TÜRKİYE CUMHURİYETİ MARMARA ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ GERİ ÇEKME YÖNTEMİ İLE KORUNAN ÇİFTLERİN CİNSEL FONKSİYONLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ SAFİYE TEMEL YÜKSEK LİSANS TEZI DOĞUM VE KADIN HASTALIKLARI HEMŞİRELİĞİ ANABİLİM DALI DANIŞMAN Yrd. Doç. Dr. Hatice YILDIZ İSTANBUL-2012 BEYAN Bu tez çalışmasının kendi çalışmam olduğunu, tezin planlanmasından yazımına kadar bütün aşamalarda etik dışı davranışımın olmadığını, bu tezdeki bütün bilgileri akademik ve etik kurallar içinde elde ettiğimi, bu tez çalışmasıyla elde edilmeyen bütün bilgi ve yorumlara kaynak gösterdiğimi ve bu kaynakları da kaynaklar listesine aldığımı, yine bu tezin çalışılması ve yazımı sırasında patent ve telif haklarını ihlal edici bir davranışımın olmadığı beyan ederim. 21.01.2012 Safiye TEMEL TEŞEKKÜR Çalışma süremin her aşamasında çok büyük desteğini gördüğüm danışmanımSn. Yrd. Doç. Dr. Hatice Yıldız’a, Çalışma döneminde desteğini gördüğüm Prof. Dr. Egecan Şerefoğlu’na, Çalışmalarım sırasında beni destekleyen İ.Ü. Çapa Tıp Fakültesi’nden Bergüzar Güneş’e, Türk Androloji Derneği çalışanlarına, Araştırma evrenimi oluşturmamda destek olan Afyonkarahisar İl Sağlık Müdürlüğü ve 5 no’lu Aile Sağlığı Merkezi’nde çalışan meslektaşlarıma, Araştırmanın ev ziyaretleri döneminde beni yalnız bırakmayan ve erkek eşlerle görüşme yapan Afyon Sağlık Yüksekokulu’ndaki öğrencilerime, Her zaman desteği ile yanımda olan aileme ve çalışma arkadaşlarıma özverili ve değerli katkılarından dolayı teşekkür ederim. iii İÇİNDEKİLER Sayfa No 1.ÖZET 1 2. SUMMARY 2 3. GİRİŞ VE AMAÇ 3 4. GENEL BİLGİLER 9 4.1. AİLE PLANLAMASI 9 4.1.1. Tanımı ve Önemi 9 4.1.2. Aile Planlamasının Tarihçesi 10 4.1.3. Aile Planlamasının Yararları 13 4.2. CİNSELLİK KAVRAMI 16 4.2.1. Cinselliğin Tarihçesi 16 4.2.2. Cinsel Eylem Fizyolojisi 17 4.2.3. Cinsel İşlev Bozuklukları 20 4.3. AİLE PLANLAMASI VE CİNSELLİK 31 4.3.1. Aile Planlaması Yöntemleri ve Cinsel Yaşam Üzerine Etkileri 32 4.3.2. Cinsel Sağlığın Korunmasında ve AP Yöntemlerinin Cinsel Yaşama Etkisine Yönelik Danışmanlık Hizmetlerinde Sağlık Ekibi İçerisinde Hemşirenin Rolü ve Önemi 46 iv Sayfa No 5. GEREÇ VE YÖNTEM 49 5.1. Araştırmanın Tipi 49 5.2. Araştırmanın Yeri ve Zamanı 49 5.3. Araştırmanın Evreni ve Örneklemi 49 5.4. Veri Toplama Araçları 54 5.5. Çalışmanın Etik Yönü 57 5.6. Çalışmanın Uygulanması 57 5.7. Verilerin Değerlendirilmesi 63 5.9. Araştırmanın Sınırlılıkları 63 6. BULGULAR 66 6.1. Çiftlerin Tanımlayıcı, Obstetrik ve Jinekolojik Özelliklerine ait Bulgular 66 6.2. Çiftlerin Kontrasepsiyon Özelliklerine ait Bulgular 70 6.3. Çiftlerin Cinsel fonksiyonlarına ait Bulgular 78 7. TARTIŞMA VE SONUÇ 94 8. KAYNAKLAR 110 9. EKLER 9.1. Anket Formu 121 9.2. Kadın Cinsel Fonksiyon İndeksi (FSFI) 125 9.3. Uluslararası Erektil Fonksiyon Değerlendirme Formu (IIEF) 132 9.4. Prematur Ejakülasyon Profili (PEP) 137 9.5. Afyonkarahisar İl Sağlık Müdürlüğü Anket İzni 138 9.6. Marmara Üniversitesi SBE Klinik Araştırmalar Ön Değerlendirme Komisyon İzni 139 10.ÖZGEÇMİŞ 140 v KISALTMALAR LİSTESİ AP : Aile planlaması CD : Cinsel disfonksiyon CYBH : Cinsel yolla bulaşan hastalık ED : Erektil disfonksiyon FSFI : Kadın cinsel fonksiyon indeksi GÇ : Geri çekme IIEF : Ereksiyon işlevi uluslararası değerlendirme formu KOK : Kombine oral kontraseptif OK : Oral kontraseptif PE : Prematür ejakülasyon PEP : Prematür ejakülasyon profili RİA : Rahim içi araç vi TABLOLAR LISTESI Sayfa No 4. GENEL BİLGİLER Tablo 4.2.3.1. Cinsel işlev bozuklukları- DSM-IV APA sınıflandırma sistemi 22 Tablo 4.2.3.2. Dünyada çeşitli cinsel işlev bozukluklarının rastlanma oranları 23 Tablo 4.2.3.3. Cinsel işlev bozukluklarında hazırlayıcı, başlatıcı ve sürdürücü etkenler Tablo 4.3.1.1. Aile Planlaması Yöntemleri 5. 25 33 GEREÇ VE YÖNTEM Tablo 5.3.1. Afyon karahisar il merkezi sağlık ocakları Ocak-Haziran 2010 tarihli 15-49 yaş kadın bildirim formlarına göre elde edilen sonuçlar Tablo 5.3.2. 50 5 no‘ lu sağlık ocağının hizmet alanı içerisindeki mahallelerde 15-49 yaş kadın bildirim formlarına göre kadın sayısı ve kullandıkları yöntemler 51 Tablo 5.4.2.1. FSFI skorlama bilgileri 55 Tablo 5.4.3.1. IIEF skorlama bilgileri 56 Tablo 5.6.1. Araştırma evrenini oluşturan çiftlerin çalışmaya katılım durumlarına ilişkin özellikler 6. 60 BULGULAR 6.1. Çiftlerin Tanımlayıcı, Obstetrik ve Jinekolojik Özelliklerine ait Bulgular Tablo 6.1.1. Çiftlerin sosyo-demografik özellikleri 66 Tablo 6.1.2. Çiftlerin ailesel özellikleri 67 Tablo 6.1.3. Genel obstetrik ve jinekolojik özelliklere ait veriler 68 vii Sayfa No 6.2. Çiftlerin Kontrasepsiyon Özelliklerine ait Bulgular Tablo 6.2.1. Çiftlerin kontrasepsiyon kullanımına ait özellikler 70 Tablo 6.2.2. Çiftlerin GÇ yöntemi kullanımına ait özellikler 71 Tablo 6.2.3. Çiftlerin daha önce kullandıkları yönteme göre GÇ yöntemi kullandıkları süreçteki cinsellikleri Tablo 6.2.4. Çiftlerin kullandıkları GÇ yöntemine ilişkin memnuniyet, güvenme ve gebelik kaygısı düzeyleri Tablo 6.2.5. 74 Çiftlerin gebelik kaygısı, GÇ yönteminden memnuniyet ve yönteme güvenme düzeyine ait puan ortalamalarının ilişkisi Tablo 6.2.6. 73 75 Çiftlerin yaş, evlilik yılı ve GÇ yöntemini kullanım süresi ortalamaları ile gebelik kaygısı yaşama, yöntemden memnun olma ve yönteme güvenme düzeyi puan ortalamaları arasındaki ilişki 77 6.3. Çiftlerin Cinsel fonksiyonlarına ait Bulgular Tablo 6.3.1. Kadınlarda FSFI alt boyut ve total puan ortalamaları Tablo 6.3.2. Kadınlarda FSFI cut-off değerine göre cinsel disfonksiyon Durumu Tablo 6.3.3. 78 78 Çiftlerin yaş, evlilik yılı ve GÇ yöntemini kullanım süresi ortalamaları ile kadınların FSFI alt boyut ve total puan Tablo 6.3.4. ortalamaları arasındaki ilişki 79 Erkeklerde IIEF alt boyutve total puan ortalamaları 80 viii Sayfa No Tablo 6.3.5. Erkeklerde saptanan IIEF total puan ortalamasına göre alt ve üst değer dağılımları Tablo 6.3.6. 80 Çiftlerin yaş, evlilik yılı ve GÇ yöntemini kullanım süresi ortalamaları ile erkeklerin IIEF alt boyut ve total puan ortalamaları arasındaki ilişki Tablo 6.3.7. 81 Çiftlerin gebelik kaygısı, GÇ yönteminden memnuniyet ve yönteme güvenme düzeyi puan ortalamaları ile kadınların FSFI ve eşlerin IIEF alt boyutları ve total puan ortalamaları arasındaki ilişki Tablo 6.3.8. FSFI cut-off değerlerine göre IIEF alt grup ve total puan ortalamaları Tablo 6.3.9. 82 83 Çiftlerin cinsel fonksiyonlarında prematür ejakülasyon profili (PEP) ve puan ortalamalarının farklılığı 84 Tablo 6.3.10. Çiftlerde elde edilen PEP total puan ortalamasına göre alt ve üst değer dağılımları 85 Tablo 6.3.11. Çiftlerde elde edilen PEP alt boyut ve total puan ortalamalarına göre alt ve üst değer dağılımların uyumluluğu 86 Tablo 6.3.12. Çiftlerin yaş, evlilik yılı ve GÇ yöntemini kullanım süresi ortalamaları ile kadınların PEP alt boyut ve total puan ortalamaları arasındaki ilişki 87 ix Sayfa No Tablo 6.3.13. Çiftlerin gebelik kaygısı, GÇ yönteminden memnuniyet ve yönteme güvenme düzeyi puan ortalamaları ile kadınlar ve eşlerinin PEP alt boyutları ve total puan ortalamaları arasındaki ilişki 88 Tablo 6.3.14. Kadınların FSFI alt boyut ve total puan ortalamalarının kadınlar ve eşlerin PEP alt boyut ve total puan ortalamaları ile ilişkisi 90 Tablo 6.3.15. Erkeklerin IIEF alt boyut ve total puan ortalamalarının kadınlar ve eşlerin PEP alt boyut ve total puan ortalamaları ile ilişkisi 92 x 1.ÖZET Bu çalıĢma, ülkemizde en fazla oranda kullanılan geleneksel bir aile planlaması yöntemi olan geri çekme (GÇ) yönteminin eĢlerin cinsel fonksiyonlarına etkisini belirlemek amacıyla yapılmıĢtır. Tanımlayıcı olarak planlanan çalıĢma, Afyonkarahisar il merkezindeki bir sağlık ocağına bağlı bölgede gerçekleĢtirilmiĢtir. Örneklemi GÇ yöntemi kullanan, çalıĢmaya katılmayı kabul eden ve onam alınan 54 çift oluĢturmuĢtur. Veriler anket formu, kadın cinsel fonksiyon indeksi (FSFI), ereksiyon iĢlevi uluslararası değerlendirme formu (IIEF) ve prematür ejakülasyon profili (PEP) ile toplanmıĢtır. ÇalıĢmanın uygulanmasında ev ziyaretleri yapılmıĢ ve formlar yüzyüze görüĢme tekniği ile doldurulmuĢtur. Verilerin analizinde; frekans, ortalama, Spearman korelasyon testi, Mann Whitney U, Wilcoxon ve McNemar kikare testi kullanılmıĢtır. ÇalıĢmamızdaki çiftlerde kadınların yaĢ ortalamasının 32.67±7.30, erkeklerin 36.54±7.40 olduğu, kadınların %77.8‟inin ilkokul, erkeklerin ise %70.3‟ünün ortaokul/lise düzeyinde öğrenim gördüğü belirlenmiĢtir. Çiftlerin GÇ yöntemini ortalama 5.76±5.70/ yıldır kullanmakta oldukları saptanmıĢtır. Kadınların FSFI total puan ortalamaları 24.52±7.18 olup, %50‟sinin cinsel disfonksiyon yaĢadıkları belirlenmiĢtir. EĢlerin ise IIEF total puan ortalamaları 62.65±8.81 olarak bulunmuĢ, %64.8‟inin belirlenenbu puan ortalamasının üzerinde puan aldıkları saptanmıĢtır. PEP‟e göre, kadınların değerlendirmesinde total puan ortalaması 10.74±2.23, eĢlerde 10.54±1.48 olarak bulunmuĢ ve kadınların %57.4, eĢlerin %46.3‟nün PEP puanları ortalamanın üzerinde bulunmuĢtur. Çiftlerin GÇ yöntemini kullanım süresi, yöntemi kullanırken gebelik kaygısı yaĢama, memnuniyet ve güvenme düzeyleri ile kullanılan ölçekler arasında ve ölçeklerin de kendi aralarında anlamlı iliĢkiler gösterdiği saptanmıĢtır. Sonuç olarak, çalıĢma verilerimize göre, GÇ yönteminin özellikle kadınların cinsel fonksiyonlarını olumsuz etkilediği, ancak erkeklerin cinsel fonksiyonları ve prematür ejakülasyon durumları üzerinde negatif bir etkisinin olmadığı söylenebilir. Anahtar kelimeler: Cinsel fonksiyon, geri çekme, FSFI, IIEF, PEP. 1 2. SUMMARY The Evaluation of Sexual Functions of the Couples using the Withdrawal Contraceptive Method This study has been made in order to determine the effects of the withdrawal method -the most common, traditional method of family planning used in our country- on the sexual functions of the spouses. The study was planned descriptively and carried out in the district of a health care center in the city centrum of Afyonkarahisar. The sample consisted of 54 couples who had been using the withdrawal method (WM). They accepted to participate in the study and their consent was taken. Data were collected by survey form, Female Sexual Function Index (FSFI), International Index of Erectile Function (IIEF), and Premature Ejaculation Profile (PEP). Home visits were made during the application of the study and forms were filled out by the faceto-face interview method. Data were analyzed by frequency, mean, Spearman correlation test, Mann Whitney U, Wilcoxon, and McNemar chi-square test. It was determined that, the mean age of the women participated in the study was 32.67±7.30 and of men was 36.54±7.40; 77.8% of the women had primary school level of education whereas 70.3% of men had secondary school/high school level of education. It was found that the couples had been using the withdrawal method for an average of 5.76±5.70 years. FSFI total mean score of the women was 24.52±7.18, and 50% of women had experienced sexual dysfunction. On the other hand, IIEF total mean score of their spouses was 62.65±8.81 and 64.8% had a score above this mean. According to PEP, total mean score was found 10.74±2.23 in women‟s evaluation while it was 10.54±1.48 for their spouses. The PEP scores of 57.4% of the women and 46.3% of their spouses were found to be above the mean. Significant relation was found between the scales and the duration of using the WM, the anxiety of pregnancy while using the method, and satisfaction and thrust levels. In addition, it was determined that the scales show significant correlation between each other. As a result, our study data suggests that WM negatively affects the sexual functions of the women; however, it does not have a negative impact on the sexual functions and premature ejaculation situations of men. Keywords:Sexual function, withdrawal, FSFI, IIEF, PEP. 2 3. GĠRĠġ VE AMAÇ Üreme sağlığı; yalnızca üreme sistemi ve fonksiyonlarında herhangi bir hastalık ya da zayıflık olmaması değil, fiziksel, zihinsel ve sosyal açıdan bütünüyle iyi olma durumu, insanların tatmin edici ve güvenilir bir cinsel yaĢam sürdürebilmeleri ve üreme yeteneği ile bu konuda karar verme, zamanı ve sıklığını belirleme özgürlüğüne sahip olmalarıdır. Ayrıca üreme sağlığı hizmetleri; yalnızca üremeye bağlı hastalıklarda bakım ve danıĢmayı değil, hayatı ve kiĢisel iliĢkileri zenginleĢtirmeyi amaçlayan cinsel sağlığı da kapsamaktadır (Yılmaz 2003). Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) cinsel sağlığı, cinsel yaĢamın bedensel, ruhsal, zihinsel ve sosyal açıdan bir bütün olarak ele alınması yoluyla kiĢilik, iletiĢim ve sevginin olumlu yönde zenginleĢtirilmesi ve güçlendirilmesi olarak tanımlamaktadır (Özdener 2006, Gabalcı 2008, Gereklioğlu, BaĢhan ve Akpınar 2010). DSÖ, üreme sağlığı programlarının hedeflerini; bireylerin sağlıklı, eĢit ve sorumlu iliĢkiler kurmalarını, cinsellik ve sağlıklı cinsel geliĢme-olgunlaĢma için kapasitelerini geliĢtirebilmelerini, bireylerin üreme ile ilgili kararlarını (eĢ seçimi, çocuk sayısı, çocuklarının zamanlaması vs.) güvenli ve sağlıklı bir Ģekilde uygulayabilmelerini ve bireylerin cinsellik- üremeye bağlı hastalık ve sakatlıklardan korunma ve ihtiyaç duyduğunda uygun danıĢmanlık, bakım ve rehabilitasyon alabilmelerini sağlamak olarak belirtmektedir (Özdener 2006). Üreme sağlığı hizmetleri içerisinde önemli yeri olan aile planlaması 1984 yılında yapılan Uluslarası Nüfus Konferası‟nda bütün çiftlerin ve bireylerin istedikleri sayıda çocuk sahibi olma ve doğumlarının arasını açmaya serbestçe ve sorumluca karar vermeleri ve bu amaçla bilgi, eğitim ve araçlara sahip olma olarak tanımlanmıĢtır (Dünya Sağlık Raporu 1998). Cinsellik psikolojik (vücut imajı, kendine güven, cinsellik bilgisi vb.), sosyokültürel (ırk, etnik köken, sosyal statü, evlilik durumu, aile ve sosyal destek grupları, meslek ve eğitim düzeyi, aile planlaması bilinci vb.), davranıĢsal (cinsiyet rollerine iliĢkin eğilimler ve cinsel eĢ tercihleri, aile içi Ģiddet vb) ve biyolojik (yaĢ, üreme, cinsel fonksiyon düzeyi, geçmiĢteki ve Ģimdiki hastalık öyküsü, ilaç kullanımı, vb.) etkenlerden kaynaklanan çok boyutlu, multidisipliner ve interaktif bir süreçtir. Cinsel 3 iĢlev bozuklukları bu çok yönlü iliĢkiler ağı içerisinde oluĢmakta ya da ortadan kalkmaktadır (Ġncesu 2004). Cinsel fonksiyonda bozukluğu belirlemek için öncelikle fizyolojik mekanizmanın bilinmesi gerekmektedir. Ġnsanda cinsel uyarana gösterilen fizyolojik yanıtı ilk defa Masters ve Johnson (1994) tanımlamıĢ ve uyarılma, plato, orgazm ve çözülme olarak dört ayrı evreye ayırmıĢtır. Cinsel yanıtta birbirinden göreceli olarak bağımsız olan uyarılma ve orgazma evreleri her iki cins için de genital bölgede farklı anatomik bölgeleri etkilemekte, sinir sisteminin farklı bölgelerinden innerve edilmektedir. Travma, ilaç ve yaĢ gibi fiziksel etkenlere karĢı farklı ölçülerde hassasiyet göstermekte ve farklı psikopatolojik mekanizmalarla birbirinden kesin hatlarla ayrılan farklı klinik sendromlara yol açmaktadır. Uyarılma ve orgazm evrelerine ek olarak cinsel isteğin de klinik açıdan önemli ve ayrı bir süreç olduğunun anlaĢılması ve çözülme evresinin klinik bir öneminin olmaması nedeniyle, 1970'li yıllardan bu yana cinsel iĢlevlerin istek, uyarılma ve orgazm aĢamalarından oluĢtuğu ve cinsel iĢlev bozukluklarının da bu evrelerin bozulmasıyla ortaya çıkan ve her evreye denk düĢen farklı sendromlar topluluğu olduğu kabul görmektedir (Ġncesu 2004). Kadın ve erkek cinsel fonksiyonlarını etkileyen birçok faktör vardır. Kadınlarda cinsel sorunların ortaya çıkmasında çok sayıda fizyolojik, psikososyal ve kültürel etkenin birlikte rol oynadığı belirtilmektedir. Fizyolojik olarak: hipotalamik hipofizer aksın disfonksiyonu ve overlere ait yetmezlikler; diyabet, hipertansiyon, hiperkolesterolemi, kalp hastalığı, ateroskleroz ve böbrek yetmezliği gibi kronik hastalıklar ve tedavisinde kullanılan ilaçlar; santral ve periferik sinir sisteminde hasar yapan hastalık ve yaralanmalar (omurilik yaralanması, epilepsi, multiple skleroz, serebrovasküler hastalık, Alzheimer ve Parkinson hastalığı, sinir sistemi enfeksiyonları vb); pelvik cerrahi ve mastektomi; uzun süreli doğum kontrol hapı kullanma ve menopoz cinsel fonksiyonu olumsuz olarak etkilemektedir. Depresyon ve diğer ruhsal bozukluklar ile bu emosyonel problemlerin tedavisinde kullanılan ilaçlar da cinsel disfonksiyona (CD) neden olabilmektedir (Zorzon, Zivadinov and Bosco 1999, Lundberg, Ertekin, Ghezzi, Swash and Vodusek 2001, Sipski, Alexander and Rosen 2001, Nusbaum and Hamilton 2003, Pasqualotto, Pasqualotto, 4 Sobreiro and Lucon 2005, Doumas, Tsiodras and Tsakiris 2006, Kütmeç 2009, Fatemi and Taghavi 2009). Bunlara ek olarak kadının yaĢı, eğitim düzeyi, sosyoekonomik durumu, beden kitle indeksi, sigara-alkol-madde kullanımı; çevresel faktörler; eĢlerin evlenme Ģekli ve eĢler arasındaki iliĢkinin niteliği, kullandıkları aile planlaması (AP) yöntemleri, cinsel konulardaki bilgi ve tutumları gibi pek çok faktörün kadınların cinsel yaĢamını etkileyebileceği belirtilmektedir (Fourcroy 2006). Kadın cinsel fonksiyonlarını etkileyen ilaçlar arasında; antihipertansif, antidepresan, lipid düĢürücü ajanlar, H2 reseptör antagonistleri, antihistaminikler, antikolinerjikler, kemoterapik ajanlar, antikonvülsanlar, narkotikler, sedatifler, antiandrojenler, antiöstrojenler ve oral kontraseptifler sayılabilmektedir (Addis, Van and Wassel 2006, Kütmeç 2009). Erkeklerde; hipofizer/hipotalamik hastalık ve tümörler, tiroid hastalıkları, hipogonadizm, hiperprolaktinemi, diyabet, cushing sendromu, adrenal yetmezlik, peyroni hastalığı, fimozis, kronik böbrek yetmezliği, ateroskleroz, hipertansiyon, kalp hastalığı, hiperkolesterolemi, kanser, kronik pulmoner ve hepatik hastalıklar, pelvik travma ve cerrahi (mesane, prostat, kalın bağırsağa yönelik cerrahi giriĢimler), santral ve periferik sinir sisteminde hasar yapan hastalık ve yaralanmalar (omurilik yaralanmaları, serebrovasküler hastalık, multiple skleroz), depresyon ve diğer ruhsal bozukluklar, sigara-alkol-madde kullanımı, obezite CD‟ye neden olabilmektedir (Jackson, Rosen, Kloner and Kortis 2006, Grover et al 2006, Giugliano, Giugliano and Esposito 2006, Miner and Kuritzky 2007, Horasanlı, Boylu, Kendirci ve Miroğlu 2008, Esposito et al 2008).Erkeklerde CD‟ye neden olabilen ilaçlar arasında antihipertansifler, diüretikler, prolaktini yükselten ilaçlar, testosteronu azaltan ilaçlar, antidepresanlar, kemoterapötikler, antihistaminikler, beta 2 antagonistler, antipsikotikler sayılmaktadır (Miller and Margaret 2004, Lue et al 2004, Ġncesu 2004, Sadovsky 2005, Gereklioğlu ve ark 2010). Günümüzde AP yöntemlerinin çiftlerin cinsel yaĢamları üzerine etkisi, giderek daha fazla tartıĢılan bir konu olarak gündemdedir. Çiftlerin, üremelerine özgürce karar verebilmelerine olanak sağlayan APyöntemlerinden kendilerine uygun olanı seçerken, güvenli ve mutlu bir cinsel yaĢamı da göz önünde bulundurmaları gerekir (Gabalcı 2008). AP yöntemlerinin hormonlar üzerine etkisi, cinsel iliĢkiyi 5 kesintiye uğratma durumu, geri dönüĢlü olup olmadığı ve güvenilirlik oranı gibi özellikleri çiftlerin cinsel yaĢamlarını etkilemektedir. AP‟nin tarihçesi insanlık tarihi kadar eskidir. Ġlk yazılı belgeler M.Ö.2700 yılına aittir. Yine bu tarihten günümüze kaldığı düĢünülen Çince belgeler çocuk düĢürmek suretiyle doğumun önlenmesinden ve bazı gebeliği önleyici yöntemlerden söz etmektedir (Türk 2006). Bununla birlikte aĢırı doğurganlığı önleme düĢüncesinin dünya çapında yaygınlaĢması ise 1960‟lara rastlamaktadır (Sergek 2005). 1960‟larda haplar ve rahim içi araçlar (RĠA), 1965‟lerde kondom ve sterilizasyon, 1990‟ larda uzun süreli hormonal kontraseptifler (Depo-Prevera, Norplant) AP yöntemi olarak kullanılmaya baĢlanmıĢtır (Oltuluoğlu 2008). Üreme fonksiyonlarının kontrolü amacıyla kullanılan AP yöntemleri, çiftlere gebelik korkusu olmadan cinselliklerini özgürce yaĢama olanağı sağlamıĢtır (Gabalcı 2008). AP‟nda kullanılacak yönteme karar verme ise, bireyin cinselliğe iliĢkin anlayıĢ, tutum ve kiĢiliğinden etkilenebilmektedir (Evans 1997). Çiftlerin modern ya da geleneksel AP yöntemi kullanımını etkileyen faktörler; yöntemin güvenilirliği, yan etkileri, geri dönüĢümlü olması, hormon içeriği, eĢin tercihi, yöntem hakkındaki bilgi düzeyi, kadının sağlık durumu ve inançlarıdır (Yurdakul ve Vural 2002, Cinsel Sağlık/Üreme Sağlığı 2006). Türkiye‟de AP uygulamalarının yasallaĢtığı 1965 yılından bu güne kadar ailelerin gebelikten korunma yöntemlerini kullanma oranı giderek artmıĢ ve aradan geçen zaman içinde halen istenilen düzeye ulaĢamamıĢtır. Son Türkiye Nüfus ve Sağlık AraĢtırması (TNSA-2008) sonuçlarına göre ülkemizdeki kadınların neredeyse tamamının bir AP yöntemini bildiği ve evli kadınların %46‟sının modern, %27‟sinin de geleneksel yöntem kullanmakta oldukları, en fazla kullanılan geleneksel yöntemin de %26.2 ile GÇ olduğu bildirilmektedir. EĢin kontrolünde olan GÇ yöntemi; ejakülasyondan önce koitusa ara verilerek erkeğin ejakülat maini vajen dıĢına boĢaltmasıdır. Gebelikten koruma etkisi düĢük olan GÇ yöntemi bilinen ve kullanılan en eski geleneksel yöntemlerden biridir. Mısırlılar‟ın M.Ö. 1850 yılında yazdıkları papiruslarda bundan yüzlerce yıl önce GÇ yöntemini biliyor ve uyguluyor oldukları görülmektedir (ġimĢek 2009). 6 Ülkemizde en fazla oranda kullanılan GÇ yönteminin çiftler tarafından tercih edilme nedenleri; güvenilir bulunması, gebelik istendiğinde yöntemin kolay bırakılabilmesi, hormon içermemesi ve yan etkisinin olmaması olarak belirtilmektedir (Miyntti, Ballan, Dewachi, El-Kak and Deeb 2002, Güngör, BaĢer, Göktolga, EĢber ve Uğur 2006). GÇ yönteminin baĢarısı, kiĢisel etmenlere bağlıdır ve erkeğin sorumluluğundadır. Özellikle ejakülasyonun kontrolü zor olduğu için adölesanlarda ve erken boĢalma eğilimi olanlarda yöntemin uygun olmadığı belirtilmektedir. Bu yöntemde, cinsel iliĢkinin plato fazında yarıda kesilmesi, eĢlerin cinsel doyumlarını azaltabilir. Kadının çoğunlukla cinsel coĢkunun doruk noktasında, orgazm olamamasına neden olabilmektedir (Gabalcı 2008). Yapılan bazı çalıĢmalarda GÇ yönteminin cinsel yaĢama iliĢkin olumsuz etkilerinden bahsedilmiĢtir. Yanıkkerem, Acar ve Elem‟ in çalıĢmasında (2006), GÇ yöntemini kullanan kadınların dörtte biri, cinsel yaĢamlarını olumsuz etkilediğini belirtmiĢtir. Eryılmaz (1999) ile Berkiten ve Aslan‟ın (2001) yaptığı çalıĢmalarda, GÇ yöntemi kullananlarda cinsel açıdan tatmin olamama bildirilmiĢtir. Aytekin, Pala, Irgil ve Aytekin‟ in çalıĢmasında (2001), araĢtırmaya katılan 1910 kadına kendileri ve eĢlerinin GÇ yönteminden memnuniyetleri sorulduğunda, sadece % 10‟ununda her ikisinin de memnun olduğu, kadınların % 75‟inin, erkeklerin ise % 68‟inin bu yöntemden memnun oldukları belirtilmiĢtir. Çiftlerin cinsel yaĢamlarının kalitesinin artması amacıyla, kullandıkları AP yöntemlerinin cinsel yaĢamlarına olan etkisinin bilinmesi son derece önemlidir. HemĢirenin cinsellik ve AP konusunda bilgi verme, eğitim, danıĢmanlık rolleri gereği, çiftlerin yöntem seçimine karar verme aĢamasında, yöntemin cinsel yaĢamlarına etkisini de göz önüne alması gerekmektedir. Böylece sağlık ekibi içerisinde yer alan hemĢireler, çiftlerin doğru AP yöntemi seçmelerini ve seçtikleri yöntemi doğru kullanmalarına rehberlik edecek Ģekilde çiftlerin cinsel yaĢamlarının kalitesini arttırmada yardımcı olacaktır (Gabalcı 2008). Dünyada ve Türkiye‟ de AP yöntemlerinin cinsel fonksiyonlara etkisi ile ilgili çalıĢmalar yine kadınları hedef almakta, çiftler üzerinde özellikle erkeklerde yapılan 7 bir çalıĢma bulunmamaktadır. Oysa kullanılan yöntem, hem kadın hem erkeğin ortak paylaĢımı olan cinselliği etkilemektedir. Kullanılan yöntemin cinsel fonksiyonlar üzerine etkisini doğru bir Ģekilde değerlendirebilmek, ancak her iki cinsin birlikte ele alınmasıyla mümkün olabilir. Bu nedenle, biz bu çalıĢmada GÇ yönteminin cinsel fonksiyonlar üzerine etkisini araĢtırırken çiftleri (kadın-erkek) birlikte incelemeye karar verdik. Bu çalıĢma sonucunda elde edilen bulguların üreme sağlığı hizmetleri kapsamında özellikle hemĢireler tarafından verilecek olan eğitim ve danıĢmanlık hizmetlerinin planlanması ve uygulanmasına rehberlik edeceği düĢünülmüĢtür. 8 4.GENEL BĠLGĠLER 4.1.AĠLE PLANLAMASI 4.1.1. Tanımı ve Önemi AP, bireylerin ya da eĢlerin istenmeyen gebeliklerden sakınmalarına, iki doğum arasındaki süreyi düzenlemelerine, yaĢlarını ve sosyo ekonomik durumlarını göz önüne alarak ne zaman ve ne kadar çocuk sahibi olacaklarına karar vermelerine, çocuğu olamayan ailelerin çocuk sahibi olma isteklerini gerçekleĢtirmelerine yardım eden uygulamaların tümüdür (Dirican ve Bilgen 1992). GeniĢ anlamda; doğum, doğum sonrası uyum, tek eĢin dıĢında cinsel aktiviteden kaçınma, kontraseptif kullanımı, doğal AP, infertilite tedavisi ve danıĢmanlığı dikkate almayı kapsar (McEwen 2002). Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) sağlığı; yalnızca hastalık ya da sakatlığın bulunmaması değil, aynı zamanda bedensel, ruhsal ve sosyal olarak tam bir iyilik durumu olarak tanımlamıĢtır.Ailelerin her yönden tam bir iyilik hali içinde olabilmeleri onların sosyal yaĢantılarını ve aile düzenlerini kendi olanak ve yeteneklerine göre kurabilmeleri ve devamını sağlamalarına bağlıdır (Akyıldız 2002). Bir aile istediği sayıda çocuğa ulaĢtıktan sonra, istenmeyen diğer çocuklara sahip olma tehlikesi ve onların getireceği ekonomik ve sosyal baskının endiĢesi içinde yaĢıyorsa o ailenin sağlıklı olduğundan bahsedilemez (Akyıldız 2002). Aile planlaması bu olumsuz durumları önlemek amacıyla yapılan hizmetler bütünüdür (Hatcer and Kowal 1990, Ana Sağlığı ve Aile Planlaması 1992, Ġnanç ve ark 1996, Akyıldız 2002, Ertop 2009). 9 4.1.2. Aile Planlamasının Tarihçesi 4.1.2.1. Dünya’da aile planlamasının tarihçesi ve uygulamaları AP‟nin tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Ġnsanlar gebeliğin cinsel iliĢki sonucu ortaya çıktığını anladıklarından bu yana, çeĢitli usullerle bunu önleme çabalarına girmiĢlerdir (Kahraman 2005). AP‟na iliĢkin ilk yazılı belgeler M.Ö 2700 yılına aittir. Yine bu tarihten günümüze kaldığı düĢünülen Çince belgeler çocuk düĢürmek suretiyle doğumun önlenmesinden ve bazı gebeliği önleyici yöntemlerden söz etmektedir. M.Ö.1850 yılında yazılmıĢ Petrie papirüsü ve M.Ö 1550‟de yazılmıĢ Ebers papirüslerinde gebeliği önleyici çeĢitli yöntemlerden ve bu amaçla kullanılan ve vajene yerleĢtirilen çeĢitli maddelerden yapılmıĢ tamponlardan söz edilmektedir (Türk 2006). M.Ö dönemlerde Arapların çöldeki uzun yolculuklar sırasında, gebe kalmaları önlemek amacıyla develerin uteruslarına küçük çakıl taĢları yerleĢtirdikleri bilinmektedir. Bu yöntemin insanlarda kullanımına iliĢkin ilk bilgilere Hipokrat‟ın kadın hastalıkları konusundaki yazılarında rastlanır (Sergek 2005). Doğum kontrolünün çok daha eski olmasına karĢın, olayı bir nüfus sorunu olarak ele alan ilk kiĢinin Aristo olduğu söylenir. Aristo, Ģehirlerdeki nüfusun sabit tutulmasıyla topluma en büyük yararın sağlanacağını savunmuĢ ve bu amaçla çocuk sayısını sınırlandırıcı kanunlar çıkarılmasını önermiĢtir (Naçar 2002). M.S II. yüzyılda yaĢamıĢ olan Roma‟nın ünlü hekimi Soranus, gebe kalmayı önlemenin daha kolay ve daha doğru olduğunu savunan ilk düĢünürlerdendir. Soranus, yünden yapılmıĢ yağ ve zamk emdirilmiĢ bir tür serviks tıkacını önermiĢtir. Ayrıca, gebe kalmanın menstrüel siklusun bazı dönemleri ile ilgili olabileceğini söyleyerek ilk kez takvim yönteminden söz etmiĢtir (Naçar 2002, Özlece 2006, Türk 2006). Batının endüstri çağına giren ülkelerinde konunun bir halk hareketi haline gelmesi 19.yüzyılda baĢlamıĢtır. Gebeliği önleme yöntemlerinin halka öğretilmesini ilk olarak savunan kiĢi bir Ġngiliz papazı olan Jeremy Benthan‟dır. Jeremy Benthan‟ın etkisinde kalan bir iĢçi olan „Francis Place‟ doğum kontrolü konusunda 10 bir kampanya açmıĢ ve 1923‟te doğum kontrolünü savunan bildiriler dağıtmıĢtır (Naçar 2002, Sergek 2005, Özlece 2006). Aynı dönemde yaĢayan Thomas Malthus 1924‟de yazdığı „Nüfus Üzerine Bir GörüĢ‟ adlı yayında; gıda üretiminin aritmetik diziyle, buna karĢın nüfusun geometrik diziyle çoğaldığını söyleyerek, bu gidiĢe son verilmediği takdirde, dünyayı açlık ve felaketlerin beklediğini savunmuĢtur. Bu fikirler Avrupa‟da taraftar bulmuĢ ve Hollanda‟da ilk „AP kliniği‟ açılmıĢtır (Naçar 2002, Özlece 2006). Doğumları kontrol altına alma düĢüncesi zamanla tüm ülkelerde yayılıp geniĢlerken, konuyu bir devlet politikası olarak ele alan ilk ülke Japonya‟dır. 1948 yılında kürtajı serbest bırakmıĢ ve ailelerden 2-3 çocuktan fazla çocuk sahibi olmamalarını istemiĢtir (Sergek 2005). Kondom ilk defa 1564 yılında Ġtalyan hekim Gabriella Fallopio tarafından cinsel yolla bulaĢan hastalıklardan (CYBH) korunmak için ketenden yapılmıĢ kılıfın solüsyonla birlikte kullanılması Ģeklinde tanımlanmıĢtır. Sonrasında hayvan bağırsağından yapılmıĢ doğal kondomlar kullanılmaya baĢlanmıĢ, 1840 yılında kauçuğun yapılmasıyla kondom gebeliği önlemek amacıyla kullanılmıĢtır (Naçar 2002).RĠA kullanımı ilk olarak 1909‟da Almanya‟da Richard Richter tarafından gündeme getirilmiĢtir. Ġlk RĠA‟ların ipek böceği bağırsağından yapıldığı ve halka Ģeklinde olduğu bilinmektedir. Takvim yöntemi 1920‟lerde Japonya‟da bulunmuĢtur(Naçar 2002, Kahraman 2005, Sergek 2005, Özlece 2006). Hormonal kontraseptiflerin ilki olan oral hapların, Rock, Pincus ve Garcia‟nın 1956 ve 1958‟deki yayınlarından sonra üzerinde daha da yoğun çalıĢılmaya baĢlanılmıĢ, daha sonraları da hormonal kontraseptiflerin enjeksiyon ve implant Ģekilleri geliĢtirilmiĢtir (Kahraman 2005). AĢırı doğurganlığı önleme düĢüncesinin dünya çapında kabul görmesi 1960‟lara rastlamaktadır (Sergek 2005). 