T.C. GAZĐ ÜNĐVERSĐTESĐ SAĞLIK BĐLĐMLERĐ ENSTĐTÜSÜ HALK SAĞLIĞI ANA BĐLĐM DALI ANKARA’DA BĐR HASTANENĐN KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KLĐNĐĞĐ’NE BAŞVURAN DOĞURGANLIK YAŞ GRUBUNDAKĐ BĐR GRUP KADININ ÜREME SAĞLIĞI VE CĐNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR KONUSUNDA BĐLGĐ VE TUTUMLARININ DEĞERLENDĐRĐLMESĐ YÜKSEK LĐSANS TEZĐ Yasemin ÖZTÜRK Tez Danışmanı Doç. Dr. F.Nur AKSAKAL ANKARA EKĐM 2010 ii ĐÇĐNDEKĐLER Kabul ve Onay ...........................................................................................ii Đçindekiler ................................................................................................. iii Tablolar Dizini ...........................................................................................v Kısaltmalar Dizini .................................................................................... vii Önsöz ........................................................................................................ ix 1. GĐRĐŞ ve AMAÇ ...................................................................................1 2. GENEL BĐLGĐLER ...............................................................................5 2.1. Üreme Sağlığı Kavramı ................................................................5 2.2. Üreme Hakları ..............................................................................7 2.3. Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıkların Tanımı ...................................9 2.4. Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklardan Korunma ........................... 14 2.5. Türkiye’de Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlarda (CYBE) Genel Durum.............................................................................. 16 2.5.1. Sifiliz Prevalansı ............................................................ 21 2.5.2. Hepatit B ....................................................................... 24 2.5.3. Gonore, Trikomoniyaz ve Genital Klamidya Enfeksiyonu ve diğer Genital Enfeksiyonlar .................. 28 2.6. Kadının Üreme Sağlığı Đçindeki Yeri .......................................... 32 3. GEREÇ ve YÖNTEM ......................................................................... 39 3.1. Araştırmanın Yeri ve Zamanı ..................................................... 39 3.2. Araştırmanın Çalışma Grubu ..................................................... 40 3.3. Araştırmanın Tipi........................................................................ 40 3.4. Araştırmanın Veri Kaynakları ..................................................... 40 3.5. Araştırmayı Uygulayanlar ve Uygulama Şekli ............................ 40 3.6. Araştırmanın Zaman Çizelgesi ................................................... 41 3.7. Araştırma Verilerinin Düzenlenmesi ve Analizi........................... 41 3.8. Uygulamada Karşılaşılan Güçlükler ........................................... 41 4. BULGULAR ....................................................................................... 42 5. TARTIŞMA .........................................................................................57 6. SONUÇ ve ÖNERĐLER ...................................................................... 63 iii 7. ÖZET .................................................................................................. 65 8. SUMMARY .........................................................................................67 9. KAYNAKLAR..................................................................................... 69 10. EKLER ............................................................................................... 74 11. ÖZGEÇMĐŞ ........................................................................................81 iv TABLOLAR DĐZĐNĐ Tablo 1: Đstanbul Deri ve Tenasül Hastalıkları Hastanesi, 2004 Yılı Hastalıkların Dağılımı............................................................... 21 Tablo 2: 1991-2002 Yılları Sifiliz Morbidite Oranları .............................. 22 Tablo 3: Türkiye’de Đllere Göre Sifiliz Prevalansı (2002) ........................ 23 Tablo 4: Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü’nden Tanıya Dayalı Sifiliz Laboratuar Sonuçları (2000-2004).................................. 24 Tablo 5: Hepatit B Olgularının, Ölümlerinin, Morbidite ve Mortalitelerin Sayıları ............................................................... 25 Tablo 6: Yıllara Göre Hepatit B Mortalite Hızı, (Bir Milyonda), Türkiye ..................................................................................... 25 Tablo 7: Hepatit B Olgularının Yaş Gruplarına Göre Dağılımı ............... 26 Tablo 8: Yıllara göre Hepatit B Đnsidansı, (Yüzbin nüfusta), Türkiye ...... 26 Tablo 9: Yıllara göre Hepatit B Vaka Sayıları, Türkiye ...........................26 Tablo 10: Türkiye’de Çeşitli Grupların Kan Testlerinin HBsAg Seropozitivitesi ......................................................................... 27 Tablo 11: Sentinal merkezlerde HIV, Hepatit B, Sifiliz, Gonore ve Chlamydia Test Sonuçlarının Dağılımı..................................... 29 Tablo 12: Çeşitli Gruplarda C. Trachomatis Enfeksiyonlarının Prevalansı ................................................................................ 30 Tablo 13: Kadın ve Erkekte Üreme Sistemi Hastalıklarına Bağlı Yük ...... 37 Tablo 14: Araştırmanın Zaman Çizelgesi ................................................. 41 Tablo 15: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Bazı Sosyodemografik Özelliklerinin Dağılımı, Ankara,2010 ........... 42 Tablo 16: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Üreme Sağlığına Đlişkin Olarak Belirttikleri Tanımların Dağılımı, Ankara, 2010 ........................................................................... 44 Tablo 17: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Cinsel Đlişkide Bulunma ve Aile Planlaması Yöntemleri v Kullanma/Kullanmış Olma Durumlarının Dağılımı, Ankara, 2010 ......................................................................................... 45 Tablo 18: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Kadın Hastalıkları Đle Đlgili Sorunlarını Rahatlıkla Konuşabildikleri Kişilerin Dağılımı, Ankara, 2010 ............................................... 46 Tablo 19: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Cinsel Yolla Bulaştığını Belirttikleri Hastalıkların Dağılımı, Ankara, 2010 .... 47 Tablo 20: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Eşler Arasında Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklardan Korunma Sorumluluğunun Kime Ait Olduğunu Düşünme Durumlarının Dağılımları, Ankara, 2010................................... 48 Tablo 21: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Yönünden Yüksek Riske Sahip Olduğunu Belirttikleri Grup/Grupların Dağılımı, Ankara, 2010 ......................................................................................... 49 Tablo 22: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıkların Cinsel Đlişki Dışında Bulaşma Yolları Đle Đlgili Düşüncelerinin Dağılımı, Ankara, 2010........................ 50 Tablo 23: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınlar Tarafından Belirtilen Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıkların Đlerde Yol Açabileceği Hastalık ya da Durumların Dağılımı Ankara, 2010 ......................................................................................... 51 Tablo 24: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklardan Korunmak Đçin Yapılması Gerekenler Hakkındaki Düşüncelerinin Dağılımı, Ankara, 2010 ......................................................................................... 52 Tablo 25: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Hakkında Yeterli Bilgiye Sahip Olduğunu Düşünme Durumları ve Bilgiyi Edindiği Kaynakların Dağılımı, Ankara, 2010 ........................................ 53 Tablo 26: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Verilen Önermeleri Doğru ya da Yanlış Değerlendirme Durumlarının Dağılımı, Ankara, 2010 ...................................... 55 vi KISALTMALAR DĐZĐNĐ AÇS : Ana Çocuk Sağlığı AIDS : Acquired Immune Deficiency Syndrome AP : Aile Planlaması BV : Bakteriyel Vaginozis HIV : Human Immune Deficiency Virus CDC : Centers for Disease Control and Prevention CĐBH : Cinsel Đlişki ile Bulaşabilen Hastalıklar CMV : Cytomegalovirus CYBE : Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar CYBH : Cinsel Yolla bulaşan Hastalıklar CYBĐ : Cinsel Yolla Bulaşan Đnfeksiyonlar DFA : Direkt Fluoresan Antikor testi DNA : Deoxyribonucleic Acid DSÖ : Dünya Sağlık Örgütü ELISA : Enzyme Linked Immunosorbent Assay EMR : Erken Membran Rüptürü GI : Granuloma Inguinale HAV : Hepatitis A Virus HBIG : Hepatitis B Immunoglobulin HBV : Hepatitis B Virus HCV : Hepatitis C Virus HCMV : Human Cytomegalovirus HDV : Hepatitis D Virus HEV : Hepatitis E Virus HPV : Human Papilloma Virus vii HSV : Herpes Simpleks Virus KS : Kaposi sarkomu LEEP : Loop Electrosurgical Excision Procedure LGV : Lenfogranuloma Venereum PCP : Pneumocystis Carinii Pnömonisi PID : Pelvic Inflammatory Disease RNA : Ribonucleic acid RPR : Rapid Plasma Reagin test SB : Sağlık Bakanlığı SPSS : Statistical for Social Sciences for Windows STD : Sexually Transmitted Diseases TNSA : Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması TPHA : Treponema Pallidum Hemagglutination Assay VDRL : Venereal Disease Research Laboratory WHO : World Health Organization viii ÖNSÖZ “Ankara’da Bir Hastanenin Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’ne Başvuran Doğurganlık Yaş Grubundaki Bir Grup Kadının Üreme Sağlığı ve Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Konusunda Bilgi ve Tutumlarının Değerlendirilmesi” konulu tez çalışmamın gerçekleştirilmesinde çok büyük yardım ve desteğini gördüğüm danışmanım Sayın Doç. Dr. F. Nur Aksakal’a ve yüksek lisans programım süresince bana verdikleri eğitim ve ilgileri nedeniyle Gazi Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı’nda görevli olan tüm öğretim üyelerine ve asistanlarına teşekkür ederim. Tezimin istatistiksel verilerinin değerlendirilmesindeki yardımları için Gazi Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı’nda görevli olan asistanlar Sayın Dr. Füsun Civil ve Dr. Tuğba Özdemirkan’a teşekkür ederim. Tezime verdikleri katkıdan dolayı Sayın Yavuz Çelik ve Kamil Kurtul’a teşekkür ederim. Yüksek lisans eğitimim süresince bana her zaman destek olan ve sabır gösteren güzel annem Zübeyde Öztürk’e, özellikle tez çalışmamı gerçekleştirirken değerli görüşleri ve yardımları ile hep yanımda olan canım kardeşim Sayın Đçmimar Yeliz Öztürk’e ve bu zorlu sürece bütün sevimliliğini katarak bambaşka bir anlam kazanmasını sağlayan minik kardeşim Deniz Kemal Öztürk’e en içten dileklerimle teşekkür ediyorum. Ekim 2010 Yasemin Öztürk ix 1.GĐRĐŞ ve AMAÇ Üreme sağlığı, üreme hakları ve cinselliği de içeren yeni bir kavramdır.¹ 1994’te Kahire’de yapılan Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansında (ICPD) “Üreme Sağlığı”, ilk kez “üreme sistemi, onun fonksiyonları ve işleyiş süreciyle ilgili, sadece hastalık ve sakatlığın olmaması değil, tüm bunlara ilişkin fiziksel, mental ve sosyal yönden bütünüyle iyi olma durumudur” olarak tanımlanmıştır. ² Üreme sağlığının kapsamı, kadını ve erkeği içermekle birlikte, kadın açısından hayati bir öneme sahiptir.¹ Üreme sağlığı sorunları nedeniyle insan ömrü %10-15 azalmaktadır. Ancak bu etkilenme kadınlarda %22 iken, erkeklerde ise sadece %3’tür.³ Genel olarak, fertil dönemdeki bireyler üreme, cinsellik, aile planlaması ve sağlığı hakkında çok az bilgiye sahiptir. Üreme sağlığı ile ilgili konuların rahatça konuşulamaması, yeterli bilgi verilmemesi ya da yanlış bilgilerin olması üreme sağlığı sorunları riskini arttırmaktadır. ⁴ Üreme sağlığı, kadınların yaşamlarını doğrudan etkileyen bir konudur.⁴ Kadının üremeye ilişkin özellikleri ve fonksiyonları kadın sağlığını özel kılmaktadır.² Çünkü doğurganlık kadın bedeninde gerçekleşen bir olaydır ve kadının bu işlevi yerine getirirken yaşadıkları genel sağlık düzeyini olumsuz yönde etkileyebilir. Kadının üreme sağlığının korunması demek, sağlıklı ve mutlu aileler ve dolayısıyla sağlıklı bir toplum ve gelecek demektir.¹ Kadınların genital anatomik yapıları nedeniyle hastalıklara karşı daha duyarlı oldukları bilinmektedir. Bu hastalıklar üreme sağlığının yanı sıra bebek sağlığı üzerine etkileri açısından da önem taşır.⁵ Kadının genel sağlık durumu toplum içindeki statüsü ile yakından ilgilidir.⁶ Kadın sağlığı, aile ve toplumdan kaynaklanan psiko- 1 sosyal etkenler, kadının bireysel sağlık durumu, kadının üremedeki rolü ve sağlık hizmetlerinin erişilebilirliği ve durumu gibi çeşitli faktörlerin etkisi altındadır.⁷ Üreme sistemi ile ilgili rahatsızlıklar kadında hem fiziksel hem de psikososyal baskı ve sıkıntılar yaratır. Çünkü kadın, fiziki rahatsızlığının yanı sıra doğurganlığını ve cinselliğini yitirme korkusu, düşük ve infertilitenin getireceği suçlanma duygusu, mahremiyetin tehdit altında olması gibi pek çok duygusal sorun yaşar.⁴ Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar (CYBE) yaygın olarak korunmasız cinsel ilişki ile bulaşan ve genellikle cinsel organlarda akıntı, yara ve/veya siğil gibi belirtiler gösteren ancak sıklıkla hiçbir belirti ve bulgu vermeksizin seyreden bir grup enfeksiyondur.⁸ CYBE, akut olguların yüksek görülme sıklığı ve bundan kaynaklanan komplikasyonlar ve sekellerin neden olduğu iş göremezliklerin oluşturduğu hastalık yükü bakımından tüm dünyada bir halk sağlığı sorunu durumundadır. Ayrıca bireysel ve ulusal düzeyde bir ekonomik yük meydana getirmektedir. 2004 Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Raporu’nda yer alan cinsel yolla bulaşan hastalık (CYBH) yükü tahminlerine göre; Avrupa Bölgesi’nde erken çocukluk ve erken erişkinlik döneminde HIV dışı cinsel yolla bulaşan hastalık nedeniyle 149.000 yıl ve yine aynı dönem için HIV/AIDS nedeniyle 39.000 yıl kaybedilmektedir.⁹ Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar arasında küresel boyutta bir sorun haline gelen HIV virüsü ve AIDS, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların kontrolünün önemini daha da arttırmıştır.¹⁰ CYBE’nin geleneksel yollarla yayılması ile HIV’in bulaşması arasında güçlü bir korelasyon vardır; ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların HIV’in cinsel yolla bulaşma riskini artırdığı tespit edilmiştir.¹¹ DSÖ verilerine göre, her yıl bütün dünyada 340 milyon tedavi edilebilen CYBE, milyonlarca tedavisi mümkün olmayan CYBE ve 5 milyon HIV olgusu ortaya çıkmaktadır.¹⁰ 2 Cinsel yolla bulaşan hastalıklara en çok üreme yönünden aktif olan 15-49 yaş grubundaki insanlar yakalanabilmektedirler.¹² CYBE’nin görülme sıklıklarının gelişmekte olan ülkelerde gelişmiş ülkelere göre daha yüksek olduğu gözlenmiştir.¹³ Bu hastalıklar gelişmekte olan ülkelerde “sağlıklı üretken yaşam” yıllarında kayba neden olan en önemli 5 etyolojik faktör arasında yer almaktadır. Diğer ülkelerde olduğu gibi, Türkiye’de de cinsel ilişki ile bulaşabilen hastalıklar (CĐBH), komplikasyon ve sekelleri açısından büyük önem taşımaktadır.¹⁴ Ülkemizde cinsel yolla bulaşan infeksiyonların prevalansını gösteren çalışma az sayıdadır. Zarakolu ve arkadaşları Ankara’da kayıtlı seks çalışanı kadınlarda Neisseria Gonorrhoeae prevalansını %2.3 olarak bildirmişlerdir. Ortaylı ve arkadaşlarının aile planlaması kliniğine başvuran kadınlarda yaptıkları çalışmada C. Trachomatis prevalansı %1.9, T.Vaginalis prevalansı %2.6 olarak bildirilirken, hiç N. gonorrhoeae saptanmamıştır. Hodoglugil ve arkadaşlarının çalışmasında ise yine aile planlaması polikliniğine başvuran kadınlarda bakteriyel vajinozis ve C.Trachomatis sıklığı sırasıyla %28.2 ve %12 oranlarıyla en sık görülen CYBĐ olarak belirtilmiştir.⁵ Toplumsal değer yargıları ve cinsel ilişkiyle bulaşan hastalıkların kalıcı izleri nedeniyle enfekte kadın, erkeğe kıyasla daha ağır bir sosyal ve psikolojik baskıyla karşı karşıya kalır.