Onüçüncü Bölüm Çocuklara ve Gençlere Yönelik Sosyal Politikalar Ders: Sosyal Politika Hedefler Bu üniteyi çalıştıktan sonra; - Çocuk ve çocuk işçiliği kavramlarını öğrenecek, Dünya’da ve Türkiye’de çocuk işçilere yönelik uygulanan sosyal politikalar hakkında bilgi sahibi olacak, Gençlik kavramı ve gençlerin sorunlarını açıklayabilecek, Dünya’da ve Türkiye’de gençlere yönelik uygulanan sosyal politikaları öğrenmiş olacaksınız. Anahtar Kelime Çocuk İşçi Gençlik Eğitim İstihdam İçindekiler 13. Çocuklara ve Gençlere Yönelik Sosyal Politikalar 13.1. Çocuklara Yönelik Sosyal Politikalar 13.1.1. Çocuk ve Çocuk İşçi Kavramı 13.1.2. Dünya’da ve Türkiye’de Çocuk İşçilere Yönelik Düzenlemeler 13.2. Gençlere Yönelik Sosyal Politikalar 13.2.1.Gençlik Kavramı 13.2.2.Dünya’da ve Türkiye’de Gençlere Yönelik Sosyal Politikalar 2 Sakarya Üniversitesi Çocuklara ve Gençlere Yönelik Sosyal Politikalar 13. ÇOCUK VE GENÇLERE YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR Çocuk ve gençlere yönelik sosyal politikalar ülkelerin geleceği için oldukça önemlidir. Ülke geleceği için önemli varlıklar olan bu grubun korunması, şartlarının iyileştirilmesi ve ülkenin gelişmişliğinin de belirleyici unsurunu oluşturmaktadır. 13.1. Çocuklara Yönelik Sosyal Politikalar İnsan yaşamı çocukluk dönemi ile başlar, gençlik dönemi ile sürer ve yetişkinlik dönemi ile tamamlanarak son bulur. Bu dönemleri birbirinden somut olarak ayırabilmek kolay değildir. Çocuk ve genç sözcüklerinin sosyal politikalar ile konuşma ve yazı dilimizdeki anlamları da birbirinden farklıdır. Bu nedenle, çalışma yaşamında çocuk ve genç işgücünün ele alınmasında ve koruma gereğinin ortaya konulmasında, öncelikle kimlerin çocuk ve kimlerin genç olduğunu belirlemek önem arz etmektedir. 13.1.1. Çocuk ve Çocuk İşçiliği Kavramı Hedef: Çocuk ve çocuk işçiliği kavramlarını öğrenmek “Çocuk” kavramı, toplumlara, zamana, ülkelerin gelişmişlik düzeyi veya kültürlerine göre değişen dinamik bir kavramdır. Bu nedenle henüz tüm bireylerin üzerinde görüş birliğine vardığı, genel bir çocuk tanımı yapılabilmiş değildir. “Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi” daha erken yaşta reşit olma durumu hariç olmak üzere 18 yaşına kadar her insanı çocuk olarak kabul etmektedir. ILO’nun (Uluslararası Çalışma Örgütü) “182 sayılı Kötü Şartlarda Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Önlemler Sözleşmesi” , BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne benzer şekilde 18 yaşın altındakileri çocuk kabul etmektedir. Türk Ceza Kanunu’nda henüz 18 yaşını doldurmamış kişilerden çocuk olarak bahsedilmektedir (Dursun,2011:312). Çocuk işçi kavramı konusunda da genel kabul görmüş bir tanım söz konusu değildir. Genelde çocuk işçi tanımında yaş koşulu dikkate alınmakta, ancak tanım yapılırken farklı yaş koşulu benimsenmektedir. Ayrıca hangi işlerin çocuk işçiliği kapsamına gireceğinin belirlenmesinde de güçlükler yaşanmaktadır. Bu nedenle çocuk kavramı gibi çocuk işçi kavramı da ülkelere, ülkelerin gelişmişlik düzeyine, kültürel Çocuklara ve Gençlere Yönelik Sosyal Politikalar yapısına ve zamana göre değişebilmektedir. Benzer şekilde uluslararası örgütlerin çocuk işçi tanımında esas aldıkları yaş sınırı da değişebilmektedir (AÖF,2013:55). ILO,15 yaşın altında aile bütçesine katkıda bulunmak veya hayatını kazanmak amacıyla çalışanları “çocuk işçi veya çalışan çocuklar” olarak tanımlamaktadır. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 71. Maddesine göre, 15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılmaları yasaktır. Ancak kanun 14 yaşını doldurmuş ve ilköğretimini tamamlamış olan çocukların; bedensel, zihinsel ve ahlaki gelişmelerine ve eğitime devam edenlerin okullarına devamına engel olmayacak hafif işlerde çalıştırılabileceğini belirtmektedir. Bu düzenlemeler kapsamında, çocuk işçi veya çocuk işgücü kavramı, aile bütçesine katkıda bulunmak veya hayatını kazanmak amacıyla, tarımda, sanayide, hizmet sektöründe veya sokakta çalışan, 14 yaşını bitirmiş, 15 yaşını doldurmamış ve ilköğretimini tamamlamış kişi olarak tanımlanabilir (Dursun,2011:312-313). Belirtmek