Antalya Çıkışlı Turlar - Öz Antalya Turizm Seyahat | Kaunos

advertisement
Kaunos - Muğla
Açıklama: Kaunos - Muğla
Kategori: Ege Bölgesi
Eklenme Tarihi: 11 Aralık 2010
Geçerli Tarih: 18 Temmuz 2017, 16:48
Site: Antalya Çıkışlı Turlar - Öz Antalya Turizm Seyahat
URL: http://www.ozantalyatour.com.tr/tur/haber_detay.asp?haberID=263
Kaunos - Muğla
Kaunos, Muğla’nın Köyceğiz ilçesinin güneyindeki Dalyan’ın yakınındadır. Strabon kentin bir
yarımada üzerinde kurulduğunu fakat sonra alüvyonlarla dolarak içeride kaldığını söyler .
Gerçekten de bu gün Kaunos denizden 3 km. kadar içeridedir. Yine Strabon’un bahsettiği Kaunia
gölünün denize bakan ayağı bugün “Sülüklü” adıyla anılan bir bataklığa dönüşmüştür.
Kaunos Hellen dilinde anlamı olmayan bir sözcüktür. Lykçe yazıtlarda Ksibde olarak geçen bu
kent Rodos Pereia’sı içinde büyük bir yerleşim yeridir.
Yunan mitolojisine göre Miletos’un oğlu Kaunos, kendisine aşık olan Byblis’e karşılık vermemiş
o da üzüntüsünden canına kıymıştı. Bunun üzerine Kaunos da Miletos’u terk ederek bu kenti
kurduğunu Ovidius da anlatmıştır.
Kaunos’un ne zaman
kurulduğu kesinlik
kazanamamıştır.
Homeros kitabında
açıkça buradaki sekene
için şöyle yazar:
“Kaunos’lular ,bana
kalırsa,buranın yerlisidir;
ama kendileri Girit’ten
gelme olduklarını
söylerler. Dillerinde
Karia etkisi vardır ya da
Karia dilinde onların
etkisi.”
Nitekim Kaunosluların
Karia’lılardan farklı 30
harfli bir alfabe
kullandıkları bugün
anlaşılmıştır. Ayrıca Lykia kültürünün de etkili olduğu günümüze gelen eserlerden
anlaşılmaktadır.
Kaunosda, M.Ö.VIII yy.dan beri yaşamın olduğu bilinirse de tarihte ilk kez adları M.Ö.545’de
Pers generali Harpagos’a karşı gösterdikleri direniş ile geçmektedir. Herodotos Harpagos’un
İonia’yı yönetimi altına aldıktan sonra Karialı’ların, Kaunos’luların ve Lykia’lıların üzerine
yürüdüğünü söylemektedir. Bu sözler Pers istilâsı sırasında Kaunos’un önemli bir kent olduğunu
göstermektedir. Onurlarına ve özgürlüklerine düşkün olan Kaunos’lular Harpagos’a karşı
koymalarına rağmen yenilgiden kurtulamadılar. Harpagos Kaunoslulara karşı, kendisine direnç
gösterdikleri için çok zalimce hareket etti. Hellenlerin Persleri Anadolu’dan atmak için
giriştikleri mücadelede Kaunos’da yerini aldı ve Attika-Delos Deniz birliğine girdi. Peleponnes
savaşı sırasında kentin limanı her iki tarafça zaman zaman kullanılmıştır. Kent M.Ö. 377’de
Karia Satrabı Mausolos’un idaresine girdi ve bu dönemde şehirde büyük imar faaliyetleri
başladı. Bu dönemde ilk defa sikke basan şehir M.Ö.334’de Büyük İskender tarafından
Mausolos’un kız kardeşi Prenses Ada’ya verildi. İskender’in ölümünden sonra generalleri
arasında çıkan savaşlar sırasında sık sık el değiştiren kent, bir ara Ptolemaios ve Seleukosların da
idaresine girmiştir. M.Ö. II.yy.da Bergama krallığından vasiyet yoluyla Roma tarafından Rodos
eyaletine bağlanan kent M.Ö.129’da
Roma’nın Asya eyaleti sınırları içine alındıysa da özgür kent statüsünü korudu. Bizans devrinde
ise Myra metropolitliğine bağlı bir piskoposluk merkezi olmuştur.
