BIYIKLI, M., IŞILDAK KARA, H., ÇANAKKALE SAVAŞLARI’NA KATILAN TÜRK GENERALLER

advertisement
Çamlıca Basım Yayın / 150
OSMANLI’NIN SON KİLİDİ
ÇANAKKALE
Tek Kitap
Editörler
Soner DEMİRSOY - Kasım HIZLI
Genel Yayın Yönetmeni
Ömer Faruk YILMAZ
Sanat Yönetmeni
Osman TURHAN
Tashih
Kemal ERKAN
Grafik Tasarım
Abdullah KUBİLAY
Kapak Tasarımı
Sedat YAZILITAŞ
1.Baskı: İstanbul 2014
Baskı ve Cilt
Fazilet Neşriyat ve Tic. A.Ş.
Bağlar Mah. Mimar Sinan Cad.
No: 52 Güneşli - Bağcılar / İstanbul
Tel: 0212 657 88 00 (pbx)
Sertifika No: 16384
ISBN: 978-605-5101-69-5
İnciliçavuş Sok. No: 27 Kat: 1 Sultanahmet - İSTANBUL
Tel-Faks: (0212) 512 41 01
www.camlicabasim.com
[email protected]
T.C. Kültür Bakanlığı Yayıncılık
Sertifika No: 15732
© Bu eserin bütün yayın hakları Çamlıca Basım Yayın ve Tic. A.Ş.’ne aittir.
İzinsiz yayınlanamaz. Kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.
OSMANLI’NIN SON KİLİDİ
ÇANAKKALE
Tek Kitap
Editörler
Soner DEMİRSOY - Kasım HIZLI
ÇANAKKALE SAVAŞLARI’NA
FİİLEN KATILAN TÜRK GENERALLER
VE SAVAŞTAKİ FAALİYETLERİ
Mustafa BIYIKLI* - Hatice IŞILDAK KARA**
Çanakkale Savaşı 1. Dünya Savaşı içinde ayrı bir öneme sahiptir. Zira bu savaş
ile müttefikler, Şark Meselesi olarak gördükleri Osmanlı Devleti’ne son vermek,
boğazları ele geçirip İstanbul’u almak ve kısa sürede savaşı sonlandırıp, müttefikleri olan Rusya’ya yardımda bulunmayı planlamışlardı. İngiltere, Osmanlı
Devleti’ni “Yenilmez Armada”sı ile dize getireceği ve sadece deniz kuvvetini kullanarak boğazlardan geçebileceği düşünceleriyle, Fransa ile beraber büyük bir donanma hazırlayarak Çanakkale Boğazı önlerine geldiler.
Tarihin seyrini değiştiren bu savaş, aynı zamanda bir generaller savaşıydı. Çanakkale Savaşı’na fiilen 7 Türk ve 5 Alman general katılmıştı. Türk generaller; Esat
Paşa, Mehmed Vehip Paşa, İsmail Cevat Paşa, Ali Mustafa Fevzi Paşa, Çolak Faik
Paşa, Mehmed Ali Paşa ve Mustafa Hilmi Paşa idi. Alman generaller ise; Liman Von
Sanders Paşa, Von Der Goltz Paşa, Weber Paşa, Metren Paşa ve Trommer Paşa idi.
Bu kuvvetleri durdurmayı başaran Osmanlı komutanı ise Müstahkem Mevkii
Komutanı Cevat Paşa oldu. Düşman, büyük kayıp vererek geri çekilmek zorunda
kaldı. Alman General Merten Paşa, Çanakkale müstahkem mevkii müfettişi olarak görev aldı. Boğazların güçlendirilmesi ve tabyaların oluşturulmasında Cevat
Paşa ile beraber çalışmalarda bulundu.
* Mustafa Bıyıklı, Yrd. Doç. Dr., Dumlupınar Üniversitesi
** Hatice Işıldak Kara, Arştırmacı - Tarihçi
111
Osmanlı’nın Son Kilidi Çanakkale - Tek Kitap
Çanakkale’de kumandan paşalar ve erkânı
18 Mart 1915 Çanakkale deniz zaferinden sonra Müttefik kuvvetleri, bu defa
şanslarını karaya asker çıkararak denediler. Bunun için Mısır ve Limni adasında
büyük yığınak yapan düşman kuvvetleri 25 Nisan 1915’te harekâta geçti.
Osmanlı Devleti, denizdeki başarısından sonra düşmanın askerî faaliyetlerini
yakından takip ederek, buna karşılık Çanakkale’de yeni ordu yapılanmasına gitti.
Gelibolu Yarımadası’nda, Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanı Cevat Paşa’ya
bağlı olarak 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa da bulunmaktaydı. Bunlara ek olarak
5. Ordu kuruldu ve başına Alman Askeri Islah Heyeti Başkanı Liman Von Sanders getirildi. Gelibolu; Kuzey Grubu, Güney Grubu olarak ayrıldı. Anadolu yakası ise Asya Grubu ve Saroz Grubu olarak belirlendi.
Liman Von Sanders Paşa ile Türk komutanlar arasında savunma planları ve
çıkarma yerleri hakkında düşünce ayrılığı oldu. Türk komutanlar, kıyılarda büyük
kuvvetler tutarak düşmanın karaya çıkarken geri atılmasından yana iken, buraya
atanan Liman Von Sanders Paşa, bütün savunma planlarını değiştirerek esnek
savunmadan yana politika izledi. Böylece kıyılarda gözcü kuvvetler bulunacak,
düşmanın çıkarma yapmasına göre esas kuvvetler o bölgeye kaydırılacaktı. Fakat
Türk kurmayları haklı çıktılar Ayrıca Sanders’in planı, düşmanın uzun müddet
bölgede kalmasına ve hemen atılamamasına neden oldu.
Çanakkale Cephesi’nde önemli generaller görev aldı. Türk komutanlardan 3.
Kolordu Komutanı Esat Paşa Gelibolu’da Arıburnu, Conkbayırı ve Anafartalar’da
görev aldı. Esat Paşa’ya bağlı olarak 19. Tümen Komutanı Albay Mustafa Kemal
Anafartalar’da görevliydi.
Güney Grubu Komutanı olarak, Seddülbahir bölgesinin savunulmasında General Weber Paşa görev aldı. Seddülbahir’de 2. ve 3. Kirte Muharebeleri’nde bu112
Çanakkale Savaşları’na Fiilen Katılan Türk Generaller ve Savaştaki Faaliyetleri
lundu. Weber Paşa’nın yanında 2. Kolordu Komutanı Faik Paşa ve 2. Kolordu
Komutanı Mehmed Ali Paşa görev aldı. Fakat bu cephede özellikle Zığındere taarruzunda başarı sağlanamaması ve çok zayiat verilmesi üzerine Weber Paşa’nın yerine Güney Grubu komutanlığına Vehip Paşa atandı.
Vehip Paşa’nın emrinde, 5. Kolordu Komutanı Fevzi Paşa ve 14. Kolordu Komutanı Trommer Paşa bulunmaktaydı. Vehip Paşa, Seddülbahir cephesinde düşman saldırılarını durdurdu ama düşman çekilinceye kadar ilerleme imkânı bulamadı. Esat Paşa Gelibolu Yarımadası’nda Anafartalar ve Arıburnu bölgelerinde
başarı sağladı. 5. Kolordu Komutanı Fevzi Paşa, Vehip Paşa idaresinde, Seddülbahir savunmasında büyük gayret ve başarı gösterdi. Çanakkale Muharebeleri’nin
sonuna kadar görev yapan Fevzi Paşa, daha sonra Anafartalar grup komutanı olarak Mustafa Kemal’in yerine atandı.
Çolak Faik Paşa Seddülbahir bölgesinde görev aldı. Fakat Zığındere taarruzunda çok kayıp verilmesi ve başarı sağlanamaması üzerine görevden alındı. Güney
Grubu sekiz gün süren Zığındere Muharebesi’nde 16.000 zayiat verdi. Çolak Faik
Paşa’nın yerine Mehmed Ali Paşa atandı. Fakat O da Liman Von Senders’in hazırlıksız ve sürekli taarruz ısrarı neticesinde başarı sağlayamadı.
Liman Von Sanders’in düşmanı denize dökmek amacıyla sürekli taarruz emri
vermesi, Türk askerinin zayiatını arttırmıştır. Düşmanın asıl çıkarma yerlerini tayin
edememesi ve çıkarma yeri belli olmasına karşı bu bölgelere kuvvet kaydırmada tereddütlü davranması kayıpları arttırdı. Trommer Paşa Vehip Paşa idaresinde, Seddülbahir cephesinde mücadele ettikten sonra, Anafartalar bölgesinde görev aldı.
Von Der Goltz, 1. Ordu komutanı olarak, Anadolu yakasında Saros Grubu
komutanı oldu. 6. Kolordu Komutanı Mustafa Hilmi Paşa, Goltz Paşa’ya bağlı
olarak görev yaptı. Fakat bu ikisi, Çanakkale Muharebeleri’nin sonuna doğru bölgeye geldiklerinden muharebelere katılamadılar.
Çanakkale Muharebeleri, Türk komutanları ve askerinin büyük bir mücadele
azmi ve vatan savunmasındaki kahramanlığı sonucu, tarihe altın harflerle geçti.
Düşmanın bütün planı bozuldu. Ancak milletimiz Çanakkale Savaşları’nda, yetişmiş insan gücünü kaybetti. Bu savaşın kazanılmasında büyük rolü alan Osmanlı
generalleri ve faaliyetlerini bu makalede kısaca anlatacağız.
Tümgeneral Esat (Bülkat) Paşa (1862–1952)
1862’de Yanya’da doğan Esat Paşa ilk ve orta öğretimini Yanya’da tamamladıktan sonra 1884’te Harp Okulu’na girerek burayı birincilikle bitirdi. 1890’da askerî
tahsilini tamamlayarak Kurmay Yüzbaşı olduktan sonra dört yıl staj görmek üzere
113
Osmanlı’nın Son Kilidi Çanakkale - Tek Kitap
Almanya’ya gitti. Dönüşünde Osmanlı Ordusu’nu düzenleyip geliştirmek üzere
İstanbul’da bulunan Prusyalı Von Der Goltz Paşa’ya yardımcı olarak atandı. Esat
Paşa, 1892’de kolağalığa, 1894’de binbaşılığa, 1895’de yarbaylığa, 1901’de tuğgeneralliğe, 1906’da da tümgeneralliğe yükseltildi. Çeşitli askerî görevlerde bulunan
Esat Paşa asıl ününü Balkan Harbi sırasında yapmış ve kolordu komutanı olarak
bulunduğu Yanya’yı, Müstahkem Mevkii Komutanı kardeşi Kaymakam (Yarbay)
Vehip Bey (sonrada Paşa) ile birlikte aylarca savunmuş bu başarısını takdir eden
Yunan orduları başkomutanı, Esat Paşa’yı takdir ederek kılıcını almamak centilmenliğini göstermiştir.
Esat Paşa’nın Çanakkale Savaşları’ndaki Faaliyetleri
Liman Von Sanders’in 24 Mart’ta kurulan 5. Ordu’nun başına getirilmesiyle
Gelibolu’daki 3. Kolordu da 5. Ordu’ya bağlandı. Kolordunun başında Tuğgeneral Esat (Bülkat) Paşa bulunmaktaydı. Kolordu kurmay başkanı olarak Kurmay
Yarbay Fahrettin (Altay), 3. Kolordu’ya bağlı 19. tümenin başında ise Kurmay Yarbay Mustafa Kemal ve Kurmay Başkanı İzzettin (Çalışlar) bulunmaktaydı.
3. Kolordu, düşmanı karaya çıkarmamak, onu kıyıda bütün gücü ile yok etmekte kararlıydı. İngilizler, Gelibolu’da Seddülbahir bölgesinin ve bu bölgede
Kabatepe, Arıburnu, Suvla, Saroz gibi diğer yerlerin çıkarmaya elverişli olduğuna
kanaat getirince Seddülbahir’e çıkarma yapmak için çalışmalara başladılar.
Kara savaşı için hazırlıklarını tamamlayan İtilaf devletleri çıkarma günü olarak
23 Nisan’ı düşünmüşlerse de hava muhalefeti nedeniyle çıkarmayı 25 Nisan’a ertelemişlerdi. Plana göre; 29’ncu Tümen birlikleri asıl unsur olarak Seddülbahir
bölgesine çıkarma yapacak ve ardından Alçıtepe’ye, Kilitbahir platosuna ilerleyecekti. Planın aslî unsurlarından biri ise Anzak Kolordusu’nun yapacağı Arıburnu
çıkarmasıydı. Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu’nun resmî yazışmalarında
kullandığı A.N.Z.A.C (Australian and New Zeland Army Corps - Avustralya ve
Yeni Zelanda Ordu Birlikleri) ifadesi, kısa zamanda bu birlikleri ifade eden başlı
başına sembol bir ifadeye dönüştü.
25 Nisan gününün ilk saatlerinde Müttefikler, Gelibolu Yarımadası’nda 6 yere
ve Anadolu tarafında da Kumkale’ye çıkarma yaptılar. Bunun yanı sıra Saroz
Körfezi’nde çok göze çarpan bir aldatma harekâtı gerçekleştirildi. 3. Kolordu’ya
gelen raporlar 9. Tümen’in elindeki araziyi tuttuğunu fakat durumunun tehlikeli
olduğunu belirtiyordu. 5. Ordu Komutanı Liman Von Sanders, Esat Paşa’dan,
yarımadanın güney ucundaki Seddülbahir’e giderek burada devam eden muharebenin komutasını doğrudan üstlenmesini istedi.
114
Çanakkale Savaşları’na Fiilen Katılan Türk Generaller ve Savaştaki Faaliyetleri
Arıburnu Grup Kumandanı Esat Paşa ve maiyeti
115
Osmanlı’nın Son Kilidi Çanakkale - Tek Kitap
Esat Paşa, Seddülbahir’e gelince 9’ncu Tümen Komutanı Albay Sami’nin bütün ihtiyatlarını muharebeye soktuğunu görerek acil takviye istedi. Arıburnu’nda
Anzak kuvvetleri kıyıya asker çıkarmışlar ve Türk kıyı müdafileri ile temas kurmuşlardı.
