GEBELİKTE BESLENME Doç. Dr. Funda Özdemir • İyi bir doğum öncesi beslenme,sadece gebelik sırasında sağlıklı beslenme ile değil,kadının tüm yaşamı boyunca sağlıklı beslenmesi ile sağlanır. • Çeşitli faktörler annenin beslenme durumunu etkiler. • Gebelik öncesi ve gebeliğin erken dönemlerindeki beslenme yetersizliği,gebeliğin sağlıksız bir anne ve bebekle sonuçlanmasına neden olabilir. YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEK ÖNEMLİDİR. 4 • Anne yaşı da gebelikte beslenme sağlığını etkileyen bir faktördür. • Adölesan gebeler hem kendi gelişimleri için beslenme ihtiyacındadırlar hem de gebeliğin getireceği ek beslenmeyi karşılamak durumundadırlar. • Bunların yanında annenin gebelikteki besin ihtiyacı,gebelik sayısı ve doğum aralıklarından etkilenir. • Annenin beslenmesini etkileyen bu faktörlerin ortaya çıkarılması, hemşirenin değerlendirmesi gereken önemli kayıtlardır. • Gebelikte sağlıklı beslenmenin sağlanması gebenin beslenmesinin değerlendirilmesi,beslenme durumunun izlenmesi ve beslenme eğitiminin geliştirilmesi ile mümkündür. • Gebelikte büyüyen anne ve fetüs dokuları artan miktarlarda besin gruplarına ihtiyaç gösterir. GEBELİKTE KİLO ALIMI 8 • Gebelikte annenin kazandığı kilo, fetüsun büyümesini ve doğum kilosunu etkiler. • Annenin gebelik ilerledikçe yeterli miktarlarda kilo alması, kalori alımının yeterli olduğuna işaret eder. • Ancak bu durum annenin mutlaka dengeli beslendiğini göstermez. • Beslenme durumunu değerlendirmede ağırlığın boya oranı,sadece kilonun bilinmesinden daha değerlidir. • Ağırlığın boya oranı beden kitle endeksini (BKİ) verir. • Ağırlık kg., uzunluk m2 olarak hesaplanır. • Örnek: Bireyin ağırlığı 57 kg .,boyu 1,63 metre ise BKİ = 57/1,63 2 =21,4 dür. • Hemşire ilk prenatal vizitte kadının gebelik öncesi beden kitle indeksini hesaplamalıdır. --------------------------------------------------------------------Kilonun boya oranı Önerilen ağırlık artışı (kg) --------------------------------------------------------------------Düşük (BKİ<19,8) 12,5-18 Normal (BKİ 19,8-26,0) 11,5-16 Yüksek (BKİ >26,0-29,0) 7,0-11,5 Şişman (BKİ>29,0) 7 -------------------------------------------------------------------- • Normal kiloda bir kadın için gebeliğin sonuna kadar 12-16 kg arasında kilo artışı önerilmektedir. • Gebelik öncesi kilo durumu, yaş, parite, etnik orjin, sosyoekonomik durum fiziksel aktivite gibi çeşitli faktörler nedeni ile gebelikte kazanılacak kilo kadınlar arasında farklılık gösterebilmektedir. • Genç adölesanlar (menarştan sonraki ilk iki yıl içinde gebe kalanlar) en üst sınırda,kısa kadınların (<1,57 cm) en alt sınırda . • İkiz gebelerin 16-20 kg arasında kilo kazanmaları önerilmektedir. • Gebelikte düzenli kilo kazanımı oldukça önemlidir. • Gebelikten önce normal kiloda olan bir kadın için ilk trimestide 1-2kg, ikinci ve üçüncü trimestrilerde her hafta ortalama 1/2 kg artış olması gerekir. • Kazanılan kilonun son iki trimestirde ayda 1 kg dan daha az olması yetersiz,ayda 3 kg dan fazla olması ise aşırı kilo alımı olarak kabul edilmelidir. • Gebeliğin 20”nci haftasında genelde 4,5-6 kg kazanılmış olmalıdır. • Eğer bu kiloya ulaşılamamışsa beslenmesi yeniden değerlendirilmeli ve danışmanlık yapılmalıdır. • Gebelikte yetersiz kilo alma düşük doğum ağırlığına, yeni doğanda morbidite ve mortalite hızının artmasına neden olur. • Gebelikte şişman kadınların kilo alımının izlenmesi oldukça önemlidir. • Şişman kadının diabetik olmasa bile büyük bebek doğurma riski vardır. • Ağırlığı,olması gereken kilonun %50 üzerinde olan kadınlar kronik hipertansiyon,kan lipitlerinde artma,gestasyonal diabet ve zor