¹⁵ Hangi yaş olursa olsun üreme sağlığı (ÜS) ile ilgili sorunlar ve hizmet gereksinimi erkeklere göre kadınlarda daha fazladır. Örneğin gelişmekte olan ülkelerde 15-44 yaş grubunda, hastalık yükü nedenleri arasında, üreme hastalıklarına bağlı yük, kadınlarda (%36.6), erkeklere (%12.3) kıyasla 3 kat daha fazladır. Biyolojik ve fizyolojik yapıları nedeni ile cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara yakalanmada kadınlar, erkeklere göre daha fazla risk altındadır. Bu risk sonucunda, kadınlarda cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların da hastalık yükü erkeklere kıyasla 6 kat daha fazla olmaktadır.² 3 Sağlıklı bir toplumun oluşmasında kadının evrensel yönü yadsınamaz bir gerçektir. Toplumun en küçük birimi olan ailede, anne ve eş olarak aile dinamiğini ayakta tutan, sağlıklı nesiller yetiştiren, çalışarak aile bütçesine katkıda bulunan ve toplum içerisinde önemli görevleri üstlenen kadının öncelikle sağlıklı olmasının gerekliliği kaçınılmazdır. Çünkü sağlıklı kadınlar sağlıklı bireyleri, sağlıklı bireyler sağlıklı nesilleri oluşturur.¹⁶ Kadının konumunun ve genel sağlık düzeyinin iyileştirilmesi, yani onun fiziksel, duygusal yönleri ve sosyal konumu açısından güçlendirilmesi, cinsellik ve üreme sağlığı sorunlarına da çözüm getirecektir.⁴ Cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkında bilgilendirme sorunun erken tanısı ve uygun tedavisi için çok önemlidir. Araştırmanın Amacı: Bu çalışma ile Ankara’da bir hastanenin Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’ne başvuran doğurganlık yaş grubundaki bir grup kadının üreme sağlığı ve cinsel yolla bulaşan hastalıklara ilişkin bilgi ve tutumlarının belirlenmesi hedeflenmiştir. 4 2. GENEL BĐLGĐLER 2.1. Üreme Sağlığı Kavramı "Üreme sağlığı" toplumların gelişmişlik kriterlerinden biridir. Sağlıklı, geleceği planlı, refah düzeyi yüksek toplumların oluşmasında üreme sağlığının önemi başta gelişmiş ülkeler olmak üzere, son dönemde yapılan Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı (ICPD- Kahire), Pekin ve Birleşmiş Milletlerin düzenlediği, çok katılımlı birçok toplantıda bilimsel çalışmalarla vurgulanmış, sadece vurgulanmakla da kalmamış, hükümetler bu konuda yapılması gerekenleri belirleyerek belirli bir süre içinde üreme sağlığının iyileştirilmesini taahhüt etmişlerdir.¹⁷ Üreme sağlığı kavramı, ilk kez 1994 Kahire Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı’nda belirtilmiş ve tüm dünyada kabul gören bir kavram olmuştur. Kahire Konferansı’nın en önemli işlevi üreme sağlığı, cinsellik ve cinsel sağlık kavramlarını temel bir çerçeveye yerleştirerek bu kavramları bir bütün olacak şekilde tanımlaması olmuştur. ¹⁸ Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Üreme Sağlığını; “üreme sistemi işlevleri ve sürecine ilişkin bütün alanlarda yalnızca hastalık veya sakatlığın olmaması değil, fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hali ve aynı zamanda insanların doyurucu ve güvenli bir cinsel yaşamları, üreme yetenekleri olması ve bu yeteneği kullanıp kullanmayacakları, ne zaman, ne sıklıkta kullanacakları konusunda karar verme özgürlükleri olması” şeklinde tanımlamıştır.¹⁹ Aynı zamanda üreme sağlığı “insanların tatmin edici ve güvenli bir cinsel yaşam ve üreme yeteneğine sahip olmaları ve üreme yeteneklerini kullanmada karar verme özgürlüğüne sahip olmaları” demektir. Üreme sağlığı kadın, erkek, genç, yaşlı tüm bireyler için temel bir haktır ve yaşamı ve kişisel ilişkileri zenginleştiren cinsel sağlığı da içermektedir.²⁰ 5 Üreme sağlığı çok geniş bir kavramdır. Kadın erkek herkesi kapsar ve doğumdan ölüme kadar tüm yaşamı içerir. Üreme sağlığı hizmetleri, üreme sağlığı sorunlarını önleyerek ve çözerek üreme sağlığı ve iyi olma durumuna katkıda bulunan yöntem, teknik hizmetler dizisi olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım yalnızca üreme ve cinsel yolla bulaşan hastalıklarla ilgili danışmanlık ve hizmetleri değil, amacı yaşamı ve kişisel ilişkileri zenginleştirmek olan cinsel sağlığı da içermektedir.¹⁷ Üreme sağlığı, kişisel hakları temel alan bir kavramdır. Üreme hakları tüm çift ve bireylerin, çocuklarının sayı, aralık ve zamanlama konusunda, hiçbir ayrımcılık, şiddet ve baskı olmaksızın özgürce sorumluluklara karar verme; bunun için gerekli bilgi ve olanaklara sahip olma, en yüksek standartta cinsel sağlık ve üreme sağlığına erişme haklarını içerir.¹⁷ Dünyada üremeye ilişkin sağlık sorunları, kadının fertil çağı olan 15-49 yaş arası doğurganlıkla ilgili sağlık sorunları ön plana çıkartılarak Ana Çocuk Sağlığı (AÇS) kapsamında ele alınmıştır. Ancak gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin tümünde yaşanan önemli sosyodemografik değişiklikler nedeniyle, artık mevcut AÇS yaklaşımı, üreme sağlığına ilişkin tüm sağlık sorunlarını karşılayamaz hale gelmiştir. Bu nedenle, dünya ülkelerinin gündeminde bireyin ihtiyaçlarını ön plana çıkaran ve üreme, kadın sağlığı ve aile planlaması gibi kavramları birleştiren “üreme sağlığı” kavramı ortaya çıkmıştır.¹⁹ Dünyada üreme sağlığı ile ilgili bazı olaylar; aile planlamasında karşılanamayan ve gereksinimi olan çiftler, infertil çiftler, anne ölümleri, ciddi maternal hastalıklar, bebek ölümleri, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, sağlıksız koşullarda yapılan düşüklerdir. ²¹ 6 2.2. Üreme Hakları Üreme hakları, Birleşmiş Milletler Đnsan Hakları Konferansı (1993), Uluslar arası Nüfus ve Kalkınma Konferansı (ICPD), (Kahire 1994), Birleşmiş Milletler Sosyal Kalkınma için Dünya Zirvesi (Kopenhag 1995) ve Birleşmiş Milletler 4. Dünya Kadın Konferansı (Beijing, 1995) toplantılarında dünya kamuoyunda konsensüs kazanmıştır. International Planned Parenthood Federation (IPPF) üreme hakkını on iki maddede özetlemiştir. Bunları oluştururken temel insan haklarından üreme hakkına uyarlamalar yapmıştır. Bu haklar bir önem sırası göstermeksizin aşağıda sunulmuştur. 1. Yaşam Hakkı: Hiçbir kadının yaşamı gebelik nedeniyle riske/tehlikeye girmemelidir. Çok sayıda doğum, çok geç ya da çok erken doğum, kısa aralıklı doğum gibi risk faktörleri önlenerek bu hak herkese sağlanmalıdır. Hiçbir çocuğun yaşamı tehlikede olmamalıdır, özellikle de cinsiyeti nedeniyle böyle bir sorun yaşamamalıdır. Hiç kimsenin yaşamı sağlık hizmetine, yeterli bilgi ve danışmanlığa ulaşamadığı için son bulmamalıdır. 2. Bireyin Bağımsızlık ve Güvenlik Hakkı: Tüm insanlar, başkalarının haklarına saygılı olmak koşuluyla cinsel ve üreme yaşantılarını özgürce kontrol etme ve mutlu olma hakkına sahiptir. Tüm insanlar cinsel ve üreme sağlıklarına yönelik tüm tıbbi girişimlere, tam aydınlatılmış onamları olmadığı sürece maruz kalmamalıdırlar. 3. Eşitlik Hakkı, Tüm Ayrımcılıklardan Uzak Olma Hakkı: Hiç kimse ırk, renk, cinsiyet, medeni durum, sosyal konum, yaş, dil, din, siyasi görüş, milliyet, mülkiyet veya diğer bir özelliği nedeniyle cinsel veya üreme yaşamı ile ilgili sağlık hizmetine ulaşma konusunda ayrımcılığa uğramamalıdır. 7 4. Özel Yaşam Hakkı: Bilgilendirme ve danışmanlığı da kapsayan tüm üreme sağlığı hizmetleri hizmeti alanlara özel olmalıdır ve buradaki kişisel bilgilerin gizliliği sağlanmalıdır. 5. Özgür Düşünme Hakkı: Tüm insanlar cinsel ve üreme yaşamları konusunda düşünce ve ifade özgürlüğüne sahip olmalıdırlar. 6. Bilgi ve Eğitim Hakkı: Tüm insanlar üreme ve cinsel yaşamları konusunda doğru bilgilendirme ve eğitim hakkına sahiptirler. Tüm kararlarını alırken tam olarak aydınlatılmış olma hakkına sahiptirler. 7. Evlenme, Aile Kurma Konusunda Özgür Seçim Hakkı: Kişinin tam ve özgür iradesi olmadan evlenmeme hakkı vardır. Herkesin, infertil olanlar veya fertilitesi CYBH yüzünden tehlikede olanlar dahil, üreme sağlığı hizmetlerine ulaşma hakkı vardır. 8. Çocuk Sahibi Olma veya Zamanlaması Konusunda Karar Verme Hakkı: Tüm kadınların üreme sağlığının korunması, güvenli annelik ve güvenli kürtaj alanlarında ulaşılabilir, ucuz, kolay ve kabul edilebilir hizmetler konusunda bilgilenme ve eğitim hakkı vardır. 9. Sağlık Hizmeti Alma ve Sağlığın Korunması Hakkı: Tüm insanların, üreme sağlığını da kapsayacak olası en yüksek kalitedeki sağlık hizmetini alma hakkı vardır. Herkesin birincil sağlık hizmeti kapsamında ulaşılabilir, kişinin özel yaşamına, onuruna ve rahatlığına saygı gösteren bir üreme sağlığı hizmeti almaya hakkı vardır. 10. Bilimsel Gelişmelerden Yararlanma Hakkı: Tüm insanların en son bilimsel gelişmelerin sunduğu olanaklara erişme hakkı vardır. Đnfertilite, kontrasepsiyon ve kürtaj konularında bu olanaklara ulaşamamanın yaşam ve sağlık üzerine olumsuz etkileri olacaktır. 8 11. Toplantı Yapma ve Siyasal Katılım Hakkı: Tüm insanların cinsel yaşam ve üreme sağlığı ve hakları konusunda birlik oluşturma hakkı vardır. Ayrıca kişiler hükümetlerin bu konulara öncelik vermesi için kamuoyu oluşturma hakkına da sahiptir. 12. Đşkence ve Kötü Muameleden Uzak Kalma Hakkı: Tüm çocuklar her türlü tacizden özellikle cinsel tacizden korunma hakkına sahiptir. Hiç kimse kontraseptif yöntemler veya teknikler konusunda kendi onayı olmadan bir medikal çatışmaya alınmamalıdır.¹⁸ 2.3. Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıkların Tanımı Cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH), başlıca bulaşma yolunun koruyucu bariyer olmadan penisin ağza, vajinaya ya da anüse penetrasyonu ile gerçekleşen cinsel ilişki ile olduğu bir grup bulaşıcı hastalıktır. Ülkelerin çoğunda sık rastlanır ve çoğunun bildirimi zorunludur.²² Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan gonore, sifiliz ve şankroid gibi venerial hastalıklar sanayileşmiş ülkelerde azalırken, tespit ve tedavisi daha zor olan klamidya, herpes virus, papillomavirus ve HIV gibi yeni hastalıklar ortaya çıkmıştır.²³ Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, toplum sağlığı açısından önemi yanında, özellikle genital ülserle seyredenlerin hepatit ve HIV enfeksiyonunun geçişini kolaylaştırmaları nedeniyle güncelliğini sürekli koruyan hastalık grubunu oluşturur. HCV, HIV enfeksiyonu yanında özellikle HBV enfeksiyonu, tüm dünyada toplum sağlığı açısından ilginin üzerinde en fazla yoğunlaştığı hastalıklardandır.²⁴ Cinsel yolla bulaşan hastalıkların epidemiyolojik özellikleri toplumdan topluma hatta aynı toplumda gruplar arasında farklılıklar gösterebilmektedir. Ancak olguların belirlenmesi ve tedavilerinde benzer 9 sorunlar yaşanmaktadır. Hastalıkların çoğu belirti ve bulgu vermeksizin seyrettiği için kişilerin belirlenmesi ve hastalık sıklığının saptanması zordur. Yakınması olan kişilerin çoğu sağlık kurumlarına başvurmamaktadır. ⁵ Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların topluma sosyal ve ekonomik yükü oldukça fazladır. Aile, toplum ve sağlık kurumlarının olağan işleyişini bozabilir ve ağır bir ekonomik yük altında bırakabilir. Ayrıca yaşamlarının en üretken ve verimli çağlarında kadınların ve erkeklerin üretkenliğini azaltır. Eğer epidemiler kontrol edilmezse ulusal gelirden tedaviye yönelik harcamalar artar.²⁵ CYBE/HIV/AIDS bulaşma yolunun genelde cinsel ilişki olduğu ve cinselliğin toplum için özel bir yeri ve önemi olduğu bilinmektedir. CYBE/HIV/AIDS bulaşması toplum normlarına uygun olmayan cinsel ilişki ve yaşam tarzı kalıplarını çağrıştırmaktadır. Bu da CYBE/HIV/AIDS’e yakalanan kişilerin toplumda damgalanmasına, dışlanmasına ve ayrımcılığa uğramasına neden olmaktadır.²⁶ CYBH önemli morbidite ve mortaliteye sebep olmaktadır.²⁷ Bulaşma yollarının özellikleri, neden oldukları akut ya da kronik sağlık sorunları, geç dönem sekelleri, infertilite, ektopik gebelik, yenidoğanda körlüğe kadar giden göz infeksiyonları gibi sosyal ve yaşamsal önemi olan sonuçlarıyla önem taşır. Bu hastalıkların oluşumunda rol oynayan biyolojik ve sosyal faktörlerin yanı sıra klinik ve laboratuar tanılarında yaşanan güçlükler nedeniyle önleme ve kontrol programlarında zorluklar yaşanmakta ve tüm dünyada gizli bir epidemi yaparak yayıldıkları düşünülmektedir.⁵ Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar, cinsel aktif olan herkesi etkileyebilir.²⁵ Halen dünyada sadece bir günde olan gelişmeler incelendiğinde, her gün 100 milyonun üzerinde cinsel birleşmenin olduğu, 10 bunların 910.000’inin gebelik ve 356.000’inin cinsel yolla bulaşan hastalıkla sonuçlandığı görülür.²¹ Bu enfeksiyonlar arasında en yaygın olarak bilinenleri gonore, sfiliz, klamidya ve HIV olmasına karşın cinsel yolla bulaşma özelliği olan ve bu gruba giren enfeksiyon/hastalık durumlarına neden olabilen 30’dan fazla mikroorganizma belirlenmiştir. Bu mikroorganizmalar virüs, bakteri, protozoon gibi çeşitli olup, neden oldukları hastalıklar genital, oral, anal, faringeal, oftalmik ya da sistemik belirtilere yol açabilmektedir.¹⁵ Cinsel yolla bulaşan hastalıkların en önemli primer belirtileri genital ülserler, genital siğiller, üretrit, vajinit, servisit, enterik enfeksiyonlar, hepatit ve ayrıca AIDS için geçerli olan immün yetmezliktir. Mikroorganizmanın ilk yerleştiği yerden ayrılması ya da hastalığın ilerlemesi ile ortaya çıkan sekonder enfeksiyonlar arasında ise epididimit, pelvik enflamatuvar hastalık (PID-pelvic inflammatory disease) ve akut artrit sayılabilir. CYBH’lar yenidoğan bebekte de enfeksiyona yol açabilir. Herhangi bir bölgede bir mikroorganizma bir sendromun başlıca nedeni olabileceği gibi, sendromların çoğunun birden fazla sayıda mikroorganizma ile oluştuğu da bilinmektedir.²² Son yıllarda CYBH’ın görülme sıklığı artmıştır. Bu artışa cinsel olgunluk yaygınlaşması yaşının önemli küçülmesi, katkıda evlilik öncesi bulunmaktadır. cinsel Ulaşım ilişkinin imkanlarının artmasına paralel olarak evlilik dışı cinsel ilişki ve partner sayısı da artmaktadır. Doğum kontrol yöntemlerinin gelişmesi, penisilin gibi antibiyotiklerle bu tür hastalıkların tedavilerinin mümkün olması ile gelişen yalancı güven hissi cinsel yolla bulaşan hastalıkların görülme sıklığını arttıran diğer faktörlerdir.²⁷ Cinsel yolla bulaşan infeksiyonların (CYBĐ) gelişiminde rol oynayan davranışlar birden fazla cinsel eşe sahip olmak veya cinsel eşin birden fazla eşinin olması, seks çalışanları ve onların müşterileriyle ilişkide 11 bulunmak, yakın zamanda cinsel eş değiştirmek, CYBĐ belirtisi olanlarla ilişkiyi sürdürmek olarak sıralanabilir. Sosyokültürel ve eğitim düzeyi düşük, CYBĐ olup cinsel eşlerinin tedavi olması gerektiği konusunda bilgilendirilmemiş kişiler, önceden geçirilmiş CYBĐ öyküsü olan, kontrasepsiyon kullanmayan ya da oral kontrasepsiyon kullanan kadınlar riskli davranışları olan kişileri oluşturmaktadır. Başlıca risk grupları seks çalışanları, ailelerinden ya da eşlerinden uzun süre ayrı kalanlar, madde bağımlıları ve bu kişilerin eşleridir. CYBĐ açısından değerlendirme yapılırken yol gösterici bilgiler kişinin son bir yıl içinde birden fazla cinsel eşinin olması, son üç ay içinde yeni bir eşinin olması, son bir yıl içinde geçirilmiş CYBĐ, para, mal ya da ilaç karşılığı cinsel ilişki öyküsü, HIV infeksiyonu varlığı, kan transfüzyonu öyküsü, doğum sırasındaki bulaş açısından anne, baba öyküsü, uyuşturucu kullanımı, erkeğin homoseksüel ilişkisinin olması olarak bilinmektedir. ⁵ Yaş, cins ve sünnet geçişi etkileyen biyolojik faktörlerdir. Genç kadınların vajinal mukoza ve servikal doku özellikleri enfeksiyona daha duyarlı olmalarına neden olmaktadır. Geniş mukoza yüzeyi ile temas söz konusu olduğundan enfekte bir erkekten kadına geçme olasılığı daha fazladır.²⁵ Ayrıca kadınların erken yaşlarda evlendikleri ve doğal olarak erken yaşta cinsel aktif oldukları toplumlarda kadınların enfeksiyon alma riskleri artmaktadır.²⁸ Sünnetsiz erkeklerde bulaşmanın daha fazla olması prepisyumun etkenler için rezervuar oluşturmasıdır. Bulaşmayı etkileyen faktörler arasında soysal faktörleri de saymak gerekir. Kondom kullanmak hastalık riskine karşı cinsel ilişkiyi güvenli kılar. Ancak bu iyi bilindiği halde her zaman uygulanmaz. Güvenli cinsel ilişki konusunda yetersiz bilgi, kondom elde etmede zorluklar, kondomdan hoşlanmamak, kültürel, dinsel inanışlar, alışılmış vazgeçilmesi güç cinsel ilişki davranışı uygulanmamasının nedenleri arasındadır. Bulaşmayı etkileyen bir diğer faktörde CYBE’lerin tanı ve tedavisinin gecikmesidir. Etkin tedavi önerilen ilaçların gecikmeden, tam ve istenilen süre kullanılması ile mümkündür. 12 Đlaç fiyatları, sağlık eğitim eksikliği, şikayetler azalınca tedavinin yarım bırakılması etkin tedaviyi engellemektedir.