Uploaded by User13090

5. Ders ASSUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI

advertisement
DEMİR ÇAĞI
ANADOLU
ARKEOLOJİSİ
Doç. Dr. Davut YİĞİTPAŞA
Sunumda yer alan tüm fotoğraflar telif hakkına sahiptir. Yalnızca eğitim
amaçlı olarak kullanılmıştır. Başka bir amaç için kullanılamaz.
TARİHİ ÇAĞLAR
ORTA TUNÇ ÇAĞI
(M.Ö. 2000–1450)
ASSUR TİCARET
KOLONİLERİ ÇAĞI
(M.Ö. 1950-1750)
• M.Ö. 2. binin ilk çeyreğinde Anadolu ile Kuzey Mezopotamya
arasında çok güçlü ve yaygın bir ticaret ağı kurulmuştur. Bu
ticaretin yönetim merkezi Assur Devleti’nin siyasi, dini ve
kültürel başkenti olan Assur’dur.
• Assur, Kuzey ve Güney Mezopotamya arasındaki en önemli
nehir yollarına hakimdir, ayrıca Anadolu ile İran arasındaki
kervan yollarının da üzerindedir. Konumu nedeniyle hem Güney
Mezopotamya hem de Anadolu ile ticarette önemlidir.
• Anadolu’daki maden türlerinin zenginliği, tarım ve hayvan
ürünlerinin çeşitliliği M.Ö. III. Binyıldan itibaren komşu
bölgelerce bilinmektedir.
• Akad kralı Sargon’un (M.Ö. 2334-2279) kahramanlıklarını
anlatan ve ölümünden yaklaşık 800 yıl sonra yazılan ŞarTamhari Metinlerine göre kral, sedir ormanlarına (Amanoslar)
ve gümüş dağlarına (Toroslar) yaptığı seferler sırasında Akadlı
tüccarların şikayetleri üzerine Puruşhanda’yı (Acemhöyük)
(Eski Assurca Puruşhattum,Hititçe Puruşhanda) ele geçirmiştir.
Daha sonra Sargon’un torunu Naram-Sin (M.Ö. 2254-2218),
içinde Puruşhanda’nın da bulunduğu 17 Hatti kralının
oluşturduğu kualisyonu yenmiştir. Akadlı yazılı belgeler dışında,
Kültepe’nin İTÇ III evresinin 12. ve 13. yapı katlarında (M.Ö.
2300-2100) Akad ve Post Akad silindir mühürleri bulunmuştur.
• Kaniş Karum’un II ve I. Tabakaları ATKÇ’dır.
I. İrişum
Ikunum
Şarrumken (Sargon)
Puzurassur
Naramsin
II. İrişum
Şamşi-adad
Kaniş
Karum II.
Yapı katı
Kaniş Karum
Ib. Yapı katı
• Eski Assur kralları, Orta ve Güneydoğu Anadolu’da, çoğu yerli
krallıkların merkezlerinde veya önemli şehirlerinde “KARUM”
denen PAZAR YERİ, TİCARET MERKEZİ kurmuşlardır.
Karum, “liman” anlamındadır. Güney Mezopotamya’da nehir
trafiğinde çok önemli olan teknelerin yanaştığı limandır.
Zamanla limanlarda ticaret hacmi genişlemiş, birer merkez
haline gelmişlerdir. Karumlar Güney Mezopotamya’da özerk
bir yönetime, sosyal bir statüye sahip olmuşlardır.
• Assurlular’ın koloni merkezlerine bağlı olarak kurdukları daha
küçük pazar yerlerine “WABARTUM”, TİCARET İSTASYONU
denmektedir.
• Wabartumlar en yakınındaki Karuma bağlıdır. Tüccarlar
karumda olduğu gibi, wabartumlarda da devamlı otururlar,
işlerini buradan yürütürler. Bunların da politik organizasyonları
ve kurumları vardır.
• Assurlular yerlilere “nu’aum” demektedir.
• Anadolu’da Assurlular tarafından kurulan 10 karumun idare merkezi
Kültepe (Kaniş, Neşa)’dir. Sistemin merkezi olan Assur’da bu
döneme ait yazılı belge yoktur, tamamı Anadolu karumlarından ele
geçmiştir. Bunlar arasında da hem sayı hem de içerik yönünden en
kapsamlı arşivler Kültepe Kaniş/Neşa’dandır (20.000).
Kayseri’nin 21 km. kuzeydoğusundadır. Tepe ve Aşağı Şehir olmak
üzere iki kısımdan oluşur. Tepenin doğu kenarına yakın yerde sitadel
vardır, hem sitadel hem de tepe surlarla çevrilidir.
Aşağı Şehir en fazla 250 yıl iskan edilmiştir. Tepeden çok sonra
kurulmuş ve daha önce terkedilmiştir. Kaniş karumu tepeyi kuşatan
aşağı şehirdedir. Karumda yerleşim II. Tabakada vardır.
Kültepe eski eser pazarlarına dağılan ve “Kapadokya Tabletleri” olarak
bilinen çivi yazılı belgelerin ilk kez ortaya çıktığı 1881 yılından beri
literatürde bilinmektedir. 1881’de ilk kez Th. G. Pinches ziyaret etmiş,
1893-1894 yıllarında da E. Chanter kazılar yapmıştır. Onları 1906’da
H. Winckler ve aynı yıl ondan bağımsız olarak tepede kazı yapan H.
Grothe izlemiştir. Hitit dilinin çözülmesinde önemli yeri olan B. Hrozny
1925’de önce tepede sonra da Karumda kazılara başlamıştır. İlk
sistemli kazılara ise TTK adına 1948’de Tahsin Özgüç tarafından
başlanmıştır, şimdi höyük F.Kulakoğlu tarafından kazılmaktadır.
•
•
•
•
•
•
Kaniş Karum tabakalaşması
IV
III
II
Ia
Ib
M.Ö. III. Bin sonu, OTÇ
başı (2000-1950)
ATKÇ
Kaniş Karum II. Katı bir yangınla sona erer. Ib
Şamşiadad ile çağdaştır. Ib tabakası, Şamşiadad’ın
oğlu Şamşi-İluna’nın 10. saltanat yılına kadar devam
eder. Ancak yangından sonra Assurla yapılan ticarette
de ciddi bir güçsüzleşme izlenir, Şamşiadad ile beraber
ticaret Anadolu’dan Güney Mezopotamya’ya doğru
kaymıştır.
•
•
•
•
•
•
•
•
Tepe tabakalaşması
1-2
Roma
3
Hellenistik
4-5
Geç Hitit
6
Kaniş Karum Ia
7-8
ATKÇ
9-10
Kaniş Karum III-IV
11-12-13
İTÇ III
• OTÇ’nın başlamasıyla Yakındoğu’da ticaret daha örgütlü bir
hale gelir. Anadolu için bu dönemdeki ticaretin diğer
dönemlerden farkı yazı ile denetim altına alınmış olmasıdır.
Assurlularca örgütlenen bu ticari sistemde ticareti yapılan
malların ve ticari antlaşmaların kaydının tutulmasına büyük
özen gösterilmiştir. Eşek kervanları ile taşınan mallar, üzerinde
tüccara ait bullalar (mühür baskılı kil topak) ile güvence altına
alınmıştır. Ticari belgeler, kil tabletlere çivi yazısı ile yazılmış,
yine kilden zarflar içine konularak mühürlenmişlerdir.
Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nda Asurlular Anadolu’ya, en çok 14 eşekten oluşan
kervanlarla gelinirdi. Yük Asur’da tartılır, kil mühür baskıları kırılır ve tanıkların yanında
açılırdı. Anadolu’da artık ticaret kervanlarına rastlanmasa da Toros göçerlerinden
Sarıkeçiler, yüklerini eşek ve deve kervanlarıyla taşımaya devam ediyor
Domuztepe damga mühür
• Assurluları’ın Anadolu ile ticareti iki esas üzerine kuruludur.