doğum eylemi yönünden risk altındadırlar. • Son trimesirde ise annenin kazandığı kilolar esas olarak fetus, plasenta ve amniyotik mayiye aittir. • Gebelikte kazanılan total kilonun sadece 3,5 kg’ın vücut yağları ile ilgili olduğuna işaret edilmektedir. Alınan kilonun geri kalanı plasentanın,uterusun,fetusun,meme dokusunun,kan ve diğer sıvı volümlerinin birleşimidir. • Gebelikte vücut yağlarındaki artış, laktasyon sırasında artan enerji ihtiyacını karşılamak içindir. Normal bir gebelikte kazanılan kilonun haftalara ve bölümlere göre dağılımı bölüm 10 hf. 20 hf. 30 hf. 40 hf. Kazanılan total ağırlık 650 4000 8500 12500 Fetüs 5 300 1500 3300 Plasenta 20 170 430 650 Amniyotik mayi 30 250 600 800 Uterus 135 585 819 900 Meme dokusu 34 180 360 405 Kan hacmi 100 600 1300 1250 GEBELİKTE BESLENME İHTİYACI • • • • KALORİ Kalori terimi;1 gr suyun ısısını 10 C yükseltmek için ihtiyaç olan ısı miktarını açıklar. Kilokalori (kcal) 1000 kaloriye (cal) eşittir ve yiyeceklerin enerji değerini açıklamada kullanılan bir birimdir. Gebelikte enerji ihtiyacı için önerilen diyette ilk trimestirde kalori artışı yoktur. İkinci ve üçüncü trimestirlerde günlük 300 kalorilik artış önerilir. KARBONHİDRATLAR • Karbonhidratlar, vücudun ihtiyacı olan toplam kalorinin alınmasına önemli katkıda bulunurlar. • Toplam kalori ihtiyacının %50 si karbonhidratlardan sağlanır. • Eğer toplam kalori alım yeterli değil ise vücut enerji için proteinleri kullanır. • Bu nedenle proteinler büyümenin temini olan esas görevlerinde kullanılamazlar. • Buna ek olarak proteinlerin yıkılması ile ketosis görülebilir. • Ketosis özellikle diabetik kadınlarda problem yaratır bu durum öğün atlayan, özellikle sabah kahvaltısını atlayan kişilerde sık görülür. • Gebelerin kan şeker seviyelerini normal sürdürebilmeleri için üç büyük öğünün yanında besleyici ara öğünler almaya da teşvik edilmelidir. • Karbonhidrat ve kalori ihtiyacı özellikle son iki trimestirde artmıştır. • Karbonhidrat alımı ağırlık artışını,fetusun plasentanın ve diğer anne dokularının gelişmesini sağlar. • Süt ürünlerinde sebze, meyve ve tüm taneli tahıl ürünleri ve ekmek karbonhidrat için besin kaynaklarıdır PROTEİN • Gelişen fetusun ,artan kan volümünün meme ve uterus gibi büyüyen anne dokularının amino asitlerini temin etmek için gebelikte protein ihtiyacı artar. • Protein aynı zamanda vücudun enerji metabolizmasına da katkıda bulunur. • Diyetteki proteinin kalitesi alınan miktar kadar önemlidir. • Proteinleri yapan amino asitlerin kompleksi kaliteyi tanımlar. • Hayvansal proteinler genellikle amino asit kombinasyonlarını bitkisel proteinlere göre daha çok içerirler. • Elzem amino asitleri içeren proteinler komplet , elzem a.asitleri içermeyen proteinler inkompleyt olarak isimlendirilir. • Elzem a.asitleri uygun oranda olan proteinler sindirim sisteminde fazla kayba uğramadan vücuda alınırlar ve bunların vücut proteini haline gelmeleri daha kolay ve hızlı olur. • Bazı elzem a.asitleri sınırlı olan proteinlerden sindirim sisteminde kayıplar olmakta ve alınan a.asitlerin vücut proteini şeklinde sentezleri gecikmektedir. • Bu nedenle hem a.asitleri yönünden yeterli hem de vücutta kullanılabilirlikleri yüksek olan proteinler kaliteli protein olarak değerlendirilirler. • Diyetteki kaliteli proteini temin etmenin en iyi yolu değişik gıdaların yenmesidir. • İnsan sütü ve yumurta, protein kalitesi en yüksek olan besinlerdir. • Et, balık, tavuk, süt vb.. türevlerinden alınan proteinlerde kaliteli protein kaynağıdırlar. • Gebelerin bir günde 4 bardak süt içmeleri için desteklenmeleri gerekir. • Protein, hayvansal kaynaklardan çok az ya da hiç