²⁵ Bu hastalıkların tüm dünyada görülme sıklığının artış nedenleri; özellikle gelişmekte olan ülkelerde cinsel eğitim programlarının yetersizliği, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde cinsel ilişki yaşının küçülmesi, evlilik öncesi cinsel ilişki ve cinsel eş sayısındaki artış, seyahat imkanlarının yaygınlaşması, cinsel davranışlardaki değişiklikler, kondom dışı doğum kontrol yöntemlerinin kullanımında artış, tanı ve tedavi imkanlarının gelişmesiyle hastalıkların daha doğru ve sık olarak tespit ediliyor olması, antibiyotiklere direnç nedeniyle tedavide rastlanan zorluklar olarak tespit edilmiştir. ⁵ - Gonore (Bel Soğukluğu), - Klamidya enfeksiyonu, - Genital Herpes enfeksiyonu, - HPV (Human Papilloma Virus- Đnsan Papilloma Virüs) enfeksiyonları, - Sifiliz (Frengi), - Yumuşak Şankr (Ulkus Molle, Şankroid), - HIV enfeksiyonu ve AIDS, - Trichomonas Vaginalis enfeksiyonu, - Bakteriyel Vaginozis, - Cytomegalovirus enfeksiyonları, - Hepatit Virus enfeksiyonları, 13 - Molluscum Contagiosum, - Mycoplasma ve Ureaplasma Enfeksiyonları, - Lenfogranuloma Venereum, - Granuloma Đnguinale (Donovanozis), - Uyuz (Gal), - Pediculosis Pubis (Kasık Biti) bilinen cinsel yolla bulaşan hastalıklardır.¹⁴ 2.4. Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklardan Korunma Cinsellik konusunda hala süren bilgisizlik sonucu, HIV ve cinsel yolla bulaşan hastalıklara bağlı olarak tehlike gittikçe artmaktadır. DSÖ verilerine göre her yıl, her 20 gençten biri cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanmaktadır.¹³ Türkiye’nin genç nüfus oranı artmaktadır ve 2025 yılına beklenmektedir. kadar Genç üreme insanların çağındaki cinsel nüfusun sağlık ve %40 artması üreme sağlığı gereksinimlerinin, özellikle de HIV/AIDS’in ortaya çıkmasından sonra daha dikkatle ele alınması gerekmektedir.¹¹ Ülkemizde de eğitim düzeyinin yükselmesi, iş olanaklarının azalması ile birlikte evlenme yaşı da yükselmektedir. Bununla birlikte evlilik öncesi ilişkiler ve erken yaşta cinsel ilişkide bulunma olasılığı gençler arasında yaygınlaşmaktadır. Cinsel ilişkinin gençler arasında erken yaşta başlaması ile birlikte, bu yolla bulaşan hastalıklara yakalanma riskleri de önemli ölçüde yükselmektedir.¹² Bütün CYBH’lar için koruyucu önlemler, genel olarak HIV infeksiyonu riskini azaltan ilkelere benzer. Riski sıfıra indirmenin yolları arasında: 14 - Enfekte olmayan bir eş ile karşılıklı olarak tek-eşli bir ilişki sürdürmek, - Kan veya diğer vücut sıvılarının geçişini sağlayan bütün cinsel aktivitelerden kaçınmak, - Genel lezyonu olan kişilerle ilişkide bulunmamak, - Eşin cinsel geçmişini soruşturmak, - Cinsel eş sayısını kısıtlamak, - Çok sayıda cinsel eşi olanlarla ilişkiden kaçınmak,²⁸ - Her ilişkide yeni bir kondom kullanılmalıdır, - Đlişki süresince kondom penisten çıkarılmamalıdır - Enfeksiyon şüphesi olan kişiler, tanı ve tedavi hakkında bilgilendirilmelidir, - Risk altındaki kişilerin daha güvenli bir cinsel yaşam sürdürmesi için gerekli eğitim ve danışmanlığın verilmesi, - Asemptomatik enfeksiyonu enfeksiyonu olup hekime olan veya gelmeyen semptomatik kişilerin tespit edilmesi, - Enfekte kişilerin hastalıklarının tanısı ve tedavisinin sağlanması, - Cinsel ilişki ile bulaşabilen hastalıklardan biri ile enfekte olan kişinin cinsel eşinin değerlendirilmesi, tedavi edilmesi ve danışmanlık hizmeti verilmesi, - Aşı ile önlenebilen cinsel ilişki ile bulaşabilen hastalıkların aşılarının, risk altındaki kişilere cinsel temas öncesinde uygulanmasıdır.¹⁴ 15 2.5. Türkiye’de Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlarda Genel Durum Türkiye 814 578 km2 olan yüzölçümü ile Avrupa ve Asya arasında bir köprü oluşturan bir ülkedir. Özellikle metropol şehirler, birçok yönden ülkeyi aktif konuma sürüklemekte ve doğal yaşamın bir sonucu olarak cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların (CYBE) gelişmesinde önemli risk teşkil etmektedir. Bu risk özellikle şehirlerarası, ulusal ve uluslar arası insan hareketleri nedeniyle birçok medeniyetin buluşmasına sahne olan ülkemizde daha da belirgin hale gelmektedir.²⁹ 2000 yılı nüfus sayımı sonuçları, nüfusun yaklaşık %65’in il ve merkezlerinde yaşadığını göstermektedir. Đllerde nüfusta tahmin edilen yıllık artış hızı 2000-2005 yılları için %4.75 oranındadır. Nüfusun kentler arasında ve kent içi dağılımları bakımından dengesizlikler söz konusudur. Nüfusun dörtte biri Đstanbul, Ankara ve Đzmir illerinde yaşamaktadır. Özellikle nüfusun 0-25 yaş grubunu toplam nüfusun yarısının oluşturması, genç ve üretken nüfusun CYBE/HIV/AIDS ile karşılaşma olasılığını artırmaktadır. Genel olarak bakıldığında ülkemizde özellikle HIV/AIDS prevalansının düşük olduğu bilinmektedir.²⁹ Türkiye CYBE’nin önemi çok eskiden beri bilinmektedir. Sifilizin Đspanya’dan sürülen Musevi kadınların aracılığı ile önce Fas’a, oradan da doğu limanlarına bulaştığı ve bu yolla ülkemize geldiği kabul edilmektedir. Ancak ilk epideminin Kırım harbi ve Rus harbinden sonra özellikle Bolu ve Kastamonu civarında görüldüğüne dair kanıtlar vardır. Bizde bu hastalığa verilen isim Frenk hastalığı anlamına gelen frengiden gelmiştir. Türkiye’de zührevi hastalıklarla mücadelenin 1897 yılında başladığı kabul edilmektedir. Bu dönemde bir komisyon kurularak ülke çapında bir frengi mücadele raporu düzenlenmiştir. Bu arada Kastamonu ve Bolu bölgelerinde frengililerin çok olması nedeni ile bu bölgeler için özel bir nizamname düzenlenmiştir. Bu çalışmalarda katkısı büyük olan Prof. Dr. Ernst von Düring (Düring Paşa) Kastamonu, Bolu, Sinop ve 16 Đnebolu’daki hastanelerin yenilenmesi ve genişletilmesi, Çankırı, Bartın ve Düzce’de yeni frengi hastanelerinin açılması, hastanelerin birinci ve ikinci sınıf olarak ayrılması, ödeneklerinin genel bütçeden karşılanması, hastanelerde asker ve sivil hekimlerin bulunması, hastalara uygulanan cıva buharında tütsüleme gibi ampirik tedavi yöntemlerinin bırakılarak çağdaş tedavi yöntemlerine bulunmuştur. Bu dönemde nizamnamesi yeterince geçilmesi hazırlanmış uygulanmamakla hususlarında olan frengiyle beraber önemli önerilerde mücadele hükümler taşımaktadır. Nizamnamenin ilk maddesi şöyledir: “Resmi ve serbest tabipler, sağlık memurları, diş hekimleri ve ebeler tesadüf ettikleri frengileri, aile reisleri evlerindeki, mağaza ve dükkân sahipleri yanlarındaki, imam, papaz ve muhtarlar mahalle ve köylerindeki hastaları adları ve şöhretleri ile gecikmeksizin geçici tabiplere, bunların bulunmadığı yerde hükümet veya belediye tabiplerine, bunlar da yoksa jandarma komutanı veya mahalli hükümete ya da ihtiyar heyetine sözle veya yazılı olarak bildirmeye mecburdur”. ²⁹ Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulduktan sonra 1921 yılında çıkarılan 90 numaralı “Frengi Men ve Tehdidini Sirayet ve Đntişarına Ait Kanun” ile bütün frengililerin devlet kuruluşlarınca parasız tedavisi yoluna gidilmiştir. Ayrıca 1925 yılında da bir “Frengi Tedavi Talimatnamesi” çıkarılmış, tedavi yöntemlerinde ve kullanılacak ilaçlarda beraberliğin sağlanması istenmiştir. Önce 90 numaralı, sonra Umumi Hıfzısıhha Kanunu’na göre Hükümet ve Belediye tabiplerine ve resmi kuruluşlara başvuran frengililer parasız tedavi edildikleri gibi, frengililerin kendilerini tedavi ettirmeleri de zorunlu tutulmuştur. Yine 1925 yılında kurulan özel frengi tarama ekipleri ve savaş kurulları ile hastalığın yoğun bulunduğu bölgelerde frengi ile savaş kampanyaları başlatılmıştır. Bu nedenle, özel mücadele teşkilatına da önem verilmiş ve ilk olarak 1925 yılında Sivas’ta, bunu izleyen yıllarda Hafik, Orhaneli, Ordu, Ünye, Fatsa, Şarkışla, Düzce, Çarşamba, Yıldızeli, Reşadiye, Tokat, Đnebolu, Cide, Zonguldak, Bartın, Devrek, Safranbolu, Boyabat ve Ayancık’ta örgütler kurulmuştur. Bu 17 örgütlerin kadrolarında bir uzman hekim idaresinde yeterli sayıda hekim, sağlık memuru bulundurulmuş, bazı kuruluşlara bir seroloji laboratuarı ile laboratuar şefi de eklenmiştir. Bu teşkilatın şubeleri 1925 yılında 19 iken 1963-1969 arasında 30 şube olmuş, 1970 yılından itibaren 24 şubede sabit tutulmuştur. Bu örgütlü şubelere ek olarak geçici görevli tedavi evleri kurulmuş önceleri sayısı 217 olan bu istasyonlar 1959-1970 arası 176 istasyonda dondurulmuştur. 1926-1947 yılları arasında sadece 6 ilimizde 2.247.561 kişi muayeneden geçirilmiş ve bunlardan 86.231 (%3.8) frengili bulunmuştur. Büyük şehirlerde veya gereken yerlerde hastaların gizlice kendilerini tedavi ettirmeleri için “Deri ve Tenasül Hastalıkları Tedavi Evleri” açılmıştır. Bunlar 1927 yılından önce Ankara ve Đzmir’de çalışmaya başlamışlardır. Đstanbul’da iki dispanser, 1931’de Çaycuma’da bir dispanser açılmıştır.²⁹ Zührevi hastalıklarla savaş için Umumi Hıfzısıhha Kanunu’ndan sonra 1933 yılında “Fuhuşla ve Fuhuş Yüzünden Bulaşan Hastalıklarla Mücadele talimatnameler Nizamnamesi”, çıkarılmıştır. Frenginin 1934 yılında kalıtsal bir buna hastalık dayalı olduğu düşüncesi ile daha 1913’lerde çıkarılan bir nizamname ile evlenecek olanların frengisiz olduğunu kanıtlayan bir sağlık cüzdanı göstermesi zorunluluğu getirilmiş; daha sonra Hıfzısıhha Kanunu ile bu, daha sağlam temellere dayandırılarak frengi, gonore (belsoğukluğu), yumuşak şankr, lepra, ruh hastalıkları ve tüberküloza yakalananların evlenmesi yasaklanmıştır. 1931 yılında çıkarılan “Evlenme Muayenesi Hakkında Tüzük” ile bu muayenenin kimler tarafından, ne şekilde yapılacağı, muayenelerde nelere dikkat edileceği saptanmıştır. 15.6.1938 tarihinde Frengi Tedavi Talimatnamesi kabul edilmiştir. Frengili hastaların tedavilerinde çağdaş yöntemlerden yararlanmak için bu talimatname sık sık gözden geçirilmektedir. Son yayımlanan yönetmelik frengi tedavisinde tek ilaç olarak penisilini önermiştir. Alerji hallerinde alınması gereken önlemler ve uygulanacak tedavilerden de bahsedilmektedir. Bakteriyolojik ve serolojik tanı yöntemlerini içeren bir de yönetmelik vardır.²⁹ 18 Ülkemizde CYBE’ler konusunda yapılan kapsamlı çalışmaların sayısı son 10-15 yıl içerisinde daha detaylandırılmış ve konuda yapılan yayınların sayısı hızla artmaya başlamıştır. Özellikle tanı yöntemlerinin hızla artmış olması ve bu konuda geliştirilmiş ticari kitlerin sayısına paralel olarak dünyadaki gelişmelerin Türkiye’de de paralel izlenmesi sonucu bu konuda epidemiyolojik veriler alınmaya başlanmış ve CYBE’lerin prevalans ve insidansı hakkında bilgiler ortaya çıkmaya başlamıştır. Günümüzde CYBE hakkında bilgiler netlik kazanmış bulunmaktadır. Bu hastalıkların bıraktıkları sekeller, hastaya getirdiği ekonomik yükle bazılarının tedavi edilemez olması, kanserle ilişkileri ve kronik enfeksiyonların oluşturduğu sıkıntılar CYBE’lerde görülen risk faktörlerinin belirlenmesini gündeme getirmiştir. Özellikle uluslararası seyahatler CYBE’yi küresel bir sorun haline getirmiştir. HIV’in hızla yayılışı gibi nedenler plasmid aracılığı ile gonore’de direnç problemleri; Đnsan Papilloma Virüsü/Herpes simplex tip2 kanser ilişkisi gibi sorunlar bu hastalıkları modern çağda güncel hale taşımaya başlamıştır. Servikal kanser etkeni olarak Đnsan Papilloma Virüsü ve Herpes simplex virüsünün düşünülmesi ülkemizde de bu konuda çalışmaların yapılmasına neden olmuştur.²⁹ Günümüzde, Deri ve Tenasül Hastalıkları Dispanserlerinin sayısı 10 adet olup Đstanbul’daki kuruluş hastane düzeyinde hizmet vermektedir. Diğer iller sırasıyla Adana, Ankara, Antalya, Diyarbakır, Hatay, Mersin, Đskenderun, Đzmir ve Kayseri’dir. Bu merkezlerin bazılarında imkânlar doğrultusunda CYBE-HIV/AIDS testleri yapılmakta, yapılmadığı durumlarda en yakın sağlık merkezinde testlerin yapılması için sevk uygulanmaktadır. Đstanbul’daki Deri ve Tenasül Hastalıklar Hastanesi’nde ise ayrıca HIV doğrulama testlerinin yapıldığı bir merkez olarak görev yapmaktadır. Türkiye’de 1985 yılında ilk AIDS olgusunun saptanması ile birlikte HIV/AIDS bildirimi zorunlu hastalıklar listesine alınmıştır. 1986 yılında ise HIV testi uygulamaya başlanmıştır. 1987 yılında kan/doku/organ donörleri, genelev kadınları ve büyük ameliyatlar 19 öncesi HIV testi zorunlu serolojik testler arasında yer almıştır. 1994 yılında HIV/AIDS bildirimleri kodlu hale getirilmiş, 1996 yılında ise Ulusal AIDS Komisyonu kurulmuştur. 2003 yılında başkanlığını Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı Ulusal AIDS Komisyonu tarafından ilgili tüm kurumlara ait faaliyetlerin içinde olduğu “HIV/AIDS Ulusal Eylem Planı” faaliyete geçirilmiştir. Söz konusu plan ulusal önceliklerin tekrar gözden geçirilmesi ile yenilenerek 2007’de “2007-2011 HIV/AIDS Stratejik Eylem Planı” olarak uygulamaya geçmiştir. 2004 yılında CYBE sürveyansı açısından önemli bir aşama ise Gonore ve Klamidya bildirimi zorunlu hastalıklar listesine alınmasıdır.²⁹ Çok sayıda kişi ve özellikle komşu ülkelerden kadınlar Türkiye’ye çalışmak için gelmeye başlamış ve “bavul ticareti” ile fuhuş artış göstermiştir. Ancak; bu kişilerin kaç kişi oldukları, Türkiye’ye niye geldikleri ve ne kadar kalacaklarına dair güvenilir istatistiksel bilgi mevcut değildir. Türkiye’de uluslararası göç, mülteci ve sığınmacı hareketler, insan ticareti ve transit göç konuları hakkında da güvenilir veri eksikliği söz konusudur. Türkiye’de göçmenler, mülteci ve sığınmacılar için zorunlu HIV/AIDS testi yapılması durumu söz konusu değildir. Đstanbul, Ankara, Đzmir, Adana, Trabzon ve Antalya gibi büyük şehirlerde CYBE yayılması dikkat çekicidir. Özellikle yaz aylarında tatil beldelerinde (örneğin; Antalya, Bodrum, Çeşme vb.) nüfus yoğunluğunun artışı ve Türkiye’de büyük şehirlerden ve Avrupa ülkelerinden bu yörelere gidişler CYBE’nin bu bölgelerde dolaylı yoldan artmasına neden olabilmektedir. Özellikle tatil beldelerinde yurt dışından bilhassa Avrupa’dan gelen turistlerin ve Türk işçilerinin CYBE geçişinde önemli bir faktör oluşturduğu düşünülmektedir. Son 10 yıl içinde bilhassa Đstanbul’da yurt dışından özellikle Doğu Avrupa ülkelerinden gelen yasal olmayan seks işçi “Mobile Prostitution” sayısındaki artışla birlikte bazı CYBE sayısında da artış görülmektedir. Diğer bir problem ise; Afrika ülkelerinden yasa dışı yollar ile Türkiye’ye gelen işçilerin sayısındaki hızlı artıştır.²⁹ Homoseksüel erkekler ve transseksüeller özellikle büyük şehirlerde aktiftir. Ülkemizde bellibaşlı CYBE merkezlerinden alınan 20 verilere göre; 2002 yılında yapılan test sayısı 7022’dir. Test yapılanların hepsi seks işçileridir (kayıtlı ya da değil). Test yapılan hasta sayısı bilinmemektedir. Yapılan 7022 testin sonuçları; 33’ü HIV(+) (%0.4), 185’i sifiliz (%2.6), 270’i gonore (%3.8), 2097’si servisit (%29.8) (etyolojisi bilinmemektedir).²⁵ Ülkemizde CYBE-HIV/AIDS konusunda yapılan çalışmalar belirli gruplarda sınırlı sayıda popülasyonlara uygulanmıştır. Bakılan hastalıklar arasında sifiliz, hepatit B, HIV/AIDS, Klamidya, genital herpes, genital papilloma, trikomoniyaz ve kandidiyaz ön sıralarda yer almaktadır. Bu hastalıklar ayrıca HIV ile enfeksiyonun geçişinde önemli bir risk olarak karşımıza çıkmaktadır.²⁹ Tablo 1: Đstanbul Deri ve Tenasül Hastalıkları Hastanesi, 2004 Yılı Hastalıkların Dağılımı n % Kontrol 1928 %62 Nongonokoksik servisit 924 %30 Gonore 116 %4 Sifiliz 111 %3 HIV 26 %1 3105 %100 Toplam 2.5.1. Sifiliz Prevalansı Ülkemizde sifiliz prevalansı Batı ülkeleri ile karşılaştırıldığında elde edilen sonuçlar birbirine yakındır. Sağlık Bakanlığının verilerine bakıldığında on yıl içinde sifiliz morbiditesinde anlamlı bir farklılık gözlenmiştir.²⁹ 21 Tablo 2: 1991-2002 Yılları Sifiliz Morbidite Oranları Yıllar Olgu Sayısı Morbidite Hızı (Her 100.000 kişide) 1991 2710 4.7 1992 2648 4.5 1993 2640 4.4 1994 2798 4.5 1995 2974 4.8 1996 2882 4.6 1997 3203 5.1 1998 3475 5.3 1999 3416 5.1 2000 3313 4.9 2001 3348 4.9 2002 3512 5.2 Kaynak: Tezcan S, Türkiye’de HIV/AIDS ve diğer CYBE Epidemiyolojisi, Turizm Sağlığı Paneli, SB, TSH Genel Müdürlüğü, 25-27 Mayıs 2000, Antalya, 2000. 