2 PSİKOLOJİDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Bildiğimiz şeyleri nasıl biliyoruz? • • • • Türkiye’nin başkenti Ankara’dır Köpekler dört ayaklıdır Terliyken su içmek hasta eder Kargalar siyahtır Bunları nereden biliyorsunuz Bazı bilgiler bize öğretilir, Bazılarını konunun uzmanlarından duyarız, Bazılarını sezgilerimizle biliriz, Bazılarını kendimiz deneyimlediğimiz için, Bazıları ise nesiller boyunca «böyle biline geldiği» için doğrudur. Bu bildiklerimiz kesin doğrular mıdır Örneğin, hava kirliliği nedeniyle bazı bölgelerde kargalar artık «siyah» olmayabilir. Gözlerimizle gördüğümüz her şeye inanmalı mıyız? Sonuç olarak tüm bunlar bilgiye ulaşmak için sıklıkla kullandığımız yöntemlerdir. Soru sormak, bilgiye ulaşmaya çalışmak insanın doğasında var olan bir meraktır. Ancak bu yöntemlerle ulaşılan bilgilerin her zaman geçerli ve doğru olduklarını söylemek mümkün değildir. Bilim de bilgiye ulaşılma yöntemlerinden biridir. Bilim Bilim’in sözlük anlamı “Evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışılan düzenli bilgi”dir. Aslında bilimsel yöntemin ne olduğunu daha iyi anlamak için, temel özelliklerini bilmek gerekir. Bilimsel Yöntemin Özellikleri: • Ampirik • Sistematik • Nesnel • Sınanabilir/yanlışlanabilir • Genellenebilir ve • Geçici’dir . Bilimsel yöntem ampirik bilgi sağlar Sorulara cevap ararken sezgiler veya sağduyu değil duyularla algılanabilen, deneyime dayalı veriler toplanır. Sonra bu veriler analiz edilerek sonuçlara ulaşılabilir. Örneğin kişilerin kendilerinden farkı mı yoksa benzer kişilik yapısında eşlerle mi daha mutlu olduğunu anlamak için, çiftlerin belirli kişilik özellikleri ölçülür ve kişisel mutluluk değerleri ile ilişkisine bakılır. Bu şekilde direk veya dolaylı şekilde ölçülebilen her kavram aslında bize ampirik veri sağlamaktadır. Bilimsel yöntem sistematiktir Bilimsel metodun uygulanmasında önceden belirlenmiş, rasyonel ve sistematik bir işlemler dizisi izlenir. Bu diziye genel olarak “araştırma” denir. Bilimsel yöntem nesneldir Araştırmacı kendi kişisel tercih veya yargılarından yola çıkarak değil objektif bir şekilde ölçtüğü verilerin analizi ile sonuçlara ulaşır. Nesnelliği garanti etmek için araştırmacılar makalelerinde kavramları nasıl tanımlayıp ölçtüklerini çok açık bir şekilde anlatırlar. Böylece bu çalışmayı tekrarlamak isteyen bir başka araştırmacı, aynı tanım ve ölçüm yöntemlerini kullanarak aynı sonuçların doğruluğunu test edebilir. Bilimsel yöntem sınanabilir, yanlışlanabilir “Ölümden sonra hayat var mıdır?” Ancak «yaş gruplarına göre kişilerin ölümden sonra hayatın var olduğuna inancının değişip değişmediği» amprik ve sınanabilir bir sorudur. Ayrıca araştırmacı bir çalışma sonunda verdiği cevapların her zaman için yanlışlanabileceğini kabul eder. Bu yanlışlanabilme, değişik gruplar, değişik metotlar kullanarak yapılan çalışmalar sonunda olacağı gibi, ölçülen olayın değişmesi sebebiyle de olabilir. Dolayısı ile bilimsel yöntemle elde edilen sonuçlar her zaman için geçicidir Bilimsel yöntemle varılan bilgiler genelleştirilebilir Bilimsel yöntem tek bir bireyi değil, bireyleri anlamaya çalışır. Örneğin hafıza sistemlerini araştıran bir çalışmanın sonuçları, o çalışmaya katılan bireylerin hafızaları ile sınırlı kalmamalıdır. Amaç genel olarak herhangi bir hafıza sorunu olmayan kişilerin hafıza sistemlerini anlamaktır. Sonuç