6. SINIF 1. ÜNİTE PEYGAMBERLERE VE İLÂHİ KİTAPLARA İMAN Peygamber Farsçadan dilimize geçen bir sözcük olup, “haber veren ve haber getiren, anlamına gelir. Terim olarak peygamber, “Allah tarafından gönderilen, onun emirlerini, öğütlerini ve vereceği her türlü bilgiyi insanlara ulaştırmakla ve açıklamakla görevlendirilen kimselere” denir. Nebi ve resul ne demektir? Kuranıkerim’de peygamber sözcüğünün yerine “nebi” ve “resul” kelimeleri kullanılmıştır. Arapçada nebi “haber veren”, resul ise “elçi, mesaj taşıyan kimse” anlamındadır. Terim olarak Nebi: Allah’tan vahiy almış, ancak kendisinse ayrıca ilahi bir kitap verilmemiş olan peygamberlerdir. Nebiler kendisinden önce gelmiş olan resullerin kitaplarını tebliğ etmişler ve açıklamışladır. Örneğin Hz. Nuh, Salih, Yunus peygamberler nebidir. Resul: Allah tarafından kendisine vahiylerden oluşan bir kitap gönderilen peygamberdir. Resullere nebi de denir. Ancak her nebiye resul denmez. Örneğin, Hz. Musa, Hz. Muhammed hem nebi, hem de resuldür. Peygamberlere niçin inanmalıyız? Peygamberlere iman, İslam’ın inanç esaslarından biridir. Peygamberlere inanmak Allah’a inanmanın bir gereğidir. Çünkü peygamber Allah’ın elçileridir. Peygamberlere iman demek, bütün peygamberlerin Allah tarafından gönderildiklerine, bu kimselerin Allah’tan getirdiği bütün bilgilerin gerçek ve doğru olduğuna inanmak demektir. Peygamberler arasında herhangi bir ayırım yapmak İslam inancı açısından doğru değildir. Bu nedenle bir Müslüman, Allah’ın gönderdiği bütün peygamberlere inanmakla yükümlüdür. Konu ile ilgili olarak Yüce Allah Kur’an’da şöyle buyurmaktadır: “Deyin ki: Biz Allah’a, bize indirilene(Kur’an’a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Musa ve İsa’ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rab’lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz.” (Bakara suresi, 136) Peygamberlerin görevleri nedir? Allah mesajlarını vahiyle peygamberler aracılığı ile göndermiştir. Vahiy Allah ile peygamberi arasında, niteliğini ancak Allah’ın ve onun elçisinin bildiği bir haberleşme şeklidir. Peygamberlerin görevi, Allah’ın emirlerini, öğütlerini ve vereceği her türlü bilgiyi insanlara bildirmek ve açıklamaktır. Bu anlamda Allah’ın gönderdiği bu elçiler insanlara hem ilahi buyrukları bildirmişler, hem de dini anlamalarında, uygulamalarında yardımcı ve örnek olmuşlardır. Peygamberler nasıl seçilir? Peygamberler, insanlar arasından Yüce Allah tarafından seçilir. Bu nedenle peygamberlik çalışmak veya ibadet yolu ile elde edilebilecek bir görev değildir. Allah, mesajını iletmek için insanların içinden bazılarını seçip görevlendirmiştir. Bu özel kişiler, diğer insanlara Allah’ın buyruklarını bildirmişlerdir. Bunun için peygamber olabilmek için Allah tarafından seçilmiş olmak en temel koşuldur. İnsanların peygamberlere niçin ihtiyacı vardır? İnsan, akıl ve düşünce yeteneğine sahip bir varlıktır. Bu özelliği sayesinde, düşünerek, araştırarak pek çok konuyu öğrenebilir. Bize ve evreni yaratan Allah’ın varlığını kavrayabiliriz. Fakat Allah’ın niteliklerini, onun hoşnutluğunu