gerekir ki çocuk, kendine has ihtiyaçları ve hakları bulunan, yaşı küçük olması sebebiyle özel olarak korunması gereken insandır. Çocuğun bedenî, zihnî, hissî, sosyal ve ahlâkî bakımlardan hürriyet ve saygınlık içinde, sağlıklı ve normal şartlar içinde gelişebilmesi için, hukuk kaideleri içinde korunması çocuk hakları kapsamına gerekmektedir. Çocuk haklarının başında yaşama hakkı, korunma ve gelişme hakları, yetişkin ve katılma hakları, ana-babalara karşı haklar ve temel sosyo-ekonomik haklar (sosyal güvenlik hakkı) gelmektedir. Çocuk hakları kapsamında çocuğun sosyal güvenliği, çocuk açısından bir hak, aile ve devlet açısından bir ödevdir. Çocuk, sosyal güvenlik sistemi içinde yer alan sosyal güvenlik kurumlarından ve yöntemlerinden yararlanır. Çocuk, bu kurumlardan-yöntemlerden iki biçimde yararlanır: 1.) Aktif sigortalı olarak: Çocuk, bir işverenin yanında çırak veya işçi olarak çalışır ve belirli sosyal risklere karşı sigortalanır. 2.) Pasif sigortalı olarak: Bir aile ferdi olarak çocuk, ana-babalarının sosyal sigortalı olmalarından veya kamusal sosyal yardım kapsamında aldıkları yardımlardan yararlanırlar. Çocuk İşçiliğinin Tarihsel Gelişimi ve Nedenleri Çocukların çalıştırılmasına insanlık tarihinin her döneminde rastlanmakta ancak çocukların çalıştırılma biçimleri her dönemde o döneme özgü farklılıklar göstermektedir. Tarihin ilk dönemlerinde çocuklar ailelerine yardımcı olmuş, tarım döneminde, tarımda, aile ve akrabaları yanında, kölelik sistemin geçerli olduğu dönemlerde köle olarak çalıştırılmışlardır. Ortaçağ boyunca loncalarda çırak olarak lonca hiyerarşisinin ilk basamağında yer almışlardır. Sanayi Devrimi ile birlikte çocuklar, işçi statüsünde çalışma yaşamına girmişlerdir. Bu dönemde dokuma 3 4 Sakarya Üniversitesi Çocuklara ve Gençlere Yönelik Sosyal Politikalar fabrikaları ve maden ocaklarında çocuk istismarı inanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Örneğin İngiltere’de, satın alınmış 4-5 yaşlarındaki çocuklar, kaçmamaları için zincire bağlı olarak çalıştırılmışlardır. Benzer uygulamalar İngiltere dışında Fransa, Belçika, Almanya ve diğer ülkelerde de ortaya çıkmıştır. Çok küçük yaştaki çocukların çok kötü koşullarda, çok düşük ücretle, çok uzun süre, ağır ve tehlikeli tüm işlerde yoğun biçimde çalıştırılmaları insani nedenlerle tepkilere neden olmuştur. Ayrıca ülkenin geleceği açısından sağlıksız nesillerin yetişmesi buna bağlı olarak gelecekte nitelikli işgücü sıkıntısı çekileceği endişesi çocuk çalıştırılmasına devlet müdahalesini gerekli kılmıştır. Bu doğrultuda kadın, çocuk ve gençleri korumaya yönelik ilk hukuki düzenlemeler İngiltere’den başlamak üzere diğer ülkelerde de yapılmaya başlanmıştır. Bu düzenlemelerle belli bir yaşın altındaki çocukların maden ocaklarında, dokuma fabrikalarında çalıştırılmaları ile gece çalıştırılmaları yasaklanmış, günlük çalışma süreleri düşürülmüştür. Örneğin, İngiltere’de 1878 tarihli Fabrikalar Kanunu ile tüm sektörlerde asgari çalışma yaşı 10’a yükseltilmiş, 14 yaşın altındaki çocukların iş süreleri normal günlük iş sürelerinin yarısına indirilmiştir. 19. yüzyılın sonlarında başta İngiltere olmak üzere diğer ülkelerde çocuklara yönelik zorunlu eğitim uygulamaları başlamış, zorunlu eğitim süresi zaman içinde yükseltilmiştir. Çocuklara yönelik ulusal düzenlemeler yanında ilk olarak 1890 Berlin Konferansı’nda çocukların çalıştırılma yaşı, çalışma süreleri ve iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin dilek niteliğinde kararlar alınmıştır. Bunu aşağıda belirteceğimiz diğer uluslararası örgütlerin düzenlemeleri ve çalışmaları izlemiştir. Bu çalışmaların yanında, II. Dünya Savaşı’ndan sonra özellikle gelişmiş ülkelerde ailelerin gelir seviyesinin yükselmesi, eğitim olanaklarının artması gibi nedenlerle çocuk işçiliğinde belirgin bir azalma sağlanabilmiştir. Ancak küreselleşme, 1980’li yıllardan itibaren izlenen neo-liberal politikalar ve bunların yarattığı olumsuz koşullar çocuk işçiliğinde yeniden artışa yol açmıştır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde çocuk işçi kullanımı yaygınlaşmış, bu