olarak bilimsel yöntem, bir konu veya olay hakkında kişisel söylemlerden farklı, güvenilir ve genelleştirilebilir veri tabanı oluşturacak bilgiler üretmeye yarayan bir yöntemdir. Sosyal bilimciler, bu yöntemi insan davranışını ve sosyal olguları anlamak, açıklamak ve sosyal problemleri çözmek için kullanırlar. Bilimsel Süreç Psikolojinin Amaçları Ne Olduğunu Betimlemek ( Ne Oluyor?) Betimleme bir davranışı gözlemlemeyi ve onunla ilgili her şeyi kaydetmeyi içerir: Ne oluyor, nerede oluyor, kime oluyor ve hangi koşullar altında oluyor? ÖRNEĞİN: bir psikolog bilgisayar bilimcilerin neden çoğunlukla erkek olduğunu merak edebilir. Gözlemler yapar ve şunu görür: Teknoloji yabancısı pek çok kişi, bir bilgisayar uzmanının bilgisayarla yatıp kalktığı bir ortamda yaşadığı, çevresinin erkeksi bir ortam oluşturan bilgisayar oyunlarıyla, abur cubur yiyeceklerle ve bilim kurgu objeleriyle dolu olduğu şeklinde önyargıya sahiptir. Ne olduğuyla ilgili görünen budur. Araştırmacı hedef davranışı objektif olarak tanımlar, yani verileri öznel/subjektif (önyargı ve beklentiler gibi kendi yorumlarıyla) değil olduğu gibi toplar. Bu kişisel faktörleri verilerden ayırarak objektifliği yakalamak için çeşitli teknikler kullanılır. Psikoloğun bu gözlemleri sonraki amacı için çıkış noktasıdır: kadınlar neden bu ortamın içinde olmaktan kaçınır gibidir? Ne Olduğunu Açıklamak: (Neden oluyor?) Tanımlamalar gözlemlenen bilgiden çıkarılabilirken, açıklamalar detay gerektirerek gözlemlerin ötesine geçer. Psikologlar davranışın nasıl gerçekleştiğini keşfetmek isterler. Açıklamalar, genelde davranışın birçok faktörün kombinasyonu sonucunda olduğu gerçeğine göre yapılır. Bazı faktörler içeriden (genetik yapı, motivasyon, zeka seviyesi, kendine güven) bazı faktörler ise dışarıdan etki ederler. İçsel ve dışsal faktörler göz önünde bulundurularak elde edilen verilerle neyin bilindiği ve neyin daha bilinemediği sentezlenerek davranışlara ilişkin açıklamalar geliştirilir. Örneğimizde araştırmacı gözlemlerine dayanarak kesin olmayan bir açıklama bulmaya çalışabilir; «kadınlar, kendilerini böylesine erkeksi görünen bir ortama ait hissetmezler» gibi. Diğer bir deyişle bu alanda çalışan kadın oranının neden düşük olduğunu anlamaya ya da buna bir açıklama getirmeye çalışırlar. Sapna CHERYAN’ın deneyi Ne Olacağını Yordamak/Tahmin Etmek (Tekrar Ne Zaman Olacak) Gelecekte ne olacağını belirlemeye yordama denir. Bir davranışın sebebinin net bir açıklaması ilerde gerçekleşecek diğer bir davranış hakkında tahminler yapmayı sağlar. Objektif bir şekilde yapılan gözlemler gibi tahminler de denenilmesi ve yeterli kanıt yoksa reddedilmesi gerekir. CHERYAN’ın araştırmasında yordama bellidir: Eğer daha çok sayıda kadının bilgisayar bilimi ile ilgilenmesini istiyorsak ya çalışma alanıyla ilişkilendirilen ortamı ya da bu ortamın algısını değiştirmek için bir şeyler yapmak zorundayız. Dördüncü amaçta hedeflenen değiştirmek ya da düzeltmek. budur: davranışı Ne Olduğunu Kontrol Etmek (Nasıl Değiştirilebilir?) Bir davranışın kontrol edilmesi ya da düzeltilebilmesi; o davranışı istenmeyen bir biçimden (kadınların belli bir akademik alanı seçmekten kaçınması gibi), istenen bir biçime (kariyer tercihlerinde daha fazla eşitlik) getirmektir. Kontrol, davranışı ortaya çıkarmak veya çıkarmamaktır: başlatmak, sürekliliğini sağlamak, durdurmak, yapısını