Seddülbahir ve Arıburnu bölgelerine ilk hamlede çıkan 50 bin kadar İngiliz,
Avustralyalı ve Yeni Zelandalıya karşı ancak iki Türk tümeni vardı: 9. ve 19. tümenler. 9. Tümen, 12 taburlu olup bunlardan 9’u Seddülbahir bölgesini savunmakla görevli idi. 3’ü de yedekte bulunuyordu. 19. Tümen ise zayıf bir tümen olup
ordunun genel yedeğini teşkil etmekteydi.
Saat 02.45’te muharebe gemilerinin ve muhriplerin korumasında Türk kıyılarına yaklaşan Avustralya tümeninin bir tugayını taşıyan çıkarma araçları, hesapta
olmayan bir akıntı nedeniyle kuzeye sürüklenmiş ve saat 04.30’da kumluk bir kıyı
yerine sarp bir kıyı olan Arıburnu’na çıkartma yapmıştı. Bu bölgede 27. Türk
alayının 2. taburu vardı. Çıkan kuvvetlerin karşısındaysa, bu taburun yalnız bir
bölüğü bulunuyordu.
Saat 04.30’da Arıburnu’na çıkan ilk Avustralyalı askerlere, 8’nci bölük 2.
Tümen’in sahil gözetleme devriyeleri müdahale etti. Asteğmen Muhsin komutasında sahili gözetleyen 2 veya daha yukarıdaki 6 manga asker, toplam 80 Türk askeri, ilk etapta bu civarda karaya çıkan 1500 kişilik Anzak ordu kuvvetine karşı
duracaktı. Müttefik donanması da Arıbunu yarlarını bombardımana başladı.
Yükseksırt’ta bulunan 8’nci bölük ihtiyat takımı, başlarında Gelibolulu Süleyman
Başçavuş, bu bombardıman altında Korku deresi vadisi ve Haintepe istikametinde
ilerlemeye başlayan düşmana atıldı. Askerlerimizin sayısı 160’a çıktı. Dolayısıyla,
muharebenin bu ilk safhasındaki güç dengesi yaklaşık 1’e 10 birliklerimizin aleyhindeydi. 05:00’ten itibaren yoğunlaşan çıkarma hareketiyle, Avustralyalıların sayısı 4.000 ulaştı. Toplam sayıları 600’ü bulmayan Türk kuvvetleri, aslında fiiliyatta, o saatte bu rakamın yarısına inmişler; Haintepe’de ve sahilde, Anzak çıkarmasını ilk karşılayan 80 kişilik takımdan sadece 3 kişi sağ kalmıştı.
Fakat artık cephane tükenmiş, geriyle irtibat kesilmişti. Düşman, bölük
karargâhının bulunduğu Yükseksırt’ı işgal ederek Kocaçimen’e doğru ilerlemekteydi. 9. Tümen Komutanı Albay Halil Sami Bey, Yarbay Mehmed Şefik Bey komutasındaki 27’nci alaya durumu bildirdi ve bölgeye asker sevk edilmesini istedi.
Şefik Bey, emrindeki 2 taburluk (2000 kişilik) bir kuvvet ve makineli tüfek bölüğü
ile Kabatepe-Arıburnu mıntıkasına doğru hareket etti. Göğüs göğüse mücadeleye
dönüşen muharebe sırasında Türk taarruzu 1 topla destekleniyordu.O ana adar
karaya çıkan Avustralya kuvvetlerinin sayısı 10.000’e yaklaşırken, buna mukabil
116
Çanakkale Savaşları’na Fiilen Katılan Türk Generaller ve Savaştaki Faaliyetleri
Esat Paşa (Sol başta) ve Müsteşar Muavini Fahrettin Bey (ortada)
Arıburnu’nda düşmanın parçalanmış uzun bahriye toplarından biri önünde
Türk savunması 2000 kişinin biraz üzerindeydi. Güç oranı 1’e karşı 5’e gerilemişti. Kanlısırt platosu üzerinde, ilk hareketi durdurulan Anzak kuvvetleri sürekli
olarak takviye almaktaydı ve artık daha kıyıdaki hâkim tepeleri ele geçirmek üzere,
Kılıçbeyin-Düztepe-Conkbayırı doğrultusunda yeni bir saldırı hazırlığı içine girmişti. Bunun üzerine 9. Tümen Komutanı Albay Halil Sami Bey, Mustafa
Kemal’den yardım isteyecektir.
5 Mayıs günü 5. Ordu Komutanlığı’nın emriyle, tüm Arıburnu ve Anafartalar’daki Türk birliklerini içine alan Kuzey Grubu oluşturuldu ve 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa, ikmal erleriyle zayiatları dengelenmeye çalışılan bu grubun komutanlığına getirildi. Bu cephede esas olarak üç tümen bulunuyordu. Yarbay
Mustafa Kemal komutasında 19. Tümen sağ kanatta, Yarbay Hasan Basri komutasında 5. Tümen merkezde, Albay Rüştü komutasında 16. Tümen sol kanatta sorumlu olmuşlardı.
117
Osmanlı’nın Son Kilidi Çanakkale - Tek Kitap
Başkomutanlığın ve 5. Ordu Komutanlığı’nın, “Düşmanı denize dökün!” emri
sonucunda Kuzey Grubu Komutanı Esat Paşa, genel taarruz için 19 Mayıs’ı belirledi. Taarruza katılacak Türk birliklerinin toplamı 43 tabura (42.000 asker) ulaşmıştı. 19 Mayıs taarruzunun gün ağarana kadar geçen bölümünde, düşmanı denize dökmek şöyle dursun, hiçbir somut sonuç elde edilemedi. Buna karşılık, inanılması güç bir zayiat verildi. İstanbul’dan gelen 2. Tümen’in yarıya yakını (4.267
asker) Türk-Anzak siperleri arasında yatıyordu.
Arıburnu’nda 19 Mayıs günü yapılan saldırıda 9.000 askerimiz şehit oldu. Anzakların kayıpları ise sadece 160 ölü, 468 yaralı idi. 19 Mayıs taarruzu, tahkimatını
iyice güçlendirmiş ve mevzilerini derinleştirmiş düşmana karşı girişilen, kötü planlanmış ve aynı derecede kötü uygulanmış bir harekettir. Kahramanlık veya
fedakârlıkla izah edilemeyecek bir sonuca; binlerce askerin feda edilmesine yol
açmıştır.
Türk birliklerinin 19 Mayıs saldırısındaki toplam kuvveti, Anzakların 2,5 katı
olmasına rağmen, verdikleri zayiat düşmanın kat kat üzerindeydi. Türk kuvvetlerinin taarruz ettiği cephede yaklaşık altı düşman tugayında toplam 13.000, dört
Türk tümeninde ise yaklaşık 42.000 muharip vardı. Maalesef bu sayısal üstünlük,
avantaja çevrilememişti.
Genel bir değerlendirme yapan Müttefikler, Çanakkale Cephesi’ni kuvvetlendirmeye ve yeni bir harekâta karar verdiler. Bu kararla birlikte, Çanakkale muharebelerinde 6 Ağustos’ta ikinci dönem başlayacak ve yeni özelikle kuzey ve Anafartalar bölgelerine yoğunlaşacaktı. 6 Ağustos günü Arıburnu’nda sahra ve obüs
toplarıyla Anzaklar saldırıya geçtiler. Hızlı bir hücumla ilk hat Türk siperlerine
girdiler ve göğüs göğse bir boğuşma başladı. Bu kanlı çarpışmaların ilk gününde,
Türkler 1.000 şehit verdi. Karanlık bastığında, Anzak birlikleri Kanlısırt’ı ele geçirdiler. Sonuç olarak Kanlısırt’taki düşman taarruzu başarılı olmuş ve Türk savunması ise ağır zayiat vermişti. Ama buna karşılık, yaklaşık 15.000 asker bölgeye
sevk edilmiş; dolayısıyla Kuzey Grubu’nda ertesi gün başlayacak ve Conkbayırı’na
yönlenecek büyük düşman taarruzu öncesi önemli bir avantaj elde edilmişti.
Güney Grubu’na karşı başlatılan ve Müttefiklere oldukça pahalıya mal olan
tespit taarruzları hedefine ulaşamamış ve Güney Grubu’ndan Kuzey Grubu’na 10
Ağustos’a kadar, 4. Tümen’den iki alay, 14. Tümen’den bir alay ve 8. Tümen’den
iki alay, yani yaklaşık 20.000 kişilik bir kuvvet aktarılmıştı. Ayrıca Kuzey Grubu
Komutanı Esat Paşa kendi ihtiyatı olan 9. Tümen’i de kuzeye kaydırmıştı. Müttefiklerin planlarına göre, Anafartalar çıkartmasının başladığı saatlerde, Arıburnu
Cephesi’nin kuzeyinde, 20.000 askerin katılacağı bir kuşatma taarruzu gerçekleş118
Çanakkale Savaşları’na Fiilen Katılan Türk Generaller ve Savaştaki Faaliyetleri
tirilecekti. Buna göre, iki ayrı koldan yapılacak saldırının hedefi, Conkbayırı ve
Kocaçimentepe’yi ele geçirerek, Anafartalar’a çıkarma yapan Müttefik kuvvetleriyle birleşmekti. 6 Ağustos gecesi Müttefikler, bombardıman sonrası Türk savunmasının beklemediği sürpriz bir saldırıyla Halit ve Rıza tepesini ele geçirdiler. Sabah
saatlerinde Conkbayırı’na 500 metreye kadar yaklaşmış olan Anzak birlikleri, yerleştirdikleri makineli tüfeklerin himayesi altında ilerlemeye başladılar. Başlatılan
karşı saldırılarla Anzaklar, Conkbayırı eteklerinden geri atıldılarsa da, Şahinsırtı
üzerinde tutunmaya muvaffak oldu.
9. Tümen Komutanı Albay Kennengiesser’in yaralanmasını Kuzey Grubu Komutanlığı kanalıyla öğrenen 5. Ordu Komutanı Liman Von Sanders Paşa, Kocaçimen kesimindeki kuvvetlerin komutasını 4. Tümen Komutanı Yarbay Cemil’e
(Conk) verilmesini, Anafartalar Bölge Komutanı Binbaşı Wilmer’in de bu komutanlığın emrine girmesini emretti. Komutayı devralan Yarbay Cemil Bey’in kumandası altındaki 25. Alay birlikleri, akşam saatlerine kadar devam eden çarpışmalarda Anzak ilerlemesine fırsat tanımasa da, düşmanı söküp atamadılar. Bu
arada 4. Tümen’e bağlı 11. Alay da muharebe bölgesine yetişmiş, 10. Alay ise ihtiyat olarak Kuzey Grubu’na verilmişti.
Müttefikler 7 Ağustos sabahı, eş zamanlı olarak kuzeydeki Besimtepe- Kocaçimentepe hattına kadar da taarruza kalkmış, hatta 200 metre yaklaşmış, dik arazide
siper kazarak yeni bir saldırının hazırlıklarına girişmişlerdi. 7–8 Ağustos gecesi,
Conkbayırı ve Düztepe hattı ağır bombardıman altında kaldı ve saldırıya geçen
Yeni Zelandalılar, Conkbayırı’nın güney tarafını ele geçirdiler. 8 Ağustos günü
Conkbayırı’nda yaşanan şiddetli çarpışmalar sırasında bir dizi emir komuta değişikliği oldu. Bütün kuvvetler yeni oluşturulan Anafartalar Grup Komutanlığı’na,
Albay Fevzi Bey getirildi. Bu arada cepheye yeni kuvvetler gelmiş ve gelmekteydi.
Hem Saroz Grubu’ndan 7. ve 12. tümenler hem de Güney Grubu’ndan 8. Tümen
birlikleri yola çıkmıştı. Ayrıca, 32. ve 33. alayların taburları da Conkbayır’a varmıştı. Muharebeye giren Türk birliklerinin sayısı, sadece Kocaçimen – Conkbayırı
hattında 12 tabura (yaklaşık 10.000 asker) ulaşmış; buna rağmen müttefik saldırıları ancak durdurulabilmişti.
Akşam saatlerinde 8. Tümen yeniden saldırıya geçti. Bu taarruzda cephede
kullanılan kuvvetler çok zayiat vermiş ve çok yorulmuş olduklarından bir türlü
gelişememişti. Durumu yakından izleyen Kuzey Grubu Komutanı Esat Paşa İngilizlerin Arıburnu’na yeniden çıkaracağı kuvvetlerle 8. Tümen Cephesi’nde girişeceği bir taarruzla durumu çok kötüye çevirebileceğini görmekteydi. Bundan dolayı
Güney Grubu Komutanı, küçük kardeşi olan Mirliva Vehip Paşa’dan bir kez daha
119
Osmanlı’nın Son Kilidi Çanakkale - Tek Kitap
yardım isteğinde bulundu. Daha önceki yardım isteğini vakit geçirmeden yerine
getiren Güney Grubu Komutanı, elinde bulunan son iki ihtiyat alayına (28. ve 41.
alayları) hemen Kocadere’ye hareket emri verdi. Böylece iki kardeş komutanın
ordu katını aradan çıkararak yaptıkları yardımlaşma, belki de yardımlaşmanın zaman kaybına meydan bırakmadan sağlanması nedeniyle daha yararlı olmuştu.