kazanmak için yapılacak ibadetlerin neler olduğunu, nasıl yapılacağını bilemez. Bu dünyadaki davranışlarının kendisine ne gibi sorumluluklar getireceğini tam olarak kavrayamaz. Peygambere inanmanın insan için önem nedir? Allah’ın gönderdiği bu elçiler, insanlara hem ilahi emirleri bildirmişler, hem de hayatta nasıl yaşanacağını, kendileri bizzat örnek hayatlarıyla göstermişlerdir. İnsanlara en doğru şekilde Allah’ı tanıtmış, ona nasıl ve ne şekilde kulluk edileceğini öğretmişlerdir. İyi, güzel ve doğru işlerin neler olduğunu açıklamışlardır. Çünkü Peygamberler en büyük ahlak kahramanlarıdır. Onlar bir yandan yenilikler getirerek, diğer taraftan düzenli, disiplinli ve erdemli toplumlar oluşturarak uygarlığın gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. 1. Allah Mesajlarını insanlara Peygamberler Aracılığı ile Göndermiştir İletişimde önemli olan mesajın yerine ulaşmasıdır. Allah, bildirmek istediği mesajları doğrudan insanlara bildirmemiştir. İnsanlar arasından güvenilir elçiler seçmiş ve mesajlarını onlar aracılığıyla bildirmiştir. Allah, peygamberleri insanlara mesajlarını iletmek üzere görevlendirmiştir. Peygamberlere mesajlarını bazen melekler aracılığı ile bazen de aracı kullanmadan bildirmiştir. Allah'tan aldığı mesajları (haber, emir, yasak ve hükümleri) insanlara bildirip açıklamak üzere görevlendirilmiş elçiye peygamber denir. Yüce Allah'ın, peygamberlere gönderdiği ve insanlara açıklamalarını emrettiği mesajlara vahiy denir. Bütün ilahı kitaplar vahiyler sonucu oluşmuştur. Kuran-ı Kerim’de vahiy şeklinde Peygamberimize gönderilmiş ve bu vahiyler yazılarak bugünkü şeklini almıştır. Allah, vahiyleri bazen Cebrail ile bazen de aracı kullanmadan doğrudan peygamberlere bildirmiştir. Bu bakımdan peygamberler Allah'tan vahiy alma özelliğine sahiptirler. 2. Peygamberlerin Gönderilmesi Allah’ın insanlara Bir Yardımıdır Her konuda merakı olan insanın merak ettiği konulardan biri de inançlarıyla ilgili konular olmuştur. Kendi varlığını sorgulamış, diğer varlıklar arasındaki yerini anlamaya çalışmıştır. Yaşamanın amacını bulmaya uğraşmıştır. Bu uğraşı sırasında ''Ben nasıl var oldum? Gördüğüm evren nasıl oluştu? Ölüm nedir? Ölen insanlar nereye gidiyorlar? Bu dünyadan başka bir dünya var mı? Yaşamın hedefi nedir? Neden sadece insanlar akıllı? Nasıl bir varlığa inanmalıyım? İnandığım varlığa karşı neler yapmam gerekiyor?" gibi kendini meşgul eden pek çok soruya cevap bulmaya çalışmıştır. Bu sorulara akıllarıyla yanıtlar bulmaya çalışanlar kendilerine göre tanrılar geliştirmişlerdir. Yağmur için bir tanrı, güneş için bir tanrı, rüzgar için bir tanrı, doğum ve ölüm için ayrı ayrı birer tanrının olabileceğini varsaymışlar ve buna inanmışlardır. Allah peygamber göndererek insanlara yardım etmiştir. Çünkü insanlar inanç konularındaki merak ettikleri her şeyi ona sorarak öğrenme fırsatı elde etmişlerdir 3. Peygamberlere Gelen Mesajlar Aynı Amaca Yöneliktir Allah bütün peygamberlere; insanları, Allah'ın varlığına birliğine, ahirete ve dünyada yapılan işlerin karşılığının orada görüleceğine