T.C İnkılap Tarihi Ve Atatürkçülük Arif ÖZBEYLİ www.tariheglencesi.com Üçüncü Ünite: Ya İstiklal Ya Ölüm www.tariheglencesi.com İkinci Konu: Batı Cephesi’nde Savaş www.tariheglencesi.com Millî Mücadele sırasında en şiddetli çarpışmalar Yunanlılara karşı Batı Cephesi’nde yaşandı. 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nden ayrılarak bağımsızlığını kazanan Yunanistan büyük hayaller peşinde koşan bir devletti. Yunanlılar, İstanbul’u Türklerin elinden alarak Bizans İmparatorluğu’nu yeniden diriltmek ve Batı Anadolu’ya hâkim olmak istiyorlardı. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra da bu isteklerini gerçekleştirme zamanının geldiğini düşünerek harekete geçmişlerdi. Mondros Ateşkes Antlaşması’nın hemen ardından Trakya’ya asker çıkaran Yunanistan, 15 Mayıs 1919’da da Paris Barış Konferansı’nda alınan karara dayanarak İzmir’i işgal etmişti. www.tariheglencesi.com Millî Mücadele’de Kuvayımilliye İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali Türk milleti tarafından büyük bir tepkiyle karşılandı. İşgal yurt genelinde düzenlenen mitinglerle protesto edildi. Ege Bölgesi’nde de halk Yunanlıların ve yerli Rumların saldırılarına karşı kendisini savunmak üzere silahlı Kuvayımilliye birlikleri kurmak için harekete geçti. www.tariheglencesi.com Denizli’de, İzmir’in işgalinden yaklaşık 4 saat sonra yapılan mitingde halk silahlı mücadeleye geçme kararı alarak resmî makamlardan silah talebinde bulundu. Yanda bu mitingde konuşan Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi’nin sözlerinin bulunduğu kitabeyi ve Denizli’de onun için yapılmış anıtı görüyorsunuz. www.tariheglencesi.com 17 Mayıs’ta da Burdur Askerlik Şubesi Başkanı Binbaşı İsmail Hakkı Bey bağlı olduğu komutanlığa bir telgraf göndererek Kuvayımilliye birliği kurmak için izin istedi. O, telgrafında, halkın mutlaka silahlandırılması gerektiğini ve emir verilirse İtilaf Devletlerinden gizli biçimde büyük bir gönüllüler teşkilatı kurabileceğini bildirdi. www.tariheglencesi.com İzmir’in işgali üzerine Denizli ve Burdur’da ortaya çıkan silahlı mücadele fikri kısa sürede Batı Anadolu’nun her tarafına yayıldı. Böylece pek çok yerde irili ufaklı Kuvayımilliye birlikleri kuruldu. Her yaştan eli silah tutan gönüllülerin oluşturduğu bu birliklere bazı yerlerde subaylar, bazı yerlerde ise Demirci Mehmet Efe ve aşağıda kısa öz geçmişini gördüğünüz Yörük Ali Efe gibi yerli halktan liderler komuta ediyordu. www.tariheglencesi.com Yörük Ali Efe (1895 - 1951) Aydın’ın Sultan hisar ilçesinin Kavaklı köyün de doğ an Yörük Ali Efe, Yunan işgali üzerine, Aydın’da ilk Kuvayı milliye teşkilatını kurarak silahlı mücadele yi başlattı. Kuvayı milliye Dönemi’n de Menderes ve Havalisi Komutanlığını yaptı. Yörük Ali Efe, düzenli ordu kurulana kadar yaklaşık yirmi ay boyunca düşman kuvvetlerinin Aydın üzerinden Anadolu içlerine doğru ilerlemesini engelledi. Düzenli ordunun kurulması üzerine emrindeki savaş