Uploaded by common.user18631

İtalya'nın Coğrafyası ve Erken Kültürleri

İTALYANIN COĞRAFYASI
 Önce İtalya adının nereden geldiği konusunda bir şeyler söylemek
yerinde olacaktır. İtalya (Lat. Italia) adının kökeni, olasılıkla İtalik
bir sözcük olan Vitulus'tan gelmekte olup Vitalia'ya (dana ülkesi)
dayanmaktır. Önceleri yanmadanın güneyi (Bruttium bölgesi) bu
adı taşırken zamanla kuzeye doğru yayılarak tüm yarımadayı
kapsamıştır.
 İtalya, adeta bir çizmeyi andıran biçimde Akdeniz'e uzanan bir
yarımadadır. Esas olarak Akdeniz'de yer alsa da, yarımadanın
batısındaki deniz Tiren Denizi, doğusundaki deniz ise Adriya
Denizi (Adriyatik) olarak adlandırılır. İtalya'ya en yakın büyük
adalar, batıda Korsika ile Sardinya; hemen güney ucunda ise
Sicilya'dır. İtalya yarımadası ile Sicilya Adası'nı Mesina Boğazı
ayırmaktadır. ltalya'nın uzunluğu yaklaşık 1000 km'yi; genişliğide
(en geniş noktadan ölçüldüğünde) yaklaşık 240 km'yi
bulmaktadır.
 Yarımadanın kuzeyini Alp Dağları
sınırlamaktadır;
Apeninler
ise
yarımadada
kuzey-güney
doğrultusunda uzanan dağ silsilesidir.
Dolayısıyla, Apeninleryarımadayı doğu
ve batı olarak ikiye ayırmaktadır. Kıyı
boyunca ovalık alanlar yer almakta
olup yarımadanın en büyük ovası,
kuzeyde Alp Dağları'nın hemen
güneyindeki Po Ovası'dır; yak. 650 km
uzunluğundaki Po Nehri (Lat. Padus)
ve kolları tarafından sulanan ova,
ltalya'nın
en
verimli
ovasıdır.
Yarımadanın doğu kıyıları nispeten düz
olup gemilerin yanaşmasına elverişli
olan körfezler daha ziyade batı ve
güney kıyılarındadır.
PO NEHRİ
PO OVASI
 Örnek olarak batı kıyılarındaki Cumae,
Paestum ve Terina körfezleri ile güneydeki
Tarentum Körfezi'ni gösterebiliriz. En önemli
nehirler arasında ise yukarıda bahsettiğimiz ve
adını ovaya da veren Po (Lat. Padus) , Arnus
(bugün Arno) ve Tiberis (bugün Tiber)
bulunmaktadır; Po Nehri, Adriya Denizi'ne
dökülürken, diğer ikisi Tiren Denizi'ne
dökülür. Bu nehirlerin dışında irili ufaklı pek
çok nehir daha bulunmakta olup çoğu batıdaki
Tiren Denizi'ne dökülmektedir.
 Yazın sıcak ve kuru, kışın nispeten ılıman ve yağmurlu tipik bir Akdeniz ikliminin egemen olduğu İtalya yarımadası,
coğrafi olarak Yukarı (Kuzey) , Orta ve Aşağı (Güney) İtalya olarak üç kısımda incelenebilir. ltalya'nın en önemli
bölgeleri esas olarak Orta ve Aşağı ltalya'da bulunmaktadır. Orta İtalya'da: Etruria, Umbria, Picenum, Latium yer alır. Bu
kesimde ayrıca Sabinler, Marslar gibi halkların yaşadığı bölgeler de bulunmaktadır. Aşağı İtalya'da ise Campania,
Samnium, Apulia, Lucania, Bruttium (çizmenin burun kısmı) ve Calabria (topuk kısmı) bölgeleri vardır. Roma'nın ilk
imparatoru Augustus zamanında İtalya 11 idari bölgeye ayrılmış olup 300 yıl boyunca bu bölge adları korunmuştur.
