VELİ BÜLTENİ VERİMLİ DERS ÇALIŞMA ALIŞKANLIĞI GELİŞTİRMEK Akademik başarının devamlılığını sağlayacak en önemli etkenler öğrencinin derse olan motivasyonu, derse katılma, dikkatin toplanması, sürdürülmesi ve verimli ders çalışmadır. Verimli ders çalışma doğuştan getirilen bir yetenek değil öğrenilerek kazanılan bir beceridir.Tüm diğer alışkanlıklar gibi verimli ders çalışma alışkanlıkları elde etmek de süreç ister. Yerleşmiş alışkanlıkları bırakıp yerine verimli davranışlar oluşturmak için kararlı, sabırlı olmalıyız. Öğrencinin dikkat ve algılama süresi, öğrenme şekli, ilgi alanları gibi bireysel özelliklerini göz ardı etmemeliyiz. Çocuklarımızda verimli ders çalışma alışkanlığını geliştirmek için neler yapmalıyız? 1- ) Çocuğumuzu gözlemlemek ve tanımak Anne-baba olarak çocuğumuzu en iyi gözlemleme olanağı olan bireyler bizleriz. Çocuğumuzu çok iyi tanımalı ve öğrenme yollarını, ilgi duydukları alanları, keyifli ve verimli oldukları saatlerini belirlememiz gerekiyor. Her çocuğun farklı bir öğrenme stili vardır. Bazı çocuklar görsel yoldan daha iyi öğrenirken bazıları dinleyerek, bazıları ise uygulamalar yaparak daha iyi öğrenirler. Örneğin, görsel dikkati kuvvetli olan ve görsel yönden öğrenme eğilimi daha iyi olan bir çocukla renkli kalemler, görsel semboller ve şekiller kullanarak çalışırsanız, daha kısa sürede ve kalıcı öğrenecektir. 2- ) Olumlu Model Olmak:Çocuklar her şeyi bizlerden öğrenir. Planlı olmayı da, sorumluluk sahibi olmayı da… Eğitim doğruları söylemek değil, doğruları yapmaktır. Onlar bizi gözlemler ve davranışlarımızı taklit ederler. Öğrenme ömür boyu süren bir süreçtir. Anne-baba olarak sizler hala öğreniyor olduğunuz ve kendinizi geliştirmek için çaba gösterdiğinizi çocuklara gösteriyor musunuz? Akşamları evde TV izleme süreniz ne kadar? Kitap okuma süreniz ne kadar? Çocuklarınız sizleri kitap okurken ya da ders çalışırken gözlemliyor mu? Anne ve babası planlı olan ve düzenli kitap okuyan çocukların istekli ve planlı ders çalışma oranı daha fazla olacaktır. Akşam saatlerinin sürekli TV karşısında oturarak geçirilmesi, hafta sonları herhangi bir program olmadan geçirilmesi, çocuğa okul dışı zamanın bu şekilde gelişigüzel geçmesi gerektiğini öğretir. Okul ve iş dışındaki zamanların bu şekilde geçirileceğini öğrenen çocuktan, gelecekte çalışma alışkanlığı kazanmasını beklemek haksızlık olacaktır. 3-) Ortamı Düzenleme: Çocuğunuzun ders çalışacağı ortam her türlü dikkat dağıtıcı unsurdan arındırılmış olmalı. (Gürültü, TV sesi, görsel materyaller vs…) Zaman zaman anne-baba TV izlerken çocuğunda aynı odada ders çalıştığını görüyor ya da duyuyoruz. Bu son derece yanlış bir uygulamadır. Çocuğun ders çalışacağı oda, sessiz, rahat, (ama çok rahat da değil, uyuya kalmasını engelleyecek kadar rahat), havalandırılmış sakin,dikkatini dağıtan şeylerden uzak, iyi ışıklandırılmış olmalıdır. 