inanmaya davet etmektedir. Dünya ve ahiret hayatında mutlu olunmasına yardım edecek ilahi kuralları açıklamak görevini vermiştir. Peygamberlere gelen mesajlar bu hususları açıklayıcı nitelikte olmuştur. Her peygamber ilk önce insanları Allah'ın varlığına ve birliğine (tevhide) inanmaya çağırmıştır. Onun varlığına ve birliğine inanmanın önemini ve gerekliliğini açıklamıştır. Onun eşinin ve benzerinin olmadığını belirtmiştir. İnançta ve ibadette hiçbir şeyin ona ortak koşulmaması gerektiğini bildirmiştir. Allah insanların ihtiyaçlarına göre belirli aralıklarla peygamberler görevlendirmiştir. Zaman değişmiş, peygamberler değişmiş, gönderilen toplum ve millet değişmiş ancak yüce Allah'ın insanlara olan mesajı kesinlikle değişmemiştir. Her peygamber görevlendirildikten sonra insanları Allah'a inanmaya, ondan başka varlıkları ilah olarak kabul etmemeye ve ona kulluk etmeye çağırmıştır. Peygamberlerin Allah'ın bildirdiği mesajları açıklamışlar, toplumu düzeltmek için çaba harcamışlardır. Bireysel ve toplumsal yaşamı bozan kötü örf, adet, gelenek ve inanışların önüne geçmeye çalışmışlardır. İnsanları bu tür adetlerden ve yanlış inanışlardan kurtarmak için büyük bir mücadele vermişlerdir. Dinimize göre yüce Allah'ın görevlendirdiği bütün peygamberlere inanmak gerekir. Kuran’da ismi geçen veya geçmeyen her peygamber Allah tarafından görevlendirilmiştir. Bunun için hiçbir ayrım yapmadan Hz. Âdem’den Hz. Muhammed'e kadar gönderilen peygamberlerin hepsine inanmak durumundayız. 4. Peygamberlerin insanlardan Seçilmesinin Nedenleri Peygamberlerin insanlardan seçilmesinin nedenleri şöyle sıralanabilir: .Peygamberlerin insanlardan seçilmesi iletişimi kolaylaştırmıştır. Peygamberler insanların dışında, başka varlıklardan seçilselerdi, insanlar onlarla konuşamaz, anlaşamazlardı. İnsanlar, kendileri gibi insan olmayan varlıkların peygamberliğini kabul etmeyebilirlerdi. "Siz bizden değilsiniz, bu nedenle sizin söyledikleriniz bizi ilgilendirmez.'' derlerdi. Peygamberler başka varlıklardan seçilselerdi, insanlar onları kendilerinden farklı ve üstün görür, zamanla tanrılaştırabilirlerdi. Kendi içlerinden çıkan, çocukluğundan beri tanıdıkları bir peygamber için böyle bir şey söz konusu olamazdı. Gerektiğinde gülen, gerektiğinde ağlayan, acıktığında yemek yiyen, çarşıdan pazardan alış veriş yapan, hayatı toplumla paylaşan bir peygamberi insanların kabul etmesi daha kolaydır. Peygamberlerin insanlardan seçilmesi, Allah'ın peygamber göndermekle insanlar için güttüğü amaca uygun düşmektedir. Çünkü Allah'ın peygamber göndermekteki amacı buyruklarını en uygun yolla insanlara ulaştırmaktır. İnsanlar arasından seçilen bir peygamber şüphesiz bunu daha kolay başarabilir. 5. Peygamberlerin Nitelikleri 1. Doğru Olmak Peygamberler doğru sözlüdürler. Dürüsttürler. Onlar asla yalan söylemezler. Gerçeğe aykırı bir iş yapmazlar. Eğer yalan söyleselerdi ve gerçeğe aykırı iş yapmış olsalardı, Allah'ın peygamber gönderirken güttüğü amaç gerçekleşmezdi. Çünkü insanlar, yalancılıklarını bildikleri bir kişiye inanmazlardı. Bu nedenle Yüce Allah, peygamberleri her yaşta yalan sözden ve yanlış davranıştan korumuştur. Bütün peygamberler, peygamberliklerinden önce de sonra da doğru sözlüydüler. 