ve güçlülüğünü etkilemek, oluş sıklığını belirlemektir. Neden-sonuç ilişkisi kurabilmenin yolu, davranışı yaratan etkenleri kontrol edebilmekten geçer. Böylece psikologlar insanlara hayatlarındaki sorunlu yönleri çözebilmeleri için geliştirilen müdahale yöntemlerini uygulayabilirler. CHERYAN’a göre bilgisayar biliminin imajı değiştirilirse bu alanda çalışmayı tercih eden kadınların sayısı arttırılabilir. Bilimsel Yöntemin Ayırt Edici Özellikleri • Sistematiktir; belirli bir konuyu gelişigüzel değil, bir düzen içinde adım adım izler. • Veriye dayanır; Olmayan, gözlenemeyen, kaydedilemeyen süreçlerle ilgilenmez. • Nesneldir; kişinin algılayışından, otoritesinden bağımsızdır. Sorular başka bir araştırmacının da tekrarlayabileceği şekilde belirlenir, tanımlanır, veriler toplanır, analiz yapılır. • Analitiktir; deney değişkenler arasındaki ilişkininin neden ve sonuçlarını belirlemeye dönük olarak kurgulanır. • Tekrar edilebilir; incelenen konu yalnız bir kere olan ve bir daha ortaya çıkmayan bir olgu değil, tekrar tekrar gözlenebilen bir konu olmak zorundadır. Sözdebilim • Sıklıkla bilimsel tınılı terimler kullanarak bilimsellik kisvesi yaratır • Sözdebilim test edilip doğruluğu sınanamayan önermelerde bulunur • Bilimsel süreçten kopuktur. Hakemli bilimsel dergilerde yayımlanmaz • İnsanların faydasından ziyade kar amacı güdülür Örn: Astroloji Gördüğümüz gibi, bilimsel çalışma belli standartları gerektirir. Bilime olan güvenimiz bundan ileri gelir. Sözdebilim, bilimin gerektirdiği standartları taşımadığı ve bilimsel araştırmalarla desteklenmediği hâlde bilim kılıfı altında bize sunulan bilgi ve pratiklerdir. Sözdebilim, toplumda bilime duyulan saygı ve güvenin kimi kişi ve gruplarca, çoğunlukla maddi çıkar sağlamak amacıyla, kötüye kullanılmasıdır Sözdebilimin bilimden farkı öne sürdüğü iddialar değil, bu iddiaları öne sürerken bilimsel ilke ve süreçleri izlememesidir. Örneğin biri kafa masajı terapisinin psikolojik sıkıntılara iyi geldiğini iddia edebilir. Bir başkası havuç-kereviz-maydanoz diyetiyle karaciğer kanserinin önünün kesilebileceğini öne sürer. Bu iddiaların geçerli olma ihtimali vardır. Ancak bu iddialar sağlam yöntemlerle test edilip onaylanmadıkları hâlde bize tartışmasız doğrular olarak sunuluyorlarsa şüpheyle yaklaşmamız gerekir. Sözdebilimi Nasıl Tanırız? Sözdebilim Sıklıkla Bilimsel Tınılı Terimler Kullanarak Bir Bilimsellik Kisvesi Yaratır. “Kuantum Düşlünce Tekniği”, “Çekim Yasası ile Başarı ve Zenginlik”, “Kozmik Bilim ve Bilinçle Yaşam Enerjisi”, “Zengin Olma Bilimi” gibi isimlere sahip kitaplarda kuantum, çekim yasası, enerji gibi bilimsel kavramlar kullandıkları için bilimsel bir temele dayandıkları izlenimini yaratabilirler. Oysa incelendiğinde bu kitapların fizikle hiçbir ilgisi olmayan kişilerce yazıldığı ve kuantum ya da enerji gibi konularda yüzeysel, yanlış veya uydurma bilgiler içerdikleri görülür. Dolayısıyla bu kitapların bilimsel bir temeli ve değeri yoktur. Bilimsel terimler bir göz boyama aracıdır. Sözdebilim Test Edilip Doğruluğu Sınanamayacak Önermelerde Bulunur. Sözdebilimin önermeleri çoğu zaman muğlak, dolayısıyla her durumda onaylanacak önermelerdir. Örneğin sözdebilimsel bir kitapta “çekim yasası” adı altında öne sürülen bir fikre göre insanlar istedikleri şeyleri kendilerine çekerler. Bu iddiaya göre bir şeyi yeteri kadar isterseniz o şey