ülkelerdeki koşullar adeta Sanayi Devrimi dönemini aratmayacak düzeye gelmiştir (AÖF,2013:5657). Çocukların çalışma hayatında yer almalarına ilişkin nedenler çok boyutlu ve birbiriyle bağlantılı bir yapı arz etmektedir. Çocuk işçiliğinin en önemli nedenlerinden biri yoksulluk ve adaletsiz gelir dağılımıdır. Çalışan çocukların önemli bir bölümü aile bütçesine katkıda bulunmak için çalışma hayatı içinde yer almaktadır. Kırdan kente göçün devam etmesi, hızlı nüfus artışı, kentsel istihdam imkanlarının geliştirilememesi hatta son yıllardaki krizler sonucunda istihdamda yaşanılan daralmalar ve işsizlik, kentsel yoksulluğu Türkiye’nin sosyal sorunları Çocuklara ve Gençlere Yönelik Sosyal Politikalar sıralamasının en üstüne çıkarmak ve bu ağır yükü çoğunlukla çocuklar üstlenmektedir. Küreselleşme ile birlikte gelir dağılımının gerek ulusal gerekse uluslararası düzeyde yoksul kesim aleyhine daha da bozulması, çocuk işgücü arzını artıran en önemli faktörü teşkil etmektedir. Çocuk emeğine olan talep artışı ise, rekabet koşullarının gerektirdiği düşük üretim maliyetleriyle ilişkilidir. Özellikle Uzakdoğu ve Afrika ülkelerinin birçoğunda çok küçük yaştaki çocukların ucuz ve kayıt dışı işgücü niteliğinden dolayı üretimde rekabet avantajı kazanmak amacıyla çalıştırıldıkları bilinmektedir (Dursun,2011:313). Günümüzde çocuklar tüm sektörlerde, evde, sokakta, kayıt dışı, küçük işletmelerde, düşük ücretle, uzun süre, her türlü sosyal güvenlikten uzak bir şekilde çalıştırılmakta bunun sonucunda çok sayıda risk ve tehlikeyle karşı karşıya kalmaktadırlar. Çalışma ortamının, yapılan işin çocuklara uygun olmaması çocukların fiziksel sağlığını tehdit etmekte, iş kazası ve meslek hastalıkları riskini artırmaktadır. Ayrıca çocuklar çalıştıkları işyerlerinde yoğun bir şiddet görmektedirler. Sokakta çalışan çocuklar için ise sokak başlı başına ciddi bir risk oluşturmaktadır. Yetersiz beslenme, yaptıkları işlerin özelliği nedeniyle (atık madde toplama, boyacılık gibi) karşı karşıya kaldıkları sağlık ve güvenlik riskleri bu çocukların önemli sorunudur. Ayrıca sokakta çalışan çocuklar sokak çetelerine girebilmekte, madde bağımlısı olabilmektedirler. Çocukların çalıştırılmaları çocukların fiziksel gelişimleri yanında ruhsal gelişimlerini de olumsuz yönde etkilemekte, çocuklar çok önemli psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Çocukların zihinsel gelişimlerinin zayıflaması ise çocukları tehdit eden bir diğer sorundur (Tor, 2011’den akt.AÖF,2013:58). Erken yaşta çalışma hayatına atılmanın çocuk işgücü üzerindeki olumsuz etkilerinin başında; eğitimden kopma önemli bir yere sahiptir. TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) 2006 yılı verilerine göre, Türkiye genelinde 6-17 yaş grubunda 16 milyon 264 bin çocuk bulunmaktadır. Bu çocukların %84.7’si bir okula devam ederken, %15,3’ü okula devam etmemektedir. Okula devam etmeyen çocukların %58,8’ini kız çocukları oluşturmaktadır. Çalışan çocukların ise %31,5’i bir okula devam ederken, %68,5’i öğrenimine devam etmemektedir. Eğitim ile işin sorumluluklarını bir arada yürütemeyen ve aile gelirine katkıda bulunmak zorunda bırakılan çocuklar işi tercih etme durumunda kalmaktadırlar (TİSK,1997’den akt.Dursun,2011:315). 13.1.2. Dünya’da Düzenlemeler ve Türkiye’de Çocuk İşçilere Yönelik 5 6 Sakarya Üniversitesi Çocuklara ve Gençlere Yönelik Sosyal Politikalar Hedef: Dünya’da ve Türkiye’de çocuk işçilere yönelik uygulanan sosyal politikalar hakkında bilgi sahibi olmak Çocuk işçilerle ilgili olarak uluslararası örgütler tarafından oluşturulmuş, çok sayıda doğrudan düzenleme içeren belge bulunmaktadır. Birleşmiş Miletler tarafından oluşturulan belgeler arasında; “Çocuk Hakları Bildirgesi”(1959) ve 1990 tarihinde yürürlüğe giren Çocuk Hakları Sözleşmesi yer almaktadır. Çocuk işçilerin korunmasıyla özel olarak ilgilenen ILO; bu konuda 22 sözleşme ve 11 tavsiye kararı kabul etmiştir. Bu sözleşmelerin bir bölümü tümüyle çalışan çocuklarla ilgili olup, bir bölümünde çalışan çocukları korumaya yönelik düzenlemeler bulunmaktadır. Sözleşmelerinin yanı sıra ILO, 1992-1993 yıllarından