alınmıyor ise bitkisel orjinli besinlerin birleşimini yapmak, kaliteli proteinleri elde etmenin bir diğer yoludur. • nohut ve mercimek proteinlerinin vücutta kullanılabilirliği diğerlerinden yüksektir. • Tahıl ve baklagillerin birlikte kullanılması ile elzem a. asitlerin tamamlanması sağlanmış olur. • Diyette kalori alımı yetersiz ise enerjinin karşılanması için kullanılan proteinler, yeni dokuların gelişmesi ve büyümesi için kullanılamayacaktır. YAĞLAR • Enerjinin en önemli yağ asitlerinin temini için diyette yağlara ihtiyaç vardır. • Annenin yağ asitleri fetal sirkülasyonu girerler. • Yağ asitleri sinirlerin myelizasyonu ve uterustaki membranların sentezi için gereklidir. • Bu nedenle yağlar fetusun gelişmesi için temel besinlerden biridir. • Gebelikte, serum lipitlerinin lipoproteinlerinin ve kolestrolün artması ve bağırsaklardan yağların atılımının azalması sonucu yağların tamamı absorbe edilir. • Fetusta yağ depoları gebeliğin ortasında yaklaşık %2 iken sonunda %12 ye yükselir. • Bitkisel yağlar doymamış yağ asitlerini içerdiği için doymuş yağ asitlerini içeren hayvansal yağlardan daha çok önerilir. • Tüm kalori alınımını %30 u yağlardan sağlanmalıdır. • Gebe kadına yağsız et, balık ve derisi alınmış tavuk gibi protein değeri yükse, yağ oranı az yiyecekler önerilmelidir. MİNERAL VE VİTAMİNLER • Vitamin ve minareller, karbonhidrat, yağ, ve protinlerin enerji için kullanımlarında yardımcı temel besin elementleridir. • Bunun yanında vucuttaki birçok metabolik süreçte düzenleyici ajan olarak görev alırlar. • Gebelikte kadının vitamin ve mineral ihtiyacının karşılanması için genellikle multi vitamin ve multi mineral preparatları önerilmektedir. • Demir ve folik asit hariç dengeli ve sağlıklı bir diyetle tüm vitamin ve mineral ihtiyacı karşılanabilir. Kalsiyum ve Fosfor • Kalsiyum ve fosfor, fetal kemiklerin ve dişlerin minerilizasyonunda, enerjinin üretiminde , hücre yapımında ve asit-baz dengesinin kurulmasında gerekli olan minerallerdir. • Kalsiyuma olan ihtiyaç gebelikte arttığı için daha çok absorbe edilir ve kullanılır. • Gebeliğin erken dönemlerinde kalsiyum ihtiyacı artmakla birlikte, fetusun kemik kalsifikasyonunun olduğu son trimestirde ihtiyaç daha da artar. • Gebelik ve laktasyonda 1200 mg/günlük kalsiyum önerilmektedir. • Eğer kalsiyum alımı düşük ise fetal ihtiyaç anne kemiklerinin deminerilizasyonu ile kaşılanır. • Günlük diyette 4 fincan süt ya da bu miktara eşit süt ürünlerinin bulunması gebelikte yeterli kasiyumu temin eder. • Sütten başka diğer kaynaklar; pekmez ,susam ,fındık, fıstık, ve benzeri, kuru baklagiller ve kurutulmuş meyvelerdir. • Pazı, ıspanak gibi yeşil yapraklılarda bulunan kalsiyum oksalik asit tarafından bağlanarak emiliminin zorlaştığı bilinmektedir. • • • • Kafein, kalsiyumun idrarla atılımını artırır. Bu nedenle gebelikte kahve içimi azaltılmalıdır. Kalsiyumun emilmesinde B vitaminin rolü büyüktür. Fosfor için gebelik ve laktasyonda önerilen miktar günlük 1200 mg.dir. • Fosfor ve kasliyum birbirlerine eşit miktarda alındıklarında emilimleri artar. • Fosfor, kalsiyum ve proteinden zengin yiyeceklerden, özellikle süt,yumurta ve etten temin edilir. • Fosforun yiyeceklerde yaygın olarak bulunması, vücuttaki miktarının kalsiyum miktarını geçmesine neden olur. • Bu durum vücuttaki kalsiyum/fosfor oranını bozar. • Sonuçta kalsiyumun emilimi azalırken, atılmı artar. • Fazla fosfor yemek aralarındaki atıştırmaların, et ve kola tüketiminin sınırlandırılması ile azaltılabilir. İYOD • Büyümeyi, üremeyi ve metabolizmayı düzenleyen iyod, tiroid hormonlarının en önemli bileşimidir. • Gebelikte iyod eksikliği fetal