6–7 Ağustos gecesi Anafartalar kıyıları ve Suvla Limanı’na çıkarma yapan ve
sayıları 20.000’i geçen Müttefik kuvvetleri yavaş da olsa ilerlemeye başlamış, Kireçtepe, Tekke Tepe, Mestan Tepe, İsmailoğlu Tepe hattı da büyük tehdit altında
kalmıştı. 5. Ordu Komutanlığı, müttefiklerin bu büyük harekâtı karşısında yeni
bir grup komutanlığı kurulmasını zorunlu görmüş, hızla ilerleyen olaylar karşısında müsait olan tüm birlikleri bu cephelere sürmüştü. Bununla birlikte Türk savunmasının daha planlı ve etkili karşı saldırılar yapması gerekiyordu. Liman Von
Sanders Paşa, 8 Ağustos akşamüzeri icra edilmek üzere, Anafartalar Grubu Komutanı Fevzi Bey’e Anafartalar bölgesine çıkarma yapan düşmana karşı bir taarruz
emretmişti. Çanakkale Muharebeleri’nde Türk tarafı açısından en büyük kayıpların, birliklerin parça parça muharebe alanlarına sürülmesi sırasında olduğunun
bilincinde olan grup komutanı, 12. Tümen’in toparlanamaması nedeniyle taarruz
edemeyeceğini bildirince mümkün olan en kısa zamanda harekete geçilmesini isteyen Liman Von Sanders Paşa, gün batınca harekete geçilmesini emretti.
Fakat gerek 12. ve 7. Tümen birliklerinin henüz tam olarak bölgeye ulaşamamış olması, gerek bunların, Saroz’tan cebrî yürüyüşle getirilmeleri nedeniyle yorgun bulunmaları, gerekse böyle bir taarruzun Kocaçimentepe hattındaki 4. Tümen tarafından desteklenemeyeceğinin söylenmesi yüzünden, Fevzi Bey bir karşı
saldırının ancak 9 Ağustos sabahı yapılabileceği konusunda ısrar etmişti. 12. Tümen komutanı Yarbay Selahattin ve 7. Tümen Komutanı Albay Halil daha önce
Güney Grubu içerisinde bulunmuş, hazırlıksız, özellikle gece yapılan saldırıların
nasıl faciaya dönüşebileceğini görmüştüler. Bu yüzden sabahın beklenmesi uygun
olacaktı.
Emirlerine itaat konusunda taviz vermez bir kişiliğe sahip Liman Von Sanders
Paşa, tartışmalı bir telefon görüşmesi sonrasında Ahmed Fevzi Bey’i görevden
aldı. Yerine, 19. Tümen Komutanı Albay Mustafa Kemal’i Anafartalar Grubu
Komutanlığı’na atadı ve Conkbayırı’ndan Kireçtepe’ye kadar uzanan bölge sorumluluğunu ona verdi. Conkbayırı hücumunda büyük çarpışmalar oldu. O gün
Conkbayırı üzerinden ve etrafından, düşman askerleri yenilmiş bir halde geri çekildiler. Gün biterken, İngilizler 12.000 ölü ve Türkler 10.000 şehidi çarpışma
alanında bırakmışlardı.
120
Çanakkale Savaşları’na Fiilen Katılan Türk Generaller ve Savaştaki Faaliyetleri
Birinci Anafartalar Muharebesi, Türk birliklerinin kesin zaferiyle sonuçlanmış, ovadaki stratejik noktalar (Tekketepe, Kavaktepe, İsmailoğlutepe) Türklerin
elinde kalmıştır. Çıkarmanın en başından beri İngilizlerin süratli ilerleyememeleri, Türk ihtiyatlarının da yetişmesi Türk tarafının üstünlüğü ele geçirmelerini sağlamıştı. Muharebede 12. Tümen’in kaybı 1087, 7. Tümenin ise 978 idi. Ancak 7.
Tümen, başarılı komutanlardan 20. Alay Komutanı Yarbay Halit’i kaybetmiştir. 6
Ağustos’tan itibaren devam eden bu beş günlük muharebeler, her iki taraf için
ağır olmuş; ortalama Türk zayiatı 20.000’i İngiliz zayiatı 25.000 kişiyi bulmuştur.
10 Ağustos’a gelindiğinde, Suvla ile Anzak’ta tek bir önemli mevki bile Müttefikler tarafından ele geçirilememişti ve aslında Çanakkale Boğazı için yapılan savaş fiilen sona ermişti. 10 Ağustos 1915 günü İngilizler, Küçük Anafartalar yönüne doğru 12. Tümen cephesine taarruza kalktılar. Birkaç saat süren bu saldırıdan
sonuç alamayan düşman, öğleye doğru yoğun bir bombardımandan sonra, bu kez
Yusufçuk tepesine hücum etti. 34. ve 35. alaylara bağlı Türk birlikleri hem bunu
hem bundan sonra akşama kadar iki kez daha tekrarlanan saldırıları püskürtmeyi
başardı. Türklerin ikinci günkü kaybı, 1.000 kişiyi aştı.
Anafartalar ovası üzerindeki yaptıkları hücumlardan sonuç alamayan İngilizler, 14 Ağustos’tan itibaren, Türk savunmasının en sağ kanadını teşkil eden
Kireçtepe’yi hedef alan bir saldırıya karar verdi. Donanma ateşi himayesinde öğleden sonra, Sivritepe üzerinde hücuma kalkan İngilizleri, Yüzbaşı Kadri komutasındaki Gelibolu Jandarma taburu karşıladı. 19. ve 39. alaylardan gelen destek
kuvvetlerine rağmen düşman Kiteçtepe üzerindeki Aslantepe ve Projektörtepe’yi
ele geçirdi. Daha doğuya, Kanlıtepe’ye çekilen Türk birlikleri gece 127., 19., 17. ve
1. alaylardan gelen ihtiyat kuvvetlerinin de yetişmesiyle, karşı saldırıya geçti ve
Aslantepe’yi geri aldı. Fakat İngilizler bu tepeyi tekrar işgal ettiler. Göğüs göğüse
çarpışmalar halini alan muharebeler, 16 Ağustos günü de şiddetlenerek devam
etti. Türkler sabah saatlerinde Aslantepeyi geri aldı. Tabur Komutanı Kadri Bey’in
şehit olduğu ve 2 gün süren Kireçtepe muharebelerinde Türk birliklerinin zayiatı
1.700, İngilizlerin 2.000’di.
Müttefik kuvvetleri, Seddülbahir’den gelen destek birlikleriyle beraber, 30.000
kişilik bir kuvvete erişmiş ve yeniden bir saldırı planı hazırlamıştı. Cephenin bütününe yayılmış büyük bir harekât düşünen İngilizler, ilk aşamada İsmailoğlutepe,
Yusufçuktepe ve Bombatepe’yi ele geçirmeyi, kendi sağ yanlarındaki Anzak birlikleriyle irtibat tesis etmeyi tasarlıyorlardı. Saldırı, 21 Ağustos günü 14.30’da özellikle İsmailoğlutepe, Yusufçuktepe üzerinde yoğunlaşan topçu ateşinden sonra başladı. Yusufçuktepe ve güneyine saldıran düşman kolu, buradaki ön siperleri ele ge121
Osmanlı’nın Son Kilidi Çanakkale - Tek Kitap
Esat Paşa, Çanakkale Cephe’sini ziyaret eden Alman gazetecilerle birlikte
çirdiyse de, etkili yan ateşler karşısında çekilmek zorunda kaldı. Gece karşılıklı
saldırılarda bazı ön siperler el değiştirdiyse de, 22 Ağustos’ta İngilizler
Yusufçuktepe’nin denize bakan yamaçları ile küçük bir arazi parçasını elde edebilmişlerdi. 2. Anafartalar Muharebesi olarak da anılan bu bir günlük çarpışmalar,
Müttefiklerin tüm Çanakkale Muharebeleri boyunca bir seferde uğradıkları en
122
Çanakkale Savaşları’na Fiilen Katılan Türk Generaller ve Savaştaki Faaliyetleri
ağır zayiatı ortaya çıkardı. İngilizler yaklaşık 8.000 asker kaybettiler. Türklerin ise
kayıpları 2.500 askeri geçiyordu. Böylelikle 25 Nisan’dan başlayan Çanakkale
Muharebeleri’nin büyük saldırılar ve karşı saldırılar dönemi bitmiş oldu. Düşmanın bundan sonraki harekâtı Bombatepe’yi ele geçirmeye çalışmak oldu.
Anzak, İngiliz ve Hintlilerden oluşan karma kuvvet taarruza kalktı ve
Bombatepe’nin güneybatı sırtlarını ele geçirdi. Her iki tarafta da ağır kayıplara yol
açan saldırıda Müttefiklerin kaybı 1000 kişi, Türklerin ise 679 şehit ve yaralı oldu.
Bombatepe muharebesi sadece Ağustos ayının değil, Çanakkale Muharebeleri’nin
de son büyük çarpışmasıdır.
Sonbaharın içinde değerini kabul ettirmiş olan Kuzey Grubu Komutanı Esat
Paşa General Goltz Paşa’nın yerine 1. Ordu’nun komutanlığını deruhte etmek
için kendi komutanlığını Ali Rıza Paşa’ya devretti. Esat Paşa’nın Çanakkale’deki
başarıları üzerine, 5. Ordu Komutanı Liman Von Sanders’in tavassutuyla rütbesi
tekrar ferikliğe yükseltildi (22 Temmuz 1915). Çanakkale Savaşı’nda Esat Paşa’nın
adı dünyaca tanındı.
Esat Paşa 1917’de İstanbul’a üçüncü ziyaretini yapan Alman İmparatoru Kayzer 2. Wilhelm’in mihmandarlığı görevinde bulundu. Birinci Dünya Savaşı’ndan
sonra imzalanan mütareke durumlarını beğenmediğinden dolayı kendi isteği ile
1919’da emekliliğe ayrıldı. 1920’de Salih Paşa kabinesinde 15 gün Bahriye Nazırlığı yaptı. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra da mübadele işlerinde çalıştı.
Soyadı kanunundan sonra “Bülkat” soyadını alan Esat Paşa 3 Kasım 1952’de
90 yaşında İstanbul’da vefat etti. Esat Paşa Harbiye’de okunmak üzere telif ve tercüme ettiği matematik ve geometri üzerine 4 adet eserin sahibidir. Bunlardan çok
daha önemli olarak, askerlik hatıralarını gayet etraflı şekilde kaleme almış, bir
bölümünü “Esat Paşa’nın Çanakkale Anıları” adıyla yayımlanmıştır. Bu hatıraların orijinali yeğeni Kazım Taşkent’in elindedir. Ayrıca “1912–1913 Balkan Harbi”
adlı, daktilo halinde bulunan bir eseri yanında Türk –Yunan Harbi’ne ait bir
eseri daha bulunmaktadır.
Tümgeneral Mehmed Vehip (Kaçi) Paşa (1877–1940)
Mehmed Vehip Paşa, Taşkent’ten Türkiye’ye göçmüş bir Türk ailesinin çocuğudur. Yanya Belediye başkanlarından Mehmed Emin Efendi’nin oğlu olan Mehmed Vehip Paşa Çanakkale Savaşı’nın kolordu komutanlarından Esat Paşa’nın da
küçük kardeşidir. 1899-1900’de 52. Sınıf’ın birincisi olarak okulunu bitirdi. Harp
Akademisi’nden sonra muhtelif askerî vazifelerde bulunan Vehip Paşa 1911’de
ağabeyi Esat Paşa ile birlikte sekiz ay boyunca bir avuç askerle Yanya Kalesi’nin
savunmasını yaparak ünlü komutanlar arasına girdi.
123
Osmanlı’nın Son Kilidi Çanakkale - Tek Kitap
Vehip Paşa, Çanakkale’ye gelmeden
önce mirliva (tuğgeneral) rütbesiyle Trakya’daki 2. Ordu Komutanı idi.
Çanakkale’de sürekli muharebe yüzünden meydana gelen büyük zayiat dolayısıyla Temmuzun ilk yarısında Güney
Grubu Osmanlı birliklerinin bir kısmını
değiştirmek gerekmişti. Bu değişiklikler,
2. Ordu’nun taze birlikleri vasıtasıyla yapıldı ve bu değişiklikle beraber Güney
Grubu Seddülbahir’de komutayı Albay
Weber’in yerine 2. Ordu Komutanı Vehip Paşa üstlendi. Vehip Paşa, esasen 1
Temmuz
1915’te
Kuzey
Grubu
karargâhına gelmiş ve burada, gelecekteÇanakkale’de Güney Grubu Kumandanı
ki görevi için durumu yakından inceleme
Vehip Paşa
fırsatı bulmuştu. Paşa bu görüşmeler sırasında, 5. Ordu Komutanı Liman Von Sanders’in emri altında olmamak şartıyla
doğrudan Başkomutanlık Vekâletine bağlı olmak üzere Güney Grubu Komutanlığı görevini alabileceği açıklamıştı. Böylece Vehip Paşa doğrudan Başkomutanlığa
bağlı olmak şartıyla görevi üstlendi.
9 Temmuz günü Güney Grubu’nun sayısı 45.000 kişiye yaklaşıyordu. Vehip
Paşa’nın bu görevi sırasında, emri altında bulunan ve daha sonra ün yapacak olan
komutanlar arasında, Mirliva (Tuğgeneral) Fevzi Paşa (Çakmak), Yarbay Kazım
(Karabekir), Yarbay Cafer Tayyar (Eğilmez), Yarbay Şükrü Naili (Gökbek), de vardı. Genç bir topçu subayı olan Zabit Namzedi Teğmen Cemal (Gürsel) de vardı. 2.
Ordu komutanı gibi 14. Kolordu Komutanı Mirliva Trommer de, 10 Temmuz
1915 günü karargâhı ve kurmaylarıyla Seddülbahir bölgesine geldi. 2. Ordu komutanının verdiği emir üzerine görevine başladı.
Çanakkale Muharebeleri devamınca cephede görev alan kuvvetlerin sık sık
değiştiği görülür. 12 Temmuz 1915 günü başlayacak olan muharebelere katılan
kuvvetler ve komutanlar şunlardı: Güney Grubu Komutanı Mirliva Vehip Paşa,
sağ kanat bölge komutanı 14. Kolordu Komutanı Mirliva Trommer Paşa 1. Tümen Komutanı Yarbay Cafer Tayyar, 11. Tümen Komutanı Albay Refet. Sol Kanat
Bölge Komutanı, 5. Kolordu Komutanı Mirliva Fevzi Paşa (Çakmak), 7. Tümen
Komutanı Albay Halil, 4. Tümen Komutanı Kurmay Albay Şakir.
