MİKROORGANİZMA – GIDA İLİŞKİSİ Mikroorganizmaların gıda üzerindeki rolünün ne zaman fark edildiği kesin olarak bilinmemektedir. Ancak gıdaların gerek doğal floralarında bulunan gerekse sonradan kontamine olmuş m.o’ ların enzimal faaliyeti ile bozulması bu konudaki araştırmaları zorunlu kılmıştır. Ve bu gıdaları bozulmadan nasıl saklanabileceğinin düşünülmesine yol açmıştır. Fermantasyon ve kurutma gıdaların saklanmasında kullanılan en eski yöntemlerdendir. Örn: turşu, sirke, süt ürünleri asit üreten bakterilerin; bira, şarap gibi alkollü içkiler ise alkol üreten mayaların fermantasyon ürünleridir. İnsanoğlu ilk çağlarda çiğ olarak tükettikleri gıdaları M.Ö. 6000 - 8000 yıllarında pişirerek, tuzlayarak, kurutarak, yağlayarak, kara gömerek saklama yoluna gitti. Bu dönemlerde saklama yöntemlerinde deneme yanılma ampirik yöntemler kullanılmakta, ve çeşitli hastalıkların insanlara gıdalarla geçtiği bilinmemekte idi. Örn:1943’de Claviceps purpurea’ nın neden olduğu ergot zehirlenmesinde 40.000 kişi öldüğünde bunun nedeninin küf tarafından üretilen bir toksin olduğu bilinmiyordu. Mikroorganizmalar jeokimyasal döngülerde ( N, CO2, v.b ) rol alarak doğanın ekolojik dengesini sağlarlar. Doğaya atılan / var olan ölü bitki, hayvan dokularındaki C, N, S bileşiklerini inorganik bileşiklere çevirip tekrar döngüye sokarlar. Bu inorganik bileşikler bitkilerin oluşumunu, bitkiler de hayvanların beslenmesini sağlar. Saprofit m.o’lar, gıdalarda bozulmaya, patojen m.o’lar, gıda zehirlenmesine ve enfeksiyona neden olarak zarar verirken, bazı m.o’ lar da fermente et, yoğurt, bira- şarap gibi alkollü içeceklerin üretiminde yararlı bir rol oynarlar. Gıda ve m.o ilişkisi gıdadaki besin ögeleri (protein, yağ, CH, mineral , vitamin v.b ) , gıdanın pH’ ı, su aktivitesi gibi iç (intirinsik ) faktörler ve gıdanın muhafaza edildiği ortamdaki nem, sıcaklık, gazlar v.b gibi extrinsik ( dış) faktörlerle ilişkilidir. Gıdalar bu faktörlere bağlı olarak ; 1. Stabil gıdalar, 2. Stabil gıdalara kıyasla daha kolay bozulan gıdalar, 3. Kolay bozulan gıdalar olmak üzere 3’e ayrıırlar. Gıdalarda bulunan m.o’ ları da aktivitelerine göre 3’e ayırmak mümkündür. 1.Bozulmaya neden olan saprofit m.o ‘lar, 2.Gıda zehirlenme ve enfeksiyonlara neden olan patojen m.o ‘lar, 3. Fermente gıdaların üretiminde rol oynayan m.o ‘lar. Gıdaların Bozulma Nedenleri 1. M.o ‘ların neden olduğu (bakter , küf , maya ) 2. Böceklerin oluşturduğu zararlar, 3. Gıdalarda bulunan enzimlerin faaliyete geçmesi, 4. Kimyasal reaksiyonlar, 5. Donma, yanma, kuruma v.b. fiziksel etmenler Fermente Gıdaların Üretiminde Kullanılan m.o lar Ürün Mikroorganizma Laktik asit bakterisi Saccharomyces cerevisiae Saccharomyces carlbergensis S.cerevisiae ve Acetobacter aceti Penicillium camembertii P. roqueforti Turşu, çeşitli peynir, yoğurt Bira, şarap, ekmek Bira Sirke Kamembert Peyniri Rokfort Peyniri M.o ‘lar Tarafından Üretilen Önemli Ekzoenzimler Enzim Etki Ettiği Bileşik Proteaz Protein Amilaz Selülaz Lipaz Pektinaz Nişasta Selüloz Yağ Pektin Mikroorganizmal proteazlar, proteinleri → peptit + a.a’ lere hidroliz ederler. Peptitlerin → a.a’e hidrolizi sonucunda da gıdalarda bazen arzu edilen ( peynir yapımında ), bazen de arzu edilmeyen lezzetler ortaya çıkabilir. Örn: proteinlerin özellikle anaerobik koşullarda yıkımından