tiroid hormonlarının yetersiz salgılanmasına neden olur. • Bu durum fetustta fiziksel ve mental gelişmenin duraklamasına yol açar. • İyodu yetersiz olan annelerden doğan çocuklarda görülen “krenitizm”, mental yetersizlik, spastik motor bozukluğu, kas erimesi, konuşma güçlüğü yada sağırlık ve dilsizlik ile karakterize bir hastalıktır. • İyod eksikliği, iyodlu tuzların kullanımı ile önlenebilir. • İyod eksikliği ülkemiz için de önemli bir sorundur. Özellikle dağlar arasında kalmış düzlük yerlerde iyod eksikliğine bağlı guvatr sorununa sık rastlanmaktadır. • Gebelikte günlük iyod ihtiyacı 175 mikrogramdır. İyod kaynağı su ve deniz ürünleridir. İyodu yeterli bir bölge ise normal diyet günlük gereksinimi karşılayabilir. SODYUM • Metabolizmanın,sıvı ve asit-baz dengesinin düzenlenmesi büyük ölçüde sodyum iyonlarına bağlıdır. • Gebelikte fetus, plasenta, amniyotik mayi,plazma ve ödem sıvısının sodyum içermesi nedeni ile ekstra tuza ihtiyaç vardır. • Bu nedenle gebelikte tuz şeklinde sodyum alımı, hipertansiyon bulunmadığı sürece kısıtlanmaz. • Günlük ortalama 2-3 g olan sodyum ihtiyacı yemeklerin pişirilmesi sırasında eklenen tuz ile karşılanabilir. • Yemekte ayrıca tuzluk kullanmaktan ve tuzlu yiyecekleri-sucuk, tuzlu kuruyemiş,tuzlanmış besinler gibi fazla tüketmekten kaçınılmalıdır. ÇİNKO • Çinkonun dokuların normal büyümesinde önemli rolü olduğu düşünülmektedir. • Diyetin protein ve kalori yönünden yeterli olması, çinkonun da yeterli alınmasını sağlar. • Çinko yönünden zengin yiyecekler et, karaciğer, peynir, ceviz, badem, kuru fasulye, buğday, mantar ve kabuklu deniz ürünleridir. • Hayvansal ürünlerden alınan çinkonun emilimi daha yüksektir. MAGNEZYUM • Magnezyum, hücre metabolizmasında ve yapısal büyümede temel faktördür. • Kemik ve dişlerde kalsiyum ve fosforla birlikte bulunur. • Vücut sıvılarında magnezyum ,osmotik basıncın ve asit baz dengesinin sağlanmasında yardımcıdır. • Magnezyum eksiklği nöromüsküler disfonksiyona yol açabilir. • Magnezyum kaynakları badem, ceviz, fıstık gibi sert kabuklu meyveler tahıl ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller ve çaydır. DEMİR • Demir vücutta başlıca işlevi oksijen taşınması ile ilgilidir. • Demir, hemoglobinin ,bileşiminde bulunur ve akciğerlerden hücrelere oksijen,hücrelerden akciğere karbondioksiti taşır. • Gebelikte demir ihtiyacı, fetal ve plasental büyüme ve annenin kan volümündeki yükselme nedeni ile artar. • Gebelikte aneminin temel nedeni düşük demir deposudur. • Fetusun karaciğeri özellikle gebeliğin son trimestrinde demir depolar. • Bu depolanan demir, doğumdan sonraki ilk 4 ayda yeni doğanın demir ihtiyacını karşılar. • Çünkü anne sütünde demir düzeyi yeterli değildir. • Anemiyi önlemek için kişinin demirden zengin beslenmesi gerekir. • Gerek miktar gerekse emilme kolaylığı yönünden en iyi demir kaynağı kırmızı ettir. • Bunun yanında yumurta, pekmez, kuruyemişler, yeşil sebzeler,kuru baklagiller özellikle mercimek ve kuru fasülye kabuklu deniz ürünleri demir yönünden iyi birer kaynak sayılırlar. • Hayvansal ürünlerdeki demirin emilimi sebzelere göre daha fazladır. • Bununla birlikte sebze kaynaklarından demir emilimini arttırmak için onların et ile pişirilebilmesi ya da yiyeceğin C vitamini ile zenginleştirilmesi önerilir. • Demir emilimini azaltan diğer faktörler; Fazla aspirin alınımı,aliminyum içeren antiasitler, C vitamini değeri azalmış hazır yiyeceklerin çok tüketilmesi, yemekle birlikte çok çay ve kahve içimidir. • Çay ve kahvede bulunan tanin, demirin yararlılığını azaltır. • Gebelere demir preparatları reçete edilelebilir. İlk trimestrde demir ihtiyacı çok az