Temel Hadis Kavramlarıyla İlgili Oryantalist İddialar ve Eleştirisi Hadis ve Sünnet Yerine Tradition (Gelenek) Terimini Kullanmaları • Oryantalistler sünnet veya hadis terimi yerine tradition kelimesini kullanmayı tercih ederler. Onlar tarafından yazılan birçok eserde bunu görmek mümkündür. Örneğin, The İmportance of tradition for the study of Islam (A.J. Wensinck), On Muslim tradition (Margoliouth), al-Qushairi as a traditionist (Kramers) gibi. • Oryantalistlere Islamic Tradition, belirli bir zaman dilimi ve coğrafya içinde doğup gelişen uygulamaları, örf ve adetleri ifade etmektedir. • Schacht’ın living tradition kavramı, Hz. Peygamber’in sünnetinden bağımsız olarak İslam toplumu içinde gelişen örf ve adetleri ifade etmektedir. • Hıristiyan kültür içinde tradition kavramı ilahi, apostolik ve kilise geleneği olmak üzere üç grupta incelenir. Tanrı ve Mesih ilahi geleneği başlatmıştır. Havariler, Ruhulkudüs’ün ilhamıyla apostolik geleneği oluşturmuşlar, havariler sonrası kilise kurumu ise kilise geleneğini oluşturmuştur. • Hıristiyanlara göre gelenek, kilise babalarının inançlarından konsil kararlarına kadar geniş bir çerçeveyi ifade eder. • Goldziher, Schacht ve Juynboll’e göre hadislerin Hz. Peygamber ile doğrudan bir ilişkisi bulunmamaktadır. Kaynaklarda yer alan hadisler Müslümanlar arasındaki çatışmalar sırasında, tarafların kendi lehlerine ve muhaliflerinin aleyhine uydurdukları rivayetlerden oluşmuştur. • Genel itibarıyla hadisler İslam’ın birkaç asır süren oluşum sürecinde bu sürece katılan siyasi, toplumsal ekonomik birçok faktörün ürünüdür. Eleştirisi • Sünnet ve Cahiliye Dönemi: Hz. Peygamber, ona gelen ayetler doğrultusunda cahiliye döneminin uygulamalarını bazılarını tamamen değiştirmiş, bazılarını ıslah ederek, bazılarını da olduğu gibi almıştır. • Sünnet ve Önceki Dinler: Sünnette önceki dinlerde de görülen bazı uygulamaların yer alması, dinlerin kaynak itibarıyla aynı kaynaktan gelmesi nedeniyledir. Bununla birlikte dinler arasında bazı etkileşimlerin olması normaldir. İslam’dan sonra gerek hukuk gerekse ilahiyat alanında diğer dinler de İslam’dan etkilenmişlerdir. • Sünnetin Hz. Peygamber’le ilgisinin olmadığı iddiası temelsizdir. Bu iddiayı kabul etmek, Hz. Muhammed’in tarihteki rolünü inkar etmek anlamına gelir. • Hz. Peygamber, Arap toplumu içinde başlayan daha sonra dalgalar halinde çevresine yayılan dini bir hareketin peygamberidir. Bu konumda olan birinin, geride hiçbir uygulama veya söz bırakmamış olduğunu varsaymak gerçekle çelişir. Sünnet ve Peygamber’in Sünneti Kavramları • Goldziher sünneti ilk dönem İslam toplumuyla ilişkilendirmektedir. Ona göre sünnet, ilk Müslüman cemaatın uygulamaları, hadis ise bu uygulamaların Hz. Peygamber’e nispet edilen sözlü ve tarihi belgeleridir. Ona göre sünnetin ilk tatbike konuluşu Medine ve çevresinde olmuştur. • Margoliouth, ilk dönem İslam toplumundaki sünnetin Hz. Peygamber’e nispet edilmemesi gerektiğini, çünkü o dönemde Kur’an vasıtasıyla kısmen değişikliğe uğrayan Arap örfünün yürürlükte olduğunu iddia eder. Ona göre Hz. Peygamber, Kur’an dışında hiçbir sünnet ya da hadis bırakmamıştır. Hicri ikinci asırdan sonraki nesiller Hz. Peygamber’in sünneti kavramını geliştirmişler, bunu gerçekleştirmek için de hadis uydurmuşlardır. • Schacht: Şafii’ye kadar sünnet, Hz. Peygamber’in sünneti anlamında değil, örf adet ve alimlerin toplumda rağbet bulan reyleri anlamında kullanılmaktaydı. Bunlar da