kötü kokulu H2S, amonyak, çeşitli amin bileşikler ( putresin, histamin ) , etil sülfit, merkapton gibi bileşikler açığa çıkar. (pütrefaksiyon) CH’ lar m.o’lar tarafından enerji kaynağı olarak çoklukla tercih edilir. Polisakkaritler→trisakkarit→disakkarit→monosakkarit → daha sonra da aerobik koşullarda CO2 ve H2O’a kadar yıkılırlar. Anaerob koşullarda ise monosakkaritler; 1.Mayalarla alkol fermantasyonu sonucunda Etil alkol ve CO2, 2.Homofermentatif laktik asit bakterileri ile laktik asit, 3.Heterofermentatif laktik asit bakterileri ile laktik asit, asetik asit, diğer organik asitler, etil alkol, gliserol, CO2, 4.Koliform bakterileri ile laktikasit, asetik asit, formik asit, etil alkol, CO2, H2, asetoin, butanediol. 5.Propionik asit bakterileri ile, propionik asit, asetik asit, süksinik asit ve CO2, 6.Butirik asit bakterileri ile butirik asit, asetik asit, CO2, H, aseton, bütanol Gıdalarda bulunan yağlar lipaz enzimi ile gliserol ve yağ asitlerine çevrilir. Doymuş yağ asitleri, asetik asite; doymamış yağ asitleri de önce doymuş yağ asitlerine sonra asetik asite çevrilir. Pektin, metil grupları içeren galakturonik asit polimeridir. Mikrobiyal yıkım ile, pektik asit, metanol, d- galakturonik asit’e çevrilir. Alkoller, m.o’lar tarafından organik asitlere çevrilir ( yükseltgenir) Örn: etil alkol→ asetik asite dönüştürülür. GIDALARIN KORUNMASI VE MİKROBİYAL GELİŞME Mikrobiyal Gelişme ve Gıdaların Bozulması: Mikroorganizmalar çevremizde olduğu gibi hava, su, toprak ve gıda üzerinde de bulunması mümkündür. Taze gıdalar, hazır gıdalar ve hatta korunmuş gıdaların bile m.o ile kontaminasyonu mümkündür. Buna karşın çeşitli gıdalar da mikrobiyal faaliyet ile üretildiğinden bazı gıdalarda ki mikrobiyal aktivite istenen bir durumdur. Örn: peynir, yoğurt gibi süt ürünleri mikrobiyal fermantasyonla üretilirler. Gıdalardaki kontrolsüz ve istenmeyen mikrobiyal gelişme gıdalara büyük miktarda zarar verip, sınırsız besin kayıplarının yanında ekonomik kayıplara da yol açar. Bazı m.o’lar ve mikrobiyal kontaminasyonlu gıdalar gıda enfeksiyonu ve gıda zehirlenmelerine yol açar. Gıda Bozukluğu Çoğu gıdalar, bazı insan patojenleri de dahil olmak üzere, mikroorganizma gelişimi için uygun bir ortam sağlar. Gıda bozukluğu; gıdanın görünüşünde, kokusunda ve/veya tadında değişikliğe neden olan ve tüketici için kabul edilmez bir durumdur. Gıdadaki bu bozulmalar gıdaların içerdiği su aktivitesi ile ilişkilidir. (aw) Su aktivitesi; metabolik işlemlerde kullanılabilecek mevcut sudur. ●Bozulmayan gıdaların su aktivitesi düşük ●Bozulan/ yarı bozulan gıdaların su aktivitesi ise nispeten daha yüksektir. Taze gıdalar çeşitli bakteri ve funguslar tarafından bozulurlar ve her farklı tip taze gıda farklı farklı m.o tarafından bozunmaya uğratılır. ●Örn: Tümü potansiyel patojen olan enterik bakteriler içinde yer alan; Salmonella Shigella ▬► meyve ve sebze bozulmalarında az görülür. Escherichia etlerdeki bozulmalarda çok görülür. Bu kontaminasyon hayvanın kesimi sırasında bağırsak içeriğinin sızıp ete bulaşmasıyla olur. ●Süt ürünlerindeki en yaygın m.o’lar ise laktik asit bakterileridir. ●Pseudomanas türleri hem toprakta hem hayvanda bulunduğundan taze gıdaların bozulmasıyla oldukça ilişkilidir. Gıdalardaki mikrobiyal gelişmede mikroorganizma üreme eğrisi ile aynı seyirde gider: M.o’nın log fazındaki gelişim oranı; ● Sıcaklığa, ●Gıdanın besin değerine ve ●Diğer gelişim koşullarına bağlı olarak değişir. Mikrobiyal popülasyon belirli bir düzeye ulaşmasıyla gıda bozulmasının etkisi gözlenmeye başlar. Ancak(kimi zaman ) üssel büyüme fazı sırasında çoğu zaman popülasyon yoğunluğu düşük olup hiçbir etki gözlenmeyebilir. Bu yüzden gıdalardaki mikrobiyal gelişim süresinin büyük bölümünde, gıda kalitesinde gözle görünen ve kolaylıkla fark edilecek bir değişim olmaz. Sonuç olarak; ●Gıdalar genel de gıdalara bulaşan m.o’lar nedeniyle bozulur. ●Gıdaların besin değerine ve su içeriklerine bağlı olarak mikrobiyal gelişime duyarlılıkları farklıdır. ●Dayanıklı, yarı dayanıklı, dayanıksız gıdaların değişik ve sınırlı raf ömürleri vardır. ●Çeşitli m.o’lar bozulmayı indükler ve gıda bozukluğu yapan m.o’lar potansiyel patojen de olabilir. Gıdalarda m.o’nın kontrol altına alınması 2 amaca yöneliktir; 1. Gıdalardaki mikrobiyal bozulmanın geciktirilmesi ya da tamamen önlenmesi 2. Gıdalarla insanlara geçen hastalıkların önlenmesi. GIDALARDAKİ M.O’LARIN KONTROLÜNDE 4 TEMEL İLKE UYGULANIR 1. Kontaminasyonun önlenmesi 2. Mikroorganizmaların uzaklaştırılması a) Yıkama b) Kesme ve ayıklama c) Santrifüje etme d) Filtrasyon 3. Mikrobiyal gelişmenin inhibisyonu a) Kimyasal gıda koruyucular kullanımı b) Düşük sıcaklıkta muhafaza c) Su aktivitesinin düşürülmesi d) M.o’lar arası antagonistik ilişkiden yararlanma 4. Mikroorganizmaların öldürülmesi a) Isısal işlemler b) Radyasyon uygulaması c) Sterilant gazlar d) Yüksek basınç uygulaması e) Kombine yöntemler 1.Kontaminasyonun Önlenmesi M.o’lar doğada yaygın olarak bulunduğu için m.o’ların gıdalara bulaşmasını tamamen önlemek hemen hemen imkansızdır ( bazı özel durumlar dışında ). Ancak potansiyel kontaminasyon kaynakları kontrol altına alınarak kontaminasyon en alt düzeye indirilebilir. Gıdalarda bulunan m.o’ların • Sayısı • Cinsi önemlidir Mikrobiyal kontaminasyonun önlenmesi / kontrol altına alınması sanitasyon uygulamaları ile gerçekleştirilir. Sanitasyon → hammadde üretimi / hasattan başlayarak tüketiciye kadar uzanan zincirde mikrobiyal kontaminasyonun önlenmesi / minimumda tutulması için uygulanan faaliyetlerin tümüdür. 2.Mikroorganizmaların uzaklaştırılması Gıdalardaki m.o’ların kontrol altına alınmasındaki yöntemlerden bir tanesi de: ● Gıdaların normal florasında bulunan ya da ●sonradan bulaşan m.o’ları gıdadan uzaklaştırmaktır. Bu amaçla yıkama, ayıklama, santrifüje etme, filtrasyon yöntemleri uygulanabilir. a) Yıkama: Yıkama işlemi özellikle taze olarak tüketilecek meyve ve sebzelere uygulanır. Yıkama ile m.o’ların ve sporlarının büyük kısmı uzaklaşmış olur. Bu yöntem daha sonra uygulanacak ısısal işlemlerin de etkisini arttırır. b)Kesme ve Ayıklama: Meyve ve sebze işlemede kullanılan bir yöntemdir. Küflenmiş meyve ve sebzelerin ortamdan uzaklaştırılmasıyla sağlam meyve ve sebzelerin kontamine olması engellenmiş olur. c) Santrifüje Etme: Bu yöntem m.o uzaklaştırmada çok da etkili bir yöntem değildir. Bu yöntem özellikle süte uygulanır ve böylece sütte asılı bulunan yabancı taneciklerin, bakterilerin ve sporlarının bir bölümünün ortamdan uzaklaştırılması hedeflenir. d) Filtrasyon: Mikroorganizma uzaklaştırmada en etkili yöntemdir. Filtrenin gözenek çapına bağlı olarak m.o’lar filtre de tutulur. Örn: 0,45ϻm gözenek çapındaki filtreler ile viruslar hariç tüm m.o’lar tutulabilir. 