2. Güvenilir Olmak Peygamberler güvenilir insanlardır. Emanete ihanet etmezler. Eğer durum bunun aksi olsaydı tarih boyunca kimse onların peşinden gitmezdi. Dünyada toplumsal ilişkilerde bile güvenilir olmayanlara itibar edilmez. Böyleleri yaptıkları işlerde destek bulamazlar. Bu nedenle peygamberler en güvenilir insanlardır. Sevgili Peygamberimiz de çok güvenilir bir insandı. Mekkeliler ona, peygamber olmadan önce bile "Muhammedü'l-Emin" (Güvenilir Muhammed) derlerdi. 3. Akıllı ve Zeki Olmak Peygamberler akıllı, zeki, dikkatli, üstün anlayış sahibi insanlardır. Bunun zıddı olan ahmaklık peygamberler hakkında düşünülemez. Ahmak, akılsız ve geri zekâlı birisinin peygamber olduğu görülmemiştir. Peygamberler akıllı ve zeki olmasalardı konuştukları kişileri ikna edemezler, kendilerine inandıramazlar ve başarıya ulaşamazlardı. 4. Allah’tan Aldığı Mesajları Olduğu Gibi İnsanlara Bildirmek Peygamberler, Allah'tan aldıkları mesajları insanlara eksiksiz ulaştırırlar. İnsanlara ilahi buyrukları aktarırken kendilerinden bir şey eklemezler. Bir kısmını gizlemezler. İlahi mesajlarda herhangi bir değişiklik yapmazlar. Aksine bir davranış, insanların güvenini yok ederdi. Hiç kimse, peygamberlere inanmazdı. Bu nedenle her peygamber Allah'tan aldığı haberleri olduğu gibi insanlara aktarmıştır. 6. Kuran’da Adı Geçen Peygamberler ilk peygamber Hz. Adem, son peygamber Hz. Muhammed Aleyhisselam dır. Bu ikisi arasında pek çok peygamber gelip geçmiştir. Bu ünitenin başlarında Allah'ın tarihte her millete bir peygamber gönderdiğini öğrenmiştik. Yüce Allah, Kuranıkerim’de şöyle buyuruyor: ''Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana kıssalarını anlattığımız kimseler de var, durumlarını sana bildirmediğimiz kimseler de var...'' Buna göre, peygamberlerin sayıları kesin olarak bilinemez. Ancak Kuran-ı Kerim’de adları geçen ve haklarında bilgi verilen peygamberler yirmi beş tanedir. Adem, İdris, Nuh, Hud, Salih, Lut, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup, Yusuf, Şuayb, Harun, Musa, Davut, Süleyman, Eyyub, Zülkifl, Yunus, ilyas, Elyesa, Zekeriyya, Yahya, İsa, Muhammed Aleyhisselam. Bunların hepsinin peygamberliğine inanırız. Ayrıca, onlardan başka çok sayıda peygamber gönderildiğini de kabul ederiz. Kurân-ı Kerim’den öğrendiğimize göre bazı peygamberlerin Allah katındaki dereceleri daha yüksektir. KUTSAL KİTAP NE DEMEKTİR? Bir dinin esaslarını bildiren kitaba "kutsal kitap" denir. Her şeyi ve insanı yaratan Yüce Allah'tır. 0 yarattığı insanın gereksinimlerini bilir. İnsanla ilgili her türlü bilginin de sahibidir. Yüce Allah, insanların gereksinimlerine göre gereken bilgileri peygamberleri aracılığı ile bildirmiştir. Nelere inanılacağını, nasıl ibadet edileceğini, güzel ahlak kurallarını içeren kitap, "kutsal kitap" tır. İslam dininde kutsal kitaplara inanmak, iman esaslarındandır. Bütün dinlerde kutsal kitap anlayışı vardır. Zira dinler, inananlarına