22 Tablo 3: Türkiye’de Đllere Göre Sifiliz Prevalansı (2002) Nüfus Đller Toplam Sifiliz Olgu Sayısı Morbidite Toplam Kadın Erkek 3512 1292 2220 5.2 (Her 100.000 kişide) 1. Đstanbul 10 018 735 2192 786 1406 0.4 2. Đzmir 3 370 866 176 67 109 1.0 3. Ankara 4 007 860 150 65 85 54.7 4. Kayseri 1 060 432 76 35 45 3.3 5. Erzurum 937 389 53 12 41 4.1 6. Manisa 1 260 169 47 17 30 2.7 7. Denizli 850 029 45 22 23 5.3 8. Balıkesir 1 076 347 39 13 26 4.9 9. Antalya 1 719 751 38 15 23 10.2 10. Kırşehir 328 461 38 12 26 10.4 11. Muğla 715 328 37 13 24 4.5 12. Artvin 191 934 36 13 23 78.2 13. Aydın 950 757 35 13 22 8.0 14. Rize 365 938 35 9 26 7.9 15. Çanakkale 464 975 34 11 23 10.1 16. Muş 453 654 34 14 20 6.6 17. Ordu 887 765 32 3 29 3.3 18. Yozgat 682 919 30 14 16 2.9 19. Giresun 523 819 29 7 22 7.3 20. Sakarya 756 168 29 6 23 3.4 21. Samsun 1 209 137 26 7 19 2.1 22. Tekirdağ 623 591 25 7 18 3.7 23. Trabzon 975 137 23 16 7 2.1 24. Erzincan 316 841 20 9 11 12.3 25. Mersin 1 651 400 20 8 12 2.2 Kaynak: T.C.Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü. Türkiye’de Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar (CYBE) Ve HIV/AĐDS’ĐN Sürveyans Sistemine Đlişkin Durum Analizi. Ankara: Türkiye Üreme Sağlığı Programı; 2007 23 Genel olarak, cinsel faaliyete erken başlanılan ve evlilik dışı ilişkilere kapalı olan toplumlarda erkekler yüksek CYBE riski altındadır. Sifiliz olgularının çoğu üç büyük şehirden (%71.7) bildirilmiş olup, diğer vakalar ülkenin farklı bölgelerindeki illerden gelmiştir. Sifilizin erkekler arasında oldukça sık olarak tespit edilmesine rağmen, sifilizi olan kadınların sayısı Trabzon’daki erkeklerden daha yüksektir. Sifiliz olgularının nüfusa oranı, illerin sıralamasında farklılık yaratmaktadır. Artvin en yüksek Sifiliz olgusu olan şehirdir.²⁹ Tablo 4: Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü’nden Tanıya Dayalı Sifiliz Laboratuar Sonuçları (2000-2004) Yıllar Kan Örneği Sayısı Sifiliz Oran (Her 100’de) 2000 233 70 30.0 2001 508 121 23.8 2002 2509 77 3.1 2003 2144 98 4.6 2004 (Haziran- Temmuz) 3481 64 1.8 Đstanbul’da gebelerde yapılan bir çalışmada sifiliz araştırılmış bu amaçla 5362 kişi taranmış ve bir olguda (>%1) sifilize rastlanmıştır. Sifilizin gerçek büyüklüğü halen bilinmemesine karşın, bu rakamlar hastalığın özellikle Türkiye’de cinsel açıdan aktif yaş gruplar, seks işçileri ve müşterileri için önemli bir sağlık sorunu olduğunu göstermektedir.²⁹ 2.5.2. Hepatit B Hepatit B 1990 yılından bu yana zorunlu bildirime tabi bir hastalıktır. 1996 yılında kurulan Bağışıklık Danışma Kurulu hepatit B aşısının rutin çocuk aşılama programlarına dâhil edilmesini tavsiye etmiştir. Kurul aynı zamanda sağlık personeline ve yüksek risk gruplarına devamlı olarak aşı uygulamasının yapılmasını önermiştir.²⁹ 24 Tablo 5: Hepatit B Olgularının, Ölümlerinin, Morbidite ve Mortalitelerin Sayıları Morbidite Hızı Yıl Yıl ortası nüfus Vaka sayısı Mortalite Hızı Ölüm sayısı (100.000) (100.000) 1990 57.582.446 2.620 4.55 18 0.31 1991 57.736.288 2.455 4.25 11 0.19 1992 59.088.101 2.551 4.32 12 0.20 1993 60.384.474 2.276 3.77 8 0.13 1994 61.779.288 3.099 5.02 24 0.39 1995 63.206.510 2.423 3.83 10 0.16 1996 62.727.000 2.435 3.88 19 0.30 1997 63.745.000 4.343 6.81 11 0.17 1998 64.786.000 5.003 7.72 10 0.15 1999 65.819.000 4.362 6.63 18 0.27 2000 66.834.000 4.115 6.16 17 0.25 2001 69.081.716 5578 8.07 9 0.04 2002 70.415.064 5813 8.57 3 0.04 Kaynak: T.C.Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü. Türkiye’de Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar (CYBE) Ve HIV/AĐDS’ĐN Sürveyans Sistemine Đlişkin Durum Analizi. Ankara: Türkiye Üreme Sağlığı Programı; 2007 Tablo 6: Yıllara Göre Hepatit B Mortalite Hızı, (Bir Milyonda), Türkiye Hepatit B Hepatitis B 2000 2002 2006 2007 2008 0.25 (17) 0.04 (3) 0.06 (4) 0.03 (2) 0.08 (6) Kaynak : Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Not : Parantez içindeki sayılar ölüm sayılarını ifade etmektedir. 25 Tablo 7: Hepatit B Olgularının Yaş Gruplarına Göre Dağılımı Yaş grubu Olgu sayısı Dağılım yüzdesi 0 22 0.4 1-4 119 2.0 5-9 308 5.3 10-14 296 5.1 15-24 1919 33.0 25-44 2217 38.1 45-64 737 12.7 65+ 195 3.4 Toplam 5813 100.0 Kaynak: T.C.Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü. Türkiye’de Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar (CYBE) Ve HIV/AĐDS’ĐN Sürveyans Sistemine Đlişkin Durum Analizi. Ankara: Türkiye Üreme Sağlığı Programı; 2007 Tablo 8: Yıllara Göre Hepatit B Đnsidansı, (Yüzbin Nüfusta), Türkiye Hepatit B Hepatitis B 2000 2002 2006 2007 2008 6.07 8.26 10.05 9.14 8.18 Kaynak : Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Sıtma Savaşı Daire Başkanlığı, Verem Savaş Daire Başkanlığı Tablo 9: Yıllara Göre Hepatit B Vaka Sayıları, Türkiye Hepatit B Hepatitis B 2000 2002 2006 2007 2008 4.115 5.813 6.612 6.451 5.849 Kaynak : Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Sıtma Savaşı Daire Başkanlığı, Verem Savaş Daire Başkanlığı Hepatit B’nin önemi son on yıl içerisinde anlaşılmış, bütün kan verenlerin kanları ve belirli risk grupları testlere tabi tutulmuşlardır. Bölge ve çalışma nüfusuna bağlı olarak %3.86 ve %8.9 oranlarında değişim göstermektedir. Çeşitli risk grupları arasında, enfeksiyon sıklığı 26 yüksektir. Buna ek olarak; öksüzler arasındaki oran ulusal rakamlardan daha yüksek olmak suretiyle 8.5’tir. Türkiye’deki hamile kadınlar ve ailelerinde hepatit B virüsü enfeksiyonunun prevalansı üzerine yapılan bir çalışmanın sonuçları kadınlarda ve ailelerinde yüksek bir prevalans oluştuğunu göstermektedir.²⁹ Tablo 10: Türkiye’de Çeşitli Grupların Kan Testlerinin HBsAg Seropozitivitesi Test edilen grup Kan verenler Kurum Yer Kızılay Kan Merkezleri Türkiye Yıl Sayı Oran (her 100’de) 1985-89 1.583.745 4.71 1990-95 2.507.551 5.11 Kan verenler Atatürk Üniversitesi Hastanesi Kan Merkezi Erzurum 1993 10.098 8.83 Kan verenler Üniversite/SSK/Devlet Hastaneleri Diyarbakır 1988-91 24.156 8.90 Kan verenler GATA Mikrobiyoloji Ankara 1995 10.523 5.06 Kan verenler Hacettepe Üniversitesi Hastanesi Kan Merkezi 1978 4.100 5.00 Ankara 1986 26.047 3.86 SSK Bakırköy Kadın Doğum Đstanbul 1991 2.207 5.12 Đlkokul öğrencileri Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Erzurum 1991 190 7.4 Hastane sağlık personeli Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Erzurum 1982 430 13.7 Hastane dışı sağlık personeli Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Erzurum 1982 100 11.0 Hastane çalışanları 135 9.5 Hekimler 15 6.6 82 18.4 84 10.7 40 22.5 117 8.5 Gebe kadınlar Dişçiler Hemşireler GATA Mikrobiyoloji Ankara 1985 Hasta Bakım personeli Aşçı-diğerleri Öksüz çocuklar Çocuk Bakım Evleri Đstanbul 1994 Kaynak: T.C.Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü. Türkiye’de Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar (CYBE) Ve HIV/AĐDS’ĐN Sürveyans Sistemine Đlişkin Durum Analizi. Ankara: Türkiye Üreme Sağlığı Programı; 2007 27 Bazı risk grupları üzerinde yapılan hepatit B seroprevalansı çalışması, prevalansın uzun zamandır yüksek olduğunu göstermiştir. Seropozitivite seks çalışanlarında (HBsAg ve Anti-HBs) %52.1, eşcinsel erkeklerde %53.7, sağlık çalışanlarında %41.2 ve kontrol gruplarında %26.2’dir.²⁹ 2.5.3. Gonore, Trikomoniyaz ve Genital Klamidya Enfeksiyonu ve diğer Genital Enfeksiyonlar Gonore konusundaki araştırmalar, çoğunlukla diğer CYBE’lerla ilgili epidemiyolojik çalışmalardır ve sonuçlar alt-sonuçlar olarak sunulmuştur. Enfeksiyonun, semptomları özellikle üretritli hastalarda yüksek sıklıkta olması beklenmektedir. Bunun tedavisi kolaydır ve semptomları olan çoğu insan, tedavi için eczanelere gidip antibiyotik almaktadır. Sağlık Bakanlığı kayıtlarına göre 1997’de 347.7 gonore teşhisi yapılmış ve 1999’da 1.000 kayıtlı hayat kadınından 572.8’i ve 2003’te 412.5’i CYBE’ler konusunda düzenli taramadan geçmiştir. 1997 verileri ve 1999 yılıyla karşılaştırıldığında, gonorenin kayıtlı hayat kadınları arasında çok sık görüldüğü, müşteri sayısının yüksek olduğu ve müşterilerle cinsel temas başına kondom kullanımı oranının düşük olduğu görülmüştür. T. vaginalis sıklığı vajinal akıntısı olan kadınlarda %15 vajinit tanılı kadınlarda %19.5 olarak belirlenmiştir. N.Gonorrhoeae, T. Vaginalis ve C. Trachomatis Türkiye’de sıklıkla görülmektedir. 2006 ve 2007’de Đstanbul, Ankara, Trabzon ve Gaziantep illerinde belirlenmiş Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanelerinde bulunan sentinal merkezlerde 2060 gebede, gönüllülük esasına göre yapılan çalışmada 3 vakada sifilize rastlanmıştır. Bahsigeçen çalışmanın Ankara, Đstanbul ve Đzmir illerinde kayıtsız seks işçileri, damar içi madde kullanıcıları ve eşcinsel erkekler gibi yüksek risk altındaki gruplara ait toplam 252 kayıtsız seks işçisinin 19’unda sifilize rastlanmıştır. Söz konusu gruplarda bakılan gonore, C. Trachomatis, hepatit B ve sifiliz sonuçları altta verilmektedir.²⁹ 28 Tablo 11: Sentinal Merkezlerde HIV, Hepatit B, Sifiliz, Gonore ve Chlamydia Test Sonuçlarının Dağılımı Kayıtsız seks işçileri Sayı % Eşcinsel erkekler Sayı Damar içi madde kullanıcıları % Sayı % Hamileler Sayı % HIV 2 0.8 3 1.8 1 1.5 Hepatit B 6 2.4 6 3.6 2 2.9 47 2.3 Sifiliz 19 7.5 1 1.5 3 0.1 Gonore 7 2.8 5 3.0 1 1.5 10 0.5 C.Trachomatis 3 1.2 4 1.8 2 2.9 19 0.9 18 10.8 Kaynak: T.C.Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü. Türkiye’de Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar (CYBE) Ve HIV/AĐDS’ĐN Sürveyans Sistemine Đlişkin Durum Analizi. Ankara: Türkiye Üreme Sağlığı Programı; 2007 Đstanbul’da üretritli erkeklerde C. Trachomatis enfeksiyonu prevalansı %15.7, N. Gonorrhoeae prevalansı ise %9.4 olarak saptanmıştır. Ülkemizde gonore enfeksiyonlarının insidansına bakıldığında üretritli erkeklerde bu oranın %15.9-21.6 (30,63) arasında değiştiği vajinal akıntısı olan kadınlarda ise %1.5-1.7 arasında olduğu bildirilmiştir. Son yıllarda Batı ülkelerinde en sık rastlanan CYBE etkenlerinden biri olarak kabul edilen genital C. Trachomatis enfeksiyonları üzerinde ülkemizde de yapılan çalışmaların sayısında da artış bulunmaktadır. C. trachomatis’in çeşitli gruplardaki dağılımı aşağıdaki tablo 12’ de özetlenmiştir.²⁹ 29 Tablo 12: Çeşitli Gruplarda C. Trachomatis Enfeksiyonlarının Prevalansı Grup Hasta Pozitiflik sayısı durumu (%) Hücre kültürü 86 0 Hücre kültürü, DFA 247 33 Hücre kültürü 190 1 ELISA 696 5 ELISA 52 8 DFA 212 9 Kayıtsız kadın seks işçileri (Đstanbul) DFA 90 14 Kayıtlı kadın seks işçileri (Đstanbul) DFA 158 12 Kayıtlı kadın seks işçileri (Đzmir) DFA 224 25 Hücre kültürü, DFA 25 4 ELISA 227 21 DFA 126 6 Tanı metodu (Çalışılan şehir) Jinekoloji hastaları (Đstanbul)* (Đzmir)** Obstetrik hastalar Aile planlaması grubu (Đstanbul) Kadın infertil hastalar Đstanbul Đzmir Seks işçileri Erkek homoseksüel seks işçileri (Đstanbul) Erkek CYBE hastaları Hücre kültürü, DFA, (Đstanbul) (Đzmir) Kaynak: T.C.Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü. Türkiye’de Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar (CYBE) Ve HIV/AĐDS’ĐN Sürveyans Sistemine Đlişkin Durum Analizi. Ankara: Türkiye Üreme Sağlığı Programı; 2007 * Asemptomatik ** %62 semptomatik Tablodan da anlaşıldığı gibi C. trachomatis enfeksiyonlarının prevalansı özellikle seks işçilerinde oldukça yüksektir. Diğer gruplara bakıldığında ise bu prevalans düşük kabul edilebilinir. Ancak Đzmir’de jinekoloji hastalarında %33 olan C. trachomatis prevalansı da göz ardı edilemez. Bütün bunlar ülkede bölgeler arası farklılığı ve grupların detaylı bir şekilde tüm CYBE yönünden araştırılması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Örneğin bir tarama çalışmasında genital klamidya enfeksiyonun prevalansı kayıtlı ve yasa dışı çalışan seks işçileri arasında 30 pozitiflik yönünden anlamlı bir fark görülmemiştir. Kayıtlı çalışan kadınların %12’sinde yasa dışı çalışan ve polis tarafından yakalanıp muayeneleri Đstanbul Deri ve Zührevi Hastalıklar Hastanesinde yapılan kadınların ise %14.4’ünde C. Trachomatis enfeksiyonu saptanmıştır. Bir önemli özellik ise bu çalışmada C. Trachomatis pozitif bulunan seks işçilerinin kondom kullanma alışkanlığının bulunmamasıdır. Đstanbul’da yapılan bir çalışmada genital klamidya enfeksiyonlarının sıklığı toplumda %4.9 olarak belirlenmiştir.²⁹ Đstanbul Tıp Fakültesi Dermatoloji ve Veneroloji Bilim Dalı’nda 1989 yılında yapılan bir çalışmada ise, Đstanbul’da Üniversite kapsamında ilk CYBE kliniğinin sonuçlarıdır; toplam 586 CYBE etkeni 495 hastada saptanmıştır. Hastaların 81’inde birden fazla CYBE etkeni belirlenmiştir. Kadınlarda en sık rastlanan enfeksiyon Candida ve Gardnerella vaginalis vajiniti olmuştur. Erkeklerde en sık rastlanan enfeksiyon ise sifiliz olarak belirlenmiştir. Kadınlarda sifiliz dördüncü sırada yer alan etken olarak bulunmuştur. Erkeklerde özellikle nongonokoksik üretrit etkenleri syphilis ve Ureaplasma urealyticum enfeksiyonlarından sonra yer almıştır. HIV pozitifliği ise yurt dışında yaşayan iki erkek hastada saptanmıştır. Tabloda bahsedilen bu veriler Đstanbul’da bulunan ilk CYBE kliniğinin verileri açısından önemlidir. Đstanbul’da kayıtlı seks işçileri arasında Herpes simplex virus enfeksiyonu prevalansı %1.4-6 arasında değişmektedir. Đstanbul’da insan papilloma virusu (HPV) yönünden araştırılan bir çalışmada yaşları 22-50 arasında değişen ve pap-smear sonuçlarında atipik değişiklikler belirlenen kadınların %16.9’unda yüksek risk grubu HPV-DNA’sı saptanmıştır. Aynı çalışmada yaşları 18-67 arasında değişen asemptomatik kadınlarda ise %6.1 HPV-DNA yüksek risk grubu pozitifliği belirlenmiştir. Đstanbul’da yapılan bir çalışmada nongonokoksik üretrit etkeni olarak C. trachomatis %7.4, T. vaginalis %2.1 oranında bulunmuştur. Kandida enfeksiyonlarının sıklığına baktığımızda 31 ise toplumda %5.2 (35), vajinal akıntısı olan kadınlarda %3.5 (31), vajinit tanılı kadınlarda ise %19.5 (97) olarak belirlenmiştir.²⁹ 2.6. Kadının Üreme Sağlığı Đçindeki Yeri Kadın insanlığın var oluşundan bu yana her toplumun ana unsuru olmuştur. Kadından ana ve eş olarak aile dinamiğini ayakta tutması, sağlıklı nesiller yetiştirmesi, çalışarak aile bütçesine katkıda bulunması istenmektedir. Bütün bunların gerçekleşebilmesi için toplumda bu kadar önemli görevleri üstlenen kadının, öncelikle sağlıklı, iyi eğitim görmüş, kültürlü ve dengeli olması gerekmektedir. Bunlar ise çeşitli yasal hak ve kadının statüsünün yükseltilmesiyle mümkün olacaktır.¹⁹ Kadınlar, doğurganlıkları ile insan neslinin devamını sağlamış, aynı zamanda üretkenlikleri ile de çalışma yaşamında yer alarak ekonomiye katkıda bulunmuşlardır. Bu nedenle kadının aile içinde ve toplumda sahip olduğu yerin önemi tartışılmazdır. Kadın, toplum içerisinde bir birey olmanın yanında; evde anne olmak, eş olmak, ev kadını olmak gibi sorumluluk gerektiren birçok göreve sahiptir. Toplumsal cinsiyetten kaynaklanan rol dağılımı açısından da kadına, benzer rol ve sorumluluklar yüklenmektedir. “Toplumsal Cinsiyet” kalıbı, hemen hemen tüm kültürlerde kadının daha çok aleyhine bir eşitsizliği de beraberinde getirmiştir. Bu eşitsizlik nedeniyle kadın, tarih boyunca baskılanan ve yönetilen konumda olmuş, eğitim, çalışma hayatı, sağlık gibi alanlarda geri plana itilmiştir.¹⁹ Kadın sağlığı duygusal, sosyal ve fiziksel iyiliği kapsamakta ve biyolojik, sosyal, siyasal ve ekonomik koşullar tarafından belirlenmektedir.⁷ Dünyanın pek çok ülkesinde, geçmiş dönemlerde ve hala kadınlar, toplumda geri plana atılan, statüsü düşük, önceliği olmayan bir konumda olmalarından dolayı bu durumun bedelini hem sosyal hem de sağlık yönünden ödemektedirler. Oysa sağlık doğuştan gelen bir haktır. Bu hak bütün dünyada ve ülkemizde de benimsenmiştir. Bu nedenle de 32 erişilebilir ve en üst düzeyde sağlık hizmeti, insan olmanın getirdiği, temel haklardan birisi olarak görülür ve hiçbir ayrım gözetmeksizin, herkese eşit biçimde sunulmalıdır. Ancak bu eşitlik yaklaşımının yanı sıra kadınların sağlık sorunlarının, kadın bakış açısıyla incelenmesini gerektiren özellikleri vardır. Çünkü, • Sağlık sorunları kadın ve erkekleri farklı şekilde etkilemektedir. • Kadınlar arasında ciddi seyreden hastalıklar mevcuttur. • Kadınlar için farklı risk grubu oluşturan hastalıklar bulunmaktadır. • Kadınlara özgü sağlık sorunları özgün müdahale yaklaşımları gerektirmektedir. Bütün bunlara rağmen kadınlar, statülerinin düşük olması (ekonomik koşullarının yetersizliği, öğrenim düzeylerinin düşüklüğü, sosyal rollerinin erkeklere göre geride olması gibi), kadına karsı şiddet, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik olumsuz tutumlar, kendi yasamı ve üreme yeteneği üzerinde sınırlı bir güce ve karar yetkisine sahip olması, ayrımcı toplumsal uygulamalar gibi nedenlerle sağlık hizmetlerine erişememekte, sağlık hizmeti alma hakkını kullanamamaktadırlar.