1960‟larda haplar ve modern RĠA‟lar, 1965‟lerde kondom kontraseptiflerin ve sterilizasyon, (Depo-Prevera, 1990‟larda norplant) AP uzun süreli hormonal yöntemi olarak kullanımı yaygınlaĢmıĢtır (Oltuluoğlu 2008). 11 4.1.2.2. Türkiye’de aile planlamasının tarihçesi ve uygulamaları Türkiye Cumhuriyeti‟nde nüfus konusu ilk kez 1920‟de Atatürk tarafından ele alınmıĢ, günün koĢulları gereğince pronatalist politika benimsenmiĢtir. Bu dönemde Türkiye yeni çıktığı dört büyük savaĢ, sıtma, tifüs gibi hastalıklar nedeni ile büyük nüfus kaybına uğramıĢtır. Hem insan gücüne dayanan tarım için, hem de askeri güç için nüfusa gereksinim vardı. Pronatalist politika, isteyerek çocuk düĢürmenin, gebeliği önleyici ilaç ve araçların satılmasının, kullanılmasının ve bu konuda eğitim ve propaganda yapılmasının yasaklanması, altıdan fazla çocuğu bulunan annelere ikramiye ve madalya verilmesi ve çok çocuklu ailelerin yol vergisinden muaf tutulması gibi önlemleri kapsayan yasalarla yürütülmüĢtür (Dirican 1998). Nüfus artıĢı sorun olmaya 1950‟lerde baĢlamıĢ, nüfus artıĢ hızı binde 22‟ye çıkmıĢtır. Böylece 1960‟lı yıllara kadar nüfusun arttırılması yönünde devam eden nüfus planlaması politikası değiĢtirilmiĢ, 1962 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi Birinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı‟nda antinatalist politikayı kabul etmiĢtir. Bu yasa uygulamaya 1965 yılında geçmiĢ, 557 sayılı Nüfus Planlaması kanunu ile kiĢilere istediği zaman ve istediği sayıda çocuk sahibi olma özgürlüğü tanımıĢtır. Yasa ile, AP ile ilgili toplumun bilgilendirilmesi ve eğitimi, ayrıca geriye dönebilen kontraseptif yöntemler serbest bırakılmıĢ, isteyerek düĢük ve cerrahi sterilizasyona ise sadece tıbbi nedenlerin varlığında izin verilmiĢtir (Dirican 1992, Öztürk ve Günay 1995). Antinatalist politika, 1980‟lere kadar çeĢitli Ģekillerde ele alınmıĢtır. Birinci BeĢ Yıllık Sosyal ve Ekonomik Kalkınma Planı‟nda nüfus sorunu ekonomik bir sorun olarak kabul edilmiĢtir. Ġkinci BeĢ Yıllık Sosyal ve Ekonomik Kalkınma Planı‟nda AP terimi kullanılmıĢ, ana ve çocuk sağlığı düzeyinin yükseltilmesinin ekonomik kalkınmaya yardımcı olacağı belirtilmiĢtir. Üçüncü ve dördüncü kalkınma planlarında AP sadece sağlık için gerekli görülmüĢtür. Uygulamada Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı tarafından AP klinikleri açılmıĢ, eğitim çalıĢmaları yapılmıĢtır (Dirican 1998). AP ile ilgili ikinci yasal düzenleme 24.05.1983 tarihinde 2827 Sayılı Nüfus Planlaması hakkındaki kanunun yayınlanması ile yapılmıĢtır. Bu yeni kanunla eĢlerin 12 isteği ve tıbbi sakınca olmaması halinde sterilizasyonun serbest bırakılması ve gebeliğin onuncu haftasına kadar gebeliğin sonlandırılabilmesi kabul edilmiĢtir (Dirican 1998). Türkiye‟de AP hizmetleri çeĢitli kurumlarca verilmektedir. Sağlık Bakanlığı kapsamında toplum sağlığı merkezleri, ana çocuk sağlığı ve aile planlaması (AÇSAP) merkezleri, hastane ve doğum evlerinin AP poliklinikleri tarafından verilmektedir (Naçar 2002, Giray ve Keskinoğlu 2006). Türkiye‟de AP uygulamalarının yasallaĢtığı 1965 yılından bugüne kadar ailelerin gebelikten korunma yöntemlerini kullanma oranı giderek artmıĢtır. Aradan geçen zaman içinde halen istenilen düzeye ulaĢamamıĢtır. 2008 TNSA sonuçlarına göre evli kadınların halen %46‟sı etkinAP yöntemi kullanmaktadır. TNSA-2008 verilerine göre ülkemizdeki kadınların neredeyse tamamı bir AP yöntemi kullandıklarını ve yine kadınların neredeyse tamamına yakını en az bir modern yöntem bildiklerini ifade etmiĢlerdir. Genel olarak evli kadınların, %46‟sı modern ve %27.1‟i geleneksel bir yöntem olmak üzere toplam %73.1‟i gebeliği önleyici bir yöntem kullanmakta olduklarını belirtmiĢlerdir. En fazla kullanıldığı söylenen yöntem %26.2 ile geri çekmedir. Modern yöntemler arasında en fazla kullanılan yöntem olan RĠA (%17), ikinci sırada kondom (%14.3) izlemektedir. 4.1.3. Aile Planlamasının Yararları Her yıl binlerce çocuk ve anne, AP uygulamalarından yeterince yararlanamadıkları için ölmektedir. Bu çocuk ve anne ölümleri, çok genç ve ileri yaĢta, çok sık aralarla ve fazla sayıda yapılan doğumlardan kaynaklanmaktadır. AĢırı doğurganlık (sık-fazla doğum) dar anlamda anne ve çocukların sağlığını, geniĢ anlamda toplumun genel sağlık düzeyini, ekonomik, sosyal ve kültürel geliĢmesini olumsuz etkilemektedir. Ülkemizin de içinde yer aldığı geliĢmekte olan ülkelerde, aĢırı doğurganlığa bağlı oluĢan ana-çocuk sağlığı sorunları, genel sağlık sorunları arasında ilk sırada yer almaktadır. AĢırı doğurganlık anne ve çocuğun hastalık, ölüm riskini artırmaktadır (Dirican 1992, Akyıldız 2002). AP uygulamalarının, kadın, anne ve çocuk morbidite ve mortalitesini azaltmasının yanı sıra yaĢam niteliğini yükseltici, çocukların daha iyi eğitilmelerinin 13 sağlanması, ailenin kiĢi baĢına düĢen ekonomik imkanlarının artması, kadının statüsünü dolaylı olarak artırması gibi olumlu etkileri de bulunmaktadır. AP çalıĢmalarındaki temel hedefin ana-çocuk sağlığını iyileĢtirmek olduğu bilinmektedir (TaĢkın 2003, Kaya, Tatlı, Açık, Deveci 2008). 4.1.3.1. Aile planlamasının anne sağlığı açısından yararları Gebelik, doğum ve düĢük nedeniyle meydana gelen ölümler yani ana ölümleri azalır, kadının sağlık düzeyi yükselir. Annelerin üreme organlarına ait sağlık sorunları ortadan kalkar. Doğum uygun zaman ve yaĢlarda yapılacağı için komplikasyon sorunu ortadan kalkar. DüĢük ve kürtaj sayısı azalır (Aile Planlamasında Genel Bilgiler 1997, Erefe 1998, Mıhcıokur ve Akın 1998, Ersin, Gözükara, ġimĢek, Kayahan ve Kurçer 2003). 4.1.3.2. Çocuk sağlığı açısından yararları Bebek ölümleri azalır. Prematüre doğumlar azalır. Bebeklere bulaĢıcı hastalıkların geçiĢi önlenir. Yeterli ve dengeli beslenen bebekler sağlıklı olarak büyür. Bebeklerde konjenital anomali riski azalır (Aile Planlamasında Genel Bilgiler 1997, Erefe 1998, Mıhcıokur ve Akın 1998, Ersin, Gözükara, ġimĢek, Kayahan ve Kurçer 2003). 4.1.3.3. Çiftler açısından yararları Aile bireyleri arasında, gebe kalma korkusu ile yaĢanan sorunlar biter ve huzurlu bir evlilik yaĢamı baĢlar. Kondom gibi gebelik önleyici yöntemlerden yararlanarak, CYBH‟lardan kendilerini koruyabilirler (Aile Planlamasında Genel Bilgiler 1997, Erefe 1998, Mıhcıokur ve Akın 1998, Ersin, Gözükara, ġimĢek, Kayahan ve Kurçer 2003). 14 4.1.3.4. Toplum sağlığı açısından yararları Sağlıklı anne ve çocukların sayısı artar. Toplumun beslenme, konut, eğitim, sağlık ve çevre koĢullarının iyileĢtirilmesi mümkün olur. Toplumların refah düzeyi yükselir (Aile Planlamasında Genel Bilgiler 1997, Erefe 1998, Mıhcıokur ve Akın 1998, Ersin, Gözükara, ġimĢek, Kayahan ve Kurçer 2003). 4.1.3.5. Aile planlamasının gebeliği önleme dıĢındaki yararları Aile planlaması yöntemlerinden özellikle kondom, CYBH‟lardan kadını ve erkeği korur. Çağımızın en korkulan hastalığı olan AIDS ve diğer enfeksiyonlar, servikal erozyon ve kanser kondom ile önlenebilir. Dismonera ve disfonksiyonel kanamalar gibi bazı hastalıklar ağızdan alınan kontraseptiflerle tedavi edilmektedir. Sağlık, eğitim ve sosyo-ekonomik sorunların büyük bir kısmının temel kaynağı, hızla artan nüfusun ihtiyaçlarının karĢılanamaması oluĢturmaktadır. Bir ailenin mutluluğu anne babanın sahip oldukları çocuklara sağlıklı yaĢam ve gelecek sağlamasına bağlıdır. Bunun sağlanması içinde eĢlerin bakabilecekleri ve yetiĢtirebilecekleri kadar çocuk sahibi olmaları gerekir. Ġstemeden ve iyi bir gelecek güvencesi olmadan dünyaya gelen her çocuk hem aileye hem de topluma yüktür (Dirican 1992, Akyıldız 2002, TaĢkın 2003, Kaya ve ark 2008). 15 4.2. CĠNSELLĠK KAVRAMI Cinsellik kelimesi, ilk olarak 19. yy‟ da kullanılmaya baĢlanmıĢtır. Cinselliğin tanımı, baĢlangıçta erkek veya kadın olmayı niteleyen dar, teknik bir terim iken, 1800‟ lerde üreme sürecini, insanların duygularını da içerecek Ģekilde geniĢlemiĢtir. Cinsellik, cinsel doyumu ve iki insanın bir armoni içerisinde beraberliklerini içeren, sosyal kurallar, değer yargıları ve tabularla belirlenmiĢ, biyolojik, psikolojik, sosyal yönleri olan özel bir yaĢantı olarak tanımlanmaktadır (Aydın 1998, Byer 2001). 4.2.1. Cinselliğin Tarihçesi Cinsellik çok eskilere dayanan bir konudur. Anadolu‟da, Hitit devleti döneminde, büyü, hastalık ve cinsellik kavramlarının bir araya geldiği, büyücü kadınların baĢka pek çok konu yanında cinsel konularla da ilgilendikleri, „cinsel sapıklık‟ için büyü yaptıkları bilinmektedir (Yılmaz 2003). Ġlkçağ hekimlerinden olan Hipokrat ( M.Ö. 460-375 ) tıbbı felsefeden ayırmıĢ, hastalıkların doğaüstü güçlerle açıklanmasını reddetmiĢ ve histeri olgularını „kadının döl yatağının erkek tohumu ile ıslanmamasına bağlı olarak, kanın bedenin baĢka bölümlerine hücum etmesi sonucu geliĢen Hysteri hastalığı‟ olarak açıklamıĢtır. Adını uterustan alan „Hysteri‟ bundan sonra „ruhsal nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan fiziksel bir sorun‟ olarak değerlendirilmiĢ ve bu sorunun çözümü için evlilik önerilmiĢtir. Bu açıdan bakıldığında Hipokrat, kadının sağlıklı olabilmesi açısından cinselliği yaĢaması gerektiğini vurgulamıĢtır. Tıbbi yazılarda, klitorisi ilk kez Hipokrat tanımlamıĢ ve cinsel uyarılmanın odağı olduğunu söylemiĢtir (Haeberle 1993). Hristiyanlık ile birlikte, cinselliğe farklı bir bakıĢ açısı kazandırılmıĢtır. Ġncil‟de insanın manevi gücünü arttırmak için cinsel perhiz yapılması gerektiğine inanılmaktadır. Hristiyanlıkta cinsel birleĢme, „Ģeytandan gelen ter kirlenmesi‟ olarak tanımlanmaktadır ve ruh temizliğine kavuĢabilmenin sadece cinsel perhizle kazanıldığı düĢünülmektedir. Bu nedenle, Hristiyanlıkta cinsellik, cinsel istek ile cinsel yasak çatıĢmasından doğan dinsel, toplumsal ve psikolojik bir korku ve endiĢe haline gelmiĢtir (Gürsoy 1998). 16 Ġslam dini, diğer dinlerden çok farklı olarak, cinselliği sadece üremeye yönelik bir etkinlik olarak değil, haz ve yaĢam sevinci kaynağı olarak kabul etmektedir. Nikahlı eĢler arasında gerçekleĢtirilen cinsel iliĢki, kaçınılması gereken, günah ya da Ģeytan iĢi olarak düĢünülmemektedir. Ġslamiyet‟te cinsel etkinliğe baĢlama ve gerçekleĢtirme davranıĢı erkeklere verilmiĢtir. Buna rağmen, erkek ve kadın arasında karĢılıklı haz sağlama gerekliliği istenen ve öğütlenen bir davranıĢtır (Gürsoy 1998). Cinsellik kavramının literatüre girmesine baĢta Freud olmak üzere daha çok psikiyatristlerin çalıĢmaları katkıda bulunmuĢtur. Bugün, Freud‟ un teorileri ve uygulamaları tartıĢılmakla birlikte, günümüzde „cinselliğin‟ insan yaĢamındaki önemini kavramamıza ve bu konuda yapmıĢ olduğu katkıları konuĢabilmemize olanak sağlamıĢtır. Cinsellik, sadece insan geliĢimini sağlayan bir gereklilik değil, aynı zamanda da çoğu zaman engellenemeyen bir içgüdüdür. Ġnsanlar varoluĢlarından bu yana hem üremek ve geliĢimlerini sağlamak, hem de yaĢamlarını zenginleĢtirmek için her Ģartta cinselliklerini sürdürmeye çalıĢmıĢlardır (Demircan 2003). Cinsellik konusunda ilk geniĢ kapsamlı toplum araĢtırması, Amerikan Bilimler Akademisi‟ nin desteği ile Kinsey ve arkadaĢları tarafından gerçekleĢtirilmiĢtir. Kinsey‟ in çalıĢması, her türlü cinsel davranıĢın biyolojik, ruhsal ve toplumsal etmenlerini daha iyi anlayarak, insanın cinsel doğası ile toplumun gereksinimleri arasında en iyi anlaĢma ve uyumun oluĢturulmasına, cinsel yargıların nesnel verilerle bir kez daha gözden geçirilmesine katkıda bulunmayı hedef almıĢtır (Kinsey 1948, Aksakal 1991). 4.2.2. Cinsel Eylem Fizyolojisi Ġnsanda cinsel uyarana gösterilen fizyolojik tepkiyi, Masters ve Johnson, dört ayrı evreye ayırmıĢtır: 1. Uyarılma evresi 2. Plato evresi 3. Orgazm evresi 4. Çözülme evresi (Kinsey 1948, Kinsey 1953, Masters ve Johnson 1994). Erkeklerdeki cinsel yanıt döngüsü genellikle birbirine benzer. Ancak kadınlarda durum farklıdır. Kadındaki cinsel yanıt döngüsü, tepkinin hem yoğunluğu hem de süresiyle iliĢkili olup, sayısız çeĢitlilikte olabilir (Ġncesu 2004). 17 1. Uyarılma evresi: Ġlk evredir. Temel olarak erotik duygu ve düĢüncelerin belirmesi, erkekte ereksiyon, kadında yaygın olarak vazokonjesyon ve myotoni ile karakterizedir. Herhangi bir bedensel ya da psikolojik uyarı ile ortaya çıkabilir. Cinsel uyaranın süre ve yoğunluğuna göre gösterilen tepkinin Ģiddeti hızlı ya da yavaĢ biçimde artar. KiĢiye uygun düĢen, yeterli süre ve yoğunlukta devam eden bir cinsel uyaran karĢısında uyarılma evresi çok kısa sürebileceği gibi, kiĢiye fiziksel ya da psikolojik açıdan uygun düĢmeyen cinsel uyarı durumunda ya da cinsel uyaran aralıklarla sürdürülmüĢse uzayabilir ya da kaybolabilir (Aydın 1998, Ġncesu 2004). 2. Plato evresi: Aslında uyarılma evresinin bir parçası ve devamı niteliğinde olan bu evrede, etkili cinsel uyaranın sürdürülmesi ve cinsel heyecanın artmasıyla birlikte, kadın ya da erkek plato sürecine girer. Bu evrede, haz duygusu ve cinsel gerilim giderek yükselir ve kiĢinin orgazma geçebileceği noktaya kadar sürer. Orgazm evresine giriĢ niteliğindedir (Aydın 1998, Ġncesu 2004). 3. Orgazm evresi: Evreler arasında süre açısından en kısa ancak duyumsanan cinsel haz açısından en yoğun evredir. Bu evre, erkekte ejakülasyon, kadında ise perine ve vajina etrafındaki kaslar ile vazokonjesyon sonucu büyüyen dokuların ritmik refleks kasılmaları ile karakterizedir. Öznel olarak pelvisde duyumsanır. Orgazm kadında klitoral bölgede ve vajinada; erkekte ise penis ve prostatta yoğunluk kazanır (Aydın 1998, Ġncesu 2004). 4. Çözülme evresi: Son evredir. Kadın ya da erkekte, orgazm ya da orgazmın gerçekleĢmediği durumlarda platoyu takiben genital bölgelerde ve bedenin bütününde önceki aĢamalarda oluĢmuĢ olan fizyolojik değiĢikliklerin dakikalar içerisinde aynı sırayı takip ederek kaybolması ile karakterizedir. Bu evrenin süresi cinsiyete, orgazmın yaĢanıp yaĢanmadığına, ya da hangi yoğunlukta yaĢandığına ve cinsel uyaranın sürüp sürmemesine göre çok değiĢir. Kadınlar, çözülme evresinde cinsel uyaranın yeniden baĢlamasıyla yeniden uyarılıp orgazm olabilme potansiyeline sahipken, erkekler süresi kiĢiye ve yaĢa göre değiĢen bir refrakter döneme zorunlu olarak girerler. Refrakter dönemin sonuna kadar erkeklerin cinsel bir uyarana yeniden yanıt verip ereksiyon ya da orgazmları mümkün değildir. Bu nedenle, erkeklerin tek tip bir cinsel yanıt döngüsü olmasına karĢın, kadınlarda bu çok değiĢken olabilmektedir (Aydın 1998, Ġncesu 2004). 18 Cinsel terapilerin en önemli kurucularından biri olan H. Singer Kaplan ise, Masters ve Johnson'ın çalıĢmalarına yaptığı katkılarla bu alanın klinik temellerine çok ciddi katkılar sağlamaĢtır. Kaplan, cinsel iĢlevlerin bifazik niteliğini vurgulamıĢ, cinsel yanıt evrelerini klinik açıdan yeniden sınıflandırarak bunlara cinsel isteği de eklemiĢtir (Kaplan 1974). Kaplan, cinsel yanıtın bifazik niteliğiyle ilgili olarak Ģöyle diyordu: "Bu formülasyona göre; cinsel yanıt, gerçekte tek ve bağımsız bir bütün oluĢturmaktan çok, birbirlerinden görece bağımsız iki ayrı bölümden oluĢmaktadır. A) Erkekte ereksiyonu, kadında ise vajinal lubrikasyonu ve kabarmayı sağlayan genital vazokonjesyon yanıtı. B) Her iki cinste de orgazmı sağlayan refleks klonik kas kontraksiyonları". Buna göre ilk bölüm uyarılma ve plato evrelerini içermekte ve parasempatik sistem tarafından innerve edilmekte, ikinci bölüm ise orgazm evresini içermekte ve sempatik sistem tarafından innerve edilmektedir (Ġncesu 2004). Uyarılma ve orgazm evrelerine ek olarak, cinsel isteğin de klinik açıdan önemli ve ayrı bir süreç olduğunun anlaĢılması ve çözülme evresinin klinik bir öneminin olmaması nedeniyle, 1970'li yıllardan bu yana cinsel iĢlevlerin istek, uyarılma ve orgazm aĢamalarından oluĢtuğu ve cinsel iĢlev bozukluklarının da bu evrelerin bozulmasıyla ortaya çıkan ve her evreye denk düĢen farklı sendromlar topluluğu olduğu kabul görmektedir (Tablo 2.2.3.1). Bunun tek istisnası, vajinismus ve disparoni gibi cinsel birleĢmede ağrı ile giden cinsel iĢlev bozukluklarıdır(Kaplan 1977, Kaplan 1979,Sexual Desire Disorders 1988). Cinsel iĢlevlerin nöroendokrin temelleri: Cinselliğin kuĢkusuz merkezi beyindir. Sanıldığının aksine en önemli cinsel organ penis ya da vajina değil, beyindir. Merkezi sinir sisteminin çok sayıda bölgesi iĢin içinde olmakla birlikte, cinsel iĢlevlerden sorumlu beyin alanları esas olarak limbik sistem ve hipotalamustur. Özellikle anterior hipotalamik medyal preoptik çekirdeğin erkek, posterior hipotalamik ventromedyal çekirdeğin ise kadın cinsel davranıĢlarını yöneten merkezler olduğu düĢünülmektedir (Crenshaw and Goldberg 1996). Çok sayıda hormon, nörotransmitter sistemi ve peptid cinsel iĢlevlerin düzenlenmesinde rol oynamaktadır (Crenshaw and Goldberg 1996). Cinsel istek, esas olarak mezolimbik dopaminerjik yolağın aracılık ettiği dopaminerjik bir fenomendir (Stahl 2003). Cinsel istek, dürtü, fantezi ve motivasyonun oluĢmasında dopamin bilinen en önemli nörotransmitterdir. Bu 19 nedenle, aktif bir cinsel yaĢam için iyi çalıĢan bir dopaminerjik sistem yaĢamsaldır. Cinsel istekten sorumlu bir hormon varsa bu da testesterondur. Yapılan çalıĢmalar, testesteronun sanıldığının aksine, yalnızca erkekler için değil, aynı zamanda kadınlar için de çok önemli olduğunu ortaya koymuĢtur. Testesteronun, her iki cinsin de cinsel isteğinden sorumlu olduðu düĢünülmektedir (Crenshaw and Goldberg 1996). Prolaktinin ise, cinsel isteği olumsuz etkilediği gerek laktasyon dönemindeki kadınlardan, gerek hiperprolaktinemi yapan bütün durumlarda cinsel isteksizliğin oluĢmasından, gerekse yapılan çalıĢmalardan ortaya konmuĢtur (Ġncesu 2004). Kolinerjik sistem ve asetilkolinin uyarılmadan sorumlu olan nörotransmitter sistem olduğu düĢünülmektedir. Periferik uyarılma aĢaması olan bu aĢamada, bilindiği gibi erkekte ereksiyon, kadında ise lubrikasyon ve kabarma oluĢmaktadır. Hem asetilkolinin hem de nitrik oksitin (NO) bu süreçlerde kilit rol oynadığı artık bilinmektedir. Buradan hareketle erektil disfonksiyonun (ED) tedavisinde bir çığır açılmıĢtır. BaĢta sildenafil olmak üzere çeĢitli fosfodiesteraz inhibitörleri, NO'nun yıkımını engelleyerek ereksiyonu kolaylaĢtırıcı bir etki oluĢturmaktadır (Stahl 2003). Orgazmın inen spinal noradrenerjik lifler ve genital bölgenin noradrenerjik sempatik innervasyonu orgazm ve ejakülasyonu kolaylaĢtırıcı bir etki oluĢtururken, inen serotonerjik lifler ve genel olarak serotonin orgazmı zorlaĢtırır ya da inhibe eder (Crenshaw and Goldberg 1996, Stahl 2003, Hallward ve Ellison 2001). 4.2.3. Cinsel ĠĢlev Bozuklukları Tüm cinsel bozukluklar, esas olarak üç ana gruptan oluĢmaktadırlar (DSM-IV 1994). Bunlar:1. Parafililer, 2. Cinsel kimlik bozuklukları (transseksüalite), 3. Cinsel iĢlev bozukluklarıdır. Parafililer, temel olarak, bir kiĢinin cinsel açıdan uyarılabilmesi için, alıĢılmadık nesneler, eylemler ya da durumları içeren tekrarlayıcı ve yoğun cinsel dürtü, fantezi ve davranıĢlara gereksinim duyması ile ortaya çıkan bozukluklardır. Egzibisyonizm (teĢhircilik), fetiĢizm (yalnızca belirli nesnelerle uyarılabilme),frötterizm (sürtünmecilik), pedofili (küçük yaĢtaki çocuklara yönelik cinsel ilgi), mazohizm (acı çekerek/aĢağılanarak uyarılabilme), sadizm (acı yaĢatarak/aĢağılayarak uyarılabilme),transvestik fetiĢizm (karĢı cins gibi giyinerek/ giysileriyle uyarılabilme), voyörizm (gözetlemecilik), telefon skotolojisi (açık seçik 20 telefon konuĢmaları ile uyarılabilme), nekrofili (cesetlere yönelik cinsel ilgi), parsiyalizm (bedenin sadece bir bölümüne odaklanma), zoofili (hayvanlara yönelik cinsel ilgi), koprofili (dıĢkıya yönelik cinsel ilgi) ve ürofili (idrara yönelik cinsel ilgi) en sık rastlanan parafili türleridir. Ancak bunların dıĢında da çok sayıda farklı ve daha ender rastlanan parafili türleri vardır (Aydın 1998, Ġncesu 2004) Parafili olgularının toplumda rastlanma sıklığı ile ilgili güvenilir ve kapsamlı epidemiyolojik araĢtırmalar bulunmamaktadır. Bu tür cinsel bozukluklara karĢı varolan toplumsal tepki, bu olguların adli ve idari zorunluluk durumları dıĢında, tedavi ve yardım amacıyla hekimlere baĢvurusunu engelleyen önemli bir etken olmakta, böylece bu sorunların rastlanma sıklığını bilmemizi güçleĢtirmektedir. Ayrıca, baĢvuruların azlığı bu sorunların psikolojik ve farmakolojik tedavileri konusundaki deneyimlerin çok kısıtlı kalmasına neden olmaktadır (Aydın 1998, Ġncesu 2004). Cinsel kimlik bozuklukları (Transseksüalite): KiĢinin kendi biyolojik cinsiyetinden duyduğu kalıcı rahatsızlık duygusu ile karakterizedir. KiĢi, çocukluk çağından itibaren kendi cinsel organlarını reddeder, karĢı cinsin cinsel kimliğine uygun tutum, davranıĢ ve rolleri benimser. KarĢı cins gibi giyinmek, oynamak, davranmak ister. Israrla, cinsiyetini kalıcı olarak değiĢtirmek ister. Ġçinde yaĢadığı bedenin cinsiyetinden asla hoĢnut değildir. Transseksüel olgular, adeta, yanlıĢ bir bedenin içine hapsedilmiĢ gibidirler. Transseksüalitenin nedenlerine yönelik çeĢitli varsayımlar ortaya atılmıĢsa da, hala tam olarak etiyolojisi bilinmemektedir (Aydın 1998, Ġncesu 2004). Terapilerle, ilaç ya da hormon tedavileriyle bu bozukluğu tedavi edebilmek, kiĢinin kendi biyolojik cinsiyetini bu köklü reddediĢini değiĢtirebilmek mümkün değildir. Uygun olan olgularda "cinsiyet değiĢtirme operasyonu" uygulanabilir (Ġncesu 2004) . EĢcinsellik (homoseksüalite), sıklıkla cinsel kimlik bozukluğuyla ya da parafililerle karıĢtırılır. EĢcinsellik, bir cinsel bozukluk ya da sapkınlık değildir. YaklaĢık 20 yıldan beri artık, dünya tıbbı tarafından, bir hastalık olarak değil, normalin bir parçası olarak kabul edilmektedir (Ġncesu 2004) . 21 Cinsel iĢlev bozuklukları, kadınlarda; cinsel istek azlığı, cinsel tiksinti bozukluğu, uyarılma ve orgazm bozukluğu, vajinismus ve ağrılı cinsel birleĢme sorunlarından; erkeklerde ise, cinsel istek azlığı, cinsel tiksinti bozukluğu, ED, prematür ejakülasyon (PE) ve diğer boĢalma bozuklukları ile ağrılı cinsel birleĢme sorunlarından oluĢmaktadır (Tablo 4.2.3.1). Tablo 4.2.3.1. Cinsel iĢlev bozuklukları- DSM-IV APA sınıflandırma sistemi 1-Cinsel Ġstek Bozuklukları AzalmıĢ cinsel istek bozukluğu Cinsel tiksinti bozukluğu 2-Cinsel Uyarılma Bozuklukları Kadında cinsel uyarılma bozukluğu Erkekte cinsel uyarılma bozukluğu 3-Orgazmla Ġlgili Bozukluklar Kadında orgazm bozukluğu Erkekte orgazm bozukluğu Erken boĢalma 4-Cinsel Ağrı Bozuklukları Disparoni Vajinismus 5-Genel Tıbbi Bir Duruma Bağlı Cinsel ĠĢlev Bozuklukları Kadında…'e bağlı azalmıĢ cinsel istek bozukluğu Erkekte…'e bağlı azalmıĢ cinsel istek bozukluğu Erkekte…'e bağlı erektil bozukluk Kadında…'e bağlı disparoni Erkekte…'e bağlı disparoni Kadında…'e bağlı baĢka bir cinsel iĢlev bozukluğu Erkekte…'e bağlı baĢka bir cinsel iĢlev bozukluğu 6-Madde Kullanımının Yol açtığı Cinsel ĠĢlev Bozuklukları 7-BaĢka Türlü Adlandırılamayan Cinsel ĠĢlev Bozuklukları Belirleyen: Belirleyen: Belirleyen: -YaĢamboyu -Yaygın -Psikojenik faktörlere bağlı -EdinilmiĢ -Durumsal -Çoğul faktörlere bağlı Cinsel iĢlev bozuklukları çok sık rastlanan sorunlardır. Yapılan çalıĢmalar, kadın ya da erkek ayırımı olmaksızın, en az her üç kiĢiden birinin yaĢamlarının 22 herhangi bir dönemlerinde en az bir cinsel iĢlev bozukluğu yaĢadığını ortaya koymaktadır. Dünyada cinsel iĢlev bozukluklarının rastlanma oranlarına bakıldığında cinsel iĢlev bozukluklarının toplumun önemli bir kesimini ilgilendirdiği hemen görülmektedir (Tablo 4.2.3.2). Tablo 4.2.3.2. Dünyada çeĢitli cinsel iĢlev bozukluklarının rastlanma oranları Cinsel iĢlev bozukluğu YaĢam boyu prevalans % KADINLARDA Cinsel istek azlığı 27 - 33 Uyarılma bozukluğu 10 - 18 Orgazm bozukluğu 5 - 25 Disparoni-Vajinismus 3 - 11 ERKEKLERDE Cinsel istek azlığı 16 Erektil disfonksiyon 5 - 50 Erken boĢalma 21 - 35 Diğer orgazm bozuklukları 3-4 (İncesu 2004) ÇeĢitli toplum ve kültürlerde yapılan çalıĢmalar, cinsel iĢlev bozukluklarının rastlanma sıklığı konusunda birbirine benzer sonuçlar vermektedir. Ancak, kültürel ve toplumsal etkenlerle ortaya çıkan bazı farklılıklar da vardır. Örneğin, bizim gibi muhafazakar toplumlarda cinselliğin yasaklanması, formal bir cinsel eğitimin olmaması, cinselliğin bir tabu olarak algılanması ve bekaretin önemsenmesi gibi etkenler kadınlarda vajinismusun ve cinsel isteksizliğin, erkeklerde ise çeĢitli ejakülasyon bozukluklarının, cinsel liberalizmin egemen olduğu toplumlara göre daha yüksek oranlarda rastlanmasına yol açmaktadır. Yine cinsel deneyimin yetersiz olduğu toplumsal kesim ya da gençlerde, erkeklerde PE, kadınlarda ise çeĢitli orgazm güçlüklerinin diğer kesimlere oranla daha sık rastlandığı gözlenmektedir (Ġncesu 2004). Hekime baĢvuran olguların yaĢ dağılımları açısından da farklılıklar gözlenmektedir. GeliĢmiĢ batı ülkelerinde daha çok ileri yaĢlardaki kiĢiler 23 baĢvururken, geliĢmekte olan ülkelerde ve doğu toplumlarında daha çok genç-orta yaĢ kuĢağın hekime baĢvurduğu gözlenmektedir. Bu nedenle, batı toplumlarındaki baĢvurularda, menopoz, diabetes mellitus, hipertansiyon, ilaç kullanımları vb. kaynaklı ED, cinsel isteksizlik ve disparoni gibi hastalıklar daha ön plana çıkarken, diğerlerinde vajinismus, cinsel birleĢme kuramama, PE gibi psikojenik kökenli cinsel iĢlev bozuklukları ilk sıralarda yer almaktadır (Aydın 1998, Ġncesu 2004). Cinsel iĢlev bozukluklarında etiyoloji: Cinsel iĢlev bozukluklarının hem bedensel (organik), hem de psikolojik nedenleri vardır. Birçok zaman da, psikolojik ve organik nedenler sorunun ortaya çıkmasında birlikte rol oynarlar. Ayrıca, sorun bedensel ya da ilaç kullanımı gibi çeĢitli organik nedenlerle ortaya çıksa bile, bir süre sonra psikolojik etkenler de tabloya eklenebilmekte ve durumu daha da içinden çıkılmaz bir hale getirebilmektedir (Aydın 1998, Miller and Margaret 2004). Cinsel iĢlev bozukluklarının ortaya çıkmasında ve sürmesinde, genellikle çok sayıda psikososyal ve kültürel etken birlikte rol oynamaktadır. Bunlar, doğuĢtan getirilen özellikler olabildiği gibi yetiĢme koĢulları, ailenin tutumu, eğitim, yetiĢtiği alt kültürün cinselliğe bakıĢı, yaĢanılan psikolojik travmalar vb. sonradan edinilen özellikler de olabilir. Erken çocukluk dönemine ait bilinçaltı çatıĢmalar, çocukluk ve ergenlik dönemine ait psikoseksüel geliĢim dönemlerindeki aksaklıklar, yanlıĢ öğrenilmiĢ cinsel davranıĢlar, eksik ya da yanlıĢ cinsel bilgi, cinsellikle ilgili yanlıĢ ve abartılı beklentiler, geleneksel ve tutucu yetiĢtiriliĢ biçimi, utanma, suçluluk ve günahkarlık duyguları, eĢler arasındaki uyumsuzluk ve iletiĢim sorunları, evlilik içi çatıĢmalar, eĢin cinsel sorunlarının olması, eĢinde ya da kendisinde varolan baĢta depresyon olmak üzere cinsel yaĢamı olumsuz yönde etkileyen çeĢitli psikiyatrik sorunlar ya da hastalıklar ve kiĢinin baĢta cinsel organlar olmak üzere kendi bedeniyle ilgili olumsuz düĢünce ve inançları olarak sıralanabilir (Aydın 1998, Miller and Margaret 2004). Cinsel iĢlev bozukluklarının oluĢumu genellikle karmaĢık ve çok yönlü bir etkileĢim sürecinin sonucunda olmaktadır. Bu sorunların ortaya çıkmasında hazırlayıcı, baĢlatıcı ve sürdürücü etkenler bulunmaktadır (Tablo 4.2.3.3). 