itibaren “Çocuk İşçiliğinin Sona Erdirilmesi Uluslararası Programı”nı (IPEC) başlatmıştır. IPEC programı 1992 yılında Brezilya, Hindistan, Endonezya, Kenya, Tayland ve Türkiye’de başlatılmış, 1994 yılında Bangladeş, Nepal, Pakistan; Filipinler, Tanzanya,1996-1997 yıllarında ise Kamboçya, Sri Lanka, Mısır, Madagaskar, Senegal, Panama, Arjantin, El Salvador, Peru gibi ülkeler programa katılmıştır. ILO/ IPEC’nin uzun vadeli asıl hedefi, çocuk işçiliğine son verilmesi, kısa ve orta vadeli hedefi ise çocukların korunması ve çalışma koşullarının iyileştirilmesidir (Günöz,2007’den akt.Dursun,2011:318). Çocukların çalıştırılmasının sona ermesi sosyal ve ekonomik koşulların iyileştirilmesine bağlı olduğundan ve bunun da gerçekleşmesi kısa vadede güç olduğundan, IPEC önceliğini en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliği olarak belirlemiştir. Proje; ilgili ülkelerde kamu, gönüllü kuruluşlar, işçi- işveren sendikaları, basın, aileler ve diğer gruplar tarafından yürütülmektedir (Cesur,2006:117-118). Türkiye’de çocukların çalışma yaşamında yer almaları çok eski tarihlere dayanır. Ancak çocuk istismarı hiçbir zaman için Sanayi Devrimi sonrası batılı ülkelerde görülen boyutlara ulaşmamıştır. Çocukların çalışma yaşamında korunması ile ilgili ilk düzenleme ise 1921 yılında kabul edilen 151 sayılı Ereğli Havzai Fahmiyesi Maden Amelesinin Hukukuna Mütealik Kanun’dur. Belirli bir bölge ile sınırlı olan bu kanun en az çalışma yaşını düzenlemiş, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili koruyucu düzenlemeler getirmiştir. 1961 Anayasası’na kadar konu ile ilgili başta 8.6.1936 tarih ve 3308 sayılı İş Kanunu olmak üzere çeşitli kanunlarda düzenlemeler yapılmıştır. 1961 Anayasası’nda çocukların çalışma yaşamında korunmaları ile ilgili anayasal düzeyde ilk düzenleme yapılmış, 1982 Anayasası’nın 10.maddesinde herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu belirtilmiştir. 7.5.2010 tarih ve 5982 sayılı Kanun’la 10.maddeye eklenen fıkra ile çocuklar için alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı sayılamayacağı Çocuklara ve Gençlere Yönelik Sosyal Politikalar hükme bağlanmıştır. Anayasanın 50. maddesinde de kimsenin yaşına, cinsiyetine ve gücüne uygun olmayan işlerde çalıştırılamayacağı, çocukların özel olarak korunacakları belirtilmiştir. Anayasanın dışında çok sayıda kanun, tüzük ve yönetmelikte çocukların çalıştırılmaları ile ilgili düzenlemelere yer verilmiştir (Kılıç, 2011’den akt.AÖF,2013:60). Türkiye’de başta Anayasa olmak üzere, 4857 sayılı İş Kanunu, Mesleki Eğitim Kanunu, İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Sendikalar Kanunu, Borçlar Kanunu’nda çocuk işgücüne yönelik düzenlemeler yer almaktadır. Bu düzenlemelerin yanı sıra 1992’den bu yana ILO /IPEC çerçevesinde gerçekleştirilen bir takım faaliyetler bulunmaktadır (Dursun,2011:318-320). 1992 yılından itibaren IPEC Projesi kapsamında 101 proje gerçekleştirilmiştir. Resmi kuruluşlar, sendika, meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve üniversitelerin katılımıyla yürütülen bu projeler sonucunda zorunlu eğitimin sekiz yıla çıkarılması, sokakta çalışan çocuklar için bakım merkezlerinin ve meslek edindirme kurslarının açılması, sanayi sektöründe çalışan çocuklar için sağlık hizmetleri, ilköğretimi bitiren çocukların çıraklık merkezlerinden yararlanmaları, küçük işyerlerine yönelik İşyeri Danışma ve Denetleme Grubu’nun oluşturulması sağlanmıştır. AB üyelik süreci de kanunlarda konu ile ilgili önemli düzenlemeler yapılmasına neden olmuştur. Çocuk işçilerin korunması ile ilgili uluslararası sözleşmelerin çoğunun onaylanmasına, geniş kapsamlı hukuki düzenlemeler yapılmasına, zorunlu eğitim yaşının artırılmasına rağmen, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 1994, 1999 ve 2006 Çocuk İşgücü Araştırmalarına göre yıllar itibariyle ekonomik faaliyetlerde çalışan çocuk sayısı azalmakla birlikte, 2006 verilerine göre hala 6-17 yaş grubundaki 16 milyon 254 bin çocuktan %5.9’u ekonomik bir işte çalışmaktadır. Bu verilerin sınırlı sayıda hanehalkını içerdiği, sokakta çalışan çocukların TÜİK verileri içinde yer almadığı düşünülürse Türkiye’de çocuk işçiliği sorununun hala çok büyük boyutta olduğu görülmektedir (Tor, 2010’dan akt.Tokol,2013:61). 