gerçekleşecektir. Peki bu iddiayı çürütmek mümkün müdür? diyelim ki bir şeyi çok istediniz ama şey gerçekleşmedi iddia çürütülmüş olur mu? Hayır çünkü siz bir şeyi ne kadar çok istemiş olursanız olun, “yasa” size “yeteri kadar isteseydiniz olurdu” cevabını verecektir. Demek ki bu iddia çürütülebilecek bir iddia değildir. Bir iddianın çürütülemeyecek olması elbette o iddianın doğruluğunu göstermez. Sözdebilim bilimsel dergilerde kendine bir yer bulamaz ya da bilimsel dergilerde yayınlanan çalışmalar sözdebilimin iddialarını çürütür. Sözdebilim Bilimsel Süreçten Kopuktur. Bilimsel süreçten kopuk oldukları için sözdebilimsel iddialar bilimsel metod kullanan çalışmalara dayanmaz. Onun yerine sıklıkla anekdotlara başvuurulur. ‘çekim yasasını’ anlatan kitap bir şeyi çok isteyip leye kavuşa kişilerin hikayelerini anlatır. Peki bu anekdotlar kanıt sayılmaz mı? Hayır, anekdot kanıt sayılmaz çünkü bir ya da birkaç örnekten genellemeye varmak mümkün değildir. Sözdebilim çoğunlukla ticari bir amaç güder. Öne sürülen iddialar kitap satmak, bir hizmeti pazarlamak, müşteri çekmek için bir araç olabilir. Oysa bilimsel çalışmalar insanlığın faydasını amaç edindiği için kâr amacı güdülmez. Temel değer gerçeğe daha yakın bilgiler elde etmektir. Bilimsel yöntem bilmek bize sunulan bilgilere daha şüpheci şekilde yaklaşmamıza yardımcı olur. Bu dayanaksız bilgilere kanarak maddi ve manevi zarara uğrama ihtimalimizi azalır. Sözdebilimi Bilimden Ayırmanın Yolları Bulguların hakemli bilimsel dergilerde yayınlanıp yayınlanmadığına bakmaktır. Bir diğer yöntem iddiaları ortaya atanların profesyonel kimliğini gözden geçirmektir. Herhangi bir bilimsel unvanı bulunmayan, bilimsel bir formasyon sürecinden geçmemiş, bilimsel kurumlarla ilişiği olmayan kişiler bilimsel iddialarda bulunuyorsa bu iddialara şüpheyle yaklaşmakta fayda vardır. ASTROLOJİ KAVRAM VE İŞLEMSEL TANIM Gündelik deneyimlerimizin parçası olan pek çok olgu; hafıza, yaratıcılık, kişilik, önyargı, zekâ, liderlik, empati, maddiyatçılık, mutluluk, kadercilik, nezaket, özgüven, dikkat, korku, ahlâk, ve sevgi psikolojinin incelediği kavramlardan yalnızca birkaçıdır. Bu kavramların ortak özelliği mutlak bir fiziksel tanımı olmayan soyut kavramlar olmalarıdır. Örneğin zekâyı cetvelle ölçemeyiz, mutluluğu terazide tartamayız. Zekâ, mutluluk, nezaket karşımıza pek çok farklı şekilde çıkar, tek bir mutlak tanımı yoktur. Peki o zaman nasıl ölçeceğiz bu soyut kavramları? Veya Kavramları ölçmenin faydası nedir? Eğer kavramları sayılara dönüştürebilirsek onları daha yüksek bir hassasiyetle tasvir edebiliriz. Şöyle bir örnek düşünelim: Bir insanı genç, orta yaşlı, yaşlı gibi sıfatlarla tanımlayabiliriz. Bu sıfatlar bize bahsedilen insan hakkında genel bir fikir verir. Ama o insanın yaşını sayısal olarak bilirsek elimizdeki bilgi çok daha netleşir. Üstelik bu sayıyı başka bilgilerle ilişkilendirerek yeni bilgilere varma imkânımız olur. Örneğin bir çocuğun yaşını biliyorsak okulda kaçıncı sınıfa gittiğini, bir büyüğümüzün yaşını biliyorsak 2. Dünya Savaşı sırasında hayatta olup olmadığını kestirebiliriz. Sayılar hem bize daha kesin bilgiler verir hem de başka kavramlarla ilişki kurmamızı kolaylaştırır. Sayısallaştırma aynı zamanda bize elimizdeki bilgileri kıyaslama imkânı verir. “Orta yaşlı” olarak tanımladığımız iki farklı kişiden hangisinin daha genç olduğunu