24 Tablo 4.2.3.3. Cinsel iĢlev bozukluklarında hazırlayıcı, baĢlatıcı ve sürdürücü etkenler Cinsel işlev bozukluklarında hazırlayıcı etkenler Cinsel eğitimin yetersizliği Cinsel mitler Tutucu ortamda büyüme Yetersiz cinsel deneyim YaĢam biçimi Bozuk aile iliĢkileri KiĢilik özellikleri Travmatik cinsel deneyimler Psikoseksüel roldeki güvensizlik ĠntrapsiĢik dinamik nedenler Cinsel işlev bozukluklarında başlatıcı etkenler Bedensel hastalıklar Depresyon ve diğer psikiyatrik bozukluklar Ġlaçların yan etkileri Alkol ve madde kullanımı Abartılı performans beklentileri Gebelik, doğum ve laktasyon ĠliĢkide yaĢanan sorunlar YaĢlanma Sadakatsizlik EĢ kaybı Partnerdeki cinsel iĢlev bozukluğu Cinsel işlev bozukluklarında sürdürücü etkenler Performans anksiyetesi ĠliĢkide yaĢanan sorunlar Cinsel mitler Psikiyatrik bozukluklar Bedensel hastalıklar Ġlaçların yan etkisi Alkol ve madde kullanımı Suçluluk ve günahkarlık duyguları Partnerler arasındaki çekicilik kaybı (İncesu 2004) 25 Hazırlayıcı etkenler, bireyin herhangi bir cinsel iĢlev bozukluğu geliĢtirmesine yatkınlık sağlayıcı unsurlardır. Cinsel eğitimin olmaması, cinsel mitlerin yaygınlığı, cinsel deneyim eksikliği ve muhafazakar ortamda büyüme, ülkemizdeki en önemli ve yaygın hazırlayıcı etkenleri oluĢturmaktadırlar. Bu etkenler, cinsellik alanında bilgisiz, deneyimsiz, kendini ve karĢı cinsi tanımayan, özgüveni düĢük, takıntılı, ketlenmiĢ ya da tam tersine abartılı söylem ve beklentileri sergileyen bireyleri üretmektedir. Bu katı ve katı olduğu kadar da kırılgan yapının çeĢitli cinsel iĢlev bozukluklarının ortaya çıkmasında ve süregen bir yapı kazanmasında çok önemli bir rolü bulunmaktadır (Aydın 1998, Ġncesu 2004). BaĢlatıcı etkenler, bir cinsel iĢlev bozukluğunun ortaya çıkmasında rol oynayan organik ve psikolojik çeĢitli etkenleri içerir. BaĢta diyabet ve hipertansiyon gibi sistemik ve kronik bedensel hastalıklar ile baĢta depresyon, anksiyete bozuklukları ve psikozlar olmak üzere çeĢitli psikiyatrik hastalıklar cinsel iĢlev bozukluklarının ortaya çıkmasında önemli bir rol oynarlar. Ayrıca tıpta yaygın olarak kullanılan çeĢitli ilaçlar ile alkol ve uyuĢturucu madde kullanımları da yine cinselliği olumsuz yönde etkileyen ve cinsel iĢlev bozukluklarına yol açan etkenlerin baĢında gelmektedir (Aydın 1998, Ġncesu 2004). Cinsel istek, cinsel birleĢme sıklığı ve ereksiyon gibi konulardaki abartılı performans beklentileri de, özellikle bu beklentilerin gerçekleĢmediği durumlarda performans anksiyetesine yol açarak cinsel iĢlev bozukluğuna neden olabilmektedir. Psikojenik ED oluĢumunda ve süregen hale gelmesinde performans anksiyetesi çok önemli bir yer tutmaktadır. Gebelik, laktasyon, menopoz ve yaĢlılık gibi biyolojik, hormonal ve psikolojik etkenlerle cinsel iĢlevlerin olumsuz yönde etkilenebildiği yaĢam dönemlerinde cinsel iĢlev bozuklukları ortaya çıkabilir (Aydın 1998, Ġncesu 2004). EĢlerden herhangi birinde varolan cinsel iĢlev bozukluğunun bir süre sonra öbür eĢte de çeĢitli cinsel sorunlara yol açabilmektedir. Cinsel iĢlev bozukluğunun uzun sürmesi, süreğen bir hale gelmesi ve eĢler arası iliĢki sorunları yaĢanmaya baĢlaması diğer eĢte de cinsel istek azalmasına, uyarılma, ereksiyon ya da orgazm güçlüklerinin yaĢanmaya baĢlamasına neden olabilmektedir. Diğer eĢte de cinsel sorunların ortaya çıkması, karĢılıklı olarak sorunların ağırlaĢmasına, bir kısır 26 döngünün oluĢmasına ve kuĢkusuz çözümün zorlaĢmasına neden olmaktadır (Aydın 1998, Ġncesu 2004). Cinsel iĢlev bozukluğu hangi nedenle baĢlamıĢ olursa olsun, sürdürücü etkenlerin devreye girmesi sorunun süreğen hale gelmesine neden olabilir. Bedensel ve psikiyatrik hastalıklar, ilaç, alkol ve uyuĢturucu madde kullanımları gibi baĢlatıcı etkenler, çözümlenmediklerinde, sorunu sürdürücü etkenlere de dönüĢebilirler. En sık rastlanan sürdürücü etken ise performans anksiyetesidir. Cinsellikle ilgili suçluluk ve günahkarlık duyguları, olumsuz beklentiler ve eĢler arası iletiĢim sorunları da yine sık rastlanan sürdürücü etkenlerdendir (Aydın 1998, Ġncesu 2004). Vajinismus: Ülkemizde, cinsel tedavi merkezlerine baĢvuran kadınlarda en sık rastlanan sorundur. Ülkemizde, batı ülkelerinde bildirilen oranlardan çok daha fazla görülmektedir. Cinsel eğitimsizliğin, cinsellikle ilgili tutucu değer yargılarının, cinsel mitlerin yaygınlığının, kadınların kendi cinsel organlarını tanımamalarının, bekaret kavramına verilen abartılı önemin, toplumumuzda kadınlarda cinsel deneyimin aĢamalı geliĢmeyip doğrudan cinsel birleĢme ile baĢlamasının, genel cinsellik anlayıĢımızdaki tabuların bunda rolü olduğu söylenebilir (Ege ve ark 2010). Vajinismus, cinsel birleĢme denendiğinde, vajinanın dıĢ üçte birini çevreleyen kaslarda yineleyici ya da sürekli bir biçimde oluĢan kasılmalar ve Ģiddetli acı nedeniyle cinsel birleĢmenin gerçekleĢememesi ya da ağrılı/sıkıntılı olarak gerçekleĢmesidir. Bu kasılma istemsiz, yani kadının bilinçli kontrolü dıĢında gerçekleĢen bir kasılmadır. Bu kasılmaya tüm bedendeki kasılmalar, bacakların kapanması, adeta bir kitlenme, korku, cinsel birleĢmeden kaçınma, giriĢin olmayacağı inancı eĢlik eder. Nadiren, cinsel birleĢme olmaktadır ancak kasılma sürdüğünden, cinsel birleĢme ağrılı ya da sıkıntılıdır (Anastasiadis et al 2002). Bu sorun kadının hem kendi kadınlığında eksiklik olduğunu düĢünmesine hem de eĢine karĢı suçluluk hissetmesine neden olur. Erkek de, eĢine karĢı öfke duyabilir, ya da istenmeme, reddedilme olarak yaĢadığı için kırgınlık, ereksiyon güçlüğü yaĢayabilir. Sıklıkla adli olaylara, boĢanmaya, tecavüz giriĢimi ya da fiziksel Ģiddet davranıĢlarına neden olur (Ege ve ark 2010). Vajinismusun herhangi bir ilaç ya da operasyonla tedavisi mümkün değildir. Cinsel terapi ile bu sorun, ortalama 2-4 ay sürede ve 6-10 seansta % 90'ı aĢan bir 27 tedavi baĢarı oranı ile tedavi edilebilmektedir. Vajinismus, en kolay tedavi edilebilen cinsel iĢlev bozukluğudur (Ġncesu 2004). Cinsel istek azlığı: Genel olarak, kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülmektedir. Hatta, ülkemizde kadınlar arasında en sık görülen cinsel iĢlev bozukluğu cinsel istek azlığıdır. Ancak, cinsel isteksizlik yakınmasıyla hekime ya da cinsel tedavi merkezlerine baĢvuru oranı, bu sorunu yaĢayanlara oranla çok düĢük kalmaktadır. Tedavi için baĢvurularda, cinsel birleĢmeyi ve çocuk sahibi olmayı engelleyen vajinismus ilk sırayı alırken, cinsel isteksizlik kadınların yakınmasında ikinci hatta üçüncü sıralara düĢebilmektedir (Ege ve ark 2010). Bunun en temel nedeni, cinsellik ile ilgili mitlerin yaygınlığıdır. Toplumumuzda, cinselliğin, yalnızca erkeklere özgü olduğu, erkeklerin cinselliği istemeye, ondan zevk almaya ve doyuma ulaĢmaya hakkı olduğu Ģeklinde yaygın bir inanç bulunmaktadır. Bu inanca göre, cinsellik kadınlar için bir haz ve doyum aracı değil bir görev alanıdır (Ġncesu 2004, Ege ve ark 2010). Cinsel istekte azalma, cinsel düĢünce ve fantezilerin, cinsel birleĢme ve orgazma ulaĢma sıklığının azlığı ya da yokluğu, cinsel bir etkinliği baĢlatma, katılma ya da yanıt verebilme motivasyonunun yetersizliği olarak tanımlanır. Nedeni çoğunlukla psikolojiktir. Birincil olanı, ergenlik döneminden baĢlayarak yaĢamın tamamı boyunca sürer. Çok yüksek oranda intrapsiĢik süreçlerle ilgilidir. Cinselliğin yasaklandığı, tutucu toplum ve kültürlerde sık görülür. Küçük yaĢlardan baĢlayarak uygulanan cinsel yasak ve baskıların doğal sonucu olarak cinsellikle ilgili suçluluk ve günahkarlık duyguları, cinsel güdülerin bastırılması, giderek bireyin cinselliğe ve hatta kendi bedenine yabancılaĢması olarak da algılanabilir. Ġkincil olanı ise, sonradan ortaya çıkan cinsel istek azlığıdır. Genellikle baĢka nedenlere bağlıdır. Bunlar arasında en sık olanları, stres, eĢle olan uyumsuzluk ve çatıĢmalar, depresyon, anksiyete ve diğer psikiyatrik bozukluklar, çeĢitli kronik hastalıklar, hiperprolaktinemi yapan durumlar, kullanılan ilaçlar, alkol ve uyuĢturucu madde kullanımı, menopoz, gebelik ve laktasyon dönemleri, cinsel Ģiddet ve cinsel travma, eĢinde ya da kendisinde varolan baĢka cinsel iĢlev bozuklukları sayılabilir (Miller and Margaret 2004). 28 Cinsel isteksizliğin tedavisi bireyin durumuna ve psikolojisine göre önemli değiĢiklikler gösterir. Ġkincil cinsel isteksizlik olgularında tedavi daha kolay, prognoz daha iyidir. Tedavinin temeli, altta yatan asıl sorunun çözümünde yatmaktadır. Bu kimi zaman cinsel yan etkisi olan ve halen kullanılmakta olan bir ilacın aynı yan etkiye sahip olmayan bir baĢkasıyla değiĢtirilmesi, bazen altta yatan hastalığın tedavisi, kimi zaman depresyonun saptanarak tedavisi, kimi zaman da partnerde saptanan cinsel iĢlev bozukluğunun tedavisidir (Ġncesu 2004). Birincil cinsel isteksizlik olguları düzenli bir cinsel terapiye gereksinim duyarlar. Terapileri genellikle zaman alır ve prognoz ikincil olgularda olduğu kadar iyi değildir. Terapileri ancak bu alanda özelleĢmiĢ terapistler tarafından yapılabilir (Ġncesu 2004). Cinsel tiksinti bozukluğu: Cinsel iliĢki kurmaktan sürekli ve aĢırı biçimde tiksinti duyma ve bu nedenle cinsellikten tümüyle kaçınmaktır. Cinsel istek azlığına ve diğer cinsel iĢlev bozukluklarına göre daha nadir olarak görülür. Bu soruna da ülkemizde rastlanması nadir değildir. Bozukluğun ağırlığına göre, cinsel tiksinti, cinsel yaĢamın genital salgılar ya da cinsel birleĢme gibi belirli yönüne odaklanabilir ya da öpme ve dokunmada dahil tüm cinsel uyaranlara karĢı yaygın bir iğrenme olarak da ortaya çıkabilir (Anastasiadis et al 2002). Kadında orgazm bozukluğu: Yeterli cinsel uyarıya karĢın çoğunlukla ya da her zaman orgazmın yaĢanmaması, gecikmesi ya da güçlükle ulaĢılabilmesidir. Kadınların yaklaĢık 1/3‟ü çeĢitli derecelerde orgazm sorunları yaĢamaktadırlar. En önemli psikolojik nedenleri arasında tutucu değer yargıları, suçluluk duyguları, cinsel travmalar, yetersiz cinsel bilgi ve deneyim, duygusal hazırlığın ya da eĢle olan duygusal iletiĢimin yetersizliği, yetersiz önseviĢme ve cinsel uyarı, eĢteki erken boĢalma ya da ereksiyon güçlüğü nedeniyle yetersiz cinsel birleĢme süresi sayılabilir (Anastasiadis et al 2002). Kadındaki orgazm bozukluğu, yaĢamın önceki dönemlerinde yokken sonradan da ortaya çıkabilir. En sık rastlanan nedenleri arasında, eĢler arası uyumsuzluk, evlilik içi çatıĢma, cinsel travma, çeĢitli jinekolojik ve sistemik hastalıklar, kullanılan ilaçlar, alkol ya da uyuĢturucu madde kullanımı, depresyon ve 29 diğer psikiyatrik hastalıklar, menopoz, yaĢlılık ve baĢka cinsel iĢlev bozukluklarının varlığı sayılabilir (Cayan ve ark 2004). Orgazm, sağlıklı ve doyumlu bir cinsel yaĢamın en önemli parçalarından biridir. Orgazm sorunu yaĢayan bir kadın, yeni cinsel iĢlev bozuklukları, iliĢki sorunları ve çeĢitli psikiyatrik hastalıklar yaĢama açısından daha büyük bir risk taĢımaktadır. Orgazmla ilgili güçlükler, cinsel terapistler ve bu alanda uzman hekimler tarafından yüksek baĢarı oranlarıyla tedavi edilebilmektedir (Ġncesu 2004). Erektil disfonksiyon (ED): Herhangi bir cinsel etkinlik için yeterli ereksiyonu tekrarlayıcı ya da kalıcı biçimde sağlayamama ya da sürdürememe durumu olarak tanımlanmaktadır. Tanım açısından en önemli olan nokta, ereksiyon sorununun bir ya da birkaç kez ile sınırlı olmaması, ED tanısının konabilmesi için bu sorunun tekrarlayıcı veya uzun süreli olması gerekliliğidir. Bu konudaki yaygın mitler nedeniyle, kiĢiler bir kez bile ereksiyon sağlayamadıklarında paniğe kapılabilmekte ve hekim hekim dolaĢabilmektedirler (Grover 2006). ED en sık baĢvuru nedeni olan erkek cinsel iĢlev bozukluğudur. Toplumda yaygın olarak rastlanır. YaĢla, sigara ve alkol kullanımı ile, diabetes mellitus ve hipertansiyon gibi sistematik hastalıklarla birlikte rastlanma sıklığı artar (Aslan ve ark 2009). ED, psikojenik, organik ya da mikst nedenlerden kaynaklanabilir. Psikojenik/organik ayırımında en çok üzerinde durulan cinsel iĢlev bozukluğudur. Hem ayırıcı tanısında hem de tedavisinde multidisipliner bir yaklaĢımı zorunlu kılmaktadır (Gereklioğlu, BaĢhan ve Akpınar 2010). Prematür ejakülasyon (PE): PE, çok az bir cinsel uyarıyla bile kiĢinin istemesinden daha önce boĢalması, diğer bir deyiĢle boĢalmasını denetleyememesi, ya da istediği kadar erteleyememesidir. Tıbbi açıdan bakıldığında, PE, kiĢinin boĢalma refleksi üzerinde istemli denetiminin bulunmaması, henüz öğrenilememiĢ olmasıdır. Süre asıl ölçüt olmamakla birlikte, birleĢmeden önce boĢalma ya da 1-3 dakikalık cinsel birleĢme süresi kesin olarak PE‟dir. 4 ile 7 dakika arası ise ancak kiĢinin kendisinin ya da cinsel partnerinin sorun olarak görmesi, doyum sorunları yaĢaması durumunda PE olarak kabul edilmektedir (Atan ve Aslan 2010). 30 PE oranı, yapılan çalıĢmalarda %20-30 arasında çıkmaktadır. Her 4-5 erkekten birinde PE sorunu vardır. Bütün toplumlarda, erkeklerde sık rastlanan bir sorun olarak karĢımıza çıkmaktadır (Althof 2006). PE‟nin tek kalıcı tedavisi cinsel terapi ile kiĢiye boĢalma kontrolünün öğretilmesidir. Bu, ortalama 3 aylık bir tedavi süresinde sağlanabilmekte, kiĢi bir kez boĢalma kontrolünü öğrendiğinde bir daha yaĢam boyu bunu unutmamaktadır (Atan ve Aslan 2010). 4. 3. AĠLE PLANLAMASI VE CĠNSELLĠK Cinsellik, üreme amacının dıĢında da yaĢam kalitesinin unsurlarından biridir. Ġnsan, üremeyi amaçlamadan da özgür seçimleri doğrultusunda cinsel iliĢkide bulunabilmektedir. Böylece cinsellik, sadece üreme için bir fonksiyon olmaktan çıkıp, yaĢamsal fonksiyonlardan biri haline gelir. AP‟yi cinsellikten ayırmak, cinsel sağlık kavramı içinde belirtmemek mümkün değildir. Üreme amacı taĢımayan çift için, gebelikten korunmada güvenli bir yöntem kullanılması önemlidir. AP yöntemleri sayesinde çiftler, çocuk sahibi olmak istemediklerinde de herhangi bir korku duymadan, cinselliklerini yaĢama Ģansına sahiptirler. AP yöntemleri, bireysel ve toplumsal olarak daha bilinçli ve huzurlu bir yaĢam sağlamaktadır (Yılmaz 2003, Demircan 2003 ). Cinsellik biyolojik, psikolojik, kiĢilerarası ve davranıĢsal boyutları olan çok boyutlu ve karmaĢık bir kavram olması dolayısıyla (Demircan 2003); kadın ve erkeklerin cinsel tutum ve davranıĢları, AP yöntem seçimini ve seçtikleri yöntemi doğru kullanmalarını etkilemektedir. AP yöntemlerinin, istenmeyen gebelikleri önlemesinin yanısıra, çiftlerin cinsel yaĢamlarına olan etkisinin de bilinmesi gerekmektedir (Cinsel Sağlık/Üreme Sağlığı 2006). AP eğitimi toplumun her kesiminde yapılırken, cinsel sağlık ile iliĢkisi mutlaka vurgulanarak anlatılmalıdır. Böylece insanların, bu konuda soramadığı sorular cevap bulacak, çözemediği sorunlar da çözüme kavuĢacaktır. Cinsel sağlık eğitiminin, her yaĢ grubunda kendine ve yaĢ gruplarına özel tekniklerle yapılması, bugün insanı ve dünya toplumunu mutsuz kılan birçok bireysel ve toplumsal sorunu 31 ortadan kaldırarak, düĢünen, bilginin ıĢığında yaĢamını zenginleĢtiren bireylerin ve toplumların oluĢmasını hızlandıracaktır (Hatcer and Kowal 1990). Gebelik korkusunun veya gebelik isteğinin cinsel istek ve performansı önemli oranda etkilemesi nedeniyle çiftlerin sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaĢama sahip olmalarında, kullanılan AP yöntemlerinin cinsel yaĢamlarına olan olumlu veya olumsuz etkilerinin değerlendirilmesi gerekmektedir. 4. 3. 1. Aile Planlaması Yöntemleri ve Cinsel YaĢam Üzerine Etkileri Günümüzde, gebeliği önlemede uygun birçok method vardır (Tablo 4.3.1.1). 32 Tablo 4.3.1.1. Aile planlaması yöntemleri Tıbbi Modern Yöntemler 1.Hormonal Kontraseptifler - Oral Kontraseptifler Kombine Oral Kontraseptifler Yalnız Progestin İçeren haplar(mini haplar) - Enjekte Edilen Kontraseptifler 2.Rahim Ġçi Araçlar 3.Post koital kontrasepsiyon 4.Deri Altı Ġmplantlar 5.Vajinal halkalar 6.Bariyer Yöntemler - Kondom - Diyafram - Spermisidler 7.Cerrahi Sterilizasyon - Tüp Ligasyon - Vazektomi Doğal Aile Planlaması Yöntemleri 1. Servikal Mukus Yöntemi 2. Servikal Palpasyon Yöntemi 3. Bazal Vücut Isısı Yöntemi (BVI) 4. Takvim (ritm) yöntemi Laktasyonel Amenore Metodu (Lam) Vajinal Duş Yöntemi Geri Çekme Yöntemi (Koitus İnterruptus) (McEwen 2002) 33 Kombine oral kontraseptifler (KOK, hap): Oral kontraseptifler (OK), hormonal kontrasepsiyon kavramı içinde en geniĢ yeri tutan yöntemdir. OK‟nin kullanımına ilk kez 1956 yılında Porto Rico‟da baĢlanmıĢtır. OK‟nin kullanımının artmasıyla Amerika‟da birçok çalıĢma yapılmıĢ, yan etki ve risklerinin azaltılması amacıyla içerdikleri östrojen ve progesteron miktarları azaltılmıĢ, yeni progestinler geliĢtirilmiĢtir (Kontraseptif yöntemler 2005, Baloğlu 2007). Gebeliği önleyici en etkin geri dönüĢümlü yöntemlerden birisidir (%99,9 etkilidir). Halen dünyada 100 milyondan fazla kadın OK kullanmaktadır. Ovulasyonu baskılayarak, servikal mukusu spermlerin geçiĢini engelleyecek Ģekilde kalınlaĢtırarak ve ovumun transportunu yavaĢlatarak gebeliği önlerler. 21 ya da 28 günlük paketler halinde hazırlanmıĢtır. Ülkemizde 22 tablet içeren preparatlar da vardır (Ana Sağlığı ve Aile Planlaması 1992, Akın 2008). Çok etkili ve geriye dönebilen kontraseptif yöntem kullanmak isteyenler, hipermenoreye bağlı anemisi, adet ağrısı, benign over kist öyküsü, adet düzensizliği, premenstrüel yakınmaları yada siklus ortası ağrısı, ailede endometriyal veya over kanseri öyküsü, benign meme hastalığı, ektopik gebelik öyküsü, tekrarlayan pelvik enfeksiyon öyküsü olanlar için KOK uygun yöntemlerdir (Akyıldız 2002, Hatcer and Kowal 1990,Ana Sağlığı ve Aile Planlaması 1992, TaĢkın 2003, Quillian 1995, Akın 2008, McEwen 2002). Yalnız progestin içeren haplar (Mini haplar): Yalnız progestin içeren haplar (mini hap) KOK‟lara alternatif olarak geliĢtirilmiĢlerdir. Mini haplarda KOK‟lara oranla daha az progestin bulunur ve östrojen içermezler. Mini haplar gerek östrojenin kontrendike olduğu durumlarda, gerekse acil kontrasepsiyon amacıyla kullanılabilen preparatlardır (Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi2005). Mini haplar, servikal mukusu kalınlaĢtırıp spermlerin geçmesini önleyerek, siklusların %40-60‟ında ovulasyonu engelleyerek, tubal moliliteyi yavaĢlatarak, endometriyumu inceltip implantasyon olasılığını azaltarak gebeliği önlerler (Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi2005). Dokuz aydan kısa bir süre önce doğum yapmıĢ emziren kadınların çoğu için en uygun yöntemlerden biridir. Mini hap, kadın emzirdiği sürece, doğumu izleyen 34 dokuz ay boyunca %98.5 oranında etkilidir. Emzirmeyen kadınlarda güvenilirliği %96‟dır (Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi2005). OK‟nin kullanımdaki baĢarısızlık, genellikle kullanıcıya bağlı nedenler dolayısıyla geliĢmektedir (Hatcer, Rinehard, Blackburn and Geller 1997, Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi 2005). Yapılan çalıĢmalarda, unutma nedeniyle düzenli kullanamama, mide ağrısı, mide bulantısı, kilo artıĢı, kanama, sinirlilik, kıllanma gibi yan etkileri nedeniyle bırakıldığı belirtilmiĢtir (Pasinlioğlu ve Bülbül 2003, Erbil, Kahraman ve Top 2003, Yanıkkerem ve ark. 2006). Fisher ve Broditsky‟in Kanada‟da yaptığı araĢtırmada (2000), OK kullanan kadınların %73‟ünün yöntemden oldukça memnun olduğu belirlenmiĢtir. Yanıkkerem ve arkadaĢlarının Manisa‟da yaptığı çalıĢmada (2006), kadınların sadece %15,1‟i OK‟yi güvenilir bulurken, %56,3‟ü bu yöntemin yan etkilere neden olduğunu düĢünmektedir. Oral kontraseptiflerin cinsel yaşama etkisi:Cinsel isteğin, hem erkekte hem de kadında, östrojen/progesteron salınım döngüsünden çok testesteron tarafından belirlendiği vurgulanmaktadır (Yılmaz 2003). Östrojen; vajinal mukoza dokusu, vajinal duyarlılık, vazokonjesyon ve sekresyon üzerine etkilidir. Plazma östrodiol seviyesi 50 pg/ml den az olduğunda kadınlarda, seks aktivite sıklığında azalma, ağrılı cinsel iliĢki (disparoni ), seksüel cevapta bozukluk, orgazm güçlüğü ve genital duyarlıklıkta azalma olmaktadır. Plazma östrodiol seviyesinin 50 pg/ml üzerine çıkması ile vajinal, klitoral, ve üretral kan akımını takiben vajinal kayganlığın arttığı ve vajinal atrofinin önlendiği bildirilmektedir. Ancak, cinsel isteği belirlemede testosteronun yeri daha önemlidir. AĢırı cinsel aktivitesi olan cinsel yönden aĢırı aktif olan insanlarda kan testosteron düzeyleri yüksek bulunmuĢtur. Kadında testosteron seviyesinin 30 ng/ml olması normaldir. Testosteron seviyesi 10 ng/ml altında olduğunda seksüel istekte kayıp, meme ucu ve klitoris uyarılmasında, seksüel hazda, orgazm kapasitesinde ve kas tonüsünde azalma gibi semptomlar ortaya çıkmaktadır. Progesteronun ise, cinsel istek üzerinde genel olarak olumsuz bir etkisi olduğu düĢünülmektedir (Yılmaz 2003). 35 Literatürde, OK‟nin çiftlerin cinsel yaĢamını olumlu etkilediği, cinsel iliĢkiyi kesintiye uğratmaması ve gebelik korkusunu azaltması nedeniyle cinsel iliĢki sıklığını ve cinsel isteği arttırdığı vurgulanmaktadır (Guida, Sardo, Bramante and Sparice 2005, Cinsel Sağlık/Üreme Sağlığı2006, ġahin, ġimĢek ve Seyisoğlu 2007). Oddens‟ın Almanya‟da 1999‟da kadınlar üzerinde yaptığı araĢtırmada (n=1466), AP yöntemlerinden memnuniyet ile fiziksel ve psikolojik yan etkileri değerlendirilmiĢtir. OK‟nin cinsel yaĢama pozitif etkisi olduğu sonucuna ulaĢmıĢtır. ÇalıĢmada, OK‟nin memnuniyet oranının (% 68), cerrahi sterilizasyon memnuniyet oranından (% 92) sonra ikinci sırada yer aldığı saptanmıĢtır. Hong Kong‟daki 442 Çinli kadının kullandıkları kontrasepsiyon yöntemleri ve bunların cinsellik üzerine etkilerinin araĢtırıldığı çalıĢmada; Derogatis Sexual Fonksiyon Envanteri (DSFI-Çin versiyonu) kullanılmıĢtır. Seksüel memnuniyet ve seksüel uyarım, kadın sterilizasyonundan sonra OK kullanan kadınlarda anlamlı derecede yüksek bulunmuĢtur (Raymond et al 2004). Sanders, Graham, Bass ve Bancroft‟un (2001), Raymond ve arkadaĢlarının (2004) ve Yanıkkerem ve arkadaĢlarının (2006) yaptığı çalıĢmalarda ise, OK‟nin cinsel yaĢamı olumsuz etkilediği belirtilmektedir. OK‟nin cinsel yaĢam üzerine olumsuz etkileri iki Ģekilde ortaya çıkabilmektedir. Birincisi, kadınların duygusal hassasiyetlerini artırarak kendilerini duygusal anlamda kötü hissetmelerine neden olabilmektedir. Diğeri ise, cinsel ilgi ve vajinal kayganlığı azaltabilmektedir (Sanders et al 2001). Enjekte edilen kontraseptifler: Uzun etkili hormon preparatı içeren kontraseptif yöntemlerdir. En yaygın kullanılan, enjekte edilen kontraseptifler progestin içerirler. Ovulasyonun baskılanması, servikal mukusun kalınlaĢması ve endometriyumun inaktif hale gelmesiyle gebelik oluĢumunu engeller. Kombine enjekte edilen kontraseptifler gebelikten korumada çok etkilidir. BaĢarısızlık hızı yaklaĢık % 0,1-,0,2 arasındadır. Emzirenler, ileri yaĢtaki kadınlar tarafından kullanılabilir, cinsel iliĢki sürecinden bağımsızdır, pelvik enfeksiyon ve over kanserine karĢı koruyucu etkisi vardır, orak hücreli anemisi olanlar da kullanabilir, ektopik gebelikleri ve demir eksikliği anemisini önler. Ancak adet düzensizliğine 36 neden olabilir, yöntem bırakıldığında fertilitenin dönmesi bir süre gecikebilir, kilo artıĢına neden olabilir (Akyıldız 2002, TaĢkın 2003,Akın 2008). Literatürde enjekte edilen kontraseptiflerin cinsel yaĢama etkisi ile ilgili bir çalıĢmaya rastlanmamıĢtır. Rahim içi araçlar: Rahim içine yerleĢtirilen, genellikle bakır ya da hormon içeren, küçük plastik bir cisimdir. Richter tarafından 1909‟da tanımlanan ilk RĠA, ipekböceği bağırsağından yapılmıĢ, halka Ģeklinde bir araçtı. O zamandan itibaren halka, lup, spiral, T ve 7 Ģekillerinde çeĢitli RĠA‟lar geliĢtirilmiĢtir. Araçların yapımında ise, plastik, bakır ve gümüĢ dahil değiĢik maddeler kullanılmıĢtır (Bourgeois, Mullin and Daniel 2002, TaĢkın 2003, Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi2005, Alexander, Prato, Janke, Migues and Pearson 2006). RĠA‟nın koruyuculuk oranı bir yılda % 99,3- 99,7 arasında değiĢmektedir (Bourgeois et al 2002). Günümüzde dünya çapında kullanılan RĠA tipleri Ģunlardır: • Ġnert(katkısız) RĠA: Polietilen (Lipes Loop) veya paslanmaz çelikten (Çin‟de kullanılan ring‟ler) yapılmıĢ araçlar. • Bakırlı RĠA: Cu T-380 A, Cu T 200 C, Multiload (ML Cu 250 ve 375) ve Nova T gibi bakırlı araçlar. • Hormonlu RĠA: Gövde kısmında progesteron içeren Progestasert ile levonorgestrel (LNg 20) içeren Levo Nova ve Mirena. Günümüzde Cu-T 380 A pek çok ülkede ve ülkemizde en yaygın olarak kullanılan RĠA türüdür (Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi2005, Dilbaz 2005). Üst genital kanala spermin migrasyonunu önleyerek, ovumun transportunu ve fertilizasyonu inhibe ederek gebeliği önlerler. Progestin içeren RĠA‟lar ayrıca servikal mukusu kalınlaĢtırarak spermlerin uterusa geçmesine engel olur (Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi2005, Dilbaz 2005). Gebelikleri arasında uzun süre isteyenler veya artık çocuk istemeyenler, hormonal kontraseptifler için uygun olmayanlar, emzirenler, koitustan bağımsız yöntem isteyenler için uygundur (Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi 2005, Dilbaz 2005). 37 Menstrüel kanamanın miktar ve süresinde artıĢ olması ile menstrüel düzenin bozulması en sık görülen yan etkileridir (Ana Sağlığı ve Aile Planlaması 1992, Akyıldız 2002, Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi2005,Akın 2008). RİA’nın cinsel yaşama etkisi: RĠA‟ nın en olumlu yönlerinden biri, cinsel iliĢkiyi kesintiye uğratmaması, cinsel iliĢkiden bağımsız olmasıdır. Eryılmaz ve arkadaĢlarının çalıĢmasında, RĠA kullanan kadınlarda ve eĢlerinde cinsel yaĢamlarının diğer yöntemlere göre olumlu etkilendiği belirtilmiĢtir (Eryılmaz 1999). Çelik, Yıldırım, Gerçek, Arkalı ve Nur‟ un RĠA taktıran kadınların RĠA‟yı bırakma nedenlerini ve RĠA kullanımı sırasındaki Ģikayetlerini araĢtırdıkları çalıĢmada (2005), kadınların % 42,8‟inin aĢırı kanama, bel ve kasık ağrısı çektiği, % 41,1‟inin ise cinsel iliĢkide sorun yaĢadığı belirlenmiĢtir. Balcı, Öztürk, Gün ve Öztürk Kayseri‟de yaptığı araĢtırmada (2005) kadınların yaklaĢık 1/3‟ünün kullandıkları yöntemle ilgili bir Ģikayeti olduğunu ve bu oranın RĠA kullananlarda daha yüksek olduğunu (adet kanamalarında düzensizlik, ara kanama, ağrılı adet) belirtmiĢtir. Ayrıca, Dilbaz çalıĢmasında (2005), RĠA‟nın ipliklerinin çok kısa bırakılması durumunda, erkeklerde cinsel iliĢki sırasında irritasyona neden olabileceğini belirtmiĢtir. RĠA‟nın olumlu ve olumsuz etkilerinin yanısıra cinsel yaĢama herhangi bir etkisi olmadığını belirten çalıĢmalara da rastlanmaktadır. Raymond ve arkadaĢlarının (2004) yaptığı araĢtırmada, RĠA‟nın yaĢam kalitesi ve cinsel fonksiyonlar üzerine anlamlı bir etkisi olmadığı belirlenmiĢtir. Yılmaz‟ın kullanılan yöntemlerin kadınların cinsel fonksiyonu üzerine yaptığı araĢtırmada, hormonal kontraseptifler dıĢında diğer yöntemlerin cinsel fonksiyonu çok fazla etkilemediği sonucuna ulaĢmıĢtır (Yılmaz 2003). Post koital kontrasepsiyon: 1997‟de ilaç ve gıda idaresi yüksek dozda standart doğum kontrol ilacının postkoital kontrasepsiyon amaçlı kullanılması yaklaĢımını tavsiye etmiĢtir. Kondom yırtılması, RĠA‟nın düĢmesi, hap alınmasının unutulması ya da tecavüz gibi acil kontrasepsiyona ihtiyaç duyulan durumlarda post 38 koital kontrasepsiyona baĢvurulur. Kontraseptif amaçlı sürekli kullanılmamalıdır (TaĢkın 2003). Bu amaçla yapılan 3 tip uygulama vardır: • Post koital haplar;korunmasız koitusu izleyen ilk 72 saat içerisinde halen sık kullanılan KOK‟lardan ethinyl estradiol 50 mcg ve norgestrol 1 mg içeren 2 hap alınır. 12 saat sonra aynı doz tekrarlanır. Bu yöntem „Yuzpe‟ rejimi olarak bilinmektedir ve günümüzde en sık kullanılan post koital uygulamadır. • RU-486;Antiprogesteron ajan olan RU-486‟da post koital kontrasepsiyon amaçla kullanılabilir. • Post koital RİA;korumasız koitusun olduğu bir siklusta ovulasyonu izleyen 5-7 gün içerisinde, RĠA uygulaması gebeliği önlemede çok etkilidir. Post koital uygulanan gerek hormon, gerekse RĠA, fertilizasyonu etkileyebilir veya endometriyumu implantasyona uygunsuz hale getirerek gebeliği önlerler (TaĢkın 2003,Akın 2008). Deri altı implantları: Ġlgili çalıĢmalar 1960‟lardan beri sürmektedir. Yapılan çalıĢmalar sonucu en yaygın kullanılan implant Norplant‟tır. Norplant, 5 yıl süreyle korunma sağlayan etkili, uzun süreli ve geri dönüĢlü bir kontraseptiftir. BeĢ yıllık bir sürede yıllık ortalama gebelik hızı %1 „den azdır. Sentetik hormon içeren 6 ince ve esnek kapsülden oluĢan bir kontraseptiftir. Küçük bir cerrahi giriĢimle, üst kolun iç kısmına, derinin hemen altına yerleĢtirilir (Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi2005). Ayrıca tek kapsül içeren implantlarda vardır ve koruyuculuğu 3 yıl sürmektedir. Ġmplantların uygulanması norplantlarla aynıdır (Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi2005). Ġmplantlar sadece progestin içermektedir. Progestin ovülasyonu baskılayarak ve servikal mukusu, sperm geçiĢini engelleyecek biçimde kalınlaĢtırıp azaltarak gebeliği önler (Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi2005). Gebelikler arasında uzun süre isteyenler veya artık çocuk istemeyen ancak cerrahi sterilizasyon da istemeyenler, cinsel iliĢki zamanından bağımsız yöntem isteyenler, östrojen kullanma kontrendikasyonu olanlar, emzirenler, ileri yaĢtaki kadınlar kullanabilir (Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi2005). 39 Menstrüel siklus değiĢiklikleri, fonksiyonel over kisti, baĢ ağrısı, kilo değiĢiklikeri (artma ya da azalma), akne, saç dökülmesi, hirsutizm, ilk aylarda bulantı, baĢ dönmesi, memelerde duyarlılık, vajinal sekresyon artıĢ gibi yan etkiler görülebilir (Dirican 1998, Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi 2005, Akın 2008). Literatürde implantların cinsel yaĢama etkisi ile ilgili bir çalıĢmaya rastlanmamıĢtır. Vajinal halkalar(Ringler): Hormon içeren halkalardır. Bunlardan salınan hormon özelliği ve düzeyine bağlı olarak koruyuculuk sağlar. Olumlu yönü kullanıcı kontrolünde olmasıdır (Akın 2008). Vajinal halkanın cinsel yaşama etkisi: Guida ve arkadaĢlarının (2005) hormonal vajinal halka ve oral kontraseptif kullanan 149 kadın ile yapmıĢ oldukları bir çalıĢmada hormonal vaginal halka kullanan kadınların cinsel ilgi ve cinsel fantezilerinde artıĢ olduğu saptanmıĢtır. Kondom: 18. yy.da hayvan barsağından yapılan ilk kondomlar, günümüzde kauçuktan yapılmaktadır. Cinsel iliĢki sırasında penise takılan bir kılıftır. Erkeğin sperminin vajinaya girmesini engeller. Kondom kullanımı, HIV enfeksiyonu dahil, CYBH‟nın insidansı arttıkça giderek yükselmektedir (TaĢkın 2003, Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi2005). Erken boĢalmanın önlenmesinde yardımcı olabilir. Ancak, bazı çiftlerde (özellikte erkekte) duyarlılığı azaltabilir, bazı erkeklerde ereksiyonu güçleĢtirir ve cinsel iliĢkiyi kesintiye uğratıyor olması doyumu azaltabilir (TaĢkın 2003, Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi2005). Hindistan‟da % 59, Jamaika‟da % 71 oranında kullanılan kondom, modern yöntemler arasında kullanılan en yaygın yöntemlerden biridir (Steiner et al 2006). Lete ve arkadaĢlarının Ġspanya‟da yaptığı çalıĢmada (2001), çiftlerin AP yöntemi olarak en fazla oranda kondomu (% 36.2) kullandıkları belirtilmiĢtir. Oddens‟ın yaptığı çalıĢmada (1999), OK‟den sonra en fazla oranda kullanılan kondomdan, çiftlerin genel olarak memnuniyet düzeylerinin (%30) , diğer yöntemlere göre daha az oranda olduğu belirtilmektedir (sterilizasyon %92, OK % 68, RĠA % 59). 40 Asan, AteĢci, Gündüz, GümüĢ ve Lekili‟ nin ürologlar arasında yaptığı araĢtırmada (2004), çiftlerin korunma yöntemi olarak OK‟den (% 23,3) sonra, kondomu (% 21) tercih ettikleri, ancak ürologların en fazla kondomu (% 22.8) önerdikleri ortaya çıkmıĢtır. Akın, Özaydın ve Aslan‟ ın evli erkekler üzerinde yaptığı çalıĢmada (2006), kondom kullanımı evlilik süresine bağlı olarak azaldığı, eğitim düzeyine bağlı olarak arttığı belirlenmiĢtir. Ancak Lete ve arkadaĢlarının yaptığı çalıĢmada (2001), bireylerin eğitim düzeyinin kondom kullanımını etkilemediği saptanmıĢtır. Kondomun cinsel yaşama etkisi:Kondomun, doğum kontrolüne erkeklerin katılımına sağlanması, hiçbir yan etkisinin olmaması, erken boĢalmanın önlenmesi, penisin etrafını sararak hafif turnike etkisi ile ereksiyonu kolaylaĢtırması, vagen kuruluğu olanlarda kayganlaĢtırıcı etkisinden yararlanılması gibi olumlu yönleri olduğu belirtilmektedir (Eryılmaz 1999, Berkiten ve Aslan 2001,Yılmaz 2003). Kondom kullanan erkeklerde, ereksiyon daha uzun sürebilir, bu durum kadının orgazma ulaĢmasını kolaylaĢtırmaktadır. Kondom, kadının partnerinin penisine dokunmasına fırsat vererek, çiftlere cinsel gereksinim ve arzuları için konuĢma fırsatı da verebilmektedir (Yılmaz 2003). Eryılmaz‟ın (1999) yaptığı çalıĢmada, cinselliklerinin olumlu etkilendiğini belirten kadınların oranının RĠA‟dan sonra en fazla kondom kullananlarda olduğu bildirilmiĢtir. Kondom bazı çiftlerde ( özellikle erkeklerde ) cinsel temas sırasında glans penisteki duyarlılığı azaltması, iliĢkide kesintiye neden olması ve bazen de ereksiyonu güçleĢtirmesi gibi sorunlarla cinsel doyumun azalmasına neden olabilmektedir (Hatcer et al 1997, Eryılmaz 1999, Berkiten ve Aslan 2001). Yanıkkerem ve arkadaĢlarının yaptığı çalıĢmada (2006), kondom kullanan erkeklerin yöntemden memnun olmaması nedeniyle yöntemi bıraktıkları belirlenmiĢtir. Aynı çalıĢmada kondom kullanan kadınlar vajinada kuruluk ve tahriĢe neden olduğu gerekçesiyle kondomun iyi bir yöntem olmadığını belirtmiĢlerdir. 