Tarih: 30.01.2015 ÜMMET BİLİNCİ ِبس ِْم ه الر ِح ِيم َّ الر ْح َم ِن َّ ِاّلل ْ ُكنت ُ ْم َخي َْر أ ُ َّم ٍة أ ُ ْخ ِر َج ِ فو ِ اس تَأ ْ ُم ُرفونَ ِب ْال َم ْع ُر ِ َّت ِللن ع ِن ْال ُمن َك ِر َفوتُؤْ ِمنُونَ بِ ه اّللِ َفولَ ْو آ َمنَ أ َ ْه ُل َ ََفوتَ ْن َه ْون ب لَ َكانَ َخي ًْرا لَّ ُهم ِ هم ْن ُه ُم ْال ُمؤْ ِمنُونَ َفوأَ ْكث َ ُر ُه ُم ِ ْال ِكتَا َْالفَا ِسقُون سلَّ َم ُ َفو قَا َل َر ِ سو ُل َ ُ صلَّى هللا َ علَ ْي ِه َفو َ هللا الَ ي ُْلدَغُ اْل ُمؤْ ِم ُن ِم ْن ُج ْح ٍر َم َّرتَي ِْن Değerli Müminler! Ümmet kelimesi değişik şekillerde Kur’an-ı Kerim’de 64 defa geçer, hadislerde ise oldukça sık yer almaktadır. Kelime anlamı itibariyle ümmet; taife, cemaat, topluluk, halk gibi anlamlara gelmektedir ve bir peygambere veya bir dine mensup olan topluluk anlamında kullanılmıştır. Kısacası, ümmet bir peygambere tabi olan topluluk demektir. Kur’an-ı Kerim başlangıçta bütün insanların tek bir ümmet olduğunu, Allah’ın; insanlığı iman bakımından tek bir ümmet olarak bırakmadığını, insanların ayrılarak farklı ümmetlere bölündüğünü ve her birine peygamber gönderildiğini belirtir. Peygamberimiz, Hz. Muhammed (sav) ise bütün insanlığa gönderilmiş olan son peygamberdir. İnsanların kabileden millete, cemaatten ümmete varıncaya kadar farklı topluluklara ayrılmış olması onların birbirleriyle tanışıp kaynaşmaları içindir. Renkleri, dilleri, dinleri ayrı da olsa bütün insanlar Âdem (as) ve Havva’nın çocuklarıdır ve her şeyden önce insan olmaları itibariyle kardeştirler. Birbirleri üzerinde de bu kardeşliğin doğurduğu haklar vardır. İşte bu gerçek, her bir insanın temel ihtiyaçlarının, karşılaştığı problemlerin ya da uğradığı haksızlıkların; kimliğine ve inancına bakılmaksızın bütün insanlığın sorunu olduğunu da gösterir. anlamına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’in Muhammed ümmeti için belirlediği bazı özellikler ve bunlara dayanarak biçtiği önemli roller vardır. Bunlardan birincisi “vasat ümmet” tanımlamasıdır. Bu da dosdoğru yol; Kur’an ve sünnetteki ifadesiyle “sırât-ı müstakîm” üzere olan, söz ve eylemlerinde her türlü aşırılıktan uzak, “fıtrat” çizgisinde kalmayı başaran, insanî değerleri temsil eden, sağduyulu, ölçülü, adaletli, din ve dünya dengesini sağlıklı biçimde kurabilen bir yaşama biçimine sahip, orta yolu tutmuş erdemli toplum demektir. Bununla bağlantılı olan ikinci özellik ise Muhammed ümmetinin insanlar üzerinde şahit oluşudur. Yani, İslam toplumu “vasat ümmet” çerçevesindeki vasıfları itibariyle; diğer ümmetlerin dikkatini çeken, imrenilen, örneklik teşkil eden ve gerçek insanlığın nasıl olması gerektiğine canlı şahit niteliği taşıyan, taklit eden değil başkalarına model olan bir özelliğe sahip olmalıdır. Bu konuda İslam ümmetinin modeli de Peygamberimiz Efendimiz (sas)’dir. Muhammed ümmeti ile ilgili üçüncü özellik, insanlar içinden çıkarılmış en hayırlı ümmet olmalarıdır. Onlara bu vasfı kazandıran da Müslümanların, iyiliği hâkim kılmak ve kötülüğü engellemek için çalışmalarıdır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah´a inanırsınız.”1 Bu ayet, bir Müslüman’ın hem iyiliğin modeli olmasını hem de iyilik uğrunda çaba sarf etmesini öngörmektedir. Hutbemizi Efendimiz (sas)’in ümmetini firaset sahibi ve uyanık olmaya çağırdığı şu hadis-i şerifiyle sonlandıralım: “Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz.”2 Hatice Ergün Trondheim Mevlana Camii Din Görevlisi Muhterem Müslümanlar! “Muhammed ümmeti” veya “İslam ümmeti” kavramı da Peygamberimiz Efendimiz (sas)’in getirdiği İslam dinine mensup insanlar 1 2 Al-i İmran Suresi, 3/110. Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63.