deneyimine sahip grubu ile birlikte BMM ordusuna katıldı. Savaş sonrasında başarılarından dolayı TBMM tarafından kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirilen Yörük Ali Efe, 23 Eylül 1951 tarihin de vefat etti. www.tariheglencesi.com Türk milletinin kendi imkânlarıyla oluşturduğu Kuvayımilliye birliklerinin Millî Mücadele içinde önemli bir yeri vardır. Bu birlikler İzmir’e çıkan ve iç bölgelere doğru yayılmak isteyen Yunan kuvvetlerine karşı kahramanca mücadele ettiler. Sayı ve silah bakımından çok güçlü olan düşman kuvvetlerinin hızını yavaşlattılar. Düzenledikleri baskınlarla Yunanlıları yıprattılar ve onların ilerleyişini yer yer durdurmayı başardılar Kuvayımilliyeciler işgalcilere karşı mücadele ederken bir yandan da Büyük Millet Meclisine karşı çıkan iç ayaklanmaların bastırılmasında önemli görevler üstlendiler. www.tariheglencesi.com Kuvayımilliyeden Düzenli Orduya Kuvayımilliye birlikleri büyük fedakârlıklarla yürüttükleri mücadeleye rağmen düzenli Yunan ordusunu durduracak ve Anadolu’dan tamamen söküp atabilecek durumda değildi. Çünkü genellikle askerî eğitimden yoksun kişilerin oluşturduğu bu birlikler silah ve cephane yönünden yetersizdi. Ayrıca belli bir merkezden emir almadıkları için askerî disiplinden uzak ve birbirlerinden habersiz şekilde savaşıyorlardı. Diğer yandan bazı Kuvayımilliyeciler keyfî davranışlarıyla halkın şikâyetlerine neden olarak Millî Mücadele’ye zarar veriyorlardı. İşte bütün bu eksiklikleri nedeniyle Kuvayımilliyenin bir an önce düzenli orduya dönüştürülmesi gerekiyordu. www.tariheglencesi.com Düzenli orduya geçiş yolunda ilk adım Sivas Kongresi’nde atılmıştı. Kongrenin 9 Eylül 1919 tarihli toplantısında Ali Fuat Paşa, Batı Anadolu Umum Kuvayımilliye Komutanlığına atanmıştı. Büyük Millet Meclisinin açılışından sonra da bu komutanlığın adı Batı Cephesi Komutanlığı olarak değiştirilmişti. www.tariheglencesi.com Ali Fuat Cebesoy (1882 – 1968) İstanbul’da doğan Ali Fuat Cebesoy, Harbiye Mektebini bitirdi. Kurtuluş Savaşı’nda Batı Cephesi’nin ilk komutanı oldu. 1922’de TBMM’nin İkinci Başkanlığına seçildi. 17 Kasım 1924’te Kâzım Karabekir, Rauf Orbay, Adnan Adıvar ve Refet Bele beylerle birlikte Cumhuriyet Dönemi’nin ilk muhalefet partisi olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını kurdu. Toktamış Ateş, Türk Devrim Tarihi, s. 312 www.tariheglencesi.com Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat Paşa, 24 Ekim 1920’de Gediz’de bulunan Yunan tümeni üzerine taarruza geçti. Ancak Kuvayımilliye birliklerinin düzensizliği nedeniyle başarılı olamadı. Gediz Muharebesi’nde uğranılan yenilgi üzerine düzenli orduya geçiş süreci hızlandırıldı. Ali Fuat Paşa Ankara’ya çağırılarak Moskova Büyükelçiliğine atandı. Bundan sonra Batı Cephesi, Batı ve Güney olmak üzere ikiye bölünerek Batı Cephesi Komutanlığına Albay İsmet Bey, Güney Cephesi Komutanlığına ise Albay Refet Bey getirildi. Bu atamalardan sonra Kuvayımilliye