4-) Motive Etme:Çocuklarımızın isteyerek ders çalışması için, a - ) Çocuklarımızın olumsuz değil, olumlu yönlerine odaklanalım: Anne – baba olarak genel eğilimimiz çocuklar olumlu davranışlarda değil de olumsuz davranışlarda bulunduğu zaman dikkatimizi onlara vermek yönündedir. Oysaki olumsuz davranışla çocuğumuzun amacı dikkat çekmek ise bu durumda hedefine ulaşmış oluyor ve farkında olmadan olumsuz davranışı pekiştirmiş oluyoruz. Gün boyu çocuklarımızın olumlu davranışlarını yakalamaya çalışalım ve bunların bir listesini yapalım. Bu olumlu yönlerini (örneğin ders çalışmak gibi) gördüğümüzü ve hoşumuza gittiğini her fırsatta belirtelim. Böylelikle çocuğunuzun takdir gören davranışı gösterme oranı artacaktır. b-) Ödül Kullanımı: Çocuğu motive etmek adına ufak tefek ödüllerde işe yarayacaktır. Ancak bu ödüller istenen davranıştan önce değil sonra verilmelidir. Yani ders çalışmadan önce değil, ders bittikten sonra çocuk ödüle kavuşabilmelidir. Aynı zamanda ödül kullanımında tutarlı olunmalı ve çalışma alışkanlığı oturdukça azaltılmalı ve sonlanmalıdır. c-) Başarının hazzını yaşamasına fırsat verin :Çocuğunuzun bir şeyi istemesi için daha önceden onun tadına varmış olması gerekir. Çocuğunuzla ders çalışırken öncelikle yapabileceği düzeyde gerekirse düzeyinden daha aşağıda bir aktivite ile başlayın, çocuğunuz aktiviteyi tamamladığında onu sözel olarak ödüllendirin, böylelikle çocuğunuz takdir edilmekten ötürü keyif alacak ve bu hazzı tekrar yaşamak isteyecektir. d-) Çalışmayı eğlenceli hale getirin : Özellikle oyun çağı çocuklarında ödev yaparken aktivite oyunlaştırılabilir, renkli ve süslü kalemler ya da ilgi çekici, özendirici eğitim materyalleri kullanılabilir, unutmayın keyif alarak öğrenilen bilgiler daha kalıcı olacaktır. 5-) Sorumluluk Verme:Çocuğunuzun bir şeyleri başarmış ve verilen görevleri yerine getirmiş olmanın verdiği hazzı yaşaması için onlara başarabilecekleri düzeyde sorumluluklar verin . Aşırı koruyucu anne-baba tavrı, çocuğa sorumluluk vermemek, verilen görevleri çocuk yerine anne-babanın yapması gibi tutumlar kendine güvensiz ve sorumluluk bilinci oluşmamış çocukların yetişmesine yol açacaktır. Dikkat dağınıklığı olan çocuklar için: En fazla yarım saatte bitirilecek bir ödevi saatler geçmesine rağmen yapmıyor mu? Masa başında başka materyallerle mi oyalanıyor? Ders bitmeden sürekli kalkıp geziniyor mu? Okuma ve yazma ile ilgili aktivitelerden çabuk sıkılıp, yapmak istemiyor mu? Bu durumda çocuğunuzun dikkatini toparlama ile ilgili bir sıkıntısı olabilir, böyle durumlarda çocuğunuzun dikkat süresini ölçün. Hiç kalkmadan masa başında ne kadar süre dikkatini koruyabiliyor? Örneğin 10 dakika ise çalışmaları 10 ar dakikalık parçalara bölün ve her 10 dakikada bir kısa ara verin. Ancak bu araların süresi çalışma süresinden uzun olmamalıdır. Aralarda bilgisayar ya da TV açılmamalıdır. Bir süre sonra bu 10 dakikayı 2 şer 3 er dakika arttırın, gittikçe dikkat süresinin de arttığını göreceksiniz. Öğrencilere Ders Çalışma Önerileri 1-Her şeyden önce dersin içeriğini kavrayabileceğinize inanmanız ve bu yönde kendinizi motive etmeniz gerekmektedir. 2-Ders çalışmaya uygun bir çalışma ortamı hazırlamanız gerekir. Bu çalışma ortamı çalışmayı engelleyecek veya olumsuz yönde etkileyecek bütün öğelerden arındırılmış olmalıdır. 3-Dersle ilgili kaynakları ve ilgili araç gereçleri çalışma masanızda toplayın. Masanın üstünü çalışma biçiminize göre düzenleyin. 