köken olarak daha eski hukuk ekollerinin o günkü uzantılarıydı. • Eski hukuk ekolleri örfü ve mevkuf rivayetleri hadislere tercih etmekteydi. Schacht’a göre Şafii’den önceki fakihler nazarında sünnetin mutlaka Peygamber’le ilgili olması şart değildi. Dini ve hukuki anlamda bir sünnet kavramı bulunmamaktaydı. • İlk dönemde sünnet tabiri Allah’ın kitabına uymaktan öte bir anlam taşımamaktaydı. Kur’an’ın dışında bir hüküm kaynağı, Hz. Ebu Bekir ve Ömer’in uygulamalarından doğmuştur. • Juynboll: Hz. Peygamber’in sünneti kavramı üzerine yoğunlaşan ve onu ikinci kaynak olarak gösteren ilk kişi Ömer b. Abdülaziz’dir. Ancak onun bu yaklaşımını Medineli az sayıda insan benimsemekteydi. • Hz. Peygamber’in sünneti anlayışı, daha sonra hadis eserlerinin çoğalmasıyla gelişmiştir. • Hz. Ömer’in bazı uygulamalarının, daha önce belirlenmiş kurallara uymaması, sünnetin otoritesinin henüz yerleşmemiş olduğunu gösterir. • Schacht’ın Şafii ile ilgili değerlendirmesine katılır. • Din olarak İslam, özel anlamda ahkam, fukaha ve alimlerin ellerinde şekillenmiştir. Eleştirisi • Görüş ve içtihatlarıyla sahabe, tabiin ve sonradan gelen fakihler İslam hukukunu genişletmiş, bazı uygulamaların İslam toplumuna yerleşmesine neden olmuşlardır. Ancak bunlar Hz. Peygamber’in sünnetinden ayrı tutulmuştur. Günümüze kadar gelen, Cuma namazında okunan iç ezan Hz. Osman’ın başlattığı bir sünnettir. Teravih namazlarının cemaatle kılınması, Hz. Ömer tarafından başlatılan bir sünnettir. Hiç kimse bunlara Hz. Peygamber’in sünneti dememiş, bu uygulamalar Hz. Peygamber’e nispet edilmemiştir. • Goldziher ve talebeleri, Hz. Peygamber’den gelen rivayetlere itibar edilmeyeceğini söylerken diğer taraftan Hz. Ömer’in Hz. Peygamber’e itiraz ettiğine dair haberi kaynak olarak kullanmaktadır. Hz. Ömer’le ilgili rivayeti gerçek kabul etmesinin nedeni nedir? • Hz. Peygamber’in ashabı, kesin vahiy inmemiş olan konularda kendi düşüncelerini serbestçe söylerlerdi. Birçok konuda bunun örneği bulunmaktadır. Hz. Ömer’in söz konusu itirazlarını da bu şekilde değerlendirmek gerekir. • Sonuç olarak, Hz. Peygamber’in, sünnetin oluşumundaki rolü inkar edilemez. O, hayattayken de vefat ettikten sonra da İslam toplumu tarafından izlenen ve davranışları örnek alınan biriydi. Hadis Terimi • Goldziher ve talebelerine göre hadisler, hicri ikinci asırdan itibaren ortaya çıkmıştır. • Ortaya çıkış nedeni, fıkıh tartışmalarında hadisten delil göstermek zorunda olmalarıdır. • Hadisten delil gösterme zorunluluğu, İmam Şafii ile başlamıştır. • Bu dönemde fakihler, kendi çevrelerinde yürürlükte olan mevcut uygulamaları onaylayan sözler üretmişler ve bunları Hz. Peygamber’ nispet etmişlerdir. • Hadisler bu şekilde ortaya çıkmış ve yayılmıştır. Eleştirisi • Hadislerin İmam Şafii ile birlikte ortaya çıktığı iddiası gerçek dışı ve tarihsel gelişime terstir. Hz. Peygamber’İn söz ve uygulamaları, Hz. Peygamber’in hayatta olduğu dönemden itibaren rivayet edilmeye başlamıştır. • Hicri ikinci yüzyıla kadar Hz. Peygamber’e ait hiçbir hadis olmadığını söylemek, bu yüzyıla kadar Müslümanların Hz. Peygamber hakkında hiçbir şey bilmedikleri anlamına gelir. Bu mantığa ters bir düşüncedir. • Eğer bunu kabul edeceksek, oryantalistlerin aleyhte kullandıkları hadisler ve onlara bağlı olarak ileri sürülen iddialar da asılsızdır. • Şafii’den önce telif edilmiş hadis kitapları ve cüzleri, hadislerin Şafii’den sonra ortaya çıktığı iddiasını çürütmektedir.