mesajlarını ve öğütlerini kutsal kitaplarda bildirirler. Ayrıca bunlarda birey ve toplumun uyması gereken her türlü davranış şekilleri, yer almaktadır. Bu bakımdan ilahi olmayan dinlerde de "kutsal kitap" bulunabilir. Bunlar, genellikle ilahi kitaplardan derlenmiş kitaplar olarak değerlendirilmektedir. ALLAH NİÇİN VAHİY GÖNDERMİŞTİR? Vahiy kelimesi sözlükte "ani telkin" anlamına gelir. Dini terim olarak "Allah'ın peygamberlerine gönderdiği ilahi sözler, emir, yasak ve tavsiyeleri içeren ilahi bilgiler" demektir. Vahiy, aracılı veya aracısız olarak gelmiştir. Aracısız vahiyde Allah, manayı peygamberin kalbine doğdurur. Aracılı olan ise ya elçi ile olur veya elçisiz. Elçi ile olursa vahiy meleği Cebrail, vahyi getirip peygambere bildirir. Elçisiz aracılı vahiyde ise peygamber Allah'ın sözlerini işitir; fakat O'nu göremez. Allah'ın insanlara değişik zamanlarda gönderdiği büyük kutsal kitapların sayısı dörttür. Bunlar ise, sırasıyla Tevrat, Zebur, İncil ve Kuran-ı Kerim'dir. *Tevrat: Tevrat, ibranice bir kelime olup kanun ve öğreti anlamlarına gelmektedir. Bununla beraber 0, Allah tarafından Hazreti Musa'ya indirilen kutsal kitabın da adıdır. Tevrat'ın bir diğer adı da "Ahd-i Atik" (Eski Antlaşma) dir. Her Müslüman, Tevrat'ın Allah tarafından Hz. Musa'ya gönderildiğine inanmaktadır. Bugün Yahudilerin elinde bulunan Tevrat, daha önce israiloğullarına (Yahudilere) verilen değildir. Bundan dolayı, Müslümanlar Tevrat'ın tahrip edilmemiş asıl nüshasına inanırlar Yüce Allah da asıl Tevrat'a Kuran da şöyle işaret etmiştir; ''Biz, içinde doğru rehberlik ve nur olduğu halde Tevrat'ı indirdik...'' *Zebur: Kelime olarak "yazılı şey ve kitap" anlamına gelen Zebur, Hz. Davut'a indirilmiş olan ilahi kitabın adıdır. Dinimize göre, Müslümanların Zebur'a da inanmaları gerekmektedir. Her Müslüman, Zebur'un Allah tarafından Hz. Davut'a gönderilmiş kutsal kitap olduğunu kabul etmektedir. Nitekim Kuran-ı Kerim’de bu konuda, "Gerçekte biz, peygamberlerin kimini kiminden üstün kıldık. Davut’a da Zebur'u verdik."buyrulmaktadır. Bugün Zebur'un Tevrat içinde yer aldığı belirtilmektedir. Tevrat'ın içinde mezmurlar adı ile yer alan kısmın, Hz. Davut’a verilen Zebur olduğu kabul edilmektedir. Zebur, ilahi kitapların en küçüğü olup onun yeni dini hükümler getirmediği kabul edilmektedir. *İncil: İncil kelime olarak "müjde" anlamına gelir. Hz. İsa'ya gönderilen kutsal kitaptır. İncil, Hz. İsa hayatta iken yazıya geçirilmediğinden, ona inananlar tarafından sonradan yazılmıştır. Bu yüzden değişik İnciller ortaya çıkmıştır. Yapılan toplantılar sonucunda bunlardan dördü kutsal kitap olarak kabul edilmiştir. 