41 Fisher ve Boroditsky‟in Kanada‟da yaptığı çalıĢmada (2000), oral kontraseptif kullanan kadınların % 70‟inin eĢleri yöntemden memnun iken, kondom kullanan kadınların sadece % 20‟sinin eĢleri kondomdan memnundur. Dündar, Kaynar ve PekĢen‟ in; Samsun ili merkez sağlık ocaklarında çalıĢan evli ebeler üzerinde yaptığı çalıĢmada (2005); bazı kadınların eĢlerinin kondom kullanımından Ģikayetçi oldukları belirtilmiĢtir. Yapılan bazı çalıĢmalarda, kondom kullanan erkeklerde cinsel istekte azalma, iliĢkiden zevk alamama, libidoda azalma Ģikayetlerinin olduğu belirtilmiĢtir (Finger 1998, Eryılmaz 1999, Berkiten ve Aslan 2001). Benzer Ģekilde, Finger‟in çalıĢmasında (1998), kondomun duyarlılığı azalttığı ve ereksiyonu güçleĢtirdiği belirtmiĢtir. Diyafram: Günümüzde dünyanın birçok ülkesinde yaygın olarak kullanılan bir bariyer yöntemdir. Diyafram, serviksi mekanik olarak kapatan kubbe biçiminde ince, kauçuktan yapılmıĢ kontraseptif yöntemdir. Daha etkili olması için kontraseptif kremlerle birlikte kullanılmalıdır. Diyafram kullanmak isteyenleri değerlendirmek için pelvik muayene yapılmalıdır. Ġncelemeler sonucunda diyafram kullanımını engelleyecek ya da güçleĢtirecek etkenler olup olmadığı belirlenmelidir. Diyafram, aynı zamanda serviksin üzerini kapattığı ve travmayı azalttığı için, serviks kanserini önleyebilir bir yöntemdir. Tekrarlayan üriner enfeksiyonlarda kullanılmaması önerilir (TaĢkın 2003, Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi2005). Literatürde diyaframın cinsel yaĢama etkisi ile ilgili bir çalıĢmaya rastlanmamıĢtır. Spermisidler: Vajinal spermisitler, spermlerin servikse ulaĢmadan etkisiz hale getirilmesi için vajina derinine yerleĢtirilen maddelerdir. Farklı formları vardır. Spermisit türleri; aerosol, krem, jel, macun, supozituvar, vajinal köpük tablet ve vajinal sünger gibi türleri vardır. Tek baĢında etkilidir fakat kondom yada diyafram ile birlikte kullanıldığında çok daha etkilidir. KayganlaĢtırıcı etkisi vardır. Emziren ve premenopozal kadınlarda vajinadaki kuruluğu giderir. Ancak bazı çiftlerde, 42 genital organlarda yanma ya da irritasyona neden olabilir (TaĢkın 2003, Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi2005, Akın 2008). Literatürde spermisidlerin cinsel yaĢama etkisi ile ilgili bir çalıĢmaya rastlanmamıĢtır. Kadında cerrahi sterilizasyon (Tüp ligasyonu): Tüp ligasyonu baĢka çocuk istemeyen ve doğurganlığını sona erdirmek isteyen çiftler için en güvenli yöntemlerden biridir. Tüp ligasyonunda her iki tüp mekanik yolla kapatılır, fertilizasyon engellenir. BaĢarısızlık oranı yalnızca 1/1000 kadardır (Erefe 1998, Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi2005, Akın 2008,). Literatürde seksüel memnuniyetle ilgili herhangi bir etkisi olmadığı belirtilmektedir. Erkekte cerrahi sterilizasyon (vazektomi): Erkekte vas deferenslerin kapatılması ile sperm geçiĢinin engelleyen bir yöntemdir. Bu yöntem cinsel iliĢki ve tatmininde bir değiĢiklik yapmayacağı gibi, vücudun diğer iĢlevlerini de etkilemez. BaĢarısızlık oranı 1/1000 kadardır. Vazektomide iĢlemden sonra ilk 20 ejakülasyonda spermler mevcuttur, bu nedenle bu süre zarfında ek bir yöntemle korunulması gerekir (Erefe 1998, Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi 2005, Akın 2008). Literatürde seksüel memnuniyetle ilgili herhangi bir etkisi olmadığı belirtilmektedir. Servikal mukus yöntemi: Servikal glandlardan gelen vajinal akıntıda, siklus boyunca belirgin değiĢmeler olur. Bu değiĢmeler izlenerek ovulasyonun ne zaman gerçekleĢtiği saptanabilir (Erefe 1998, Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi 2005, Akın 2008). Servikal palpasyon yöntemi: Ovulasyon döneminde serviks palpe edildiğinde, yumuĢak ve yüksektedir (Erefe 1998, Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi 2005, Akın 2008). 43 Bazal vücut ısısı yöntemi: Vücut ısısı ovulasyondan birkaç gün önce hafifçe düĢer, ovulasyondan sonra 0.2-0.5 derece yükselir ve 10-12 gün bu düzeyde seyreder. Bu ovulasyonun olduğunun belirtisidir. Ancak hastalık, stres, enfeksiyon, uykusuzluk gibi baĢka faktörlerde ısıyı yükseltebileceğinden yükselen ısının yorumunu doğru yapmak gerekir (Erefe 1998, Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi 2005, Akın 2008). Takvim (ritm) yöntemi: Menstrüel siklusun fertil ve infertil günlerini hesaplamak için 6 aylık bir gözlem süresi sonunda matematiksel formüllere dayanan bir yöntemdir. Ancak bunu kullanan kadınların adetleri çok muntazam olmalıdır. Adetleri düzenli olan kadının siklus gün sayısından 14 gün çıkarılıp ovulasyon günü bulunur. Bugünün 3 gün öncesi ve 3 gün sonrası tehlikeli gün olarak kabul edilir. Fertil periyodu doğru saptanabilirse baĢarılı kullanılabilir, aksi takdirde baĢarısızlık hızı yüksek olur (Erefe 1998, Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi 2005, Akın 2008). Laktasyonel amenore yöntemi: Emzirme doğumdan sonra ovulasyonu bir süre geciktirerek doğurganlık azaltmaktadır. Emzirmenin kontraseptif etkisi ilk 6 ay için oldukça yüksektir ama emzirme asla güvenilir bir kontraseptif yöntem gibi düĢünülmemelidir (Erefe 1998, Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi 2005, Akın 2008). Vajinal yıkama yöntemi: Koruma değeri hemen hemen hiç olmayan bir yöntemdir. Buna rağmen birçok kadın cinsel temasdan hemen sonra hazneyi yıkayarak korunduğunu zanneder (Erefe 1998, Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi 2005, Akın 2008). Geri çekme yöntemi: En eski yöntemlerden birisidir. Halk arasında “çekilme, dıĢarı boĢalma, erkeğin korunması, dikkatli olma” gibi baĢka isimlerle de adlandırılmaktadır (Yılmaz 2003). Cinsel iliĢki sırasında erkeğin cinsel organını, ejakülatın gelmesinden önce vajinadan çıkararak menisini vajina dıĢına boĢaltmasına dayanan bir yöntemdir (TaĢkın 2003). 44 Ülkemizde en fazla oranda (%26,2) kullanılan geleneksel AP yöntemi olan GÇ yönteminin, çiftler tarafından tercih edilmesinin nedenleri, güvenilir bulunması, gebelik istendiğinde yöntemin kolay bırakılabilmesi, hormon içermemesi ve yan etkisinin olmamasıdır (Sanders et al 2001, Myntti et al 2002, Güngör ve ark 2006,Yanıkkerem ve ark 2006). Ancak, yöntemin ejakülasyondan önce prostatta ve üretrada bulunan bir miktar seminal mayinin vajene kaçabilmesi, kiĢilerin otokontrolünün koitusa ara vermek için her zaman yeterli olmayabilmesi, sürekli kullanıldığında cinsel doyumsuzluk ve psikolojik gerginliğe yol açabilme gibi dezavantajları bulunmaktadır (TaĢkın 2003). Yöntem doğru uygulandığında, gebelik oranı yılda % 9-15 (42) ve % 27, çok dikkatli kullanımda ise gebelik oranı yılda % 4 olarak belirtilmektedir (Berek 2007). Aytekin ve arkadaĢlarının yaptığı çalıĢmada (2001), araĢtırmaya katılan 1910 kadına kendileri ve eĢlerinin geri çekme yönteminden memnuniyetleri sorulduğunda, sadece % 10‟ununda her ikisinin de memnun olduğu, kadınların % 75‟inin, erkeklerin ise % 68‟inin bu yöntemden memnun oldukları belirtilmiĢtir. Yanıkkerem ve arkadaĢlarının Manisa‟da yaptığı çalıĢmaya göre (2006), geri çekme yönteminden kadınların % 84,4‟ü memnunken, erkeklerde bu oran % 69,9‟dur. Kadınların % 65‟inin bu yöntemi kullanırken gebe kalmaktan korktuğu ve % 51‟nin istenmeyen gebelikle karĢılaĢtığı ifade edilmiĢtir. Geri çekme yönteminin cinsel yaşama etkisi:GÇ yönteminin baĢarısı, kiĢisel etmenlere bağlıdır ve erkeğin sorumluluğunu yansıtır. Özellikle adölesanlarda ejakülasyon üzerine kontrolun zor olduğu, erken boĢalma eğilimi olanlarda da yöntemin uygun olmadığı belirtilmektedir (Demir 2005). GÇ yöntemi, aile planlaması açısıdan belli bir değer taĢısa da, cinsel iliĢkiye yönelik önemli olumsuzluklar içermektedir. GÇ‟nin tıbbi yan etkileri bulunmamakla birlikte, cinsel iliĢkinin plato fazında yarıda kesilmesi, eĢlerin cinsel doyumlarını azaltabilir. Bu yöntem, kadının çoğunlukla cinsel coĢkunun doruk noktasında, 45 orgazm olamamasına neden olabilmektedir (Bobak 1997, Everett 1998, Yılmaz 2003, Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi2005). Yapılan bazı çalıĢmalarda GÇ yönteminin cinsel yaĢama iliĢkin olumsuz etkilerinden bahsedilmiĢtir. Yanıkkerem ve arkadaĢlarının çalıĢmasında (2006), GÇ yöntemini kullanan kadınların dörtte biri, cinsel yaĢamlarını olumsuz etkilediğini belirtmiĢtir. Aynı Ģekilde, Eryılmaz (1999) ile Berkiten ve Aslan‟ ın (2001) yaptığı çalıĢmalarda da, GÇ yöntemi kullananlarda cinsel açıdan tatmin olamama bildirilmiĢtir. 4.3.2.Cinsel Sağlığın Korunmasında ve AP Yöntemlerinin Cinsel YaĢama Etkisine Yönelik DanıĢmanlık Hizmetlerinde Sağlık Ekibi Ġçerisinde HemĢirenin Rolü ve Önemi Ülkemizde AP hizmetlerinin yaygınlaĢtırılması için hekim olmayan sağlık personelinden uygulamalarda yararlanmak amaçlanmıĢ ve buna yönelik olarak ilk çalıĢma 1975 yılında DSÖ iĢbirliği ile Ankara Çubuk Eğitim merkezinde, Hacettepe Halk Sağlığı Anabilim Dalı tarafından baĢlatılmıĢtır (Oltuluoğlu 2008). 1983 tarih ve 2827 sayılı nüfus planlaması kanununa göre; eğitilen ve yeterlilik belgesi verilen halk sağlığı hemĢiresine ve ebelere gebeliği önleyici yöntem kullanma çalıĢmalarını, yetkili hekimin denetim ve gözetimi altında resmi kurum ve kuruluĢlarda yürütme yetkisini vermiĢ olup bu kanun kapsamınca hemĢire ve ebelerin görev, yetki ve sorumlulukları Ģöyle belirtilmiĢtir: • OK kullanacaklarda uygun vakayı seçmek, kullananları yan etkileri açısından izlemek, • Pelvik muayene yapmak, normal vakalarda rahim içi araç uygulamak, • RĠA kullananların belli aralıklarla kontrolünü yapmak, • Pelvik muayene ve izlemlerde patolojik vakaları yetkili hekime göndermek, • Kondom dağıtmak, kondom ve spermisitlerin doğru kullanılması için toplumu eğitmek, • Topluma nüfus planlaması eğitimi yapmak ve geleneksel metodlar hakkında bilgi vermek, 46 • ÇalıĢtığı kurumda gerekli araç-gereç ve tıbbi malzemeyi kullanıma hazır bulundurmak, • Yürüttüğü AP hizmetleri ile ilgili bilgileri toplamak, kaydetmek ve zamanında yetkililere ulaĢtırmaktır (Sergek 2005,Oltuluoğlu 2008). Halk sağlığı hemĢiresinin (ebe ve hemĢire) bu alandaki en önemli görevi danıĢmanlık, eğitim, rehberlik ve motivasyondur. AP hizmetleri ve yöntem seçimini etkileyen en önemli faktör yeterli danıĢmanlık hizmeti almaktır. Aktif AP danıĢmanlığı üreme sağlığı hizmetlerinin kalitesini ve modern AP hizmetlerinin kullanımını artırmaktadır. DanıĢmanlık AP yöntem seçimini etkilediği kadar yöntemlerin kabul edilebilirliğini, devamlılığı sağlamada ve memnuniyet artırmada en önemli etkendir (Turan 2005, Saygılı 2007, CoĢkun 2007,Oltuluoğlu 2008). AP danıĢmanlığı, doğrudan ve dolaylı olarak, cinsellik ile yakından ilgilidir ve bu yüzden cinsel danıĢmanlığı da kapsar. Cinsel danıĢmanlığın temelini cinsel eğitim oluĢturur. Bireyi cinsel yaĢamında doyumlu kılmak, kendine ve topluma karĢı sorumluluk duygusu taĢıyan olumlu cinsel davranıĢlar geliĢtirmek, cinsel yetersizlik ve hastalıkların oluĢmasını önlemek amacıyla bireye, aileye ve topluma cinsel eğitim yapılır. Cinsel eğitim, bireylerin yanlıĢ inanıĢ ve görüĢlerden arınmasını sağlar ve bilgi eksikliğinden kaynaklanan cinsel sorunlara engel olur. Sağlık elemanlarının cinsel eğitim/danıĢmanlık rollerini yerine getirebilmeleri için, konuya iliĢkin yeterli bilgi düzeyine sahip olmaya ek olarak, cinsellikle ilgili toplumsal normları, sağlıklı cinsel yaĢam biçimini, toplumda sık görülen cinsel fonksiyon bozukluklarını ve terapötik yaklaĢımları bilmeleri ve ayrıca, bu hizmeti yerine getirirken kendi değer sisteminin, cinsel eğilimlerinin, cinsel davranıĢ hakkındaki inançlarının farkında olmaları son derece önemlidir. AP danıĢmanlığı yapan hemĢire, AP için baĢvuran bireye, uygun hizmeti sunabilmek için bireyin, cinsel geçmiĢi, iliĢkileri, deneyimleri, davranıĢları ile ilgili cinsel iĢlevlere iliĢkin öykü alarak hem AP hizmeti için, hem de koruyucu sağlık hizmeti verme fırsatını değerlendirmiĢ olur. Böylece bireyin genel sağlık düzeyine ve kiĢisel mutluluğuna katkıda bulunmuĢ olur (Hatcer and Kowal 1990). Sağlık ekibi üyelerine yönelik, hastaların cinsel sorunları ve yakınmalarında kullanılmak üzere, 1974 yılında Annon bir model geliĢtimiĢtir. Bu model, her bir 47 müdahale seviyesini tanımlayan kelimelerin baĢ harflerinin bir araya gelmesiyle oluĢmakta ve PLISSIT ( Permission giving, Limited Information giving, Specific Suggestions, Intensive Theraphy) model olarak adlandırılmaktadır. Model, dört aĢamadan oluĢmaktadır. Bu aĢamalar; izin verme, sınırlı bilgi, özel öneriler ve yoğun tedaviyi içermektedir. Cinsel sağlık danıĢmanlığında hemĢirelerin PLISSIT modelini kullanması önerilmektedir (Demircan 2003, Yangın 2004, Berek 2007). Sonuç olarak, ülkemizde en fazla oranda kullanılan geleneksel bir AP yöntemi olan GÇ yönteminin eĢlerin (kadın-erkek) cinsel yaĢamına etkisini belirlemek amacıyla yapılan bu çalıĢma ile, hemĢirenin vereceği AP ve cinsel sağlık danıĢmanlık hizmetlerinin kalitesini yükseltmek, böylelikle aile sağlığına katkıda bulunmak amaçlanmaktadır. 48 5. GEREÇ VE YÖNTEM 5.1. AraĢtırmanın Tipi Bu araĢtırma kesitsel ve tanımlayıcı pilot bir çalıĢma olarak planlanıp gerçekleĢtirilmiĢtir. 5.2. AraĢtırmanın Yeri ve Zamanı Bu çalıĢma Afyonkarahisar il merkezinde 5 no‟lusağlık ocağına bağlı bulunan bölgedeki Osmangazi Mahallesinde Aralık 2010- Haziran 2011 tarihleri arasında yapılmıĢtır. ÇalıĢmanın yapıldığı süreçte 5 no‟lu Sağlık Ocağı 1 köy, 5 mahalleye hizmet vermekteydi. Sağlık Ocağında 7 ebe, 3 hemĢire, 4 hekim ve 1 sağlık memuru görev yapmaktaydı. ġu an itibariyle sağlık ocağı, 5no‟lu Aile Sağlığı Merkezi olarak 4 hekim, 4 ebe ve 1 personel ile aile hekimliği hizmeti vermektedir. Ebe ve hemĢireler 15-49 yaĢ kadın, gebe ve bebek izlemleri, aĢı ve diğer enjeksiyon uygulamaları, gebelik testi ve biyokimya gibi tetkikler için kan alımı, RĠA, Mesigyna uygulamaları, hap, kondom dağıtımı gibi AP hizmetlerini yürütmektedir. ÇalıĢmanın yürütüldüğü Osmangazi mahallesinde yaĢayan ailelerin çoğunluğunun da sosyo-ekonomik ve kültürel düzeylerinin genelde düĢük olduğu görülmüĢtür. 5.3. AraĢtırmanın Evreni ve Örneklemi AraĢtırmanın yapıldığı Afyonkarahisar il merkezinde toplam 12 sağlık ocağı bulunmaktadır. AraĢtırma için önce Ġl Sağlık Müdürlüğü verilerine baĢvurulmuĢtur. Ġl merkezinde bulunan sağlık ocaklarının 15-49 yaĢ Kadın Bildirim Formlarına göre Ocak-Haziran 2010 tarihleri arasındaki verileri incelenmiĢtir. 49 Tablo 5.3.1. Afyonkarahisar il merkezi sağlık ocakları Ocak-Haziran 2010 tarihli 1549 yaĢ kadın bildirim formlarına göre elde edilen sonuçlar Sağlık Ocağı No 15-49 yaĢ kadın sayısı Etkisiz yöntem kullananlar n (%) 1 3089 812 (26.3) 2 6586 1673 (25.4) 3 6518 994 (15.3) 4 4167 1298 (31.1) 5 3109 1132 (36.4) 6 2840 515 (18.1) 7 5419 1801 (33.2) 8 4539 1297 (28.5) 9 3258 923 (28.3) 10 2373 558 (23.5) 11 2744 733 (26.7) 12 2725 628 (23.0) TOPLAM 47367 12364 (26.1) Bu verilerde 15-49 yaĢ grubundaki kadın sayısı ve etkin olmayan yöntem kullanımı sayı ve oranı tespit edilmiĢtir. Bu verilere göre etkin olmayan yöntem kullanımının en yüksek 5 no‟lusağlık ocağına bağlı bulunan bölgede olduğu belirlenmiĢtir (Tablo 5.3.1). AraĢtırma için 5 no‟lu sağlık ocağının hizmet alanı içerisinde olan mahallelerdeki 15-49 yaĢ grubu kadınların Ocak-Haziran 2010 dönemi kullandıkları yöntemlerin verileri detaylı olarak alınmıĢtır. 50 Tablo 5.3.2. 5 no„ lu sağlık ocağının hizmet alanı içerisindeki mahallelerde 15-49 HAP KONDOM ENJEKSĠYON RĠA DERĠ ALTI ĠMPLANT TÜP LĠG. VAZEKTOMĠ DĠĞER ETKĠLĠ YÖNTEM ETKĠSĠZ YÖNTEM KULLANAN YÖNTEM KULLANMAYAN yaĢ kadın bildirim formlarına göre kadın sayısı ve kullandıkları yöntemler Osmangazi mah 1321 50 121 6 121 0 38 0 0 522 385 Ertuğrul gazi mah. 174 1 11 1 16 0 6 0 0 58 76 YeĢilyurt mah. 456 8 63 3 43 1 23 0 0 134 155 KarĢıyaka mah. 1101 15 54 7 141 0 90 0 0 404 320 Battalgazi mah. 57 0 2 0 3 0 5 0 0 14 32 3109 74 251 17 324 1 162 0 1 1132 968 MAHALLE TOPLAM 15-49 YaĢ Kadın sayısı 5 no‟lusağlık ocağının Osmangazi mahallesinde en fazla etkin olmayan yöntem ki bunların içerisinde büyük çoğunluğunun GÇ yöntemini kullandıkları belirlendi (Tablo 5.3.2). Bu veriler doğrultusunda etkin olmayan yöntem kullanım oranının en yüksek olduğu Osmangazi Mahallesinde çalıĢmanın yapılmasına karar verilmiĢtir. Osmangazi mahallesi 15-49 yaĢ kadın bildirim formlarının Eylül 2010 tarihindeki son kayıtları da incelenmiĢ ve son kayıtlar doğrultusunda GÇ yöntemini kullanan kadın sayısının 436 olduğu tespit edilmiĢtir. Bu kadınların adres ve kayıtlı olanların telefon bilgileri kaydedilmiĢtir. Sonuç olarak araĢtırmanın evrenini Osmangazi mahallesinde ikamet eden 1549 yaĢ grubunda ve GÇ yöntemi ile gebelikten korunan 436 kadın ile bu kadınların eĢleri oluĢturmuĢtur. 51 Örneklem Örneklem Büyüklüğü: Evrendeki birey sayısı bilinen formule göre hesaplama yapılmıĢtır. Ġncelenen olayın görülüĢ sıklığı olarak TNSA 2008 verilerine göre geri çekme yöntemi kullanım oranı (% 26.2) alınmıĢtır. Evrendeki birey sayısı biliniyorsa örneklem hesaplama yöntemi: n= Nt²pq d²(N-1)+t²pq Bizim verilerimiz: N= 436 t= 1.96 (α=0.05„ de ∞ serbestlik derecesinde teorik t değeri) p= 0.26 q= 0.74 d= 0.05 dir. Buna göre; n= 436 x 1.96² x 0.26 x 0.74 0.05² x (436-1) + 1.96² x 0.26 x 0.74 n= 176 olarak bulunmaktadır. Sonuç olarak; %95 güven aralığına (alfa=0.05) ve 0.05‟lik sapmaya göre bulunan minimum örneklem büyüklüğüne (176 çifte) ulaĢılması hedeflenmiĢtir. Örneklem Kriterleri 15-49 yaĢ arasında ve düzenli cinsel partneri olan, GÇ yöntemi ile gebelikten korunan, Gebe ya da menapozda olmayan, Doğum sonu dönemde ise en az son 4 haftadır aktif cinsel yaĢamı baĢlamıĢ olan, CD‟ye neden olabilecek özellikleri taĢımayan, ÇalıĢmaya katılmaya gönüllü olan ve onam alınan kadınlarve eĢleri örnekleme alınmıĢtır. 52 Örnekleme Almama Kriterleri CD‟ye neden olabilecek özellikler açısından anamnezinde aĢağıdaki özelliklere sahip olanlar çalıĢma kapsamına alınmamıĢtır. Bunlar: Kadınlarda; • Kanser, diabet, hipertansiyon, hiperkolesterolemi, kalp hastalığı, ateroskleroz, kronik pulmoner ve hepatik hastalıklar, kronik böbrek yetmezliği gibi kronik hastalıklar, • Hipotalamik/pitüiter aksın disfonksiyonu, • Overlere ait yetmezlikler, • Pelvik travma ve cerrahi (histerektomi, ooferektomi, ostomi), • Mastektomi, • Santral ve periferik sinir sisteminde hasar yapan hastalık ve yaralanmalar (omurilik yaralanması, epilepsi, multiple skleroz, serebrovasküler hastalık, Alzheimer ve Parkinson hastalığı, sinir sistemi enfeksiyonları), • Depresyon ve diğer ruhsal bozuklukları olanlar ile, • Antihipertansif, diüretik, lipid düsürücü ajan, H2 reseptör antagonisti, antihistaminik, antikolinerjik, kemoterapik ajan, antikonvülsan, antidepresan, antipsikotik, narkotik, sedatif, antiandrojen, antiöstrojen ve OK kullananlar. Erkeklerde; • Kanser, diabet, ateroskleroz, hipertansiyon, kalp hastalığı, hiperkolesterolemi, kronik pulmoner ve hepatik hastalıklar, kronik böbrek yetmezliği, cushing sendromu, adrenal yetmezlik, Peyroni hastalığı, fimozis gibi hastalıkları olanlar, • Hipofizer/hipotalamik hastalık ve tümörler, • Hipogonadizm, • Hiperprolaktinemi, • Pelvik travma ve cerrahi (mesane, prostat, kalın bağırsağa yönelik cerrahi girişimler), • Santral ve periferik sinir sisteminde hasar yapan hastalık ve yaralanmalar (omurilik yaralanmaları, serebrovasküler hastalık, multiple skleroz), • Depresyon ve diğer ruhsal bozukluklar ile, 53 • Antihipertansif, diüretik, lipid düsürücü ajan, H2 reseptör antagonisti, antihistaminik, antikolinerjik, kemoterapik ajan, antikonvülsan, antidepresan, antipsikotik, narkotik, sedatif, prolaktini yükselten ilaç, testosteronu azaltan ilaç kullananlar vb. örnekleme alınmamıĢtır. 5.4. Veri Toplama Araçları 5.4.1.Anket formu (Ek 9.1): Sosyodemografik-kültürel (14), obstetrik (9) ve jinekolojik özellikleri (11) içeren toplam 34 sorudan oluĢan formdur. Kadınlar ve erkeklerde aynı form kullanılmıĢtır. Sosyodemografik-kültürel özellikler bölümünde bireylerin cinsellik ve AP yöntemleri ile ilgili bilgi alma durumları özellikle sorgulanmıĢtır. Obstetrik (gebelik, doğum, düĢük, kürtaj, yaĢayan çocuk sayısı, emzirme durumu, son çocuğun doğum Ģekli ve yaĢı) ve jinekolojik (vajinal akıntı durumu, adet düzeni) özellikler bölümündeki bazı sorular sadece kadın görüĢmecilere sorulmuĢtur. Jinekolojik bölümde çiftlerin GÇ yöntemini seçme nedenleri, geçmiĢte kullandıkları baĢka AP yöntemleri ile ilgili bilgiler, daha önce kullanmıĢ oldukları yöntemle GÇ yöntemini cinsel doyum, cinsel istek, cinsel iliĢki ve sıklık yönünden karĢılaĢtıran sorular bulunmaktadır. Son kısımda ise GÇ yöntemini kullanırken gebelik kaygısı yaĢama, memnuniyet ve güvenme düzeylerini 1-10 puan aralığında belirtmeleri istenmiĢtir. 5.4.2.Kadın cinsel fonksiyon indeksi (FSFI) (Ek 9.2): FSFI 19 maddeden oluĢan kadınlarda cinsel fonksiyon bozukluğunu değerlendiren likert tipi bir ölçektir. FSFI Rosen ve ark. (2000) tarafından geliĢtirilmiĢ, ülkemizde Aygin ve Aslan (2005) tarafından Türkçe‟ye uyarlanmıĢ ve geçerlilik-güvenilirlik analizi yapılmıĢtır. 54 Tablo 5.4.2.1. FSFI skorlama bilgileri FSFI Alt Boyutları Ġstek Soru numaraları 1, 2 Puan aralıkları 1-5 Faktör yükleri 0,6 Alınabilecek puan Minimum Maksimum 1,2 6 Uyarılma 3, 4, 5, 6 0-5 0,3 0 6 Lubrikasyon 7, 8, 9, 10 0-5 0,3 0 6 Orgazm 11, 12, 13 0-5 0,4 0 6 Doyum 14, 15, 16 1-5 0,4 1,2 6 Ağrı 17, 18, 19 0-5 0,4 0 6 Toplam 2,4 36 Ölçekteki her bir soru ile kadının son 4 haftadaki cinsel fonksiyon durumu sorgulanmaktadır. Bu form ile cinsel fonksiyonun; istek, uyarılma, lubrikasyon, orgazm, doyum ve ağrı alanları araĢtırılmaktadır. Ölçekte 3-13 ve 17-19. sorular 6‟lı (0-5 puan arası) likert tipi, diğer sorular 5‟li (1-5 puan arası) likert tipi puanlamaya sahiptir. Alt boyutlardan alınan puanların faktör yükleri ile çarpımı sonucu ölçek puanı elde edilir. Ölçekten alınabilecek en yüksek puan 36.0, en düĢük puan ise 2,4‟tür (Tablo 5.4.2.1). Sorgulama formunun güvenilirliğini saptamak amacıyla soruların birbirleri ile uyumlu olup olmadığı Cronbach‟s alfa katsayısı ile hesaplanır. Ġstatistiksel olarak Cronbach‟s alfa katsayısının 0.70 ve daha yüksek değerde olması, soruların birbiri arasında uyumlu olduğunu göstermektedir (Bland and Altman 1997). Rosen ve ark. nın (2000) geçerlik güvenirlik çalıĢmasında cronbach alfa katsayısını 0.82 bulunmuĢtur. Bizim çalıĢmamızda ölçek cronbach alpha değeri 0.96; alt grupların cronbach alpha değerleri ise 0.78 ile 0.96 arasında bulunmuĢtur (istek: 0.78, uyarılma: 0.94, lubrikasyon: 0.96, orgazm: 0.93, doyum: 0.91, ağrı: 0.88). Ölçeğin totali için cut off değeri 26.5‟tir; puanı ≤26.5 olanlarda cinsel disfonksiyon olduğu kabul edilir. Bizim çalıĢmamızda da cinsel disfonksiyon varlığını saptamada ölçeğin cut-off değeri (≤ 26.5) esas alınmıĢtır. 55 5.4.3.Uluslararası erektil fonksiyon değerlendirme formu (IIEF) (Ek 9.3): 1997 yılında Raymond Rosen ve ark. tarafından oluĢturulmuĢtur. Türk Androloji Derneği tarafından Ereksiyon ĠĢlevi Uluslararası Değerlendirme Formu (EIUD) adıyla TürkçeleĢtirmiĢ ve geçerlilik çalıĢmaları yapılmıĢtır. Tablo 5.4.3.1. IIEF skorlama bilgileri IIEF Alt Boyutları Sorular Puan 1-5, 15 1-30 Orgazmik fonksiyon 9, 10 0-10 Cinsel istek 11, 12 2-10 ĠliĢki tatmini 6, 7, 8 0-15 Genel tatmin 13, 14 2-10 1-15 5-75 Erektil fonksiyon TOPLAM 15 itemden oluĢan IIEF son 4 haftadaki erkek cinsel iĢlevinin 5 alanını değerlendirmektedir. Bunlar erektil fonksiyon, orgazmik fonksiyon, cinsel istek, cinsel iliĢki tatmini ve genel tatmindir. Formda 11, 12 ve 15. sorular 6‟lı (0-5 puan arası) likert tipi, diğer sorular 5‟li (1-5 puan arası) likert tipi puanlamaya sahiptir (Tablo 5.4.3.1). Erektil fonksiyon açısından kendi içinde 5 kategoride değerlendirilmektedir. Bunlar; ciddi erektil disfonksiyon (ED) skor (6-10), orta ED skor (11-16), orta-hafif ED skor (17-21), hafif ED skor (22-25), ED yok (26-30) Ģeklindedir. IIEF değerlendirmesi sonucunda alınabilecek puanlar 5-75 arasındadır. Cut-off değeri belirtilmemiĢtir. Rosen ve ark. tarafından yapılan çalıĢmada (1997) cronbach‟s alpha katsayısı total skala için 0,91, beĢ alt grup için ise 0,73‟ den daha yüksek bulunmuĢtur. Bizim çalıĢmamızda total cronbach alpha değeri 0.86, alt grupların cronbach alpha değeri ise 0.50 ile 0.87 arasında bulunmuĢtur (erektil fonksiyon: 0.86, iliĢki baĢarısı: 0.50, orgazm: 0.83, cinsel istek: 0.70, toplam değerlendirme: 0.87). 56 5.4.4.Prematur ejakülasyon profili (PEP)(Ek 9.4): Amerika BirleĢik Devletleri‟nde ve Avrupa‟da yapılanprematür ejakülasyon gözlemsel çalıĢmalarında kullanılmaküzere geliĢtirilmiĢtir. Ülkemizde 2009 yılında ġerefoğlu ve ark. tarafından Türkçe validasyon çalıĢması yapılmıĢtır. Kadın ve erkekpartnerler için 4 sorudan oluĢan iki ayrı formu bulunan PEP ejakülasyonkontrolü, cinsel iliĢki tatmini, erken boĢalmadandoğan rahatsızlık ve partner memnuniyetini sorgulamaktadır. Ġlk 2 soru çok zayıf/kötü, zayıf/kötü, orta, iyi, çok iyi, son 2 soru ise hiç, biraz, orta derecede, oldukça fazla, aĢırı derecede Ģeklinde değerlendirilmektedir. Her soru likert tarzı 1-5 arası puanlandığında alınabilecek total puan 4-20‟dir. 5.5. ÇalıĢmanın Etik Yönü ÇalıĢmanın ön projesi yapıldıktan sonra araĢtırmanın yapılması planlanan Afyonkarahisar Ġl Sağlık Müdürlüğü„ ne bağlı 5 no‟lu Sağlık Ocağı Osmangazi Mahallesinde çalıĢmanın yürütülebilmesi için Ġl Sağlık Müdürlüğü‟ nden gerekli izin alınmıĢtır (EK-9.5). Ardından Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü‟nden etik kurul onayı alınmıĢtır (EK-9.6). ÇalıĢmanın uygulaması aĢamasında; sağlık ocağından telefon ve adres bilgileri alınan 436 kiĢiden örneklem özellikleri taĢıyan ve çalıĢmaya katılmayı kabul eden çiftlerden sözel onam alınmıĢtır. Planlamada; çalıĢmaya katılmayı kabul edenlerden yazılı onam alınması planlanmıĢ ancak, çalıĢmaya katılmayı kabul eden bazı bireyler, kendilerine gerekli açıklama yapılmasına rağmen yaĢanmıĢ bazı kötü olaylar, televizyon, radyo ve gazete haberleri, çevreden duyduklarından dolayı güven problemi yaĢadıklarından imza atmak istememiĢlerdir. Daha fazla güvensizlik yaratma ve görüĢme isteğinden vazgeçme ihtimalini ortadan kaldırmak için imza konusunda ısrar edilmemiĢ, yazıyı okuyarak sözel olarak onaylayanlar çalıĢma kapsamına alınmıĢtır. 5.6. ÇalıĢmanın Uygulanması AraĢtırma verileri Aralık 2010- Haziran 2011 tarihleri arasında toplanmıĢtır. 5 no‟lu Sağlık Ocağına bağlı Osmangazi Mahallesinde ikamet eden ve sağlık ocağından telefon ve adres bilgileri alınan 436 kadına ve eĢlerine ulaĢmak için 57 mahalle muhtarlığından temin edilen bir kroki yardımıyla ev ziyaretleri gerçekleĢtirilmiĢtir. Bireylere öncelikle telefonla ulaĢılmaya çalıĢılmıĢ ve araĢtırmacının kendini tanıtması, çalıĢma hakkında kısaca bilgi vermesi, kullandıkları AP yöntemi, çiftin sağlık durumu ve randevu talebi dile getirilmiĢtir. Çiftlerin her ikisinin de evde olduğu bir zaman için randevu ayarlanmıĢtır. Ancak, telefon görüĢmesinde randevu verilen tarih ve saatte çiftlerin evde bulunamaması nedeniyle eĢlerin de evde olma ihtimali yüksek olan mesai saati sonrası (akĢam 17-19 saatleri arası) ve hafta sonları (saat 12-20 arası) belirlenen adreslere ev ziyareti yapılmıĢtır. BaĢlangıçta, bayan olan araĢtırmacının hem kadın hem erkek eĢle görüĢme yapması planlanmıĢtır. Fakat bazı erkek eĢler bayan araĢtırmacı ile görüĢmek istemeyince veya görüĢmeyi yarıda kesince örneklem kaybına sebep olmamak için araĢtırma hakkında eğitilmiĢ erkek sağlık personelinden destek alınmıĢtır. Sonuçta ev ziyaretleri, çiftlere güven vermesi, görüĢmeciyi eve kabul etme ve araĢtırmaya katılımı arttırma açısından erkek bir sağlık personeli refakatinde gerçekleĢtirilmiĢtir. Çift müsait ise o anda, değilse uygun oldukları baĢka bir zaman için randevu ayarlanarak görüĢme gerçekleĢtirilmiĢtir. Yüz yüze görüĢme yöntemi ile kendini tanıtma, çalıĢma hakkında bilgi vermenin katılımı daha mümkün kıldığı görülmüĢtür. Ancak, mahallenin sokak ve ev numaraları düzensiz olduğu için bazı adreslere ulaĢılmakta zorluk çekilmiĢtir. Mahalledeki evlerin çoğunun bahçeli ve müstakil olması ve bir çoğunda köpek beslenmesi. Çoğu sokakların toprak yol olması ve de araĢtırmanın kıĢ aylarında yapılması nedeniyle çamur, kar ve buz ile kaplı olması. Bazı sokaklarda sokak lambasının yokluğu vb. faktörler nedeniyle her gün ortalama 20 adres dolaĢılmasına rağmen çalıĢmaya katılmayı kabul eden 2-3 aile ile görüĢebilmiĢtir. Bir görüĢme süresi ortalama 30-45 dakikadır. Genel olarak erkeklerin görüĢmeleri kadınlardan daha kısa sürmüĢtür. AraĢtırmanın örneklem kriterlerine uygun ve de çalıĢmaya katılmaya gönüllü olan 54 çiftle bire bir görüĢme yapılarak veriler toplanmıĢtır.GörüĢmeler aynı anda, farklı ortamlarda yapılmıĢtır. Kadınlarla çoğunlukla evin yatak odası, mutfak gibi bölümlerinde görüĢülmüĢtür. Çiftlerle yüz yüze, rahat, sohbet havası ortamında görüĢmeler gerçekleĢtirilmiĢtir. Kadın ya da erkeğin yanında yalnız bırakılamayacak kadar küçük bebek dıĢında kimsenin bulunmamasına dikkat edilmiĢtir. 58 Ziyaretler sırasında araĢtırma evrenindeki 436 çiftin (436 kadın ve eĢlerinden oluĢan) 247„si 1 kez, 157„si 2 kez, 30„u 3 kez, 7„ si de 4 kez ziyaret edilmiĢtir. 