Baskı sonucu yanlış itiraf

advertisement
NAGİHAN AKARSU
06010015

Polis görevlileri suç sanıklarını
sorguladıklarında genellikle itiraf
etmelerini, suçu işlediklerini kabul
etmelerini isterler. Ancak bir kişinin
işlemediği suçu itiraf edeceğini
düşünmek biraz garip fakat yanlış
itiraflar bir gerçektir.
Kassin ve Wrghtsman (1985) üç farklı yanlış itiraf
türü:
 Gönüllü yanlış itiraf: Bir babanın oğlunun hapis
cezası çekmesini engellemek için yanlış itiraf
verebilir.
 Baskı sonucu yanlış itiraf: İnsanlara bir suçu
kabul etmeleri yönünde baskı yapılırsa,
 Baskı sonucu içselleştirilmiş yanlış itiraf: İnsanlar
işlemedikleri suçları işlediklerine inanırlar.
Paul Ingram örneği…




Kassin ve Kiecher (1996) ‘in çalışmasında;
Öğrencilere bir dizi harfi yazma yönergesi,
ALT tuşuna basmamaları,
Bu tuşa basmanın bilgisayarın bozulmasına ve
araştırma verilerinin kaybına neden olacağı,
bilgileri verilir.
Her öğrenci yaklaşık 60 sn yazdıktan sonra,
bilgisayar arızalanır ve araştırmacı öğrenciyi
ALT tuşuna basmakla suçlar.
Araştırmacı, öğrenciye ALT tuşuna bastığını
itiraf etmesi için 3 fırsat vermiştir:
1-) Öğrenciden ALT tuşuna basarak bilgisayarın
bozulmasına neden olan yazılı bir itiraf
imzalama,
2-) Başka katılımcı rolündeki yalancı deneğe ne
olduğunu (olayı) anlatması,
3-) Öğrenciden ALT tuşuna nasıl basmış
olabileceğini de içermek üzere anımsadığı her
şeyi anlatması istenir.
Bu çalışmanın sonucunda; öğrenciler arasında
hem boyun eğmeye ve hem de içselleştirmeye
dayalı itiraf oranları yüksek bulunmuştur.





Deneysel koşulda yanlış itiraf oranı daha
yüksek bulunmuştur.
Bu koşulda öğrencilere hızlı yazma yönergesi
verilir.
Bu nedenle kaza eseri ALT tuşuna basmış
olmaları daha inanılabilir bir olasılıktır.
Ek olarak çalışma sırasında odada bulunan
ikinci bir yalancı denek öğrencinin tuşa
bastığını gördüğünü söyler.
Bütün katılımcılar İnandırıcı olay(%)
tanık koşulu (%)
İşaret yazılımlı itiraf
69
100
Yalancı deneğe suçlu
olduğunu kabul etme
28
65
9
35
Kilide vurduğunu
‘anımsama’



İnsanlar sık sık işlemedikleri suçları itiraf
etmektedirler. Özellikle de davranış
inanılabilir göründüğünde ve diğer insanlar
suçlarına tanıklık ettiklerinde…
Bu tür yanlış itirafların yasal bağlamlardaki
olası sonuçları nelerdir? Araştırmalar bir
itirafın mahkemede sunulabilecek en güçlü
kanıtlardan biri olduğunu göstermektedir.
Kassin ve Neuman (1997) itirafın jüri üyeleri
üzerindeki etkisini araştırmışlardır. (%62-%27)



Polis sanığın yalan söyleyip söylemediğini nasıl
belirleyebilir?
Yalan söyleyen insanlar sık sık göz kırpma ya
da başlarını yana eğme gibi sözsüz ipuçları
verirler fakat bu ipuçlarına rağmen gözlemciler
ve yasa uygulama profesyonelleri o kadar da
kolay yalanı belirleyememektedirler.
Ekman ve O’Sullivan (1991) yasa
profesyonelleriyle yaptıkları çalışmada…




Değişik bir dizi yasa uygulama profesyonelinden
bir filme tepkileri hakkında ya yalan söyleme ya da
doğruyu söyleme yönergesi almış on kişinin video
filmlerini seyretmeleri istenmiştir.
Bu profesyoneller; Gizli Hizmetler’den, yalan
yakalamadan, CIA, FBI’dan, Ulusal Güvenlik
Dairesi’nden ve Klaiforniya polis görevlilerinden
oluşmaktaydı. Ayrıca yargıç, psikiyatrist ve
öğrencilerde çalışmaya katıldılar.
Sadece Gizli Hizmetler’den uzmanlar yalanı şans
eseri olabileceğinin üstünde yakalayabiliyorlardı.
Onlar da bile doğruluk oranı %64’tü.
Diğer gruplararasında hiçbir fark yoktu; ayrıca
öğrenci örnekleminin edimi CIA, FBI VE Ulusal
Güvenlik Dairesi’nden yalan yakalama uzmanlarınki
kadar iyiydi.