• Anadolu’da bakır yatakları zengindir, ancak tunç yapımı için
kalay yoktur. Assur bölgesinde de kalay yoktur ancak Assur, bu
her devirde büyük ihtiyaç olan maddeyi dışardan getirmektedir.
Yapılan analizler, kalayın lapis lazuli ve akikle beraber
Afganistan, Tacikistan ve Kuzey İran’dan getirildiği fikrini
destekler.
• Kalayla beraber Anadolulu krallarca çok sevilen lüks kumaşlar,
lapis lazuli ve hematit gibi yarı değerli taşları da Anadolu’ya
getirip aldıklarının iki katı fiyatına satıyorlar, altın ve gümüşle
takas ediyorlardı.
• Yine Assurlular Anadolu içinde yerli dokuma ve bakır ticareti de
yapıyorlardı. Bu iç ticaret de Anadolu’nun altın ve gümüşünü
azaltıyordu.
• Kalay, kumaş ve değerli taşları Asur’dan Anadolu’ya getiren
eşek kervanları iki yoldan birini izliyorlardı.
• “Güney yolu”, Dicle, Habur ve Balih Vadileri’nden Urfa’ya, Fırat’ı
Birecik’ten geçerek Maraş’a, oradan da kuzeye doğru Doğu
Toros geçitlerinden Kaniş’e ulaşırdı.
• “Kuzey yolu”, Diyarbakır-Elazığ ya da Fırat’ı Samsat’tan
geçerek Malatya’ya ulaşırdı.
• Kervanlar her zaman aynı güzergahı izlemezdi, Uzunluğu yaklaşık 1000 km.
olan bu yolların güvenliği çok önemliydi. Karayolu, deniz yolundan daha
güvenli bir tercihti. Yazılı kayıtlarda kervanların kaybolması, yağmalanması
gibi konuların neredeyse hiç yer almaması kervan yollarında gerekli tüm
güvenlik önlemlerinin Anadolulu ve Assurlu yöneticilerle sağlandığını
göstermektedir.
• ATKÇ’nın Anadolu’ya getirdiği yenilikler:
• Yazı Anadolu’da ilk kez bu dönemde kullanılmıştır.
• Daha önce “damga mühür” kullanan Anadolu ilk kez
“Silindir mühür” ile tanışır.
• Anadolu’ya bu dönemle beraber yabancı kökenli
arkeolojik malzemeler de gelmiştir, silahlar, çeşitli süs
eşyaları ve çanak çömlekler baştadır.
• Yeniliklerle beraber özellikle mimari özelliklerde
tamamen Anadolulu unsurlar vardır.
Karum’dan yaklaşık 20.000
adet tablet ele geçirilmiştir.
Tabletlerin tamamına yakını,
ATKÇ’nın en güçlü yaşandığı
II. Tabakadan bulunmuştur.
Kilden yapılmış, büyük
çoğunluğu güneşte
kurutulmuş, bir kısmı ise
pişirilmiş, dikdörtgen prizma
şeklindeki tabletler 6-15 cm.
boyutlarında. Tabletlerin
hemen hepsi, tüccarların
ikametlerindeki özel
arşivlerinden ele geçmiştir.
Tabletler, bazen pişmiş
toprak kapların içinde, bazen
de duvarlardaki raflarda
istiflenmekteydi.
Yazılı belgelerin çoğu ticari içeriklidir. Bununla beraber sosyal hayatı
içeren pek çok belge bu dönem yaşantısına ışık tutmaktadır.
• MİMARLIK
M.Ö. II. binyılın ilk yarısında Anadolu’da bereketli ovalardaki anayollar
üzerine kurulmuş,düzenli ve büyük şehirler, anıtsal şehir duvarlı,
poternli, saray ve tapınaklarla donatılmış şehirler yaygınlaşmıştır.
Bunlar Eski Tunç şehirlerinin gelişmiş halidir. Bu ova şehirlerinin
hepsi III. Binyıl sonunda büyük bir yangınla tahrip olmuştur.
Şehirlerin büyümesinde, şehir devletlerinin sistemleşmesi, siyasal bir
birlik kurma amacı, yükselen ekonomik faaliyetler sonucu
zenginleşme ve rekabet önemli rol oynar.
• Orta Anadolu şehirlerindeki bu 250 yıllık yükseliş sadece mimarlıkta
olmamış, kültür ve sanatın her alanında kendini göstermiştir.
• Bu dönemde yerli Anadolu sanatının merkezini Kaniş Karumu temsil
eder. Arşivlerden Assurlu tüccarların Aşağı şehrin bir bölümüne
topluca yerleştiği anlaşılır. Yerli tüccarların ise yine Aşağı Şehirde
Assurlu tüccarlara yakın mahallelerde ve bir kısmının da daha uzak
geniş mahallelerde yaşadıkları bilinir. Assurlular yerlilerle anlaşarak
yeni evler inşa ettirmişler ya da mevcut evlerden satın almışlardır.
• Bu dönemin en önemli özelliklerinden biri Orta Anadolu’da
başta Kültepe olmak üzere Acemhöyük, Alişar, Boğazköy ve
Karahöyük gibi büyük kentlerin kurulmasıdır. Bu şehirler
savunmalı yukarı şehirleri, aşağı şehirleri, saray ve
tapınaklarıyla benzer özellikler gösterir.
• Kültepe, Alişar ve Boğazköy’deki aşağı şehirler, yan yana sık
olarak inşa edilmiş evlerden oluşan düzenli mahallelerden,
sokaklardan ve meydanlardan oluşur. Bu biçim Hitit
mimarlığının da temelini oluşturmaktadır.
• Kültepe’de iki farklı tabaka ile temsil edilen ATKÇ’nın mimarlık
sisteminde tabakalar arasında bir fark yoktur. Ticari faaliyetlerin
hakim olduğu II. Tabaka büyük bir yangınla son bulmuş, 35
yıllık bir boşluktan sonra II. Tabakanın enkazı üzerinde kurulan
Ib tabakasında ise ticaret oldukça zayıflamıştır. Ancak mimari
sistemde bu iki dönem arasında değişim yoktur. Ib tabakasının
da yangınla tahrip edilmesinde sonra da ticaret tamamen son
bulmuştur.
• Mimaride daima taş temel vardır. Taşlar mümkün olduğunca
düzenli olanlardan seçilmiş, iri ve düzensiz taşlar
kullanılmamıştır. Taş temelin üzerinde de daima kerpiç duvar
vardır.
• Taş temellerin iç ve dış kenarlarına paralel olarak konan çift
sıra ağaç dikmelere dikey ağaç dikmeler basar. II. Tabakada
kullanılan ağaç dikmeler, Ib’de yerini zaman zaman taş
dikmelere bırakmıştır. Bu dikmeler çatı örtüsünü taşımaktadır.
Bununla beraber bu sık yerleştirilmiş ağaç dikmeler ikinci katı
taşımaktadır. Mimaride ağaç dikmelerin bu kadar yoğun
kullanıldığı dönem II. Tabaka olduğunda yangının da şiddeti
artmıştır.
• Evlerin dışı sıvalıdır, odaların tabanı sıkıştırılmış topraktır.
Evlerin bazılarında taş döşeme de görmek mümkündür.
Kapıları ahşaptandır, odalarda kerpiçten örülmüş sekiler
bulunmaktadır.
• Ib katı mahallelerinin genel görünümü
• II. Kat mahallelerinin genel görünümü
• Ib ve II. Katın yapı kalıntıları
• Evler daima dikdörtgen planlıdır. En basit ev tipini dikdörtgen
planlı, 2 odalı evler oluşturur. Üst katta bir oda olmalıdır. Günlük
hayatın büyük kısmı zemin katta, ocaklı, fırınlı ve tandırlı odada
geçmektedir. Büyük evlerdeki tablet odalarına basit evlerde
rastlanmaz. Ocakların çoğu at nalı biçimlidir ve bu form II.