59 Tablo 5.6.1. AraĢtırma evrenini oluĢturan çiftlerin çalıĢmaya katılım durumlarına iliĢkin özellikler ÖZELLĠKLER n (%) GörüĢme sonucu çalıĢmaya katılmayı kabul eden 49 (11,11) GörüĢme sonucu çalıĢmaya katılmayı kabul etmeyen 76 (17,23) Yöntem değiĢtiren 47 (10.67) Ria 19 (4,31) Kondom 13 (2,95) Tüp ligasyon 12 (2,72) Oral kontraseptif 2 (0, 46) Aylık iğne 1 (0, 23) Korunmayı bırakan (korunmayan) 9 (2, 04) Gebe olan 12 (2,72) Yeni doğum yapan (1 ay) 6 (1, 36) Menapoza giren 23 (5,22) Sağlık problemi nedeniyle cinsel aktivitesi olmayan 5 (1, 13) eĢler BoĢanmıĢ 1 (0, 23) Evde bulunamayan 52 (11,79) EĢ„ e ulaĢılamayan 31 (7,03) Belirtilen adreste bulunamayan 73 (16,55) Adresi bulunamayan 49 (11,11) YanlıĢ bilgi (bekar) 3 (0, 68) Yeni kayıt 5 (1,13) TOPLAM 441 (100) 60 ÇalıĢmanın uygulama aĢamasında yapılan görüĢmeler sonucunda araĢtırma evrenini oluĢturan çiftlerin çalıĢmaya katılma ya da katılmama durumları ile ilgili özelliklerinin dağılımı Tablo 5.6.1„de verilmiĢtir. Araştırmanın uygulaması aşamasında yaşananlar: AraĢtırma baĢladıktan bir süre sonra mahalledeki bireylerin çalıĢma ve konusu hakkında birbirleri ile konuĢtukları ve konuĢmaların (bireylerin sosyoekonomik, kültürel ve bireysel bazı özelliklerine göre) sonraki görüĢmeleri kısmen olumlu bazen de olumsuz etkilediği görüldü. GörüĢme için bekleyen aileler olduğu gibi, hiç açıklama yapılmasını beklemeden araĢtırmaya katılmayı reddeden ailelerde oldu. GörüĢme yapılan bazı kadınlar ise, daha önce hiç kimsenin kendileriyle bu konularda konuĢmadığını, oysa önemli bir konu olduğunu belirtip teĢekkür etti. Bazı örnekler: GörüĢülen bir çift; Kadın, 15 yıllık evli ve 2 çocuğu var. Eşinin cinsel ilişkiyi sevmediğini, erken boşalma problemi olduğunu, zaman zaman sertleşme problemi yaşadığını söyledi. Cinsel ilişki sıklıklarının çok seyrek olduğunu son 1 ay içinde hiç ilişki yaşamadıklarını ifade etti. Eşini doktora gitme konusunda ikna edemediğini, bu nedenle defalarca ayrılma noktasına geldiklerini, aile yakınlarının eşiyle konuşup “yarın bu kadın seni aldatırsa onu suçlama” diyerek ikna etmeye çalıştıklarını ancak işe yaramadığını belirti. Kadın evliliği için, “Evliliğimi çocuklarım nedeniyle sürdürüyorum, benim için başka da bir anlamı yok” ifadesini kullandı. Cinsel yaşamındaki mutsuzluğunun aile hayatlarını da etkilediğini düşündüğünü ve “böyle olmasa belki çocuklara bile yaklaşımım daha farklı olabilirdi” ifadesini kullandığı görüldü. Kadının ölçek puanının da son derece düşük olduğu belirlendi. Kadının eşinin ise, ankete verdiği cevaplarda son 1 ay içinde 1-2 kez cinsel ilişki yaşadıklarını belirttiği, genelde sorulara orta düzey olarak cevaplar verdiği ve boşalma üzerindeki kontrolünü iyi olarak tanımladığı görüldü. GörüĢülen bir baĢka çift; Kadın, 10 yıldır evli ve orgazmı bilmiyordu. Kendisine orgazm anlatıldıktan sonra kadın, bunu hayatında 1-2 kez yaşadığını, hatta birinde kocasının “galiba kadınlarda da erkeklerdeki gibi boşalma oluyormuş” 61 dediğini söyledi. Yalnızca kadının değil eşinin de kadın orgazmını bilmediği görüldü ve konu hakkında gerekli açıklamalarda bulunuldu. Bir baĢka çift, 15 yıllık evli olan kadın “cinsel ilişkinin ilk 5-10 dakikasında kendisinin orgazm olduğunu, sonrasında kocasının ilişkiyi sürdürmesinden son derece rahatsızlık duyduğunu” ifade etti. Konuşmanın devamında kadının aslında orgazmı bilmediği ve yaşamadığı, başlangıçta istekli olan kadının uyarı yetersizliği nedeniyle ilişkiyi sürdürmek istemediği belirlendi. Çifte orgazm için her iki taraflı fiziksel uyarının sürdürülmesi gerektiğinden bahsedildi. Eşiyle cinsellik hakkında konuşması, karşılıklı olarak isteklerin birbirlerine açıkça belirtilmesinin öneminden söz edildi. Erkeğin din kültürü öğretmeni ve kadının ilkokul mezunu bir ev hanımı olduğu bir çift ile görüĢmede; Kadın her soruyla ilgili son derece açık, net ve olumlu cevaplar verdiği görüldü. “Cinsel ilişki sırasında kendisinin ve eşinin tatminkarlığının çok önemli olduğunu, bu nedenle her şeyi eşiyle açıkça konuştuklarını, cinsel hayatlarında mutlu oldukları için özel yaşamdaki diğer problemlerin de çok kolay üstesinden geldiklerini” ifade etti. Cinsellikle ilgili bilgileri nereden öğrendiği sorulduğunda da “evde 2 cilt cinsellikle ilgili kitapları olduğunu, zaman zaman okuduklarını, ayrıca her ihtiyaç duyduğunda internete bakabildiğini” belirtti. Evden ayrıldıktan sonra erkeğin cevapları incelendiğinde aynı şekilde olumlu yönde bir değerlendirmenin söz konusu olduğu görüldü. Bayan araĢtırmacının kadınlarla, erkek sağlık çalıĢanının erkeklerle görüĢmesi Ģeklinde gerçekleĢtirilen veri toplama sırasında, bir erkek eĢ ısrarla bayan araĢtırmacı ile görüĢmek istediğini belirtmesi üzerine bu sağlanmıĢtır. Erkek eĢ, eĢinin cinsellik konusunda isteksizliğinden Ģikayet etmiĢ ve çözüm aradığını belirtmiĢtir. Erkek eĢin, bayan araĢtırmacı ile konuĢurken utanmadığı, son derece rahat olduğu gözlenmiĢtir. Bu çiftte, genel olarak isteksizliğin sebeplerine değinilmiĢ ve kadınla yapılan görüĢmeden yola çıkılarak özellikle aile içinde var olan geçimsizlik problemlerinin çiftlerin cinselliğini etkileyebildiği üzerinde durulmuĢtur. 62 5.7. Verilerin Değerlendirilmesi Verilerin istatistiksel analizi bilgisayar ortamında Statistical Package for Social Sciences (SPSS) for Windows 13.0 paket programı kullanılarak yapılmıĢtır. ÇalıĢmada elde edilen veriler yüzdelik değerler, ortalamalar Ģeklinde verilmiĢtir. Ġki değiĢken arasındaki iliĢki (sıra sayılarından oluĢtukları için) Spearman korelasyon testi ile analiz edilmiĢtir. Nonparametrik olan dağılımlarda 2 bağımsız değiĢkeni karĢılaĢtırmak için Mann-Whitney U testi, eĢleĢtirilmiĢ 2 gruba iliĢkin farklılıkları test etmek için de Wilcoxon testi kullanılmıĢtır. 2 grup arasındaki uyumluluk ise McNemar ki-kare testi ile analiz edilmiĢtir. 5.8. AraĢtırma Soruları 1. GÇ yöntemi kadın cinsel fonksiyonlarını etkiler mi? 2. GÇ yöntemi erkek cinsel fonksiyonlarını etkiler mi? 3. GÇ yöntemi erkekte prematür ejakülasyon üzerinde etkili mi? 4. GÇ yöntemi kullanan çiftlerde kadın ve erkek cinsel fonksiyon durumlarının prematür ejakülasyon ile iliĢkisi var mı? 5. GÇ yöntemi kullanan çiftlerin cinsel fonksiyonları yöntem kullanım süresi, gebelik kaygısı yaĢama, yöntemden memnun olma ve yönteme güvenme düzeyi ile iliĢkili mi? 6. GÇ yöntemiyle korunan çiftlerin demografik özelliklerinin cinsel fonksiyonlarla iliĢkisi var mı? 5.9. AraĢtırmanın Sınırlılıkları Minimum 176 kiĢiden oluĢacak Ģekilde planlanan örneklem büyüklüğüne ulaĢılamamıĢ, araĢtırma 54 çiftin katılımı ile tamamlanmıĢtır. Ġl Sağlık Müdürlüğü„ ünden alınmıĢ izin yazısı ve kimlik kartı gösterilmesine rağmen fazla sayıda güven problemi yaĢanmıĢtır. Özellikle araĢtırmanın sürdürüldüğü dönemde televizyon ve gazetelerde, aile hekimi gibi evlere gelen kiĢiler tarafından dolandırılma haberlerinden etkilenmiĢ oldukları görülmüĢtür. Bu nedenle ailelerin ciddi olumsuz 63 tepkileriyle karĢılaĢılmıĢtır. Ayrıca araĢtırma yönteminin, her iki eĢin de çalıĢmaya katılmayı kabul etmesini gerektirmesi, çiftlerin cinsellikle ilgili konuĢmak istememeleri gibi nedenlerle araĢtırmaya katılım sınırlanmıĢtır. GörüĢmeyi kabul etmeyenler, çok fazla anket çalıĢması yapılmasından sıkıldıklarını ve bunların kendilerine bir faydası olmadığını ya da eĢin kabul etmemesini gerekçe olarak göstermiĢlerdir. AraĢtırma kriterlerine uygun olan ve katılmayı kabul eden ilk ailede, görüĢme baĢladığında kadın sorulan soruları aĢırı mahrem bulduğu için cevap vermek istememiĢtir. Sık sık konuyu değiĢtirmeye çalıĢmıĢ, strese girmiĢ, sorulan soruları anlamakta zorlanmıĢ ve güvenilir cevaplar vermediği gözlenmiĢtir. “Biz büyüklerimizin yanında çocuklarımızı kucağımıza alıp sevmiyoruz, siz neler soruyorsunuz” Ģeklinde duygularını ifade etmiĢtir. AkĢam 20.30 civarında ziyaret edilen bir ailede kapıyı ayakta durmakta zorlanan, konuĢma ve kokudan aĢırı derecede alkollü olduğu anlaĢılan erkek eĢ açmıĢtır. Kendisine ziyaret sebebi kısaca açıklanmıĢ ve görüĢmeyi kabul ederlerse uygun oldukları baĢka bir zaman gelinebileceği söylenmiĢtir. Sert, öfkeli bir Ģekilde yanıt veren eĢ “bu saatte ne anketi olduğunu, kimlikleri görmek istediğini” ifade etmiĢtir. Kimlik ve izin belgesi gösterilmesi, gerekli açıklama yapılmasına rağmen güvenmediği görülmüĢtür. BaĢlangıçta araĢtırmaya katılmayı kabul etmemiĢ, hatta gerekliliğine bile inanmamıĢ, gereksiz olduğuna dair araĢtırmacıları da ikna etmeye çalıĢmıĢtır. Daha sonra ısrarla görüĢmek istemiĢtir. Kendisinin ve eĢinin görüĢme sırasındaki tavırları samimiyetsiz ve sorulara verdikleri yanıtların geliĢigüzel olduğu düĢünüldüğünden araĢtırma dıĢında tutulmuĢlardır. ÇalıĢmaya katılmayı kabul eden bir aile ile görüĢme yapılırken kapı çalmıĢ ve akrabaları olan 2 kadın gelmiĢtir. Sert bir Ģekilde “kimsiniz, bu saatte neden geliyorsunuz” gibi suçlayıcı sorular yöneltmiĢlerdir. AraĢtırmacı kendisini tanıtmıĢ ancak, yapılan çalıĢma ile ilgili bilgi veremeyeceğini, bunun çalıĢmaya katılmayı kabul eden kiĢiler açısından da etik bir davranıĢ olmayacağını belirtmiĢtir. Kadınlar gittikten sonra görüĢme tamamlanmıĢtır. Konunun cinsellik olması ve görüĢülen ailelerin anne-baba, akraba ya da komĢularına konuya iliĢkin fazla açıklama yapılamaması olumsuz tepkilerine neden olmuĢtur. 64 ÇalıĢmanın yapıldığı mahallenin sosyo ekonomik durumu iyi ve kültürel seviyesi yüksek olan tek semtinde akĢam saat 19 sıralarında buradaki ailelerle görüĢmek üzere gidildiğinde; birkaç aile müsait olmadıklarını, çalıĢmaya katılmak istemediklerini ifade etti. Bu sırada semt bekçisi gelerek “birileri anket yapıyoruz diyerek dolaĢıyorlar, bir gelip bakın” Ģeklinde evlerden Ģikayet olduğunu söyledi ve birlikte yöneticiye gidilmesini istedi. AraĢtırmacı kimliğini göstererek “gerekli izinlerinin olduğunu, rahatsız edici bir davranıĢlarının bulunmadığını, çalıĢmaya katılmak isteyenlerle görüĢtüklerini” belirtti ve yöneticiye gitmeyi kabul etmedi. 1015 dakika sonra bir aileye çalıĢma hakkında bilgi verilirken yönetici ve bekçi geldi. Yönetici kimlik ve izin belgesi görmek istedi. Televizyonda aynı Ģekilde anket yapıyoruz diyerek evlere gidip insanları soyduklarını söyledi. AraĢtırmacı hem çalıĢma ile ilgili hem de ailelere gerekli açıklamaların yapıldığı hakkında bilgi verdi. Burada yaĢayan insanların eğitim seviyesi yüksek olmasına rağmen araĢtırmaya daha az katılım gösterdikleri ve bu tür çalıĢmaları rahatsız edici buldukları gözlemlendi. 65 6. BULGULAR ÇalıĢmada elde edilen bulgular çiftlerin, 6.1. Tanımlayıcı, obstetrik ve jinekolojik özelliklerine, 6.2. Kontrasepsiyon özelliklerine ve 6.3.Cinsel fonksiyonlarına ait bulgular olarak 3 baĢlık altında sunulacaktır. 6.1. Çiftlerin Tanımlayıcı, Obstetrik ve Jinekolojik Özelliklerine ait Bulgular Tablo 6.1.1. Çiftlerin sosyo-demografik özellikleri Sosyo-Demografik Özellikler Kadın (n=54) Erkek (EĢ) (n=54) Min-Max Ort ±SD Min-Max Ort ±SD YaĢ 21.00-49.00 32.67±7.30 23.00-49.00 36.54±7.40 Evlilik yaĢı 12.00-29.00 18.85±3.05 16.00-36.00 22.98±3.68 n (%) n (%) 4(7.5) 0 (0.0) Ġlkokul 42 (77.8) 4 (7.4) Ortaokul/ Lise** 8 (14.8) 38 (70.3) Yüksekokul/üniversite 0 (0.0) 12 (22.2) 2 (3.7) 47 (87.0) 52 (96.3) 7 (13.0) Öğrenim durumu OYD/OY* ÇalıĢma durumu ÇalıĢıyor ÇalıĢmıyor *Okur-yazar olmayan 1 kadın vardı. **Lise mezunu olan 2 kadın, 12 erkek vardı. Çiftler üzerinde yaptığımız çalıĢmamızda kadınların yaĢ ortalaması 32.67±7.30, eĢlerinin 36.54±7.40 olarak bulunmuĢtur. Çiftlerin evlilik yaĢı ortalaması kadınlarda 18.85±3.05 iken eĢlerinde 22.98±3.68 olduğu belirlenmiĢtir. Öğrenim durumu açısındankadınların %77.8‟inin çoğunlukla ilkokul, eĢlerinin ise %70.3oranının ortaokul/lise mezunu oldukları ve kadınların tamamına yakınının (%96.3) çalıĢmadığıgörülmüĢtür (Tablo 6.1.1). 66 Tablo 6.1.2. Çiftlerin ailesel özellikleri n= 54 çift Ailesel özellikler n (%) Aile tipi Çekirdek aile GeniĢ aile 49 (90.7) 5 (9.3) Evlenme Ģekli Görücü usulü 39 (72.2) TanıĢarak 15 (27.8) Aylık gelir Gelir giderden az 41 (75.9) Gelir gidere eĢit 12 (22.2) Gelir giderden fazla 1 (1.9) Min-Max Ort±SD Evlilik yılı 2.00-36.00 13.85±8.52 Çiftlerin%90.7‟ sininçekirdek aile yapısında olduğu, yarısından fazlasının görücü usulü ile evlendiği ve evlilik yılı ortalamalarının 13.85±8.52/yıl olduğu belirlenmiĢtir. Aylık gelirlerini %75.9‟u geliri giderlerinden daha az Ģeklinde ifade etmiĢtir (Tablo 6.1.2). 67 Tablo 6.1.3. Genel obstetrik ve jinekolojik özelliklere ait veriler Obstetrik ve Jinekolojik Özellikler n= 54 n (%) Ort±SD Gebelik sayısı 1 gebelik 2 gebelik 3 gebelik 4 ve ↑ gebelik 10 (18.5) 13 (24.1) 16 (29.6) 15 (27.8) Doğum sayısı 1 doğum 2 doğum 3 doğum 4 ve ↑ doğum 10 (18.5) 25 (46.3) 10 (18.5) 9 (16.7) DüĢük deneyimi Deneyimleyen Deneyimlemeyen 14 (25.9) 40 (74.1) Kürtaj sayısı* 1 kez deneyimleyen 2 ve ↑ deneyimleyen Deneyimlemeyen 7 (13.0) 5 (9.3) 42 (77.7) 1.92±1.51 YaĢayan çocuk Sayısı 1 çocuk 2 çocuk 3 ve ↑ çocuk 9 (16.7) 26 (48.1) 19 (35.2) 2.30±0.88 Son doğum sonrası süre/yıl** < 1yıl ≥ 1 yıl - < 5 yıl ≥ 5 yıl - < 10 yıl ≥ 10 yıl 4 (7.4) 21 (39.0) 12 (22.2) 17 (31.4) Son doğum ġekli Normal vajinal doğum Sezeryan 33 (61.1) 21 (38.9) GÇ yöntemi kullandığı süre içerisinde istenmeyen gebelik yaĢama durumu YaĢayan YaĢamayan 0 (0.0) 54 (100.0) Mevcut emzirme durumu Emziren Emzirmeyen 9 (16.7) 45 (83.3) Mevcut vajinal akıntı durumu Var Yok 21 (38.9) 33 (61.1) 3.11±1.85 2.37±1.05 1.21±0.58 7.28±6.24 Mevcut adet düzeni durumu Düzenli 43 (79.6) Düzensiz 11 (20.4) *Bu olguların tamamı etkin bir yöntem kullandıkları süreçte istenmeyen gebelik yaşadıklarını ve bu nedenle kürtaj olduklarını ifade etmiştir. **Son doğumu sonrası geçen süre≥20 yıl olan 3 kadın vardı. 68 Kadınların gebelik sayısı ortalamalarının 3.11±1.85, doğum sayısı ortalamalarının ise 2.37±1.05 olduğu belirlenmiĢtir. 14 kadının ortalama 1.21±0.58 oranında düĢük, 12 kadın ise ortalama 1.92±1.51 oranında kürtaj deneyimlemiĢ oldukları görülmüĢtür (Bu kadınların tamamı etkin bir yöntem kullanırken gebe kaldıklarını ifade etmiĢtir). Çiftlerin tamamının GÇ yöntemi kullandıkları süreçte istenmeyen gebelik yaĢamadıkları belirlenmiĢtir. Kadınların %48.1‟i çoğunlukla yaĢayan çocuk sayılarının 2 olduğunu ifade etmiĢlerdir. Son doğum Ģekillerinin %61.1 oranında normal vajinal doğum ve son doğum üzerinden geçen sürenin ortalama 7.28±6.24 olduğu belirlenmiĢtir. ÇalıĢmanın yapıldığı süreçte kadınların %16.7‟sinin emzirdiği, %61.1‟inin anormal bir vajinal akıntılarının olmadığı ve %79.6‟sının adetlerinin düzenli olduğu saptanmıĢtır (Tablo 6.1.3). 69 6.2.Çiftlerin Kontrasepsiyon Özelliklerine ait Bulgular Tablo 6.2.1.Çiftlerin kontrasepsiyon kullanımına ait özellikler n= 54 çift Özellikler n (%) Daha önce etkin bir yöntem kullanma durumu Kullanan 30 (55.5) Kullanmayan 24 (44.5) Daha önce kullandıkları etkin yöntemler* Hormonal yöntem 9 (26.4) RĠA 19 (55.9) Kondom 6 (17.7) Kullandıkları etkin yöntemleri bırakma nedenleri* Çocuk isteme 5 (15.6) AP hizmetlerine ulaĢma/ teminde sıkıntı 4 (12.5) Yöntemin cinselliği olumsuz etkilemesi 4 (12.5) Yöntemden kaynaklanan sağlık sorunları** 13 (40.7) Diğer sağlık sorunları*** 4 (12.5) Yöntemi kullanırken gebe kalma/ YaĢ ilerlemesi nedeniyle iliĢki 2 (6.2) sıklığında azalma *Daha önce birden fazla yöntem kullanan ve birden fazla yöntem bırakma nedeni belirten çift olduğundan n katlanmıştır. **RİA kullanımı bağlı 8 (%61.5) çift düzensiz kanama, 2 (%15.4) çift servikal erezyon, 2 (15.4) çift yerinden kayma, kondom kullanımına bağlı ise 1 (%7.7) çift alerji nedeniyle yöntemi bırakmıştır. ***RİA kullanımına bağlı 2 (%50.0) çift anemi, hormonal yöntem kullanımına bağlı 2 (%50.0) çift yüksek tansiyon nedeniyle yöntemi bırakmıştır. Çiftlerden 30‟u geçmiĢte etkin AP yöntemi kullanmıĢ olduklarını ifade etmiĢlerdir. %55.9 oranı ile çoğunlukla RĠA kullandıkları ve %40.7‟sinin kullanılan yöntemden kaynaklanan sağlık sorunları nedeniyle etkin yöntemleri bırakmıĢ oldukları saptanmıĢtır (Tablo 6.2.1). 70 Tablo 6.2.2. Çiftlerin GÇyöntemi kullanımına ait özellikler n=54 çift Özellikler n(%) Kullanım süresi* 0-1 yıl 10 (18.6) >1 yıl – 5 yıl 22 (40.7) >5 yıl - >10 yıl 22 (40.7) (1-10 yıl) (Min-Max) Ort±SD 5.76±5.70 Karar veren kiĢi Kadın 8 (14.8) Erkek 15 (27.8) Birlikte 30 (55.6) Sağlık görevlisi 1 (1.9) Kadın (n= 54) Erkek (n=54) Diğer yöntemler hakkında bilgi eksikliği 16 (20.3) 49 (81.7) AP hizmetlerine ulaĢma/teminde sıkıntı 2 (2.5) 7 (11.6) Kullanmak istedikleri yöntemin sağlığı 7 (8.9) 0 (0.0) 11 (13.9) 0 (0.0) 32 (40.5) 3 (5.0) 11 (13.9) 1 (1.7) Ġstiyor 9 (16.7) 12 (22.2) Ġstemiyor 42 (77.8) 35 (64.8) Kararsız 3 (5.6) 7 (13.0) Seçme nedenleri** açısından uygun olmaması Kullandıkları bir yöntemden kaynaklanan sağlık sorunları Diğer yöntemlerin yan etkileri olduğunu düĢünme Kullandıkları bir yöntemin cinselliği olumsuz etkilemesi BaĢka çocuk isteme durumu *Geri çekme kullanım süresi≥10 yıl olan 7 çift vardı. **Olgular birden fazla yanıt verdiklerinden n katlanmıştır. 71 Çiftlerin %80‟inden fazlasının GÇ yöntemini kullanım süresinin 1-10 yıl olduğu, yarısından fazlasının ise bu yönteme birlikte karar vermiĢ oldukları belirlenmiĢtir. BaĢka çocuk isteyip istemedikleri sorulduğunda kadınların %77.8‟ i, eĢlerinin ise %64.8‟ i istemediklerini ifade etmiĢlerdir. GÇ yöntemini seçme nedenlerinin en fazla %40.5 oranı ile kadınlarda diğer yöntemlerin yan etkileri olduğunu düĢünme, eĢlerinde %81.7 oranı ile diğer yöntemler hakkında bilgi eksikliği olduğu saptanmıĢtır. (Tablo 6.2.2). 72 2 (25.0) DeğiĢmedi 3 (37.5) 3 (37.5) Azaldı DeğiĢmedi 2 (25.0) 4 (50.0) 2 (25.0) Arttı Azaldı DeğiĢmedi Cinsel doyum 2 (25.0) Arttı Cinsel iliĢki sıklığı 4 (50.0) Azaldı 6 (75.0) 2 (25.0) 0 (0.0) 8 (100.0) 0 (0.0) 0 (0.0) 6 (75.0) 0 (0.0) 2 (25.0) n (%) n (%) 2 (25.0) Erkek Kadın Arttı Cinsel istek Cinsel fonksiyonlar Hormonal yöntemler (n=8) 11 (68.8) 3 (18.7) 2 (12.5) 10 (62.5) 4 (25.0) 2 (12.5) 11 (68.8) 3 (18.7) 2 (12.5) n (%) Kadın n (%) Erkek 7 (43.7) 7 (43.7) 2 (12.5) 12 (75.0) 4 (25.0) 0 (0.0) 12 (75.0) 2 (12.5) 2 (12.5) RĠA (n=16) Daha önce kullanılan yöntemler (n=30 çift) Tablo 6.2.3. Çiftlerin daha önce kullandıkları yönteme göre GÇ yöntemi kullandıkları süreçteki cinsellikleri 2 (33.3) 2 (33.3) 2 (33.3) 4 (66.6) 1 (16.7) 1 (16.7) 2 (33.3) 2 (33.3) 2 (33.3) n (%) Kadın 73 1 (16.7) 0 (0.0) 5 (83.3) 4 (66.6) 1 (16.7) 1 (16.7) 1 (16.7) 0 (0.0) 5 (83.3) n (%) Erkek Kondom (n=6) Çiftlerden daha önce kullandıkları yönteme göre Ģu anda kullandıkları GÇ yöntemindeki cinselliklerini cinsel istek, iliĢki sıklığı ve doyum açısından değerlendirmeleri istenmiĢtir. Daha önce hormonal yöntem kullanan çiftlerde; kadınların benzer oranlarda (%50) Ģu andaki cinsel istek ve doyumlarında azalma olduğunu, eĢlerinise yine aynı Ģekilde benzer oranlarda (%75) cinsel istek ve doyumlarında herhangi bir değiĢiklik olmadığını ifade ettikleri saptanmıĢtır. ĠliĢki sıklığının kadınların %37.5‟i tarafından azaldığı ve %37.5‟ i tarafından değiĢmediği, eĢlerinin ise hepsi tarafından (%100.0) değiĢmediği belirtilmiĢtir. RĠA kullanan çiftlerde hem kadınlar hem eĢlerinin çoğunluğunun cinsel fonksiyonlarında bir değiĢiklik olmadığını belirttikleri bulunmuĢtur. Daha önce kondom kullanan çiftlerde ise kadınların Ģu andaki cinsel istek ve doyum açısından eĢit oranlarda (%33,3) arttı, azaldı ve değiĢmedi ifadelerini kullandıkları, ancak eĢlerin Ģu andaki cinsel istek ve doyumlarında artma olduğunu ifade edenlerin oranlarının%83.3 olduğu saptanmıĢtır. Çiftlerin iliĢki sıklığında bir değiĢiklik olmadığı belirlenmiĢtir (Tablo 6.2.3). Tablo 6.2.4. Çiftlerin kullandıkları GÇ yöntemine iliĢkin memnuniyet, güvenme ve gebelik kaygısı düzeyleri Kadın (n=54) Erkek (n=54) Ort±SD Ort±SD Memnuniyet düzeyi 6.06±2.95 6.54±3.03 Güvenme düzeyi 5.57±2.74 7.26±2.86 Gebelik kaygısı düzeyi 4.37±2.28 3.30±2.63 Düzeyler* *Çiftlerin GÇ yöntemine ilişkin memnuniyet, güvenme ve gebelik kaygısı düzeylerini 1’den 10’a kadar puanlama yapabileceği bir çizgi grafiği üzerinde değerlendirmeleri istenmiştir(1: En alt düzey, 10: En üst düzeyi ifade etmektedir). Çiftlerin GÇ yöntemine iliĢkin memnuniyet, güvenme ve gebelik kaygısı düzeyleri değerlendirildiğinde kadınların memnuniyet düzeyi ortalaması 6.06±2.95, eĢlerinin ise 6.54±3.03 olduğu saptanmıĢtır. Yönteme güvenme düzeyinin 7.26±2.86 ortalama ile eĢlerde daha yüksek olduğu belirlenmiĢtir. Gebelik kaygısı yaĢamanın ise çiftlerin her ikisinde düĢük düzeyde olduğu görülmüĢtür (Tablo 6.2.4). 74 Spearman korelasyon testi kullanılmıştır. Yönteme güvenme düzeyi ERKEK (Eġ) Yöntemden memnun olma düzeyi Yönteme güvenme düzeyi Yöntemden memnun olma düzeyi KADIN Gebelik kaygısı yaĢama düzeyi Özellikler -.502 (.000) -.337 (.013) Gebelik kaygısı yaĢama düzeyi rs (p) .487 (.000) Yöntemden memnun olmadüzeyi rs (p) Kadın (n=54) -.251 (.067) -.316 (.020) -.233 (.089) -.045 (.745) .078 (.574) Gebelik kaygısı yaĢama düzeyi rs (p) .563 (.000) .302 (.027) .342 (.011) -.249 (.069) Yöntemden memnun olma düzeyi rs (p) .319 (.019) .238 (.083) -.349 (.010) rs (p) 75 Yönteme güvenme düzeyi Erkek(n=54) Tablo 6.2.5. Çiftlerin gebelik kaygısı, GÇ yönteminden memnuniyet ve yönteme güvenme düzeyine ait puan ortalamalarının iliĢkisi Kadınların gebelik kaygısı yaĢama düzeyi puan ortalaması ile yöntemden memnun olma düzeyi puan ortalaması arasında negatif yönde, zayıf düzeyde, yönteme güvenme düzeyi puan ortalaması arasında da yine negatif yönde ve orta düzeyde anlamlı iliĢkinin olduğu belirlenmiĢtir. Yöntemden memnun olma puan ortalaması ile yönteme güvenme düzeyi puan ortalaması arasında ise pozitif yönde, orta düzeyde anlamlı bir iliĢkinin olduğu saptanmıĢtır. EĢlerde ise kadında olduğu gibi gebelik kaygısı yaĢama düzeyi puan ortalaması ile yöntemden memnun olma düzeyi puan ortalaması arasında negatif yönde ve zayıf düzeyde,yöntemden memnun olma puan ortalaması ile yönteme güvenme düzeyi puan ortalaması arasında ise pozitif yönde ve orta düzeyde anlamlı bir iliĢkinin olduğu görülmüĢtür. EĢlerin yöntemden memnun olma düzeyi puan ortalaması ile kadınların memnun olma ve güvenme düzeyi puan ortalamaları arasında pozitif yönde ve zayıf düzeyde anlamı bir iliĢkinin olduğu belirlenmiĢtir. EĢlerin yönteme güvenme düzeyi puan ortalaması ile kadınların gebelik kaygısı yaĢama düzeyi puan ortalaması arasında negatif yönde ve zayıf düzeyde, yönteme güvenme düzeyi puan ortalaması arasında ise pozitif yönde zayıf düzeyde anlamlı bir iliĢki olduğu saptanmıĢtır (Tablo 6.2.5). ÇalıĢmamızda çiftlerin tüm nicel değiĢken ortalamalarının (yaĢ, evlilik yaĢı, evlilik yılı, gebelik sayısı, doğum sayısı, düĢük sayısı, kürtaj sayısı, çocuk sayısı, son doğum sonrası geçen süre, GÇ yöntemini kullanım süresi) kadınların ve eĢlerin gebelik kaygısı yaĢama düzeyi, yöntemden memnun olma düzeyi, yönteme güvenme düzeyi puan ortalamaları, kadınların FSFI alt boyut ve total puan ortalamaları, eĢlerin IIEF alt boyut ve total puan ortalamaları ve kadın ile eĢin PEP alt boyut ve total puan ortalamaları ile iliĢkisi incelenmiĢtir. Nicel değiĢkenlerden yaĢ (kadın-erkek), evlilik yılı ve GÇ yöntemini kullanım süresi ortalamaları ile kadınların ve eĢlerinin gebelik kaygısı yaĢama düzeyi, yöntemden memnun olma düzeyi, yönteme güvenme düzeyi puan ortalamaları, kadınların FSFI alt boyut ve total puan ortalamaları, eĢlerin IIEF alt boyut ve total puan ortalamaları ve kadınların PEP alt boyut ve total puan ortalamaları arasında anlamlı iliĢkiler olduğu saptandığından tablo 6.2.6, 6.3.3, 6.3.6 ve 6.3.12‟ de bu nicel değiĢkenlere yer verilmiĢtir. 76 -.412 (.002) -.403 (.003) -.209 (.338) Erkek Evlilik yılı GÇ kullanım süresi .585 (.003) .110 (.428) .100 (.471) .150 (.280) .236 (.279) .249 (.069) .208 (.131) .203 (.142) -.210 (.337) -.041 (.771) .050 (.721) .047 (.738) rs (p) Gebelik kaygısı yaĢama düzeyi .278 (.199) -.026 (.854) .036 (.795) .063 (.653) Yöntemden memnun olma düzeyi rs (p) Yönteme güvenme düzeyi rs (p) Yöntemden memnun olma düzeyi rs (p) .335 (.021) .084 (.546) .177 (.199) .141 (.309) Yönteme güvenme düzeyi rs (p) belirlenmiĢtir (Tablo 6.2.6). 77 güvenme düzeyi puan ortalaması ile GÇ yöntemini kullanma süresi ortalaması arasında pozitif yönde, zayıf düzeyde anlamlı bir iliĢki ile yöntemi kullanma süresi ortalaması arasında pozitif yönde, orta düzeyde anlamlı bir iliĢki olduğu belirlenirken, eĢlerinin yönteme negatif yönde, zayıf düzeyde anlamlı bir iliĢki olduğu saptanmıĢtır. Kadınların GÇ yönteminden memnun olma düzeyi puan ortalaması Kadınların gebelik kaygısı yaĢama düzeyi puan ortalaması ile kadınlar ve eĢlerinin yaĢı ve evlilik yılı ortalamaları arasında Spearman korelasyon testi kullanılmıştır. -.402 (.003) rs (p) Gebelik kaygısı yaĢama düzeyi Kadın YaĢ DeğiĢkenler (n=54) Erkek (n=54) Kadın (n=54) Tablo 6.2.6. Çiftlerin yaĢ, evlilik yılı ve GÇ yöntemini kullanım süresi ortalamaları ile gebelik kaygısı yaĢama, yöntemden memnun olma ve yönteme güvenme düzeyi puan ortalamaları arasındaki iliĢki 6.3. Çiftlerin Cinsel fonksiyonlarına ait Bulgular Tablo 6.3.1. Kadınlarda FSFI alt boyut ve total puan ortalamaları (n= 54) FSFI Min Max Ort±SD Ġstek 1.2 5.4 3.66±0.98 Uyarılma 0.0 5.7 3.76±1.38 Lubrikasyon 0.0 6.0 4.46±1.71 Orgazm 0.0 6.0 3.89±1.69 Doyum 1.2 6.0 4.22±1.32 Ağrı 0.0 6.0 4.49±1.57 Total puan 2.40 35.10 24.52±7.18 Kadınların cinsel fonksiyonlarının FSFI ile yapılan değerlendirilmesinde en düĢük puan ortalamasının 3.66±0.98 ile istek alt boyutunda olduğu belirlenmiĢ ve total puan ortalaması 24.52±7.18 olarak bulunmuĢtur (Tablo 6.3.1). Tablo 6.3.2. Kadınlarda FSFI cut-off değerine göre cinsel disfonksiyon durumu FSFI cut-off değeri* n= 54 n (%) ≤ 26.55 27 (50.0) >26.55 27 (50.0) *≤ 26.55 cinsel disfonksiyonu, > 26.55 normal cinsel fonksiyonu göstermektedir. FSFI cut-off değerine göre kadınların %50‟ sinde CD olduğu belirlenmiĢtir (Tablo 6.3.2). 78 rs (p) (n=54) -.122 (.379) -.183 (.185) .095 (.607) Erkek Evlilik yılı GÇ kullanım .053 (.774) -.331 (.015) -.314 (.021) -.374 (.005) rs (p) Uyarılma -.130 (.479) .118 (.397) .116 (.403) .081 (.563) rs (p) Lubrikasyon .065 (.724) -.133 (.339) -.173 (.211) -.188 (.172) rs (p) Orgazm -.049 (.788) -.165 (.234) -.211 (.126) -.238 (.084) rs (p) Doyum -.244 (.179) -.111 (.426) -.021 (.881) -.070 (.616) rs (p) Ağrı -.044 (.809) -.176 (.204) -.153 (.270) -.216 (.116) rs (p) Total puan yönde, zayıf düzeyde anlamlı iliĢkiler olduğu saptanmıĢtır (Tablo 6.3.3). 79 Kadınların FSFI uyarılma alt boyutu puan ortalaması ile kadınlar ve eĢlerinin yaĢ ve evlilik yılı ortalamaları arasında negatif Spearman korelasyon testi kullanılmıştır. süresi -.219 (.112) Kadın YaĢ Ġstek DeğiĢkenler FSFI (n=54) Tablo 6.3.3. Çiftlerin yaĢ, evlilik yılı ve GÇ yöntemini kullanım süresi ortalamaları ile kadınların FSFI alt boyut ve total puan ortalamaları arasındaki iliĢki Tablo 6.3.4. Erkeklerde IIEF alt boyut ve total puan ortalamaları n=54 Min IIEF Ort±SD Max Erektil fonksiyon 14.0 30.0 26.61±3.59 ĠliĢki baĢarısı 0.0 15.0 11.35±2.73 Orgazm 0.0 10.0 8.81±1.72 Cinsel istek 4.0 10.0 7.56±1.48 Genel tatmin 2.0 10.0 8.31±1.71 Total puan 34.0 75.0 62.65±8.81 ÇalıĢma kapsamına alınan erkeklerin IIEF ölçeği puan ortalamalarının, bu ölçeğin alt boyutu ve total puanlarından alınabilecek en üst değerlere yakın olduğu belirlenmiĢtir (Tablo 6.3.4). Tablo 6.3.5. Erkeklerde saptanan IIEF total puan ortalamasına göre alt ve üst değer dağılımları n= 54 IIEF total puan ortalaması n (%) ≤ 62.65 19 (35.2) >62.65 35 (64.8) IIEF açısından belirtilen bir cut-off değeri yoktur. Alınabilecek total puan 575 arasındadır. Sonuçlar ortalama değerler üzerinden ifade edilmektedir. Bizim çalıĢma verilerimiz açısından bakıldığında saptanan total puan ortalaması olan 62.65‟in üzerinde puanı olanların çoğunluğu oluĢturduğu (%64.8) belirlenmiĢtir (Tablo 6.3.5). 80 -.353 (.009) -.217 (.115) .023 (.901) Erkek Evlilik yılı GÇ kullanım -.220 (.227) -.143 (.301) -.271 (.047) -.243 (.077) rs (p) ĠliĢki baĢarısı -.111 (.545) -.118 (.396) -.230 (.095) -.203 (.141) rs (p) Orgazm -.076 (.680) .004 (.976) -.035 (.804) .000 (.999) rs (p) Cinsel istek -.039 (.831) -.116 (.404) -.243 (.077) -.140 (.312) rs (p) Genel tatmin -.094 (.609) -.190 (.168) -.336 (.013) -.255 (.063) rs (p) Total puan negatif yönde, zayıf düzeyde anlamlı iliĢkiler bulunmuĢtur (Tablo 6.3.6). 