¹⁹ Kadın-erkek arasındaki eşitsizliğin net olarak ortaya çıktığı alanlardan biri de kadının üreme sağlığıdır.¹⁹ Kadının üreme sağlığı, onun üreme fonksiyonunu belirleyen fiziksel, mental ve sosyal sağlığını içerir.³⁰ Ancak dünyanın her yerinde birçok kadın, insan cinselliği ve sağlık konusunda bilgi düzeylerinin yetersiz olması, eğitimsizlik, uygun olmayan ya da yetersiz üreme sağlığı hizmetleri, ayrımcı toplumsal uygulamalar, kız çocuklarına ve kadınlara karşı ayrımcılık ve kadına karşı şiddet gibi birçok sosyal nedenlerden dolayı üreme sağlığına erişememekte ve üreme 33 sağlığı hakkını kullanamamaktadır. Kadınlar bugün hala üreme sağlığı hizmetlerinden, sağlık yardımı almaya karar vermede, sağlık yardımına ulaşmada ve sağlık yardımı almada gecikme engelleri nedeniyle yeterince faydalanamamaktadır. Bunda kadının yaşam koşullarının elverişsizliği, ekonomik gücünün olmaması veya kararlarda söz hakkının olmaması gibi nedenlerin etkili olduğu düşünülmektedir. ¹⁹ Kadınların üreme sağlığını etkileyen insan hakları ile ilgili standartlar son 10 yılda oldukça gelişmiştir. Bu gelişme, özellikle de Kahire ve Pekin’de yapılan uluslar arası konferanslar ve bunların izleme konferansları, uluslararası antlaşmalar, bölgesel insan hakları sistemleri bazı ulusal yasal girişimler sayesinde olmuştur.³¹ Tüm dünya ülkelerinde kadının bireysel ve toplumsal görevlerini yerine getirebilmesi için sağlıklı olması, sağlığını koruyabilmesi için ise yeterli olanaklara sahip olması gerekir. Kadının sağlığı denince, kadının doğumundan ölümüne kadar geçen süredeki sağlık durumu ve bunu etkileyen faktörler anlaşılmaktadır. Ancak kadınların cinsiyetlerine özel üreme çağı ve bu çağda yaşadıkları sorunlar, mevcut ve gelecekteki sağlığının belirleyicisi olmaktadır.³² Üreme sağlığı kadınların yaşamını doğrudan etkilediği için çok önemlidir. Dünya Bankası’nın ve Dünya Sağlık Örgütü’nün son zamanlarda yaptığı araştırmalarda, kadının genel sağlık durumunun üreme sağlığına ilişkin sorunlardan etkilendiğini açıkça göstermektedir. Bu araştırmalara göre gelişmekte olan ülkelerde 15-49 yaş kadınların toplam hastalık yükünün üçte birini sağlıksız gebelik ve doğum, düşük, CYBH, üreme yolu enfeksiyonları gibi üreme sağlığına ilişkin sorunlar oluşturmaktadır.³⁰ Üreme sağlığı her yaşı ve her iki cinsiyeti kapsamaktadır. Doğumdan ölüme kadar kadın ve erkeğin yaşamının bir bütün olarak ele 34 alınması gerektiği, yaşama sağlıklı başlamanın ilk adım olduğu vurgulanmaktadır. Üreme sağlığı kavramı hem kadın hem de erkeğin gereksinimlerini içermektedir ancak; • Kadınların birçok CYBH ve HIV/AIDS’e yakalanma riskinin biyolojik olarak daha yüksek olması, • Gebelik, doğum ve düşüğe bağlı sağlık sorunlarının yalnızca kadınları etkilemesi (dünyada her yıl yaklaşık yarım milyon kadın bu nedenlerle ölmektedir), • Genital yol enfeksiyonlarının uzun erimli komplikasyonlarının, erkeklere bakışla kadınları daha çok etkilemesi, • Kadınların çeşitli CYBH ve HIV/AIDS’i çocuklarına geçirme olasılığının daha fazla olması, • Meme kanserinin, kadınlarda görülen kanserler arasında ilk sırada yer alması, • Kadınların menopoz sonrası kısa ve uzun erimli birçok sağlık sorunu ile karşılaşması, • Kadınlarda kontraseptif kullanımının erkeklere göre üç kat daha fazla olması ve kadınların kullandığı yöntemlerin sağlık risklerinin daha fazla olması, gibi nedenlerden dolayı, kadınlar için özel, hatta yaşamlarını doğrudan etkileyen bir önem taşımaktadır.¹⁹ Sosyal normlar kadınların cinsellik ya da üreme sağlığı ile ilgili bilgi almaya çalışmasını ya da geniş bilgiye sahip olmasını uygunsuz bulmaktadır. Çoğu toplumda olduğu gibi, Türkiye’deki kadınlar da, enfekte olduklarını bilseler de uygun tedaviye erişimde erkeklerden daha fazla sosyal ve kültürel engelle karşılaşmaktadırlar.²⁹ Özellikle genç kadınlar geleneksel değerler üzerinden cinsellik yoluyla kurulan toplumsal baskının en önemli hedefidir ve evlilik öncesi cinsel ilişki Türkiye'de yaşayan bir 35 genç kadın için neredeyse yasaklanmış durumdadır. Tüm bu kültürel yapı özellikleri, kadınların cinsel ve üreme sağlığı bilgisine ve hizmetine ulaşımını etkilediği için, kadınların bu konulardaki bilgi düzeyi düşüktür.¹³ Erkekler aynı yaştaki kadınlara göre daha fazla cinsel aktiftirler. Erkekler kadınlara göre daha sık cinsel eş değiştirirler.²⁵ Eğitim seviyesi düşük bölgelerde erkeklerin evlilik öncesi cinsel temaslarına karşı hoşgörü var iken, kadınların cinsellik ya da üreme sağlığı ile ilgili bilgi almaya çalışması ya da geniş bilgiye sahip olması bile uygunsuz bulunmaktadır.²⁹ Erkeklerin büyük bir kısmı seks işçileri ile korunmasız ilişkiden sonra enfekte olurlar.²⁵ Seks işçileriyle korumasız seks yapan erkeklerin çoğu, eşlerini enfekte ederek bu enfeksiyonu yayabilmektedirler. Kadınlar, ev içindeki rolleri nedeniyle enfekte olma riskinden uzak görünseler de, eşleri tarafından enfekte olma riskiyle karşı karşıdırlar.²⁹ Kadınların üreme sağlığı ile ilgili sorunları yaşama olasılıkları erkeklerden daha yüksektir. Yaşam süreci boyunca hem kadın hem de erkekler cinsiyete özel hastalıklar açısından risk taşımaktadır. Örneğin; yalnızca kadınlar serviks ve meme kanseri için taramaya ihtiyaç duyarlar. Oysa prostat ve testis kanseri ise sadece erkeklerde gelişebilir.²³ Kadınların cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara yakalanma biçimleri, bu enfeksiyonların kendilerinin ve ailelerinin sağlığına etkisi üzerinde özellikle durulması gereken bir konudur. HPV ve servikal kanserle bağlantısı ya da kadının paralı seks yapmaya zorlanması örneklerinde olduğu gibi erkeğin cinsel davranışı kadının sağlığı üzerinde önemli bir etken olabilmektedir.³³ Ancak kadın ve erkeğin üreme ile ilgili hastalık yükleri incelendiğinde, kadınlar üreme sağlığı sorunlarını erkeklerden çok daha fazla yaşarlar ve bu duyarlılık üreme çağında (15-49 yaş) daha da artar.²³ 36 Tablo 13: Kadın ve Erkekte Üreme Sistemi Hastalıklarına Bağlı Yük Üreme sistemi hastalıkları Kadın (%) Erkek (%) Anemi 2.5 1.5 CYBE 8.9 1.5 HIV 6.6 9.3 Serviks kanseri 0.6 - Maternal 18.0 - Toplam yük 36.6 12.3 Kaynak: Ana-Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü Üreme Sağlığına Giriş. Ankara: Cinsel Sağlık / Üreme Sağlığı No:1-B; 2007 Görüldüğü gibi kadındaki üreme sağlığı yükü erkeğin yükünün üç katıdır. Esasen üreme sağlığı ile ilgili her iki cinsiyetin yaşa göre ÜS hizmet gereksinimi de farklılık göstermektedir.²³ Ülkemizde Türk erkeklerinin kendilerini güçlü ve hastalıklara karşı bağışık görme eğiliminde olmaları, değerlerimizin erkeklerin birden fazla kadınla ilişki kurmasına göz yumması ve para karşılığı seks ihtiyacının artırması gibi faktörler CYBH’ların hızlı bir şekilde yayılmasını kolaylaştırmaktadır. Bu olumsuz tablo kadınlarımızı önemli derecede etkilemektedir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği aynı zamanda, CYBE’ların ve HIV/AIDS’in yayılmasını artıran ve epidemiye katkı sağlayan bir faktördür. Korunmasız heteroseksüel cinsel ilişki esnasında CYBE ve HIV/AIDS enfeksiyonuna yakalanma riski, erkeklerle karşılaştırıldığında kadınlar için 2-4 kat daha fazladır. Ayrıca kadın ve erkek arasındaki güç dengesizliği kadınların kendi haklarını ve otonomilerini kullanmalarına engel teşkil etmektedir. Tek eşli kadınlar potansiyel risklerin farkında bile olmaksızın, sürekli birlikte oldukları erkek partnerleri tarafından HIV/AIDS ve diğer CYBE’lara maruz kalabilirler. Yüksek riskli cinsel ilişkilerin kendi bir risk faktörü olarak vurgulanmakta iken, kadınlar için risk sadece evli olmak olabilir. Hindistan’da yapılan bir çalışmada, kadınların üçte birinin tek esli ve evlilik ilişkisine sahip kadınlar olarak kocaları tarafından enfekte edildikleri saptanmıştır.¹⁹ 37 Türkiye’de, doğurganlık davranışlarında, sağlık hizmetlerinin kullanımında, bölgelere, yerleşim yerinin özelliğine göre çok belirgin farklılıklar mevcuttur. Bu farklılığı yaratan en temel faktör ise kadının toplumsal statüsünün düzeyidir. Ülke düzeyinde yapılan araştırmaların ileri analizlerine göre, okuma yazma bilmeyen kadınlar, hangi bölgede yaşarlarsa yaşasınlar istediklerinin en az iki katı sayıda çocuğa sahip olmaktadırlar. Kadının yalnızca okuma yazma bilmesi bile istediği sayıda çocuğa sahip olmasını sağlamaktadır. Kadının eğitilmesi, güçlendirilmesi özetle toplumsal statüsünün yükseltilmesi, sağlık hizmetlerinden yararlanmasını, doğurganlığını daha iyi kontrol etmesini bu konularda söz sahibi olmasını sağlayarak, sağlığını olumlu etkilemektedir.³⁴ 38 3. GEREÇ ve YÖNTEM 3.1. Araştırmanın Yeri ve Zamanı Araştırma, T.C. Sağlık Bakanlığı Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’nde yapılmıştır. Hastanenin yerleşim yeri Ankara ili Altındağ ilçesindedir. Sağlık Bakanlığı Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1957 yılında Sağlık Bakanlığı Ankara Hastanesi adıyla kurulmuştur. Bugün hastanenin fiili yatak kapasitesi 616, acil müşahade, diyaliz, hemodiyaliz dahil edilirse yatak sayısı 678'dir. Toplam personel sayısı 1968 ( geçici görevliler dahil olup), sağlık kurulu ile beraber 31 ayrı branşta 46 klinik hizmet vermektedir. Her yıl 1 milyon civarında poliklinik yapılmakta, 25 bin civarında yatan hastaya hizmet vermekte 15 binin üzerinde ameliyat uygulanmaktadır. Yenimahalle, Ulus ve Bahçelievler Basın Polikliniklerinde de poliklinik hizmeti verilmektedir. ³⁵ Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’nde Menapoz Polikliniği, Gebe Polikliniği, Aile Planlaması Polikliniği, Kadın Doğum-1 127 nolu oda, Kadın Doğum-2 128 ve 126 nolu odaları bulunmaktadır. Klinikte 1 klinik şefi, 2 şef yardımcısı, 6 uzman doktor, 13 araştırma görevlisi doktor, 3 ebe ve 7 hemşire görev yapmaktadır. Kliniğe günde ortalama 200 civarında başvuru olmaktadır. Araştırmanın yapılmasına ilişkin olarak Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Eğitim, Planlama ve Koordinasyon Kurulu’ndan izin alınmıştır (EK 1). Bu çalışma Nisan 2010 tarihinde yapılmıştır. 39 3.2. Araştırmanın Çalışma Grubu Araştırmanın çalışma grubunu Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’ne 07-09 Nisan tarihlerinde başvuran 15-49 yaş grubu kadın hastalar oluşturmuştur. Çalışmada bu tarihler arasında başvuran 516 hastadan 300’üne (%58.1) ulaşılmıştır. 3.3. Araştırmanın Tipi Araştırma tanımlayıcı tipte bir epidemiyolojik araştırmadır. 3.4. Araştırmanın Veri Kaynakları Araştırmada veri kaynağı olarak anket formu kullanılmıştır (EK 3). Anketin ilk bölümünde kadınların sosyodemografik özellikleri; yaş, eğitim durumu, yaşadığı yer, medeni durumu, eşinin yaşı ve eğitim durumu, evlenme yaşı, eşi ve kendisinin mesleği, çalışma durumu, sağlık güvencesi, ekonomik durumu ile ilgili sorular yer almıştır. Đkinci bölümde ise cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve üreme sağlığı ile ilgili bilgi, düşünce ve tutumlarına yönelik sorular bulunmaktadır. 3.5. Araştırmayı Uygulayanlar ve Uygulama Şekli Araştırma Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görevli Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nde yüksek lisans yapmakta olan araştırmacı tarafından uygulanmıştır. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğine başvuran ve anketi yanıtlamayı kabul eden 15-49 yaş grubu kadınlardan okuma yazma bilenlere anket formu verilerek gözlem altında doldurmaları istenmiştir. Okuma yazma bilmeyen kadınlara ise araştırmacı tarafından yüksek sesle soruların okunarak cevaplanması yoluyla yapılmıştır. Anketlerin uygulanması anketi uygulamayı kabul eden her hasta için yaklaşık 15 dk. sürmüştür. 40 3.6. Araştırmanın Zaman Çizelgesi Tablo 14: Araştırmanın Zaman Çizelgesi 2009 Aşamalar Planlama Aşaması Uygulama Aşaması Analiz Aşaması Rapor Aşaması Aktiviteler Ekim Kasım Aralık Literatür Taraması Proje Önerisinin Hazırlanması Araştırmanın Uygulanması Verilerin Đşlenmesi 2010 Ocak şubat mart + + + + Nisan Mayıs Haziran + + + + Verilerin Analizi + Rapor Yazımı 3.7. Araştırma Verilerinin Düzenlenmesi ve Analizi Verilerin çözümlenmesinde SPSS 15.0 (Statistical for Social Sciences for Windows) paket programları kullanılarak tanımlayıcı istatistikler hesaplanmış ve marjinal tablolar oluşturulmuştur. 3.8. Uygulamada Karşılaşılan Güçlükler Bazı katılımcıların okur-yazarlık ve eğitim düzeylerinin düşük olması soruların anlaşılmasında ve cevaplanmasında zorluk yaşanmasına neden olmuştur. Bu kadınlara araştırıcı tarafından sorular ve seçenekler okunarak yanıtları işaretlenmiştir. 41 4. BULGULAR Çalışma Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’ne başvuran 15-49 yaş grubundaki 300 kadına ulaşılarak gerçekleştirilmiştir. Đncelenen kadınların bazı sosyodemografik bilgileri Tablo 15’de sunulmuştur. Tablo 15: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Bazı Sosyodemografik Özelliklerinin Dağılımı, Ankara, 2010 Yaş Grubu (n=295) 15-19 20-24 25-29 30-34 35-39 40-44 45-49 Medeni Durum (n=300) Evli Bekar Öğrenim Durumu (n=297) Okuryazar değil Okuryazar Đlkokul mezunu Ortaokul mezunu Lise mezunu Yüksekokul/üniversite mezunu Şu Anki Çalışma Durumu (n=298) Düzenli çalışıyorum Çalışıyor fakat ara vermiş Düzensiz çalışıyor Çalışmayı tamamen bırakmış Hiç çalışmamış Eşinin Öğrenim Durumu (n=245) Okuryazar değil Đlkokul mezunu Ortaokul mezunu Lise mezunu Yüksekokul/üniversite mezunu Sağlık Güvencesinin Bulunma Durumu (n=299) Var Yok Ekonomik Durumunu Değerlendirme (n=299) Çok iyi Đyi Orta Kötü Çok kötü Sayı 35 89 75 51 27 11 7 %* 11.9 30.2 25.4 17.3 9.2 3.7 2.4 244 56 81.3 18.7 1 4 87 67 104 34 0.3 1.3 29.3 22.6 35.0 11.4 42 31 13 38 174 14.1 10.4 4.4 12.8 58.4 1 68 54 94 28 0.4 27.8 22.0 38.4 11.4 265 34 88.6 11.4 5 90 181 19 4 1.7 30.1 60.5 6.4 1.3 * Yüzdeler yanıt veren kişi sayısı üzerinden alınmıştır. 42 Tablo 15’de kadınların bazı tanımlayıcı özellikleri görülmektedir. Tablo 15 incelendiğinde 89 kadının (%30.2) 20-24, 75 kadının (%25.4) 25-29, 51 kadının (%17.3) 30-34, yaş grubu olduğu görülmektedir. Medeni durum incelendiğinde 244 kadının (%81.3) evli, 56 kadının (%18.7) bekar olduğu görülmektedir. Kadınların öğrenim durumuna bakıldığında %35.0’ının (104 kadın) lise mezunu, %29.3’ünün (87 kadın) ilkokul mezunu, %22.6’sının (67 kadın) ortaokul mezunu olduğu görülmektedir. Okuryazar olmayan 1 (%0.3) katılımcı bulunmaktadır. Araştırma durumlarına kapsamındaki bakıldığında %14.1’inin kadınların (42 şu kadın) anki çalışma düzenli çalıştığı, %12.8’inin (38 kadın) çalışmayı tamamen bıraktığı, %10.4’ünün (31 kadın) çalışmaya ara verdiği, %58.4’ünün (174 kadın) hiç çalışmadığı belirlenmiştir. Kadınların eşlerinin öğrenim durumlarına bakıldığında %38.4’ünün (94 kadının) lise mezunu olduğu, %27.8’inin (68 kadının) ilkokul mezunu olduğu, %22.0’sinin (54 kadının) ortaokul mezunu olduğu, görülmektedir. 1 katılımcının eşi (%0.4) okuryazar değildir. Katılımcıların %88.6’sı (265 kadın) sağlık güvencesinin olduğu, %11.4’ünün (34 kadın) ise sağlık güvencesinin olmadığı bulunmuştur. Kadınların %1.7’si (5 kadın) ekonomik durumlarını çok iyi, %30.1’i (90 kadın) iyi, %60.5’i (181 kadın) orta, %6.4’ü (19 kadın) kötü, %1.3’ü (4 kadın) çok kötü olarak değerlendirmiştir. 43 Araştırmanın yapıldığı tarihte incelenen kadınların (n=299) 105’i (%35.1) gebe, 194’ü (%64.9) ise gebe değildir. Araştırmaya katılan kadınların üreme sağlığına ilişkin olarak belirttikleri tanımların dağılımı Tablo 16’da sunulmuştur. Tablo 16: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Üreme Sağlığına Đlişkin Olarak Belirttikleri Tanımların Dağılımı, Ankara, 2010 Üreme Sağlığı Tanımı (n=300) Sayı %* Sağlıklı cinsel yaşam 126 42.0 Güvenli aile planlaması yöntemlerinin sağlanması 126 42.0 Kadın ve erkek üreme organlarının sağlıklı olması 121 40.3 Üreme ve cinsel sağlığa yönelik ihtiyacın saptanıp gerekli hizmet ve danışmanlığın verilmesi 91 30.3 Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmak 76 25.3 Bilinçli ve bakabileceği kadar çocuk sahibi olmak 1 0.3 *Birden fazla seçenek işaretlenmiştir. Yüzdeler yanıt veren kişi sayısı üzerinden alınmıştır. Araştırmaya katılan 126 kadın (%42.0) üreme sağlığını sağlıklı cinsel yaşam, 126 kadın (%42.0) güvenli aile planlaması yöntemlerinin sağlanması, 121 kadın (%40.3) kadın ve erkek üreme organlarının sağlıklı olması, diğer cevabını veren 1 kadın ise (%0.3) bilinçli ve bakabileceği kadar çocuğa sahip olmak olarak yanıt vermiştir. Araştırma kapsamında incelenen kadınların cinsel ilişkide bulunma ve aile planlaması yöntemleri kullanma/kullanmış olma durumlarının dağılımı Tablo 17’de sunulmuştur. 