birlikleri süratle düzenli ordu bünyesine alınmaya başlandı. www.tariheglencesi.com “Fuat Paşa’ya, kısa bir görüşmeden sonra, alabileceği yeni görevi söyledim. Memnuniyetle kabul etti. Aynı günün gecesi İsmet ve Refet paşaları da davet ederek yeni durumu ve görevlerini kararlaştırdık. Kendilerine verdiğim kesin direktif, süratle düzenli ordu ve süvari birlikleri meydana getirmekten ibaretti. Böylece 1920 yılı Kasım’ının sekizinci günü ‘düzensiz teşkilat fikir ve siyasetini yıkma kararı’ faaliyet ve uygulama alanına konulmuş oldu.” Kemal Atatürk, Nutuk, s. 344. www.tariheglencesi.com C-Batı Cephesi Batı Cephesi’nde düzenli ordunun kurulması kararı, o zamana kadar serbest hareket etmeye alışmış bazı Kuvayımilliye liderlerinde rahatsızlık yarattı. Bu liderlerden biri olan Çerkez Ethem kendisine bağlı kuvvetlerle birlikte düzenli orduya katılmayı reddederek ayaklandı. Ancak üzerine gönderilen düzenli ordu birlikleri karşısında tutunamayarak Yunanlılara sığınmak zorunda kaldı. www.tariheglencesi.com Batı Cephesi’nde Çerkez Ethem’in neden olduğu iç savaş sürerken Bursa’da bulunan Yunan kuvvetleri bu durumdan yararlanmak istediler. Yunanlılar hem düzenli ordunun daha fazla güçlenmesini önlemek hem de Eskişehir’i alarak Ankara’nın İstanbul ve Batı Cephesi ile bağlantısını kesmek amacıyla ilerleyişe geçtiler www.tariheglencesi.com 6 Ocak 1921’de başlayan Yunan taarruzu, Batı Cephesi Komutanı Albay İsmet Bey’e bağlı kuvvetler tarafından Eskişehir’in batısındaki İnönü mevkisinde durduruldu. 10 Ocak 1921’de burada yapılan savaşta ordumuz Yunanlıları yenilgiye uğratarak Bursa’ya doğru geri çekilmek zorunda bıraktı. www.tariheglencesi.com Birinci İnönü Zaferi’yle düzenli ordumuz Batı Cephesi’ndeki ilk başarısını kazandı. Yurdun her tarafında büyük bir coşku ile kutlanan bu zafer TBMM’de büyük bir heyecan yarattı. Mustafa Kemal, meclisin 13 Ocak 1921 tarihli toplantısında bu heyecanını “Cennetten vatanımıza bakan merhum Namık Kemal, Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini/Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini, demişti. İşte ben bu kürsüden, bu yüksek meclisin başkanı olarak bütün millet adına diyorum ki: Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini, bulunur kurtaracak bahtı kara maderini.” sözleriyle dile getirmiştir. www.tariheglencesi.com Birinci İnönü Zaferi’nden sonra Büyük Millet Meclisinin otoritesi daha da güçlendi. Ayrıca Türk milletinin düzenli orduya güveni ve desteği ile kurtuluşa olan inancı arttı. Bu savaşta kazandığı zaferden dolayı Albay İsmet Bey’in rütbesi generalliğe yükseltildi. Diğer yandan zaferi izleyen günlerde Çerkez Ethem’in çıkardığı isyan da bastırıldı ve kuvvetlerinin bir bölümü düzenli orduya katıldı. www.tariheglencesi.com Mustafa İsmet İnönü (1884 — 1973) İzmir’de doğan İsmet İnönü, 1903’te Harp Okulundan, 1906’da da Harp Akademisinden birincilikle mezun oldu. Birinci Dünya Savaşı’nda çeşitli cephelerde bulunduktan sonra Millî Mücadele’nin başlaması ile birlikte Anadolu’ya geçti. Batı Cephesi Komutanlığına getirildi. Büyük Taarruz’un zaferle noktalanmasının ardından Mudanya Mütarekesi görüşmelerinde ve Lozan Barış Konferansı’nda Türkiye’yi temsil etti. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk başbakanı olan İsmet İnönü, Atatürk’ten sonra seçildiği cumhurbaşkanlığı görevini 1950 yılına kadar sürdürdü. Andrew Mango, Atatürk, s. 625, 626 (Düzenlenmiştir.). www.tariheglencesi.com www.tariheglencesi.com I.İnönü Muharebesi’nin kazanılması ile TBMM’ne halkın güveni artmıştır. Rusya’nın tereddütleri ortadan kalkarak Moskova Antlaşması’nın imzalanmasına yol açmıştır. Batılılar bu başarıdan sonra TBMM’ni Londra Konferansı’na davet ettiler. Fransa ve İtalya TBMM’ne yanaştılar. Mustafa Kemal bu başarıdan yararlanarak 20 Ocak 1921 Anayasasını kabul ettirdi. İstiklal Marşı kabul edildi. www.tariheglencesi.com Londra Konferansı (21 Şubat - 12 Mart 1921) Birinci İnönü Zaferi, İtilaf Devletlerinin kendi aralarındaki anlaşmazlıkları daha da derinleştirdi. Bu devletlerden Fransa, Güney Cephesi’nden sonra Anadolu’da başlayan Millî Mücadele’nin basit bir direniş hareketi olmadığını görmüştü. İtalya ise Yunanistan’ı daha da güçlendirecek olan Sevr Antlaşması’ndaki bazı hükümlerin çıkarlarına aykırı olduğunu düşünüyordu. Ayrıca bu devletler Yunanlıların başarısızlığından sonra Sevr Antlaşması’ndaki maddelerin silah gücüyle uygulanamayacağını da anlamışlardı. Bunun üzerine İtalya ve Fransa, İngiltere’yi de ikna ederek antlaşma hükümlerini yumuşatıp uygulanabilir hâle getirmek amacıyla Londra’da bir konferans toplamaya karar vermişlerdi. www.tariheglencesi.com İtilaf Devletleri, Londra’da toplayacakları konferansa Osmanlı Hükûmetini de davet ettiler. Ayrıca oluşturulacak heyette TBMM Hükûmeti delegelerinin de bulunmasını istediler. Buna karşılık Mustafa Kemal, Türk milletinin gerçek temsilcisinin TBMM olduğunu ve doğrudan çağırılmadıkça bu konferansa katılmayacaklarını bildirdi. İtilaf Devletleri bunun üzerine TBMM Hükûmetinin yanı sıra İstanbul Hükûmetini de konferansa davet etmek zorunda kaldılar. www.tariheglencesi.com Londra Konferansı 21 Şubat 1921’de başladı. Konferansta İstanbul Hükûmetini Sadrazam Tevfik Paşa, Ankara Hükûmetini ise Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey temsil etti. İtilaf Devletleri, görüşmeler sırasında Sevr Antlaşması’nın esaslarına dokunmadan bazı önemsiz değişiklikler yaparak hazırladıkları projeyi gündeme getirdiler. Buna göre Doğu Trakya’nın Yunanlılarda kalması, kapitülasyonların devamı ve Doğu Anadolu’da bir Ermeni devletinin kurulması konularında geri adım atılmıyordu. İzmir ise Türklere veriliyor, ancak Hristiyan bir valinin yöneteceği şehirde Yunan kuvvetleri bulunmaya devam ediyordu. www.tariheglencesi.com Türkler tarafından kabul edilmesi mümkün olmayan bu öneriler karşısında Osmanlı temsilcisi Tevfik Paşa “Söz milletimin