81 EĢlerin IIEF erektil fonksiyon, iliĢki baĢarısı alt boyutu puan ortalamaları ve total puan ortalaması ile yaĢ ortalamaları arasında Spearman korelasyon testi kullanılmıştır. süresi -.255 (.062) rs (p) Erektil fonksiyon Kadın YaĢ (n=54) DeğiĢkenler IIEF (n=54) Tablo 6.3.6. Çiftlerin yaĢ, evlilik yılı ve GÇ yöntemini kullanım süresi ortalamaları ile erkeklerin IIEF alt boyut ve total puan ortalamaları arasındaki iliĢki -.065 (.638) -.202 (.143) .072 (.604) -.060 (.668) -.062 (.657) -.030 (.827) Uyarılma Lubrikasyon Orgazm Doyum Ağrı Total puan .212 (.124) .209 (.129) .014 (.917) .110 (.429) .187 (.175) ĠliĢki baĢarısı Orgazm Cinsel istek Genel tatmin Total puan Spearman korelasyon testi kullanılmıştır. .156 (.261) Erektil fonksiyon IIEF -.102 (.464) rs (p) Gebelik kaygısı yaĢama düzeyi Ġstek FSFI Ölçekler (n=54) .241 (.080) .302 (.026) .233 (.090) .183 (.186) .215 (.119) .132 (.341) .163 (.239) .216 (.116) .161 (.245) .140 (.311) .236 (.086) .134 (.335) .166 (.230) Yöntemden memnun olma düzeyi rs (p) Kadın (n=54) -.056 (.688) .144 (.299) -.107 (.441) -.091 (.513) -.057 (.681) -.034 (.805) -.006 (.963) .021 (.883) .019 (.891) -.066 (.637) .045 (.745) .122 (.378) .159 (.251) rs (p) Yönteme güvenme düzeyi ve eĢlerin IIEF alt boyutları ve total puan ortalamaları arasındaki iliĢki -.134 (.335) -.118 (.397) .047 (.735) -.241 (.079) -.134 (.335) -.126 (.366) .119 (.392) .045 (.746) .072 (.603) .060 (.665) .059 (.672) .094 (.499) .091 (.511) rs (p) Gebelik kaygısı yaĢama düzeyi .002 (.989) .153 (.271) -.119 (.391) .036 (.798) -.080 (.563) .017 (.904) .049 (.724) -.070 (.616) .070 (.617) .015 (.914) .206 (.136) .160 (.249) .010 (.940) Yöntemden memnun olma düzeyi rs (p) Erkek (n=54) -.039 (.780) .052 (.710) .027 (.844) -.136 (.326) -.072 (.605) -.045 (.748) .097 (.484) -.035 (.801) .123 (.375) .055 (.693) .162 (.243) .193 (.161) .132 (.342) rs (p) 82 Yönteme güvenme düzeyi Tablo 6.3.7. Çiftlerin gebelik kaygısı, GÇ yönteminden memnuniyet ve yönteme güvenme düzeyi puan ortalamaları ile kadınların FSFI Çiftlerin gebelik kaygısı, yöntemden memnuniyet ve yönteme güvenme düzeyi puan ortalamaları ile kadınların cinsel fonksiyonlarının değerlendirildiği FSFI alt boyutları ve total puan ortalamaları arasında anlamlı iliĢkinin olmadığı görülmüĢtür. Çiftlerin yönteme iliĢkin kaygı, memnuniyet ve güvenme düzeyleri puan ortalamaları ile erkeklerin cinsel fonksiyonlarının değerlendirildiği IIEF‟ de ise genel tatmin alt boyutu puan ortalaması ile kadınların yöntemden memnun olma düzeyi puan ortalaması arasında pozitif yönde, zayıf düzeyde anlamlı bir iliĢkinin olduğu belirlenmiĢtir (Tablo 6.3.7).Yapılan spearman korelasyon testi ile kadınların FSFI alt boyut ve total puan ortalamalarının eĢlerin IIEF alt boyut ve total puan ortalamaları ile iliĢkisi incelendiğinde ise aralarında anlamlı bir iliĢki olmadığı görülmüĢtür. Tablo 6.3.8. FSFI cut-off değerlerine göre IIEF alt grup ve total puanortalamaları n=54 çift Cinsel disfonksiyon IIEF Erektil fonksiyon ĠliĢki baĢarısı Orgazm Cinsel istek Genel tatmin Total puan (Cut off değeri ≤26.5) n Ort±SD Z P Var 27 26.56±4.28 -.858 .391 Yok 27 26.67±2.81 Var 27 11.11±3.30 -.218 .827 Yok 27 11.59±2.04 Var 27 8.89±2.08 -1.339 .181 Yok 27 8.74±1.29 Var 27 7.63±1.36 -.283 .777 Yok 27 7.48±1.60 Var 27 8.19±2.11 -.469 .639 Yok 27 8.44±1.22 Var 27 62.37±10.70 -.537 .591 Yok 27 62.93±6.60 Mann Whitney U testi kullanılmıştır. FSFI cut off değerlerine göre cinsel disfonksiyonu olan ve olmayan kadınların eĢlerinin IIEF alt boyut ve total puan ortalamaları karĢılaĢtırıldığında aralarında anlamlı bir fark olmadığı görülmüĢtür (Tablo 6.3.8). 83 Tablo 6.3.9. Çiftlerin cinsel fonksiyonlarında prematür ejakülasyon profili (PEP) ve puan ortalamalarının farklılığı Kadın (n=54) n (%) PEP Ort±SD Erkek (n=54) n (%) Anlamlılık*** Ort±SD Z P 3.65±0.93 -1.254 .210 3.91±0.73 -2.286 .022 1.69±1.04 -1.935 .053 1.30±0.66 -2.643 .008 -.735 .462 BoĢalma üzerindeki kontrol* Çok zayıf/ kötü 5 (9.3) 1 (1.9) Zayıf/ kötü 5 (9.3) 5 (9.3) 3.43±1.21 Orta 13 (24.0) 15 (27.8) Ġyi 22 (40.7) 24 (44.4) Çok iyi 9 (16.7) 9 (16.7) Çok zayıf/ kötü 2 (3.7) 0 (0.0) Zayıf/ kötü 7 (13.0) 3 (5.6) Orta 11 (20.4) Ġyi 28 (51.9) 34 (63.0) Çok iyi 6 (11.1) 9 (16.7) AĢırı derecede 20 (37.0) 32 (59.3) Oldukça fazla 13 (24.1) 13 (24.1) Orta derecede 13 (24.1) Biraz 6 (11.1) 2 (3.7) Hiç 2 (3.7) 2 (3.7) AĢırı derecede 28 (51.9) 43 (79.6) Oldukça fazla 14 (25.9) 7 (13.0) Orta derecede 6 (11.1) Biraz 3 (5.6) 1 (1.9) Hiç 3 (5.6) 0 (0.0) ĠliĢkiden alınan zevk* 3.54±0.99 8 (14.8) BoĢalma süresine bağlı kendini kötü hissetme* 2.06±1.05 5 (9.3) EĢle sorun yaĢama* Total puan** 1.72±1.00 10.74±2.23 *Puan aralığı Min: 1, Max: 5’ tir. **Puan aralığı Min:4, Max: 20’dir. 3 (5.6) 10.54±1.48 ***Wilcoxon testi kullanılmıştır. PEP ile yapılan değerlendirmede erkeğin boĢalma üzerindeki kontrolü ve iliĢki tatminini kadınların ve eĢlerin çoğunluğu iyi olarak ifade ederken, kendini kötü hissetme ve eĢle sorun yaĢama durumlarını aĢırı derecede Ģeklinde belirtmiĢlerdir. 84 PEP total puan ortalamasının kadınlarda 10.74±2.23, eĢlerinde ise 10.54±1.48 olduğu saptanmıĢtır. Çiftlerin PEP alt grup ve total puan ortalamaları arasındaki fark incelendiğinde ise, iliĢkiden alınan zevk ve boĢalma süresine bağlı eĢle sorun yaĢamada çiftlerin puan ortalamaları arasındaki farkın anlamlı olduğu belirlenmiĢtir (Tablo 6.3.9). Tablo 6.3.10. Çiftlerde elde edilenPEP total puan ortalamasına göre alt ve üst değer dağılımları Kadın (n=54) Erkek (n= 54) n (%) n (%) ≤ PEP total puan ort 23 (42.6) 29 (53.7) > PEP total puan ort 31 (57.4) 25 (46.3) PEP PEP total puanında elde edilebilecek en alt değer 4, en üst değer 20‟dir. ÇalıĢmamızda kadınlarda PEP total puan ortalaması10.74±2.23, eĢlerinde ise 10.54±1.48 olarak orta düzeyde bulunmuĢtur. Bu puan ortalamaları baz alınarak alt ve üst değerleri açısından olguların dağılımlarına bakıldığında, kadınların %57.4‟ ünün, eĢlerin ise %46.3‟ ünün PEP‟i ortalamanın üzerinde, yani daha iyi olarak değerlendirdikleri belirlenmiĢtir (Tablo 6.3.10). 85 Tablo 6.3.11. Çiftlerde elde edilen PEP alt boyut ve total puan ortalamalarına göre alt ve üst değer dağılımların uyumluluğu PEP KADIN ERKEK (n=54) (n=54) ≤3.65±0.93 ≤ 3.43±1.21 11 (20.4) 12 (22.2) kontrolü >3.43±1.21 10 (18.5) 21 (38.9) ĠliĢkiden alınan zevk/tatmin McNemar X2 >3.65±0.93 Erkeğin boĢalma üzerindeki ≤ 3.91±0.73 Anlamlılık* .832 >3.91±0.73 ≤ 3.54±0.99 9 (16.7) 11 (20.4) >3.54±0.99 2 (3.7) 32 (59.3) .022 ≤ 1.69±1.04 >1.69±1.04 Erkeğin boĢalma süresine bağlı ≤ 2.06±1.05 21 (38.9) 14 (25.9) kendini kötü hissetme >2.06±1.05 11 (20.4) 8 (14.8) ≤ 1.30±0.66 .690 >1.30±0.66 BoĢalma süresine bağlı eĢle ≤ 1.72±1.00 24 (44.4) 6 (11.1) sorun yaĢama >1.72±1.00 19 (35.2) 5 (9.3) .015 ≤ 10.54±1.48 >10.54±1.48 Total puan ≤ 10.74±2.23 13 (24.1) 10 (18.5) >10.74±2.23 16 (29.6) 15 (27.8) .327 *McNemar ki-kare (binominal dağılım) testi uygulanmıştır. Çiftlerden elde ettiğimiz PEP erkeğin boĢalma üzerindeki kontrolü alt boyut puan ortalamalarına göre kadınlar ve eĢlerin alt ve üst değer dağılımları arasında çok iyi düzeyde ve boĢalma süresine bağlı kendini kötü hissetme değer dağılımları arasında ise iyi düzeyde uyum olduğu saptanmıĢtır. ĠliĢkiden alınan zevk/tatmin ve boĢalma süresine bağlı eĢle sorun yaĢama alt boyut puan ortalamalarına göre kadınlar ve eĢlerin alt ve üst değer dağılımları arasında zayıf düzeyde uyum belirlenmiĢtir. PEP total puan ortalamalarına göre ise kadınlar ve eĢlerinin alt ve üst değer dağılımları arasında ortanın altında uyum olduğu bulunmuĢtur(Tablo 6.3.11). 86 -.014 (.922) .477 (.021) Evlilik yılı GÇ kullanım süresi .214 (.327) -.094 (.498) -.105 (.450) -.191 (.383) -.079 (.568) -.090 (.516) -.121 (.382) rs (p) Kötü hissetme Kadın (n=54) PEP -.248 (.254) -.277 (.043) -.281 (.040) -.341 (.011) rs (p) Sorun yaĢama .124 (.573) -.200 (.148) -.201 (.145) -.273 (.045) rs (p) Total puan ortalamaları arasındaki iliĢki incelenmiĢ olup aralarında anlamlı bir iliĢki bulunmamıĢtır. 87 ÇalıĢmada, çiftlerin yaĢ, evlilik yılı, GÇ yöntemini kullanım süresi ortalamaları ile erkeklerin PEP alt boyut ve total puan total puan ortalaması ile yaĢı arasında negatif yönde, zayıf düzeyde bir iliĢki olduğu saptanmıĢtır (Tablo 6.3.12). kadının yaĢı ve evlilik yılı ortalamaları arasında ise negatif yönde, zayıf düzeyde anlamlı iliĢkiler olduğu bulunmuĢtur. Kadınların PEP arasında pozitif yönde, zayıf düzeyde anlamlı bir iliĢki belirlenmiĢtir. PEP boĢalma süresine bağlı eĢle sorun yaĢama puan ortalaması ile Kadınların PEP eĢin boĢalma üzerindeki kontrolünü değerlendirdiği puan ortalaması ile GÇ yöntemini kullanım süresi ortalaması Spearman korelasyon testi kullanılmıştır. -.009 (.948) Erkek -.168 (.225) rs (p) rs (p) -.023 (.867) ĠliĢki tatmini BoĢalma kontrolü Kadın YaĢ DeğiĢkenler (n=54) ortalamaları arasındaki iliĢki Tablo 6.3.12. Çiftlerin yaĢ, evlilik yılı ve GÇ yöntemini kullanım süresi ortalamaları ile kadınların PEP alt boyut ve total puan .276(.044) .114 (.413) .000 (.997) .309 (.010) ĠliĢkiden alınan zevk Kendini kötü hissetme EĢle sorun yaĢama Total puan -.011 (.939) -.019 (.889) .153 (.268) .037 (.791) ĠliĢkiden alınan zevk Kendini kötü hissetme EĢle sorun yaĢama Total puan Spearman korelasyon testi kullanılmıştır. -.088 (.526) Erkeğin boĢalma üzerindeki kontrolü Kadın .173 (.211) rs (p) Erkeğin boĢalma üzerindeki kontrolü Erkek PEP (n=54) Gebelik kaygısı yaĢama düzeyi .015 (.912) -.274 (.045) -.237 (.085) .250 (.069) .480 (.001) .053 (.701) -.085 (.540) -.058 (.678) .053 (.705) .143 (.301) Yöntemden memnun olma düzeyi rs (p) Kadın (n=54) eĢlerinin PEP alt boyutları ve total puan ortalamaları arasındaki iliĢki .035 (.804) -.146 (.291) -.033 (.812) .110 (.429) .231 (.093) -.026 (.850) -.052 (.708) -.142 (.305) .000 (.997) .141 (.308) Yönteme güvenme düzeyi rs (p) -.076 (.585) -.175 (.206) -.363 (.007) .229 (.096) .054 (.699) .071 (.608) .018 (.900) -.055 (.695) .129 (.352) -.061 (.660) rs (p) Gebelik kaygısı yaĢama düzeyi .134 (.335) .152 (.273) .218 (.113) -.027 (.849) .087 (.530) .047 (.734) -.052 (.706) .037 (.789) .105 (.450) -.083 (.550) Yöntemden memnun olma düzeyi rs (p) Erkek(n=54) .224 (.104) .059 (.673) .259 (.058) -.002 (.990) .225 (.102) -.065 (.641) -.149 (.281) -.106 (.445) .083 (.551) .046 (.742) Yönteme güvenme düzeyi rs (p) 88 Tablo 6.3.13. Çiftlerin gebelik kaygısı, GÇ yönteminden memnuniyet ve yönteme güvenme düzeyi puan ortalamaları ile kadınlar ve Çiftlerin gebelik kaygısı, GÇ yönteminden memnuniyet ve yönteme güvenme düzeyi puan ortalamaları ile kadınlar ve eĢlerinin PEP alt boyutları ve total puan ortalamaları arasındaki iliĢki incelendiğinde eĢlerin iliĢkiden aldığı zevk puan ortalaması ile kadınların gebelik kaygısı yaĢama düzeyi puan ortalaması arasında pozitif yönde, çok zayıf düzeyde, eĢlerin PEP total puan ortalaması ile kadınların gebelik kaygısı yaĢama düzeyi puan ortalaması arasında ise yine pozitif yönde ve zayıf düzeyde anlamlı iliĢkinin olduğu saptanmıĢtır. Kadınların eĢin boĢalma üzerindeki kontrolünü değerlendirdiği puan ortalaması ile yöntemden memnuniyet düzeyi puan ortalaması arasında pozitif yönde, zayıf düzeyde, boĢalma süresine bağlı eĢle sorun yaĢamapuan ortalaması ile yöntemden memnuniyet düzeyi puan ortalaması arasında ise negatif yönde, çok zayıf düzeyde anlamlı bir iliĢkinin olduğu belirlenmiĢtir. EĢlerin gebelik kaygısı yaĢama düzeyi puan ortalaması ile kadınların boĢalma süresine bağlı kendini kötü hissetme puan ortalaması arasında negatif yönde, zayıf düzeyde anlamlı bir iliĢki bulunmuĢtur (Tablo 6.3.13). 89 -.063 (.649) -.048 (.732) .306 (.025) Kötü hissetme Sorun yasama Total puan .129 (.353) -.120 (.388) .103 (.459) .155 (.262) ĠliĢki zevk Kötü hissetme Sorun yasama Total puan Spearman korelasyon testi kullanılmıştır. .182 (.187) BoĢalma kontrolü Erkek .595 (.001) ĠliĢki tatmini .071 (.607) -.001 (.993) -.219 (.112) .126 (.366) .216 (.118) .360 (.007) -.040 (.773) -.074 (.594) .647 (.001) .428 (.001) rs (p) rs (p) .407 (.002) Uyarılma Ġstek BoĢalma kontrolü Kadın PEP (n=54) iliĢkisi -.123 (.377) -.048 (.731) -.169 (.221) .018 (.898) -.043 (.755) .183 (.185) -.114 (.410) -.148 (.285) .498 (.001) .419 (.002) rs (p) Lubrikasyon .098 (.483) .103 (.458) -.074 (.595) .057 (.682) .078 (.575) .264 (.053) -.132 (.343) -.165 (.233) .657 (.001) .462 (.001) rs (p) Orgazm FSFI (n=54) -.036 (.796) -.060 (.665) -.230 (.095) .106 (.445) .140 (.311) .420 (.002) -.062 (.657) -.107 (.441) .689 (.001) .516 (.001) rs (p) Doyum .016 (.907) .048 (.731) .064 (.647) -.061 (.661) -.051 (.715) .133 (.337) -.074 (.594) -.073 (.602) .295 (.030) .282 (.039) rs (p) Ağrı 90 .026 (.849) .066 (.636) -.167 (.228) .073 (.599) .081 (.562) .349 (.010) -.128 (.356) -.164 (.236) .709 (.001) .514 (.001) rs (p) Total puan Tablo 6.3.14. Kadınların FSFI alt boyut ve total puan ortalamalarının kadınlar ve eĢlerin PEP alt boyut ve total puan ortalamaları ile Kadınların FSFI alt boyut ve total puan ortalamalarının kadınlar ve eĢlerinPEP alt boyut ve total puan ortalamaları ile iliĢkisi incelendiğinde, FSFI alt boyut ve total puan ortalamaları ile kadının eĢin boĢalma üzerindeki kontrolü ile ilgili değerlendirmesi, iliĢkiden aldığı zevk/tatmin ve total puan ortalamaları arasında pozitif yönde, zayıf ve orta düzeyde anlamlı iliĢkiler olduğu belirlenmiĢtir. FSFI alt boyut ve total puan ortalamaları ile eĢlerin PEP puan ortalamaları arasında anlamlı bir iliĢki saptanmamıĢtır (Tablo 6.3.14). ÇalıĢmada, Mann Whitney U testi ile FSFI cut off değerlerine göre cinsel disfonksiyonu olan ve olmayan kadınların eĢlerinin PEPalt boyut ve total puan ortalamaları karĢılaĢtırılmıĢ ve aralarında anlamlı bir fark bulunmamıĢtır. 91 -.250 (.068) -.221 (.109) .054 (.701) Kötü hissetme Sorun yaĢama Total puan .162 (.242) -.047 (.735) .052 (.709) .157 (.256) ĠliĢkiden alınan zevk Kötü hissetme Sorun yaĢama Total puan Spearman korelasyon testi kullanılmıştır. .196 (.155) BoĢalma kontrolü Kadın .405 (.002) ĠliĢkiden alınan zevk .210 (.128) .024 (.865) -.188 (.173) .351 (.009) .355 (.008) .144 (.300) -.306(.025) -.315 (.020) .541 (.001) .403 (.003) rs (p) rs (p) .324 (.017) ĠliĢki baĢarısı Erektil fonksiyon BoĢalma kontrolü Erkek PEP (n=54) iliĢkisi .025 (.856) .022 (.876) -.029 (.833) .078 (.576) .023 (.867) .163 (.238) -.092 (.507) .086 (.536) .274 (.045) .123 (.376) rs (p) Orgazm .171 (.216) .033 (.813) .001 (.997) .220 (.110) .276(.044) .228 (.097) .088 (.528) -.165 (.234) .274 (.045) .285 (.037) rs (p) Cinsel istek IIEF (n=54) .073 (.602) .005 (.971) -.105 (.451) .213 (.122) .164 (.236) .252 (.066) -.216 (.117) -.403 (.003) .635 (.001) .483(.001) rs (p) Genel tatmin .198 (.151) .041 (.767) -.105 (.450) .279 (.041) .283 (.038) .174 (.208) -.206 (.135) -.307 (.024) .541 (.001) .426 (.001) rs (p) Total puan 92 Tablo 6.3.15. ErkeklerinIIEF alt boyut ve total puan ortalamalarının kadınlar ve eĢlerin PEP alt boyut ve total puan ortalamaları ile EĢlerin PEP alt boyut ve total puan ortalamalarının IIEF alt boyut ve total puan ortalamaları ile iliĢkisi incelendiğinde, erkeğin PEP boĢalma üzerindeki kontrolünü değerlendirdiği puan ortalaması ile IIEF erektil fonksiyon, iliĢki baĢarısı, cinsel istek, genel tatmin alt boyutları ve total puan ortalaması arasında pozitif yönde, zayıf düzeyde anlamlı bir iliĢki olduğu saptanmıĢtır. PEP iliĢkiden aldığı zevk puan ortalaması ile IIEF erektil fonksiyon, orgazm, cinsel istek puan ortalaması arasında pozitif yönde, zayıf düzeyde, iliĢki baĢarısı, genel tatmin ve total puan ortalamaları arasında ise yine pozitif yönde ancak orta düzeyde anlamlı bir iliĢki olduğu belirlenmiĢtir. EĢin PEP boĢalma süresine bağlı kendini kötü hissetme puan ortalaması ile IIEF iliĢki baĢarısı, genel tatmin alt boyutları ve total puan ortalaması arasında negatif yönde, zayıf düzeyde anlamlı bir iliĢki olduğu görülmüĢtür. Kadınların PEP alt boyut ve total puan ortalamalarının eĢlerin IIEF alt boyut ve total puan ortalamaları ile iliĢkisi incelendiğinde, kadınların eĢin boĢalma üzerindeki kontrolünü değerlendirdiği puan ortalaması ile eĢlerin iliĢki baĢarısı, cinsel istek vetotal puan ortalamaları arasında pozitif yönde, zayıf düzeyde anlamlı iliĢkiler olduğu belirlenmiĢtir. Kadınların iliĢki tatmini puan ortalaması ile eĢlerin iliĢki baĢarısı ve total puan ortalamaları arasında ise yine pozitif yönde, zayıf düzeyde anlamlı iliĢkiler olduğu saptanmıĢtır(Tablo 6.3.15). 93 7. TARTIġMA VE SONUÇ GÇ yöntemi ile korunan çiftlerin cinsel fonksiyonlarının değerlendirildiği çalıĢmamızda elde edilen bulgular ilgili literatür ile karĢılaĢtırılarak tartıĢılmıĢtır. ÇalıĢmaya katılan çiftlerin sosyo-demografik özellikleri incelendiğinde kadınların yaĢ ortalamasının 32.67±7.30, eĢlerin yaĢ ortalamasının ise 36.54±7.40 olduğu belirlenmiĢtir. TNSA 2008 verilerine göre Türkiye‟ deki kadınların 30 yaĢından itibaren %85‟in üzerinde ve yaĢla birlikte giderek artan oranlarda evli oldukları görülmektedir. ÇalıĢmamızda kadınların evlenme yaĢı ortalaması 18.85±3.05, eĢlerin ise 22.98±3.68 olarak bulunmuĢtur. Yine TNSA 2008 verilerinde Türkiye‟ de kadınların yarısının 20.8 yaĢından önce evlendikleri belirtilmektedir. Bulgularımız bu sonuçları desteklemektedir. Bu çalıĢmada çiftlerin evlilik yılı ortalaması 13.85±8.52 olarak bulunmuĢtur. Çiftçioğlu tarafından 2006 yılında yapılan ve çiftlerin GÇ yöntemini kullanım nedenlerinin sorgulandığı çalıĢmada 2 ayrı sağlık ocağı bölgesine bağlı çiftlerin evlilik süresi ortalamaları 10.20±0.49 ve 7.61±0.41 olarak bizim çalıĢma grubumuzdan daha düĢük bulunmuĢtur. AraĢtırmamızda kadınların büyük bir çoğunluğunun (%77.8) ilkokul, eĢlerin ise (%70.3) ortaokul/lise mezunu oldukları saptanmıĢtır. TNSA 2008 kadınların temel özellikleri incelendiğinde Türkiye‟de kadınların %51.9 oranı ile çoğunluğunun ilköğretim birinci kademe mezunu oldukları görülmekte ve bulgumuz bu sonucu desteklemektedir. Çiftçioğlu‟nun 2006 yılında 422 kadın üzerinde yaptığı çalıĢmada 2 farklı sağlık ocağı bölgesindeki kadınların %48.5 ve %47.7 oranları ile çoğunluğunun ilköğretim mezunu, eĢlerin ise çoğunluğunun %58.3 ilköğretim ve %45.4 lise mezunu oldukları belirtilmektedir. Ancak ilkokul mezunu olmayan kadınların %41.3, %13.9, erkeklerin ise %13.6 ve %3.7 ile çalıĢmamıza göre (kadın %7.5, erkek %0.0) yüksek oranda olduğu görülmektedir. ÇalıĢmamızda erkeklerin tamamına yakınının çalıĢtığı kadınların ise çalıĢmadığı, ailelerin ¾‟ ünün gelirlerinin giderlerinden az olduğu, çoğunluğunun çekirdek aile yapısında ve %72.2‟sinin görücü usulü ile evlendikleri belirlenmiĢtir. 2008 yılı TNSA verilerinde Türkiye‟de kadınların %65.8‟inin son 12 ay içinde ve halen çalıĢmadığı, bu oranın kırsal kesimde %48.8, kentsel kesimde %71.3, Ege Bölgesi‟nde ise %55.5 olduğu, çalıĢmayan kadınların refah düzeyleri incelendiğinde 94 de %72.2 oranı ile çoğunluğunun refah düzeyinin yüksek olduğu görülmektedir. AraĢtırmamızı yürüttüğümüz mahalle, Ege bölgesinde ve Ģehir merkezinde, il bazında GÇ yöntemi kullanımının en yüksek olduğu yerdir. Veri toplama aĢamasında yapılan ev ziyaretleri sırasında, ailelerin sosyo-ekonomik durumlarının çoğunluğunun düĢük olduğu, bununla birlikte kadınların çalıĢmadığı, kentsel bir bölge olmasına rağmen daha çok kırsal kesim özelliklerini yansıtmakta olduğu görülmüĢ olup, bu durum araĢtırma verilerine yansımıĢtır. Çiftlerin obstetrik ve jinekolojik özellikleri incelendiğinde doğum sayısı ortalamasının 2.37±1.05, yaĢayan çocuk sayısı ortalamasının ise 2.30±0.88 olduğu bulunmuĢtur. ÇalıĢmamızda doğum sayısı ortalamasının TNSA 2008‟e göre Türkiye için toplam doğurganlık hızı kadın baĢına 2.16 ile uyumlu olduğu, yaĢayan çocuk sayısı ortalamasının ise, evli kadınların sahip olduğu çocuk sayısı ortalamasından (3.6) daha düĢük olduğu görülmektedir. TNSA 2008‟e göre 2003-2008 yılları arasında Türkiye‟ de %10.0 kendiliğinden, %10.5 isteyerek düĢük meydana geldiği bildirilmektedir. ÇalıĢma kapsamına alınan olgularımızda istenmeyen gebelik sonrası kürtaj oranının TNSA 2008 verilerinden yüksek olması ve bu kadınların tamamının etkin olan bir yöntem kullanırken gebe kaldıklarını, GÇ ile korunma sürecinde istenmeyen bir gebeliğin hiç yaĢanmadığını ifade etmiĢ olmaları dikkat çekicidir. Bu araĢtırmaya katılan kadınların %61.1‟ inin normal vajinal doğum yaptığı, %38.9 ‟unda anormal bir vajinal akıntı ve %20.4‟ünde adet düzensizliği olduğu saptanmıĢtır. Gabalcı tarafından yapılan çalıĢmada (2008), kadınların (n=282) %58.2‟sinin vajinal doğum yaptığı ve %9.9‟unun jinekolojik bir sorun yaĢadığı bildirilmiĢtir. Özellikle adet düzensizliği genelde adölesan ve premenapozal dönemde ortaya çıkan bir sorundur. Bu çalıĢmaya katılan kadınların yaĢları 21-49 arasındadır. YaklaĢık %20 oranında saptanan adet düzensizliğinin geç adölesan ve premenapozal dönemdeki kadınları etkilediği düĢünülmektedir. Vajinal akıntı yaĢama durumu açısından Türkiye genelini yansıtan bir çalıĢmaya rastlanmamıĢtır. Ancak yine de bizim çalıĢmamızda elde edilen oranın yüksek olduğu düĢünülmüĢtür. Bu sonucun bölgenin düĢük sosyo-ekonomik, kültürel özelliklerinden etkilenmiĢ olabileceği düĢünülmektedir. TNSA verilerine göre kadınların daha önce kullanmıĢ oldukları gebeliği önleyici yöntemler incelendiğinde, %77.6‟sının herhangi bir modern yöntem 95 kullanmıĢ oldukları bildirilmektedir. Bunların, %41.8‟ inin hormonal yöntem (hap ve enjeksiyon), %40.7‟sinin RĠA ve %43.7‟sinin ise kondom kullandıkları tespit edilmiĢtir. Bu araĢtırmada çiftlerin %55.5‟inin geçmiĢte modern bir yöntem kullanmıĢ oldukları, bunların ise, %26.4‟ünün hormonal yöntem, %55.9‟unun RĠA ve % 17.7‟sinin kondom kullanmıĢ oldukları belirlenmiĢtir. TNSA verileri ile karĢılaĢtırıldığında modern yöntem kullanımının yaklaĢık 1/3 oranında daha az ve belirtilen yöntemler açısından hormonal yöntem ile kondom kullanımının daha düĢük, RĠA kullanımının ise daha yüksek olduğu görülmektedir. Gabalcı tarafından 2008 yılında yapılan çalıĢmada (n=120), kadınların geçmiĢte %21.6‟sının RĠA, %20.8‟inin kondom ve %28.3‟ünün oral kontraseptif kullanmıĢ oldukları belirlenmiĢtir. ÇalıĢmamız kondom ve hormonal yöntem kullanım oranları açısından benzerlik göstermekle beraber, RĠA kullanım oranı 2 katından daha fazladır. Aynı çalıĢmada (Gabalcı 2008) RĠA kullanıcılarının %26.9‟unun, kondom kullanıcılarının %20‟sinin ve OK kullanıcılarının %41.2‟sinin 5 yılın üzerinde bu yöntemleri kullanmıĢ oldukları belirlenmiĢtir. Bizim çalıĢmamızda, araĢtırmaya katılan çiftlerin %40.7‟sinin 5 yılın üzerinde GÇ yöntemini kullanmakta oldukları tespit edilmiĢtir. Bu sonuçlara göre diğer yöntemler ile karĢılaĢtırıldığında GÇ yöntemi kullanımının daha uzun süreli ve istikrarlı olduğu söylenebilir. TNSA verilerine göre kullanılan AP yöntemini bırakma nedenleri olarak ilk 4 sırada gebe kalmak isteme (%25.6), kullanırken gebe kalma (%20.7), yan etkiler (%13.7) ve daha etkili yönteme geçme (%10.0) yer almaktadır. ÖzbaĢaran‟ın (1997), Pasinlioğlu ve Bülbül‟ün (2003), Ersin ve ark.nın (2003)yaptığı araĢtırmalarda etkili yöntemi bırakma nedenlerinin; hormonal yöntemler ve RĠA için yan etkiler, kondom için eĢin karĢı çıkmasıolduğu bulunmuĢtur. Bizim araĢtırmamızda yan etkiler (%40.7), gebe kalmak isteme (%15.6), AP hizmetlerine ulaĢma/teminde sıkıntı (%12.5), cinselliği olumsuz etkileme (%12.5) ve diğer sağlık sorunları (%12.5) olarak belirlenmiĢtir. Yan etki olarak en fazla %61,5 oranında RĠA kullanımına bağlı düzensiz kanama olduğu saptanmıĢtır. Literatürde de en sık görülen yan etki adet düzensizliği ve ağrılı adet olarak belirtilmektedir (Günalp 2005). AraĢtırmamızın bulguları verilen araĢtırmaların bulguları ile uyumludur. TNSA 2008 verilerine göre 15-49 yaĢ grubunda ve evli olan kadınların halen kullanmakta oldukları AP yöntem oranları incelendiğinde GÇ yöntemi kullanım 96 oranının %26.2 olduğunu belirtmiĢtik. ÇalıĢmamızı yürüttüğümüz Afyonkarahisar ili genelinde etkisiz yöntem kullanım oranı %26.1 ile TNSA verilerini desteklerken, bizim evrenimizde bu oran %39.5 ile çok daha yüksek bulunmuĢtur. Bulgular yaklaĢık her 3 kadından birinin etkin olmayan GÇ yöntemi ile korunduğunu ortaya koymaktadır. AraĢtırma grubumuzun GÇ yöntemini kullanım süresi ortalamasının 5.76±5.70 olduğu belirlenmiĢtir. Çiftçioğlu‟nun çalıĢmasında karĢılaĢtırılan 2 grubun GÇ yöntemini kullanım süresi ortalamalarının 3.95±0.28 ve 4.42±0.32 olduğu ifade edilmiĢtir. ÇalıĢma grubumuzun GÇ yöntemi kullanım süresi açısından daha istikrarlı olduğu görülmektedir. Bu çalıĢmada %55.6 oranı ile çiftlerin çoğunluğunun GÇ yöntemine birlikte karar verdikleri saptanmıĢtır. Çiftçioğlu‟nun çalıĢmasında da çiftlerin yarısından fazlasının (%56.6) GÇ yöntemine birlikte karar verdikleri belirtilmektedir. AraĢtırma verileri benzerlik göstermektedir. Çiftlerin etkin ya da etkin olmayan AP yöntemi kullanımınıetkileyen faktörler; yöntemin güvenilirliği, yan etkileri, geri dönüĢümlü olması,hormon içeriği, eĢin tercihi, yöntem hakkındaki bilgi düzeyi, kadının sağlıkdurumu ve inançlarıdır (Yılmaz 2003, Yangın 2004). 2006 yılında Çiftçioğlu tarafından yapılan çalıĢmada, kadınların %72.1‟iGÇ yönteminin gebelikten koruduğunu, %20‟si yöntemi etkili yöntemlere göre daha sağlıklı bulduğunu, %5‟iGÇ yönteminin kullanımının daha kolay olduğunu, %2.9‟u GÇ yönteminin diğer modern yöntemlere göre daha temiz olduğunu bildirmiĢlerdir. Bizim araĢtırmamızdaise kadınların yarıya yakınının diğer yöntemlerin yan etkileri olduğunu düĢünmesi, eĢlerin ise büyük çoğunluğunun diğer yöntemler hakkında bilgi eksikliği nedeniyle GÇ yöntemini seçtikleri saptanmıĢtır. Kadınların ifadeleri açısından bulgularımız literatür verileri ile benzerlik göstermektedir. Ancak GÇ yöntemini kullanan çiftlerde erkeklerin görüĢlerini içeren literatür verilerine rastlanmamıĢtır. ÇalıĢma sonucunda erkeklerin diğer yöntemlere iliĢkin bilgi eksikliği olduğunu ifade etmeleri AP eğitiminin yalnızca kadınlara yönelik değil, erkeklere yönelik de yapılması gerektiğini göstermiĢtir. AraĢtırmaya katılan çiftlere tekrar çocuk sahibi olmak isteyip istemedikleri sorulduğunda kadınların ¾‟ü, erkeklerin 2/3‟ü istemediklerini belirtmiĢlerdir. TNSA 97 2008 verilerine göre evli kadınların % 59‟unun tekrar çocuk sahibi olmak istemedikleri bildirilmektedir. Bizim çalıĢma verilerimizde bu oranın daha yüksek olması dikkat çekicidir. Çünkü çalıĢma kapsamına alınan çiftlerde kadınların yaĢ ortalamasının 32 olması, doğurganlık açısından önlerinde daha uzun bir sürecin bulunması ve yüksek oranda çocuk istememelerine rağmen etkin olmayan yöntemlerden GÇ ile korunmaları düĢündürücüdür. Çiftlerden daha önce kullandıkları yönteme göre Ģu anda kullandıkları GÇ yöntemindeki cinselliklerini cinsel istek, iliĢki sıklığı ve doyum açısından değerlendirmeleri istendiğinde daha önce hormonal yöntem kullanan çiftlerde; kadınların Ģu andaki cinsel istek, iliĢki sıklığı ve doyumlarında azalma olduğu, eĢlerin ise cinsel istek, iliĢki sıklığı ve doyumlarında herhangi bir değiĢiklik olmadığı saptanmıĢtır. Bu anlamda araĢtırma bulguları Raymond ve ark. (2004),Guida ve ark. (2005) ve ġahin ve ark. (2007) tarafından yapılan çalıĢmalardaki oralkontraseptiflerincinsel istek, doyum ve iliĢki sıklığını arttırarak çiftlerin cinsel yaĢamını olumlu etkilediği yönündeki bulguları desteklemektedir. Sanders ve ark.nın (2001), Yanıkkerem ve ark.nın (2006) ve Sabatini ve Cagiano‟nunyaptığı çalıĢmalarda (2006) ise, OKkullananlarda cinsel yaĢamın olumsuz etkilendiği, seksüel istek ve doyumun3. 6. ve 12. aylarda azaldığı vurgulanmaktadır. AraĢtırmada, RĠA kullanan çiftlerde hem kadınlar hem eĢlerin çoğunluğunda cinsel fonksiyonlarında bir değiĢiklik olmadığı belirlenmiĢtir. 2003 yılında Yılmaz ve 2004 yılında Raymond ve ark. tarafından yapılan çalıĢmalarda da RĠA‟nin cinsel fonksiyonlar üzerine anlamlı bir etkisi olmadığı sonucuna varılmıĢtır. 1999 yılında Eryılmaz tarafından yapılan çalıĢmada ise RĠA kullanan kadınlarda ve eĢlerinde cinsel yaĢamlarının diğer yöntemlere göre olumlu etkilendiği belirtilmiĢtir. Bizim çalıĢmamızda da özellikle erkek kontrolünde olmayan kadına ait bir yöntem olmasına rağmen RĠA kullanımına göre değiĢiklik olmaması cinselliği negatif etkilemediğini düĢündürmüĢtür. Daha önce kondom kullanan çiftlerde ise eĢlerin %83.3 oranı ile büyük çoğunluğu cinsel istek ve doyumlarında artma olduğunu ifade etmiĢlerdir. 