arttığı ve bulantıları arttıracağı için ek demir alınması önerilmez. • Demir preparatlarının olası yan etkileri konstibasyon, diyare, mide yanması ve bulantı gibi Gis yakınmalarıdır. • Bu yakınmaları azaltmak için demir haplarının yemekten sonra alınması önerilir. • Ülkemizde demir eksikliği anemisi görülme oranı yüksektir (%50’dir). • Bunun nedenleri,sık doğumlar, diyetin daha çok tahıla dayanması, sağlık ve temizlik koşullarının yetersizliği nedeniyle bağırsak parazitleri bilgisizlik olarak sıralanabilir. VİTAMİNLER • Vitaminler büyüme, gelişme ve sağlıklı yaşamak için organizmayı etkileyen temel maddelerdir. • Özel besinlerde çok az miktarda bulunurlar ve vücut tarafından yeterli miktarda sentez edilmezler. • Dengeli bir diyet, vücudun ihtiyacı olan tüm vitaminleri karşılar. • Bu nedenle ek vitamin alınmasına gerek yoktur. • Gebelikte vitaminlerin yüksek dozda kullanılması özellikle A,D,C ve B6 vitaminlerinin fetus üzerine olumsuz etki yapar. • Bunun yanında bir vitaminin yüksek dozda alınması diğer bir vitaminin vücut tarafından kullanımını önleyebilir. • Örnek ; yüksek dozda C vitamini, B6 • Vitaminin vücut tarafından kullanılmasını önleyebilir. • Bu nedenle gebelikte reçete edilen vitaminlerin dışında ek vitamin kullanmaktan kaçınılmalıdır. • Vitaminler çözünürlüklerine göre sınıflandırılırlar. • A,D,E,K yağda çözünen vitaminlerdir ve karaciğerde depo edilirler. • Diyetle yetersiz alındıklarında bu depodan kullanılmaları sağlanır. • İdrarla atılmadıkları için bu vitaminler aşırı dozda alındıkları zaman toksik etki yaparlar. • Toksisite belirtileri; bulantı, gis bozuklukları belirtileri, deride kuruma ve çatlama ve saç kaybıdır. • A ve D vitaminleri gebelikte aşırı kullanılmasının fetusa teratojenik etkisi olduğu rapor edilmiştir. YAĞDA ERİYEN VİTAMİNLER • A vitamini vücudu ve organları saran epitel dokunun, kemiklerin ve dişlerin gelişimi ve sağlığı, büyüme, görme ve üreme olaylarının oluşumu ve hastalıklara karşı direncin sağlanması için gereklidir. • Gebelikte A vitaminin ihtiyacı artmaz eğer annenin A vitamini deposu yeterli ise ek vitamin almasına gerek yoktur. • A vitamini aşırı alındığında fetusta çeşitli olumsuz etkilere yol açtığı rapor edilmiştir. • A vitamini kaynakları; Koyu yeşil, sarı, turuncu sebze ve meyveler, karaciğer, süt ve yumurta sarısı, tereyağı ve margarindir. • D vitaminin en önemli rolü fetusun iskelet gelişimi için kalsiyum ve fosforun emilimi ve kullanımını sağlamadır. • D vitamini deride bulunan 7 dehidrokolesterolün güneş ışığına maruz kalması ile vücutta sentez edilen nadir besinlerden biridir. • Kısa periyotlarla güneş ışığında kalmak, balık ve süt gibi kaynaklardan elde edilen D vitamini kadar ihtiyacın karşılanmasını sağlar. • D vitamini eksikliği değişik derecelerde fetusun gelişimini etkiler. • Belirtiler, kemik kalsifikasyonundaki azalmadan, diş minesindeki hipoplaziye yada intrauterin raşitizme kadar değişebilir. • D vitaminin aşırı alınması yiyeceklerle ilgili değildir. Ancak yüksek doz vitamin preparatların alınması ile ilgilidir. • Gebelikte aşırı doz sonucu fetusta kardiak defektler özellikle aortik stenoz görüldüğü rapor edilmiştir. • Aşırı doza bağlı toksisite belirtileri;aşırı susuma, iştah kaybı, bulantı, kilo alma, irritabilite ve kan kalsiyum düzeyinde yükselmedir. • D vitamini vücuda yiyeceklerle girebildiği gibi insan derisindeki ön ögenin ultraviyole ışını aracılığı ile D vitaminine çevrilmesi ilede alınabilir. • Güneş ışının dik veya eğik gelmesine, bireyin ten rengine ve yaşına göre vücutta D vitamini sentezi değişir. • Kışın ışınlar eğik geldiği için D vitamini yeterli sentez