4-Ders araç gereçlerimizi de ayarladıktan sonra bir çalışma planı (taslağı) hazırlayın. Bu çalışmaya ne kadar zaman ayıracağınızı, çalışma sonunda öğrenmenin düzeyini nasıl belirleyeceğinizi, hangi konuları daha önemsemeniz gerektiğini ve çalışma sonunda elde edeceğiniz “kazanımları” belirlemeniz gerekir. 5-Ders çalışırken kesinlikle sadece derse yoğunlaşmak gerekir. ÖZEL SEYMEN DARICA EĞİTİM KURUMLARI REHBERLİK SERVİSİ YÖNETİCİSİ MERVE TAN VELİ BÜLTENİ ÇOCUKLARDA ARKADAŞ İLİŞKİLERİ Bebeklik ve erken çocukluk dönemlerinde ailenin güvenli ve koruyucu ortamında yaşama başlayan çocuklar, yaşları büyüdükçe farklı ortamlarda akranları ile bir arada olmaya ve zaman geçirmeye başlarlar. Sosyal gelişimin ilk adımları çoğu zaman yuva ve okul öncesi kurumlarda atılır. Ailenin birincil rolü çocukları korumak ve destek vermek iken ’akranlar’ aile kadar koruyucu değildir. Akranların zaman zaman çocuğu zorlayan ve gerçek yaşama hazırlayan bir rolleri vardır. Akran ilişkileri,çocuğun gelişiminde büyük rol oynar. Çocuklar, akranları ile birlikteyken yalnızca eşit ilişkilerde öğrenilebilecek beceriler kazanırlar. Kendi kişiliklerini geliştirmelerine yardımcı olurlar. Bu ilişki içinde çocuklar geri bildirim alır böylece kendileri hakkında yargıları oluşur. Sosyal rollerine, konumlarına ve cinsel kimliklerine uygun davranmayı öğrenirler. Bilişsel becerilerinin yanında empati becerileri de gelişir; işbirliği ve rekabet içeren etkinliklere katılmayı öğrenirler. Kazandıkları bu beceriler, onların diğer insanlarla uyum içinde yaşamalarını sağlar. Akranları ile yakın ilişkiler kurmak, anne babalarının bulunmadığı ortamlarda çocuğa güvenlik ve duygusal destek sağlar. Çocukların yeni ortamlarda, yeni insanlarla tanışmalarına yardımcı olur. Sorunlarla karşılaştıklarında bunlarla baş etme becerileri artar. Çocuğun arkadaşlarınca kabulüne yol açan beceriler "sosyal beceriler" olarak adlandırılabilir. Bu beceriler arasında gruba uygun şekilde girebilme, toplumsal kurallara uyma, başkalarının haklarına saygı gösterme ve etkili iletişim kurma gibi davranışlar sayılabilir. Zamanla, arkadaşları tarafından kabul görmeyen çocukların tutumlarıyla ilgili çevrede önyargılar oluşur, yani ret gören çocuğun yeniden reddedilme olasılığı artar. Bu durumun daha da zorlayıcı bir noktaya varmasının bir nedeni de, kabul görmeyen çocukların giderek bu namlarına uygun davranmaya başlamalarıdır. Böylece davranışlardaki sorunlar ve kabul görmeme konumu kalıcı olmaya doğru yönelir. Sonuç olarak sosyal becerileri zayıf olan çocuklar gerekli becerileri öğrenme fırsat ve deneyimlerinden de yoksun kalırlar. Arkadaş ilişkileri zayıf, dolayısıyla bu becerileri kazanıp geliştirecek imkanlardan yoksun çocuklarla ilgili yapılan araştırmalar, çocuklukta yaşanan zorlukların ileri yaşlarda yaşanabilecek uyumsuzluklarla ilişkili olabileceğini göstermektedir. Bu çocuklar psikolojik, davranışsal ve sosyal alanlarda zorluk yaşama eğilimindedirler. Örneğin yapılan bir araştırma , az arkadaşı olan çocuklara kıyasla, daha çok arkadaşı olan ve bunları sürdürebilen yuva çocuklarının okulun ilk birkaç ayında, okula yönelik daha olumlu tutumlar geliştirdiklerini göstermiştir. Aynı araştırmada, akranları tarafından reddedilen çocukların okul hakkında olumsuz algılama, okulu