asıl vekillerine aittir. Bundan dolayı Anadolu heyetine söz verilmesini rica ederim.” diyerek görüşmelerden çekildi. Bunun üzerine Ankara Hükümetini temsil eden Bekir Sami Bey, ilk önce Misakımillî ile belirlenen sınırlar hakkında bilgi verdikten sonra işgal altındaki topraklarımızın boşaltılması ve bağımsızlığımızın tanınması gerektiğini söyledi. Ayrıca kapitülasyonların kaldırılmasını istedi. Yunan heyeti ise Anadolu’yu boşaltmayı reddettiği gibi Sevr’de yapılan diğer değişiklikleri de kabul etmeyeceğini bildirdi. Böylece Londra Konferansı herhangi bir sonuca varılamadan dağıldı. www.tariheglencesi.com Mustafa Kemal, Londra Konferansı’na heyet göndermekle askerî zaferi siyasi bir başarıyla tamamlamış oldu. Londra Konferansı’na katılmakla TBMM Hükûmeti, Türk milletinin haklı davasını ve Misakımillî’yi dünya kamuoyuna duyurma imkânı buldu. Diğer yandan Türkler hakkında yapılan “Barış istemiyorlar.” şeklindeki propagandaları boşa çıkardı. Londra Konferansı’na katılan Türk delegeleri www.tariheglencesi.com Türkiye - Afganistan Dostluk Antlaşması (1 Mart 1921) Birinci İnönü Zaferi’nden sonra dış politika alanında yaşanan bir diğer gelişme Afganistan ile imzalanan dostluk ve iş birliği antlaşması oldu. 1919 yılında İngiliz egemenliğinden kurtularak bağımsızlığını kazanan Afganistan, tarihî ve kültürel nedenlerle Türkiye’ye yakınlık duyan bir ülke idi. İki ülke arasındaki bu yakınlaşma Mustafa Kemal ile Afgan Kralı Amanullah Han arasında kurulan dostluk ile en üst seviyeye çıktı. TBMM Hükûmeti ile Afganistan arasında imzalanan 1 Mart 1921 tarihli dostluk ve iş birliği antlaşmasıyla da siyasi bir nitelik kazandı. www.tariheglencesi.com Türkiye-Afganistan Dostluk Antlaşması’na göre taraflardan biri saldırıya uğrarsa diğer taraf bunu kendisine yapılmış sayacak ve saldırgana karşı bütün imkânlarıyla mücadele edecekti. Antlaşmanın bir diğer maddesinde ise “Türkiye Afganistan’a kültür alanında yardım etmeyi, öğretmen ve subay göndermeyi, bu öğretmen ve subayların en az 5 yıl görevde kalmasını ve bu sürenin sonunda, Afganistan isterse yeniden eğiticiler göndermeyi yüklenir.” ifadesi yer alıyordu. www.tariheglencesi.com Türkiye ile Afganistan arasındaki bu antlaşma ile TBMM Hükûmeti Afganistan tarafından resmen tanınmış oldu. Bu olay aynı zamanda İslam dünyasında Millî Mücadele ve TBMM Hükûmeti lehine bir kamuoyunun oluşmasını sağladı. Antlaşmadan sonra Kâbil ve Ankara hükûmetleri birbirlerini tanımanın gereği karşılıklı elçiler atamışlardır. Ankara’daki Afgan Elçiliği 10 Haziran 1921’de törenle açılmış ve elçilik bayrağını Mustafa Kemal bizzat kendisi çekmiştir. www.tariheglencesi.com İstiklâl Marşı’mızın Kabulü Özgürlüğü ve bağımsızlığı uğruna savaşan Türk milleti için I. İnönü Savaşı’nda kazanılan zafer büyük bir gurur kaynağı olmuştu. Ancak milletimizin bu gururunu ve coşkusunu dile getirecek bir millî marşı yoktu. Bu eksiklik Mustafa Kemal’in baş kanlık ettiği hükûmet