyla bağlantı kurmuştur (Wray, 2001, s.1). Minsky’e göre İkinci Dünya
Savaşı’nın ardından devletlerin yatırımları arttırmak adına daha müdahaleci bir rol üstlenme
gereksinimi, yüksek tüketimin özendirilerek üretimin ve istihdamın arttırılması çabaları ve
finansal istikrar süreci, istikrarsızlığın ana nedeni olmuştur. Daha sonrasında gelen
deregülasyonlar, finansal araçların artması ve bu alandaki inovasyonlar krizlerin yaratıcısı
olmuştur.
Wray (Wray, 2009, s.807) Minsky’nin para yönetici kapitalizm olarak adlandırdığı dönemin
2008 Krizi’ne yol açtığını ve bu krizin sistematik bir kriz olduğunu savunmuştur. Minsky’in
iddia ettiği gibi istikrar dengesizliği getirmiştir; çünkü para yöneticileri ve onların temsilcileri
istikrar dönemlerin New Deal kısıtlamalarını kaldırararak aşırı riskler almışlar, düzensizliğin
önünü açmışlardır. Minsky’e göre New Deal düzenlemelerinin sınırlandırılması belirsizlik
içeren kurumlar yaratmıştır (Minsky, 1996, s.359). Belirsizlikle birlikte düzenlemelerin
azalması gelecek tahminleri olumsuz etkilemiştir. Para yönetici kapitalizmin en önemli
özelliklerinden biri doğası gereği dengesiz olan kapitalizmi dizginleyecek kurumların güçlerini
yitirmiş olmasıdır.
5.Kapitalizmin Sürdürülebilirliliği ve Sonuç
2008 Krizi’nin para yöneticilerinin başarısızlığını ortaya çıkarması, finansal sektöre güvenin
kaybolarak insanların harcamalarında daha temkinli davranması kaldıraçlı işlemlerin
azalması para yönetici kapitalizmin devamı konusunda çeşitli tartışmaların ortaya çıkmasına
neden olmuştur. Dünya Büyük Buhran’dan sonraki en büyük ekonomik ile karşılaştığında
12
V. Anadolu International Conference in Economics,
May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey.
sonuçları sadece şirketlerin iflası veya bireylerin likidite kaybı ile sonuçlanmamıştır. Likiditeye
doğru dönüş, şirketlerin kısa dönemli borç bulma imkanını azaltmıştır. Sisteme yönelik
eleştiriler artmış, tıpkı Büyük Buhran’dan devletin piyasalarda daha müdahaleci ve baskın bir
rol oynayacağını düşünen veya alternatif bir sistemin uygulanabilirliğin arttığı bir dönemece
girileceği düşünülmeye başlanmıştır.
Marx, toplumu patronlar ve işçiler olarak ikiye ayırmıştı. Kapitalizme işçilerin devrim yaparak
son vereceğini düşünüyordu. Veblen ise bu ayrıma üçüncü bir sınıf olarak mühendisleri
eklemişti. Mühendislerin endüstrinin kaptanlarının aksine kar amaçlı değil toplum amaçlı
üretim yaptığını, kapitalizmin eğer bir sonu olacaksa bu iki sınıf arasındaki çatışmadan
kaynaklanacağını düşünüyordu. Finans işlemlerin endüstri üzerindeki hakimiyetinin artması,
işletme sahipleri ile mühendisler arasında gerginliğin oluşmasına sebep olmuştur.
Veblen’e göre mühendislerin üretim süreci içerisinde güçlü konuma yükselmeleri ile birlikte
sanayinin kaptanlarına karşı çıkabilecek gücü bulabileceklerdir. Veblen Marx’a benzer
şekilde işinin başında olmayan mülk sahiplerinin mülkiyetlerinin tartışmaya açılabileceğini
düşünmüştür. Üretim süreci içerisinde sanayinin kaptanlarının sabotaj faaliyetlerinin bir
benzerini kendi aralarında birlik olan mühendisler uygulama şansı edebilir. “Ülke sanayisinin
iş yapamaz duruma getirecek” (Veblen, 2011, s.84) şartların oluşması ise karşı sabotajdan
geçmektedir. Karşı sabotaj tüm mühendis ve işçilerin organize olarak fabrikaların üretiminin
tamamen engellenmesi, genel bir grev ile sanayinin kaptanlarını zarara uğratmak adına
yapılacaktır.