bilemeyiz ama eğer yaşlarını öğrenirsek bu karşılaştırmayı yapabiliriz. Bu sayede sadece tek tek bireyleri değil grupları da kıyaslayabiliriz. Çünkü sayısallaştırma bireyler hakkındaki bilgileri birleştirip daha genel bilgilere varmamıza imkan tanır. Özetle, kavramları sayılara dökmek bize pek çok yeni bilgiye ulaşma şansı tanıyacaktır. İşlemsel Tanım Kavramları sayılara dökerek hem daha net bir bilgiye sahip oluruz hem de bu bilgiyi başka bilgilerle ilişkilendirme gücü kazanırız. Ölçümlediğimiz değerler üzerinden ortalama almak gibi işlemler yaparak grupları kıyaslayabiliriz. Bu psikoloji bilimi açısından çok önemlidir çünkü bu işlemler olmadan merak ettiğimiz pek çok soruyu cevaplayamazdık. Diyelim ki kadınlarla erkekler arasında yaratıcılık yönünden bir fark var mı bilmek istiyoruz. O zaman kadınların ve erkeklerin yaratıcılıklarını sayılara dönüştürür, iki grubun da ortalamasını alır ve istatistiksel yöntemlerin yardımıyla bu ortalamaları kıyaslayarak bir sonuca ulaşabiliriz. Bir kavramın alabileceği değerleri sayılara dönüştürmeye yarayan tanıma işlemsel tanım denir. İşlemsel tanım sayesinde bir kavramı bir rakama çevirebiliriz. Örneğin uykusuzluğu ölçmek için kişilere 1’den 9’a uzanan bir skalada kendilerini ne kadar uykulu hissettikleri sorulabilir. Bir diğer yöntem kişilere son 48 saat içinde toplam kaç saat uyumuş oldukları sormaktır. En son uykudan uyanıldığından beri geçen süre de bir başka işlemsel tanım seçeneğidir. Görüldüğü gibi, bir kavram bir değil birden fazla şekillerde işlemsel tanıma dönüştürülebilir. Eğer bir kavram birden çok şekilde ölçülebiliyorsa hangi ölçümü seçmek daha doğrudur? Hangi işlemsel tanımı kullanacağımıza nasıl karar veririz? Kavramsal Geçerlilik İşlemsel tanımın ölçülmek istenen kavramı doğru ölçebilme derecesine kavramsal geçerlilik (conceptual validity) denir. Bir işlemsel tanımın yüksek kavramsal geçerlilik taşıması için ne gibi özelliklere sahip olması gerekir ve kavramsal geçerliliğe gölge düşüren problemler nelerdir? Güvenilirlik Bir ölçeğin yüksek kavramsal geçerlilik taşıması için öncelikle güvenilir olması gerekir. Güvenilir bir ölçek aynı koşullar altındaki her ölçümde aynı sonucu verir. Bunun için ölçek rastlantıya bağlı ölçüm hatalarından arınmış olmalıdır. Örneğin bir tartı bir kütleyi her ölçtüğünde aynı sayısal değeri veriyorsa o tartıya güvenebiliriz. Ama her ölçümde farklı sonuç alıyorsak o tartıya güvenemeyeceğimiz açıktır. Güvenilirlik Türleri 1. Test-yeniden test güvenilirliği: Bir testi belli aralıklarla bir kişiye yeniden uyguladığımızda ne kadar benzer sonuçlar alıyorsak testin test-yeniden test güvenilirliği o kadar yüksektir. 2. Gözlemciler arası güvenilirlik: Uzunluk ölçmek için cetvel son derece güvenilir bir ölçektir çünkü ölçümler kişiden kişiye değişmez. Eğer ölçümler kişiden kişiye farklılık göstermiyorsa ölçeğin yüksek bir gözlemciler arası güvenilirliğe sahip olduğunu söyleyebiliriz. 