toplantılarından birinde gündeme getirildi. Toplantıda Türk milletinin özgürlük ve bağımsızlık tutkusunu yansıtacak bir millî marşın yazılmasına karar verildi. Bunun için de para ödüllü bir yarışma düzenlendi. O günlerde başta Mustafa Kemal olmak üzere pek çok insan bu iş için en uygun kişinin ünlü şairimiz Mehmet Âkif olacağını düşünüyordu. www.tariheglencesi.com Ancak Mehmet Âkif, millî marşın ödül karşılığında yazılmasını doğru bulmadığı için bu yarışmaya katılmadı. Bunun üzerine zamanın Millî Eğitim Bakanı (Maarif Vekili) Hamdullah Suphi Bey para ödülünün kaldırılacağını söyleyerek yanda kısa öz geçmişi verilen Mehmet Âkif’in yarışmaya katılmasını sağladı. www.tariheglencesi.com Yarışmaya 724 şiir katıldı. Şiirler Mecliste kurulan bir komisyon tarafından incelendi. İnceleme sonucunda aralarında Mehmet Âkif’in “İstiklâl Marşı” adlı şiirinin de bulunduğu yedi eserin Meclis kürsüsünden okunmasına karar verildi. İlk önce Mehmet Âkif’in şiiri okundu. www.tariheglencesi.com Hamdullah Suphi Bey tarafından okunan şiir daha ilk mısrasında büyük bir alkış tufanıyla karşılandı. Şiir istek üzerine dört defa daha okunarak her defasında coşku ve heyecan içindeki milletvekilleri tarafından ayakta alkışlandı. Aranan eser bulunmuştu. Meclis kararı ile kalan eserlerin okunmasına gerek görülmedi. Mehmet Âkif’in “İstiklâl Marşı” adlı şiiri TBMM’nin 12 Mart 1921 tarihli oturumunda millî marşımız olarak kabul edildi. www.tariheglencesi.com İstiklâl Marşı, vatanımız ve bağımsızlığımız uğruna cephelerde şehit düşen kahraman atalarımızın sesidir. Bu nedenle bizler İstiklâl Marşı’mızı her zaman ayakta, hazır ol duruşun da ve gururla söyleriz. Millî marşımız yazılışı, kabul edilişi ve anlamıyla benzersiz bir eserdir. www.tariheglencesi.com Mehmet Âkif Ersoy (1873 – 1936) 1873’te İstanbul’da doğdu. Halkalı Mülkiye Baytar Mektebini birincilikle bitirdi. Millî Mücadele’yi destekledi ve Burdur Mebusu olarak I. TBMM’de görev yaptı. 17 Şubat 1921’de İstiklâl Marşı’nı tamamladı. 1936’de İstanbul’da vefat etti. http://www.mehmetakifersoyedebiyatmuzekutuphanesi . gov.tr/Mehmet-Akif-Ersoy.html www.tariheglencesi.com Moskova Antlaşması (16 Mart 1921) Rusya’da çarlık rejiminin yıkılmasından sonra kurulan Sovyetler Birliği, Batılı devletlerin Anadolu’ya girmesini güney sınırlarının güvenliği bakımından tehlikeli buluyordu. Bu nedenle söz konusu devletlere karşı mücadele yürüten Türkiye’yi destekleyici bir politika izliyordu. Ancak TBMM Hükûmetinin askerî gücü konusunda tereddütleri olduğu için bu desteği bir antlaşmaya bağlama konusunda isteksiz davranıyordu. www.tariheglencesi.com Birinci İnönü Zaferi’nin kazanılması Sovyetler Birliği’nin bu tereddütlerini ortadan kaldırdı. İki ülke arasında devam eden görüşmeler bu zaferden sonra hızla ilerleyerek 16 Mart 1921’de Moskova Antlaşması’nın imzalanmasıyla sonuçlandı. Moskova Antlaşması’yla Kars, Ardahan ve Artvin Türkiye’ye; Batum Gürcistan’a, Nahcivan ise