edilemez. Esmer tenlilerde ışının etkisi daha azdır. Yaşlıların derisi ince olduğu için D vitamini oluşumu daha azdır. • D vitamini en fazla balıkta bulunur. Karaciğer, süt, yumurta sarısı ve tereyağıda D vitamini kaynaklarıdır. • Gebe ve emzikli kadınlardan giyimlerinin gereği olarak kapalı gezenlerin ek D vitamini almaları gerekebilir. • E vitamininin başlıca rolü hücre memranının ve intrasellüler yapıların bütünlüğün korunmasıdır. • Böylece tüm vücuttaki hücrelerin sağlıklı olması sağlanır. • Yeni doğanın E vitamini ihtiyacını anne sütü yeterince karşılar. • E vitamini ihtiyacı gebelikte çok fazla artmaz. • Soya yağı E vitamini açısından en zengin kaynaktır. • Diğer bitkisel yağlar, soya filizi, yeşil yapraklı sebzeler, ceviz, fındık ve yumurta E vitamini için en temel kaynaklardır. • Tıpta sentetik olarak yapılan K vitamini, kan pıhtılaşmasında rolü olan protrombin sentezi için temel faktördür. • Normalde ince bağırsaklarda E.coli basilleri tarafından sentez edilir. • Ancak vücudun K vitamini ihtiyacının hepsi sentez yolu ile karşılanmaz. • Yeşil yapraklı sebzeler, karaciğer ve yumurta sarısı K vitamini için temel kaynaklardır. • Yeni doğanın bağırsakları steril olduğu için ve steril beslendiği için K vitamini sentezleyemez . • Bu nedenle yeni doğana, kanamayı önlemek için tek doz K vit. enjekte edilir. • K vitamini ihtiyacı gebelikte artmaz. • Dengeli beslenen bir kişide genellikle K vitamini alınımı yeterlidir. • Ancak yağ absorbsiyonunun bozulmasına neden olan hastalık durumunda ve uzun süren antibiyotik tedavisinde (barsaklarda E. Coli bas,lleri tahrip olduğu için) K vitamini yetmezliği görülebilir. Suda Eriyen Vitaminler • Suda eriyen vitaminler idrarla atılırlar, çok az bir kısmı depolanır. • Bu nedenle günlük diyetle yeterince alınmaları gerekir. • Gebelik sırasında suda eriyen vitaminlerin konsantrasyonu anne serumunda düşer, bunun yerine fetusta yüksek konsantrasyonda bulunurlar. • C vitamini (Askorbik asit ) ihtiyacı gebelikte bir mikra artar. • C vitamininin en önemli fonksiyonu, konnektif ve vasküler dokunun şekillenmesini ve gelişmesini sağlamaktadır. Kollejen dokunun formasyonu içinde C vitaminine ihtiyaç vardır.Kollejen doku, hücrelerin birbirine tutulmaların da tutkal görevi yapar. • Askorbik asit eksikliği sonucu kollejen dokunun yapısı bozulursa hücre fonksiyonları bozurlur ve hücre yıkılır. • Sonuçta kas zayıflığı, kapiller hemoraji ve hatta ölüm görülebilir. • C vitaminin vücudu enfeksiyonlardan koruduğu, bazı besin öğlerinin vucutta kullamasında yardımcı olduğu, kolsetorol metabolizmasını etkilediği bilinen diğer görevleridir. • Günlük C vitamini ihtiyacı için gerekli miktar günlük bir portakal ile karşılanabilir. • Ancak yanlış pişirme yöntemleri vitamin kaybının çok olmasına yol açar. • Çünkü C vitamini dayanaksız bir vitamindir. • Kesme, soyma, ezilme ve kurutma gibi işlemler sırasın da havanın oksijeni ile okside olan C vitamini aktivitesini kaybeder. • Bunun yanın da suda çok kolay eridiği için pişirme sırasın da kolay tahrip olur. • Başlıca C vitamini kaynakları turunçgiller, domates, çilek, patates, brokoli ve yeşil yapraklı sebzelerdir. • B vitaminleri B1 ( tiamin), B2 ( riboflavin), niasin, folik asit, pentotanik asit, B6 ve B12' dir. • Bu vitaminler vücutta pek çok reaksiyonda (hücre solunumu, glukoz oksidaysonu ve enerji metabozliması gibi) hayati değeri olan koenzim faktörü gibi fonksiyon görürler. • Gebelikte artan metabolizmaya bağlı olarak B vitamini ihtiyacında bir miktar artma görülür. • Annedeki eritropoesisin artmasına, fetal ve plasental gelşişmeye bağlı olarak Folik asşit ihtiyacı gebelikte yaklaşık