44 Tablo 17: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Cinsel Đlişkide Bulunma ve Aile Planlaması Yöntemleri Kullanma/Kullanmış Olma Durumlarının Dağılımı, Ankara, 2010 Cinsel Đlişkide Bulunma (n=300) Sayı %* Bulunmuş Bulunmamış 255 45 85.0 15.0 174 100 63.5 36.5 AP Yöntemi Kullanma Durumu (n=274) Kullanmış Kullanmamış * Kolon Yüzdesi .Yüzdeler yanıt veren kişi sayısı üzerinden alınmıştır. Araştırmaya katılan 255 kadın (%85.0) cinsel ilişkide bulunduğunu, 45 kadın (%15.0) ise cinsel ilişkide bulunmadığını ifade etmiştir. Đncelenen 174 kadın (%63.5) aile planlaması yöntemi kullandığını, 100 kadın (%36.5) ise hiç aile planlaması yöntemi kullanmadığını ifade etmiştir. Araştırma kapsamındaki kadınların kullandıkları aile planlaması yöntemi incelendiğinde 84 kadının (%39.4) spiral (RIA), 45 kadının (%21.2) kondom, 44 kadının (%20.7) geri çekme ile korunduğu, %14.1’inin ise yöntem kullanmadığı saptanmıştır. Vajinal fitili ise hiçbir kadının kullanmadığı görülmüştür. Araştırma kapsamında incelenen kadınların kadın hastalıkları ile ilgili sorunlarını rahatlıkla konuşabildikleri kişilerin dağılımı Tablo 18’de sunulmuştur. 45 Tablo 18: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Kadın Hastalıkları ile Đlgili Sorunlarını Rahatlıkla Konuşabildikleri Kişilerin Dağılımı, Ankara, 2010 Rahatlıkla Konuşabilme (n=300) Sayı %* Eş 196 65.3 Anne 88 29.3 Arkadaş 73 24.3 Kardeş 42 14.0 Ebe/Hemşire 38 12.7 Akraba/Komşu 15 5.0 Hiç kimseyle paylaşmam 10 3.3 * Birden fazla seçenek işaretlenmiştir. Yüzdeler yanıt veren kişi sayısı üzerinden alınmıştır. Araştırmaya katılan kadınların 196’sı (%65.3) eşi ile kadın hastalıkları ile ilgili sorunlarını rahatlıkla konuşabildiklerini ifade ederlerken, 88 kadın (%29.3) annesi ile, 73 kadın (%24.3) arkadaşı ile, 10 kadın (%3.3) ise hiç kimseyle paylaşamayacağına yönelik yanıt vermiştir. Hiçbir kadının babası ile kadın hastalıklarına yönelik sorunlarını rahatlıkla konuşamadığı saptanmıştır. Araştırma kapsamında incelenen kadınların cinsel yolla bulaştığını belirttikleri hastalıkların dağılımı Tablo 19’da sunulmuştur. 46 Tablo 19: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Cinsel Yolla Bulaştığını Belirttikleri Hastalıkların Dağılımı, Ankara, 2010 CYBH Hastalıklar (n=300) Sayı %* AIDS 239 79.7 Bulaşıcı Sarılık (Hepatit B) 84 28.0 Bel Soğukluğu 61 20.3 Hepatit C 46 15.3 Genital Siğiller 40 13.3 Frengi (Sifiliz) 37 12.3 Üreme Organında Uçuklar 32 10.7 Hepatit A 20 6.7 Uyuz 14 4.7 Kasık Biti 10 3.3 Yumuşak Çıban 4 1.3 Trikomoniyazis 4 1.3 Klamidyoz 1 0.3 Bilmiyorum 41 13.7 * Birden fazla seçenek işaretlenmiştir. Yüzdeler yanıt veren kişi sayısı üzerinden alınmıştır. Araştırmaya katılan 239 kadın tarafından (%79.7) belirtilen AIDS, 84 kadın (%28.0) tarafından belirtilen Hepatit B, 61 kadın (%20.3) tarafından belirtilen bel soğukluğu katılımcılar tarafından en sık bilinen cinsel yolla bulaşan hastalıklardır. 41 kadın (%13.7) ise “Bilmiyorum” cevabını vermiştir. Araştırmaya katılan 11 kadının (%3.7) cinsel yolla bulaşan hastalık (CYBH) geçirdiği, 289 kadının (%96.3) ise hayatlarında hiç CYBH geçirmediğini belirtmiştir. Cinsel yolla bulaşan hastalık geçiren kadınlar arasında 1 kadın (%9.1) enfeksiyon, 4 kadın(%36.4) mantar, 1 kadın (%9.1) HPV, 1 kadın (%9.1) sarılık, 1 kadın (%9.1) akıntı, 2 kadın (%18.2) genital siğil geçirdiğini belirtmiştir. 1 kadın (%9.1) ise CYBH geçirdiğini belirtmiş fakat hastalığın adını ankete yazmamıştır. 47 Cinsel yolla bulaşan hastalık geçirdiğini belirten 11 kadından 9’u (%81.8) vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurduğunu, 2 kadının (%18.2) hastalığın geçmesini beklediğini devam edince doktora başvurduğunu belirtmiştir. Araştırma kapsamında incelenen kadınların eşler arasında cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunma sorumluluğunun kime ait olduğunu düşünme durumlarının dağılımı Tablo 20’de sunulmuştur. Tablo 20: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Eşler Arasında Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklardan Korunma Sorumluluğunun Kime Ait Olduğunu Düşünme Durumlarının Dağılımı, Ankara, 2010 Eşler Arasında CYBH’den Korunma Sorumluluğunun Kime Ait Olduğunu Düşünme Durumu (n=300) Sayı %* Her ikisinin de sorumluluğudur 198 66.0 Erkek 47 15.7 Đkisinden biri olabilir 26 8.7 Kadın 7 2.3 Bilmiyorum 22 * Kolon yüzdesi. Yüzdeler yanıt veren kişi sayısı üzerinden alınmıştır. 7.3 Araştırmaya katılan katılımcıların 198’i (%66.0) cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmanın kadın ve erkek her ikisinin de sorumluluğu olduğunu düşünürken, 47 kadın (%15.7) erkeğin, 26 kadın ise (%8.7) ikisinden biri olabilir cevabını vermiştir. Araştırma kapsamında incelenen kadınların cinsel yolla bulaşan hastalıklar yönünden yüksek riske sahip olduğunu belirttikleri grup/grupların dağılımı Tablo 21’de sunulmuştur. 48 Tablo 21: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Yönünden Yüksek Riske Sahip Olduğunu Belirttikleri Grup/Grupların Dağılımı, Ankara, 2010 Yüksek Risk Altında Olduğu Belirtilen Gruplar (n=300) Birden fazla kişiyle ilişki kuranlar Hayat kadınları ile birlikte olanlar Genelev kadınları Eşcinseller (Homoseksüeller) Uyuşturucu kullananlar Sağlık çalışanları Tek eşi olanlar Bilmiyorum Sayı 213 209 190 64 26 6 4 28 %* 71.0 69.7 63.3 21.3 8.7 2.0 1.3 9.3 * Birden fazla seçenek işaretlenmiştir. Yüzdeler yanıt veren kişi sayısı üzerinden alınmıştır. Araştırmaya katılan kadınlar tarafından cinsel yolla bulaşan hastalıklar açısından risk altında olduğu bildirilen grup/gruplar arasında 213 kadın (%71.0) birden fazla kişiyle ilişki kuranlar, 209 kadın (%69.7) hayat kadınları ile birlikte olanlar, 190 kadın (%63.3) tarafından genelev kadınları ilk üç sırada bildirilmiştir. Araştırma kapsamında incelenen kadınların cinsel yolla bulaşan hastalıkların cinsel ilişki dışında bulaşma yolları ile ilgili düşüncelerinin dağılımı Tablo 22’de sunulmuştur. 49 Tablo 22: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıkların Cinsel Đlişki Dışında Bulaşma Yolları ile Đlgili Düşüncelerinin Dağılımı, Ankara, 2010 CYBH’ın Cinsel Đlişki Dışında Belirtilen Bulaşma Yolları (n=300) Sayı %* Kan yolu 219 73.0 Doğum sırasında anneden bebeğe 116 38.7 Öpüşmek 45 15.0 Tokalaşma 5 1.7 El ele tutuşmak 2 0.7 Havuzlardan 1 0.3 Bilmiyorum 55 18.3 * Birden fazla seçenek işaretlenmiştir. Yüzdeler yanıt veren kişi sayısı üzerinden alınmıştır. Araştırmada yer alan cinsel yolla bulaşan hastalıkların cinsel ilişki dışında hangi bulaşma yolları olduğuna yönelik soruda 219 kadın (%73.0) kan yolu ile bulaşır, 116 kadın (%38.7) doğum sırasında anneden bebeğe bulaşır, 45 kadın (%15.0) öpüşmekle bulaşır şeklinde yanıt vermiştir. 55 kadının (%18.3) bu konuda bilgilerinin olmadığı saptanmıştır. Diğer cevabını veren 1 kadın (%0.3) ise cinsel yolla bulaşan hastalıkların havuzlardan bulaşabileceğini ve mantar, enfeksiyon oluşturabileceğine yönelik cevap vermiştir. “Cinsel yolla bulaşan hastalıklar ilerde kalıcı sağlık problemine yol açar mı?” sorusuna araştırmaya katılan 300 kadının 5’i (%1.7) hayır cevabı verirken, 215 kadın (%71.7) evet, 80 kadın (%26.7) bilmiyorum şeklinde yanıtlamışlardır. Araştırma kapsamında incelenen kadınlar tarafından belirtilen cinsel yolla bulaşan hastalıkların ilerde yol açabileceği hastalık ya da durumların dağılımı Tablo 23’de sunulmuştur. 50 Tablo 23: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınlar Tarafından Belirtilen Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıkların Đlerde Yol Açabileceği Hastalık ya da Durumların Dağılımı, Ankara, 2010 CYBH’ın Đlerde Hangi Durumlara Yol Açacağı ile Đlgili Düşünceler (n=300) Sayı %* Üreme sistemi enfeksiyonu 122 40.7 Kanser 86 28.7 Đdrar yolları enfeksiyonu 80 26.7 Ölüm 73 24.3 Kısırlık 45 15.0 Karaciğerde iltihaplanma 7 2.3 AIDS’e bağlı bağışıklık sisteminin çökmesi, uzun süreli tedavi edilmeyen enfeksiyon 1 0.3 Bilmiyorum 89 29.7 * Birden fazla seçenek işaretlenmiştir. Yüzdeler yanıt veren kişi sayısı üzerinden alınmıştır. Araştırmada yer alan cinsel yolla bulaşan hastalığı olan kişide ilerde ne tür bir hastalık görülebileceği ile ilgili soruyu 122 kadın (%40.7) üreme sistemi enfeksiyonu, 86 kadın (%28.7) kanser, 80 kadın (%26.7) idrar yolları enfeksiyonu cevabını verirken, 89 kadının (%29.7) ise bu konuda bilgi sahibi olmadıkları saptanmıştır. Araştırma kapsamında incelenen kadınların cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmak için yapılması gerekenler hakkındaki düşüncelerinin dağılımı Tablo 24’de sunulmuştur. 51 Tablo 24: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklardan Korunmak Đçin Yapılması Gerekenler Hakkındaki Düşüncelerinin Dağılımı, Ankara, 2010 CYBH’den Korunmak Đçin Yapılması Gerekenler Sayı %* Tek bir cinsel partnere sahip olmak (Tek eşlilik) 206 68.7 Hastalığın varlığında eşlerin birlikte muayene olması 133 44.3 130 43.3 Bireylerin hastalık açısından düzenli taranması 123 41.0 Hastalığı bulaştırma ihtimali olan riskli kişilerle cinsel ilişkiye girmemek 118 39.3 Bu konuda yeterli bilgim yok, bilmiyorum 50 16.7 Hakkındaki Düşünceler (n=300) Cinsel ilişki sırasında kondom (prezervatif/kılıf) kullanmak * Birden fazla seçenek işaretlenmiştir. Yüzdeler yanıt veren kişi sayısı üzerinden alınmıştır. Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmak için neler yapılması konusunda araştırmaya katılan 206 kadının (%68.7) tek bir cinsel partnere sahip olmak (tek eşlilik), 133 kadının (%44.3) hastalığın varlığında eşlerin birlikte muayene olması, 130 kadının (%43.3) cinsel ilişki sırasında kondom (prezervatif/kılıf) kullanmak olarak bu konuda yanıt verdikleri saptanmıştır. 50 kadının (%16.7) ise bu konuda yeterli bilgisinin olmadığını ifade ettikleri görülmüştür. Araştırmada yer alan “eşinizin cinsel yolla bulaşan bir hastalığı olduğunu bilseniz buna rağmen sizinle birlikte olmasını ister misiniz?” şeklindeki soruya incelenen 254 kadın (%84.7) tedavi olmazsa kesinlikle istemem, 34 kadın (%11.3) eğer korunursa (kılıf/prezervatif) birlikte olabilirim, 12 kadın (%4.0) her koşulda eşimle birlikte olurum yanıtlarını vermişlerdir. 52 Araştırma kapsamında incelenen kadınların cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkında yeterli bilgiye sahip olduğunu düşünme durumları ve bilgiyi edindiği kaynakların dağılımı Tablo 25’de sunulmuştur. Tablo 25: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Hakkında Yeterli Bilgiye Sahip Olduğunu Düşünme Durumları ve Bilgiyi Edindiği Kaynakların Dağılımı, Ankara, 2010 Yeterli Bilgiye Sahip Olduğunu Düşünme Durumu (n=300) Sayı %* Düşünüyor 93 31.0 Düşünmüyor 160 53.3 Fikri yok 47 15.7 Bilgi Edinilen Kaynaklar (n=300) Sayı %** Radyo ve Televizyon 161 53.7 Sağlık Personeli 114 38.0 Kitap ve Broşürler 106 35.3 Đnternet 85 28.3 Gazete ve Dergi 73 24.3 Arkadaş 47 15.7 Anne veya Kayınvalide 24 8.0 Kardeş veya Yakın Akraba 21 7.0 * Kolon Yüzdesi **Birden fazla seçenek işaretlenmiştir. Yüzdeler yanıt veren kişi sayısı üzerinden alınmıştır. Araştırmaya katılan 93 kadın (%31.0) CYBH hakkında yeterli bilgiye sahip olduğunu düşünürken, 160 kadın (%53.3) bu konuda yeterli bilgiye sahip olmadığını, 47 kadının (%15.7) ise fikrim yok cevabını verdiği saptanmıştır. Araştırmada yer alan “cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkında gerekli bilgiyi nereden elde ettiniz?” sorusuna 161 kadın (53.7) radyo ve televizyon, 114 kadın (%38.0) sağlık personeli, 106 kadın (%35.3) kitap ve broşürler olarak yanıt vermiştir. Diğer seçeneğine cevap 53 veren kadınların 2’si (%0.7) yaşayarak öğrendiğini, 3’ü (%1.0) okuldan öğrendiğini, 2’si (%0.7) ise bilgi edindiği kaynağı bilmediğini ifade etmiştir. Araştırma kapsamında incelenen kadınların verilen önermeleri doğru ya da yanlış değerlendirme durumlarının dağılımı Tablo 26’da sunulmuştur. 54 Tablo 26: Araştırma Önermeleri Kapsamında Doğru Đncelenen ya da Kadınların Yanlış Verilen Değerlendirme Durumlarının* Dağılımı, Ankara, 2010 DOĞRU YANLIŞ CYBH ile Đlgili Önermeler Sayı %** Sayı CYBH bazen belirti vermeyebilir 167 86.5 Anneden bebeğe geçebilir 184 Hem erkeği hem kadını etkiler TOPLAM %** Sayı 26 13.5 193 89.3 22 10.7 206 269 98.5 4 1.5 273 Bu hastalıklara sahip eşler birlikte tedavi edilmelidir Tedavi edilmezse kısırlığa yol açabilir 278 98.2 5 1.8 283 80 69.0 36 31.0 116 Kadın üreme organında şişlik, kabartı, et kümeleri, deri döküntüsü genel belirtileridir Đdrarda yanma, sarı, yeşil renkte ve süt görünümünde akıntı hastalığın belirtileri arasındadır Bu hastalıklar kadınlara daha kolay geçer 82 86.3 13 13.7 95 134 88.2 18 11.8 152 184 82.5 39 17.5 223 144 80.4 35 19.6 179 249 95.8 11 4.2 260 232 98.7 3 1.3 235 285 100.0 - - 285 247 96.5 9 3.5 256 146 96.1 6 3.9 152 180 95.2 9 4.8 189 227 94.2 14 5.8 241 101 63.1 59 36.9 160 87 78.4 24 21.6 111 161 96.4 6 3.6 167 Hastalık belirtileri olmadan da bulaşma olabilir Hastalık belirtileri fark edildiğinde cinsel ilişkiden kaçınılmalıdır CYBH’ın bazıları kan yoluyla da bulaşır CYBH belirtilerinden şüphelenildiğinde doktora başvurulmalıdır Her cinsel ilişkide yeni bir kılıf (prezervatif) kullanılmalıdır Cinsel ilişki sırasında ağrıya neden olabilir Kan ile temas etmiş şırınga, iğne, delici ve kesici aletlerin kullanımı CYBH’a yakalanmaya neden olabilir Her iki eş iyileşmeden cinsel ilişkide bulunulmamalıdır AIDS tükürük, gözyaşı, ter, aksırık, öksürük, idrar, dışkı yoluyla sağlam kişilere bulaşır Hepatit B ve Đnsan Papilloma Virüs (HPV) aşısı olan CYBH’dır Cinsel yolla bulaşan hastalığı olanların AIDS’e yakalanma olasılığı daha fazladır *Fikir belirtmeyenler tabloya dahil edilmemiştir. ** Satır yüzdesi 55 Araştırmaya katılan kadınların CYBH hakkında sahip olunan bilgi düzeyine bakıldığında, CYBH’ın bazen belirti vermemeleri %86.5, anneden bebeğe geçebilmesi %89.3, hem erkeği hem kadını etkilemesi %98.5, bu hastalıklara sahip eşlerin birlikte tedavi edilmesi %98.2, tedavi edilmezse kısırlığa yol açabilmesi %69.0, kadın üreme organında şişlik, kabartı, et kümeleri, deri döküntüsünün genel belirtileri olduğu %86.3, idrarda yanma, sarı, yeşil renkte ve süt görünümünde akıntı hastalığın belirtileri arasında olduğu %88.2, bu hastalıkların kadınlara daha kolay geçmesi %82.5, hastalık belirtileri olmadan da bulaşmanın olabileceği %80.4, hastalık belirtileri fark edildiğinde cinsel ilişkiden kaçınılması %95.8, CYBH’ın bazılarının kan yoluyla da bulaşabileceği %98.7, CYBH belirtilerinden şüphelenildiğinde doktora başvurulması gerektiği %100.0, her cinsel ilişkide yeni bir kılıf (prezervatif) kullanılması %96.5, bu hastalıkların cinsel ilişki sırasında ağrıya neden olabileceği %96.1, kan ile temas etmiş şırınga, iğne, delici ve kesici aletlerin kullanımının CYBH yakalanmaya neden olabileceği %95.2, her iki eş iyileşmeden cinsel ilişkide bulunulmaması gerektiği %94.2, AIDS’in tükürük, gözyaşı, ter, aksırık, öksürük, idrar, dışkı yoluyla sağlam kişilere bulaşacağı %63.1, Hepatit B ve Đnsan Papilloma Virüs (HPV) aşısı olan CYBH olduğu %78.4, cinsel yolla bulaşan hastalığı olanların AIDS’e yakalanma olasılığının daha fazla olduğu %96.4’ü tarafından doğru olarak yanıtlanmıştır. 56 5. TARTIŞMA Kadınların üreme ve cinsel sağlık sorunları onların yaşamlarının her döneminde özellikle de doğurganlık çağında genel sağlık düzeylerini ve yaşam kalitelerini olumsuz etkilemekte ve sosyal konumlarını zedeleyebilmektedir.³⁰ Çalışmada Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum kliniğine başvuran 15-49 yaş arasındaki doğurganlık yaş grubunda bulunan kadınların CYBH konusunda bilgi ve tutumları araştırılmıştır. Araştırma kapsamında incelenen kadınların yaşları 16 ile 49 arasında değişmektedir. Yaklaşık üçte biri 20-24 yaş grubunda, her on kadından biri de 15-19 yaş grubundadır. DSÖ adölesanları; 10-19 yaş arası bireyler, gençleri ise 15-24 yaş arasındaki bireyler olarak tanımlamıştır. Adölesan ve gençlik dönemi; üreme sağlığına ilişkin problemlerin sık yaşandığı, özellikle AIDS ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıkların daha çok görüldüğü, istenmeyen gebelik ve isteyerek düşüklerin olduğu, riskli davranışların görüldüğü önemli bir dönemdir.