Zamanla Dalyan çayının taşıdığı alüvyonlar ve gel-git olayları denizi sığlaştırmış ve kent en
büyük özelliği olan limanını yitirmiştir. Bunun yarı sıra bataklıktan dolayı sivrisinekler azmış ve
halkı sıtma kırıp geçirmeye başlamıştır. Bu duruma fazla direnemeyen halk doğa ile baş
edemeyince, kenti terk etmek zorunda kalmıştır. Bir zamanlar Attika-Delos Deniz Birliğine 10
talent gibi yüklü bir para ödeyen, Perslere direnen insanların yenemediği Kaunos’u sıtma yenmiş
ve halkını kentlerini terke mecbur bırakmıştır.
Yaşam tarzları ve inançları komşularından farklı olan Kaunosluları Homeros şöyle anlatır:
“...görenekleri bakımında,.ötekilerden olduğu kadar Karialılardan da uzaktırlar. Bunlarda içki
âlemi tertiplemek geleneği vardı,ancak bunu yaparken erkek,kadın,çocuk ve ayrıca yaş ve
arkadaşlık ilişkileri de dikkate alınırdı. Kendilerine yabancı olan tanrılar için bir din
uyarlamışlar,ama sonradan vazgeçmişler,yalnız babalarının tanıdıkları tanrılara tapmayı
kararlaştırmışlardır; bunun üzerine ülkenin gençleri silâhlanmışlar, bu tanrıları,havaya kılıç
sallıyarak Kalynda sınırına kadar kovalamışlardır; bunu yabancı tanrıları işte böyle
kovaladık,diye anlatırlar. Bu ulusun gelenekleri böyledir.”
Kaunos’un varlığını ilk kez 1842’de fark edilmiş bilimsel kazılara da 1967’den itibaren Prof.
Baki Öğün başlamıştır. Buradaki araştırma ve kazılar kentin tarihini Arkaik döneme kadar
indirmiştir. Onu Helenistik, Roma ve Bizans dönemleri izlemiştir. Kent başlıca iki kısımdan
meydana gelir 1- Akropol 2-Aşağı şehir. Kuzeydeki oldukça sarp kayalıklara oyularak yapılan
kaya mezarlarının tahmini sayısı 150 kadardır. Bunlardan 20 tanesinin cephesi İon nizamında bir
tapınağın cephesine benzer. Bu mezarların büyük bir kısmı M.Ö. IV.yy.a aittir. Büyük
İskender’in istilası yüzünden bir kısmı tamamlanamamıştır. Mezar odalarının içerisindeki kline ,
hediye koymaya yarayan sekiler bulunmaktadır. Ayrıca güvercin yuvası şeklinde mezarların yanı
sıra kare veya dikdörtgen mezar çukurları ile de karşılaşılmıştır. Kayalara oyulmuş, üstü kapaklı
sanduka tipi mezarlar ve lahitler de dikkati çekmektedir. Bunlar büyük bir olasılıkla kaya
mezarlarından daha önceki bir tarihe aittirler.
Kentin akropolü yaklaşık 150 m. yüksekliğinde olup, ovanın ortasında yükseliyordu. Güney
yamaçları sarp kayalık olduğundan kuzey ve batı kesimleri Orta çağda yapılmış kulelerle
desteklenen surlarla çevrilmiştir. Dikdörtgen, prizma biçiminde kesilmiş taşlardan oluşan surlar
eski limanın batısından başlayarak yukarıdaki sırtları da içerisine almıştır. Bu uzun sur, büyük
bir olasılıkla Kral Mausolos tarafından yaptırılmıştır. Prof.Dr. Baki Öğün ile birlikte kazılarda
çalışan Alman Prof. B.Schmaltz burada yoğunlaştırdığı çalışmalarında kule ve duvarların eski
devirlere ait toplama taşlardan yapıldığını ileri sürmektedir. Bu sur duvarında Klasik Çağ’a ait
üzerinde Sanatçının imzası da bulunan muhtemelen bir adak steline ait bir kitabe parçası
bulunmuştur. Batı kulesinde ise nekropolden gelmiş, eski bir mezar epigramı parçası ile beyaz
zeminli bir leyktos parçası bulunmuştur. Prof. Schmaltz M.Ö.227-26’da Rodos ve çevresini
etkileyen depremin Kaunos’u da etkilediğini, bu duvarlar ile Küçük Kale üzerindeki surların
büyük çoğunluğunun bu depremden sonra inşa edildiğini ileri sürmektedir.