13.2. Gençlere Yönelik Sosyal Politikalar 19. yüzyıldan itibaren gençlerin karşılaştıkları çok çeşitli sosyal, ekonomik ve kültürel sorunlar, onların dezavantajlı gruplara dahil edilmelerine yol açmıştır. 21. Yüzyılın başlarında olduğumuz bu dönemde ise gençlik sorunları azalmanın tersine katlanarak artmaktadır. Bu sorunlar sosyal alanda topluma uyum ve sosyal dışlanma, ayrımcılık ve fırsat eşitliği, sağlık, eğitime erişim, barınma (konut), beslenme sorunları olarak ortaya çıkmaktadır. Ekonomik alanda ise gençler, işsizlik ve yoksulluk, işgücü piyasası ile bütünleşememe, uygunsuz çalışma koşulları, okuldan çalışma yaşamına geçiş ve mesleki becerilerin geliştirilememesi gibi sorunlar ile karşı karşıyadırlar. 7 8 Sakarya Üniversitesi Çocuklara ve Gençlere Yönelik Sosyal Politikalar Gençler kültürel alanda da sorunlar yaşamaktadır. Küreselleşen dünyada kimlik ve vatandaşlık, sivil topluma katılım ve dayanışma, siyasal katılım, teknolojiye erişim ve boş zaman değerlendirme gibi sorunlar, gençlerin her ülkede karşılaştıkları ve aşmak zorunda oldukları engeller arasında yer almaktadır (Emirgil,2012:370). 13.2.1. Gençlik Kavramı Hedef: Gençlik kavramı ve gençlerin sorunlarını açıklayabilmek Gençlik insan yaşamının çocukluktan sonraki evresi, çocukluktan yetişkinliğe geçiş aşamasıdır. Genelde insan yaşamının en verimli, en önemli evresi olarak kabul edilir. Çocuk gibi henüz evrensel olarak kabul edilmiş bir genç ve gençlik tanımı bulunmamaktadır. Gençlik sosyolojik, psikolojik ve demografik açıdan farklı şekillerde tanımlanabilmektedir. Genel bir tanım yapılamasa da çocukluk dönemi ile gençlik döneminin birbirlerinden ayrılmasında genelde demografik faktör/ yaş faktörü kullanılmaktadır. Ancak kullanılan yaş sınırı da çeşitli faktörlere bağlı olarak değişebilmekte, evrensel bir nitelik taşımamaktadır. Örneğin AB’nin 94/33 sayılı Direktifi’nde 18 yaşın altındakiler genç, 15 yaşın altındakiler çocuk, 15 yaşında olup, 18 yaşından küçük olanlar da ergen olarak tanımlanmıştır. Buna karşılık BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde yukarıda belirtildiği gibi 18 yaşın altındakiler çocuk kabul edilmiştir. Sanayileşmiş ülkelerde genç işçi tanımında alt sınır, genellikle zorunlu eğitim yaşının sona erdiği yaş kabul edilmekte, üst sınır ise değişebilmektedir. Ancak BM ve Avrupa ülkelerinin büyük bölümünde 15-24 yaş grubunda olanlar genç olarak kabul edilmektedir. Türkiye’de Beş Yıllık Kalkınma Planlarında farklı genç nüfus tanımlarına rastlanmaktadır. Buna göre genç nüfus tanımları II. Beş Yılık Kalkınma Planı’nda 1424; III. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda 14-22, IV. ve V. Beş Yıllık Kalkınma Planlarında 12-24, daha sonraki planlarda 15-24 yaş arasındaki nüfus için yapılmıştır. ILO’nun 127 sayılı Sözleşmesi’nde genç işçi 15 yaşın altındaki küçük işçiyi ifade etmektedir. Türkiye’de 4857 sayılı İş Kanunu çocuk ve genç işçiyi tanımlamamıştır. Ancak kanunun 71. maddesindeki düzenlemeden 15 yaşını doldurmamış olanların çocuk işçi, 15 yaşını doldurmuş olanların genç işçi olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır. Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılması Usul ve Esasları Hakkındaki Yönetmelik’te ise genç isçi 15 yaşını tamamlamış ancak 18 yaşını tamamlamamış kişi olarak tanımlanmaktadır. Genç işçiliğin tarihi gelişimi, genç işçileri çalışma yaşamında koruma alanları, genç işçilerle ilgili uluslararası ve Türkiye’deki düzenlemeler çocuk işçilerle aynı olduğundan aşağıdaki bölümlerde bu konulara tekrar girilmeyecek Çocuklara ve Gençlere Yönelik Sosyal Politikalar gençleri yakından ilgilendiren (Tokol,2013:61-62). istihdam ve işsizlik sorunu ele alınacaktır 13.2.2. Dünya’da ve Türkiye’de Gençlere Yönelik Sosyal Politikalar Hedef: Dünya’da ve Türkiye’de gençlere yönelik uygulanan sosyal politikaları öğrenmek Gençlerin önlerinde yer alan dezavantaj yaratan engellerin varlığı, devletlerin onlara yönelik kapsayıcı sosyal