Tabaka için karakteristiktir. Oldukça yüksek korunan kerpiç
duvarlarda pencere izi yoktur, ışık kapıdan ve bacadan
girmektedir.
• En fazla bulunan üç odalı,dikdörtgen planlı evlerde ise alt katta
tüccarların tablet arşivlerinin ve değerli eşyalarının olduğu bir
oda bulunur.
Yapı sundurmalarının perspektif rekonstrüksiyonları
II. Tabaka. Anadolulu tüccar Şupi-ahşu evi
Anadolulu tüccar Şupi-ahşu evinin izometrik rekonstrüksiyonu
Platform üzerindeki ocak ve fırın
Mutfak, ocak ve
erzak küpleri
Mutfak, ocak ve erzak küpleri
Ib tabakası
depoları
II. Kattaki sokak ve çevresindeki yapılar
II. Kat yapılarının planları
II. Kat yapılarının izometrik rekonstrüksiyonları
• Kültepe Kaniş’de tüm yapıların çevresi komşu yapılarla kaplıdır.
Sık bina kompleksleri büyük mahalleler oluşturur. Evlerin
bazılarının sonradan genişletilmiş ve düzenlenmiş olması bazı
düzensizliklere neden olmuştur. Duvarları ya ortak ya da
birbirine yapışık çift sıradır. Mahalleleri birbirinden sokaklar
ayırır, sokaklar ise meydana açılır. Evlerin kapıları doğrudan ya
da bir antre aracılığıyla sokaklara açılır. Sokaklar bordür
taşlarıyla belirlenmiş ve taş döşelidir. Atık su kanalları ise sokak
kaplamalarının altından geçer. Çöp çukurları ise meydanlara ve
boş alanlara açılmıştır.
• Sokakların kesiştiği alanlarda Pazar yeri kurulduğu düşünülür.
Yine büyük mahallelerde sokağa bakan taraflardaki sıralı
yapıların dükkan olduğu düşünülür.
Taş döşeli
sokaklarla ayrılmış
mahalleler
. Atık su kanalları ise sokak kaplamalarının altından geçer.
II. kat mahallelerinin perspektif rekonstrüksiyonları
II. kat yapılarının izometrik rekonstrüksiyonları
•
Kaniş Karumun her iki
tabakasında da çok sayıda
atölye yapısı bulunmuştur.
Kalabalık nüfusu ve yoğun
ticari kapasitesiyle bu
olağan bir durumdur.
Planları evlere benzer.
Yerleşimin değişik
yerlerinde dağılmış
durumdadırlar. Atölyelerdeki
ocaklar daha büyük ve
sağlamdır. Tabanlar is taş
döşelidir. Çoğu sokağa ya
da meydana açılır.
Üfleç, körük örnekleri.
Ib tabakasının
atölyesinden pişmiş
toprak kalıplar
•
•
•
•
•
ATKÇ’nda gömüler, evlerin tabanları altına,
Taş Sandık Mezarlara
Küplerin içine ve
Basit Toprak Mezarlara yapılırdı.
İskeletlerin yatış yönünde bir birlik yoktur. Zengin gömü
hediyelerinin çoğu o dönemde soyulmuştur, en fazla gömü
eşyası taş sandık mezarlarda ve biraz da küp mezarlarda
vardır. Mezarlara silahlar, takılar, tanrıça heykelcikleri, kozmetik
kutuları, çanak çömlekler ve müzik aletleri bırakılmıştır.
Ib katı küp mezarı
Ib tabanı altından taş
sandık mezarlar.
• Kaniş Karumu sitadelinde anıtsal ölçülerde bir saray açığa
çıkarılmıştır. Saray 110x120 m. boyutlarındadır. 4 m. taş
temelleri vardır. Ahşap dikmelerle beraber kuleler kullanılmıştır.
Sarayın en önemli özelliği yapıların bir avlu etrafında toplanmış
olmasıdır. Bu mimari özellik Anadolu’da ilk kez görülmekte ve
Hitit geleneksel mimarisinin de öncüsü olmuştur. Saray köşeli
savunma duvarına bitişik inşa edilmiştir. Yine saray yapısında
bulunan potern savunmayı destekleyici bir elemandır ve Hitit
mimarlığının da vazgeçilmez unsurlarındandır.
Kültepe Sarayı
Sitadeldeki geç ve
altındaki erken sarayın
şematik planı
Geç sarayın görünüşü
Sarayın kuzeydoğudan genel görünüşü
Yangın izi
Kültepe, Anitta dönemine ait olduğu sanılan bu
taştan temeller görkemli bir tapınağa aitti
Kültepe sitadelindeki resmi bir depo binasında bulunan tunç mızrak ucu. Üzerinde Asur
çivi yazısıyla “Kral Anitta’nın Sarayı” yazılıdır. Uzunluk 23 cm.
Yazıdan detay
• Sarayın en önemli işlevlerinden biri Assur’dan ithal edilen malların
doğrudan saraya getirilmesi, orda depo edilip vergilendirildikten ve
verginin tahsilinden sonra da satışa serbest bırakılmasıdır. Saray
aynı zamanda ticari faaliyetlerde de önemli bir noktadadır.
• Saray, diğer çoğu yapı gibi iki katlıdır.
• Harem dairesi üst kattadır.
• Mimari anlamda benzer başka anıtsal saray yapıları Acemhöyük’de
vardır. Sarıkaya ve Hatipler Sarayları da tıpkı Kültepe’de olduğu gibi
şiddetli bir yangınla yok edilmiştir.
• Kaniş’de açığa çıkarılan tapınaklardan Sitadel dışındaki iki yapı da
birbirine benzerdir. Yaklaşık 27x22 m.’dir. Dikdörtgen planlı yapıların
köşeleri kulelidir. Taş temel üzerinde orthostad geleneğinin öncüsü
olarak dik duran taşlar vardır ve kerpiç duvarlar bu taşlardan sonra
başlar.
Tapınaktaki en önemli mekan, ortadaki büyük salondur. Sıkıştırılmış
tabanda dikme izleri bulundu.
• Tepede bulunan tapınaklar yerlilere aittir.
Tapınakların şematik planları
Resmi depo binasının şematik planı
• SERAMİK
• Hitit seramiğinin öncüsü olan ATKÇ seramikleri evlerin mutfak
ve kilerlerinde, depo odalarında ve mezarlarda gömü hediyeleri
olarak bulunmuştur. Kullanıma yönelik çanak çömlekler olduğu
gibi sadece kült amaçlı örnekler de vardır.
• Kaplar çoğunlukla madeni örneklerin taklitleridir.
• Assurlu tüccarlarla yerlilerin evlerinde bulunmuş olan çanak
çömlekler arasında herhangi bir fark yoktur, ithal mallar dışında
hepsi yerli üretimdir.
• Hemen hepsi hızlı çarkta yapılmıştır, Anadolu’da yeni yeni
kullanılan hızlı çark, repertuvar zenginliğinin ve kaliteli malların
önemli nedenlerindendir.
Kayseri Müzesi deposundaki Kültepe
seramikleri
II. Tabaka gaga
ağızlı testiler
Sign Royal işaretli kaplar. Sağdaki gaga ağızlı testinin kulbu
hayvan biçimli.
Polikrom boyalı gaga ağızlı testiler. II. Tabaka.
Kulplu ya da kulpsuz
meyvelikler. II. Tabaka.
Ib tabakasından sign royal
mühür baskılı kaplar.
II. Tabakadan omuzda panel
içinde boya bezemeli kaplar.
Boya bezemeli
kadeh ve
çömlekler. II.
tabaka
Antilop ve boğa
başıyla süslenmiş
meyvelikler. II.
tabaka
Hayvan başlı çaydanlık
ve testi Ib tabakası
Zoomorfik testi. Kısa boynu, geniş
emziği boğanın başında son
buluyor. Gövdenin yukarısında
güneş kursu “sign royal” baskısı
var. Ib tabakası.