3. İçsel güvenilirlik: Psikologlar ilgilendikleri kimi kavramları ölçmek için ölçekler hazırlarlar. Bu ölçeklerin güvenilir ölçümler vermesi için ölçeği oluşturan farklı sorular arasında paralellik olması gerekir. Eğer bir ölçeğin farklı sorularına verilen cevaplar birbirine paralelse o ölçeğin yüksek içsel güvenilirliğe sahip olduğu söylenir. Güvenilir bir ölçeğin kavramsal geçerliliği var mıdır? Örneğin 2 kilo eksik tartan tartı. Ölçümleri güvenilir olsa bile geçerli değildir. Ölçmek istenen kavramları doğru olarak ölçmez. Bir ölçeğin güvenilir olması ölçülmesi istenen kavramı geçerli biçimde ölçtüğü anlamına gelmez. Güvenilir ölçümler kavramsal geçerliliğe ulaşmamız için gereklidir ama yeterli değildir. Kavramları sayısallaştırdık, sayısal bilgiyi nasıl düzenleyeceğiz? Bilgideki örüntüleri, ilişkileri ve nedenleri nasıl göreceğiz? İSTATİSTİKSEL TEKNİKLER İstatistiksel Yöntemler Psikoloji tek tek kavramlardan ziyade kavramlar arasındaki ilişkilerle ilgilenir ve kavramlar arasındaki düzenli ilişkileri saptamaya çalışır. Örneğin; 1. Şiddet eğilimi gösteren insanların daha düşük zekâya sahip oldukları gözlenmiştir. 2. Özgüven eksikliği yaşayan insanların lüks tüketime daha çok yöneldiği saptanmıştır. Örnekte şiddet eğilimi ve zekâ ölçülmüş, daha sonra bunlar arasındaki ilişki ortaya konmuştur. ikinci örnekte özgüven ve lüks tüketim yönelimi ölçülmüş, sonra bu iki kavram ilişkilendirilmiştir. Kavramları ölçmek istememiz nedeni çoğu zaman onları başka kavramlarla ilişkilendirmek içindir. Bu şekilde ilginç sorulara cevaplar bulabiliriz: Sigara içmekle beklenen yaşam süresi arasındaki ilişki nedir? Şiddet içerikli yayınlar izlemenin saldırganlıkla ilişkisi nedir? Bu soruları cevaplamak için kavramları birbiriyle nasıl ilişkilendireceğiz? İki kavram arasında düzenli bir ilişki var mı görmek için kullanılan en temel istatistiksel yöntem korelasyondur. 1) Korelasyon Yöntemi (İlişki Arama) Araştırmacılar kolayca ya da etik sorunlardan dolayı çalışmak istedikleri değişkenler üzerinde deneysel kontrol geliştiremediklerinde örneğin; Zekanın yaratıcılıkla ilişkisi var mıdır? İyimserler kötümserlere göre daha mı sağlıklıdır? Çocuklukta istismara maruz kalmakla sonradan ruhsal hastalıklara yakalanma arasında bir ilişki var mıdır? «korelasyon yöntemine» dayalı araştırma yaparlar. İki değişken, özellik ya da nitelik arasında ne derece ilişki olduğunu bulmak için sistematik gözlem yaparlar (ama araştırmacı bu değişkenleri kontrol edemez). Korelasyon iki ya da daha fazla değişken arasındaki ilişkinin bir ölçümüdür. Değişebilen ya da farklı değerler alabilen her şey bir değişkendir: bir testten alınan puan, bir oda sıcaklığı, cinsiyet vb. Korelasyon katsayısı (r) olarak araştırmada bulunan sonuç pozitif ya da negatif bir rakam olacaktır: pozitif olursa (+1) iki değişken aynı yönde değişme gösterir; biri yükseldikçe diğeri de yükselir, biri azaldıkça diğeri deazalır. Negatif olursa (-1) iki değişken arasında ters ilişki vardır: birisi arttıkça diğeri azalır (Örn. Daha çok sigara içildikçe yaşam süresi azalır) r= 0 değişkenler arasındaki ilişkinin zayıflığını gösterir. Korelasyon Neden-Sonuç İlişkisi Göstermez İki değişken arasında pozitif ya da negatif bir korelasyon olması birinin diğerinin sebebi olduğu anlamına gelmez. Korelasyon bize sadece iki değişken arasında bir ilişki bulunduğunu söyler. Ama bu illa ki bir değişken diğerine sebep oluyor demek değildir. Örn.; «sigara içmekle beklenen yaşam süresi arasındaki korelasyonun yüksek olduğunu bulduk, bu durum sigara içmenin ömrü kısaltacağı anlamına mı gelir? Hayır. Aralarında ilişki bulunmuş olmasına dayanarak birinin diğerinin oluşumuna neden olduğu varsayılamaz. Özetle korelasyon araştırmacılara değişkenler arasında bir ilişki olup olmadığını, bu ilişkinin ne kadar güçlü