124
Çanakkale Savaşları’na Fiilen Katılan Türk Generaller ve Savaştaki Faaliyetleri
12 ve 13 Temmuz 1915’te yapılmış olan iki günlük muharebelere tarihçiler
Kerevizdere Muharebeleri adını vermişler. İngiliz ve Fransız birlikleri saat 04.30’da
Güney Grubu’nun cephesinin sol kanadındaki 4. ve 7. Türk tümenlerinin cephelerini karadan, denizden ve 14 kadar uçakla havadan bombardıman altına almaya
başlamıştı. Birinci hat siperleriyle yakın ihtiyatların siperleri ve irtibat hendekleri
kullanılamaz hale geldi. Düşman, iki Türk siperini ele geçirdi. Ancak 15 dakika
sonra karşı taarruzla bu siperler yeniden geri alındı. Sağ kanattan da etkili Türk
makineli tüfek ateşleri başlamıştı. Bu şartlar altında İngilizler çok ağır zayiatlar
vermeye ve dolayısıyla taarruzları da yavaşlatmaya başladı.
Sabahki taarruzda başarı sağlayamayan İngiliz birliklerinin taarruzları tekrar
geri püskürtüldü. İngilizler saat 15.00’te 2. Tümen’in doğu kanadına karşı hedeflediği taarruzla Kanlıdere’nin iki yamacındaki Türk siperlerinden birkaçını almayı başardı. Gün sona ererken 4. Tümen birlikleri iki hattan 100 metre kadar gerideki isnat hendeklerine tutunabilmiş; Fransızların daha fazla ilerlemesini önlemişlerdir.
13 Temmuz 1915 sabah erken saatlerde taarruz İngiliz ve Fransızların yoğun
topçu ateşiyle başlamıştı. İngilizler, Saat 7.30 da, avcı hatları halinde 7. Tümen
cephesinde taarruza başlamıştı. Türk piyade ve şiddetli topçu ateşleri karşısında
duraklayan İngilizler geri çekilmek zorunda kalmışlardı. Güney Grubu komutanının geceden verdiği emirler uyarınca 4. ve 6. tümenler, 7. Türk Tümeni cephesinde muharebeler olurken, öğleye kadar cephelerindeki düşmana karşı taarruzlar
yaptılarsa da hedeflenen sonuca ulaşamadılar.
Büyük topçu desteğine dayanan düşman, ele geçirdiği mevzilerden sökülüp
atılamadı. İngiliz ve Fransız Birlikleri şiddetli topçu ateşinin ardından, saat 16.30
sıralarında, 4. Tümen’in tüm cephesine ve 7. Tümen’in de sol kanadına yeni bir
taarruz yöneltti. 7.Tümen bu taarruzu yiğitçe karşılayarak mevzilerinde direnmesini sürdürdü. Bu iki günlük kanlı muharebeler sonucu İngilizler Kemal Bey
Tepesi’nin bulunduğu sırtlarda Kerevizdere’ye hâkim bir yer tutmuş ve bitiminde
de yer kazanmışsa da Türk birliklerinin savunma gücünü kıramadılar. Türk birlikleri İngilizler ve Fransızların ele geçirdiği hattın yüz metre kadar doğu ve kuzeyinde, istinat siperleriyle irtibat hendeklerinde tutundu ve yöneltilen tüm hücumları
yiğitçe karşıladılar. İki gün süren 2. Kerevizdere Muharebeleri’nde 7. Tümen karşısında ağır zayiat veren İngilizler, bu zayiata karşılık Türk siperlerinden ancak
birkaç parçayı ele geçirebilmişler ve çok büyük bir insan zayiatı vermişlerdi.
Güney Grubu Komutanı Vehip Paşa, Kerevizdere Muhare-beleri’nden sonra
sorumluluğunu yüklendiği kesimde, önceleri yapıldığı gibi ele her taze kuvvet geç125
Osmanlı’nın Son Kilidi Çanakkale - Tek Kitap
tiğinde taarruz etme alışkanlığını önlemişti. Hatta bu yüzden, 5. Ordu Komutanı
Liman Von Sanders ile Güney Grubu Komutanlığı arasında anlaşmazlık bile çıkmıştı.
Başkomutan Vekili’nin buradaki cepheleri ziyaretinden sonra, Mirliva Vehip
Paşa’nın anılarında yer verdiği durum gerçekleşmiş ve taarruzî hareketler durdurulmuştu. Güney Grubu’nun savaş taktiği, savunmada kalmak; İngiliz ve Fransız
taarruzu halinde, bu taarruzları kırdıktan sonra karşı taarruza geçerek onları hem
kuvvetçe güçsüzleştirmek ve hem de taarruz istek ve inadını kırarak moral bakımından yıpratmaktı.
İtilaf Devletleri 6 Ağustos 1915 günü öğleden sonra yapılacak taarruza, 88.
Tugay’ı görevlendirdi. İngiliz kolordusunun taarruz planına göre ağır toplar ateşe
başladı ve piyadeler hücuma kalktı. Her şeyin yolunda gittiği sırada Türkler karşı
taarruzla Manchester taburunu, ele geçirdiği siperlerden geri attı. Bütün bu boğuşmalar sonunda Türk siperleri her yerde durumunu korumaktaydı. Bu taarruza
3.000 kişiyle başlayan 88. İngiliz Tugayı, 2.000 erini kaybederken hiçbir yerde de
üstünlük sağlayamadı.
İtilaf Devletleri ikinci taarruza 7 Ağustos 1915’te başladı. Öğleye kadar büyük
zayiat veren İngilizler eski siperlerine çekilmek zorunda kaldı. Sağ kanattaki Türklerin mevzileri daha zayıf olduğundan, başlangıçta 125. İngiliz Tugayı 4 tabyayla
giriştiği taarruzda başarılı oldu. Fakat Türkler, karşı taarruzla bu kuvveti geriye attı.
7 Ağustos 1915 taarruzu da 8. İngiliz Kolordusu’nun büyük zayiatıyla sonuçlandı.
İngiliz kolordusu, 24 saatten az bir zamanda yaptığı taarruzda 4.000 subay ve erin
3.500’nü kaybetti. Bu harekeden sonra Seddülbahir kesiminde İngiliz ve Fransız
birlikleri, Çanakkale Savaşları sonuna kadar hiçbir ciddi harekete girişmedi.
Zığındere ve Kerevizdere muharebeleri, iki taraf için de en fazla ve en kanlı geçen savaşlardır. Bu bölgedeki harekât, Ağustos ayıyla birlikte mevzi muharebesine
dönüşmüştür. Bu muharebeler sonrası Seddülbahir’de istisnaî birkaç taarruz hariç,
birliklerin tahliyesine kadar her iki taraf arasında bu çapta başka bir harekât olmamıştı. Arıburnu’nda Ağustosa kadar geçen sükûnet dönemi artık Seddülbahir’de
yaşanacak, cephenin ağırlık noktası Arıburnu ve Suvla’ya kayacaktır.
Sedülbahir’de muharebeler bütün şiddeti ile devam ederken, Grup Komutanı
Vehip Paşa’nın savaşın gidişatını değiştirecek tavrı takdire şayan idi. Kendi zor
durumda olmasına rağmen, Kuzey Grubu komutanı ve aynı zamanda kardeşi olan
Esat Paşa’ya kuvvet göndermekten çekinmedi. Bu iki kardeşin muharebeler boyunca yardımlaşması, Çanakkale Cephesi’nde alınan başarının en önemli sebeplerinden olmuştu.
126
Çanakkale Savaşları’na Fiilen Katılan Türk Generaller ve Savaştaki Faaliyetleri
Bu yardımların başında 4. Tümen’in 6-7-8. Ağustos 1915 günleri Çırlayıkdere
bölgesine, 8. Tümen’in de Kavakdere bölgesine Kuzey Grubu emrine gönderilmesi geliyordu. Ayrıca; Conkbayırı Muharebeleri’nin en kritik döneminde 5. ve 14.
kolordularının son ihtiyatları olan 41. ve 28. alayların 9. Ağustos 1915 günü Vehip
Paşa’nın kararıyla Kuzey Grubu emrine gönderilmesi, 10 Ağustos 1915’te
Conkbayırı’nı ele geçirmek üzere olan İngilizlerin ciddi taarruzunun püskürtülmesinde önemli rol oynadı.
9 Temmuz 1915’te Çanakkale’de göreve başlayan Vehip Paşa, 6 Ekim 1915’te
Çanakkale’den ayrıldı. Yaklaşık 3 ay cephede kaldı. Vehip Paşa’nın, göreve başladığı tarih, Seddülbahir saldırılarının en şiddetli olduğu devrin sonlarına rastlamaktaydı. Bu sırada, 1. ve 2. Kirte Savaşları ile Zığındere ve Kerevizderesavaşları
Seddülbahir Grup Kumandanı Vehip Paşa, düşmandan zaptolunan makineli tüfekleri
İstanbul edipler heyetine gösterirken
127
Osmanlı’nın Son Kilidi Çanakkale - Tek Kitap
yapılmıştı. Vehip Paşa, 6 Ekim 1915 günü Güney Grubu Komutanlığı’ndan ayrılarak, Uzunköprü üzerinden, esasen uhdesinde bulundurduğu 2. Ordu komutanlığı görevine döndü. Böylece bölgeden ayrılan Vehip Paşa’nın yerine Cevat Paşa
(Çobanlı) atandı.
Vehip Paşa, Erzurum Kalesi’nin Ruslar tarafından düşürülmesi üzerine 23 Şubat 1916’da 3. Ordu komutanlığına getirilerek Trabzon’u, Hopa’yı Ruslardan geri
aldı. Ardından Batum, Kars ve Ardahan bölgesinin ele geçirilmesi emri verilen
Vehip Paşa, 25.000 kişilik bir kuvvetle 26 Mart 1918’de eski sınırları da aşarak
Batum üzerine yürüdü. 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’nin imzalanması
üzerine İstanbul’a geldi. İstanbul’da hükümetin değişmesi ve mevcut hükümetin
de İttihatçılara olan düşmanlığından dolayı İstanbul’da kalan İttihatçılar arasında
yer alan Vehip Paşa, Bekirağa Bölüğü’ne hapsettirildi. Tahliye edildikten sonra
İtalya’ya kaçtı. Daha sonra, Almanya, Romanya, Yunanistan ve Mısır’a giden Vehip Paşa, İtalya’nın 1935’te Habeşistan’a saldırması üzerine Habeş ordusuna komutanlık yaptı. Hayatının sonuna doğru Türkiye’ye dönen Vehip Paşa 1940’ta
hayatını kaybetti ve Karacaahmet mezarlığına defnedildi.
Tümgeneral İsmail Cevat (Çobanlı) Paşa (1870–1938)
Cevat Paşa, 1870’de İstanbul Sultanahmet’te doğdu. Babası Müşir (Mareşal)
Şakir Paşa idi. Cevat Paşa, orta öğrenimini Galatasaray Lisesi’nde yaptı ve 1888’de
Harp Okulu’na girdi. 1894’de Harp Akademisi’ni birincilikle bitirerek kurmay
yüzbaşı oldu. 1894–1909 tarihleri arasında padişah yaveri sıfatıyla maiyet-i seniyye
erkan-ı harbiyesinde (saray kurmay kurulu) görevlendirildi. 1895’te Orlians’ta yapılan Fransız ordusu manevralarında bulunmak üzere Paris’e, 1899’da babası Şakir Paşa’nın refakatinde görevle Bulgaristan’a ve aynı yıl Lahey’de Silahların Yasaklanması-Silahsızlanma Konferansı’na gönderildi. 1905’te Edirne’nin tahkimi
için Tophane-i Amire de teşkil edilen kurulda görevlendirildi. 1895’de Binbaşı,
1898’de Yarbay, 1900’de Albay, 1901’de Mirlivalığa (Tuğgeneral) 1906’da Ferik
(Korgeneral) oldu.
Birçok askerî vazifelerde bulunan Cevat Paşa, Ağustos 1914’te Çanakkale Müstahkem Mevki komutanlığına atandı. Başkomutanlığa verdiği raporda, denizden
yapılacak bir taarruzda kesin savunmanın Boğaz’ın iç kısmında yapılması üzerinde
durdu. Bu savaşta Amiral De Rebeck, bir başka amirale karşı değil, bir tümgenerale karşı, Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa’ya karşı savaşacaktı. Savaşın diğerlerinden ayrıldığı nokta, bu savaşın kara ordusuna ya da topçuya
karşı girişilen bir deniz saldırısı olmasıdır.
128
Çanakkale Savaşları’na Fiilen Katılan Türk Generaller ve Savaştaki Faaliyetleri
Çarpışmanın ilk gününden son gününe kadar tek bir Alman veya Osmanlı
gemisi gözükmez, her iki taraf da uçak kullanmaz. Üstelik sürpriz de yoktur. Her
iki taraf da karşısındakinin gücünü, gemi, top ve mayın adedini biliyordu. Her şey
Kilitbahir’deki bir mil genişliğinde ve dört mil uzunluğundaki suyolundan geçmekteydi. Osmanlı’nın bu küçük su parçasını kaybetmesi her şeyin bittiği, savaşın
kaybedildiği anlamına gelecekti. 26 Şubat’tan 17 Mart’a kadar geçen süre içerisinde Müttefik donanmasının Boğaz’ın iç kısımlarında hemen hemen her gün, gece
gündüz sürdürdüğü saldırılar, Müstahkem Mevkii KomutanıCevat Paşa’yı yeni
bazı tedbirler almaya zorlamıştı. 18 Mart büyük taarruzundan önce Cevat Paşa,
Başkomutanlığın isteği doğrultusunda, Boğazlar bölgesindeki bazı birlikleri iç kısımlara kaydırmış, yeni gelen birlikleri de boğazın her iki yakasına yerleştirmeye
gayret etmiştir. Ayrıca emrindeki bütün birliklere, gerek Müttefik donanmasının
geceleri tabyalara yapacağı baskınlara karşı alınacak tedbirleri; gerekse mayın hatlarına karşı yapılan arama-tarama faaliyetlerini engellemek için 2. Ağır Topçu Tugay Komutanlığı’na da gerekli emir ve talimatları göndermişti.