Bunlar:
1) Latium ve Campania ile Picentinlerin (Picentini) bulunduğu bölge
2) Apulia ve Calabria ile Hirpinlerin (Hirpini) bulunduğu bölge
3) Lucania ve ager Bruttius
4) Samnitler, Marslar, Sabinler vd. halkların bulunduğu bölge
5) Picenum ile Praetuttilerin (Praetuttii) yaşadığı bölge
6) Umbria ve ager Gallicus
7) YIL Etruria
8) Gallia Cispadana
9) Liguria
10) Venetia ve lstria ile Cenomanlann ( Cenomani) bulunduğu bölge
11) Gallia Transpadana
 İtalya, aşağıda "ltalya'nın Erken Kültürleri" başlığı altında
değineceğimiz gibi tarihöncesi dönemden itibaren iskana
sahne olmuştur. Ancak kent-devleti büyüklüğündeki
yerleşimlerin ortaya çıkması esas olarak M.Ö. 8. yüzyıla
rastlamaktadır. Nitekim, Latium bölgesinde yer alan Roma'nın
geleneksel kuruluş tarihi (M.Ö. 753) de bu yüzyıla
rastlamaktadır; ancak, Roma'nın gerçek kuruluş tarihi daha
ziyade bir yüzyıl sonraya (M.Ö. 7. yüzyıl) yerleştirilmektedir.
Aslında ltalya'da kent-devletlerinin kurulması sürecinde, bu
tür büyük ölçekli ve planlı yerleşim yerlerine hiç de yabancı
olmayan Etrüsklerin rolü büyüktür.
 M.Ö. 750-550 yıllan arasında Yunanistan ve Batı Anadolu kıyılarından yola çıkan Eski Yunanlann Ege ve Akdeniz'in
çeşitli bölgelerinde kurduklarıkolonilerin önemli bir kısmı da ltalya'nın güneyinde ve Sicilya
Adası'ndabulunmaktadır. Buralarda kurulan kolonilerin yoğunluğu nedeniyle, ltalya'nın güneyi ve Sicilya Adası,
Antik Çağ'da Megale Hel las (Lat. MagnaGraecia) yani "Büyük Yunanistan" olarak anılmıştır. Güney ltalya'daki
(Campania, Lucania, Calabria ve Bruttium bölgelerinde) önemli Eski Yunan kolonileri şunlardır: Kyme (Lat. Cumae,
bugün Cuma) , Poseidonia (Paestum) Neapolis (Napoli), Metapontion (Metaponto), Herakleia, Taras(Lat. Tarentum,
bugün Taranto) , Sybaris / Thurii, Kroton (Crotone) , Kauloniave Rhegion (Reggio); Sicilya Adası'ndaki koloniler ise
Zankle-Messana(Messina) , Naksos, Syrakusai (Siracusa) , Gela, Akragas (Agrigento) ,Selinos, Segesta ve Himera
(Termini)'dır. İster İtalya yarımadasının güneyi olsun ister Sicilya, bu kolonilerin hepsi (çoğu kez olduğu gibi) kıyıda
kurulmuşlardır.
 Yukarı ve Orta İtalya'daki önemli bazı kentlerin adını
hatırlatmakta yarar vardır. Bunlar arasında kuzeyden
güneye doğru Mediolanum (Milano) , Aquileia,
Patavium (Padua) , Verona, Parma, Mutina (Modena) ,
Ariminum (Rimini) ,Pisae (Pisa) , Arretium (Arezzo),
Ancona, Asculum / Picenum (Ascoli / Peceno, bugün
Marche) , Saturnia, Namia (Nami) , Roma, Corfinium,
Tarracina (Terracina), Capua ve Beneventum
(Benevento) sayılabilir.
İtalya ve Sicilya’daki Grek kolonileri
ITALYA'NIN ERKEN KÜLTÜRLERİ
 ltalya'da insanoğluna ait en erken izler Eski Taş Çağı olarak da bilinen Paleolitik Çağ'a kadar
gitmektedir. Çakmaktaşı aletlerin yanı sıra, Roma civarında 30.000 yıl öncesine ait bir
Neanderthal insanının kafatasının bulunmuş olması, ltalya'nın tarihöncesi devirleri için
kaydadeğer bir buluntudur. Ancak Neolitik Çağ'a gelindiğinde arkeolojik buluntular biraz daha
fazlalaşmaktadır.
 ltalya'nın en eski devirlerine ait bilgilerimiz esas olarak Tunç Çağı ile başlamaktadır. M.Ö. 2.
binyılı kapsayan bu dönemdeki gelişmeye bakır vekalayın karışımından oluşturulan tunç damgasını
vurmuştur; nitekim günümüzbilim adamları tuncun yoğun olarak kullanılmaya başlandığı bu
dönemi,madenin adından dolayı (başka yerlerde de olduğu gibi) Tunç Çağıolarak adlandırmışlardır.