Eğer polis görevlileri ve yargıçlar sanıkların yalan
mı yoksa doğru mu söylediklerini güvenilir bir
biçimde belirleyemiyorlarsa, suçsuz insanların
tutukevlerine gönderilip suçluların sokağa
bırakılmadıklarından nasıl emin olabiliriz?
Bunun için kullanılan bir teknik poligrafi ya da
‘yalan makinesi’dir. Ancak bu tekniğinde doğruluk
derecesi tartışmalıdır. Tekniğin taraftarları
doğruluk derecesini %90 olarak belirtirken,
araştırma ların çoğu doğruluk oranının oldukça
düşük olduğunu (%57 ile %72) belirtmiştir.



Jüri kararları üzerinde seksen çalışmayı kapsayan
büyük bir çözümlemede;
Çekici sanıkların suçlu bulunma olasılıklarının
çekici olmayanlarınkinden daha düşük olduğunu
göstermiştir.
Irza tecavüz ve soygun gibi, belirli suçlar için
fiziksel olarak çekici sanıklar da ayrıca daha ılımlı
cezalar almaktadırlar (Mazzella ve Feingold, 1994).
Sosyoekonomik düzeyi yüksek sanıkların suçlu
bulunma olasılıkları daha düşüktür ve suçlu
bulunduklarında da sosyoekonomik düzeyi düşük
olanlardan daha hafif cezalar almaktadırlar.



Siyah sanıkların beyaz olanlarla karşılaştırıldığında,
oransız bir biçimde sert cezalar aldıklarını
göstermektedir.
Pfeifer ve Ogloff (1991) suçsuzluğun
değerlendirilmesi ve kişisel önyargıları bir tarafa
bırakma yönergeleri verilen jüri üyesi katılımcıların
siyah ve beyaz sanıklar hakkında benzer yargılara
vardıklarını ortaya koymuşlardır;
ancak böyle yönergelerin verilmediği katılımcıların
siyah sanığı suçlu bulmaları olasılığı daha yüksekti.
(olumsuz ırkçılık kuramı…)



Fakat ırkın etkisinin olmadıklarında ya da
davranışları ırk dışında başka etmenler
nedeniyle haklı görülebildiğinde, bu bireyler
hala ayrımcılık yapmaktadırlar.
Siyah sanıklara karşı yanlı yargılara
varabilirler ve sonra bu kararlarını haklı
gösterebilmek için ırksal olmayan açıklamaları
kullanabilirler.
Sommers ve Elsworth (2000) bir saldırı
davasında sanığın ırkının çarpıcılık derecesini
değişimleyerek yaptıkları çalışma…




Katılımcılardan yarısı “Bir adamın arkadaşları
önünde böyle konuşamazsın” diyerek
herkesin önünde kız arkadaşını tokatlayan
siyah ya da beyaz bir sanık hakkında bir yazı
okudu.
Diğer yarısı sanığın “Siyah (beyaz) bir adamın
arkadaşları önünde böyle konuşamazsın”
sözü dışında kesinlikle aynı yazıyı okudu.
Irkın çarpıcı olmadığı ilk koşulda, beyaz
katılımcıların siyah sanığın suçlu olduğunu
düşünmeleri olasılığı daha yüksekti.
Tersine, ırkın çarpıcı hale getirildiği ikinci
koşulda, beyaz katılımcıların siyah ve beyaz
sanıklara ilişkin yargıları arasında pek fark
yoktu.


Dikkate değer bir biçimde, siyah katılımcılar
her iki koşulda da daha ılımlı yargılara
varıyorlardı. Bunun nedeni, her iki durumu da
ırksal olarak yüklü görmeleridir.
Son olarak bu araştırma; asliye hukuk ve ceza
hukuku yargılamasında ırk ayrımcılığının
görülebileceğine; ancak jüri üyelerinin yanlı
kararlar verdiklerinin bilinçli olarak farkında
olmayabileceklerine işaret etmektedir.
Download