Bu arada Cevat Paşa, Boğaz’a karadan çıkarma yapma ihtimaline karşı, 19.
Tümen’e; Morto Limanı, Seddülbahir-Ertuğrul Tabya arasındaki tabyalar içinde
ve Tekke burnunda piyade mevzilerinin hazırlanmasını bildirmişti. Ayrıca Cevat
Paşa, Harap Tabya tahkimatının güçlendirilmesini istemiş, uygun yerlere konuşlandırılacak obüs, sahra ve dağ bataryalarıyla, Boğaz’ın giriş kısımlarında ve çıkarma yapılabilecek yerlerde gerekli tedbirler alınmasını da ilgili tümene emretmişti.
İngiliz Amiral De Rebeck, tüm deniz gücüyle boğazı zorlayarak İstanbul’a ulaşmaya karar verdi. 18 Mart’ta yapılacak olan büyük deniz hücumuna ait plan, boğazın dar
kıyısındaki istihkâmlarla Kepez’deki mayın tarlasını koruyan bataryaları, hep birden
susturmaktı. İstihkâmlar, tesir ateşi altına alınır alınmaz, mayın tarayıcılar, işlerine
gece dahi devam etmek sureti ile mayın tarlasından bir geçit açacaklardı. Ertesi günü
donanma, Sarısığlar Koyu’na ilerleyerek yakın mesafeden, dar kısımdaki istihkâmları
tahrip edecek, bundan sonra da, bu kısımdaki mayın tarlası temizlenecekti. Bu kademeli plandaki amaç, büyük savaş gemilerini riske atmamaktı. Donanmanın İstanbul
önünde görünmesi şehri ele geçirmek ve Türkiye’yi teslim almak için yeterli olacaktı.
Bu iddia, Türk ordularının durum ve Türk maneviyatı hakkında alınan bilgilere dayanıyordu. 21 Şubat 1915’te Rus ve İngiliz istihbaratı, Türk ordusunun büyük kısmının Kafkas Cephesi’nde bulunduğunu ve İstanbul civarındaki kuvvetin yalnız 1, 2 ve
3. kolordulardan ayrılmış birkaç alaydan ibaret olduğu tahmin ediliyordu.
De Robeck filoyu A, B ve C hattı olmak üzere üçe ayırdı. A hattında, İngiliz
gemileri içinde en güçlüleri bulunacak ve bunlar saldırıyı başlatacaklardı. B hat129
Osmanlı’nın Son Kilidi Çanakkale - Tek Kitap
tında, bir mil kadar geriden gelecek olan, temel olarak Fransız filosundan gemiler
olacaktı. Bunlardan A hattı, doğrudan doğruya başkomutanın emri altındaydı. B
hattı, Amiral Quapratte, C hattı da Albay Hayes-Sadler komutası altında idi.
6 savaş gemisi ile harekât için hazırlanan diğer destroyerler ve mayın tarayıcılar
boğazın dışında, sıranın kendilerine gelmesini bekleyecekti.
Plan şöyleydi; A hattı uzak mesafeden tabyalarımızı (Kilitbahir ve karşısındaki
tabyalar) düşürecek, bu tabyalar, etkisiz bırakıldıktan sonra yakına sokulacak B
hattı tarafından tamamen imha edilecekti. Bundan sonra B hattının yerini C
hattı alacak, bu hat gemileri de sabit bataryalarımızla tamamen gizli ve seyyar bataryalarımızı geniş ateş hattında yok edecekti. Bundan sonra mayın tarama işi
başlayacak, açılan temiz geçitten donanma Marmara’ya girecekti. Bu arada deniz
tümeni, Yarımada’nın Ege kıyılarına çıkarma gösterisi yapacak, Dortmouth kruvazörü bu gösteri sırasında ani ateş varlığı gösterecek tabyaları vuracak, Dublin kruvazörü de Beşike önünde hazır bulunacaktı. Filoda 6 uçaklı Arc Royal uçak gemisi de vardı. Uçakların görevi atış kontrolü idi.
18 Mart sabahı teknolojinin bütün imkânlarından yararlanılarak hazırlanmış
güçlü filo, gemilerin güvertelerinden çınlayan marşlarla Çanakkale Boğazı’nda
Marmara’ya doğru ilerleyemeye başladı. Muharebe 18 Mart 1915 günü durgun bir
deniz ve güzel bir havada başladı. Saat 10.30’da muharebe gemileri yaptıkları plana uygun olarak Boğaz’a girmeye başladılar.
Fransız zırhlıları, Boğaz girişine geldikten sonra A hattının ilerisine geçmek
için Queen Elizabeth’ten verilen işaret üzerine ikiye ayrıldı. Boğazın Rumeli ve
Anadolu sahillerini takip ederek ilerlediler. Dardanos ve Zığındere bataryalarına
38.000 ve Erenköy’deki obüs bataryalarımıza 2.000 metre sokuldular ve merkez
tabyalarına ateş açtılar. Fransız zırhlıları ateş yoğunluğunu özellikle merkez tabyalarına çevirdikleri sırada, sahilin gürültüleri arasında saklanan ve sayıları gittikçe
artan sahra bataryaları tarafından şiddetli ateşle dövüldüler. Fransız gemileri asıl
görevleri ile meşgul olurken bu bataryaları bulup, tahrip etmeye zaman bulamadı.
Golva, Bouvet, Sufren zırhlıları ciddi hasara uğradı.
De Robeck, Fransız filosuyla B hattının gemilerini geri çekmeye ve yedekte
bekleyen 8 gemisini savaşa sokmaya karar verdi. Bu sırada Bouvet’nin büyük bir
patlamayla sarsıldığı görüldü. Ardından da bir görgü tanığının ifadesine göre; “Su
dolu bir banyo teknesinde batan bir tas gibi” iki dakika içinde sulara gömüldü.
Bouvet daha birkaç dakika önce mağrur mağrur dururken, şimdi ondan geriye su
yüzeyinde kafaları görülen birkaç insandan başka bir şey kalmamıştı. Gemide hapis kalan Albay Regeot ve 639 denizci boğularak ölmüştü.
130
Çanakkale Savaşları’na Fiilen Katılan Türk Generaller ve Savaştaki Faaliyetleri
Müstahkem Mevki Kumandanı Tümgeneral Cevat Paşa
131
Osmanlı’nın Son Kilidi Çanakkale - Tek Kitap
Mürettebatın ancak 71’i kurtulabilmişti. Bu mürettebattan alınan bilgiye göre
Bouvet zırhlısı batmadan önce tam isabetli 12 mermi yemiş ve isabetlerden birini,
İngiliz kaynaklarına göre zırh kuşağı yukarısından almıştı. On dört dakikada on
defa isabet alan, Sufren zırhlısında ambarlar tutuşmuş ve gemi su almaya başlamıştı. Gemi büyük fedakârlıklarla bir infilaktan ve batma tehlikesinden kurtarılmıştı.
Golve aynı tarafta ve daha müthiş tehlikelere maruz ve batmasına ramak kalmışken, yarı batmış halde mürettebatın büyük bir kısmını tahliye ederek savaş hattı
ve boğazları terk etmişti. Yine Kilitbahir ve Çanakkale istihkâmlarına tahrip atışı
yapan Agememnon zırhlısı hiç yoksa 12 ağır ve birçok sayıda daha küçük çapta
merminin isabetine maruz kalmıştı. Queen Elizabeth ve diğer İngiliz gemileri de
pek çok isabet aldı. Fakat asıl İngiliz zayiatı Fransız savaş gemilerinin savaş hattından çekilmesinden sonra başladı.
Fransız gemilerini değiştirmeye gelen 2. İngiliz Deniz Tümeni’nin daha geldiği
ilk anda bir mermi, torpido muhriplerinden birini batırdı. Bununla beraber tümen, Kepez hizalarına kadar ilerleyerek, takriben Fransız gemilerinin bulunduğu
hattan daha ilerisine geçti. Bu gemilerin ortak ateşleri Çanakkale ve Kilitbahir
istihkâmlarına yoğunlaştırılmış ve buradaki tabyalar susmak zorunda kalmıştı.
Sonunda sıra mayın tarayıcılara gelmişti. De Recberk teknelerin boğazın ağzına yaklaşmalarını emretti. Kılavuz gemisinin komutanlarının denetimlerinde iki
çift mayın tarama gemisi paravanlarını indirdi. Queen Elizabeth ve A hattı gemileri görevlerini yerine getirerek geçtiler. Üç mayın çözüldü ve patlatıldı. Ancak
daha sonra, B hattına doğru yaklaşıp düşman topçusunun mevzilerine girdiklerinde, görülmedik bir panik yaşandı. Dört gemi de geri döndü, komutanlarının göreve devam emirlerine rağmen hızlandı ve boğazdan çıktı. Harekâtta yer alması
beklenen diğer iki mayın tarama gemisi ise paravanlarını indirmeye fırsat bile
bulamadan geri döndü. Bu fiyasko, çok daha önemli felaketin habercisi gibiydi.
Saat 16.00 da İnflexible dretnot kruvazörü bir mayına çarptı. Kruvazör artık
görevine devam edemeyecek şekilde tehlike içinde kaldı ve boğazı terk etmeye mecbur oldu. Bundan 15 dakika sonra İrresistible aynı akıbete uğradı. Bu gemi de
mayına çarparak sancak tarafına yattı. Ve arka tarafından su almaya başladı. Akıntıya kapılarak ağır ağır Kepez koyuna sürüklendi. Müstahkem mevki tabyaları, ateşlerini bu gemi üzerine yoğunlaştırmakda gecikmediler. Bu süratli ateş altında torpido muhripleri yaralı geminin yardımına koştular. Ocean zırhlısı da mayına çarptı.
Donanmasını boğaz dâhilinde tutmanın imkânsızlığını gören Amiral De Rebeck, harekâtı durdurmaya karar verdi. Akşam geç vakit Ocean ve İrresistible’nin
battıkları rapor edildi. Amiral De Rebeck, kalanı kurtarabilmek ümidiyle akşama
132
Çanakkale Savaşları’na Fiilen Katılan Türk Generaller ve Savaştaki Faaliyetleri
doğru filoya geri dönme emri verdi Çanakkale Boğazı’nın iki yakasında mevzilenen Türk topçusunun açtığı yoğun ateşler ve Karanlık Liman’a dökülen mayınların etkisiyle mevcudunun % 35’ini yitiren, İngiliz ve Fransız harp gemilerinden
oluşan bir donanma saat 17.30 da çekilmek zorunda kaldı.
Cevat Paşa, o gün tabyalar arsında bir baştan bir başa defalarca gidip gelmiş ve
hep askerlerinin yanında olmuştur. Bu fedakarane gayreti ve başarısından dolayı
kendisine “18 Mart Kahramanı” ünvanı verildi. 18 Mart muvaffakiyetin en mühim noktası erlerin ve subayların vazifedeki fedakârlığıydı. Gerek Anadolu
Hamidiyesi’ni tutan Alman ve Türk askerleri, gerek Rumeli Mecidiye ve Namazgâh
bataryaları ve merkez grubu efradı bütün gün vazifeleri başından ayrılmamışlar ve
elinden hizmet gelmeyen yaşlı askerlerimiz su taşımak, ezan okumak vesair suretle
maneviyatı yükseltmeye çalışmışlardı. Mecidiye bataryası üç defa ateş altında askerini değiştirmişti.
Osmanlı Ordusu’nun Çanakkale Savaşı’nda gösterdiği kahramanlıktan dolayı
ahali adına Viyana belediye başkanınca tebrikte bulunulmuştur. Avusturya Donanma Cemiyeti, Osmanlı Ordusu’nun Çanakkale’de yaptığını takdirle karşıladığını bildirmiş, Almanya devleti tarafından Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanı Cevat Paşa’ya da ikinci rütbeden Croix de Fer nişanı verilmiştir.
Cevat Paşa’nın 18 Mart 1915 zaferinin kazanılmasında hizmeti ve emeği büyüktü. Çanakkale’de Almanların büyük topları girişe taşımalarına mani olan Cevat
Paşa’dır. Pek kıt olan boğaz müdafaa silah ve vasıtalarını yerinde kullanmakla ve
ehil ellere tevdi hususunda çok titiz davranmak suretiyle zaferi önceden temin etmiştir. Onun boğazda yerini kendi eliyle seçmediği silah, tanımadığı subay yoktu.
18 Mart günü topçumuz, tedbirli davranarak az cephane kullanmaya çalıştı.
Kullandığı cephane düşmanın kullandığı cephanenin dörtte biri bile değildi. 18
Mart günü; Yenilmez Armada’nın kesin yenilgisiyle bitti ve tarihin büyük “Boğaz
Muharebesi” Türklerin kesin zaferiyle sonuçlanmış oldu. Yaklaşık 7 saat devam
eden çok şiddetli ateş muharebesi sırasında müttefik donanma Türk mevzilerine
tonlarca mermi yağdırmıştı. Yalnız İngiliz gemileri tarafından 3.344 mermi atılmıştı.
18 Mart Deniz Savaşı’yla kazanılan Çanakkale Zaferi, sıradan bir başarıdan
ibaret değildi. 18 Mart 1915’te, İtilaf Devletleri’nin 18 büyük ve bunun hemen iki
katı küçük gemiyle Çanakkale Boğazı’na gerçekleştirdiği hücum, Çanakkale
Boğazı’nın sınırlı sayıdaki vasıtaları karşısında mağlup olarak hezimete uğramıştı.