Azerbaycan’a bırakıldı. Böylece doğu sınırımız bugünkü şeklini aldı. Ayrıca bu cephedeki savaş tehlikesi kesin biçimde ortadan kalktı. www.tariheglencesi.com Moskova Antlaşması’yla Sovyetler Birliği, Sevr Antlaşması’nı ve çarlık rejiminin Osmanlı Devleti’yle yaptığı antlaşmaları geçersiz sayarak Misakımillî’yi tanıdı. Ayrıca kapitülasyonların kaldırılmasını kabul etti. Bu antlaşmayla TBMM Hükûmetinin hukuki varlığı ve ileride kurulacak devletin sınırları ilk kez büyük bir devlet tarafından tanınmış oldu. www.tariheglencesi.com 20 Ocak 1921 Anayasası I.inönü Muharebesi’nin kazanılmasından yararlanan Mustafa Kemal hazırlanan Anayasa’yı TBMM’ ne kabul ettirmiştir. Bu Anayasa 23 maddeden ibaret basit bir anayasadır. www.tariheglencesi.com Anayasa , ilk maddesinde Egemenliğin kayıtsız şartsız Türk milletine ait olduğunu, ikinci maddesinde yasama ve yürüme gücünün TBMM’ ne ait olduğunu belirtmiştir. Üçüncü maddesi Türkiye Devleti, TBMM tarafından idare edilir, biçimindedir. www.tariheglencesi.com Diğer maddeleri hükümetin kuruluşu ve yetkileri ile ilgili idi. Anayasaya göre, bakanlar Meclis içerisinden tek tek seçilecek, Meclis Başkanı hükümetin başkanı olacaktı.(4-9 mad.).Diğer maddeleri daha çok yerel yönetimle ilgili idi. www.tariheglencesi.com Evlatlarınızı devriniz için değil, onların devirleri için yetiştiriniz. Hz. Ali www.tariheglencesi.com II. İnönü Muharebesi ( 23-31 Mart ) Londra Konferansı’ndan istediği sonucu alamayan İngiltere Sevr Antlaşması’nı Türklere zorla kabul ettirmek için Yunanlıları bir kez daha saldırıya geçirdi. www.tariheglencesi.com Yunan taarruzu 21 Mart’ta Bursa ve Uşak’ta bulunan birliklerin Eskişehir ve Afyon’a doğru yürüyüşe geçmesiyle başladı. Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Bursa yönünden gelen Yunan birliklerini 27 Mart’ta İnönü’de karşıladı. Türk ve Yunan kuvvetleri arasında başlayan çarpışmalar üç gün boyunca tüm şiddetiyle devam etti. Komutanların bile en ön saflarda yer aldığı bu savaş sırasında Türk tarafı çok zor anlar yaşadı. www.tariheglencesi.com İkinci İnönü Muharebesi sırasında Ankara’da bulunan Meclis Muhafız Taburu da cepheye gönderildi. İsmet Paşa eğitimli ve donanımlı askerlerden kurulu bu taburun gelişinden sonra 31 Mart günü karşı taarruza geçerek düşmanı durdurmayı başardı. Bunun üzerine İnönü mevzilerini aşamayan Yunan birlikleri Bursa’ya doğru geri çekildi. Afyon’u işgal etmiş olan Yunan ordusu da burada tutunamayacağını görerek Uşak yönüne doğru çekilmek zorunda kaldı. www.tariheglencesi.com Yunanlıların Anadolu’da başlattıkları işgal hareketinin en önemli temsilcisi İngiliz Başbakanı Lloyd George idi. Ancak Yunan ordusunun İnönü’de uğradığı yenilgilerden sonra onun düşünceleri de değişmeye başlamıştı. www.tariheglencesi.com Türk ordusunun Yunanlıları İnönü’de bir kez daha yenilgiye uğratması ülke içinde büyük bir sevinç yarattı. Bu zaferden sonra halkın düzenli orduya güveni artarken TBMM Hükûmetinin