iki katı kadar artar. • Folik asit anne ve çocuk sağlığı ile doğrudan ilişkilidir, fetal büyümeyi sağlar makrostik ve magaloblastik anemiyi önler.Folik asit eksikliğinde spontan abortus, fetal malformasyon ve erken doğum olasılığı artar. • Folik asit bir çok yiyecekte bulunur. Suda eriyen bir vitamin olduğu için dikkatli pişirilmelidir. • Sebze ve etin fazla pişirilmesi vitamin kaybına neden olur. • B12 vitamini anne ve fetus dokularının gelişmesi ile ilgilidir. Sadece hayvansal kaynaklarda bulunur, B12 absorbsiyonunda konjenital bir yetersizlik olduğunda pernisyöz anemi gelişir. İnfertite, bu tip aneminin bir komplikasyonudur. • B6 vitamini amino asit metabolizmasında bir koenzim gibi fonksiyon görür. Bu nedenle gebelikte B6 vitaminine olan ihtiyaç artar. • Folik asit ve demir gebelikte ek olarak alınması önerilen vitaminlerdendir. • Diğer mineral ve vitamin ihtiyaç dengeli bir diyetle alınabilir. Bununla birlikte olası bir vitamin ve mineral yetersizliğinden kaçınmak için bir çok yerde gebelikte ek vitamin kompleksi alınması önerilmektedir. • Son çalışmalarda folik asit alımı ile noral tüp defektleri arasında bir ilişki olduğu gösterilmiş, günde 400 mikrogram folik asit alımının noral tüp defektlerini %70 oranın da azalttığı bulunmuştur. • Toplumda binde 30 oranında görülen nöral tüp defektlerini önlemede önerilen doz, gebe kalmadan 8 hafta önce ve gebeliğin ilk 12 haftasında günde 400 mikrogram folik asit alınması şekilindedir. SIVI • Sıvı alımı bir besin olarak sıklıkla göz ardı edilir. • Sağlıklı bir gebelik için vitamin ve mineraller kadar sıvı alımı da önemlidir. • Su, besinlerin sindirimine, emilmesine, taşınmasına, vücuttan atılmasına ve vücut ısısının düzenlenmesine yardım eder. • Gebe bir kadının günlük ortalama 10 bardak sıvı alması ve bunun 4-6 bardağının su olması önerilmektedir. • Geri kalan sıvı ihtiyacı besinlerle, süt ve meyveler ile karşılanmalıdır PİKA • Pika bazı maddelere karşı aşırı yeme isteği duymadır ve genellikle gebeliğin ilk trimestrinde ortaya çıkar. • Bunlar yenebilir özelliği ya da besin değeri olmayan toprak, kil, nişasta, buz, yanmış kibrit, duvar boyası gibi maddelerdir. • Daha çok demir eksikliği anemisinde bu alışkanlığın geliştiği belirlenmiştir. • Pika ile ilgili komplikasyonlar ; toprağın fazla miktarda yenmesi ile ilişkili olarak aşırı kabızlık, beslenme bozukluğuna bağlı hızlı kilo kaybı, toprak kontaminasyonu ile ilgili olarak ortaya çıkan parazitik enfeksiyonlar, duvar boyası nedeni ile zehirlenmeler ve aşırı kabızlığıa bağlı olarak distosia sayılabilir. BESLENME ALIŞKANLIĞINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER • Kültürel, etnik, bölgesel, psikolojik ve sosyoekonomik farklılıklar kişilerin beslenme alışkanlıklarını, tercihlerini ve beslenme ile ilgili uygulamalarını etkiler. • Beslenme alışkanlığı değişik ülke insanları arasında değişiklik gösterebileceği gibi aynı ülkenin değişik bölgelerinde ve hatta aynı bölgede ya da aynı ailede yaşayan insanlar arasında bile farklılıklar gösterebilir. • Bireyin sosyo-ekonomik düzeyi beslenme durumunu önemli derecede etkiler. • Sosyo-ekonomik düzeyi düşük olan aileler hem ekonomik güçlükler hemde bilgisizlik nedeni ile yetersiz beslenmektedirler. • Çünkü eğitim düzeyi, ekonomik statü ile yakından ilişkilidir. • Bu nedenle bu grup gebelikte riskli grup plarak ele alınır. • Bu gruba ellerindeki olanaklar daha iyi nasıl beslenecekleri konusunda rehberlik yapmak önemlidir. • Kadının gebeliğe karşı tutumu ve duyguları da onun beslenme durumunu etkiler. • Depresif ya da gebeliğini istemeyen bir kadın, iştahsız ya da düzensiz yeme alışkanlığı