Diğer taraftan İngiltere için durum bir itibar meselesi haline gelmişti. Bütün dünyaya nam salmış donanması, ağır bir mağlubiyet almış, kendi kamuoyu ve hasım133
Osmanlı’nın Son Kilidi Çanakkale - Tek Kitap
ları nezdinde zor duruma düşmüştü. Bunu tersine çevirmenin yolu ise, harekâta
devam etmekti. Bu durumda İtilaf devletleri için Boğazlar’ın geçilmesi için tek yol
kalıyordu: Karadan yapılacak bir harekât.
18 Mart Zaferi’nin kazanılmasında önemli katkıları olan Çanakkale (Bahr-i Sefid) Boğazı Müstahkem Mevkii Komutanı Cevat Paşa, kara muharebelerinin neredeyse bittiği, tahliyenin konuşulmaya başlandığı bir sırada, Ekim 1915’te, 14. Kolordu komutanlığına atanmıştı. Ardından Galiçya, Suriye ve Filistin ve Elcezire Cephesi komutanlığı yapan Cevat Paşa, korgeneral rütbesiyle iki kez Erkan-ı Harbiye-i
Umumiye Başkanlığı yaptı. 1923’te 3. Ordu komutanı ve aynı zamanda Elazığ milletvekili seçildi. 1924’te her iki görevinden de ayrılarak Askerî Şura üyeliği yaptı. 7
Ocak 1925’te Musul sorunu ve 28 Kasım 1925’te Irak sınırı için Milletler Cemiyeti’ne
giden heyette askerî müşavir olarak bulundu. 1926’da İstanbul Generaller Askerî
Mahkemesi başkanlığına atandı. 12 Mart 1928’de Cenevre’de toplanan silahların
azaltılması konusundaki kongreye temsilci olarak gönderildi. 14 Eylül 1935’te Askerî
Şura üyesi iken yaş haddinden emekli oldu. 13 Mart 1938’de öldü. İstanbul Erenköy Sahrayı Cedit Mezarlığı’na defnedilen paşanın naaşı 27 Eylül 1988’de devlet
mezarlığına nakledildi. Cevat Paşa, Fransızca ve Almanca biliyordu.
Tümgeneral Ali Mustafa Fevzi (Çakmak) Paşa (1876–1950)
1876’da İstanbul’da doğan Fevzi Paşa’nın babası Çakmakoğullarından Tophane Kâtibi Miralay Ali Sırrı Bey, annesi Varnalı Müftü Hacı Bekir Efendi’nin kızı
Hansene Hanım idi. İlk ve orta öğrenimini İstanbul’da tamamlayan Ali Mustafa
1893’te Harbiye Mektebi’ne girerek burada, dedesi Hacı Bekir Efendi’den Arapça, Farsça ve fıkıh öğrendi. Tasavvufla ilgilenmesini sağlayan dedesi tarafından
kendisine Fevzi mahlası verildi. Harbiye’yi pekiyi derecesi ile bitirdi ve Erkan-ı
Harp sınıfına ayrılarak üç yıl da burada okudu. 1898’de kurmay yüzbaşı olarak
okulu bitirdi.
Eğitiminden sonra birçok askerî vazifeyi ifa eden Fevzi Çakmak Paşa, Çanakkale Savaşları’nda Güney Grubu Komutanı Vehip Paşa’ya bağlı olarak çalıştı. 21
Haziran - 6 Ağustos 1915 tarihleri arasında yapılan Zığındere ve Kerevizdere muharebeleri, tarafları bir hayli yıpratmıştı. Bu arada Güney Grubu Komutanı Weber Paşa görevinden ayrılmış, yerine 2. Ordu Komutanı Vehip Paşa atanmıştı. 2.
Kerevizdere Muharebeleri sırasında (13 Temmuz 1915) Fevzi Paşa, Vehip Paşa’nın
mahiyetinde 5. Kolordu komutanı olarak göreve başlamış, 8. 10. ve 13. tümenlerin bu bölgeye gelmesiyle Türk savaş gücü artmıştı. 5. Kolordu’nun Kerevizdere’deki 4. tümeni, Albay Cemal’in; 6. tümeni, Kurmay Yarbay Şakir’in; 7. tümeni,
134
Çanakkale Savaşları’na Fiilen Katılan Türk Generaller ve Savaştaki Faaliyetleri
Kurmay Albay Halil’in komutasındaydı.
Batıdaki 14. Kolordu’nun komutanı da
Mirliva Trommer Paşa idi. Fevzi Paşa komutasındaki 5. Kolordu, 13. Tümen sağda, 14.
Tümen Kirte Deresi doğu koluyla Çanakkale Boğazı arasındaki kesimde görevlendirilmişti. Albay Halit komutasındaki 13.
Tümen’in 46. alayı sağda, 4. Alayı sol cephede ve 60. alayı da ihtiyatta olmak üzere
savunma için düzen aldı.
6 Ağustos 1915 günü Seddülbahir’de
Fevzi Paşa’ya bağlı 13. Tümen bölgesinde
başlayan İngiltere topçu ateşinden sonra İngilizler sıralar halinde taarruza geçtiler. 46.
Fevzi Çakmak Paşa
Türk Alayı, sağ kanadına gelen 462. İngiliz
Tümeni’nin 127. tugayının taarruzunu ağır zayiat verdirerek durdurdu. Fakat İngilizler aldıkları takviyelerle bir kısım siperleri geri aldı. 46. Alay’ın ihtiyattaki birinci taburu yaptığı karşı taarruzla kaybedilen yerleri geri aldı. Ayrıca, bütün 14.
Tümen Cephesi’ne yönelen Fransız birliklerinin taarruzları, daha başlamadan
durdurulmuş ve ellerindekini kaptıracak duruma düşmüşlerdi.
5. Kolordu Komutanı Fevzi Paşa, belli dönemlerde İstanbul’a izin dâhilinde
gitse de muharebelerin sonuna kadar Çanakkale’de kaldı. Bu süre boyunca 5.
Kolordu komutanı olarak Seddülbahir savunmasında gayret gösterdi. Fevzi
Paşa’nın özellikle Çanakkale’ye geldiği gün başlayan 2. Kerevizdere Muharebeleri
ile Ağustos ayında başlayan ve düşmanın asıl çıkarma bölgesi olan Anzak ve Suvla
Limanı’na yapacağı harekâtı gizlemek ve Türk birliklerinin kuzeye takviye edilmesini önlemek için yapılan bir gösteriş taarruzu olmasına rağmen ilk çıkarma sırasındaki hedef olan Alçıtepe’yi alma şekline dönüşen Seddülbahir harekâtı sırasında gösterdiği gayret takdire şayandı.
Bununla da yetinmeyip gece taarruzlarıyla bir kısım siperleri de geri aldı. Fevzi
Paşa, daha sonra Albay Mustafa Kemal’in rahatsızlığı nedeniyle Anafartalar Grubu komutanlığından’ndan ayrılması üzerine bu göreve getirildi ve düşmanın tahliyesi sonuçlanıncaya kadar, 6 Aralık 1915- 9 Ocak 1915 tarihleri arasında bu görevde kaldı.
5. Kolordu, 3. Ordu emrine veriledikten sonra Fevzi Paşa, 16 Mart 1916’da
kolordusu ile Doğu Cephesi’ne, 9 Ekim 1917’de 7. Ordu komutanlığına atanarak
135
Osmanlı’nın Son Kilidi Çanakkale - Tek Kitap
Suriye Cephesi’ne gitti. Filistin ve Şeria’da İngilizlere karşı giriştiği savaşlardaki
başarılarından dolayı ferik rütbesine yükseltildi. Çok geçmeden hastalanarak geri
döndü ve yerine ikinci defa Mustafa Kemal getirildi. Beykoz’daki evinde tedavi
gördüğü sırada Mondros Mütarekesi imzalandı. Tevfik Paşa kabinesinde Harbiye
Nazırı olan Cevat Paşa’nın ısrarı üzerine Fevzi Paşa, Erkân-ı Harbiye-i Umumiye
reisliğine tayin edildi. Ardından Ankara’ya gelen Fevzi Paşa, Milli Savunma Bakanlığı Bakanlar Kurulu başkan vekilliği, 23 yılı aşkın Genelkurmay Başkanlığı,
Kozan ve İstanbul olmak üzere iki defa milletvekilliği yaptı. 10 Nisan 1950’de vefat
etti. Beyazıt Camii’nde kılınan namazdan sonra Eyüp Sultan’a kadar eller üzerinde taşındı. Mareşal Fevzi Çakmak’ın naaşı, ailesinin yerinde kalmasını istemesi
sebebiyle Ankara’daki Devlet Mezarlığı’na nakledilemedi.
Fevzi Paşa, Harp Akademisi’nde verdiği konferanslarını “Garbî Rumeli’nin
Suret-i Ziyaı ve Balkan Harbi’nde Garp Cephesi Harekâtı” adıyla bir kitap halinde
yayınladı. Ayrıca Doğu Cephesi’nde bulunduğu yıllardaki tesbit ve incelemelerini
de “Büyük Harp’de Şark Cephesi Harekâtı” adıyla yayınladı. Fevzi Çakmak, Fransızca, İngilizce, Almanca, Rusça, Farsça, Arapça, Arnavutça ve Sırpça dilerini biliyordu.
Mirliva (Tümgeneral) Çolak Faik Paşa (1876–1916)
2. Kolordu komutanı olarak Çanakkale Savaşları’nda görev yapan Tümgeneral
Çolak Faik Paşa 1876’da Köprülü’de doğdu. 1894’te Mekteb-i Harbiye’ye girerek
1899’da Mekteb-i Harbiye yüzbaşılığına terfi etti. Birçok askerî vazifelerde bulunan Faik Paşa, Çanakkale cephesinde de görev yapmıştır.
29 Haziran 1915’te 5. Ordu Komutanı Liman Von Sanders, 2. Kolordu Komutanı Faik Paşa’nın Güney Grubu emrine verildiğini bildirdi. Daha önce Güney
Grubu Komutanlığı, hem 5. Ordu Komutanlığı’na, hem Kuzey Grubu
Komutanlığı’na başvurarak takviye kuvveti isteğinde bulunmuştu. 9. Tümen alayları güneye harekete geçtikleri sırada Asya Grubu’ndan yarımadaya geçme emri
almış bulunan 1. Tümen birlikleri de cepheye çıkmaktaydı.
Güney Grubu komutanı, 29/30 Haziran gecesi Faik Paşa yönetiminde yapmayı tasarladığı karşı taarruzu gizlemek için, küçük çapta taarruzlarla karşısındaki
kuvveti oyalamak ve yerinde tutmak amacıyla, 12. Tümen’e gerekli emirleri vermekteydi. Faik Paşa Güney Grubu sağ kanadındaki olumsuz durumu düzeltmek
üzere 29/30 Haziran 915 gecesi tasarladığı taarruz emrini hazırladığı sırada emrine verilmiş olan 19. Tümen Komutanı Albay Refet’in 11. Tümen’in durumunu
yansıtan raporunu almıştır.
136
Çanakkale Savaşları’na Fiilen Katılan Türk Generaller ve Savaştaki Faaliyetleri
Faik Paşa, Güney Grubu karargâhından edindiği ve kendisine bağlı olup ilişki
kurabildiği birliklerden ve son olarak benzeri yukarıda görülen 11. Tümen’in raporundan elde ettiği bilgiler ışığında, 29–30 Haziran 1915 gecesi 124. Alay’la İngilizlerin sol kanadına, 16. Alay’la da Zığındere’nin iki tarafından İngilizlerin cephesine taarruz kararı vermişti. Daha solda bulunan 126. Alay’la 7. ve 12. tümenler
de düşmanı cepheden tespit edecek şekilde küçük çapta taarruzlar yapacaktı. Topçu, saat: 19.30’da ateşe başlayacak; piyade, yarım saatlik hazırlık ateşinden sonra
saat 20.00’da taarruza geçecekti. Asıl kesin darbe İngiliz’in sol kanadı bitiminde
124. Alay tarafından vurulacaktı.
Taarruza saptanan saatte başlandı. İngilizlerin bol miktardaki makineli tüfeklerinin ve topçusunun şiddetli ateşleri karşısında başlayan taarruz istenen hızda gelişmedi. Gece yarısına doğru, cepheden taarruz eden 33. Alay’ın 2. taburuyla 16.
Alay’ın 1. taburu düşmanın ele geçirdiği ve tel engellerle takviye ettiği irtibat hendeğiyle bir kısım siperlere girmeyi başardı. Bu taburlar, 30 Haziran 1915 saat
00.45’te eski ikinci hat siperlerine kadar ilerleyerek burayı ele geçirebildiler.
124. Alay’ın Triyandafil’den ilerleyen taburu, öteki birliklerle bağlantı kuramamıştı. Bu alay, arka arkaya yaptığı taarruzlarda ağır zayiat karşılığı ancak İngiliz
mevzilerinin çok yakınına kadar yaklaşabilmişti. Sağ kanat bölge komutanı, saat
01.40’da verdiği raporunda bu durumu belirtilmiş ve alay komutanının takviye
kuvveti isteğini iletmişti.
Bu sırada Güney Grubu Komutanlığı, 30 Haziran 1915 günü saat 02.20’de
verdiği bir emirle, 71. Piyade Alayı’yla 1. Tümen komutanını, 2. Kolordu komutanının emrine vermişti. Bu emri alan kolordu komutanı, 30 Haziran 1915 saat
03.45’te verdiği bir emirle, 1. Tümen Komutanı Yarbay Tayyar’ı taarruz kanadı
komutanı olarak görevlendirdi. Bu görevle birlikte 124. Alay’ı, 17. Alay’ın taburunu ve 71. Alay’ı da, bu komutanlık emrine bağlamıştı.
1. Tümen Komutanı Yarbay Cafer Tayyar, emrine verilen birliklerle temas kurup görev bölgesinde gerekli incelemeleri yaptıktan sonra, 124. Alay’ı, 17. Mürettep Alay’la takviye ederek taarruzu yineledi. İngilizlerin şiddetli topçu ve makineli
tüfek atışları karşısında ve günün de iyice ağarması üzerine, taarruzu daha ileri
götüremedi. İngilizler, 30 Haziran 1915 günü saat 05.00’da önce Zığındere doğusundan 126. Alay’ın cephesine; iki saat kadar sonra da, Zığındere batısından 16.