politika önlemleri almalarını gerekli ve zorunlu kılmaktadır. Gençliğin ihtiyaç ve perspektiflerine odaklanarak eğitimden istihdama, bütçe tahsislerine, bölgesel politikalara veya sosyal güvenliğe kadar ilgili değişik alanlarda politika ve kurumları eşgüdüm içinde tutarlı ve uyumlu bir biçimde bu hedef doğrultusunda düzenleyen ve yeniden şekillendiren bir yaklaşıma ihtiyaç duyulmaktadır (UNDP,2008’den akt. Emirgil,2013:370). Dünyada gençlerin en fazla istihdama yönelik problem yaşadığı görülmektedir. Çalışma yaşamında 18 yaşın altındakilerin korunması kadar, 18 yaşın üzerindeki gençlerin çalışma yaşamına girmeleri büyük bir önem taşımaktadır. ILO’nun 2010 yılında yayınladığı Gençler İçin Küresel İstihdam Eğilimleri Raporu’na göre; 2009 yılında dünya nüfusunun 1 milyar 214 binini 15-24 yaş arasındaki gençler oluşturmaktadır. Bu gençlerin 619.2 milyonu işgücüne dâhil olup ancak 538.5 milyonu istihdam edilebilmektedir. 80.7 milyon genç ise işsizdir. Genç nüfusun işgücüne katılım oranı %51, istihdam oranı ise %44.4’dür (ILO, 2010: 62). Gençlerin istihdam yapısı incelendiğinde; genelde hizmet sektöründe istihdam edildikleri, özellikle gelişmiş ülkelerde, hizmet sektöründe istihdam edilenlerin oranının gelişmekte olan ülkelere göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Ayrıca gençler tüm ülkelerde çoğunlukla kısmi süreli, geçici, kısa süreli veya mevsimlik işlerde çalışmaktadırlar. Kayıt dışı çalışma gençler arasında yaygındır (Tokol,2013:62). Dolayısıyla rapor, gençlerin istihdam durumları ve çalışan yoksullar çerçevesinde, ciddi ölçüde insana yakışır işlerin eksikliğini çektiklerini vurgulamaktadır. Gençlerin çalışma hayatında karşılaştığı sorunlar çok boyutludur ve bölgelere göre farklılıklar göstermektedir. Asya ülkelerinde gençler ucuz işgücü olarak görülüp, düşük ücretler ve uzun çalışma saatleri gibi iş güvencesinin olmadığı kötü koşullarda çalışmaya zorlanmaktadırlar. Özellikle imalat sanayinde çalışanların çoğu genç kadınlardan oluşmakla birlikte, kentlerdeki riskli işlerde informel olarak istihdam 9 10 Sakarya Üniversitesi Çocuklara ve Gençlere Yönelik Sosyal Politikalar edilmektedirler. Latin Amerika ülkelerinde gençler işsizlik ve düşük ücretler ile karşı karşıyadırlar, Afrika bölgesinde düşük eğitim düzeyleri ve ülkelerin yetersiz ekonomik büyümelerinin sonucu yeni işler yaratamaması, gençlerin işgücü piyasasındaki en önemli sorunları oluşturmaktadır. Ortadoğu ülkelerinde çalışma hayatındaki riskli grubu ise aile yapısı ve toplumsal değerlerden dolayı genç kadınlar oluşturmaktadır. Cinsiyet rolleri ve gerek kamusal alanda gerekse hanehalkı içindeki konumları nedeniyle genç kadınlar, eğitimlerini erken yaşlarda tamamlarken, işgücü piyasasına girenler de işleri erken terk etmektedirler. Gelişmiş ülkelerde ise gençlerin işgücü piyasasında yaşadıkları sorunlar, gelişmekte olan ülkelerden önemli ölçüde ayrışmaktadır. Gelişmiş ülkelerde gençlerin çalışma hayatının genel özellikleri arasında, okulu bitirmeden kısmi süreli işlerde çalışarak ekonomik bağımsızlıklarını kazanmaları; istihdam edilebilirliklerini artırmak için eğitim sürelerini uzatarak işgücü piyasasına girişlerini ertelemeleri; vasıfsız gençlerin tam zamanlı formel işler yerine informel olarak kendi hesabına çalışmayı tercih etmeleri ve işsizliğin çeşitli kişisel sorunlara yol açması sayılabilir (Emirgil,2013:372-373). Dünyada gençler arasında işsizlik oranı coğrafi farklılıklar göstermekle birlikte %13 oranındadır. En yüksek işsizlik oranı %23.7 ile Kuzey Afrika, %23.4 ile Ortadoğu ülkelerinde, en düşük işsizlik oranı %8.9 ile Doğu Asya, %10.3 ile Güney Asya ülkelerindedir. Gençler arasında işsizlik oranı yetişkinlere göre bölgelere göre değişmekle birlikte 2.7 kat daha fazladır. Uzun süreli işsizlik gençler arasında yaygındır. Gençler arasında işsizlik oranı yaşa, cinsiyete ve sosyo-ekonomik duruma göre değişebilmektedir. Cinsiyet açısından bakıldığında kadınlarda (13.2), erkeklere göre (12.9) ve eğitim seviyesi düşük olanlarda, yüksek olanlara göre daha yüksektir. Etnik köken, ailenin gelir düzeyi genç işsizlik oranlarını