otoritesi güçlendi. Ayrıca Türk milletinin fertleri arasında var olan dayanışma duygusuna dayanarak ordumuz ve savaşta zarar gören halk için yardım kampanyaları başlatıldı. www.tariheglencesi.com “Kocaeli Grubu Komutanı olan Kâzım Bey (Özalp), İnönü Zaferi’nin duyulduğu günlerde şahit olduğu olayları şöyle anlatıyor: Sarıköy-Nallıhan-Mudurnu-Bolu yolu ile Düzce’ye giderken bu bölgelerde olağanüstü günler yaşandığını görüyordum. Geçtiğim yerlerde halk, İkinci İnönü Zaferi’nin şenliklerini yapıyordu. Yollarda görüştüğüm vatandaşlar ‘Her ne hizmet ve fedakârlık lazımsa yerine getirmeye hazırız.’ diyorlardı.” Durmuş Yalçın ve diğerleri, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, C I, s. 283. www.tariheglencesi.com İkinci İnönü Zaferi, İtilaf Devletleri arasında bir süredir var olan görüş ayrılıklarını daha da belirginleştirdi. Bu zaferden sonra İtalya, Antalya bölgesindeki kuvvetlerini çekmeye başlarken Fransa görüşmeler yapmak üzere bir temsilcisini Ankara’ya gönderdi. Diğer yandan bazı yabancı gazetelerde Türkler lehine yazılar çıktı. www.tariheglencesi.com www.tariheglencesi.com Kütahya - Eskişehir Savaşları (10 - 24 Temmuz 1921) İkinci İnönü Zaferi’nin ardından Batı Cephesi’ndeki Türk birlikleri çekilen Yunan birliklerini takip ettiler. Ancak yorgun ve yıpranmış oldukları için kesin bir sonuç elde edemediler. Bunun üzerine Türk ordusunun taarruz gücüne sahip olmadığını gören Yunanlılar, İngiltere Başbakanı Lloyd George’un (Loyd Corc) da desteğiyle yeni ve daha büyük bir saldırıya hazırlandılar. www.tariheglencesi.com Taarruz hazırlıklarını tamamlayan Yunan ordusunun hedefinde Ankara vardı. Ordusunu bizzat yönetmek ve askerlerine moral vermek için İzmir’e gelen Yunan Kralı Konstantin de “Bizans’a, Ankara’ya!” sloganlarıyla karşılanmıştı. Bu sırada Türk kuvvetleri ise İnönü-Kütahya- Döğer hattı üzerinde dört grup hâlinde toplanmış bulunuyorlardı. www.tariheglencesi.com Yunan ordusu 10 Temmuz’da üç koldan ilerleyişe geçti. Yunan saldırısı Batı Cephesi’nin en zayıf noktası olan güneydeki Nasuhçal bölgesinde yoğunlaştı. Şiddetli çarpışmaların ardından Afyonkarahisar ve Kütahya Yunan işgaline uğradı. Büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalan ordumuz Eskişehir-Seyitgazi hattına çekilmek zorunda kaldı. www.tariheglencesi.com Bunun üzerine 18 Temmuz’da Batı Cephesi Karargâhına gelen Mustafa Kemal durumu yerinde gördü. Yaptığı değerlendirme sonucunda ordumuzun daha fazla kayba uğramaması ve yeniden düzenlenmesi için Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilmesi kararını verdi. www.tariheglencesi.com Yunan Kralı Konstantin kurmaylarıyla birlikte Eskişehir’de toplantı hâlinde 19 Temmuz’da Eskişehir’in işgal edilmesi üzerine ordumuz beklenmedik bir şekilde karşı taarruzda bulundu. Ancak düşmanı geri püskürtmeyi başaramadı ve daha önceden kararlaştırıldığı gibi kontrollü şekilde Sakarya Nehri’nin doğusuna çekildi. www.tariheglencesi.com