Gövdesi
kabartma boğa
gövde ve
başlarıyla
bezenmiş vazo.
Ib tabakası
• Bu dönemde birçok hayvan figürini yapılmış. Hayvanların
anatomik özelliklerinin çok iyi bilindiği anlaşılan bu eserlerden
ritonlar, dini törenlerde tanrılara özel içki sunmak için
kullanılmışlardır.
• Yakındoğu’da ilk çağlardan beri bilinen ve Hitit metinlerinde
BIBRU olarak geçen bu hayvan biçimli içki kaplarının çok çeşitli
örnekleri bu dönemde kullanılmıştır. Pişmiş topraktan
yapılanların yanında madeni örnekleri yazılı kaynaklardan da
bilinir. Madeni riton örneklerinin en bilinen örnekleri Hitit
dönemindendir.
Ayakta duran aslan ritonları.
II. Tabaka.
Ayakta duran antilop ritonları
II. Tabaka.
Uçan kartal biçimli riton. II. Tabaka.
Ayakkabı biçimli ritonlar. II. Tabaka.
Pişmiş toprak maltız
ve ocaklar.
Ib tabakasından fildişi
heykelcik. Yuvarlak başlıklı
tanrıçanın badem biçimli
gözlerindeki değerli taşlar
düşmüş. Arkalıklı bir platform
üzerinde duran tanrıça elleriyle
göğüslerini tutar. Cinsiyet
organı üçgen biçimlidir.
Çıplak tanrıçanın
tunçtan heykelciği.
Fayanstan tanrıça
heykelciği.
Başındaki delikten
amulet olarak
kullanıldığı
anlaşılır.
Eski Assur
üslubunda
silindir mühür.
Tapma sahnesi,
II. kat
Bir zarf üzerinde Eski Assur üslubunda bir silindir mührün iki baskısı. II. kat
Eski Babil üslubunda silindir mühür. Güneş Tanrısı Şamaş’a tapma sahnesi. II. kat
Eski Anadolu üslubunda silindir mühür baskısı. Tapma sahnesi. II. kat
Damga mühür. Kulbu maymun şeklinde, helezon ve birleşik/sarma helezon baskılı. Ib
katı
Damga mühür. Kulbu kuş şeklinde, kanatlı grifon
baskılı. Ib katı
Kemik silindir-damga mühür. Ib katı
Damga mühür. Kaide ajur tekniğinde
kesilmiş hızla dönen üç kuş başı. Ib katı
Değişik türde tunç silahlar.
Ib katı
Gözlü tunç balta. II. kat
Sap delikli, eğik gövdeli tunç
baltalar. Ib katı
Tunç silah. Ib katı
Sepet kulplu bakır kap. Ib tabakası.
Değişik biçimlerdeki bakır kaplar. Ib katı
Tunçtan makara ve kemer tokaları. Ib tabakası.
Tunçtan makara ve kemer tokaları. Ib tabakası.
Kap içinde bulunan gerdanlıklar. II. kat
-ESKİ HİTİT MERKEZLERİ
- Boğazköy
- Alişar
- Alacahöyük
- Eskiyapar
- İnandıktepe
- İmikuşağı
-Tokat-Dövlek’ten tunç döküm tanrı
heykelciği. Külahın kenarlarında iki
sivri tanrısal boynuz vardır.
-M.Ö. 17.-16. Y.Y.
-Yükseklik: 11.4 cm.
-İmikuşağı (10. yapı katı)
depolarında bulunmuş
pişmiş topraktan sunak ya
da buhurdanlık. Günlük
işlerde kullanılmayan bu
kaplar tapınaktaki kült
eşyalarındandır.
-M.Ö. 16. Y.Y.’ın ilk çeyreği
-Yükseklik 40 cm.
-BoğazköyBüyükkale’de
ki sarayda
bulunmuş
pişmiş
topraktan
boğa biçimli
tören kapları.
Fırtına
Tanrısı’nın
kutsal
boğaları Hurri
ve Şerri’yi
temsil etmek
üzere bir çift
olarak
yapılmışlardır
. Yük: 91 cm.
-Geyik ve boğa biçimli kült kapları. Hitit kral ve kraliçeleri dinsel törenler
sırasında bu türde kapları kullanarak kutsal içkiyi yudumlarlardı. Bu yolla
tanrılarla bağlantı kurduklarına inanılıyordu. Orta Anadolu’daki kaçak kazılarda
bulunup Amerika’ya kaçırılmışlardır. New York Norbert Schimmel
koleksiyonundadırlar. Yükseklikler 17 ve 18 cm. M.Ö. 16. Y.Y.’ın ilk yarısı
İnandıktepe
(Ankara- Çankırı)
İnandık Vazosu
Bitik Vazosu
Boğazköy
Eskiyapar
Hüseyindede
Alişar
Kaman-Kalehöyük
AKSARAY/ACEMHÖYÜK (Puruşhanda)
Aksaray İli’nin 18 km. Kuzeybatısındadır. Yeşilova Kasabası
sınırları içerisinde yer alan Acemhöyük 700 x 600 m.
ölçülerinde oval biçimli höyüğü ve bunu çevreleyen Aşağı
şehri ile Anadolu’nun en büyük Höyüklerinden biridir. Yapılan
Arkeolojik Kazılardan elde edilen veriler höyüğün M.Ö 3000
yıllarından itibaren iskan edildiğini, en parlak döneminin ise
Assur Ticaret Kolonileri Çağında yani M.Ö 1800 yıllarında
yaşadığını göstermektedir. Assur Ticaret Kolonileri Çağında
Höyük dışında Aşağı Şehirde yoğun bir yerleşime sahne
olmuştur. Bu dönemde Anadolu’nun önemli krallıklarından
birinin merkezidir. Bu dönem sonunda hem höyük hem Aşağı
Şehir terkedilmiştir. Ancak höyüğün bir bölümüne Erken
Hellenistik ve Roma dönemlerinde tekrar yerleşildiği, M.S
3.yüzyılın başında ise tamamen terk edildiği anlaşılmıştır.
Bugüne kadar yapılan kazılarda Acemhöyük’ün M.Ö III. bin
yani Eski Tunç Çağı yerleşimlerinde konutların dikdörtgen ya
da yamuk planlı kerpiç yapılardan oluştuğunu göstermiştir. Bu
dönemde ölüler bir yandan yerleşim yeri dışındaki
mezarlıklara toprak ve küp mezarlara gömülmüştür. Ölülerin
yanına yüzük, bilezik, küpe, kolye gibi süs eşyaları ve bazı
kaplar hediye olarak bırakılmıştı. Bunların yanında taş, kemik
ve çeşitli metallerden yapılmış takılar, silahlar ve günlük
işlerde kullanılan eşyalar ele geçirilmiştir. Kentin en parlak
döneminin yaşandığı Assur Ticaret Kolonileri Çağına (M.Ö
1800) ait III. Katta açığa çıkarılmış olan iki saray yapısı yalnız
Acemhöyük için değil Anadolu mimarlık tarihi açısından da
önemlidir. Höyüğün güneyinde yer alan “Sarıkaya Sarayı”,
Kuzeybatısındaki “Hatipler Sarayı” olarak isimlendirilmiştir.