Hint-Avrupalı kavimlerin istilalarının görüldüğü Tunç Çağı'nda kuzey ltalya'da, özellikle Po Ovası
ve civarında, Terramarekültürünün izleri vardır. Bu kültüre mensup insanlar kulübelerini
kazıklarüstünde yükselen kara topraktan teraslar / platformlar üstüne inşa etmişlerdi.Hemen
yakınlarında kremasyon (yakma) gömülerin yapıldığı mezarlıklarbulunduğundan bu topluluğun
ölülerini yaktıktan sonra küllerini bir çömleğe koyup toprağa gömdüğü anlaşılmıştır
 Daha güneyde, Apeninler boyunca, yarı-göçebe hayvancılıkla uğraşan topluluklar ise mağaralarda veya
kulübelerden oluşan köylerde yaşıyorlar, ölülerini yakmıyorlar ama gömüyorlardı (inhumasyon) . Tunç
işçiliğinde veçanak çömlek yapımında ileri düzeydeydiler. Bu iskancılar "Apenin kültürü"nün temsilcileri
olarak tanımlanmaktadır. Kesin olmasa da, o sıralar Roma'nınbulunduğu kesimde yaşayanlar -daha sonra
Latince ve İtalyanca'yadönüşen- Hint-Avrupa dil grubuna ait bir dil konuşuyorlardı. Dolayısıyla,Roma ve
civarındaki iskan, bu Tunç Çağı iskancılanndan itibaren, kesintisizolarak sürmüştü; diğer bir deyişle bugünkü
Roma kenti, M.Ô. 2. binyılınortalarından itibaren sürekli iskana sahne olmuştu.
Po Nehri ve Po ovası
Po Ovası ve civarı, Terramarekültürünün izleri vardır.
ROMA'NIN LATİNLERCE İSKANI
 Demir Çağı'nın başladığı M.Ô. 1.
binyılın başlarında (bir görılşe göre
de 2.binyılın sonlarında) yeni
göçlerin görüldüğü yeni bir evre
başladı. TiberNehri'nden güneyde
Campania'ya kadar uzanan latium
bölgesine
yerleşenbu
insanlar
Latince'nin
ilkel
bir
şivesini
konuşuyorlardı; tunç işçiliğindeileri
düzeydeydiler. Ölülerini yakan bu
topluluğun
hemen
güneyinde
yaşayanbir başka topluluk ise
ölülerini gömüyordu. Demir Çağı'nın
bu Latintopluluklarında göçebeliğin
yerini giderek tanına dayalı yerleşik
yaşam
biçimialıyordu.
Yerleşik
yaşama müsait olan bölge, başka
göçmenleri de çekti.Tiber Nehri'nin
Roma'ya yakın olan kesiminde yer
alan tepeler iskanedilmeye başlandı.
Roma, latium ile Etruria'nın birleştiği
stratejik bir mevkide yer alıyordu.
 Yaklaşık olarak M.Ô. 10. yüzyılda, bu gruplar savunmayauygun Palatinus Tepesi ile Forum
Vadisi'ne yerleştiler; daha sonra Quirinalis,Esquilinus ve Capitolium tepeleri de iskana sahne oldu.
M. Ö. 10.-8.yüzyıllar arasında Roma'nın bulunduğu mevkideki bu iskanı gerçekleştirenlerinbir
kısmının ölülerini yaktığı (kremasyon), bir kısmının da gömdüğü(inhumasyon) saptanmıştır.
Küllerin konulduğu kaplar ya da urneler,daha ziyade, bu insanların içlerinde yaşadıkları kulübelerin
küçük bir modelibiçimindeydi. Bazen bu iki tarz, yakma ve gömme, bir arada
görülmektedir.Dolayısıyla ölülere uygulanan bu işlemlerin her zaman kronolojik bir sıra takip
ettiğini söylemek zordur.
ETRÜSKLERİN GELİŞİ VE ETRURİA'DAKİ EGEMENLİKLERİ
 Latinler bölgeye en son gelenler olmadılar. Bir süre sonra, olasılıkla M.Ô. 8. yüzyıl başlarında, yeni
göçmenler Etruria'ya gelip yerleştiler. Yerlileri kah baskı uygulayarak kah barışçıl yollarla ikna ederek
buradaki tepelerdekent-devletleri kurdular. O sıralar Etrüskçenin ilkel bir şivesini konuşan bu insanlar,
Etrüskler'di. Romalılar Etrüskleri "Etrusci" olarak adlandırırken,Etrüskler kendilerini "Rasenna" olarak
adlandırıyorlardı. Bilimadamları onların ortaya çıkışlarıyla ilgili farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bir kısmı
onların M.Ö. 2. binyıldan beri ltalya'da yaşadıklarını ileri sürerken,bir kısmı Küçük Asya'dan, özellikle Lydia
bölgesinden geldiklerini savunuyorlardı. Etrüskler, kendilerinin ya da en azından yönetici sınıfın Doğukökenli
olduğuna inanıyordu. Nitekim, dinsel inanışları ve kehanette bulunma tarzları da (disciplina Etrnsca) onların
Doğuyla veya Küçük Asyaile olan ilişkisini gösterir. Kuşların uçuşuna ya da kurban edilen
hayvanlarınbağırsaklarına bakarak kehanette bulunmaları, Anadolu'da ve Mezopotamya'da bilinen
uygulamalardır.