2009 yılında Jones ve ark.tarafından yapılan araĢtırmada görüĢülenlerin yarısından fazlası (n=361), kondom ile ilgili seksüel memnuniyeti azalttığı, rahatsız ettiği ve 98 kullanımının güç olduğu problemlerini rapor etmiĢlerdir.Finger‟in (1998), Eryılmaz‟ın (1999), Berkiten ve Aslan‟ın (2001), Yanıkkerem ve ark.nın (2006) yaptıkları çalıĢmalarda da, kondom kullanan erkeklerde cinsel istek ve doyumda azalma olduğu belirtilmiĢtir. Kondom bazı çiftlerde (özellikle erkeklerde ) cinsel temas sırasında glans penisteki duyarlılığı azaltması, iliĢkide kesintiye neden olması ve bazen de ereksiyonu güçleĢtirmesi gibi sorunlarla cinsel doyumun azalmasına neden olabilmektedir (Hatcher et al 1997, Bobak 1997, Everett 1998,Eryılmaz 1999, Berkiten ve Aslan 2001). AraĢtırmamızda kadınların Ģu andaki cinsel istek ve doyum açısından eĢit oranlarda (%33,3) arttı, azaldı, değiĢmedi ifadelerini kullandıkları görülmektedir.Dündar ve ark.nın (2005), Yanıkkerem ve ark.nın (2006) çalıĢmalarında kondom kullanan çiftlerde kadınlar vajinada kuruluk ve tahriĢe nedenolduğu gerekçesiyle kondomun iyi bir yöntem olmadığını belirtmiĢlerdir.Literatürde, kondomun doğum kontrolüne erkeklerin katılımını sağlanması, hiçbiryan etkisinin olmaması, erken boĢalmanın önlenmesi, penisin etrafını sararakhafif turnike etkisi ile ereksiyonukolaylaĢtırması ve süreci uzatması, kadının orgazma ulaĢmasını kolaylaĢtırması ve vagen kuruluğu olanlardakayganlaĢtırıcı etkisinden yararlanılması gibi olumlu yönleri olduğuda belirtilmektedir ( Eryılmaz 1999, Berkiten ve Aslan 2001). Aytekin ve ark.larının yaptığı çalıĢmada (2001), kadınlar ve eĢlerinin GÇ yöntemindenmemnuniyetleri sorulduğunda, kadınların % 75‟inin, erkeklerin ise % 68‟inin bu yöntemden memnun oldukları belirtilmiĢtir.Yanıkkerem ve ark.nın yaptığı çalıĢmada (2006), kadınların % 84.4‟ünün, eĢlerin %69,9‟unun genel olarak GÇ yöntemini kullanmaktan memnun olduğu ancak cinsel iliĢki sırasında yöntemi kullanmaktan duyulan memnuniyetin daha düĢük olduğu (% 73,6) saptanmıĢtır.Kadınların % 65‟inin bu yöntemi kullanırken gebe kalmaktankorktuğu ifade edilmiĢtir. Çiftçioğlu‟ nun çalıĢmasında kadınların %53.6‟ sının GÇ yöntemini kullanmaktan memnun oldukları, %67.3‟ ünün ise gebe kalma korkusu yaĢadıkları tespit edilmiĢtir. Bu çalıĢmada, GÇ yöntemi kullanımında çiftlerin gebelik kaygısı yaĢama düzeylerinin düĢük olduğu tespit edilmesine rağmen yöntemden memnuniyet düzeyi ortalaması hem kadınlar hem de eĢlerinde ortanın biraz üzerinde bulunmuĢtur. GÇ yöntemi, AP açısından belli bir değer taĢısa da,cinsel iliĢkiye yönelik olumsuzluklar içermektedir. GÇ‟nin tıbbi yan etkileri bulunmamakla birlikte, cinsel 99 iliĢkinin plato fazında yarıdakesilmesi, eĢlerin cinsel doyumlarını azaltabilir. Bu yöntem, kadınınçoğunlukla cinsel coĢkunun doruk noktasında, orgazm olamamasına nedenolabilmektedir (Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi 2005). ÇalıĢmamızda çiftlerin gebelik kaygısı, GÇ yönteminden memnuniyet ve yönteme güvenme düzeyine ait puan ortalamalarının birbiriyle iliĢkisi araĢtırılmıĢtır. Kadınların gebelik kaygısı yaĢama düzeyinin azaldıkça yöntemden memnun olma ve yönteme güvenme düzeylerinin arttığı, yönteme güvenme düzeyi ile memnun olma düzeyinin paralellik gösterdiği saptanmıĢtır. EĢlerde de benzer Ģekilde gebelik kaygısı yaĢama düzeyinin azaldıkça yöntemden memnun olma düzeyinin arttığı, yönteme güvenme düzeyi ile memnun olma düzeyinin paralellik gösterdiği belirlenmiĢtir. Erkeğin yöntemden memnun olma düzeyi arttıkça kadının da memnun olma ve yönteme güvenme düzeyinin arttığı, erkeğin yönteme güvenme düzeyi ile kadının güvenme düzeyinin paralellik gösterdiği ve erkeğin yönteme güvenme düzeyinin arttıkça kadının gebelik kaygısı yaĢama düzeyinin azaldığı tespit edilmiĢtir. Bu sonuçlar göstermektedir ki, GÇ erkek kontrolünde bir yöntem olduğundan erkeğin ne hissettiği, kendine güveni ve memnuniyeti önemlidir. Kadın, GÇ yöntemini eĢinin etkin ve doğru bir Ģekilde uygulayabileceğini düĢünüyor ve ona güveniyorsa gebelik kaygısı azalır ve memnuniyeti artar. Çiftlerin yaĢ, evlilik yılı ve GÇ yöntemini kullanım süresi ortalamaları ile gebelikkaygısı yaĢama, yöntemden memnun olma ve yönteme güvenme düzeyi puan ortalamaları arasındaki iliĢki incelendiğinde, kadının ve eĢin yaĢı, evlilik süresi arttıkça kadının gebelik kaygısı yaĢama düzeyinin azaldığı belirlenmiĢtir. GÇ yöntemini kullanım süresi arttıkça, kadının yöntemden memnuniyet düzeyinin, eĢin ise yönteme güvenme düzeyinin arttığı ortaya çıkmıĢtır. Bu sonuçlar, çiftlerin GÇ yöntemini ne kadar uzun süredir kullanıyorsa yönteme güvenlerinin de o kadar arttığını göstermektedir. AraĢtırmamıza katılan çiftlerde, bu yöntemle korunurken istenmeyen gebelik yaĢanmamıĢ olması da yönteme olan güveni arttıran çok önemli bir etkendir. GÇ yöntemi ile korunan çiftlerde, kadınların cinsel fonksiyonlarının FSFI ile yapılan değerlendirmesinde FSFI total puan ortalaması 24.52±7.18 olarak bulunmuĢ ve kadınların yarısında CD saptanmıĢtır. Son yıllarda, kadın CD‟ayönelik gösterilen ilginin ve bu konudaki çalıĢmaların artması ile elde edilenbulgular, cinsel problemi 100 olan kadınların prevelansının % 19 - % 63 arasındadeğiĢtiğini göstermektedir (Basson et al 2001, Anastasiadis et al 2002, Hisasue et al 2005, Sidi et al 2007). Laumann ve ark. tarafından (1999),Amerika BirleĢik Devletleri‟nde (ABD) yapılan çalıĢmada, CD görülme sıklığı kadınlarda %43.0 olarak bulunmuĢtur. Demirezen‟in (2006) birinci basamak sağlık kurulusuna baĢvuran kadınlar ile yaptıklarıçalıĢmada, kadınların %67,5‟nin cinsel yaĢamlarına iliĢkin sorunlaryasadıklarını belirlemiĢlerdir. Öksüz ve Malhan tarafından (2006) yapılançalıĢmada kadınların % 48,3‟ünde CD bildirilmiĢtir. Bulgularımız benzerlik göstermektedir. ABD‟ de kadınların %22‟sinin cinsel istekte azalma, %14‟ünün uyarılma sorunu ve %7‟sinin cinsel iliĢkide ağrıyaĢadıkları belirlenmiĢtir (Pasqualotto et al 2005). ÇalıĢmamızda FSFI‟ın alt boyutları değerlendirildiğinde en düĢük puan ortalamasının istek alt boyutunda olduğu görülmüĢtür. Bulgularımız, kadınlarda cinsel disfonksiyonun en çok istek alt boyutunda olduğu yönündeki literatür bilgisi ile uyuĢmaktadır. ÇalıĢmamızda çiftlerin yaĢ, evlilik yılı ve GÇ yöntemini kullanım süresi ortalamaları ile kadınların FSFI alt boyut ve total puan ortalamaları arasındaki iliĢki incelenmiĢtir. Çiftlerde kadının ve erkeğin yaĢı, evlilik süresi arttıkça kadının uyarılma düzeyinin azaldığı saptanmıĢtır. Veri grubunda premenapoz döneminde kadınlar bulunmaktadır. YaĢ artması ile birlikte gerek gebelik ve doğum sayısının artmıĢ olması, gerekse östrojen seviyesinin azalması uyarılmanın azalmasına sebep olmaktadır. Çiftlerin gebelik kaygısı, GÇ yönteminden memnuniyet ve yönteme güvenme düzeyi puan ortalamaları ile kadınların FSFI alt boyutları ve total puan ortalamaları arasındaki iliĢki incelendiğinde ise aralarında anlamlı bir iliĢki olmadığı görülmüĢtür. Daha önce açıkladığımız gibi araĢtırmaya katılan çiftlerin bu yöntemle korunurken istenmeyen gebelik yaĢamamıĢ olması, gebelik kaygısı düzeyinin düĢük, güven düzeyinin yüksek seviyede olmasına sebep olmuĢtur. Bu nedenle gebelik kaygısı, yöntemden memnuniyet ve güvenme düzeylerinin kadınlarda cinsel fonksiyonlar üzerine olumsuz bir etkisi olmamıĢ, cinsel fonksiyonların orta düzeyde olduğu saptanmıĢ ve aralarında anlamlı bir iliĢki bulunamamıĢtır. 101 GÇ yöntemi ile korunan çiftlerde, eĢlerin cinsel fonksiyonlarının IIEF ile yapılan değerlendirmesinde, IIEF total puan ortalamasının 62.65±8.81 olduğu saptanmıĢ olup, total ve alt boyut puan ortalamalarının bu ölçekten alınabilecek en üst değerlere yakın olduğu belirlenmiĢtir. EĢlerin %35.2‟sinin total puan ortalamasının altında puan aldığı görülmüĢtür. Laumann ve ark. tarafından (1999), ABD‟de yaĢayan 18-59 yaĢ arası 1410 erkek ile yapılan çalıĢmada ise CD görülme sıklığı %31 olarak belirtilmektedir. AraĢtırmamızda çiftlerin yaĢ, evlilik yılı ve GÇ yöntemini kullanım süresi ortalamaları ile erkeklerin IIEF alt boyut ve total puan ortalamaları arasındaki iliĢki incelendiğinde, erkeğin yaĢının arttıkça erektil fonksiyonu, iliĢki baĢarısı ve IIEF total puanının azaldığı tespit edilmiĢtir. YaĢla birlikte erkeklerde testosteron ve uyarılmanın 2 önemli komponenti olan asetilkolin ile nitrik oksit seviyelerinin azalması ereksiyonu ve beraberinde iliĢki baĢarısını olumsuz etkilemektedir (Ġncesu 2004). Çiftlerin gebelik kaygısı, GÇ yönteminden memnuniyet ve yönteme güvenme düzeyi puan ortalamaları ile eĢlerin IIEF alt boyutları ve total puan ortalamaları arasındaki iliĢki incelendiğinde ise, erkeğin genel tatmininin (cinsel doyumu) arttıkça kadının yöntemden memnun olma düzeyinin arttığı görülmüĢtür. Bu bulgu, cinselliğin kadın ve erkeğin armoni eĢliğinde beraberliklerini içeren ve karĢılıklı olarak cinselliği algılama düzeylerinden yakından etkilenen bir olgu olduğu yönündeki literatür bilgisini desteklemektedir (Kütmeç 2009). ÇalıĢmamızda PEP kullanılarak, erkekteki PE durumunu kendilerinin ve eĢlerinin (kadınların) değerlendirmeleri istenmiĢtir. PEP total puan ortalamasının kadınlarda 10.74±2.23, eĢlerinde ise 10.54±1.48 olduğu saptanmıĢtır. Bu puan ortalamaları baz alınarak alt ve üst değerleri açısından olguların dağılımlarına bakıldığında, kadınların %57.4‟ ünün, eĢlerin ise %46.3‟ ünün prematürejakülasyon profilini ortalamanın üzerinde, yani daha iyi olarak değerlendirdikleri belirlenmiĢtir. PE, hayatı tehdit edenbir durum olmamasına karĢın seksüel özgüven kaybına,partner ve erkekte seksüel tatminde azalmayave hayat kalitesinde anlamlı bozulmaya yol açmasınedeniyle önemli bir durumdur (Atan ve Aslan 2010). Tarama çalıĢmalarıverilerine göre prevalansının %20-30 civarında olduğu bildirilmektedir 102 (Althof 2006). Ülkemizden yapılan ve 603 katılımcıyı içerenbir çalıĢmada (Tekdoğan ve ark 2003) PE prevalansı %36.5, 1412 katılımcıyı içeren bir baĢkaçalıĢmada (Aslan ve ark 2009) ise %25.7 olarak bulunmuĢtur. Çiftlerin PEP alt grup ve total puan ortalamaları arasındaki fark incelendiğinde, iliĢkiden alınan zevk ve boĢalma süresine bağlı eĢle sorun yaĢamada çiftlerin puan ortalamaları arasındaki farkın anlamlı olduğu belirlenmiĢtir. Kadınlarda iliĢkiden alınan zevk puan ortalaması 3.54±0.99 iken, eĢlerde puan ortalamasının 3.91±0.73 ile biraz daha yüksek olması istatistiksel olarak anlamlı bulunmuĢtur. BoĢalma süresine bağlı eĢle sorun yaĢama puan ortalaması kadınlarda 1.72±1.00 iken, eĢlerde 1.30±0.66 ile biraz daha düĢük bulunmasının da istatistiksel olarak anlamlı olduğu görülmüĢtür. Çiftlerde elde edilen PEP alt boyut ve total puan ortalamalarına göre alt ve üst değer dağılımların uyumluluğu incelendiğinde ise, erkeğin boĢalma üzerindeki kontrolü alt boyut puan ortalamalarına göre kadınlar ve eĢlerin alt ve üst değer dağılımları arasında çok iyi düzeyde ve boĢalma süresine bağlı kendini kötü hissetme değer dağılımları arasında ise iyi düzeyde uyum olduğu saptanmıĢtır. ÇalıĢmamızın veri toplama aĢamasındaki gözlemlerimiz çoğunlukla erkeklerin cinsel fonksiyonları değerlendirilirken hem kadınların hem de eĢlerin durumu olduğundan daha iyi gösterdikleri ve gerçekleri yansıtmadıkları yönünde olmuĢtur. Ancak yapılan istatistiksel analiz sonucunda elde edilen PEP ortalamaları, kadın ve erkeklerin cevapları arasındaki fark ve uyumlar sonuçların objektif olduğunu düĢündürmüĢtür. ÇalıĢmamızda çiftlerin yaĢ, evlilik yılı ve GÇ yöntemini kullanım süresi ortalamaları ile PEP alt boyut ve total puan ortalamaları arasındaki iliĢkiler incelenmiĢ olup, sadece kadınlara ait PEP alt boyut ve total puan ortalamaları arasında iliĢkiler olduğu saptanmıĢtır. GÇ yöntemini kullanım süresi arttıkça kadınların, eĢlerin boĢalma üzerindeki kontrolünü daha iyi olarak değerlendirdikleri tespit edilmiĢtir. Yine kadının ve erkeğin yaĢı, evlilik süresi arttıkça, kadının boĢalma süresi nedeniyle eĢle sorun yaĢaması azalmaktadır. Daha önce de belirttiğimiz gibi çiftin yaĢ ve evlilik yılının fazla olması GÇ yöntemi kullanımının da daha uzun olması anlamına gelmektedir. Çiftin bu süre zarfında istenmeyen bir gebelik yaĢamadan GÇ yöntemini baĢarı ile uygulamıĢ olması, erkekte PE sorununun olmadığını göstermektedir. 103 Çiftlerin gebelik kaygısı, GÇ yönteminden memnuniyet ve yönteme güvenme düzeyi puan ortalamaları ile kadınlar ve eĢlerinin PEP alt boyutları ve total puan ortalamaları arasındaki iliĢki incelendiğinde, kadının, erkeğin boĢalma üzerindeki kontrolünü ne kadar iyi değerlendiriyorsa ve boĢalma süresine bağlı eĢle ne kadar az sorun yaĢıyorsa yöntemden memnun olma düzeyinin o kadar arttığı tespit edilmiĢtir. Erkeğin iliĢkiden aldığı zevk ve PEP total puanı arttıkça kadının gebelik kaygısı yaĢama düzeyinin arttığı saptanmıĢtır. Bu sonuçlar göstermektedir ki, erkekte PE söz konusu olduğunda kadının cinsel doyum ve memnuniyeti, ayrıca gebelik kaygısı yaĢama düzeyi azalmaktadır. ÇalıĢmamızda kadınların FSFI alt boyut ve total puan ortalamalarının kadınlar ve eĢlerin PEP alt boyut ve total puan ortalamaları ile iliĢkisi incelenmiĢtir. Kadın, eĢin boĢalma üzerindeki kontrolünü iyi olarak değerlendirdiğinde ve iliĢkiden aldığı zevk/tatmin arttığında FSFI‟ın tüm alt boyutları ve total puanının arttığı belirlenmiĢtir. Yine kadın PEP total puanı arttıkça, FSFI istek, uyarılma, doyum alt boyutları ve total puanının da arttığı bulunmuĢtur. Erkeklerin IIEF alt boyut ve total puan ortalamalarının kadınlar ve eĢlerin PEP alt boyut ve total puan ortalamaları ile iliĢkisi incelendiğinde ise, erkeğin erektil fonksiyonu iyi olduğunda boĢalma üzerindeki kontrolü ve iliĢkiden aldığı zevkin arttığı, iliĢki baĢarısı arttıkça boĢalma üzerindeki kontrolü, iliĢkiden aldığı zevkin arttığı ve boĢalma süresine bağlı kendini kötü hissetmenin azaldığı, orgazm arttıkça iliĢkiden aldığı zevkin arttığı, cinsel istek arttıkça boĢalma üzerindeki kontrolü ve iliĢkiden aldığı zevkin arttığı, genel tatmin (doyum) ve IIEF total puanı arttıkça boĢalma üzerindeki kontrolü, iliĢkiden aldığı zevkin arttığı ve boĢalma süresine bağlı kendini kötü hissetmenin azaldığı saptanmıĢtır. IIEF‟ ye göre erkeğin iliĢki baĢarısı arttıkça kadının erkeğin boĢalma üzerindeki kontrolünü daha iyi olarak değerlendirdiği ve iliĢkiden aldığı zevkin arttığı belirlenmiĢtir. Erkeğin cinsel isteği arttıkça kadının eĢin boĢalma üzerindeki kontrolünü daha iyi olarak değerlendirdiği, erkeğin IIEF total puanı arttıkça kadının eĢin boĢalma kontrolünü daha iyi olarak değerlendirdiği ve iliĢkiden aldığı zevkin arttığı belirlenmiĢtir. Elde ettiğimiz bu veriler, özellikle kadının cinsel fonksiyonlarının, eĢin cinsel fonksiyonları ve bunu kadının algılayıĢı ile yakından iliĢkili olduğunu düĢündürmüĢtür. 104 Sonuç ÇalıĢma kapsamına alınan çiftlerde elde ettiğimiz sonuçlara göre; 1. Çiftlerin yaĢlarının 21-49 arasında dağılım gösterdiği ve ortalama olarak 30‟lu yaĢlarda yoğunluk kazandığı görülmüĢtür. 2. Kadınların ilk evlilik yaĢlarının 12-29, erkeklerin ise 16-36 yaĢları arasında dağılım gösterdiği, kadınların evlilik yaĢı ortalamasının 18.85±3.05, erkeklerin 22.98±3.68 olduğu bulunmuĢtur. 3. Çiftlerde kadınların eğitim düzeyinin erkeklere göre daha düĢük olduğu görülmüĢtür. 4. Çiftlerin büyük çoğunluğunun çekirdek aile yapısında olduğu, görücü usulü ile evlendiği ve gelirlerinin giderlerinden az olduğu saptanmıĢtır. 5. Ġstenmeyen gebelik yaĢama ve bu nedenle kürtaj deneyimleme oranı yüksek bulunmuĢtur. Ancak bu kadınların tamamı etkin bir yöntem kullanırken istenmeyen gebelik yaĢadıklarını ifade etmiĢtir. 6. Çiftlerin tamamı GÇ yöntemi kullandıkları süre içerisinde istenmeyen gebelik yaĢamadıklarını ifade etmiĢtir. 7. Kadınların 1/3‟ünden fazlasının vajinal akıntı Ģikayeti yaĢadıkları saptanmıĢtır. 8. Çiftlerin yarıdan fazlasının daha önce etkin herhangi bir yöntem kullandığı, en fazla kullanılan yöntemin RĠA olduğu ve kullandıkları etkin yöntemi bırakma nedenleri arasında da önceliği yöntemden kaynaklanan sağlık sorunlarının oluĢturduğu belirlenmiĢtir. 9. Çiftlerin ortalama 5.76±5.70/ yıldır GÇ yöntemi ile korundukları, genellikle eĢlerin bu yönteme birlikte karar verdiği, kadınlarda bu yöntemi seçme nedenlerinde diğer yöntemlerin yan etkilerinin olması önceliği oluĢtururken, erkeklerde ise büyük oranda (%81.7) diğer yöntemler hakkında bilgi eksikliğinin GÇ yöntemini seçmede etken olduğu belirlenmiĢtir. 10. Kadınların ¾‟ünden fazlasının, erkeklerin 2/3‟ünün tekrar çocuk sahibi olmak istemedikleri saptanmıĢtır. 11. Daha önce etkin bir AP yöntemi ile gebelikten korunurken Ģu anda GÇ yöntemini kullanan çiftlerde, geçmiĢte hormonal bir yöntem kullanmıĢ 105 olanlarda özellikle kadınlar cinsel istek ve doyumda azalma olduğunu, RĠA ile korunmuĢ çiftler cinsel fonksiyonlarında belirgin bir değiĢiklik olmadığını, kondom ile korunmuĢ çiftlerde ise özellikle erkekler Ģu anki cinsel istek ve doyumda belirgin bir artıĢ olduğunu ifade etmiĢtir. 12. GÇ yöntemi ile korunan çiftlerde gebelik kaygısı yaĢama düzeyi ortalamasının kadınlarda 4.37±2.28 iken, erkeklerde 3.30±2.63 oranı ile daha düĢük olduğu görülmüĢtür. Memnuniyet düzeyi ortalamasının kadınlarda 6.06±2.95, erkeklerde 6.54±3.03 oranı ile birbirine yakın, güvenme düzeyi ortalamasının ise kadınlarda 5.57±2.74, erkeklerde 7.26±2.86 oranı ile yine ortanın üzerinde olduğu saptanmıĢtır. 13. GÇ yöntemi kullanan çiftlerde yöntemden memnun olma ve güvenme düzeyi arttıkça çiftlerin gebelik kaygısı yaĢama düzeyinin düĢtüğü, yönteme güvenme düzeyi arttıkça yöntemden memnun olma düzeyinin de arttığı belirlenmiĢtir. Bu çiftlerde erkek yönteme ne kadar güveniyorsa, yani erkeklerin yönteme güvenme düzeyi arttıkça, kadınların gebelik kaygısı yaĢama düzeyinin düĢtüğü görülmüĢtür. Diğer yandan erkeğin yöntemden memnun olma düzeyi arttıkça kadının da yöntemden memnun olma ve yönteme güvenme düzeyinin arttığı belirlenmiĢtir. 14. Kadının ve eĢin yaĢı ayrıca evlilik süreleri arttıkça kadının gebelik kaygısı yaĢama düzeyinin azaldığı, GÇ yöntemini kullanım süresi arttıkça kadının yöntemden memnun olma düzeyi, erkeğin ise yönteme güvenme düzeyinin arttığı saptanmıĢtır. 15. Kadınların FSFI total puan ortalaması 24.52±7.18 olarak belirlenirken, en düĢük puan ortalamasının istek alt boyutunda olduğu görülmüĢtür. GÇ yöntemi ile korunan kadınların yarısında CD saptanmıĢtır. 16. Kadının ve eĢin yaĢı ayrıca evlilik süresi arttıkça, kadında cinsel uyarılmanın azaldığı belirlenmiĢtir. 17. Erkeklerin IIEF total puan ortalaması 62.65±8.81 olup, gerek total gerekse alt boyut puan ortalamaları bu ölçekten alınabilecek en üst değerlere yakın bulunmuĢtur. 18. Erkeğin yaĢının arttıkça, IIEF erektil fonksiyon, iliĢki baĢarısı ve total puanının azaldığı belirlenmiĢtir. 106 19. IIEF‟ye göre erkeğin genel tatmini (cinsel doyumu) arttıkça kadının yöntemden memnun olma düzeyinin arttığı saptanmıĢtır. 20. PEP‟e göre kadınların total puan ortalaması 10.74±2.23, erkeklerin ise 10.54±1.48 olup, hem kadınlar hem erkeklerde en yüksek puan ortalamasının iliĢkiden alınan zevk/tatmin, en düĢük puan ortalamasının ise boĢalma süresi nedeniyle eĢle sorun yaĢama alt boyutunda olduğu, total puan ortalamalarına göre kadınların %57.4, erkeklerin %46.3‟ünün PEP‟i ortalamanın üzerinde değerlendirdikleri bulunmuĢtur. 21. PEP iliĢkiden alınan zevk ve boĢalma süresine bağlı eĢle sorun yaĢama alt boyutlarında kadın ve erkeklerin puan ortalamaları arasındaki farkın anlamlı olduğu bulunurken, erkeğin boĢalma üzerindeki kontrolü ve boĢalma süresine bağlı kendini kötü hissetme alt boyutları puan ortalamalarına göre kadınlar ve erkeklerin alt ve üst değer dağılımları arasında iyi düzeyde uyum olduğu saptanmıĢtır. 22. Kadının ve erkeğin yaĢı, evlilik süresi arttıkça boĢalma süresine bağlı eĢle sorun yaĢamanın azaldığı, ayrıca kadının yaĢı arttıkça PEP total puanının azaldığı belirlenmiĢtir. 23. PEP‟e göre, erkeğin iliĢkiden aldığı zevk ve total puanı arttıkça kadının gebelik kaygısı yaĢama düzeyi artarken, kadının boĢalma süresi nedeniyle kendini kötü hissetmesi azaldıkça erkeğin gebelik kaygısı yaĢama düzeyinin arttığı bulunmuĢtur. Ayrıca kadının, eĢin boĢalma üzerindeki kontrolünü daha iyi olarak değerlendirdikçe ve bu nedenle eĢle sorun yaĢaması azaldıkça yöntemden memnun olma düzeyinin arttığı saptanmıĢtır. 24. Kadının, PEP eĢin boĢalma üzerindeki kontrolünü değerlendirmesi, iliĢkiden aldığı zevk/tatmin arttıkça FSFI tüm alt boyutları ve total puanının arttığı, yine PEP total puanı arttıkça istek, lubrikasyon, doyum ve FSFI total puanının arttığı belirlenmiĢtir. 25. IIEF‟ye göre erkeğin erektil fonksiyon, iliĢki baĢarısı, cinsel istek, doyum ve IIEF total puanı arttıkça boĢalma üzerindeki kontrolünün arttığı, erektil fonksiyon, iliĢki baĢarısı, orgazm, cinsel istek, doyum ve IIEF total puanı arttıkça iliĢkiden aldığı zevkin arttığı, iliĢki baĢarısı, doyum ve IIEF total puan arttıkça boĢalma süresine bağlı kendini kötü hissetmesinin azaldığı 107 bulunmuĢtur. Kadınlarda ise erkeğin iliĢki baĢarısı, cinsel istek ve IIEF total puanı arttıkça boĢalma üzerindeki kontrolü daha iyi olarak değerlendirdiği, iliĢki baĢarısı ve IIEF total puanı arttıkça iliĢkiden aldığı zevkin arttığı saptanmıĢtır. Bu sonuçlar doğrultusunda öneriler: 1. AP hizmetleri genellikle etkin bir AP yöntemi kullananlara verilmektedir. Gerek 2008 TNSA verilerinde gerekse araĢtırma evrenimizde görüldüğü gibi GÇ yöntemi kullanım oranı oldukça yüksektir. GÇ yöntemi kullanım süresi etkin yöntemlere göre daha uzun ve kullanıcılar bu konuda daha ısrarlıdır. Bu nedenle GÇ yöntemi ile korunanların da AP hizmetleri kapsamına alınması gerekmektedir. 2. GÇ yöntemi erkeğin uyguladığı bir AP yöntemidir. Ayrıca kadınlar ve eĢlerin gebelik kaygısı yaĢama düzeyi, yöntemden memnun olma ve yönteme güvenme düzeyleri birbiriyle yakından iliĢkilidir. Bu nedenle kadınlar kadar eĢler de AP hizmetleri kapsamına alınmalıdır. 3. Bu yöntemle korunmak isteyen çiftlerin gebelik kaygısı yaĢama düzeyinin azaltmak, yöntemden memnun olma ve güvenme düzeylerini arttırmak amacıyla özellikle baĢlangıç döneminde yöntemin uygulanması ile ilgili eğitim yapılmalıdır. 4. AP yöntemini seçerken, genel sağlık durumunun değerlendirilmesinde cinsel fonksiyonların da ele alınması ve buna göre bireylerin en uygun yöntemi seçmeleri konusunda teĢvik edilmesi, rutin takiplerde cinsel sağlığın da göz önünde bulundurulması gerekmektedir. AraĢtırmaya katılanların yaĢ ortalaması 30‟larda olmasına rağmen kadınların %50‟sinde CD saptanmıĢtır. Bu nedenle GÇ yöntemi ile korunan ya da korunmak isteyenlere yöntemin cinsel fonksiyonlar üzerine etkilerini kapsayan cinsel danıĢmanlık hizmetleri verilmelidir. 5. Kadın ve erkekte cinsel fonksiyonlar, yaĢ, evlilik süresi, GÇ yöntemi kullanımı süresi ile yakın iliĢkili olduğundan bireylerin bu özellikleri göz önünde bulundurularak hizmet sunumu gerçekleĢtirilmelidir. 108 6. Cinsellik kadın ile erkeğin bir arada uyumunu gerektiren bir olgu ve karıkocanın cinsel fonksiyon durumları birbiriyle yakından iliĢkili olduğundan AP hizmetleri gibi cinsel danıĢmanlık hizmetlerinde de kadın ve erkek birlikte ele alınmalıdır. 7. AP hizmetlerini daha etkin kılmak için tüm yöntemlerle ilgili çiftlerin cinsel fonksiyonlarının değerlendirildiği benzer çalıĢmalar yapılmalıdır. 109 8.KAYNAKLAR 1. Addis IB, Van DE, Wassel F. (2006). Sexual activity and function in middleaged and older women. Obstetrics and Gynecology, 107(4):755-764. 2. Akın A. (2008). Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi. 2. baskı, Ġstanbul, s.109-135. 3. Akın L, Özaydın N, Aslan D. (2006). Türkiye‟de evli erkeklerin aile planlaması yöntemlerini kullanmalarını etkileyen faktörler. Gülhane Tıp Dergisi, 48:6369. 4. Aksakal (Kızıltuğ) A. (1991). Kadın Cinselliği ve Cinsel Sorunları Cinsel iĢlev Bozukluğu-Nörotik Bozukluk ve Normal Kontrol Gruplarında Genel RuhsalCinsel ve Evlilik Sorunlarının Değerlendirilmesi. Ġ.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Uzmanlık Tezi, Ġstanbul, (DanıĢman: Prof. Dr. ġ. Yüksel) 5. Akyıldız N. (2002). Anne ve Çocuk Sağlığı. 2. baskı, Ankara, s. 3-21. 6. Alexander JL, Prato DP, Janke J, Migues D, Pearson VB. (2006). Family Planning Foundation of Maternal- Newborn Nursing. 4th ed. Saunders Company, USA. 7. Althof SE. (2006). Prevalence, characteristics and implications of premature ejaculation/rapid ejaculation. J Urol,175:842-8. 8. Anastasiadis AG, Davis AR, Ghafa M, Burchardt M, Shabsigh R. (2002). The Epidemiology And Definition of Female Sexual Disorders. World Journal of Urology, 20(2):74-78. 9. Asan Ç, AteĢçi Y, GündüzMI, GümüĢ B, Lekili M. (2004). Doğum kontrol yönteminde ürologların tercihi. Türk Üroloji Dergisi, 30(1):103-105. 10. Aslan Y, Aydın AÖ, Balcı M, Nalçacıoğlu V, Tekdoğan ÜY, Atan A. (2009). Türk erkeklerinde cinsel fonksiyon bozukluğu taraması: Anket çalıĢması. Sözlü Bildiri. 8. Ulusal Androloji Kongresi, Ġzmir, Sözlü Bildiri no:09. 11. Atan A, Aslan Y. (2010). Prematür ejakülasyon: Yeni tanım ve güncel tedavide dapoksetinin yeri. Türk Üroloji Dergisi, 36(2):149-154. 12. Aydın H. (1998). Cinsellik ve Cinsel ĠĢlev Psikiyatri Temel Kitabı. 1. baskı, Ankara. 110 13. Aygin D, Aslan FE. (2005). Kadın cinsel iĢlev ölçeğinin Türkçeye uyarlanması. Türkiye Klinikleri J Med Sci, 25: 393-399. 14. Aytekin N, Pala K, Irgil E, Aytekin A. (2001). Family planning choices and some characteristics of coitus ınterruptus users in Gemlik, Turkey. Women’s Health Issues: 11(5):442-447. 15. Balcı E, Öztürk A, Gün Ġ, Öztürk Y. (2005). Kayseri ili Talas ilçesindeki 15-49 yaĢ kadınların kullandıkları aile planlaması yöntemiyle ilgili Ģikayetlerinin değerlendirilmesi. 3. Uluslararası Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması Kongre Kitabı, Ankara. 16. Baloğlu A (2007). Oral kontraseptiflere genel bakıĢ. 5. Uluslararası Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması Kongre Kitabı, Ankara. 17. Basson R, Berman J, Burnett A. (2001). Report of the ınternational consensus development conference on female sexual dysfunction: Definitions and classifications.Journal of Sex and Marital Therapy, 27: 83-94. 18. Berek JS. (2007). Family Planning. 14th ed, USA. 19. Berkiten A, Aslan H. (2001). Kadınlarda Aile Planlaması Yöntemlerinin Cinsel YaĢam Üzerine Etkileri. III. Ulusal Jinekoloji ve Obstetri Kongresi, Ġstanbul. 20. Bland JM, Altman DG. (1997). Cronbach‟s alpha. BMJ. 314: 572. 21. Bobak M. (1997). Maternity and Women‟s Health Care.6th ed, Mosby Company, p. 1173-1199. 22. Bourgeois FJ, Mullin A, Daniel SV. (2002). Obstetrik ve Jinekolojik Hatırlatmalar. Ġstanbul, s.293-300. 23. Byer C. (2001). Dimensions of Human Sexuality. 3rd ed, C Brown Publishers, p. 4-7, 234-235, 286-289. 24. Cayan S, Akbay E, Bozlu M, Canpolat B, Acar D, Ulusoy E. (2004). The prevalence of female sexual dysfunction and potential risk factors that may impair sexual function in Turkish women. Urol Int, 72(1):52-57. 25. CoĢkun A. (2007). Üreme Sağlığı DanıĢmanlığı. 5.Uluslararası Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması Kongresi Özet Kitabı, Ankara, s. 140-142. 26. Crenshaw TL, Goldberg JP (1996). Sexual aspects of neurochemistry. Sexual Pharmacology. New York. 111 27. Çelik M, Yıldırım G, Gerçek S, Arkalı R, Nur N. (2005). RĠA Taktıran Kadınların RĠA Bırakma Nedenlerinin Belirlenmesi. 4. Uluslararası Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması Kongre Kitabı, Ankara. 28. Çiftçioğlu S. (2006). Geri Çekmenin Aile Planlaması Yöntemi Olarak Kullanılma Nedenleri. A.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yükseklisans Tezi, Erzurum, (DanıĢman: Doç. Dr. Behice Erci). 29. Demir CS. (2005). Aile Planlaması Yöntemleri ve Cinsellik. 4. Uluslararası Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması Kongre Kitabı, Ankara. 30. Demircan K. (2003). Cinsel zeka. Focus, Popüler Bilim ve Kültür Dergisi, 6 (12):4-14. 31. Demirezen E. (2006). Birinci Basamakta Kadın Cinselliginin Degerlendirilmesi,Androloji Bülteni, 24:76-78. 32. Dilbaz B. (2005). IUD Use in Turkey and in the world: From past to future. 4. Uluslararası Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması Kongre Kitabı, Ankara. 33. Dirican R, Bilgen N. (1992). Halk Sağlığı. 2. baskı, Bursa, s.377-390. 34. Dirican R. (1998). Nüfus Sorunları ve Aile Planlaması. Ana Çocuk Sağlığı. Ankara, s.81-177. 35. Doumas M, Tsiodras S, Tsakiris A. (2006). Female sexual dysfunction in essential hypertension: A common problem being uncovered. Journal of Hypertension, 24(12):2387-2392. 36. DSM-IV (1994). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, 4th ed (DSM-IV), Washington, American Psychiatric Association, p.493-538. 37. Dündar C, Kaynar E, PekĢen Y. (2005). Samsun ili merkez sağlık ocaklarında çalıĢan evli ebelerin aile planlaması yöntemi kullanma durumları.İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 12 (4):243-246. 38. Ege E, Akın B, Yaralı Aslan S, Bilgili N. (2010). Sağlıklı kadınlarda cinsel fonksiyon bozukluğu sıklığı ve risk faktörleri.Tübav Bilim Dergisi, 3(1):137144. 39. Erbil N, Kahraman AN, Top F. (2003). Kadınların Kontraseptif Yöntemler Hakkında Bilgi ve DavranıĢları ile Kullanımını Etkileyen Faktörlerin Belirlenmesi. 3. Uluslararası Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması Kongre Kitabı, Ankara. 112 40. Erefe Ġ. (1998). Halk Sağlığı HemĢireliği El Kitabı.Ġstanbul. 41. Ersin F, Gözükara F, ġimĢek Z, Kayahan M, Kurçer M.A. (2003). Bir sağlık ocağı bölgesinde evli kadınların aile planlaması yöntemi kullanma durumları ve yöntem bırakma nedenleri. Hemşirelikte Araştırma ve Geliştirme Dergisi, 5(1):30-37. 42. Ertop NG. (2009). 15-49 YaĢ Arası Evli Kadınların Kullandıkları Aile Planlaması Yönteminin EĢ Uyumuna Etkisinin Ġncelenmesi. On Dokuz Mayıs Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yükseklisans Tezi, Samsun, (DanıĢman: Yrd. Doç. Dr. B. Altay). 43. Eryılmaz H. (1999). Kullandıkları kontraseptif yöntemlerin eĢler üzerindeki etkileri ve kullanım hataları. Hemşirelik Forumu, Kadın Doğum Sayısı, 2( 3). 44. Esposito K, Giugliano F, Ciotola M, Sio M, Armiento M and Giugliano D. (2008). Obesity and sexual dysfunction, male and female. Int J Impot Res, 20(4):358-365. 45. Evans I. (1997). The sexual and reproductive health approach. Family Planning Handbook for Health Professionals. International Planned Parenthood Federation, London, England. 46. Everett S. (1998). Handbook of Contraception and Family Planning. Bailliere Tindall, London. 47. Fatemi SS, Taghavi SM. (2009). Evaluation of sexual function in women with type 2 diabetes mellitus. Official Journal of The International Society of Diabetes and Vascular Disease, 6(1):38-39. 48. Finger WR. (1998). Do condoms characteristics influence use? Network. 18(3):23. 49. Fisher WA, Boroditsky R. (2000). Sexual Activity, Contraceptive Choice and sexual and Reproductive Health Indicators Among Single Canadian Women Aged 15-29. The Canadian Journal of Human Sexuality, 9 (2):79. 50. Fourcroy JL. (2006). Customs, culture, and tradition-what role do they play in a woman's sexuality? Journal Sexual Medicine, 3(6):954-959. 51. Gabalcı E. (2008). Üreme Çağındaki Kadınların Kullandıkları Aile Planlaması Yöntemlerinin Cinsel YaĢamlarına Etkisi. H.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yükseklisans Tezi, Ankara, (DanıĢman: Doç. Dr. F. Terzioğlu). 113 52. Gereklioğlu Ç, BaĢhan Ġ, Akpınar E. (2010). Erkek cinsel iĢlev bozukluklarında aile hekimliği yaklaĢımı. Marmara Medical Journal, 23(2):308-315. 53. Giray H, Keskinoğlu P. (2006). IĢıkkent Sağlık Ocağı‟na baĢvuran 15-49 yaĢ evli kadınların etkili aile planlaması yöntemi kullanımı ve etkileyen etmenler. Sted, 15 (2):23-26. 54. Giugliano D, Giugliano F, Esposito K. (2006). Sexual dysfunction and the Mediterranean diet. Public Health Nutr, 9(8A):1118-1120. 55. Grover SA, Lowensteyn I, Kaouache M, Marchand S, Coupal L and DeCarolis E. (2006). The prevalence of erectile dysfunction in the primary care setting: Importance of risk factors for diabetes and vascular disease. Arch Intern Med, 166(2):213-219. 56. Guida M, Sardo A, Bramante S, Sparice S. (2005). Effect of two types of hormonal contraception-oral versus intravaginal- on the sexual life of women and their partners. Human Reproduction, 20(4):1100-1106. 57. Günalp T. (2004). Kontrasepsiyon. Kadın hastalıkları ve Dogum Tanı ve Tedavi, Ankara, s.603-629. 58. Güngör S, BaĢer Ġ, Göktolga Ü, EĢber Ö, Uğur K. (2006). Koitus interruptus (geri çekme) yönteminin etkinliği ve eğitim seviyesinin önemi. Gülhane Tıp Dergisi, 48:8-10. 59. Gürsoy S. (1998). Kadınlarda Cinsel DavranıĢ Özellikleri ve Bunların Zaman Boyunca DeğiĢimi. Ġ.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, Ġstanbul (DanıĢman: Prof. Dr. A. Kayır). 60. Haeberle E.J. (1993). Cinsel Atlas. Akın M (Ed), 2. baskı, Ġstanbul. 61. Hallward A, Ellison JM (2001). Antidepressants and Sexual Function. Harcourt Health Communications, London. 