etkilemektedir. Gençler arasında işsizlik oranının yüksek olması çok sayıda sorunu beraberinde getirmektedir. Gençlerin iş bulamamaları veya insana yaraşır düzgün bir iş ten (decent work) mahrum olmaları gençler açısından yoksulluk, davranış bozuklukları, toplumdan dışlanma, suça yönelme gibi sorunlar yaratırken, ülke ekonomisi ve geleceği açısından da ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bu nedenle genç işsizliği konusunda uluslararası örgütler ve ulusal devletler soruna çözüm bulabilmek amacıyla politikalar üretmek zorunda kalmaktadırlar (Tokol,2013:62-63). Gençlere Yönelik Sosyal Politikalar Gençlere yönelik ilk sosyal politika önlemlerinin alınması, Sanayi Devrimi ile ortaya çıkan çalışma koşullarının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Özellikle dokuma fabrikaları ve maden işyerlerinde çalıştırılan gençlerin çalışma koşulları ile ilgili olumsuzluklar bu kesime yönelik sosyal politika tedbirlerini de gerekli kılmıştır. Çocuk ve genç işgücünden yararlanılmasının nedenleri; yetişkin işgücüne göre daha kolay Çocuklara ve Gençlere Yönelik Sosyal Politikalar disiplin altına alınabilmeleri, daha düşük ücretlerle çalıştırılmaları, kötü ve ağır çalışma koşullarına az tepki göstermeleri şeklinde sıralanabilir. Gençlere yönelik ilk sosyal politika önlemleri, en az çalıştırılma yaşı ve çalışma süreleri konularında gerçekleştirilmiştir. (Altan,2007:246-247). 20. yüzyıl itibariyle küresel ve bölgesel düzeyde uluslararası sosyal politika önlemlerinin alındığı görülmektedir. Özellikle Genç işsizliği ile ilgili olarak uluslararası örgütler tarafından çeşitli girişimler başlatılmıştır. Bunlar arasında ILO tarafından yürütülen Gençlik İstihdam Programı (Youth Employment Programme) ile Gençlik İstihdam Ağı (Youth Employment Network- YEN) sayılabilir (Emirgil, 2011: 327). Bunlardan Gençlik İstihdam Ağı, 2001 yılında, BM, ILO ve Dünya Bankası arasında gençlerin istihdamına yönelik olarak uluslararası düzeyde oluşturulan bir ortaklıktır. YEN çerçevesinde BM Genel Kurulu tarafından alınan tavsiye kararları ülkeler açısından büyük önem taşımaktadır. BM’nin genç istihdamı ile ilgili 2001 yılındaki genel kurul toplantısında, tüm ülkelerin genç istihdamına yönelik ulusal hareket planları hazırlarken dikkat etmeleri gereken, eğitim ve öğretim programları ile iç içe geçmiş, dört öncelikli bir tavsiye kararı kabul edilmiştir. Bu öncelikler; istihdam edilebilirlik, fırsat eşitliği, girişimcilik ve istihdam yaratmak şeklinde belirtilmiştir. AB de gençlerin istihdamına yönelik geniş kapsamlı çalışmalar ve programlar oluşturmuştur. Dünyada ulusal düzeyde gençlerin istihdamı ile ilgili birbiri ile bağlantılı iki politika yürütülmektedir. Genç işsizliğin nedenlerini ortadan kaldırmayı amaçlayan bu politikalar; eğitim politikaları ile aktif işgücü piyasası politikalarıdır. Bu politikalar gençlerin iş yaşamına daha fazla katılmalarını sağlamayı, gençlerin iş yaşamına katılmaları sonucunda ortaya çıkacak sorunlara karşı önlemler almayı amaçlamaktadır. Genç işsizliği sorununun ortadan kaldırılmasında eğitim politikaları önemlidir. Genel ve mesleki eğitim sisteminin işgücü piyasanın talepleri doğrultusunda yeniden yapılandırılması işsizlik sorununun çözümü açısından büyük önem taşımaktadır. Bu doğrultuda birçok ülkede geniş kapsamlı eğitim reformları yapılmaktadır. Günümüzde Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri başarılı eğitim reformları ile bu konuda önemli gelişmeler sağlamışlardır. Aktif işgücü piyasası politikaları ise işgücü piyasası ve eğitim sistemindeki aksaklıkları giderici rol oynamaktadır. Bu politikalar kişilerin istihdam olanaklarını artırarak, kısa sürede iş bulmalarını sağlamayı amaçlamaktadır. Aktif işgücü piyasası politikaları kapsam ve uygulama şekli olarak ülkelere göre farklılık göstermektedir. Bu politikalar arasında doğrudan kamu işleri yaratma programları, genç işçi istihdamına yönelik işverene sağlanan teşvikler, işgücü piyasasına yönelik eğitim programları, gençler arasında girişimciliğin özendirilmesi, rehberlik ve danışmanlık hizmetleri, işe yerleştirme hizmetleri ve sosyal tarafların katılımının sağlanması sayılabilir (Tokol,2013:63). 