Alay cephesine karşı taarruza geçti.
Fransız ve İngiliz birlikleri grup sol kanat mevzilerinin en mühim noktası olan
83 rakımlı tepeye ve her iki taraftaki siperlere baskın tarzında hücuma geçti. Bu
137
Osmanlı’nın Son Kilidi Çanakkale - Tek Kitap
taarruz, tümenin sağ yanındaki siperlerde bulunan 17. Alay tarafından vaktinde
karşılanamamış ve düşman bir kısım siperlerimizi işgalden sonra Kerevizdere’nin
başına doğru 12. Tümen sağ kanadını tehdit edecek bir vaziyette ilerlemeye başlamış ise de, cephenin bir kısmına yoğunlaştırılan kuvvetli topçu ateşini takiben,
22. Alay’ın yaptığı parlak bir süngü hücumu ile ileriye atılmış olan İngiliz taburu
hemen tamamen imha olunarak kaybedilen siperler tekrar ele geçirilmiş, gerek
grup gerek fırka merkezden yarılmak tehlikesini atlatmış ise de 83 rakımlı tepedeki siperlerimizden 50 metrelik bir kısım düşman elinde kalmıştı.
Bu taarruzların püskürtülmesi sırasında, Keçi Deresi’nin Zığındere’yle kesiştiği
yerden itibaren Triyandafil çiftliğine kadar olan cephede beş alayın erleri (124.,
16., 33., 127. ve iki taburla mürettep alayların erleri) birbirlerine karışmış; emir ve
komuta, tümüyle elden çıkmış bir durumdaydı.
Sağ kanattaki bu olumsuz durumu yakından gören 1. Tümen Komutanı Cafer
Tayyar, bu raporunda taarruz için verilen birliklerin perişanlığını, bölgenin birbirine karışmış birlik artıklarıyla tutulmakta olduğunu, birlik subaylarından pek
çoğunun şehit veya yaralı olmasından dolayı başsız kalmış olduğunu anlatmıştı.
71. Alay’ın sol kanat cephesinde eridiğini, 124. Alay’ın da komutasına verilmeyerek muharebeye kattırıldığını, tümeninin 70. alayının taze bir kuvvet olduğundan, hiç olmazsa bu alayın kendi komutasına verilerek muharebeye katılmasını
istemişti.
Bütün bu çabalar sonucu Zığındere’in batısındaki bazı siperler geri alınmışsa
da, başarı sayılabilecek bir sonuca ulaşmadan sabah olmuştu. 2. Kolordu ve 1.
Tümen komutanı yönetimindeki taarruzun gelişememesi ve tümenin verdiği raporun da etkisiyle taarruzun gündüz devam ettirilmesinden vazgeçilmiş, gecenin
beklenmesine karar verilmiştir. 2. Tümen komutanının teklifleri dikkate alınmayarak 2. Kolordu Komutanı Faik Paşa, 21.00’de baskın şeklinde taarruza geçmişti.
Triyandafil çiftliğinde bulunan taburun da katılmasıyla 124. ve 17. Mürettep
Alay’ın baskın şeklinde yaptıkları taarruzlarda beklenen başarı elde edilememişti.
Aynı gece İngilizler, bir gece önce Zığındere’nin batısında Türklerin ele geçirdiği
siperlere taarruz ederek bu siperlere girmeyi başarmışsa da, yapılan karşı süngü ve
bomba hücumlarıyla geri atılmışlardı. Bu, gecenin en büyük kazancı olmuştu.
Taarruzun sürdürülmesinde yarar görmeyen 2. Kolordu Komutanı Faik Paşa,
saat 04. 15’te verdiği kısa bir emirle, varılan hatta savunmaya geçilmesini; güneşin
doğmasından önce siper kazılarak mevzilenilmesini emretmişti. Sağ Kanat Komutanı Faik Paşa, sağ kanatta yapılacak gece taarruzlarıyla bir başarı sağlanamayacağı
kanısına varması, üzerine bu kanattaki birliklerin derlenip toparlanmalarına
138
Çanakkale Savaşları’na Fiilen Katılan Türk Generaller ve Savaştaki Faaliyetleri
imkân vermek için 1 Temmuz 1915 günü saat 02.30’da bir emir yayınlamıştır. Bu
emirle, taarruzun durdurularak bulunulan hatta savunmaya geçilmesini emreden
Faik Paşa, aynı gün Güney Grubu komutanına da bir rapor göndererek, durumda
kuşkulanmayı gerektirecek bir hal olmadığı, tasarlanan hücumun düşmanın büyük ölçüde takviye edilmiş bulunması yüzünden yapılamadığını ve önceki durumu korumak zorunda kalınmış olduğunu bildirmişti.
Enver Paşa, Liman Von Sanders’e 1 Temmuz’da bir an önce taarruz emri vermişti. 5. Ordu komutanının, 2 Temmuz 1915’te taarruzun yapılacağını bildirmesine ve 2. Kolordu komutanlığınca da bu yolda gereken emir verilmiş olmasına
karşın, birliklerin çok yorgun olmaları nedeniyle, belirlenen saatte taarruz mümkün değildi. 2. Kolordu komutanı, 1. Tümen komutanının yaptığı teklif üzerine,
taarruz öğleden sonraya erteledi.
2. Kolordu Komutanı Faik Paşa, komutanlıkların kendisinden beklediği başarıyı kesinlikle elde etmek için bütün gücünü ve enerjisini harcıyordu. 2 Temmuz
1915 günü yapılan taarruzun bütün yükünü taşımakla görevlendirilen 1. Tümen
komutanını, bir biri ardına gönderdiği emirlerle sıkıştırıyordu. Buna rağmen cephedeki durumu yakından ve bütün çıplaklığıyla bilen yüksek nitelik ve yeteneklere
sahip olan 1. Tümen komutanı, tüm baskılara karşı koyarak, gereksiz yere acelecilikten kaçınıyordu. 1. Tümen Komutanı, bir taraftan da üç gündür süren taarruz
ve karşı taarruz yüzünden yorgun, aç ve susuz kalmış olan cephedeki erlere su yetiştirmeye çabalıyordu. Bu uğraş içindeki tümen komutanı, taarruz hazırlıklarını
yürütmekle beraber, düşman hatları hakkında bilgi topluyor ve şimdiye kadar olduğu gibi, birliklerini gözü kapalı olarak ateşe atmak istemiyordu.
Bu durumu yakından izleyen 2. Kolordu Komutanı Mirliva Faik Paşa, önce
saat 15. 00’a ertelediği taarruzu, 2 Temmuz 1915 günü sağ kanat gözetleme yerinden 1. Tümen’e gönderdiği bir emirle 2 Temmuz 1915 günü saat 18. 00’e ertelemişti.
Şimdiye kadar yapılan karşı taarruzlarda muvaffakiyet elde edilememiş, geniş
ve yeterli zaman içinde taarruza hazırlanılamamıştı. Nihayet taarruz, belirlenen
saatte başladı. Başta tümen komutanı olmak üzere tüm subay ve birliklerin olağanüstü çaba ve gayretlerine rağmen arzulanan başarı elde edilememişti. 1. Tümen
komutanı, sağ kanat komutanı tarafından devamlı olarak sıkıştırılan ve durum
hakkında sabırsızlıkla haber bekleyen Faik Paşa’ya taarruz başladıktan kısa zaman
sonra, durumun pek iyi gitmediğini üstü kapalı anlatan bir rapor göndermişti.
Asıl taarruzu yapmakla görevlendirilen 70. Alay’ın 3. Tabur Komutanı Binbaşı
Reşat, 2 Temmuz 1915 günü taarruza başlamak üzereyken yaralanmıştı.
139
Osmanlı’nın Son Kilidi Çanakkale - Tek Kitap
Binbaşı Reşat aldığı görevi başarıya ulaştırabilmek için, yaralı olduğu halde
geri gönderilmeyi kabul etmeyerek muharebenin seyrini izlemiş ve taburunu teşvik için yerinde kalmıştır. Komutayı Binbaşı Şerif’e bıraktığını bildirerek, birliğinin moralin, yükseltici sözlerle emrini tamamlamıştır.
Komutayı ele alan, 124. Alay’ın 3. Tabur Komutanı Binbaşı Şerif de, Binbaşı
Reşat gibi beceri ve enerjisiyle taarruzu başarıya ulaştırmak için çaba harcamasına karşın düşmanı geri atamamış; taarruz istenildiği gibi yürütülememişti. Ne
yazık ki düşman cephesinin tam olarak tahrip edilememesi, arazinin açık bulunması ve bilinmemesi, düşmanın yağmur gibi yağan şarapnelleri, piyade ve özellikle yandan ateş altına alan fazla sayıda makineli tüfek ateşleri, erleri tümüyle eritmiş; sağ kalan ve düşman siperlerine otuz metre kadar yaklaşan erler de, bulundukları yerde başlarını kaldıramadan bekliyorlardı. Bu sırada subayları başlarında olduğu halde, ilerlemekte olan 11. ve 12. bölüklerin erleri; takım takım ileriye
gönderilmiş; daha yoldayken yarı yarıya şehit olduklarından, avcı hatları takviye
olunamamıştı.
İşte bu şartlar altında yapılan taarruz, tasarlanan sonuca ulaşamamış ve duraklamıştı. 1. Tümen Komutanı Yarbay Cafer Tayyar, bu durumu raporla iletmişti. 2.
Kolordu komutanı da ileri hatlardaki durumu ve yığılmayı kendi gözüyle görmüş,
taarruzun daha ileri götürülmesine imkân kalmadığı kanaatine varmıştı. Bunun
üzerine 2. Kolordu komutanı verdiği son emirle, bulunulan hatta savunmaya geçilmesini, tahkimata hız ve önem verilmesini, birliklerin kısa sürede düzene sokulmasını ve gerilerde ihtiyat kuvvetler bulundurulmasını 3 Temmuz 1915 günü saat
12.30’da bildirdi. Böylece 2 Temmuz 1915 günü akşamüzeri büyük umutlarla başlatılan baskın şeklindeki taarruz, gece de sürdü. 3 Temmuz 1915 sabahı da çaba
harcanmasına rağmen olumlu bir sonuç alınamamıştı. 2. Kolordu Komutanı Faik
Paşa’nın taarruzdan vazgeçip savunmaya geçilmesi konusunda emir vermesiyle
muharebenin bu devri kapandı.
Güney Grubu’nun sağ kanadındaki muharebeleri büyük bir ilgi ve titizlikle
izleyen ve başkomutan Vekili Enver Paşa’nın aralıksız taarruzlar yaptırmak suretiyle düşmanı bir an önce denize dökme konusundaki isteğini ne pahasına olursa
olsun yerine getirmek isteyen Liman Von Sanders, her nedense kendisine bir türlü sempati ve güven beslemediği Faik Paşa’yı, 28 Haziran–2 Temmuz 1915 günlerinde yapılan muharebelerdeki başarısızlığı üzerine, 3 Temmuz 1915 günü Güney
Grubu sağ kanat komutanlığı görevinden aldı.
Liman Von Sanders’in amacı, Anadolu yakasındaki Mehmed Ali Paşa komutasındaki 1. Kolordu’yu (3. ve 5. Tümenler) Zığındere’ye getirip taze kuvvetlerle
140
Çanakkale Savaşları’na Fiilen Katılan Türk Generaller ve Savaştaki Faaliyetleri
yeniden saldırılara başlamaktı. Bu emir üzerine, 5. Ordu karargâhına giden Faik
Paşa, geçici olarak Asya Grubu komutanlığına atandı.
Faik Paşa, Kafkasya Cephesi’nde 2. Kolordu Komutanı iken, 30 Ağustos
1916’da yapılan genel taarruzda, Karamuç-Simhaç hattında saat 05.00’te Rus piyade mermisiyle alnından vurularak şehit oldu. Faik Paşa’nın mezarı Bingöl’dedir.
Mehmed Ali Paşa (Korgeneral) (1869?-1919)
Mehmed Ali Paşa Bosna’da doğdu. Ahmed Bey’in oğludur. Harp Okulu’ndan
1892‘de teğmen, 1895’te kurmay yüzbaşı olarak mezun oldu. Mezuniyetinden
sonra birçok askerî görevde bulunan Mehmed Ali Paşa, Çanakkale Savaşları’nda
da vazife almıştır. Faik Paşa’nın yerine atanan Anadolu yakasında 1. Kolordu (3.
ve 5. Tümen) Komutanı Mehmed Ali Paşa’nın bölgeye yerleşmesi, 3 Temmuz’u
buldu. Mehmed Ali Paşa ile görüşmesinde Liman Von Sanders’in verdiği emir,
daha önce defalarca yapılan hatanın tekrarından ibarettir: Bir an önce hücuma
kalkmak! On sekiz kilometrelik yolu yaya olarak gelmiş yorgun birlikler için bunun intihar olacağı açıktı.
Güney Grubu cephesinde birlik değiştirilmeleri ve yeni düzenlemelerle uğraşıldığı sırada 5. Ordu Komutanı Liman Von Sanders, daha 2 Haziran 1915’te
tasarladığı fakat başarısızlığı yüzünden durmak zorunda kaldığı taarruzu tekrarlamaya karar vermiş bulunuyordu. 5. Ordu komutanı, Seddülhahir kesiminin
sağ kanadında düşmanın 1 km fazla bir derinliğe bir ok gibi girmiş olan kuvvetlerinin durumuna bir türlü tahammül edemiyordu. Bu durumun düzeltilmesi
için biricik çıkar yolun taarruzlara devam olduğu kanısındaydı. Bu taarruzlar
sonucunda, her taarruz için dillere dolaşan değimle, düşman denize dökülmese
bile hiç olmazsa cephenin almış olduğu anormal durum düzeltilecek ve düşman
da zararsız hale sokulacak düşüncesindeydi. Buna karşılık, yeni bir taarruzun
Güney Grubu emrindeki yorgun ve yıpranmış birliklerle başarılmayacağını da
biliyordu. Bu yüzden Liman Von Sanders, Kuzey Grubu ihtiyatında 5. Tümen’le
Asya Grubu’ndan 3. Tümen’in bir kısım kuvvetlerini yarımadaya geçirterek, 1.