olduğunu ve yönünü gösterir, NEDEN-SONUÇ İLİŞKİSİ GÖSTERMEZ. Örneğin: Üniversitede derslerde öğrencilerin ne sıklıkla devamsızlık yaptığı ve sınavda ne kadar iyi performans gösterdiği arasında………..bir korelasyon vardır. Lise öğrencilerinin uyku düzenleri ile okuldaki başarıları arasında……bir ilişki vardır. Korelasyon yönteminin kullanıldığı araştırma teknikleri Doğal Gözlem: Araştırmacının kişilere, direkt müdahalede bulunmadan davranışları dikkatli bir şekilde gözlemlemesidir. Davranış doğal ortamında ve olduğu gibi incelenir. Sistematik Gözlem: Test ve anket gibi tekniklerle yapılan gözlemdir. Örn.; evrensel yüz ifadeleri kodlama sistemi ile ilgili gören ve doğuştan görmeyen atletlerle yapılan araştırma. Olgu /Vaka Çalışması: Bireyin anlaşılabilmesi için kişiyi tanıyan insanlarla söyleşi, direkt gözlem, kayıtların incelenmesi gibi prosedürlerle inceleme yapmaktır. Örneğin: İntihar eden insanların psikolojik karakteristiğini çıkarmak isteyen bir grup Finlandiyalı araştırmacı; -kurbanların aileleri ve tedavi edenlerle görüşme, -tıbbi, psikiyatrik ve sosyal kayıtlarını inceleme, -polis araştırmaları ve kriminal raporları inceleme Anket Çalışması : Anketler, katılımcı davranışlarının spesifik Yönlerine dair bilgi edinmek için tasarlanan yapılandırılmış soruşturmalardır. Yaygın olarak çok sayıda kişinin tutumları ve direkt olarak gözlenmesi zor olan davranışları hakkında veri toplamak için kullanılır. Sorulan soruların içeriği, soran kişinin sorma biçimi ve cevaplayanla ilişkisi, sıralanması önemlidir. Bulguların kimlere ve ne derecede genelleştirilebileceği dikkat edilmesi gereken yönleridir. Resmi bulabilmesi için bu tabloyu nasıl tanımlarsınız? Kopyasını yapması için bu tabloyu nasıl anlatırsınız? Nesnelliğin Zorluğu/Gözlemci Ön Yargıları Farklı insanlar aynı olayları gözlemlediklerinde, çoğu zaman aynı şeyi görmezler. Gözlemci ön yargısı, gözlemcinin kişisel değerleri ve beklentileri yüzünden oluşan hatadır. Beklentiler farklı gözlemcileri farklı sonuçlar almaya yönlendirebilmektedir. Ön yargıları filtre görevi görmekte bazı şeylerin ilgili ve önemli olarak fark edilmesini, bazılarının ise ilgisiz ve anlamsız olarak es geçilmesine neden olmaktadır. Bu durumda ne yapmak gerekir? 2) Deneysel Yöntem: Neden-sonuç ilişkisi Neden-sonuç ilişkilerini bilmek bizim için önemlidir çünkü ancak nedenini bildiğimiz şeylerin sonuçlarını kontrol altına alabiliriz. Örneğin sebze ve meyve yemenin kansere karşı koruyucu etkisi olduğunu bilirsek daha çok meyve-sebze yemeye çalışabiliriz. Kendilerine kitap okunmasının okulöncesi çocukların kelime hazinesini geliştirdiğini bilirsek okulöncesi yaştaki çocuklarımıza kitap okur, o yaşlarda çocuğu olan tanıdıklarımıza çocuk kitabı hediye ederiz. Neden-sonuç ilişkilerini tespit etmek için güçlü bir araç mevcuttur. Bu araç deneydir. Deney (experiment) psikolojinin en temel yöntemidir. Çorbanın baharatı (bağımsız değişken) Sebep Çorbanın lezzeti (bağımlı değişken) Sonuç Deneyin mantığını gündelik bir örnekte görmeye çalışalım. Mercimek çorbasına rendelenmiş havuç eklemek çorbanın lezzetini arttırır mı bilmek istiyorsunuz. Sizce bu bilgiye ulaşmanın en iyi yolu nedir? çorbayı havuç rendesiyle pişirip tadına bakabilirsiniz Peki ama böyle yaparsanız havuç rendeli çorbanın lezzetini neyle kıyaslayacaksınız? Daha önce pişirmiş olduğunuz mercimek çorbalarının