İkişer katlı olan saraylardan bugüne kadar korunmuş alt
katlarında Sarıkaya Sarayı’nda 50, Hatipler Sarayı’nda 76
oda bulunmaktadır. Saray odalarının işlevleri içlerinde
bulunan eşyalara göre belirlenebilmektedir. Buna göre
Hatipler Sarayının daha çok depo amaçlı kullanıldığı hemen
her odasında bulunmuş küp ve kapaklı vazolardan
anlaşılmaktadır. Sarıkaya Sarayı daha çok oturma ve idari
işlevli olup sadece iki odada küpler, altı odada kapaklı
vazolar ele geçmiştir. Acemhöyük tarihine ve saraylarla
ilişkide olan ülke ya da kişileri öğrenmemizi sağlayan 1500
kadar bulla (mühür baskılı kil topak) Sarıkaya Sarayı’nın üç
odasında depolanmış durumda ve Hatipler Sarayı’nın bazı
odalarında bulunmuştur. Bunlar arasında Mezopotamya’da
yaşayan çağdaş krallar, aileleri ve onların hizmetlilerine ait
olanlar mevcuttur. Sarıkaya sarayının diğer buluntuları
arasında obsidiyen ve kaya kristalinden kaplar, oyun
tahtaları, fildişinden mobilya parçaları, altın aplikler, dönemin
değişim aracı olan bakır külçeler ve tunçtan silahlar
Acemhöyük’de höyük ve Aşağı Şehir’de Koloni Çağına ait
katlarda yerleşim yeri içine gömülmüş çocuk ve az sayıda
yetişkinlere ait mezarlara rastlanmıştır. Ayrıca 1992 yılında
Yeşilova Kasabası’nın girişinde, höyükten yaklaşık 800m.
uzaklıkta bir evin bahçesinde Acem Höyüğe ait mezarlık
alanı bulunmuş ve 1993 yılında Arıbaş Mezarlığında kazılara
başlanmış ve vazo, testi ve çömleklerden oluşan mezarlar
ele geçmiştir. Mezarların büyük kısmına çeşitli ölü hediyeleri
bırakılmıştır. Mezarlıkta farklı mezar tipi ve gömme adetleri
uygulanmasına karşılık ölü hediyeleri arasında bir ayrılık
yoktur. Acem Höyükte Arkeolojik kazıya, 1962 yılında Nimet
ÖZGÜÇ başlamış, 1989 yılından itibaren kazıya, Aliye
ÖZTAN tarafından devam edilmektedir.
AKSARAY/ACEMHÖYÜK (Purushanda)
Acemhöyük
ORTA TUNÇ ÇAĞINDA
ANADOLU
ASSUR TİCARET KOLONİLERİ VE
HATTİLER
ÖNERİLEN KAYNAKÇA
 HİTİT ÇAĞINDA ANADOLU, Sedat Alp, TÜBİTAK yayınları, 2000
 ANADOLU KÜLTÜR TARİHİ, Ekrem Akurgal, TÜBİTAK yayınları, İstanbul, 1998
 TÜRKİYE’NİN TARİHİ; BİR GEZGİNİN GÖZÜYLE ANADOLU UYGARLIKLARI, Seton
Lloyd, TÜBİTAK yayınları1989.
 HİTİTLER DEVRİNDE ANADOLU (III cilt), Ahmet Ünal Arkeoloji Sanat Yayınları, 2000
 HİTİTLER VE HİTİT ÇAĞINDA ANADOLU, J.G. Macqueen, Arkadaş Yayınları, 2001
 HATTİ VE HİTİT UYGARLIĞI Ord. Prof. Ekrem AKURGAL Yaşar egitim Kültür Vakfı- İzmir
1995
 ESKİ ANADOLU VE TRAKYA BAŞLANGIÇTAN PERS EĞEMENLİĞİNE KADAR Prof.
Veli Sevin İletişim Yay. 2003
 HİTİTLER: BİN TANRILI HALK, Yapı Kredi yayınları
 HİTİTLER ÖNCESİNDE ANADOLU, Ali Dinçol, Görsel Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi,
Cilt.1, İstanbul, 1982.s. 12-16.
 ESKİ ANADOLU TARİHİ, Firuzan Kınal, Ankara 1962.
 KÜLTEPE-KANIŞ /NEŞA, Tahsin ÖZGÜÇ Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2003
HİTİT ÖNCESİ ANADOLU
ASSUR KOLONİ ÇAĞI
(M.Ö. 2000/1950-1750/1700)
 MÖ. 2. bin yılın başlarıyla birlikte Anadolu genel olarak OTÇ
sürecine (M.Ö. 2000-1600) girer. Bu dönemi karakterize eden
Anadolu’daki yerel beylikler-krallık ve onların Mezopotamya
ile ile olan yoğun ticari ve kültürel ilişkileridir.
 M.Ö. 19. ve 18. yüzyıllarda Anadolu ile Mezopotamya
arasında büyük bir ticari hareketlilik gözlenir. Assur'dan
gelen tüccarlar, yerel Anadolulu beylerinin de izniyle,
Anadolu'da yaygın bir ticaret ağı ve koloniler kurmuşlardır.
 Bu dönem Anadolu Arkeolojisinde “Assur Koloni Çağı”
olarak bilinir.
ASSUR KOLONİ ÇAĞI
(M.Ö. 2000/1950-1750/1700)
 Anadolu-Mezopotamya arasındaki ticari ilişkiler
Neolitik Dönemde obsidyen ticaretiyle başlar.
 Kalkolitik ve ETÇ süresince (Obeyd ve Uruk
dönemleri) hammadde talebine dayalı bu ticaret
gelişerek devam eder.
 OTÇ sürecinde bu ticaret tamamen organize bir hal
alır.
• Ticareti yoğun olan büyük yerleşmelere Karum
(liman/rıhtım), küçük birimlere ise Wabartum
(misafir/hane/menzil/istasyon) adı verilmektedir.
.
 Bu ticaret var olan büyük bir yol ağı üzerinden
yapılmaktaydı ve ticari mallar bu yollar üzerinden kervanlar
ile götürülmekteydi.
 İki yol önemliydi: Kuzey Yolu ve Güney Yolu
 Mezopotamya'dan Anadolu'ya getirilen kalay ile
Anadolu'dan Mezopotamya'ya götürülen gümüş ve bronz,
değiş tokuş edilen malların sadece en önemlileridir.
 Çoğunlukla Assur kökenli olan bu tüccarlar, güvenli bir
ticaretin sağlanması için de Anadolu beylerine belli ölçüde
bir vergi ödemekteydi.
 Anadolu, bu yıllarda süregelen
ticaretten dolayı kültürel açıdan
birçok yenilikle tanışmıştır.
Bunların en önemlisi kuşkusuz
Anadolu'ya getirilen yazıdır.
Mezopotamya'da M.Ö. 4.Bin
yılın sonlarından itibaren
kullanılmaya başlanan yazı, bu
ticaret yolları ile ilk defa
Anadolu'ya gelmiştir.
 O dönemde Anadolu'da
kullanılan yazışma dili Eski
Asurca idi. Anadolu'da, bu
dilde yazılmış on bini aşkın
tablet ortaya çıkarılmıştır.
ASSUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI
TİCARETİN ESASLARI VE KOLONİLERİN YÖNETİMİ
 Güney Mezopotamya’da III. Ur Hanedanlığı’nın
Yıkılmasının ardından kurulan Assur Krallığının (Akkad
Hanedanlığının) ilk krallarından I. İrişum (M.Ö. 1974-1935)
zamanında Anadolu ile Mezopotamya arasında ilk sistemli
ticaret başlar.
 Bu krallara devlet kontrolünde ticaretin yerini daha çok
aile şirketlerinin ve bireylerin yönettiği ticaret alır.
 Bu dönemde kent devletleri veya beylikler şeklinde bir
politik manzaraya sahip olan Anadolu’da Kültepe Kaneş
Karum Anadolu’daki tüm karumların merkezi idi.
ASSUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI
TİCARETİN ESASLARI VE KOLONİLERİN YÖNETİMİ
Kaneş Karumda bulunan “Bet-Karim”(Karum
Evi) Assurlu tüccarların kentteki yönetim
merkeziydi. Bu merkez doğrudan başkent
Assur’a ve krala bağlıydı ve onun elçileri
tarafından denetlenirdi.
Ayrıca Karumlarda yerel yönetimlerle
antlaşma yapma yetkisine sahip bir meclis
daha bulunmaktaydı.
ASSUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI
TİCARETİN ESASLARI VE KOLONİLERİN YÖNETİMİ
 Bu sistemli ticaretin ana malları; kalay, dokuma ve diğer
madenlerden oluşmaktaydı. Bakır ve Yün en
önemlileriydi. Genelde getirilen mallar altın ve gümüş
karşılığı yerlilere satılıyordu. Mal değiş-tokuşu da söz
konusuydu. Bu malların Anadolu içindeki ticareti
(dağıtımı) Assurlu ve yerli tüccarlarca yapılmaktaydı.
 Ticareti eşeklerden oluşan kervanlar yürütmekteydi.
Assur-Kaneş arasındaki yolculuk yaklaşık 6 hafta
sürmekte en çok 14 eşeklik kervanlarla bir seferde 180200 kiloluk bir mal (kalay-dokuma) taşınırdı.
 Assur şehri ile Kaneş(Kültepe) arası yaklaşık 1000 kmdir.
Kültepe / Kaniş
Asur Ticaret Kolonileri Döneminin Başkenti
• Anadolu'daki bu büyük ticari merkezlerinin (karum), en
önemlisi Kayseri-Kültepe’dekidir. Kaneş-karum (diğer
ismiyle: Neşa) olarak bilinen bu ticaret merkezi 1948
yılından beri Prof. Dr. Tahsin Özgüç tarafından
kazılmaktadır. Bu höyük ve tüccarların yaşadığı mahalle
olan aşağı kentte, şimdiye kadar sayısız çiviyazılı tablet ve
arkeolojik buluntu ortaya çıkarılmıştır
Kültepe-Kaniş
Hititlerin ilk başkenti ve en eski uzak mesafeli organize ticaretin
koloni merkezi
 Ova seviyesinden 20
metre yükseklikte 550 m
çapında büyük bir
höyüktür.
 Hititlerin Anadolu’daki
ilk başkentidir.
 Kültepe yerleşimi; iki ana
kısımdan oluşur:
 Höyük kesimi ve Aşağı
Şehir (karum) kesimi
 1800’lrin sonu 1900’lerin
başında Fransız ve Almanlar
tarafından kazılır.
 1925 yılında Hititçeyi çözmeyi
başaran kişi olarak da bilinen H.
Hrozny tarafından kazılır.
 1948 yılından itibaren Prof.
Tahsin Özgüç kazıları ölümüne
değin sürdürür. Ondan sonra
ise bu kazıları günümüzde Prof.
Dr. Fikri Kulakoğlu devam
ettirmektedir.
Kültepe / Kaneş
 Kültepe Anadolu'da Assur Ticaret Kolonileri sisteminin baş şehridir.
Kayseri'nin hemen 5 km kuzeydoğusundadır. Eski adı Kaniş/Kaneş
veya Neşa'dır. Erciyes Dağının (eski Aşkaşipa veya Argeus) eteğinde,
bereketli bir ovanın ortasında yer alır. Sivas'tan gelen doğu-batı,
Malatya'dan geçen güneydoğu-batı ve güneyden kuzeye ulaşan
tarihi ve doğal anayolların birleştiği noktadadır. bu avantajlı
konumu, onun eski dünya ticaretinde önemli olmasını sağlamıştır.
 M.Ö. 3. binin sonlarından itibaren ( özellikle 2. binin ilk çeyreğinde)
Anadolu-Suriye-Mezopotamya arasındaki ticarette önemli bir
merkez olmasını sağlamıştır.
Kültepe: Tabakalanma
 Roma Dönemi: 1 ve 2 yapı katları – höyük)
 Hellenistik Dönem: 3. yapı katı – höyük
 Demir Çağ : 4 ve 5. yapı katları – höyük
 Koloni Çağı: 6. yapı katı – höyük (M.Ö. 17 yüzyıl başları) : Aşağı Şehir’de Ia
ile çağdaştır.
 Koloni Çağı : 7. yapı katı – höyük (M.Ö. 1800-1730): Aşağı Şehir’de Ib ile
çağdaştır.
 Koloni Çağı: 8. yapı katı: (M.Ö. 1945- 1835): Aşağı Şehir’de II ile çağdaş.
Koloni Çağının en parlak dönemidir ve bir yangınla sona erer.
 Koloni Çağı: 9 ve 10. katlar –höyük (yaklaşık 70 yıl sürmüştür. Hatti
kültürünün son yerleşimleridir. Aşağı Şehrin IV katı ile çağdaştır.
 Erken Tunç Çağ: 11-17. yapı katları (M.Ö. 2300/2000 yılları)
Kültepe(Kaniş): Höyük / Sitadel
 Kültepe’de höyük kısmında etrafı sandık duvarla
çevrelenmiş bir sitadel (iç kale) yer alıyordu.
 Bu sitadelde Hattili beylerin sarayları, tapınakları ve resmi
depo yapıları bulunuyordu.
 Höyüğün orta kesiminde yer alan saraylar iki katlı en az üç
binadan oluşan külliye görünümünde yapılardı.
 Eski ve Yeni Saray olmak üzere birbirini takip eden iki
saray var. Eski olan yanınca yerine hemen yeni saray
yapılmıştır.
 Yeni saray 100x110 m boyutlarında 40 odalı anıtsal kapılı
Mezopotamya ve Suriye saraylarına benzeyen anıtsal
kompleks bir yapıdır.
Kültepe Kaniş Sitadel: Kral Warşama’nın Sarayı
Kültepe/Kaniş: Aşağı Şehir
• Aşağı Şehir Assurlu tüccarların yaşadığı yerdi. 3
km çapındaki aşağı şehir de güçlü surlarla
çevrelenmişti.
• Taş temel üzerine kerpiç mimarinin görüldüğü
tüccar evleri genelde iki katlıydı. Mahalleler
şeklinde gruplanmış olan evlerin arasında geniş
cadde ve sokaklar dikkati çekmekteydi.
• Aşağı kentte düzensiz bir yerleşim dokusu olsa da
geniş caddeler ve kanalizasyon sisteminin varlığı
dikkati çeker.
Kültepe / Kaniş: Aşağı Şehir (Karum)
ASSUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI
BİR DİĞER ÖNEMLİ KARUM: ACEMHÖYÜK
 Anadolu'nun en büyük
höyüklerinden biri olan
Acemhöyük, Aksaray İl merkezinin
18 km. kuzeybatısında, Tuz Gölünün
güney kıyısı yakında yer alır.
 Yerleşim yeri, 700x600x20 m3
hacimdeki höyük ve onu çevreleyen
Aşağı Şehir'den oluşur.
 Acemhöyük'de, Prof. Dr. Nimet
Özgüç başkanlığında 1962 yılında
başlanan kazılar 1988 yılına kadar
sürdürüldü. 1989 yılından beri
kazılara, Prof. Dr. Aliye Öztan
devam etmektedir.
ASSUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI
BİR DİĞER ÖNEMLİ KARUM: ACEMHÖYÜK
 Prof. Dr. N. Özgüç yaptığı kazılarda,
höyükte Eski Tunç ve Asur Ticaret
Kolonileri Çağlarına ait en az 12 katın
varlığını, Aşağı Şehrin ise sadece Asur
Ticaret Kolonileri Çağında iskan
edildiğini saptadı.
 Kent, Eski Tunç II (M.Ö. 2500)
döneminden itibaren giderek gelişir ve
en parlak dönemini Asur Ticaret
Kolonileri Çağında yaşar. Bugün için
nedeni bilinmeyen şiddetli bir yangın
III. kat zamanında, M.Ö. 18. yüzyılda,
kentin tamamını sarar ve onun bu
parlak dönemine son verir.
 Kent, bu felaketten kurtulanlar
tarafından iki kez daha inşa edilir ve
M.Ö. 1700 yıllarında tamamen terk
edilir.
Sarıkaya sarayı kalıntıları
ASSUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI
BİR DİĞER ÖNEMLİ KARUM: ACEMHÖYÜK
 Acemhöyük'ün Asur Ticaret Kolonileri
çağındaki ilişkileri ve zenginliği şüphesiz
saraylarındaki buluntularla anlaşılmaktadır.