²⁸ Araştırma grubunu oluşturanların büyük çoğunluğunun bu dönem yaş grubunda olması bu anlamda önemlidir. Kadınların eğitim durumlarına bakıldığında çoğunluğunun %46.4’ü lise ve üzeri olduğu görülmekle birlikte; %29.3’ü ilkokul mezunu, %22.6’sı ortaokul mezunu, %11.4’ü yüksekokul/üniversite mezunu, %0.3’ü okuryazar olmadığı, %1.3’ünün ise okuryazar olduğu görülmüştür. Bulgular 2008 TNSA sonuçlarındaki 15-49 yaş grubundaki kadınların eğitim durumu ile karşılaştırıldığında benzerlik göstermektedir. 2008 TNSA’da kadınların %39.69’u ilkokul mezunu, %27.41’i lise ve üzeri, %16.76’sı ortaokul mezunu, %15.82’sinin ise eğitimi yoktur.³⁶ 57 Medeni durum incelendiğinde kadınların büyük çoğunluğunun %81.3’ü evli, %18.7’sinin ise bekar olduğu bulunmuştur. Araştırmaya katılan kadınların büyük kısmının (%88.6) sağlık güvencesi vardır. Kadınların büyük bir kısmı (%92.3) ekonomik durumlarını orta ve üzeri olarak tanımlamıştır. Birden fazla seçeneğin işaretlenebildiği “üreme sağlığı size göre ne demektir?” sorusunu araştırmaya katılan kadınların %42.0’ı sağlıklı cinsel yaşam ve güvenli aile planlaması yöntemlerinin sağlanması, %40.3’ü kadın ve erkek üreme organlarının sağlıklı olması, %30.3’ü üreme ve cinsel sağlığa yönelik ihtiyacın saptanıp gerekli hizmet ve danışmanlığın verilmesi, %25.3’ü ise cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmak olarak değerlendirmiştir. Bulunan sonuçlar Koştu ve Taşçı’nın yaptığı 15-49 yaş evli kadınların üreme sağlığını koruyucu tutumlarının belirlenmesine yönelik araştırmasında elde edilen bulgularla benzerlik göstermektedir. Araştırmaya yönelik geliştirilen ölçekte evli kadınların ölçekten aldıkları puan ortalaması 47.47±7.30 genital yol enfeksiyonlarından korunma, 28.70±6.42, üreme sağlığını korumaya yönelik genel sağlık davranışları, 7.17±3.61 üreme organ ve meme kanserinden korunma, 10.55±2.07 istenmeyen gebeliklerden korunma olarak saptanmıştır.⁴ Araştırmaya katılan kadınların %85.0’ı cinsel ilişkide bulunurken; %63.5’i herhangi bir aile planlaması yöntemini daha önce kullanmıştır ya da kullanmaya devam etmektedir. AP yöntemlerinden %39.4 ile çoğunlukla RIA tercih edilmiştir. Kadınların %21.2’si kondomu, %20.7’si geri boşalma/çekme, %14.1’i yöntem kullanmadığını belirtmiştir. Bulunan sonuçlar yapılan bazı çalışmalarla benzerlik göstermektedir. Şimşek’in 15-49 yaş çalışan ve çalışmayan kadınlarda yaptığı araştırmada çalışmayan kadınların %46.0’sı geri çekme ve diğeri (tüpligasyon) tercih ederken, çalışan kadınlar %33.8 ile hem RĐA hem de kondomu aynı yüzde 58 ile tercih etmiştir.³⁷ Şekeroğlu’nun 15-49 yaş kadınlar üzerinde yaptığı araştırmada; kadınların %55.4’ü RĐA, %12.2’si kondom, %12.2’sinin ise geri çekme ile korunduğu, %10.8’inin ise yöntem kullanmadığı belirlenmiştir. ³⁸ Araştırma kapsamında incelenen kadınların %79.7’si AIDS, %28.0’ı hepatit B, %20.3’ü bel soğukluğunu, %15.3’ü hepatit C, %13.3’ü genital siğiller, %12.3’ü sifilizin cinsel yolla bulaşan hastalık olduğunu belirtirken %13.7’si ise bu konuda bilmiyorum cevabını vermiştir. Yazıcı’nın 15-49 yaş kadınlar üzerinde yaptığı araştırmada kadınların %95.3’ü AIDS’in cinsel yolla bulaştığını belirtmiştir.³⁹ Dündar ve arkadaşlarının Celal Bayar üniversitesinde bir grup öğrenci üzerinde yaptığı araştırmada öğrencilerin %98.3’ü AIDS’in, %53.5’i hepatit B’nin, %66.9’u bel soğukluğunun, %54.2’si sifilizin CYBH olduğunu bildiklerini ifade etmişlerdir.⁹ Demirtaş’ın öğrenciler üzerinde yaptığı araştırmada öğrencilerin %100’ü AIDS, %56.7’si genital herpes, %53.7 genital siğil, %7.5 bel soğukluğu yanıtını vermişlerdir.⁴⁰ Bu çalışmada hastalıkların bilinme sıklıkları sözü edilen çalışmalardan düşük bulunmuştur. Üniversite öğrencilerinin CYBH’ları incelenen kadın grubundan daha yüksek düzeyde biliyor olması bilgi düzeyinin eğitim düzeyi ile değişeceği düşünüldüğünde beklenen bir durumdur. Yapılan çalışmalarda katılımcılar tarafından en çok bilinen CYBH olarak AIDS’in bulunmasının bu hastalığın güncel olması ve medyada sıkça yer bulmasından kaynaklanabileceği düşünülmüştür. AIDS’den sonra hepatit B’nin bilinmesi son zamanlarda hepatit B’nin de güncellik kazanması, toplumun ilgisini çekmesine bağlanmaktadır. Araştırmaya katılan kadınların %53.3’ü CYBH hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığını düşünmektedir. Dündar ve ark. yaptığı araştırmada kız öğrencilerin %67.7’si CYBH hakkında bilgilerinin yetersiz olduğunu ifade etmişlerdir.⁹ Topbaş ve ark. Trabzon’da bazı liselerde yaptığı araştırmada kız öğrencilerin %72.6’sı bu konuda bilgilerinin 59 yetersiz olduğunu belirtmiştir.⁴¹ Bu çalışmada incelenen kadınların üçte ikisi bilgisini yetersiz olarak tanımlamaktadır ve bu sıklık sözü edilen çalışmalarla benzer bulunmuştur. Araştırmaya katılan kadınların %100.0’ü CYBH belirtilerinden şüphelenildiğinde doktora başvurulmalıdır cevabını verirken Dündar ve ark. yaptığı çalışmada öğrencilerin AP ve/veya CYBH konularında bir sorunu olduğunda ancak %71.2’si hekime başvuracağını belirtmiştir.⁹ Poyraz ve ark. yaptığı araştırmada öğrencilerin %87.1’i CYBH dair bir sorunda doktora başvuracağını belirtmiştir.²⁷ Bu çalışmada incelenen kadınların düşünceleri CYBH belirtilerinden şüphelenildiğinde doktora başvurulması gerektiği şeklindedir ancak bu konudaki tutum değerlendirilememiştir. CYBH önlemek için yapılması gerekenler konusunda araştırmaya katılan kadınların %68.7’si tek bir cinsel partnere sahip olmak (tek eşlilik), %44.3’ü hastalığın varlığında eşlerin birlikte muayene olması, %43.3’ü cinsel ilişki sırasında kondom (prezervatif/kılıf) kullanmak yanıtını verirken Lan ve ark. yaptığı çalışmada kadınların %32.1’i sadık olma (tek eşlilik) /güvenli cinsel ilişki, %30.6’sı ise CYBH önlemek için kondom kullanılmalı, şeklinde cevaplamıştır.⁴² Kırmızıtoprak’ın 15-24 yaş arasındaki gençler üzerinde yaptığı çalışmada CYBH önlemeye yönelik ön testte gençlerin %21.7’si tek eşli olmak, %21.1’i evlenene kadar cinsel ilişkiden kaçınma, %18.7’si kondom kullanmak cevaplarını vermişlerdir.²⁶ Bu çalışmada incelenen kadın grubunda tek eşli olmak ve kondom kullanımı diğer çalışmalardan çok daha yüksek sıklıkta bulunmuştur. Bu durum kadınların büyük çoğunluğunun evli olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. CYBH hakkında bilginin nereden elde edildiğine yönelik araştırmaya katılan kadınların %53.7’si radyo ve televizyon, %38.0’ı sağlık personeli, %35.3’ü kitap ve broşürler, %28.3’ü internet, %24.3’ü gazete ve 60 dergi olarak cevaplamışlardır. Poyraz ve ark. yaptığı araştırmada ise öğrencilerin %27.0’ı televizyon, %23.5’i doktor, %14.6’sı kitaptan bu konuda bilgi edindiğini ifade etmiştir.²⁷ Genç ve ark. evli kadınların üzerinde yaptığı çalışmada kadınlar HIV/AIDS hakkında edindikleri bilginin ana kaynağı olarak vermişlerdir.⁴³ öğrencilerin %93 Demirtaş’ın %79.1’i görsel, %35 öğrenciler yazılı yazılı materyal üzerinde doküman, yaptığı %67.2’si cevabını çalışmada televizyon olarak belirtmiştir.⁴⁰ Bu bulgular yazılı ve görsel medyanın CYBH ile ilgili gerekli bilginin verilmesinde etkili bir rolünün olduğunu göstermektedir. Đncelenen kadın grubunda görsel medya daha önemli bir bilgi kaynağı olarak bulunmuştur. Bilgi edinilmesi konusunda sağlık personelinin medyadan sonra tercih edilmesi dikkat çekicidir. Cinsel yolla bulaşan hastalıkların cinsel ilişki dışında bulaşma yolları ile ilgili olarak katılımcıların %73.0’ı kan yolu ile, %38.7’si doğum sırasında anneden bebeğe, %15.0’ı öpüşmekle bulaşacağını, %1.7’si tokalaşma ile, %0.7’si el ele tutuşmakla, %18.3’ü ise bilmediğini ifade etmiştir. Lan ve ark. yaptığı çalışmada kadınların %13.9’u güvenli olmayan kan transfüzyonu/IV ilaç kullanımı cevabını verirken,⁴² Demirtaş’ın öğrenciler üzerinde yaptığı çalışmada öğrencilerin HIV/AIDS’in bulaşma yollarına ilişkin %95.5’i kan yoluyla, %7.5’i doğum sırasında, %4.5’i sosyal ilişki ile bulaşacağını belirtmiştir.⁴⁰ Đncelenen kadın grubunda cinsel ilişki dışındaki bulaşma yolları daha yüksek düzeyde bilinmektedir. AIDS’in bulaşma yolları hakkında araştırmaya katılan katılımcıların %63.1’i AIDS tükürük, gözyaşı, ter, aksırık, öksürük, idrar, dışkı yoluyla sağlam kişilere bulaşır cevabını vermişlerdir. Yazıcı’nın 15-49 yaş evli kadınlar üzerinde yaptığı çalışmada kadınların %42.7’si AIDS’li hastanın kullandığı çatal-tabak ile, %47.0’ı ortak kullanılan tuvalet-banyo ile, %25.7’si ter ile, %40.3’ü ise sivrisineklerin ısırması ile AIDS’in bulaşabileceğini bildirmişlerdir.³⁹ AIDS kan dışında ter ve gözyaşı gibi 61 diğer vücut salgıları ve ortak kullanım alanları ile bulaşmamaktadır. Katılımcılar tarafından en çok bilinen cinsel yolla bulaşan hastalığın AIDS olmasına rağmen bu konuda yeterli bilgiye sahip olunmaması istenilen düzeyde bilinçlendirmenin henüz oluşmadığını düşündürmektedir. 62 6. SONUÇ ve ÖNERĐLER Araştırmada 15-49 yaş arasında 300 kadın incelenmiştir. En sık saptanan yaş aralığı %30.2 ile 20-24 yaş grubudur. Kadınların %29.3’ü ilkokul mezunu, %22.6’sı ortaokul mezunu, %35.0’ı lise mezunu, %11.4’ü yüksekokul/üniversite mezunudur. Kadınların %81.3’ü evli, %88.6’sının sağlık güvencesi vardır. Araştırmaya katılan kadınların %42.0’ı üreme sağlığını sağlıklı cinsel yaşam ve güvenli aile planlaması yöntemlerinin sağlanması, %40.3’ü kadın ve erkek üreme organlarının sağlıklı olması olarak değerlendirdiği belirlenmiştir. Araştırmaya katılan kadınların %85.0’ı cinsel ilişkide bulunduğunu belirtmiştir, %63.5’i herhangi bir aile planlaması yöntemini daha önce kullanmış ya da kullanmaya devam etmekte olduğunu bildirmiştir. Araştırmaya katılan kadınların %79.7’si AIDS, %28.0’ı hepatit B, %20.3’ü bel soğukluğunu cinsel yolla bulaşan hastalık olarak bildiği, %13.7’sinin ise bu konuda bilgisinin olmadığı saptanmıştır. Araştırmaya katılan kadınların %53.3’ü CYBH hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığını düşündüğü belirlenmiştir. Araştırmaya kapsamındaki kadınların %100.0’ü cinsel yolla bulaşan hastalık belirtilerinden şüphe edildiğinde doktora başvurulması gerektiğini belirtmiştir. Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmak için yapılması gerekenler konusunda en sık %68.7 tek eşlilik, ikinci sıklıkta %44.3 hastalığın varlığında eşlerin birlikte muayene olması, üçüncü sıklıkta 63 %43.3 cinsel ilişki sırasında kondom kullanmak olarak saptanmış katılımcıların %16.7’sinin ise bu konuda yeterli bilgisinin olmadığı belirlenmiştir. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda bilgiler en sık %53.7 radyo ve televizyondan, %38.0 sağlık personelinden, %35.3 kitap ve broşürlerden alınmıştır. Cinsel yolla bulaşan hastalıkların cinsel ilişki dışındaki bulaşma yollarından en sık bildirilen ilk üçü %73.0 kan yolu ile, %38.7 doğum sırasında anneden bebeğe bulaş, %15.0 öpüşmekle, %18.3’ünün ise bu konuda bilgisinin olmadığı saptanmıştır. Araştırmanın sonuçları doğrultusunda aşağıdaki önerilerde bulunulmuştur: • Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’ne başvuran kadınlara hastane içinde ve dışında okuyabilecekleri CYBH ile ilgili kitapçık ya da broşür gibi materyaller hazırlanarak bu konudaki bilgi ve farkındalık artırılmalıdır. • Cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkında bilgilendirici temel bilgi ve mesajların yer aldığı broşür, poster gibi görsel materyalin Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği ile hastane içinde uygun yerlere asılarak tedavi olmak için başvuran kadınların ve diğer hastaların bu konuda bilgilendirilmesi sağlanmalıdır. • Topluma yönelik cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkında farkındalığı oluşturacak ve artıracak programlara medyada yer verilmesi toplumun ve özellikle kadınların bilgi düzeylerini artmasına katkıda bulunacaktır. 64 7. ÖZET ANKARA’DA BĐR HASTANENĐN KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KLĐNĐĞĐ’NE BAŞVURAN DOĞURGANLIK YAŞ GRUBUNDAKĐ BĐR GRUP KADININ ÜREME SAĞLIĞI VE CĐNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR KONUSUNDA BĐLGĐ VE TUTUMLARININ DEĞERLENDĐRĐLMESĐ ÖZTÜRK, Yasemin Yüksek Lisans, Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Tez Danışmanı: Doç. Dr. F. Nur AKSAKAL Ekim – 2010, 91 sayfa Bu araştırma, doğurganlık yaş grubundaki bir grup kadının üreme sağlığı ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH) hakkında bilgi ve tutumlarını saptamak amacıyla yapılmıştır. Araştırma 07-09 Nisan 2010 tarihlerinde Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’ne başvuran 15-49 yaş grubundaki 516 kadının 300’üne (%58.1) ulaşılarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmada doğurganlık yaş grubundaki kadınların üreme sağlığı ve CYBH konusunda bilgi ve tutumlarını değerlendirmek üzere bir anket formu kullanılmıştır. Verinin istatistiksel değerlendirilmesinde SPSS 15.0 paket programı kullanılmıştır. Araştırma sonucunda kadınların %55.6’sının 20-29 yaş aralığında bulunduğu, %51.9’unun ilkokul ya da ortaokul mezunu olduğu saptanmıştır. Yüzde 85.0’ının cinsel ilişkide bulunduğu, %63.5’inin aile planlaması yöntemi kullandığı, %39.4’ünün yöntem olarak spiral (RĐA) kullandığı saptanmıştır. Yüzde 79.7’sinin CYBH olarak AIDS’i bildiği, %66.0’ının CYBH’den korunmanın hem kadın hem de erkeğin sorumluluğu olduğunu düşündüğü saptanmıştır. Yüzde 73.0’ının CYBH’nin cinsel ilişki dışında kan yolu ile bulaştığını, %40.7’sinin CYBH’nin ilerde üreme sistemi enfeksiyonuna yol açacağını, %68.7’sinin CYBH’den korunmak için tek eşli olunması gerektiğini düşündüğü, %53.7’sinin radyo ve televizyondan bilgi edindiği saptanmıştır. Sonuç olarak incelenen 65 kadınların %53.3’ü CYBH hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığını belirtmiş olmakla beraber genele bakıldığında üreme sağlığı ve cinsel yolla bulaşan hastalıklara ilişkin bilgi düzeyi düşüktür. CYBH ve üreme sağlığı hakkında farkındalık oluşturmaya ve mevcut farkındalığı artırmaya yönelik eğitim programlarının yaygın ve sürekli olarak düzenlenmesinin kadınların bu konudaki bilgi ve tutumunu olumlu olarak etkileyeceği düşünülmektedir. Anahtar kelimeler: Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, üreme sağlığı, tutum, doğurganlık, kadın 66 8. SUMMARY EVALUATION OF KNOWLEDGE AND ATTITUDE ABOUT REPRODUCTIVE HEALTH AND SEXUALLY TRANSMITTED DISEASES OF FEMALE PATIENTS WHO ARE OF FERTILITY AGE, IN WOMEN BIRTH CLINIC OF A HOSPITAL IN ANKARA ÖZTÜRK, Yasemin Graduate Degree, Public Health Major Field of Study Thesis Supervisor: Doç. Dr. F. Nur AKSAKAL October – 2010, 91 pages This study was carried out to determine the knowledge and attitude of a group of women about reproductive health and sexually transmitted diseases (STDs) and female fertility. The study was performed by reaching 300 (58.1%) female patient out of 516 who were at the age of 15-49 in women birth clinic of Ankara Education and research Hospital between the dates of 07-09 April 2010. So as to evaluate knowledge and attitude of at the age of fertility in women on reproductive health and STDs a questionnaire was used. Data was evaluated through SPSS Version 15.0 statistical program. The results show that 55.6 percent of women are between the ages of 20-29 and that they are by 51.9% primary and secondary school graduates. The results also show that 85.0% has made sexual intercourse, and that 63.5% has used a form of birth control, 39.4% has used intrauterine contraceptive device. It has been determined that 78.8% are aware of AIDS of STDs, that 66.0% believe that avoiding from STDs is the responsibility of both partners. It has been found out that 73.0% are also aware that people can be infected by STDs through blood, in addition to sexual intercourse; that 40.7% accept STDs cause reproductive system infections, 68.7% believe being monogamous is to protect from STDs, that 53.7% has been informed about STDs by radio and television. As a result, 53.3% of women in the survey do not have enough information about 67 STDs and their awareness level about reproductive health and STDs is generally low. It is thought that planning and implementation of frequent and continuous education programs on the prevention of STDs in female may help enhancing their knowledge and forming an attitude on STDs and reproductive health. Key words: Sexually transmitted diseases, reproductive health, attitude, fertility, female 68 9. KAYNAKLAR 1. Er S, Şen S, Taşpınar A, Şirin A. Lisansüstü Eğitime Devam Eden Evli Kadınların Üreme Sağlığı Sorunları ve Etkileyen Faktörler. TAF Prev Med Bull 2008; 7 (3): 231-236. 