11 12 Sakarya Üniversitesi Çocuklara ve Gençlere Yönelik Sosyal Politikalar Türkiye’de gençliğin durumu incelenirken ve onlara yönelik sosyal politikalar hazırlanırken, öncelikli olarak gençlerin demografik eğilimleri vurgulanmaktadır. Bu vurgunun nedeni gençlerin günümüzdeki ve gelecekteki nüfus yapısının gençlere ilişkin sosyal politikalara temel oluşturmasıdır. 2007 nüfus sayımı sonuçlarına göre Türkiye’de 15-24 yaş arasında yaklaşık 12 milyon genç yaşamaktadır. Nüfus projeksiyonları göstermektedir ki 2040 yılından sonra Türkiye artık genç nüfusa sahip bir ülke olma özelliğini kaybedecektir. Demografik açıdan gençler ile ilgili diğer bir konu da kırsal kesimlerden kente göç olgusudur. 1990 yılından 2000 yılına kadar olan dönemde kırsal alanlardan kentsel alanlara göçün %70’ini 0-29 yaş arasındaki kişiler oluşturmaktadır. İç göçüm “genç” yapısı, işgücü piyasasını da olumsuz bir biçimde etkilemektedir. AB’nin ekonomik ve sosyal hedefleri arasında yer alan gençlerin işgücü piyasasında daha fazla yer almalarının sağlanması ve genç istihdamının daha insana yakışır hale getirilmesi, Türkiye işgücü piyasasının da ana hedefleri arasında yer almaktadır. Öncelikli olarak gençlerin işgücü piyasasına katılımının artırılması gerekmektedir. Türkiye’de genel olarak işgücüne katılma oranının gelişmiş ülkelere göre düşüklüğü göze çarparken, bu durum genç kadınlarda çok daha düşüktür. Bu durumun en önemli nedenlerinden biri, genç kadın bireyler arasında eğitim seviyesinin düşüklüğü olurken, diğer bir neden de kısal kesimde genç kadınların ücretsiz aile işçisi olarak çalışmalarıdır. Eğitim düzeyinin yükseltilmesi ve kentleşmenin artması ile birlikte bu sorunun ortadan kaldırılacağı öngörülmektedir. ILO’nun Türkiye’de genç işgücü piyasası araştırmalarına göre, 2008 yılı itibariyle 15-24 yaş arası genç nüfusun %28,4’ü istihdamda ve %32,9’u eğitimde yer alırken, gençlerin %28,7’si hem okulun hem de işgücü piyasasının dışındadır. Aktif olmayan gençlerin oranının ise yüksek olduğunu söylemek mümkündür istihdamda yer alan gençlerin işteki statülerine göre dağılımı incelendiğinde, gençlerin büyük çoğunluğunun (%69,8) ücretli veya maaşlı çalıştıkları tespit edilmiştir. Türkiye’de gençler, ücretli /maaşlı işlerin dışında %83,6 gibi çok yüksek bir oranda ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaktadırlar. Genç işverenlerin oranın düşük olduğu görülmektedir. Genç istihdamında sektörel dağılıma baktığımızda ise tarımsal istihdamın payı yüksek olmakla birlikte, gençlerin yarısından fazlasının hizmet işlerinde istihdam edildiği görülmektedir. Türkiye’de genç işsizliğinin nedenlerinin başında, gençlere yönelik nitelikli iş imkanlarının sınırlı olması, eğitimin kalitesi ve okul programlarının iş piyasasının ihtiyaçlarından uzak olması, mesleki eğitim mezunlarının işverenlerin ara kademe işgücü ihtiyacını karşılayamaması ve özellikle yükseköğretim mezunlarının ilk işe girişte yaşadıkları zorluklar gelmektedir (Emirgil,2013:379-382). Çocuklara ve Gençlere Yönelik Sosyal Politikalar Değerlendirme Soruları 1. Çocuk işçiliği kavramını tanımlayınız. 2. Gençlerin istihdamına yönelik sosyal politika önlemleri hakkında bilgi veriniz. Kaynakça Altan, Ömer Zühtü (2007), Sosyal Politika, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını No:1744, Anadolu Üniversitesi, 1. Baskı, Haziran, Eskişehir Dursun, Salih (2011) “Çocuklara Yönelik Sosyal Politikalar”, İçinde: Tokol, Ayşe ve Yusuf Alper, Sosyal Politika, 1. Baskı, Dora Yayınları, Bursa Emirgil, Burak Faik (2013), “Gençlere Yönelik Sosyal Politikalar”, İçinde: Tokol, Ayşe ve Yusuf Alper, Sosyal Politika, 4. Baskı, Dora Yayınları, Bursa Seyyar, A. (2011). Sosyal Politika Bilimine Giriş, Ders Notları, Sakarya Yayıncılık Tokol, Aysen (2013), “Çocuklara Yönelik Sosyal Politikalar”, İçinde: Tokol, Ayşe ve Yusuf Alper, Sosyal Politika, 4. Baskı, Dora Yayınları, Bursa Tokol, Aysen (2013), “Özel Olarak Korunması Gereken Gruplar”, İçinde: Sosyal Politika II, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir 13