Büyük kısmı Sarıkaya Sarayının üç odasında
depolanmış bullalar (mühürlü kil topaklar)
Acemhöyük'ün politik ve ticari ilişkilerinin
olduğu bölge ve kişileri tanıtır.
 Baskıların çoğu Anadolu/Yerli stildeki
damga mühürlere, diğerleri Eski Asur, Eski
Babil ve Eski Suriye stillerine aittir. Bunlar
arasında Asur Kral I. Šamši-Adad'a (M.Ö.
1809-1776), çağdaşları Mari ve Sım'al
oğulları ülkesi kralı Yahdun-Lim'in kızı
prenses Nagihanum(?)'a, Kargamış Kralı
Aplahanda'ya ait olanlar birer tarihi belge
niteliğindedir.
ASSUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI
BİR DİĞER ÖNEMLİ KARUM: ACEMHÖYÜK
Acemhöyük'de ele geçen
işlenmemiş, yarı işlenmiş ve
atık fildişleri bu gözde
eşyaların bir kısmının yerli
atölyelerin ürünü olduğunu
kanıtlar. Obsidiyen ve kaya
kristalinden yapılmış vazo,
kadeh, hayvan biçimli içki
kapları; altın iplikle işlenmiş
boncuklarla süslü kumaş
kalıntıları saraydaki renkli
yaşamın diğer izleridir.
ASSUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI
BİR DİĞER ÖNEMLİ KARUM: ACEMHÖYÜK
• Sarıkaya Sarayının lüks
eşyaları arasında fil ve
suaygırı dişlerinden yapılmış
yatak, taht gibi mobilya
parçaları, oyun tahtaları, aplik
ve kutular yer alır. Bu eşyalar
heykelcikler, kabartmalar ya
da çizilerek yapılmış
motiflerle bezenmişti. Bazı
örneklerde günümüze kadar
korunmuş kırmızı boyalar,
altın kaplamalar bu eşyaların
ne denli göz alıcı olduklarını
gösterir. Başları altında
çevrelenmiş lapislazuli
kakmalı tunçtan, en önemlisi
altından iki kat daha değerli
olduğu bilinen, demirden
çiviler bu eşyalara renkli bir
görünüm de kazandırır.
ASSUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI
BİR DİĞER ÖNEMLİ KARUM: ACEMHÖYÜK
 Acemhöyük'ün bu gönence
erişmesindeki en büyük etken Bolkardağ,
Aladağ gibi zengin maden yataklarına
yakın olmasıdır. Büyük olasılıkla maden
ticaretinde de söz sahibi konumdadır.
Sarıkaya Sarayı ve onunla çağdaş
konutlarda ele geçmiş gümüş ve bakır
külçeler gerektiğinde para yerine
kullanılmak ve bazı alaşımlarla madeni
eserlerin üretilmesi için depolanmıştı.
Külçelerin tartılmasında çeşitli
birimlerde hazırlanmış taş ağırlıklar
kullanılıyordu. Altın, gümüş, tunç, bakır,
kurşun gibi çeşitli metallerden yapılmış
süs eşyaları, silahlar, tanrı/tanrıça
figürinleri kentte ele geçen madeni
eserlerin çeşitliliğini gösterir. Körük,
pota, döküm kalıbı gibi madencilik
gereçleri bu eserlerin çoğunun yerli
atölyelerde üretildiklerini kanıtlar.
ASSUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI
BİR DİĞER ÖNEMLİ KARUM: ACEMHÖYÜK
• Şehir halkının yaşam biçimine ışık tutacak bulgulara
höyüğün kuzeybatısında ve Aşağı Şehir'deki kazılarda
rastlandı. Kenti bütünüyle kaplayan sokaklar meydanlara
bağlanmaktaydı. Araziye uygun olarak, kimi zaman
eğimli sokaklar 2-4.5 m genişlikteydi. Toprak yollar,
çamurdan kısmen olsun arındırılmak için çanak kırıkları,
çakıl ve kemik parçaları ile döşenmişti. Kil borularla bazı
yerlere ulaştırılan su ve taş kaplı atık su kanalları alt yapı
sistemini oluşturuyordu.
• Sokakların iki yanında yer alan kerpiç konutlar 2-5 odalı,
yamuk, dikdörtgen ya da kare planlıydı. Yakın çevrede
kaynağının olmaması nedeniyle taş temel çok ender olarak
kullanıldı. Buna karşılık temeller çoğu zaman ardıç,
karaçam, meşe, şimşir gibi ağaçlardan kesilmiş hatıllarla
desteklendi. Bu ağaçlar M.Ö. 2. binin ilk çeyreğinde
Acemhöyük çevresinin bitki örtüsünü öğrenmemizi de
sağladı.
ASSUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI
BİR DİĞER ÖNEMLİ KARUM: ACEMHÖYÜK
ASSUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI
BİR DİĞER ÖNEMLİ KARUM: ACEMHÖYÜK
 Ölü gömme adetlerine ilişkin veriler yerleşim yerinden ve
mezarlık alanından elde edildi. Yerleşim yerinde evlerin
tabanları altında çoğu bebek ve çocuk, ender olarak da
yetişkinler doğrudan toprağa ya da küplere gömüyordu. Kentin
büyüklüğü ve nüfus yoğunluğu çoğu ölünün yerleşim
dışındaki mezarlıklara gömüldüğünü gösterir.
 bu mezarlıkta ölüler iki farklı yöntemde, yakılarak veya ceset
olarak gömülmüştü. Mezar tipi olarak basit toprak ve küp
kullanılmıştı. Yakılan ölülerin külleri ve arta kalan kemikleri
toplanarak ya çeşitli kapların içine konuluyor ya da doğrudan
toprağa kazılan küçük çukurlara dolduruluyordu.
 Mezarların hemen hepsinin içine ve (veya) dışına pişmiş toprak,
taş, kemik, fildişi, tunç, kurşun ve altından yapılmış çeşitli
kaplar, süs eşyaları, kutular, aplikler ve mühürler ölü hediyesi
olarak bırakılıyordu.
HATTİLER VE UYGARLIKLARI
ANADOLUNUN BİLİNEN EN ESKİ HALKI
HATTİLER
 Hattiler Anadolu’nun ismi bilinen en
eski halkıdır.
 Genellikle Orta Anadolu merkezli bir
coğrafyada şehir devletleri-beylikler
şeklinde bir örgütlenmeye sahiplerdi.
 Kabaca M.Ö. 2500-2000/1700 arasındaki
süreçte bu halkın bölgede yaşadığı kabul
edilir. (ETÇ sonu OTÇ)
 Anadolu Yarımadasının bilinen en eski
adı "Hatti Ülkesi" dir. 1700 yıl boyunca
bu isimle anıldı Anadolu. İlk olarak
Mezopotamya kaynaklarında, Akkad
Sülalesi Döneminde (2350-2150) bu
adlandırmaya rastlıyoruz. VII.yy. Asur
kaynaklarına dek bu adlandırma
kullanılmıştır. Bu isim öylesine
yerleşmişti ki, Hititler bile yeni
yurtlarından "Hatti Ülkesi" diye söz
etmişlerdir
ANADOLUNUN BİLİNEN EN ESKİ HALKI
HATTİLER
 Anadolu Yarımadasının bilinen en
eski adı "Hatti Ülkesi" dir. 1700 yıl
boyunca bu isimle anıldı Anadolu.
İlk olarak Mezopotamya
kaynaklarında, Akkad Sülalesi
Döneminde (2350-2150) bu
adlandırmaya rastlıyoruz. VII.yy.
Asur kaynaklarına dek bu
adlandırma kullanılmıştır. Bu isim
öylesine yerleşmişti ki, Hititler bile
yeni yurtlarından "Hatti Ülkesi" diye
söz etmişlerdir
HATTİ ÜLKESİ: Merkezler ve Ticaret Yolları
ANADOLUNUN BİLİNEN EN ESKİ HALKI
HATTİLER
 Hatti uygarlığı ve kültürü hakkında
bilgiler son derece sınırlıdır.