Kolordu Komutanı Mirliva Mehmed Ali Paşa komutası altına vermeyi, yeni bir
taarruz yaptıktan sonra tekrar eski yerlerine göndermeyi tasarlamıştı. Böylece 3
Temmuz 1915 günü Mirliva Mehmed Ali Paşa Seddülbahir cephesinde görevlendirildi.
5 Temmuz’da yapılacak saldırı oldukça ayrıntılı planlanmış olup topçu desteğine hususiyle önem verilmişti. Hatta Liman Von Sanders yanında Avusturya ataşesi olduğu halde taarruzu izlemek üzere bölgeye geldi.
141
Osmanlı’nın Son Kilidi Çanakkale - Tek Kitap
Taarruzun başlayacağı saat 03.30’dan yarım saat önce, İngiliz siperlerinden şiddetli bir ateş başlamıştı. Bu ateş başlamak üzere bulunan taarruzun İngilizler tarafından sezilmiş olduğunu gösteriyordu. Aslında Türk ileri hattıyla İngiliz cepheleri arasında uzaklık,80–100 m arasında değişiyordu. İngilizlerin şiddetli ateşine
karşın 3. ve 5. Tümenler, derinliğine kademelenmiş olarak, emirler gereği ateş
açmadan 03.45’te ateş açmadan taarruza başladı. Her iki kademelerdeki erler el
bombalarıyla donatılmışlardı. Türklerin taarruzunu gören İngilizler ateşlerini büsbütün arttırmıştı 3. Tümen’in bölgesinde Yarbay Nurettin Bey yaptığı hücumlarla
saat 05.30’a kadar büyük zayiat pahasına İngilizlerin ön siperlerini ele geçirdi.
Fakat 32. Alay’ın 2. taburu, karşılaştığı tel engelleri aşmaya çalışırken uğradıkları şiddetli makineli yan ateşinden başka, mayınlara da rastladığından büyük kayıplara uğradı, taarruz durakladı. Bunun üzerine 3. Tümen komutanı ihtiyatları
tükenen, duraklayan taarruzun ilerlemesi için ihtiyat istedi. İhtiyattaki 2 tabur
gönderildi. Fakat bu sırada İngilizlerin ateşi yoğunlaşmıştı. Bu İngiliz siperlerine
ulaşan Türk erleriyle geride onları izleyen kademedeki erler, şehit veya yaralı olarak kısa sürede eridi. Bu durum karşısında, kuvvetlerin ileri sürülmesinin bir yarar sağlamlayamayacağı kanaatine varıldı. Bunun üzerine, ihtiyat birlikleri bulundukları hatta mevzilendirilerek savunmaya geçildi.
5 Temmuz günü İngiliz taarruzu başladı. İngilizler, Türklerin ele geçirdiği siperleri geri almaya başlamıştı. Muharebenin gidişini yakından izleyen Mehmed
Ali Paşa, durumun iyiye gitmediğini görüyordu. Ne var ki 5. Kolordu Komutanı
Liman Von Sanders, taarruzun sürdürülmesi için hâlâ direniyordu. Bu durum
karşısında Liman Paşa, kolordu ihtiyatındaki son taburlarını da 3. Tümen emrine
vererek taarruzu yineledi. Birliklerde genellikle düzenin kalmadığı ve bu duruma
göre taarruzun sürdürülmesinin imkânsız olduğu, kolorduya bildirildi. Fakat kolordu, taarruzun yenilenmesini emrediyordu. Aceleyle ve hazırlanmadan girişilen
taarruzlarda uğranılan ağır kayıplar ve özeklikle Zığındere Muharebesi’ndeki korkunç boğuşmalar, Türk birliklerine büyük insan kaybına mâl olmuştu. Topçu desteği olmaksızın süngü hücumuna geçen birlikler ağır zayiatlar vermişlerdi. 8 gün
süren bu kanlı Zığındere Savaşları’nda düşmanın zayiatı oldukça azdı.
Zığındere Muharebeleri’nde Osmanlı Ordusu’nun kaybı korkunçtu. Ancak
daha ilk gün cephenin sağ kanadında 2 km. kadar ilerleyen İngilizler, istedikleri
çevirme harekâtını yapamamışlardı.
5 Temmuz 1915 günü yapılan taarruzda savaşa katılan birliklerle muharebeye
girmeden önceki insan, hayvan ve silah mevcudu şöyleydi: 103 subay, 6827 er,
142
Çanakkale Savaşları’na Fiilen Katılan Türk Generaller ve Savaştaki Faaliyetleri
toplam 6930 kişi, 5990 tüfek ve 489 hayvan. 5. Tümenin 1. Kuzey Grubu emrine
girdiği zamanki insan ve hayvan mevcudu şöyleydi: 79 subay, 6383 er, toplam,
6462 kişi ve 740 hayvandan ibaretti.
Sonuç olarak, 5 Temmuz 1915 günü yapılan ve hiçbir başarı sağlamayan bir
günlük taarruz, iki tümene subay ve er zayiatı olarak 5025 kişiye mal olmuştu.
Verilen bu zayiat, bu iki tümenin muharebeye katılan mevcudunun yaklaşık %
40’ına yakındı. Güney Grubu diğer tümenlerinin 28 Haziran 1915’ten 5 Temmuz
1915 gününe kadar verdikleri zayiat da yaklaşık olarak şöyleydi: 1. Tümen 2853,
11. Tümen 3311, 7. Tümen 265, 12. Tümen 534, 6. Tümen 2932, 4. Tümen 963,
toplam olarak 10658’dir. Bu toplam zayiata 3. ve 5. Tümenlerin zayiatı da eklenecek olursa, Güney Grubu’nun sekiz günlük muharebelerdeki zayiatının 16.000
kişiye yaklaştığı görüldü.
Bunun 14.00’i Zığındere bölgesinde verilmişti. Güney Grubu böylece çok erimiş, ve sarsılmıştı. Binlerce şehit, hatlar arasında yatıyordu. Ağır bir teaffün havası cepheyi kaplıyordu Bir ateşkes girişimi de bu sefer Osmanlı ordusundan geldi.
Ara bölgede çok sayıda şehit ve yaralı vardı. Güney Grubu Komutanlığı, şehitlerin
gömülmesi ve yaralıların toplanması için ateşkes önerisinde bulundu. General
Hamilton, bu sefer ateşkesi reddedecekti.
Gerekçe ise Türklerin yeni bir taarruz için bölgeyi temizlemek arzusunda olduklarıydı.
Aceleyle ve hazırlanmadan girişilen taarruzlarda uğranılan ağır kayıplar ve özellikle Zığındere Muharebeleri’ndeki korkunç boğuşmalar, Türk birliklerine büyük
insan kaybına mâl olmuştu. Bu husus, muharebelere katılmış olan birçok komutan ve subayların anılarına da acı birer hatıra olarak yansımıştır. Zığındere taarruzunu yönetmek için getirilen Asya Grubu Komutanı ve 1. Kolordu Komutanı
Mirliva Mehmed Ali Paşa birliklerinden önce Seddülbahir Cephesi’ne gelmiş
olan 14. Kolordu Komutanı General Trommer’e geçici olarak kendisine verilmiş
olsan sağ kanat komutanlığı görevini teslim etmiştir. Sonra, Asya yakasına geçerek, yokluğunda kendisine vekâlet eden 2. Kolordu Komutanı Mirliva Faik
Paşa’dan Asya Grubu komutanlığı görevini teslim almıştır.
Mustafa Hilmi Paşa (Tuğgeneral) (1301 - 19. . )
6. Kolordu komutanı olarak Çanakkale Cephesi’nde görev yapan Mustafa Hilmi Paşa, İstanbul’da doğdu. Hasan Bey’in oğludur. Harp Okulu’ndan 1885’te
teğmen rütbesiyle mezun oldu. Mezun olduktan sonra birçok askerî vazifelerde
bulundu. 6. Kolordu komutanı olarak Çanakkale Cephesi’nde Saroz Körfezi böl-
143
Osmanlı’nın Son Kilidi Çanakkale - Tek Kitap
gesinde 1. Ordu’ya bağlı görev alan Mustafa Hilmi Paşa, 29 Kasım 1914’te tuğgeneralliğe terfi etti.
Hilmi Paşa, düşmanın Çanakkale’deki kuvvetlerini tahliye etmesinden sonra
Çanakkale’de kalan birlikler arasında Çanakkale Grubu komutanlığına atanan
Cevat Paşa komutasında görev yaptı. Hilmi Paşa, 6. Kolordu komutanlığı ve 25. ve
26. Tümenleri ile Ağustos 1916’da Romanya cephesine gitti.
Bu görevinden sonra, 22 Kasım 1918’de Harbiye Nezareti Müsteşarı olarak tayin edildi. Mart 1919’da açığa alındı. 2 Ekim 1923’te emekli oldu.
Kaynaklar: Hatice Işıldak Kara, Çanakkale Savaşı’na Fiilen Katılan Türk ve Alman Genaraller,
Yüksek Lisans Tezi (Danışman: Yrd. Doç Dr. Mustafa Bıyıklı) Dumlupınar Ünv. Kütahya 2009;
Baha Vefa Karatay, Mehmetçik ve Anzak, Ankara 1987; Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi 5/3;
Burhan Sayılır, Çanakkale, Ümitler Yanılgılar, Gerçekler, Ankara 2003; Carl Mühlman, Çanakkale
Savaşı, İstanbul 2004; Ellis Ashmaed Bartlett, Çanakkale Gerçeği, (Yay. Haz., Muzaffer Albayrak),
İstanbul 2005; Enver Konukçu, “Çanakkale Savaşları’nda Türk ve Alman Komutanların İzlenimleri,” Çanakkale Savaşları Tarihi, C. V, Editör : Mustafa Demir, İstanbul 2008, s. 2529; Esat Paşa,
Çanakkale Savaşı Hatıraları, Haz. İhsan Ilgar-Nurer Uğurlu, İstanbul, 2003; Fevzi Çakmak, Günlükler, Yay. Haz. Nilüfer Hatemi, C. 1, İstanbul 2002; Fevzi Çakmak, Birinci Dünya Savaşı’nda Doğu
Cephesi, Genelkurmay Yayınları, Ankara, 2005; Halil Ersin Avcı, “Çanakkale Deniz Savaşları”,
Çanakkale Savaşı ve Tarihi, İstanbul 2006, s. 446; Hans Kennengıesser, Çanakkale’de Türklerle
Beraber, Bir Alman Gözünden Çanakkale, İstanbul 2009; Hülya Toker-Nurcan Aslan ( Yay. Haz.),
Birinci Dünya Savaşı’na Katılan Alay ve Daha Üst Kademedeki Komutanların Biyografileri, C. I,
Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara 2009; Hülya Yarar vd,
Çanakkale 1915, Ankara, 1999; Ian Hamilton, Çanakkale Savaşı Raporu, Yay. Haz. Ahmet Altıntaş,
Çanakkale 1999; İbrahim Artuç, Çanakkale Savaşı 1915, İstanbul 2004; İsmail Kayabal-Cemender
Arslanoğlu, Çanakkale Zaferi 1915, ATESE Yay., Ankara, 1975; Kevin Fewster vd., Çanakkale 1915
Savaşla Başlayan Dostluk, İstanbul, 2005; Lokman Erdemir, Çanakkale Savaşı, Siyasi, Askeri ve
Sosoyal Yönleri, İstanbul, 2009; Mahmut Boğuşlu, 1. Cihan Harbi, Türkiye Cumhuriyeti’nin Doğuşu, İstanbul 1997; Mirliva Sedat, Boğazlar Meselesi ve Çanakkale Deniz Savaşları’nda Türk Zaferi,
Phoenix Yay., Yay.Haz. Mehmet Köçer, Ankara 2007; Muhammet Erat, “Çanakklae Savaşlarında
Deniz Harekatı”,Çanakkale Savaşları Tarihi, C.IV, Editör: Mustafa Demir, İstanbul 2008, s. 2033;
Murat Ufuk Kara, Çanakkale Savaşları, Çanakkale , 2005; Murat Karataş, Haritalarla Çanakkale
Savaşları, Ankara 20007; Nusret Baycan, “ Orgeneral Cevat Çobanlı”, Atatürk Araştırma Merkezi
Dergisi, , C. VII, Mart 1991, S. 20., s. 368; Nusret Baycan, “Mareşal Fevzi Çakmak”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C. VI, Kasım 1989, S. 16. s. 179; Rahim Balcıoğlu, Büyük Mehmetçik Mareşal
Fevzi Çakmak, İstanbul 1987; Rahmi Akbaş, Mareşal Fevzi Çakmak, İstanbul 2008; Şakir Tunççapa, Çanakkale Muharebeleri Hatıralarım, C. III, İstanbul 2003; Seçil Karal Akgün, “Çanakkale
Muharebeleri’nde Anzaklardan Esintiler”, Çanakkale Savaşları Tarihi, C. 4., İstanbul 2008, s. 1909;
Selahattin Adil Paşa, Çanakkale Cephesinden Mektuplar- Hatıralar, Yay. Haz. Muzaffer Albayrak,
İstanbul 2007; Sermet Atacanlı, Atatürk ve Çanakkale’nin Komutanları, İstanbul 2006; Tuncer
Yılmazer, Alçıtepe’den Anafartalar’a, Çanakkale Kara Muharebeleri, İstanbul 1993; Türk İstiklal
Harbine Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri, Genelkurmay
Yayınları, Ankara 1972; Muzaffer Albayrak vd, Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri, C.
I-II, Ankara, 2005; Viktor Rodenno, Gelibolu, Denizden Saldırı, Ankara 2009.
144
Download