62. Hatcher AR, Rinehart W, Blackburn R, Geller J S. (1997). The Essentials of Contraceptie Technology. Population Informatıon Program Center for Communication Programs. The Johns Hopkins School of Public Health, Baltimore, USA. 63. Hatcher RA, Kowal D (1990). Kontraseptif Yöntemler. Ġnsan Kaynağını GeliĢtirme Vakfı Yayını No: 1,Uluslararası Basım, Ankara, s. 4-40. 114 64. Hisasue S, Kumamoto Y, Sato Y. (2005). Prevalence of female sexual dysfunction symptoms and its relationship to quality of life: A Japanese female cohort study, Urology,65(1):143-148. 65. Horasanlı K, Boylu U, Kendirci M, Miroglu C. (2008). Do lifestyle changes work for improving erectile dysfunction? Asian J Androl, 10(1):28-35. 66. Introduction (1988.) Changing perspectives on sexual desire. Leiblum SR, Rosen RC. (Eds). Sexual Desire Disorders. The Guilford Press, New York. 67. Ġnanç N, CoĢkun, A, OkumuĢ H, TaĢkın L, Ekizler H, Karanisoğlu H, Yılmaz D, Kömürcü N, Pasinlioğlu T. (1996). Doğum ve Kadın Hastalıkları HemĢireliği ElKitabı.CoĢkun A. (Ed), Vehbi Koç Vakfı, Birlik Ofset Ltd.ġti. Ġstanbul. 68. Ġncesu C. (2004). Cinsel iĢlevler ve cinsel iĢlev bozuklukları. Klinik Psikiyatri, 3:3-13. 69. Jackson G, Rosen RC, Kloner RA, Kostis JB. (2006). The second princeton consensus on sexual dysfunction and cardiac risk. New Guidelines for Sexual Medicine J Sex Med, 3:28–36. 70. Jones RK, Fennell J, Higgins JA, Blanchard K. (2009). „Better than nothing or savvy risk-reduction practice? The importance of withdrawal‟. Contraception,79:407-410. 71. Kahraman K. (2005). NevĢehir Özkonak Kasabasında YaĢayan 15-49 YaĢ Grubu Kadınların Aile Planlaması Uygulamaları, E.Ü Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Kayseri, (DanıĢman: Prof. Dr. N. KarataĢ). 72. Kaplan HS (1974). The anatomy and physiology of the sexual response. Kaplan HS (Ed), The New Sex Therapy. Brunner/Mazel, New York, p.27-56. 73. Kaplan HS (1977). Hypoactive sexual desire. J Sex & Mar Therapy, p. 3. 74. Kaplan HS (1979). Disorders of Sexual Desire, Brunner/Mazel, New York. 75. Kaya H, Tatlı H, Açık Y, Deveci SE (2008). Bingöl Ġli Uydukent Sağlık Ocağı Bölgesindeki 15-49 yaĢ kadınların aile planlaması yöntemi yöntemi kullanım düzeyinin belirlenmesi. Fırat Üniversitesi Sağlık Bilimleri Tıp Dergisi.2(4):185-191. 76. Kinsey AC (1948). Sexual behavior in the human male. W.B. Saunders, Philadelphia. 115 77. Kinsey AC (1953). Sexual behavior in the human female. W.B. Saunders, Philadelphia. 78. Kütmeç C. (2009). Kadınlarda cinsel fonksiyon bozukluğu ve hemĢirelik bakımı. Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi, 4(12):111-136. 79. Laumann EO, Paik A, Rosen RC. (1999). Sexual dysfunction in The United States: Prevalence and predictors.JAMA, 281(1174):537-544. 80. Lete I, Bermejo R, Coll C, Duenas JL, Doval JL, Martinez-Salmean J, Masset J, Parrilla JJ, Serrano I. (2001). Use of contraceptive methods in Spain: results of a national survey. Contraception, 63:235-238. 81. Lue TF, Giuliano F, Montorsi F, Rosen RC, Andersson KE, Althof S. (2004) Summary of the recommendations on sexual dysfunctions in men. J Sex Med, (1):6-23. 82. Lundberg PO, Ertekin C, Ghezzi A, Swash M, Vodusek D. (2001). Neurosexology guidelines for neurologists. European Federation of Neurological Societies task force on neurosexology. European Journal of Neurology, 8(3):2-24. 83. Masters WB, Johnson VE. (1994). Human Sexual Behavior. Ġnsanda Cinsel DavranıĢ, Sayın Ü (Ed). Bilimsel ve Teknik Çeviri Yayınları Vakfı, Ġstanbul. 84. McEwen M.(2002). An Introduction. Family Plannig. Community-Based Nursing. 85. Mıhcıokur S, Akın A. (1998). Dünyada ve Türkiye‟de anne ölümleri. Sağlık ve Toplum, 8:41-37. 86. Miller TA, Margaret RH. (2004). Adult Sexual Dysfunction in: South-Paul JE, Matheny SC. Current Diagnosis and Treatment in Family Medicine. McGraw Hill Companies, New-York, p. 221-231. 87. Miner M, Kuritzky L. (2007). Erectile dysfunction: A sentinel marker for cardiovascular disease in primary care. Cleve Clin J Med, 74 (Suppl 3):30-37. 88. Myntti C, Ballan A, Dewachi O, El-Kak F, Deeb ME. (2002). Challenging the stereotypes: men, withdrawal and reproductive health in Lebanon. Contraception, 65 (2):165-170. 116 89. Naçar M. (2002). Doğum Sonrası Dönemde Verilen Aile Planlaması Eğitiminin Yöntem Kullanmaya Etkisi. E.Ü Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Uzmanlık Tezi, Kayseri, (DanıĢman: Prof. Dr. Y. Öztürk). 90. Nusbaum M, Hamilton C. (2003). Chronic ıllness and sexual functioning. American Family Physician, 67(2):347-354, 357. 91. Oddens BJ. (1999). Women‟s satisfaction with birth control: a population survey of physical and psychological effects of oral contraceptives, intrauterine devices, condoms, natural family planning, and sterilization among 1466 women. Contraception. 59 (5):277-286. 92. Oltuluoğlu H. (2008). Malatya Ġl Merkezinde Aile Planlaması Kullanan 15–49 Yas Grubu Evli Kadınlarda Kullanılan Yöntem ve Yöntem Seçimini Etkileyen Faktörler. E.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Kayseri, (DanıĢman: Yrd. Doç. Dr. M. BaĢer). 93. Öksüz E, Malhan S. (2005). Kadın Cinsel Fonksiyon Ġndeksi (Female Sexual Function Index-FSFI) Türkçe uyarlamasının geçerlilik ve güvenilirlik analizi. Sendrom 17(7):54-60. 94. ÖzbaĢaran FU. (1997). Manisa doğumevi polikliniğine baĢvuran 15-49 yaĢ grubu evli kadınların kontraseptif yöntemleri kullanma süreleri ve bırakma nedenleri. Perinatoloji, 5:3-4. 95. Özdener N. (2006). Solaklı Sağlık Ocağı Bölgesinde Evli Erkeklerin Üreme Sağlığı Konusundaki Bilgi Düzeyleri, Rolleri ve Gereksinimlerinin AraĢtırılması. Ç.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Uzmanlık Tezi, Adana, (DanıĢman: Doç. Dr. E. YoldaĢcan). 96. Özlece F. (2006). Kayseri Ġl Merkezinde Lise Son Sınıf Öğrencilerinin Aile Planlamasına ĠliĢkin Bilgi ve DüĢüncelerinin Belirlenmesi. E.Ü Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Kayseri, (DanıĢman: Prof. Dr. Y. Öztürk). 97. Öztürk Y, Günay O. (1995). Aile Sağlığı El Kitabı. Erciyes Üniversitesi Yayınları No:83, Kayseri, s.58-50. 98. Pasinlioğlu T, Bülbül F. (2003). Çiftlerin Aile Planlaması Yöntemlerini Bırakma Nedenleri. 3. Uluslararası Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması Kongre Kitabı, Ankara. 117 99. Pasqualotto EB, Pasqualotto FF, Sobreiro BP, Lucon AM. (2005). Female sexual dysfunctıon: The important points to remember, Clinics, 60(1):51-60. 100.Quillian, Z.(1995). Obstetrik ve Jinekoloji, ÇağdaĢ Tedavi. Güner H (Ed), Ankara, s.115-119. 101.Raymond HW Li, Sue ST Lo, Daw KG Tong N, Tsui MH Y, Cheung K, Chung TK H. (2004). Impact of common contraceptive methods on quality of life and sexual function in Hong Kong Chinese women. Contraception, 70:474482. 102.Rosen R, Brown C, Heiman J, Leiblum S, Meston C, Shabsıgh R, Ferguson D, D‟agostino R. (2000). The Female Sexual Index (FSFI) A muntidimansional self-report ınstrument fort he assessment of female sexual function. Journal of Sex&Marital Therapy, 26:191-208. 103.Rosen RC, Riley A, Wagner G, Osterloh IH, Kırkpatrick J, Mishra A. (1997). The International Index Of Erectile Function (IIEF): Amultidimensional scale for assessment of erectile dysfunction.Urology, 49 (6):822-830. 104.Sabatini R, Cagiano R. (2006). Comparison profiles of cycle control, side effects and sexual satisfaction of three hormonal contraceptive. Contraception,74:220-223. 105.Sadovsky R. (2005). Men‟s health: A challenge for the practicing family doctor The role of primary care in erectile dysfunction management. JMHG, 2(1):7– 11. 106.Sanders SA, Graham CA, Bass JL, Bancroft J. (2001). A prospective study of the effects of oral contraceptives on sexuality and well-being and their relationship to discontinuation. Contraception, 64:51-58. 107.Saygılı P.(2007). Üreme Sağlığı DanıĢmanlığı Neleri Kapsar? 5.Uluslararası Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması Kongre Kitabı, Ankara, s.132. 108.Sergek E. (2005). Kadınların Sezaryen Sonrası Seçtikleri Aile Planlaması Yöntemleri ve Bu Yöntemleri Seçme Nedenlerinin Dağılımı. G.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep, (DanıĢman: Yrd. Doç. Dr. R. Sohbet). 109.Sipski ML, Alexander CJ, Rosen R. (2001). Sexual arousal and orgasm in women: Effects of spinal cord injury. Annals of Neurology, 49(1):35-44. 118 110.Sidi H, Puteh SE, Abdullah N, Midin M. (2007). The prevalence of sexual dysfunction and potential risk factors that may impair sexual function in malaysian women,The Journal of Sexual Medicine, 4(2):311-321. 111.Stahl SM (2003). Temel Psikofarmakoloji. Taneli B, Taneli Y (Eds), Ġstanbul. 112.Steiner MJ, Trussell J, Mehta N, Condon S, Subramaniam S, Bourne D. (2006). Communicating contraceptive effectiveness: A randomized controlled trial to inform a World Health Organization family planning handbook. American Journal of Obstetrics and Gynecology, 195 (1):85-91. 113.ġahin D, ġimĢek F, Seyisoğlu H. (2007). Güvenli Cinsellik. Cinsel Eğitim Tedavi ve AraĢtırma Derneği, Bilgilendirme Dosyası 4. 114.ġerefoğlu EC, Çayan S, Yaman Ö, Usa M, Orhan Ġ, AĢçı R, Semerci B, Kadıoğlu A. Prematür Ejakülasyon Profili (PEP) ve Prematür Ejakülasyon Arap Ġndeksi Anketlerinin Türkçe Adaptasyon ÇalıĢması. Erkek Cinsel Sağlığı, s.193-197. 115.ġimĢek B. (2009). 15-49 YaĢ ÇalıĢan ve ÇalıĢmayan Kadınlarda Kontraseptif Kullanımı ve Etki Eden Faktörlerin Değerlendirilmesi. AKÜ Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Afyon, (DanıĢman: Yrd. Doç. Dr. Emine CoĢar). 116.T.C Sağlık Bakanlığı Ana çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü (2006). Cinsel Sağlık/Üreme Sağlığı No:1/B Eğitici Rehberi. Ankara. 117.T.C Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü (1992). Ana Sağlığı ve Aile Planlaması El Kitabı, Ankara, s.7-54. 118.T.C Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü (1997). Aile Planlamasında Genel Bilgiler. Ġstanbul, s.1-5. 119.T.C. Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü (2005). Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi. Ankara. 120.TaĢ I, Yağız On A, Altay B, Özdedeli K. (2006). Spinal kord yaralanmalı hastalarda cinsel fonksiyon bozuklukları ve nörolojik düzey ile iliĢkileri. Türkiye Fiziksel Tıp Ve Rehabilitasyon Dergisi, 52:143-9. 121.TaĢkın L. (2003). Aile Planlaması. Doğum ve Kadın Sağlığı HemĢireliği. Ankara, s.429-451. 119 122.Tekdoğan ÜY, Aslan Y, Güngör S, Çanaklı F, Atan A. (2003). Türk toplumundaki erkeklerde cinsel fonksiyon bozukluk taraması. Üroloji Bülteni,14:188-92. 123.Turan HI. (2005). I. Basamak Sağlık Kurumlarında Üreme Sağlığı DanıĢmanlığı. 4. Uluslararası Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması Kongresi Özet Kitabı, Ankara, s.51-52. 124.Türk R. (2006). 2-6 Aylık Bebeği Olan Annelerin Emzirmeyi Aile Planlaması Yöntemi Olarak Kullanma Durumları ve Etkileyen Faktörler. H.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, (DanıĢman: Doç. Dr. F. Terzioğlu). 125.Türkiye Nüfus ve Sağlık AraĢtırması (2008). Türkiye Nüfus ve Sağlık AraĢtırması 2008 Ana Raporu. H.Ü. Nüfus Etütleri Enstitüsü. Ankara. 126.Yangın BH. (2004). Gebelikte Cinsel DavranıĢların Belirlenmesi. H.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Doktora tezi, Ankara. (DanıĢman: Doç. Dr. K. Eroğlu) 127.Yanıkkerem E, Acar H, Elem E. (2006). Withdrawal users perceptions of and experience with contraceptive methods in Manisa, Turkey. Midwifery, 22:274-284. 128.Yıldız H. (2008). Diyabetik Hastalarda Cinsel Disfonksiyonun Değerlendirilmesi. M.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Doktora tezi, Ġstanbul, (DanıĢman: Prof. Dr. R. Pınar). 129.Yılmaz C. (2003). Kullanılan Kontraseptif Yöntemlerin Kadınların Cinsel Fonksiyonları Üzerine Etkisi. M.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul, (DanıĢman: Yrd. Doç. Dr. Hatice Yıldız). 130.Yurdakul M, Vural G. (2002). Reasons for using traditional methods and role of nurses in family planning. Contraception, 65(5):347-350. 131.Zorzon M, Zivadinov R, Bosco A. (1999). Sexual dysfunction in multiple sclerosis: A case-control study: I. frequency and comparison of groups. Multiple Sclerosis, 5(6):418-427. 120 9.EKLER EK9.1. ANKET FORMU A)Sosyodemografik- Sosyokültürel Özellikler 1. Kaç yaĢındasınız? .................................... 2. Öğrenim durumunuz nedir? 1) Okuryazar değil 2) Okuryazar 3) Ġlkokul 4) Ortaokul 5) Lise 6) Yüksekokul/ Üniversite 3. Kaç yaĢında evlendiniz?........................................... 4. Kaç yıldır evlisiniz?..................................................... 5. EĢinizle evlenme Ģekliniz nedir? 1) Görücü usulü 2) TanıĢarak 3) Diğer…………………………… 6. ġu andaki aile tipiniz nedir? 1) Çekirdek aile 2) GeniĢ aile 3) Diğer…………………………… 7. Halen gelir getiren bir iĢte çalıĢıyor musunuz? 1) Evet 2) Hayır 8. Aylık gelir durumunuzu nasıl değerlendiriyorsunuz? 1) Gelir giderden az 2) Gelir gidere eĢit 3) Gelir giderden fazla 9. Daha önce cinsellikle ilgili bir eğitim aldınız mı? 1) Evet 2) Hayır 10. 9. soruya evet cevabı verdi iseniz kimden eğitim aldığınızı lütfen belirtiniz. 1) Ebe/ hemĢire 2) Öğrenci ebe/ hemĢire 3) Doktor 4) Diğer………… 121 11. 9. soruya evet cevabı verdi iseniz eğitimin yerini lütfen belirtiniz. 1) Ev 2) Sağlık ocağı 4) Diğer………………… 3) Hastane 12. Daha önce aile planlaması hakkında eğitim aldınız mı? 2) Hayır 1) Evet 13. 12. soruya evet cevabı verdi iseniz kimden eğitim aldığınızı lütfen belirtiniz. 1) Ebe/ hemĢire 2) Öğrenci ebe/ hemĢire 3) Doktor 4) Diğer………… 14. 12. soruya evet cevabı verdi iseniz eğitimin yerini lütfen belirtiniz. 1) Ev 2) Sağlık ocağı 3) Hastane 4) Diğer………………… B) Obstetrik özellikler 15. Gebelik Sayısı.......................................... 16. Doğum Sayısı........................................... 17. DüĢük Sayısı............................................ 18. Kürtaj Sayısı……………………………. 19. YaĢayan Çocuk Sayısı………………….. 20. Emziriyor musunuz? 2) Hayır 1) Evet 21. Son çocuğun doğum Ģeklinizi belirtiniz. 1) Normal doğum 2) Normal Vajinal Doğum+Epizyotomi 3) Sezeryan 22. Son çocuğunuzun yaĢı kaçtır (Ay/yıl) belirtiniz…………………………… 23. Tekrar çocuk sahibi olmak istiyor musunuz? 1) Evet 2) Hayır 3) Kararsız 122 C) Jinekolojik Özellikler 24. ġu an vajinal yoldan bol miktarda kötü kokulu akıntı, kaĢıntı, ağrı, ateĢ gibi Ģikayetleriniz var mı? 1) Evet 2) Hayır 25. Adetleriniz düzenli midir? 1) Evet 26. Ne 2) Hayır kadar zamandır geri çekme yöntemi ile korunuyorsunuz (ay)?............................... 27. Geri çekme yöntemine kim karar verdi? 1) Kendim 2) EĢim 3) Birlikte 4) Sağlık görevlisi 5) Diğer………… 28. KiĢinin bu yöntemi seçme nedenini lütfen açıklayınız. ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… 29. Daha önce baĢka gebelikten korunma yöntemi kullandınız mı? 1) Evet 2) Hayır 30. Bir önceki soruya cevabınız evet ise hangi yöntem olduğunu belirtiniz. 1) Hap 2) Mini hap 5) Rahim içi araç (spiral) 3) Aylık iğne 6) Deri altı kapsülü 4) 3 aylık iğne 7) Kondom (kılıf) 8) Diğer… 31. 30. soruyu cevapladı iseniz bu yöntemi bırakma nedeninizi lütfen açıklayınız. ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… 123 32. 30. soruyu cevapladı iseniz daha önce kullandığınız yöntem ile geri çekme yöntemini karĢılaĢtırınız. Arttı Azaldı DeğiĢmedi Cinsel Doyum…………………………………………………………………. Cinsel Ġstek……………………………………………………………………. Cinsel ĠliĢki……………………………………………………………………. Sıklığı………………………………………………………………………….. 33. Gebelik kaygısı yaĢama düzeyinizi aĢağıdaki çizgiye iĢaretleyiniz. 1 (Çok düĢük) 10 (Çok yüksek) 34. Bu yöntemi kullanmadan ne düzeyde memnun olduğunuzu aĢağıdaki çizgiye iĢaretleyiniz. 1(Hiç memnun değilim) 10 (Çok memnunum) 35. Bu yönteme güvenme düzeyinizi aĢağıdaki çizgiye iĢaretleyiniz. 1 (Çok düĢük) 10 (Çok yüksek) 124 EK 9.2. KADIN CĠNSEL FONKSĠYON ĠNDEKSĠ (FSFI) ( ) 1- Son 4 hafta içinde ne sıklıkta cinsel istek ve ilgi duydunuz? (x0.6) 5. Hemen her zaman veya her zaman 4. Çoğu zaman (geçen sürenin yarısından fazlasında) 3. Bazen (Geçen sürenin yarısında) 2. Birkaç kez (Geçen sürenin yarısından azında) 1. Hemen hemen hiç veya hiçbir zaman ( ) 2- Son 4 hafta içinde, cinsel istek veya ilgi düzeyinizi (derecenizi) nasıl değerlendirirsiniz? (x 0.6) 5. Çok yüksek 4. Yüksek 3. Orta 2. DüĢük 1. Çok düĢük veya hiç ( ) 3- Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite veya cinsel iliĢki sırasında ne sıklıkta uyarıldığınızı hissettiniz? (x 0.3) 0. Hiç cinsel aktivitede bulunmadım 5. Hemen her zaman veya her zaman 4. Çoğu zaman (Geçen sürenin yarısından fazlasında) 3. Bazen (Geçen sürenin yarısında) 2. Birkaç kez (Geçen sürenin yarısından azında) 1. Hemen hemen hiç veya hiçbir zaman 125 ( ) 4- Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite veya cinsel iliĢki sırasında uyarılma düzeyinizi nasıl derecelendirirsiniz? (x0.3) 0. Hiç cinsel aktivitede bulunmadım 5. Çok yüksek 4. Yüksek 3. Orta 2. DüĢük 1. Çok düĢük veya hiç ( ) 5- Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite veya cinsel iliĢki sırasında uyarılacağınız konusunda ne kadar rahattınız (emindiniz)? (x 0.3) 0. Hiç cinsel aktivitede bulunmadım 5. Çok rahattım (Emindim) 4. Rahattım (Emindim) 3. Oldukça rahattım (Emindim) 2. Az rahattım (Emindim) 1.Çok az veya hiç rahat değildim ( ) 6- Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite veya cinsel iliĢki sırasında uyarılma dereceniz sizin için ne sıklıkta tatminkardı? (x 0.3) 0. Hiç cinsel aktivitede bulunmadım 5. Hemen her zaman veya her zaman 4. Çoğu zaman (Geçen sürenin yansından fazlasında) 3. Bazen (Geçen sürenin yarısında) 2. Birkaç kez (Geçen sürenin yarısından azında) 126 1.Hemen hemen hiç veya hiçbir zaman ( ) 7- Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite veya cinsel iliĢki sırasında vajinanız (hazneniz) ne sıklıkta ıslandı (kayganlaĢtı)? (x 0.3) 0. Hiç cinsel aktivitede bulunmadım 5. Hemen her zaman veya her zaman 4. Çoğu zaman (Geçen sürenin yarısından fazlasında) 3. Bazen (Geçen sürenin yarısında) 2. Birkaç kez (Geçen sürenin yarısından azında) 1 .Hemen hemen hiç veya hiçbir zaman ( ) 8- Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite veya cinsel iliĢki sırasında vajinanızın (haznenizin) ıslanması, kayganlaĢması ne kadar zordu? (x 0.3) 0. Hiç cinsel aktivitede bulunmadım 1. Çok çok zorlandım 2. Çok zorlandım 3. Zorlandım 4. Biraz zorlandım 5. Hiç zorlanmadım ( ) 9- Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite veya cinsel iliĢkiniz bitene kadar vajinanızın (haznenizin) ıslaklığını (kayganlığım) ne sıklıkta koruyabildiniz? (x 0.3) 0. Hiç cinsel aktivitede bulunmadım 5. Hemen her zaman veya her zaman 4. Çoğu zaman (geçen sürenin yarısından fazlasında) 3. Bazen (Geçen sürenin yansında) 2. Birkaç kez (Geçen sürenin yarısından azında) 1. Hemen hemen hiç veya hiçbir zaman 127 ( ) 10- Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite veya cinseliliĢkiniz bitene kadar vajinanızın (haznenizin) ıslaklığım (kayganığını) koruyabilmeniz ne kadar zordu? (x 0.3) 0. Hiç cinsel aktivitede bulunmadım 1. Çok çok zor veya imkansız 2. Çok zor 3. Zor 4. Biraz zor 5. Hiç zorluk çekmedim ( ) 11- Son 4 hafta içinde, cinsel uyarılma veya cinsel iliĢki sırasında ne sıklıkta orgazma (doyuma) ulaĢtınız? (x 0.4) 0. Hiç cinsel aktivitede bulunmadım 5. Hemen her zaman veya her zaman 4. Çoğu zaman (Geçen sürenin yansından fazlasında) 3. Bazen (Geçen sürenin yarısında) 2. Birkaç kez (Geçen sürenin yansından azında) 1. Hemen hemen hiç veya hiçbir zaman ( ) 12- Son 4 hafta içinde, cinsel uyarılma veya cinsel iliĢki sırasında orgazma (doyuma) ulaĢmak sizin için ne kadar zordu? (x0.4) 0. Hiç cinsel aktivitede bulunmadım 1. Çok çok zor veya imkansız 2. Çok zor 3. Zor 4. Biraz zor 5. Hiç zorluk çekmedim 128 ( ) 13- Son 4 hafta içinde, cinsel uyarılma veya cinsel iliĢki sırasında orgazma (doyuma) ulaĢmanız sizi ne kadar tatmin etti? (x 0.4) 0.Hiç cinsel aktivitede bulunmadım 5. Çok tatminkardı 4. Genellikle tatminkardı 3. Yarısında tatminkardı yansında tatminkar değildi 2. Genellikle tatminkar değildi 1. Hiç tatminkar değildi ( ) 14- Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite veya cinsel iliĢkiniz sırasında siz ve eĢiniz (partneriniz) arasındaki duygusal yakınlık ne kadar tatminkardı? (x 0.4) 5. Çok tatminkardı 4. Genellikle tatminkardı 3. Yarısında tatminkardı yarısında tatminkar değildi 2. Genellikle tatminkar değildi 1. Hiç tatminkar değildi ( ) 15- Son 4 hafta içinde, eĢinizle (parmerinizle) cinsel iliĢkiniz sizin için ne kadar tatminkardı? (x 0.4) 5. Çok tatminkardı 4. Genellikle tatminkardı 3. Yarısında tatminkardı yarısında tatminkar değildi 2. Genellikle tatminkar değildi 1. Hiç tatminkar değildi 129 ( ) 16- Son 4 hafta içinde, genel olarak cinsel hayatınız sizin için ne kadar tatminkardı? (x 0.4) 5. Çok tatminkardı 4. Genellikle tatminkardı 3. Yarısında tatminkardı yarısında tatminkar değildi 2. Genellikle tatminkar değildi 1. Hiç tatminkar değildi ( ) 17- Son 4 hafta içinde, vajinal giriĢ (duhul) sırasında ne sıklıkta ağrı veya rahatsızlık duydunuz? (x 0.4) 0. Hiç cinsel aktivitede bulunmadım 1.Hemen her zaman veya her zaman 2.Çoğu zaman (Geçen sürenin yarısından fazlasında) 3. Bazen (Geçen sürenin yarısında) 4.Birkaç kez (Geçen sürenin yarısından azında) 5. Hemen hemen hiç veya hiçbir zaman ( ) 18- Son 4 hafta içinde, vajinal giriĢi (duhulü) takiben ne sıklıkta ağrı veya rahatsızlık duydunuz? (x 0.4) 0.Hiç cinsel aktivitede bulunmadım 1.Hemen her zaman veya her zaman 2.Çoğu zaman (Geçen sürenin yarısından fazlasında) 3.Bazen (Geçen sürenin yarısında) 4.Birkaç kez (Geçen sürenin yarısından azında) 5.Hemen hemen hiç veya hiçbir zaman 130 ( ) 19- Son 4 hafta içinde, vajinal giriĢ (duhul) sırasında veya sonrasında duyduğunuz ağrı veya rahatsızlığınızın derecesini nasıl değerlendirirsiniz? (x 0.4) 0.Hiç cinsel aktivitede bulunmadım 1.Çok yüksek 2.Yüksek 3.Orta 4.DüĢük 5.Çok düĢük veya hiç SKORLAMA Alt Boyutları ĠSTEK (1,2) : × 0.6 UYARILMA (3,4,,5, 6 ) : ×0.3 LUBRĠKASYON (7,8,9,10) : × 0.3 ORGAZM (11,12,13) : × 0.4 DOYUM (14,15,16) : × 0.4 AĞRI (17,18,19) : × 0.4 Toplam Skor (2-36) Cut-Off Değeri : ≤ 26.5 131 EK 9.3. ULUSLARARASI EREKTIL FONKSIYON DEĞERLENDIRME FORMU (IIEF) 1. Son 4 hafta içindeki cinsel faaliyetleriniz sırasında peniste sertleĢme ne sıklıkta oldu? 0. Cinsel faaliyet olmadı 5. Hemen hemen hepsinde (her zaman) 4. Çoğunlukla (yarısından çok daha fazlasında) 3. Bazen (yaklaĢık yarısında) 2. Nadiren (yarısından çok daha azında) 1. Hiç ya da hemen hemen hiç 2. Son 4 hafta içindeki cinsel uyarılmayla oluĢan sertleĢmelerin ne kadarlık bir kısmı cinsel iliĢkiyi sağlayacak düzeydeydi? 0. Cinsel uyarılma olmadı 5. Hemen hemen hepsinde (her zaman) 4. Çoğunlukla (yarısından çok daha fazlasında) 3. Bazen (yaklaĢık yarısında) 2. Nadiren (yarısından çok daha azında) 1. Hiç ya da hemen hemen hiç 3. Son 4 hafta içindeki cinsel iliĢki giriĢimlerinde haznaya giriĢ (duhul) ne sıklıkla mümkün oldu? 0. Cinsel iliĢki giriĢiminde bulunmadım 5. Hemen hemen hepsinde (her zaman) 4. Çoğunlukla (yarısından çok daha fazlasında) 3. Bazen (yaklaĢık yarısında) 2. Nadiren (yarısından çok daha azında) 1. Hiç ya da hemen hemen hiç 132 4. Son 4 hafta içindeki cinsel iliĢkiler sırasındaki sertliği ne sıklıkla devam ettirebildiniz? 0. Cinsel iliĢki giriĢiminde bulunmadım 5. Hemen hemen hepsinde (her zaman) 4. Çoğunlukla (yarısından çok daha fazlasında) 3. Bazen (yaklaĢık yarısında) 2. Nadiren (yarısından çok daha azında) 1. Hiç ya da hemen hemen hiç 5. Son 4 hafta içindeki cinsel iliĢkileri tamamlamak için sertleĢmeyi sürdürmekte ne kadar zorlandınız? 0. Cinsel iliĢki giriĢiminde bulunmadım 5. AĢırı zorlandım 4. Çok zorlandım 3. Zorlandım 2. Biraz zorlandım 1. Hiç zorlanmadım 6. Son 4 hafta içinde kaç kez cinsel iliĢki giriĢiminde bulundunuz? 0. Hiç giriĢimde bulunmadım 5. 1-2 kez 4. 3-4 kez 3. 5-6 kez 2. 7-10 kez 1. 10'dan fazla 7. Son 4 hafta içindeki cinsel iliĢki giriĢimlerinizde ne sıklıkla memnun oldunuz? 0. Cinsel iliĢki giriĢiminde bulunmadım 5. Hemen hemen hepsinde (her zaman) 4. Çoğunlukla (yarısından çok daha fazlasında) 3. Bazen (yaklaĢık yarısında) 2. Nadiren (yarısından çok daha azında) 1. Hiç ya da hemen hemen hiç 133 8. Son 4 hafta içindeki cinsel iliĢkilerden ne kadar zevk aldınız? 0. Cinsel iliĢki olmadı 5. Son derece zevk aldım 4. Çok zevk aldım 3. Az derecede zevk aldım 2. Pek zevk almadım 1. Hiç zevk almadım 9. Son 4 hafta içinde cinsel uyarılma veya cinsel iliĢki sırasında ne sıklıkla boĢaldınız? 0. Cinsel uyarılma veya cinsel iliĢki olmadı 5. Hemen hemen hepsinde (her zaman) 4. Çoğunlukla (yarısından çok daha fazlasında) 3. Bazen (yaklaĢık yarısında) 2. Nadiren (yarısından çok daha azında) 1. Hiç ya da hemen hemen hiç 10. Son 4 hafta içinde cinsel uyarılma veya cinsel iliĢki sırasında ne sıklıkla orgazm (doyum) hissi yaĢadınız? 0. Cinsel uyarılma veya cinsel iliĢki olmadı 5. Hemen hemen hepsinde (her zaman) 4. Çoğunlukla (yarısından çok daha fazlasında) 3. Bazen (yaklaĢık yarısında) 2. Nadiren (yarısından çok daha azında) 1. Hiç ya da hemen hemen hiç 11. Son 4 hafta içinde ne sıklıkla cinsel istek duydunuz? 5. Her zaman 4. Çoğunlukla (yarısından çok daha fazlasında) 3. Bazen (yaklaĢık yarısında) 2. Nadiren (yarısından çok daha azında) 1. Hiç ya da hemen hemen hiç 134 12. Son 4 hafta içinde cinsel isteğinizin düzeyini nasıl değerlendiriyorsunuz? 5. Çok fazla 4. Fazla 3. Orta 2. Orta 1. Az 0. Çok az veya hiç yok 13. Son 4 hafta içindeki cinsel hayatınız genel olarak ne kadar tatminkardı? 5. Çok tatminkardı 4. Orta derecede tatminkardı 3. Ne tatminkardı, ne de değildi 2. Pek tatminkar değildi 1. Hiç tatminkar değildi 14. Son 4 hafta içinde eĢinizle cinsel iliĢkiniz ne kadar tatminkardı? 5. Çok tatminkardı 4. Orta derecede tatminkardı 3. Ne tatminkardı, ne de değildi 2. Pek tatminkar değildi 1. Hiç tatminkar değildi 15. Son 4 hafta içinde sertleĢmeyi sağlama ve devam ettirme konusunda kendinize güveninizi nasıl değerlendiriyorsunuz? 5. Tam 4. Tama yakın 3. Orta derecede 2. Az 1. Çok az 135 SKORLAMA Sorular Erektil Fonksiyon ĠliĢki BaĢarısı Orgazm Cinsel Ġstek Toplam Değerlendirme 1 6 9 11 13 2 7 10 12 14 3 8 0-10 2-10 2-10 4 5 15 Skor 1-30 0-15 EE Domain (1, 2, 3, 4, 5, 15) Ciddi ED Skor (6-10) Orta ED Scor (11-16) Orta-Hafif ED Scor (17-21) Hafif ED Scor (22-25) ED Yok (26-30) 136 EK 9.4. PREMATÜR EJAKÜLASYON PROFiLi (PEP) Prematür Ejakülasyon Profili (PEP) Anketi – Erkek Son bir ayki cinsel iliflkilerinizi düĢündüğünüzde; 1. BoĢalma üzerindeki kontrolünüz: Çok zayıf/kötü Zayıf/kötü Orta iyi Çok iyi 2. ĠliĢkilerinizden aldığıınız zevki/hazzı/tatmini nasıl tanımlarsınız? Çok zayıf/kötü Zayıf/kötü Orta iyi Çok iyi 3. BoĢalma süreniz kendinizi kötü hissetmenize (stresli hissetmenize) neden oluyor muydu? Hiç Biraz Orta derecede Oldukça fazla AĢırı derecede 4.BoĢalma süreniz nedeniyle eĢiniz ile sorun (problem) yaĢadınız mı? Hiç Biraz Orta derecede Oldukça fazla AĢırı derecede Prematür Ejakülasyon Profili (PEP) Anketi – Kadın Son bir ayki cinsel iliĢkilerinizi düĢündüğünüzde; 5.EĢinizin boĢalma üzerindeki kontrolü: Çok zayıf/kötü Zayıf/kötü Orta iyi Çok iyi 6.ĠliĢkilerinizden aldığınız zevki/hazzı/tatmini nasıl tanımlarsınız? Çok zayıf/kötü Zayıf/kötü Orta iyi Çok iyi 7.EĢinizin boĢalma süresi kendinizi kötü hissetmenize (stresli hissetmenize) neden oluyor muydu? Hiç Biraz Orta derecede Oldukça fazla AĢırı derecede 8.EĢinizin boĢalma süresi nedeniyle eĢiniz ile sorun (problem) yaĢadınız mı? Hiç Biraz Orta derecede Oldukça fazla AĢırı derecede 137 EK 9.5. 138 EK 9.6. 139 YAYINLAR 1. Temel S, Gökçimen A. „Karaciğer Yıldızsı Hücreleri (Ito Hücreleri‟. Türkiye Klinikleri Tıp Bilimleri Dergisi, 2002; 22 (3): 342-348. 2. Gökçimen A, Temel S. „Ġmplantasyon ve Moleküler EtkileĢimler‟. SDÜ Tıp Fakültesi Dergisi, 2004; 11 (4): 25-33. 3. Temel S, Hacıhimmetoğlu H, Kalaycı I, CoĢar F, Akcan S. „Süleyman Demirel Üniversitesi AraĢtırma ve Uygulama Hastanesinde ÇalıĢan Ebe, HemĢire ve Sağlık Memurlarının Memnuniyet Düzeylerinin Belirlenmesi‟. HemĢirelik Forumu Dergisi, 2008; 11 (1): 41-45. 4. Temel S, Koçak F, YavuzeĢ S, Er T, Sayın Y. „Afyonkarahisar Ġli Halkının 112 Acil Sağlık Hizmetleri Hakkında Bilgi Düzeyleri‟. Sürekli Tıp Eğitim Dergisi (STED), 2010, 19 (3), 97-99. 5. Özyürek P, Ceylantekin Y, BeĢtepe G, Bayram F, Çelik Y, Kuyucuoğlu N, Temel S, Ciğerci Y, Yılmazer A. Lise Öğretmenlerinin Temel Ġlk Yardım Bilgi Düzeylerinin Ölçülmesi ve Temel YaĢam Desteği Uygulama Becerilerinin Değerlendirilmesi. 7. Ulusal Türk Cerrahi ve Ameliyathane HemĢireliği Kongresi Kongre Kitabı, 297-300, Mayıs 2011. 6. Yıldırım N.G, Beydilli E.D, DelibaĢ N, Akkaya A, Temel S, ÇalıĢkan S. „Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı Olan Olguların Atak ve Remisyon Dönemlerinde Antioksidan Hormon ve Enzim Düzeylerinin AraĢtırılması‟. XXXI. Ulusal Fizyoloji Kongresi (Uluslararası Katılımlı). 27-30 Eylül 2005; Gaziantep, s. 144. 7. Temel S, Hacıhimmetoğlu H. „Süleyman Demirel Üniversitesi AraĢtırma ve Uygulama Hastanesi HemĢirelik Hizmetleri Müdürlüğü ÇalıĢanlarının ĠĢ Memnuniyetinin Belirlenmesi‟. Uluslararası Sağlık ve Hastane Yönetim Kongresi. 1-3 Haziran 2007; LefkoĢe, s. 127. 8. CoĢar F, Temel S, Yıldırım N.G, IĢık N, Çiçek Ö.E. „Ebelik ve HemĢirelik Son Sınıf Öğrencilerinin Okul-Hastane ĠĢbirliği Ġle Ġlgili GörüĢlerinin Bir Önceki Yıl Mezun Olan Ġntörn Öğrencilerle KarĢılaĢtırılması‟. 5. Ulusal HemĢirelik Öğrencileri Kongresi. 20-21 Nisan 2006; ġanlıurfa, s. 49. 9. Bayram F, Ceylantekin C, BeĢtepe G, BeĢtepe A, Temel S. „Afyonkarahisar Ġlinde YaĢayan Evli Kadınların Aile Planlaması Uygulamalarını DeğiĢtirme 141 Sebepleri‟. 9. Uludağ Jinekoloji ve Obstetri KıĢ Kongresi. 15-18 Ocak 2009; Bursa. 10. Ceylantekin Y, BeĢtepe G, Bayram F, Temel S. „Travay Odasındaki Ebelerin Gebelere YaklaĢımı ve Stres Durumları‟. 1. Ulusal Kadın Sağlığı HemĢireliği Kongresi. 2-4 Kasım 2009; Ġstanbul. 142