 “Hint-Avrupalı” bir halk değildir.
 Hitit uygarlığının biçimlenmesinde
çok etkilidirler.
 Hatti Dili hakkında bilgilerimiz son
derece sınırlı
 Dili bilinen hiçbir dil grubuna
girmez, uzmanlar Asya kökenli bir
dil olabileceğini düşünmektedirler
(kelime köküne ön ek ve son ek alır)
 Hitit döneminde sadece dinsel
metinlerde bu dil kullanılırdı.
ANADOLUNUN BİLİNEN EN ESKİ HALKI
HATTİLER
• Hitit kültüründe Hatti izlerinin
görüldüğü en önemli alan
dindir.
• Tanrıların ve bazı mitolojik
konuların Hatti kökenli olduğu
açıktır.
• Dini metinlerde ve bazı
dualarda Hattice kullanılırdı.
(Gökten düşen ay tanrısı metni)
ANADOLUNUN BİLİNEN EN ESKİ HALKI
HATTİLER
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Hatti uygarlığının arkeolojik olarak izlerinin sürülebildiği yerler
Alacahöyük (Arinna)
Hattuş (Hattuşaş)
Alişar
Eskiyapar
Horoztepe
Hasanoğlan
Etiyokuşu
Mahmatlar
ALACAHÖYÜK : KRAL MEZARLARI
Çorumun Alaca ilçesindedir. 1835 yılında W.G. Hamilton ilk kez keşfeder.
1907 yılında T. Makridi Bey, Sfenskli Kapı’da küçük bir kazı yapar. Atatürk'ün
teşvikleriyle 1935 yılında R.O. Arık, 1936-1983 yılları arasında H.Z. Koşay ve
M. Akok kazar. 1994’den beri A.Çınaroğlu tarafından kazılmaktadır.
ALACAHÖYÜK
 Kazılarda 4 ana yerleşme
evresi saptanır. Kalkolitik
Çağ'dan Demir Çağı'na kadar
süren, yaklaşık 15 yapı evresi
ortaya çıkarılmıştır. Bu esas
evrelerden, III. evre İlk Tunç
Çağı'na tarihlenmektedir.
 Anadolu’da Hatti
Kültürünün en özgün
örnekleri olan ünlü
Alacahöyük prens mezarları
da bu tabakaya aittir.
ALACAHÖYÜK KRAL
MEZARLARI
• 1936-39 yılı kazılarında Alacahöyük mezarlarında altın, gümüş gibi
zengin ve görkemli buluntuların ortaya çıkışı gerçekten de tüm ilginin
Anadolu'ya odaklanmasına yol açmıştır. Kral mezarlarının tarihlenmesi
konusunda, pek çok bilim adamı kazı sırasındaki belgelemenin yetersiz
olmasına rağmen, çeşitli ve farklı öneriler sunmaktadır. Alacahöyük
kral mezarlarından saptanan belgelerden, MÖ 3. bin yılın sonunda
Hatti Dönemi'ne damgasını vuran Hint-Avrupalı toplulukların yerel
halklar üzerinde hakimiyet kurduğunu ve kendi kültürlerini bu
topluluklara kabul ettirdiği düşünülmektedir. İç Anadolu Bölgesi'ne
olasılıkla Kafkaslar üzerinden gelen bu yeni topluluk, kendi dinsel
inanışlarını da beraberlerinde getirmişlerdir.
ALACAHÖYÜK KRAL
MEZARLARI
• Güneş kursu, geyik ve boğa heykelcikleri
İTÇ III evresi öncesi kültürlerde
bulunmamaktadır. Oda mezarları da yöreye
yabancıdır. Bu yerde kerpiç ve sanduka
mezarların olmayışı da yabancı bir
topluluğun varlığını teyit etmektedir. Kral
mezarları dışındaki kalıntılardan yerli Hatti
halkının kendi geleneklerini devam
ettirdikleri anlaşılmaktadır.
• Bu kişilere ait mezarlık yakın çevrede
araştırma yapılmadığından
saptanamamıştır. Alacahöyük şimdilik
tümüyle ETÇ III evresinin sonuna
tarihlenmektedir. 2005 yılında yapılan
çalışmalarda, Hitit mücevher atölyesinin
kuzey kısmında sürdürülen kazıda ETÇ
çanak çömlekleriyle beraber rastlanan
mimari kalıntının yoğun bir yangın tabakası
içinden açığa çıkarıldığı göz önüne
alındığında, ETÇ yapısının şiddetli bir
yangınla tahrip edildiği anlaşılmaktadır
ANADOLU’DA HATTİ İZLERİ
POLATLI
Ankara il merkezinin yaklaşık 65
km güneybatısında, Polatlı
İlçesi'nin hemen yanındadır.
1949 yılında S. Lloyd ve N. Gökçe
tarafından daha fazla tahribata
uğramaması için üç haftayı
geçmeyecek bir sürede kazılmıştır.
Diğer yerleşimler…
KARAOĞLAN
Ankara'nın 25 km güneyinde, Mogan
Gölü'nün güneydoğu ucunda yakın,
aynı adlı köyün altındadır. 1937 yılında
A. İnan tarafından bilim dünyasına
duyurulan, yine aynı yıl içinde
kazılmaya başlanan Karaoğlan
Höyüğü'ndeki bilimsel kazı, 1942 yılına
kadar R.O. Arık yönetiminde devam
etmiştir.
ANADOLU’DA HATTİ İZLERİ: ESKİYAPAR
Çorum il merkezinin kuzeybatısındaki, Alaca
İlçesi'nin 6 km batısında, Eskiyapar Köyü'nün
bulunduğu yerdedir.
Kazıcıları, Eskiyapar hazinelerini ve bunların
bulunduğu tabakayı, MÖ 3. bin yılın son iki
yüzyılına (2.200-2.000) koymayı teklif etmektedir.
Definenin batı ve güneydoğu ile olan ilişkileri, hem
deniz hem de kara ticaretinin daha MÖ 3. bin
yılında Anadolu'da yoğun bir şekilde başlamış
olduğu ve Eskiyapar'ın bünyesinde belki bir kent
başkanını barındırdığı ileri sürülebilir. Bu kadar
zengin bulgular ancak yöresel ticareti elinde tutan
ya da kontrol eden bir beye ait olabilir. Olasılıkla
kente yapılan bir hücum sonucunda kentin
düşmesi, sahiplerinin belki ölmesi, bu hazinelerin
binlerce yıl, bu yıkık yapının altında unutulmasına
yol açmıştır.
ANADOLU’DA HATTİ İZLERİ: MAHMATLAR
•
Amasya il merkezinin güneydoğusunda, Amasya'dan
Tokat'a giden karayolunun 23-24 km'de, kuzeye
düşen meyilli arazide, karayolunun 650 m
kuzeyindedir. Mahmatlar buluntuları bir mezar mı,
bir yerleşmeye mi, ya da daha sonra kullanılmak
amacıyla gömülmüş bir depo buluntusuna mı ait
sorularına cevap vermek çok zordur. Kazıda bir balta
parçası ve az sayıda çanak çömlek dışında, kemik,
yontma ve sürtme taş gibi diğer kültür bulguları
bulunmamıştır. Bu küçük boyutlu çanaklar da, depo
buluntusu ile beraber mi gömülmüşlerdir. Yoksa
burası çok kısa süreli ve dal-örgü tipinde mimarisi
olan geçici bir yerleşme yeri miydi sorusunu
cevaplamak da imkansızdır. Şimdilik Koşay ve
Akok'un yorumuna katılmak ve sadece bir depo
buluntusu olduğunu ileri sürmek doğru olacaktır.
Buluntular, Alacahöyük mezarlarındaki buluntularla
karşılaştırıldığında MÖ 3. bin yılın ikinci yarısına
konabilir.
Download