 Etrüskler M.Ö. 7. yy. başlarından itibaren 26 harften oluşan bir alfabe kullanıyorlardı. Bu
alfabeyi Yunanlardan almışlardı ve sonra da bazı değişikliklerle Latinler kullandı. Ele geçen
bazı Etrüsk sözcüklerinin Küçük Asya'nın batısında konuşulan yerel dillerle (özellikle Lydce)
benzerliği de kayda değerdir. Bilindiği kadarıyla bu sözcükler Hint-Avrupa grubundan
değildir. Oysa o zamanlar ltalya'da konuşulan diller Hint-Avrupa dil grubunaaitti. Ege Adası
Lemnos'ta ele geçen yazıt, adaya bir ara Etrüsklü tüccarlarıngeldiğini işaret etmektedir.
Ancak bazı bilim adamları bu yazıtı kanıtgöstererek Lemnos ile Etrüskler arasında bir bağ
olduğunu, Etrüsklerin dahaönce Lemnos'un da yer aldığı Batı Anadolu'dan ltalya'ya gitmiş
olabilecekleriniöne sürmektedirler. Latinceye ait ilk örnekler ise M.Ö. 7. yüzyılınikinci
yarısında görülmeye başlar. En erken örnek, Praeneste (Palestrina)'daki Bernardini
mezarından çıkan altın fibula'dır. Bu fibula'nın üzerindeLatince bir yazı vardır. Daha sonra,
Quirinalis ile Viminalis tepeleri arasındabulunmuş olan Duenos Vazosu gelir; bunun da
üzerinde yazı vardır.Forum'da "kara taşın" altında (lapis niger) bulunmuş olan üzeri Latince
yazıtlıanıtsal bir direk ya da cippus da erken dönem (M.Ö. 6. yüzyıl) Latinceyazılara güzel
bir örnektir.
 Etrüskler, kendi egemenlik bölgeleri olan Etruria'da
kent-devleti kurmayıplanladıklarında, bir ya da birkaç
değil, 12 adet kent-devleti kuruyorlardı.Bilinen 12
kent-devleti ağına dahil olan kentlerin en önemlileri
şunlardı:Arretium, Clusium, Perusia, Volsinii, Vulci,
Tarquinii, Caere, Veii, Cortona, Rusellae, Vetulonia ve
Volaterrae. Ancak, gelenek böyle dese de,
yapılanarkeolojik kazı ve yüzey araştırmaları ile antik
coğrafya çalışmaları bu 12 kent-devleti sisteminin her
zaman böyle gerçekleşmediğini göstermiştir.
12 büyük Etrüsk kenti
 Her ne kadar tarihsel geleneğe göre ülkenin tek bir kralın egemenliği altındaolduğu kabul ediliyorsa
da, her bir kentin diğerinden bağımsız olmaolasılığı da bulunmaktadır. Etruria'nın güneyindeki üç
Etrüsk kent-devleti,Tarquinii, Caere ve Veii, Roma'nın hemen kuzeyinde yer alıyordu.
Dolayısıyla,Roma'nın bu Etrüsk kent-devletlerinden etkilenmemesi mümkün değildi.Yine tarihi
geleneğe göre Romalılar, Roma'da yedi kralın hüküm sürdüğüneinanıyorlardı. llk zamanlar hüküm
süren krallar Latin kökenliydiler bu krallar hakkında fazla bilgi yoktur, olanlar da mitolojiyle
bezenmişöykülerdir. Efsaneyle donatılmış bu dönemin kralları Romulus, NumaPompilius, Tullus
Hostilius ve Ancus Marcius idi. Güçlü krallardan ziyade, köy liderlerine benziyorlardı; zaten Roma
da o sıralar küçük ve önemsiz bir yerleşimdi.