Akropolün doğusunda yer alan, güneyi kayalara oyulmuş, diğer kısımları beşik tonozlar üzerine
oturan tiyatro, günümüze çok iyi bir durumda gelebilmiştir. Prof. Dr. Baki Öğün’ün 1982’deki
çalışmalarında Cavea ve Scena temizlenmiş, proscene’nin büyük bir kısmı ortaya çıkarılmış,
sahne binasını taşıyan payeler arasında Milo Aphroditi kopyası, bir torso ve üç büst bulunmuştur.
Cavea ve diazomanın yanı sıra altta 18 üstte de 16 oturma sırasının bulunduğu tiyatro Helenistik
Çağ izlerinin görülmesiyle birlikte büyük bir kısmının Roma devrinde yapılmış olmalıdır.
Tiyatronun kuzey-batısındaki bayırda üç yapıdan oluşan bir mimari dizi dikkati çekmektedir.
Bunlardan ilkinin Bazilika tipinde bir kilise olduğu anlaşılmıştır. Kesme taşlardan yapılmış
Apsis’i ile üç nefli bir erken Bizans kilisesidir. Diğeri Roma devrine ait bir hamamdır. Üçüncü
yapının ne olduğu kesinlik kazanamamıştır. Bunun mabet veya kitaplık olduğu düşünülürse de
kesin bir söz söyleyebilmek biraz zordur. Bununla beraber megaron şeklindeki bu yapının
Dionysos’a ait olması da olasıdır. Hamamın güneyinde Vespasianus çeşmesi ile Stoa yer
almaktadır. Aynı zamanda eski limanın kuzeyindeki stoa Helenistik Çağ’da yapılmış, Roma
döneminde de bazı ilaveler eklenmiştir. M.Ö.II. yy.a tarihlenen Stoa 94 m. uzunluğunda, tek
yönlü bir yapı olup iki katlıdır. Alt katın Dor nizamında olmasına karşılık yıkıldığından dolayı
ikinci kat hakkında bir bilgi yoktur. Stoa’nın hemen yanı başındaki Nymphaion “in antis”
planındadır ve restore edilmiştir.Prof. Baki Öğün’ün burada yapmış olduğu çalışmalar sonunda
taşlarının büyük bir kısmı yenilenmiştir. Ayrıca çok sayıda kitabe limana bakan yüzünde ortaya
çıkarılmıştır.
Agora bütünüyle 2 m.ye ulaşan toprak tabakası altında kalmış ve 1981 yılında temizlenmesine
başlanmıştır. Agora’yı çeviren revakların kalıntılarının yanı sıra bezemeli mimari parçalar da
bulunmuştur. Agora’nın içindeki çeşmenin restitüsyonu da bu çalışmalar sırasında yapılmıştır.
Kaunos’da ele geçen yazıtlardan kent içerisinde birçok mabedin olduğu anlaşılmıştır.
Çalışmaların bu bölgede yoğunlaşmasına karşılık bunların hangi tanrılara ait oldukları kesinlik
kazanamamıştır. Agora’nın kuzey-doğusundaki suni bir teras üzerinde Stoa ile Hamam arasında
bulunan mabet Dor nizamındadır ve M.Ö. I.yy.a ait olmalıdır. Büyük bir olasılıkla Zeuss’a
atanmış olmalıdır. Mabed’in çevresinde 30’a yakın mezarla karşılaşılmıştır. Erken Bizans
dönemine tarihlenen bu mezarların çevresinde çok sayıda mimari parça ile karşılaşılmıştır. Bu
buluntulara dayanılarak bu mabed Helenistik döneme tarihlendirilmiştir. Burada kalp şeklindeki
portikonun başlıkları ile karşılaşılması oldukça ilginçtir.
Limanda, Agora’nın doğusundaki Korint nizamındaki mabet de mimarisine bakılarak M.S.II.nci
yy.a tarihlendirilmiştir. Ayrıca Büyük limanın yakınında Prostylos plânlı, kuzey-güney
doğrultusunda, Cella duvarlarının büyük bir bölümü ayakta olan bir başka mabet daha
bulunmaktadır.
Download