325 tarihinde İznik' de toplanan Konsilin kabul ettiği dört İncil şunlardır: 1. Matta, 2. Markos, 3. Luka, 4. Yuhanna Bunların dışındaki İncilleri ise İznik Konsili yok etmiştir. Bugün, havarilerden Barnaba tarafından yazıldığı ileri sürülen bir İncil'den de söz edilmektedir. Bu İncil, diğerleriyle bir çok bakımdan, uyuşmamaktadır. Bunların başında ise tevhit ilkesi gelmektedir. Barbana İncil'i diğerlerinin aksine Tevhit ilkesini kabul etmektedir. Barnaba İncil’inin orijinal bir nüshasının Paris'te bir prensin kütüphanesinde, diğer bir nüshasının da Vatikan'da papalık kütüphanesinde olduğu bildirilmektedir. İncil'de esas itibariyle İsa'nın hayat hikayesi ile ahlaki öğretiler yer almaktadır. İncil, hukuki düzenlemelere yer vermez. Hıristiyanlar aynı zamanda Tevrat'ı da kutsal kitap olarak kabul ettikleri için hukuki düzenlemeler konusunda Tevrat'ı esas alırlar. Hıristiyanlar Tevrat'a Ahd-i Atik (Eski Ahit), İncil'e Ahd-i Cedit (Yeni Ahit) adını vermişlerdir. Zebur da dâhil olmak üzere hepsini bir arada toplayan büyük kitaba da kutsal kitap anlamında "Kitab-ı Mukaddes" demektedirler. *Kur'an: Kuranıkerim, Allah'ın Hz. Muhammed (S.A. V .) aracılığı ile bütün insanlara gönderdiği vahiylerin toplandığı kitabın adıdır. Sözlükte "toplamak, okumak, bir araya getirmek'' anlamına gelen Kur'an, Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. Kur'an, Hz. Peygamber'e 23 sene içerisinde ayet ayet, sure sure indirilmiştir. 114 sure ve 6666 ayet olan Kuran’ın ilk suresi Fatiha, son süresi ise, Nas süresidir. Kuran’ın her yirmi sayfasına cüz denir. Otuz cüzden oluşan Kur'an, Hz. Muhammed tarafından da ayet ayet yazdırılmış ve korunmuştur. Ayrıca her gelen ayet, çoğu Müslüman tarafından ezberlenmiştir. Bu bakımdan ilk defa dünya tarihinde yazı ile ezber yöntemi ikisi bir arada kullanılmıştır. Böylece Kuran-ı Kerim iki yoldan korunmuştur. Dolayısıyla onda hiçbir değişiklik yapılmamış ve ona hiçbir insan sözü karıştırılmamıştır. Yüce Allah, Kuran'ı kendisinin koruyacağını bildirmiştir: ''Doğrusu kitabı (Kuran-ı) biz indirdik, onun koruyucusu da elbette biziz.'' KUTSAL KİTAPLARA İMAN, İMANIN ŞARTLARINDANDIR İslam’da iman esasları, birbirleriyle bağlantılıdır. Bundan dolayı, kitaplara iman, diğer iman esaslarından ayrılmaz. Allah'a inanmak, bizi onun peygamber gönderdiğini kabul etme sonucuna götürür. Peygambere iman da onların Allah'tan getirip tebliğ ettiklerini tasdik etmeyi gerektirir. Peygamberlerin tebliğ ettikleri şeyler de Allah'ın kitaplarında bildirilenlerdir. Öyleyse iman esasları bir bütündür. Bir kısmına inanıp bir kısmına inanmamak olmaz. Ben Müslüman’ım diyen hiçbir kimse, ben Kuran’a inanırım ama Tevrat'a, Zebur'a, İncil’e inanmam diyemez. Bunun gibi, Kuran’ın şu ayetine inanırım, şuna inanmıyorum da diyemez. Derse, imanın bütünlüğü ve Allah'a inanmanın bir değeri kalmaz. Bu, Allah'a güvenmemek anlamına gelir. ŞİİRLER Peygamberlere İman Gezegen böyle bilmiş, her birinde tam iman, Geçmişten geleceğe, Peygamberler Müslüman... İbadeti etmişler, ALLÂH (c. c.) ,vardır demişler, Canlarını hiçe sayıp, ALLÂH (c. c.) ,’ı birlemişler… Olgun insan kalmışlar, rehber, önder olmuşlar, Bâtılı engellemişler, zaferler kazanmışlar… Mucizeleri olmuş, gönüller fethetmişler, İnsanları eğitip, koruyup, gözetmişler… Huzuru sağlamışlar, zulmü engellemişler, Merhamet öğütleyip, şefkati emretmişler... Mümin’leri vicdanlı, akılları sağlıklı, Ruhları melek gibi, itaatkâr, vefalı… ( Mehmet Tevfik Temiztürk ) DÖRT BÜYÜK KİTAP Dört büyük kitaptan Tevrat