Marx ve Veblen’in düşünceleri tam olarak gerçekleşmemiş ve kapitalizm varlığını
korumuştur. 2008 Krizi ile birlikte kapitalizmin yapısı tekrar tartışma konusu olmuş, işsizlik
artmış, büyük şirketler devletlerin aktardıkları kaynaklar sayesinde ayakta kalmayı
başarabilmiş, ekonomi deflasyon durumu yaşamıştır. Yaşanan krizler büyük ya da küçük
çaplı olsun kapitalizm sistemi içerisinde eritilmiş, sistemin yapısı küçük değişiklikler geçirse
de temel dinamiklerini korumuştur. Bu nedenle kapitalizme alternatif daha eşitlikçi bir model
üzerinde ortak bir düşünceye varılamamıştır.
13
V. Anadolu International Conference in Economics,
May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey.
Kaynakça
Araz Takay, B. (2009). Evrimsel iktisat ve sosyo-ekonomik değişim (Yayımlanmamış doktora
tezi). Hacettepe Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü Ankara
Bocutoğlu, E. (2010), Hyman P. Minsky’nin Konjonktür Teorisi 2007-2010 Küresel Krizini
Açıklamaya Uygun mu? Heterodoks Bir Değerlendirme Bankacılar Dergisi 75 3-34
Clark, Norman and Juma, C (1988). Evolutionary Theories in Economic Thougt; Technical
Change and Economic Theory, Pinter publihers, London. . Dosi, C. Freeman, R. Nelson,
G.Silverberg and L.Soete (ed) London. Pinter publihers
Cornehls, J.V. (2004), Veblen’s Theory of Finance Capitalism and Contemporary Corporate
America, Journal of Economic Issues Volume 38, NO. 1, 29-58"
Gürkan, C. (2007), Veblen, Schumpeter ve Teknoloji, E. Özveren(Ed.), Kurumsal İktisat,
içinde (s. 241-242.) Ankara, İmge Kitabevi"
Hodgson, G.(2001) Juma Evolutionary Theories in Economic Thought Geoffrey M. Hodgson,
The evolution of capitalism from the perspective of institutional and evolutionary economics,
Geoffrey M. Hodgson, Makoto Itoh, Nobuharu Yokokawa (Ed.),
Capitalism in Evolution
Global Contentions - East and West Cheltenham Edward Elgar"
Jo, T.H. Ve Henry, J.F. (2015) The Business Enterprise in the Age of Money Manager
Capitalism. Journal of Economic Issues, 49 (1): 23-46.
14
V. Anadolu International Conference in Economics,
May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey.
Kizilkaya İ.E. (2007). Weber, Veblen Ve ‘Kapitalizmin Ruhu, E. Özveren(Ed.), Kurumsal
İktisat, içinde (s.143-201). Ankara, İmge Kitabevi
Minsky, H. (1992), Schumpeter and Finance, Hyman P. Minsky Archive. Paper 280. 103-115.
Minsky, H. (2013), İstikrarsız Bir Ekonominin İstikrarı Oğuz Esen (Çev.) İstanbul Efil Yayınevi
Yayınları
Minsky, H.P. (1996)
Uncertainty and the Institutional Structure of Capitalist Economies
Journal of Economic Issues Vol. XXX No.2 357-368
Schumpeter, J.A. (2003.) Capitalism, Socialism and Democracy London and New York,
Taylor & Francis e-Library
Ülgen, F. (2017), The Vested Interests and the Common People: Power, Policy and
Institutions in the 21st Century, AFEE Association for Evolutionary Economics
Veblen, T. (2005).
Aylak Sınıfın Teorisi İstanbul Çeviri: Zeynep Gültekin- Cumhur Atay
(Çev.) 1. Basım İstanbul Babil Yayınları
Veblen, T. (1958). The Theory of Business Enterprise, A Mentor Book, New York, The New
American Library of World Literature
Veblen, T.(1918) .The Instinct of Workmanship: And the State of the Industrial Arts New
York, N.Y.: Macmillan, March 1914; New edition: New York, N.Y.: B.W. Huebsch, July 1918.
Veblen, Thorstein (1921). The Engineers and the Price System (PDF). New York: B. W.
Huebsch. Retrieved 14 June 2015.
Whalen, C. J. (2010). Money Manager Capitalism. Jan Toporowski ve Jo Michell (Ed.), The
Handbook of Critical Issues in Finance (s. 1-14). Cheltenhan:Edward Elgar"
Wray, L.R. (2009). The rise and fall of money manager capitalism: a Minskian approach.
Cambridge J Econ; 33 (4): 807-828. doi: 10.1093/cje/bep024
Wray, L.R. (2011). Minsky’s Money Manager Capitalism and the Global Financial Crisis. The
Levy Economics Institute Working Paper No. 661
15
V. Anadolu International Conference in Economics,
May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey.
.
16
Download