hatırınızda kalan tadıyla cevabını verebilirsiniz. Ama ya hafızanız sizi yanıltırsa? Ya o an çok aç olduğunuz için yaptığınız çorba size çok lezzetli gelirse? Hafızanız sizi yanıltmasa bile, daha önce pişirdiğiniz çorbalar ile şimdi pişirdiğiniz havuç rendeli çorba arasında havuç rendesinden başka farklar olması olasıdır; -pişirdiğiniz farklı bir tür mercimek olabilir, -çorbaya kimyon eklemeyi unutmuş, -mercimeğin suya oranını arttırmış, -çorbayı kısık ateşte daha uzun süre kaynatmış olabilirsiniz. Bir sürü değişkeni aynı anda değiştirdiğiniz zaman etkinin kaynağını belirleyemezsiniz. Bu durumda daha kesin bir sonuca ulaşmak için ne yapılmalı? Çözüm aynı anda iki ayrı tencerede mercimek çorbası pişirip havuç rendesi dışında her şeyi sabit tutmaktır. Ancak o zaman lezzet farkının havuç rendesinden kaynaklandığı sonucuna varabiliriz; deneyin mantığı budur: -A değişkeni (havuç rendesi) dışında her şeyi sabit tuttuğumuzda B değişkeninde (çorbanın lezzeti) bir fark gözlemliyorsak o farkın A’dan başka bir açıklaması olamaz. Dolayısıyla güvenle A değişkeni B’nin sebebidir diyebiliriz. Deney Süreci Deneyde en az bir değişkenin bir başka değişken üzerindeki etkisi incelenir. Örneğin örnekte havuç rendesinin çorbanın lezzetine etkisini inceledik. Deneyde etkisini incelediğimiz değişkene bağımsız değişken denir. Örneğimizde havuç rendesi bağımsız değişkendi. Bağımsız değişkene bağlı olarak değişmesi beklenen değişkene bağımlı değişken denir. Örneğimizde bağımlı değişken çorbanın lezzetiydi. Bağımsız değişkeni sebep, bağımlı değişkeni sonuç olarak düşünebiliriz. Bir deneyde X’in Y üzerindeki etkisi görülmek istenir. Bağımsız değişken, deney yapan tarafından başka bir değişken üzerindeki etkilerini görmek için çeşitlendirilen bir koşul ya da bir olaydır. Araştırmacının kontrol ettiği ya da manipüle ettiği değişkendir. Bağımlı değişken üzerinde bazı etkileri olduğu varsayılır. Deney bu etkiyi doğrulamak için yapılır. Bağımlı değişken ise, bağımsız değişkenin manipülasyonundan etkileneceği düşünülen bir değişkendir. İlişkinin sonuç bölümünü oluşturan faktördür. Psikoloji araştırmalarında bağımlı değişken genellikle kişinin davranışlarının bazı yönlerinin ölçülmesidir. Deney düzeneğinde her yönden eşlenmiş bireylerden oluşan iki grup alınır. Gruplardan biri bağımsız değişkenin (etkisi araştırılan faktörün) uygulandığı, bazı özel uygulamalara maruz bırakılan deney grubudur. Deneysel gruba uygulanan özel işleme maruz bırakılmayan diğer bir grup da kontrol grubudur. Deney grubu: Deneyde, bağımsız değişken doğrultusunda bazı özel uygulamalara maruz bırakılan kişilerden oluşan gruptur. Kontrol grubu: Deneyde deney grubuna uygulanan özel işleme maruz kalmayan ya da bağımsız bir değişkenin etkisini deneyimlemeyen kişilerden oluşan gruptur. Popülasyon: Genelleştirmenin deneysel bir örneğe dayandırılacağı bireylerin tümüdür. Örneklem: Bir deneyde denek olarak seçilen popülasyonun alt kümesidir. Çalışırken müzik dinlemenin öğrenilen bilgi miktarına etkisi Deneysel grup: Bağımsız değişkene maruz kalan grup (müzik dinleyen grup) Kontrol grubu: Deneysel manipülasyon yapılan grupla karşılaştırılacak grup (müzik dinlemeyen grup) Deneysel manipülasyon: Deneysel gruba verilen farklı uygulama Random/Rasgele atama: Deney ve kontrol grubunda yer alan kişilerin gruplara rasgele atanması PSİKOLOJİK ARAŞTIRMALARDA ETİK