gösterebilir. • Bunun yanında daha çok adolesan grubun sorunu olan psikolojik yeme bozuklukları da gebelikte dengesiz beslenmeye neden olan önemli problemlerdir. Yeme Bozuklukları • Anoreksiya nevroza ve bulimia, kötü beslenmeye ve fetal büyüme geriliğine yol açan elektrolik dengesizliği ve organ hasarları gibi anne ve fetusun hayatını tehdit eden ciddi yeme bozukluklarıdır. • Anoreksiya nevroza kişinin kilo almaktan aşırı korktuğu bir durumdur. • Bu bozuklukta kilo kaybetmek için aşırı diyet ve egzersiz yapmak, laksatif ve diuretik kullanmak ve kusmak gibi aşırı yöntemler uygulanır. • Anoreksiya nevroza da beden fonksiyonlarındaki denge tümüyle bozulduğu için amenore ve infertilite de birlikte bulunur. • Bulimia fazla abur-cubur yemeğe bağlı aşırı kilo almayı takriben, aşırı diyet, oruç ve kusma gibi yöntemlerle aşırı kilo verme ile ilgili bir yeme bozukluğudur. • Gebeliğin başında yeme bozukluğunun olup olmadığı iyi araştırılmalıdır. • Gebelik öncesi normal kilonun altında olan ya da kilosunda büyük dalgalanmaların olduğunu ifade eden kadınlara bu problem açısından dikkat edilmeli, eğer tespit edilirse psikiyatrisler ile işbirliği yapılmalıdır. Şişmanlık • Gebelik öncesi beden kitle indeksi (BKİ) 29.0'dan büyük olan kiiler şişman olarak, 26.0-29.0 arasında olanlar fazla kilolu olarak tanımlanır. • • • • • • • • • • Şişmanlığın gebeliğe getireceği riskler şöyledir : Gebelik diyabeti Üriner sistem enfeksiyonu Gebelik sırasında yetersiz kilo alma Yara enfeksiyonu Tromboembolizm Gebelik hipertansiyonu Fetal izlem güçlüğü Doğum eyleminin uzaması Fetal makrosomia Doğum travması • Şişman kişiler için gebelikte önerilen ağırlık arışı en fazla 7 kg, fazla kilolular için 7-11.5 kg' dır. • Gebelik, kilo almamak ya da kilo vermek için diyet yapılacak bir zaman değildir. • Vücudun ihtiyacından daha az kalori alınması zaman içinde maternal ketosise, bu da fetüste nörolojik hasarlara yol açabilir. • Ayrıca şişman kadınlar gebelikte ek kiloya ihtiyaçları olacağına da inanmaya bilirler. • Gebelik sırasında beslenme ve kalori ihtiyacının anlaşılmasında gebeye ve ailesine yardımcı olunmalıdır. Zayıflık • Gebelik öncesi beden kitle indeksi 19,8'den küçük olan kişiler zayıf olarak tanımlanır. Zayıflığın gebeliğe getireceği riskler şöyledir; • Düşük doğum ağırlıklı bebek doğumu • Prematüre eylem • Düşük apgar skor • Demir eksikliği anemisi • Zayıf kişiler için gebelikte önerilen kilo artışı 13-18 kg dır. • Bu artış yeni doğanla ilgili komplikasyonları azaltır. • İdeal olarak zayıf kadınların gebe kalmadan önce normal kilolarına çıkmaları ve besin depolarını doldurduktan sonra gebe kalmaları istenir. Adölesan Gebelik • Adölesan çağı fiziksel büyümenin hızlandığı ve bu nedenle beslenme ihtiyacının arttığı bir yaşam dönemidir. • Genç adölesanlar kendi fizyolojik ve anatomik olgunlaşmasını henüz tamamlayamadığı için gebelikteki beslenmenin getireceği risk faktörlerine, daha sonraki yıllarda gebe kalanlara göre daha fazla maruz kalırlar. • Adölesan gebeliklerin büyük bir kısmı düşük doğum ağırlığı ile sonuçlanmaktadır. • Gebe adölesanların kalori ihtiyacı değişiklik gösterir. • Kalori ihtiyaçlarını saptamada en önemli faktör adöleasanın büyümesini tamamlayıp tamamlamadığı ve fiziksel aktivite düzeyidir. • Adölesanların diyetinde düşürülmesi gereken temel faktörlerden biri de demir eksikliğidir. • Gebe adölesanlarda özel olarak dikkat edilmesi gereken bir diğer besin, kalsiyumdur. Bu yaş grubunda yetersiz kalsiyum alımı genellikler bir problem olarak ortaya çıkar. KAYNAKLAR TAŞKIN L (2016). Doğum ve Kadın Sağlığı Hemşireliği. XIII. Basım. Akademisyen Tıp Kitabevi Ankara.