2. Akın A, Sevencan F. Türkiye’de Kadın Sağlığının Düzeyi ve Aile Planlaması Uygulamalarının Durumu. Türkiye Klinikleri J Surg Med Sci 2006; 2 (13): 1-14. 3. Karaöz B. Meme Kanserli Kadınların Üreme Sağlığı Konusundaki Gereksinimlerinin Belirlenmesi. Menderes Üniversitesi; 2008. Yüksek Lisans. Aydın: Aydın 4. Koştu N, Taşçı K D. 15-49 Yaş Evli Kadınların Üreme Sağlığını Koruyucu Tutumlarının Belirlenmesi. Atatürk Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Derg 2009; 12 (1): 91-97. 5. Zarakolu I P. Cinsel Yolla Bulaşan Đnfeksiyonlar. Hacettepe Tıp Derg 2006; 37: 21-34. 6. Akın A, Mıhçıokur S. Kadın Statüsü ve Anne Ölümleri [Đnternette]. 2010 [05 Mayıs 2010 okundu]. Elektronik adresi: http://www.huksam.hacettepe.edu.tr/Turkce/SayfaDosya/kadinin_statu su_anne_olumleri.pdf 7. T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planı. Ankara: Fersa Ofset: 2008. 8. Altan P. Ankara Genelevinde Çalısan Seks Đsçilerinin Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar ve HIV/AIDS Korunma Yolları Konusunda Bilgi, Tutum ve Davranıslarının Değerlendirilmesi. Yüksek Lisans. Ankara: Gazi Üniversitesi; 2008. 69 9. Đlgün Şerifhan M, Dündar Erbay P, Doğramacı Y G, Dalcı A, Gürgen G. Celal Bayar Üniversitesinde Bir Grup Öğrencinin Aile Planlaması ve Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Konusundaki Bilgi Düzeyleri. TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni 2005; 4 (2): 67-76. 10. T.C. Sağlık Bakanlığı Ana-Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü. Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Sağlık Sektörü Đçin Ulusal Stratejik Eylem Planı 2005-2015.Ankara. [10 Mayıs 2010 okundu]. http://sbu.saglik.gov.tr/tusp/turkce/yayinlar/pdf_dokumanlar/01_USEP. pdf 11. T.C. Sağlık Bakanlığı Ana-Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü. Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Hizmet Çerçevesi. Ankara: Türkiye Üreme Sağlığı Programı; 2007. 12. Deniz Ü, Kurt M, Önder Ö R, Acuner A M. Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar Konusundaki Üniversite Öğrencilerinin Görüşleri. [Đnternette]. [09 Mayıs 2010 tarihinde okundu]. Elektronik Adresi: http://www.hatam.hacettepe.edu.tr/72/4_63-68.rtf 13. Giray H, Kılıç B. Bekar Kadınlar ve Üreme Sağlığı. Sted 2004; 13(8): 286-289. 14. Altınok T, Güralp O. Kadınlarda Cinsel Đlişki ile Bulaşabilen Hastalıklar. 1. Basım. Đstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri; 2008. 15. Mellinger B C, Smith A D, editörler. Cinsel Đlişkiyle Bulaşan Hastalıklar Ve Dış Genital Organların Diğer Lezyonları. 1. Basım. Đstanbul: Bilimsel ve Teknik Yayınları Çeviri Vakfı; 1994. 16. Kısa S. Ankarada Bir AÇS/AP Merkezine Başvuran 15-49 Yaş Evli Kadınlarda Vajinal Enfeksiyonların Hemşire Tarafından Tanılanmasında Semptom Yaklaşımının Geçerliliği Ve Etkinliği. Doktora Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi; 2007. 17. Alpua Z. Adolesanların, Anne-Babalarının ve Öğretmenlerinin Cinsellik ve Üreme Sağlığı ile Đlgili Tutum ve Davranışları. Uzmanlık Tezi. Diyarbakır: Dicle Üniversitesi; 2006. 70 18. Ersin F. Gençlere Verilen Üreme Sağlığı Eğitiminin Üreme Sağlığı Bilgi ve Davranışlarına Etkisi. Yüksek Lisans Tezi. Đzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi; 2008. 19. Şahiner G. Toplumsal Cinsiyet ve Kadına Karşı Şiddetin Kadınların Üreme Sağlığına Đlişkin Hizmetlerden Faydalanmasına Etkisi. Yüksek Lisans. Ankara: Genel Kurmay Başkanlığı Gülhane Askeri Tıp Akademisi; 2007. 20. Pınar G. Üniversite Gençlerine Yönelik Geliştirilen Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Eğitim Programının Etkinliği. Doktora Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi; 2008. 21. Kahraman K. Nevşehir Özkonak Kasabasında Yaşayan 15-49 Yaş Grubu Kadınların Aile Planlaması Uygulamaları. Yüksek Lisans. Kayseri: Erciyes Üniversitesi; 2005. 22. Neyzi O, Yolsal N, editörler. Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Tanı Ve Tedavi Rehberi.1.Basım. Đstanbul: Đnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı;1997. 23. T.C. Sağlık Bakanlığı Ana-Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü. Üreme Sağlığına Giriş. Ankara: Cinsel Sağlık / Üreme Sağlığı No:1-B; 2007. 24. Kavak A, Parlak A H, Akman R Y, Yeşildal N, Anul H, Aydoğan Đ, ve ark. Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklarda Hepatit B,C Ve HIV Enfeksiyonları Açısından Bir Değerlendirme. Türkderm 2002; 36(4): 272-275. 25. Yakut Y. Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklara Genel Bakış. Türkiye Klinikleri J Surg Med Sci 2006; 2 (13): 45-50. 26. Kırmızıtoprak E. Gençlerin Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar ve Güvenli Cinsel Yaşam Konusunda Bilgi ve Davranışlarına Akran Eğitiminin Etkisi. Yüksek Lisans. Şanlıurfa: Harran Üniversitesi; 2007. 71 27. Özdemir L, Ayvaz A, Poyraz Ö. Cumhuriyet Üniversitesi Öğrencilerinin Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Konusundaki Bilgi Düzeyleri. Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Derg 2003; 25 (1):10-14. 28. Koluaçık S. Đnönü Üniversitesi Öğrencilerinin Cinsel/Üreme Sağlığı Konusunda Bilgi, Tutum Ve Uygulamaları Ve Bunları Etkileyen Faktörler. Yüksek Lisans. Malatya: Đnönü Üniversitesi;2007. 29. T.C.Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü. Türkiye’de Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar (CYBE) Ve HIV/AĐDS’ĐN Sürveyans Sistemine Đlişkin Durum Analizi. Ankara: Türkiye Üreme Sağlığı Programı; 2007. 30. Dişsiz M. Bağımlı Kadınların Üreme Sağlığı Sorunlarının Belirlenmesi. Yüksek Lisans. Đstanbul: Đstanbul Üniversitesi; 2007. 31. Şahin N, Güngör Đ. Türkiye’de Uluslararası Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması Kongrelerinde Sunulan Çalışmaların Değerlendirilmesi. Genel Tıp Derg 2008; 18(4): 153-157. 32. Doğan M. Kadın Sağlık Çalışanlarının Serviks Kanseri Risk Faktörleri Ve Pap-Smear Konusundaki Bilgi Ve Uygulamalarının Belirlenmesi. Yüksek Lisans. Sivas: Cumhuriyet Üniversitesi;2008. 33. Akın A, Esin Ç, Çelik K. Kadının Sağlık Hakkı ve Dünya Sağlık Örgütü’nün Avrupa’da Kadın Sağlığının Đyileştirilmesine Yönelik Stratejik Eylem Planı [Đnternette]. 2010 [12 Mayıs 2010 okundu] http://www.huksam.hacettepe.edu.tr/Turkce/SayfaDosya/kadinin_sagli k_hakki.pdf 34. Akın A. Cumhuriyetten Günümüze Temel Sağlık ve Üreme Sağlığı Göstergelerindeki Değişimler. 12. Ulusal Halk Sağlığı Kongresi 2008. Ankara: 236-245. 35. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi [internette]. 2010 [15 Mayıs 2010 okundu] http://www.ankarahastanesi.gov.tr/madpage.aspx?hst=2 72 36. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması 2008. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Basımevi; 2009. 37. Şimşek B. 15-49 Yaş Çalışan Ve Çalışmayan Kadınlarda Kontraseptif Kullanımı Ve Etki Eden Faktörlerin Değerlendirilmesi. Yüksek Lisans. Afyon: Afyon Kocatepe Üniversitesi; 2009. 38. Şekeroğlu Ş. Kilis Đli Ana-Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezine Başvuran 15-49 Yaş Arası Kadınlarda Vulvovaginal Candidiasis Sıklığının Belirlenmesi. Yüksek Lisans. Gaziantep: Gaziantep Üniversitesi; 2006. 39. Yazıcı S. 15-49 Yaş Grubu Kadınların AIDS Konusundaki Bilgi ve Düzeylerinin Saptanması. C Ü Hemşirelik Yüksekokulu Derg 1999; 3(1): 48-54. 40. Demirtaş B. Bir Üniversitenin Eczacılık Fakültesi Birinci Sınıf Öğrencilerinin Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklara Đlişkin Bilgileri [Đnternette]. 2010 [08 Mayıs 2010 okundu]. elektronik adresi: http://www.hatam.hacettepe.edu.tr/81/ 41. Topbaş M, Çan G, Kapucu M. Trabzon’da Bazı Liselerdeki Adolesanların Aile Planlaması ve Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Hakkındaki Bilgi Düzeyleri. Gülhane Tıp Derg 2003; 45(4): 331-337 42. Lan PT, Lundborg CS, Mogren I, Phuc HD, Chuc NTK. Lack of knowledge about sexually transmitted infections among women in North rural Vietnam. BMC Infectious Diseases 2009; 9(85):1-9 43. Genç M, Güneş G, Karaoğlu L, Eğri M ve ark. AIDS awareness and knowledge among married women living in Malatya (Turkey): implications for province-based prevention programs. New Microbiol 2005 Apr;28(2):161-164. 73 10. EKLER 74 75 ANKARA’DA BĐR HASTANENĐN KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KLĐNĐĞĐ’NE BAŞVURAN DOĞURGANLIK YAŞ GRUBUNDAKĐ BĐR GRUP KADININ CĐNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR KONUSUNDA BĐLGĐ VE TUTUMLARININ DEĞERLENDĐRĐLMESĐ ANKET FORMU 1-) Kişi No : 2-) Adresi : .................... Đli , .................. Đlçesi , .................... Köyü 3-) Yaşınız :..................... 4-) Medeni Haliniz : 1- Evli 2- Bekar 3- Diğer (Belirtiniz......................) 5-) Eşinizin Öğrenim Durumu: 1- Okuryazar değil 2- Okuryazar 3- Đlkokul mezunu 4- Ortaokul mezunu 5- Lise mezunu 6- Yüksekokul / Üniversite 6-) Öğrenim Durumunuz: 1- Okuryazar değil 2- Okuryazar 3- Đlkokul mezunu 4- Ortaokul mezunu 5- Lise mezunu 6- Yüksekokul / Üniversite 7-) Şu anki çalışma durumunuz? 1- Düzenli çalışıyorum. 2- Çalışıyordum fakat ara verdim. 3- Düzensiz çalışıyorum. 4- Çalışmayı tamamen bıraktım. 5- Hiç çalışmadım. 6- Diğer (Belirtiniz......................) 8-) Sağlık güvenceniz var mı? 1- Evet (Belirtiniz..........................) 2- Hayır 9-) Ekonomik Durumunuzu nasıl değerlendiriyorsunuz? 1- Çok iyi 10-) 2- Đyi 3- Orta 4- Kötü 5- Çok kötü Şu anda gebe misiniz? 1- Evet 2- Hayır 76 11-) Üreme sağlığı size göre ne demektir? (Birden fazla seçenek işaretleyebilirsiniz.) 1- Sağlıklı cinsel yaşam. 2- Kadın ve erkek üreme organlarının sağlıklı olması. 3- Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmak. 4- Güvenli aile planlaması yöntemlerinin sağlanması. 5- Üreme ve cinsel sağlığa yönelik ihtiyacın saptanıp gerekli hizmet ve danışmanlığın verilmesi. 6- Diğer (Belirtiniz ..........................................................................) 12-) Hiç cinsel ilişkide bulundunuz mu? 1- Evet 13-) 2- Hayır (15.soruya geçiniz) Aile planlaması yöntemi kullanıyor musunuz? (Gebeyseniz gebelikten önce kullandınız mı?) 1- Evet 14-) Hangi aile planlaması yöntemini kullanıyorsunuz / kullanıyordunuz? 15-) 1- Spiral( RIA ) 3- Kondom( Prezervatif/ Kılıf ) 5- Geri boşalma / çekme 7- Kadının tüplerini bağlatması 9- Erkeğin sperm kanallarını bağlatması 11- Aylık / üç aylık koruyucu iğne 2- Annem 5- Arkadaşım 8- Ebe / Hemşire 3- Babam 6- Akraba / Komşu 9- Hiç kimseyle paylaşamam. Aşağıdaki hastalıklardan hangisi/hangileri cinsel yolla bulaşan hastalıktır? ( Birden fazla seçenek işaretleyebilirsiniz.) 1- AIDS 4- Frengi (Sfiliz) 7- Yumuşak çıban 10- Genital siğiller 13- Kasık biti 17-) 2- Gebeliği önleyici haplar 4- Vajinal fitil 6- Takvim yöntemi 8- Yöntem kullanmıyorum. 10- Diğer(Belirtiniz................) Kadın hastalıkları ile ilgili sorunlarınızı kiminle rahatlıkla konuşabilirsiniz? ( Birden fazla seçenek işaretleyebilirsiniz.) 1- Eşim 4- Kardeşim 7- Doktor 16-) 2- Hayır 2- Bulaşıcı sarılık (Hepatit B) 5- Bel soğukluğu 8- Üreme organında uçuklar 11- Uyuz 14- Bilmiyorum 3- Hepatit C 6- Hepatit A 9- Klamidyoz 12-Trikomoniyazis Geçirmiş olduğunuz cinsel yolla bulaşan hastalığınız var mı? 1- Evet (Lütfen yazınız.........................................) 2- Hayır 77 18-) Geçirmiş olduğunuz cinsel yolla bulaşan hastalık için ne yaptınız? 19-) 1- Vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurdum. 2- Bir süre gizledim, sonra doktora gittim. 3- Yakınlarımın tavsiye ettiği ilaçları kullandım. 4- Hastalığın geçmesini bekledim, devam edince doktora başvurdum. 5- Diğer (Belirtiniz.......................................................................) Sizce eşler arasında cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunma sorumluluğu kime aittir? 1- Kadına 4- Bilmiyorum 2- Erkeğe 5- Đkisinden birine ait olabilir 3- Her ikisine de aittir 6- Diğer(Belirtiniz..........) 20-) Cinsel yolla bulaşan hastalık yönünden yüksek riske sahip insan grubu hangileridir? (Birden fazla seçenek işaretleyebilirsiniz.) 1- Birden fazla kişiyle ilişki kuranlar 3- Hayat kadınları ile birlikte olanlar 5- Eşcinseller (Homoseksüeller) 7- Sağlık çalışanları 2- Genelev kadınları 4- Tek eşi olanlar 6- Uyuşturucu kullananlar 8- Bilmiyorum 21-) Cinsel yolla bulaşan hastalıkların cinsel ilişki dışında hangi bulaşma yolları vardır? (Birden fazla seçenek işaretleyebilirsiniz.) 22-) 1- Kan yolu ile bulaşır. 3- Tokalaşma ile bulaşır. 5- Doğum sırasında anneden bebeğe bulaşır. 7- Diğer (Lütfen yazınız………………………….) 2- Öpüşmekle bulaşır. 4- El ele tutuşmakla bulaşır. 6- Bilmiyorum. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar ileride kalıcı sağlık problemine yol açar mı? 1- Evet 23-) 2- Hayır 3- Bilmiyorum Cinsel yolla bulaşan hastalığı olan kişide ilerde ne tür bir hastalık görülebilir? (Birden fazla seçenek işaretleyebilirsiniz.) 1- Kısırlık 3- Kanser 5- Karaciğerde iltihaplanma 7- Bilmiyorum 2- Üreme sistemi enfeksiyonu 4- Ölüm 6- Đdrar yolları enfeksiyonu 8- Diğer (Belirtiniz.............................. ) 78 24-) Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmak için neler yapılmalıdır? (Birden fazla seçenek işaretleyebilirsiniz.) 1- Tek bir cinsel partnere sahip olmak (tek eşlilik). 2- Cinsel ilişki sırasında kondom (prezervatif / kılıf) kullanmak. 3- Bireylerin hastalık açısından düzenli taranması. 4- Hastalığın varlığında eşlerin birlikte muayene olması. 5- Hastalığı bulaştırma ihtimali olan riskli kişilerle cinsel ilişkiye girmemek. 25-) Eşinizin cinsel yolla bulaşan bir hastalığı olduğunu bilseniz buna rağmen sizinle birlikte olmasını ister misiniz? 1- Tedavi olmazsa kesinlikle istemem. 2- Eğer korunursa(kılıf/prezervatif) birlikte olabilirim. 3- Her koşulda eşimle birlikte olurum. 26-) Cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkında yeterli bilgiye sahip olduğunuzu düşünüyor musunuz? 1- Evet 27-) 2- Hayır 3- Fikrim yok Cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkında gerekli bilgiyi nereden elde ettiniz? ( Birden fazla seçenek işaretleyebilirsiniz.) 1- Radyo ve televizyon 3- Sağlık personeli 5- Anne veya kayınvalide 7- Kardeş veya yakın akraba 9- Diğer (Lütfen yazınız………………….) 2- Kitap ve broşürler 4- Arkadaş 6- Đnternet 8- Gazete ve dergi 79 28-) Cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkındaki aşağıdaki ifadelere ilişkin düşüncelerinizi belirtir misiniz. Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar ile Đlgili Đfadeler Doğru Yanlış Bazen belirti vermeyebilir. Anneden bebeğe geçebilir. Hem erkeği hem kadını etkiler. Bu hastalıklara sahip olan eşler birlikte tedavi edilmelidir. Tedavi edilmezse kısırlığa yol açabilir. Kadın üreme organında şişlik, kabartı, et kümeleri, deri döküntüsü genel belirtileridir. Đdrarda yanma, sarı, yeşil renkte ve süt görünümünde akıntı hastalığın belirtileri arasındadır. Bu hastalıklar kadınlara daha kolay geçer. Hastalık belirtileri olmadan da bulaşma olabilir. Hastalık belirtileri farkedildiğinde cinsel ilişkiden kaçınılmalıdır. Cinsel yolla bulaşan hastalıkların bazıları kan yoluyla da bulaşır. Cinsel yolla bulaşan hastalık belirtilerinden şüphelenildiğinde doktora başvurulmalıdır. Her cinsel ilişkide yeni bir kılıf (prezervatif) kullanılmalıdır. Cinsel ilişki sırasında ağrıya neden olabilir. Kan ile temas etmiş şırınga, iğne, delici ve kesici aletlerin kullanımı cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanmaya neden olabilir. Her iki eş iyileşmeden cinsel ilişkide bulunulmamalıdır. AIDS tükürük, gözyaşı, ter, aksırık, öksürük, idrar, dışkı yoluyla sağlam kişilere bulaşır. Hepatit B ve Đnsan papilloma virüsü (HPV) aşısı olan cinsel yolla bulaşan hastalıklardır Cinsel yolla bulaşan hastalığı olanların AIDS’e yakalanma olasılığı daha fazladır. KATILIMINIZ ĐÇĐN TEŞEKKÜR EDERĐZ. 80 11. ÖZGEÇMĐŞ ADI : YASEMĐN SOYADI : ÖZTÜRK DOĞUM YERĐ VE TARĐHĐ : TOKAT, 21.02.1984 EĞĐTĐM : - Ankara Üniversitesi, Ebelik Bölümü, 2007 - Polatlı Lisesi, 2001 - Atatürk Ortaokulu, 1998 - B.H.N.M. Đlkokulu, 1995 YABANCI DĐLĐ : ĐNGĐLĐZCE 81