reddetme ve yıl boyunca süren akademik başarı düşüklüğü gibi yaşantılara girdikleri gözlenmiştir. Akran ilişkilerinin çocuğun hayatında ne kadar önemli olduğu ve gelişimlerine katkısı göz önüne alındığında, arkadaş ilişkilerinde zorluk yaşayan, akranlarıyla iletişim kurmada zorlanan çocukların farklı yollarla desteklenmesinin de önemi ortaya çıkmaktadır. Anne babaların çocuklarına, yeni arkadaşlar edinmeleri ve arkadaşlıklarını devam ettirmeleri için gerekli fırsatları yaratmaları ve onları bu konuda yüreklendirmeleri, çocukların sosyal gelişimleri açısından kolaylaştırıcı bir rol oynayacaktır. Bunun yanında, çocuğun günlük hayatta karşılaştığı sorunlarda çözüm yollarını kendisinin bulması için desteklenmesi, evdeki kuralların ve sınırların net olması çocuğun ev dışındaki sosyal hayata daha rahat uyum sağlamasını kolaylaştıracaktır. Bu tür zorluklar çocuğun yaşamını olumsuz etkileyecek derecede olduğunda ise okuldaki öğretmenlerden, rehberlik servislerinden ya da bu konuda çalışan uzmanlardan yardım alınması, çocuğun gelecek yaşlarda daha ciddi sıkıntılarla karşılaşmasını önlemek yolunda önemli adımlar olacaktır. VELİLERE ÖNERİLER 1-Ne düşünüyorsun, nasıl hissediyorsun gibi sorularla çocuğunuzu anlamaya çalışın. 2- Korku ve endişelerine saygı duyun. 3-Kıyaslama yapmayın. 4-Sosyal ortamda bulunması için cesaretlendirin. Çocuğunuza değer verdiğinizi, ona güvendiğinizi, sorumluluklarını yerine getirebileceğinden emin olduğunuzu ona her fırsatta belirtin. Ona ve fikirlerine değer verin, onu dinleyin, sosyal yaşantısında aktif olması için onu destekleyin. 5-Varlığını önemseyin. 6-Nasihatlerinizi önce kendi davranışlarınızda gösterin. 7-Çocuğunuza hayatın bir yardımlaşma olduğunu öğretin. 8-Olumlu çocuk yetiştirmenin ilk şartı, olumlu anne-babadır. 9-Aile içi problemlerin, tartışmalarınızın çocuğunuza yansıması; huzurlu bir ortamda yetişemeyen çocukların geleceklerini de bu doğrultuda düzenlemelerine sebep olacaktır. ARKADAŞLIK İLE İLGİLİ BİR HİKAYE Kötü karakterli bir genç varmış. Bir gün babası ona çivilerle dolu bir torba vermiş. " arkadaşların ile tartışıp kavga ettiğin zaman her sefer bu tahta perdeye bir çivi çak" demiş. Genç, birinci (ilk) günde tahta perdeye 37 çivi çakmış. Sonraki haftalarda kendi kendine kontrol etmeye çalışmış ve geçen her gün daha az çivi çakmış. Nihayet bir gün gelmiş ki hiç çivi çakmamış. Babasına gidip söylemiş. Babası onu yeniden tahta perdenin önüne götürmüs. Gence "bugünden başlayarak tartışmayıp kavga etmediğin her gün için tahta perdelerden bir çivi çıkar, sök" demiş. Günler geçmiş. Bir gün gelmiş ki her çivi çıkarılmış. Babası ona "aferin iyi davrandın ama bu tahta perdeye dikkatli bak. Artık çok delik var. Artık geçmişteki gibi güzel olmayacak" demiş. Arkadaşlarla tartışıp kavga edildiği zaman kötü kelimeler söylenilir. Her kötü kelime bir yara (delik) bırakır. Arkadaşına bin defa kendisini affettiğini söyleyebilirsin ama bu delik aynen kalacak (kapanmayacak). Bir arkadaş ender bir mücevher gibidir. Seni güldürür, yüreklendirir, sen ihtiyaç duyduğunda yardımcı olur, seni dinler sana yüreğini açar" demiş. ÖZEL SEYMEN DARICA EĞİTİM KURUMLARI REHBERLİK SERVİSİ YÖNETİCİSİ MERVE TAN