Hazret-i Mûsa’ya indi Onu değiştirdiler Kalmadı aslı şimdi Hükümdar bir peygamber Dâvut aleyhisselâm Zebûr verildi ona Rabbimizden bir kelâm Îsâ aleyhisselâm Ona İncil verildi Tevrat gibi maâlesef O da değiştirildi Hazret-i Muhammed’e Geldi Kuran-ı Kerim Okuyup yaşayarak Kıymetini bilelim.. YÜCE KİTABIM Elimde Kur'an, Dilimde Kur'an, Benimle her an, Yüce Kitabım. Rabbimin sözü, Her şeyin özü, Uyarır bizi, Yüce Kitabım. Seni okuyan, Sesini duyan, Mutlu her zaman, Yüce Kitabım. Sendedir hayat, Ruhumu parlat, Beni aydınlat, Yüce Kitabım. Sen başlara taç, Ruhlara ilaç, Biz sana muhtaç, Yüce kitabım. REÇETE (KİTAPLARA İMAN) Köyde yaşamış bir ihtiyar adam, hastalanınca komşuları tarafından şehre getirilir ve hayatında ilk defa doktora gider. Hastayı muayene eden doktor, durumun ciddi olduğunu söyler ve ilaçları yazdığı reçeteyi ihtiyar adama verirken; Aman amcacığım, bu reçeteye gözün gibi bak, der. Doktorun ne demek istediğini anlamayan ihtiyar adam, reçeteyi çerçeveletir, duvara asar ve günde iki defa tok karna indirip bakar. İki hafta sonra ziyaretine gelen oğlu babasının durumunun daha da kötü olduğunu görünce, ne yaptığını sorar. O da doktorun tavsiyesine uyarak, reçeteye gözü gibi baktığını söyler. Bir iki gün sonra adam ölür… Mehmet Akif Ersoy’un; “İnmemiştir hele Kur’an, bunu hakkıyla bilin, Ne mezarda okunmak, ne de fal bakmak için…” mısralarında anlatmış olduğu gibi sadece okumak değil anlamak hayata geçirip tatbik etmemiz gerekmektedir Kur’an’ı. Arkadaşlar, Kur’an bizim aklımıza gelebilecek her şeye cevap verir. Nasıl yaşamamız gerektiğini öğretir. İyi, doğru, ahlaklı olmayı, küçüğü sevmeyi, büyüğü saymayı öğretir. Hem bu dünyada hem öbür dünyada mutlu olabilmenin yollarını gösterir. Biz Müslümanlar Allah tarafından gönderilen bütün kitaplara inanırız. İnanmamız zaten imanın altı şartından biridir. Buna “Kitaplara İman” denir. ŞAŞI İNSAN VE PEYGAMBERLERE İMAN Hoca Muslihiddin Efendi, talebe okutuyordu. Talebelerinden birisi şaşı gözlü idi; yani biri iki görürdü. Hoca Efendi talebelerine bir misâl anlatmak için dolabın içine bir şişe koymuştu. Şaşı olan talebeye: — Zeynel Efendi dolapta bir şişe var, onu bana ver! dedi. Zeynel Efendi: — Hocam burada iki tane şişe var hangisini vereyim? dedi. Hoca Muslihiddin: — Hayır! Orada iki değil bir şişe var! dediyse de talebe biri iki görüyor ve dolapta iki şişe olduğunu ısrarla iddia ediyordu. Hoca Muslihiddin Efendi: — Mademki iki şişe var, birisini kır da öbürünü bana getir, dedi. Talebe şişenin birini kırınca ötekisinin de yok olduğunu gördü. Muslihiddin Efendi talebelerine: — Görüyorsunuz değil mi? İşte Peygamberlerin birine inanıp birine inanmayan, bu şaşı arkadaşınız gibidir. Halbuki Peygamberlerin tamamı bir sayılır, yani birine inanmak diğerine de inanmayı icabettirir. İsa Peygamber ne demişse, Musa Peygamber de onu söylemiştir, İbrahim Peygamber ne söylemişse, bizim Peygamberimiz Hazreti Muhammed (s.a.v.) de aynı şeyi söylemiş ve hepsini kabul etmiştir. Peygamberlere inanmak mevzuunda hıristiyanlar bu şaşı arkadaşınız gibi oluyorlar, buyurdu.