3.Mikrobiyal Gelişmenin İnhibisyonu a)Kimyasal koruyucularla muhafaza: Gıdanın yapısında bulunmayan ancak gıdaya ●işleme ●depolama▬►aşamalarında ilave edilen kimyasal maddelere katkı maddeleri denir. ●paketleme sırasında Katkı maddeleri; ●gıdaların görünüşünü, ●lezzetini, Ülkemizde kullanıma izin verilen koruyucular: Türk Gıda KodeksiYönetmeliğinde (1997) verilmiştir. Gıda katkı maddelerinin kullanımına karar verilmesinden önce güvenilirliğinin saptanması açısından ●akut, ●subakut ve ●kronik toksisite çalışmalarının yapılması gerekir. Akut toksite çalışmaları → Subakut toksisite deneylerinde → Kronik toksisite deneylerinde → Kimyasal koruyucuların kullanımında göz önünde bulundurması gereken noktalar şunlardır: 1-Başka bir muhafaza yönteminin uygulanmadığı ya da yetersiz kaldığı durumlarda kullanılmalı, 2-Ekonomik olmalı ve düşük miktarda antimikrobiyal etki göstermeli, 3-Gıdanın depolama ömrünü uzatmalı, 4-Gıdada arzu edilmeyen lezzet ve koku oluşturmamalı, 5-Kullanıldığı düzeylerde insan sağlığına zararlı bir etkisi olmamalı, 6-Kimyasal analizlerde kolayca tanımlanabilmeli, 7-Sindirim sistemi enzimlerinin aktivitesine engel olmamalı, 8-Geniş bir antimikrobiyal spektruma sahip olmalı ve tercihen gıda zehirlenmesine neden olan m.o.ların üzerine etkili olmalıdır. Bazı Kimyasal Gıda Koruyucular 1- (Na) yada (Ca) propiyonik asit: 2- (Na) benzoat: 3- Sorbik asit: 4- ( SO2 ) ve Sülfitler: 5- Formaldehit: 6- Etilen ve Propilen oksitler: 7- Sodyum nitrit: ANTİBİYOTİKLER 1940’lı yılların başında Penisilinin kullanılmaya başlanmasıyla, mikro organizmalar tarafından üretilen birçok antibiyotik bulunmakta ve 1945 yılından itibaren de tedavide kullanılan antibiyotiklerin gıda muhafazasında kullanılması üzerine çalışmalar yapılmaktadır. Antibiyotiklerin etkisi diğer kimyasal koruyuculara göre 100 ile 1000 kat daha yüksektir. Ancak maliyetleri de bir dezavantajdır. Gıdalarda antibiyotik kullanımı hijyen uygulamalardaki yetersizliği kapatmak amacıyla olmamalıdır. 3.Mikrobiyal Gelişmenin İnhibisyonu a)Kimyasal koruyucularla muhafaza b) Düşük Sıcaklıkta Muhafaza: ♦Soğukta muhafaza: ●Düşük sıcaklıkta tüm kimyasal reaksiyonlar yavaşlar, ●Gıdada bulunan (doğal yapısında) mikroorganizmal enzimlerin aktivitesi yavaşlar ve ●Gıdada oluşabilecek olumsuz değişikliklerin oluşumu da yavaşlar. Genelde; 100C’de muhafaza edilen bir gıda, 50C’de muhafaza edilene göre 2 kat, 00C’de muhafaza edilene göre 4 kat daha hızlı bozulur. ●Clostridium botulinum, ●Yersinia enterocolitica, ●Aeromonas hydrophila ve ●Listeria monocytogenes hariç gıda zehirlenmesine neden olan bakteri gelişimi ve toksin üretimi (+4.40C)’nin altında inhibe olur. Genelde gıda muhafazasında soğuk tek başına uygulanmaz. İlave olarak ısısal işlemler uygulanabilir. ♦Dondurarak muhafaza: Uzun süre saklanacak gıdalar dondurularak muhafaza edilir. Dondurma ile gıda yapısında doğal olarak bulunan enzimlerin aktivitesi ve kimyasal reaksiyonlar yavaşlarken mikrobiyal gelişme de tamamen durur. Haşlamanın Avantajları: 1- Sebze yüzeyindeki mikrobiyal yük ( %99 ) azalır. 2- Sebzelerin yeşil rengi korunur. 3- Bitki dokusu içindeki oksijen ( 02 ) dışarı atılır. 4- Yapraklı sebzelerin kolay ambalajlanması sağlanır. Dondurma ve çözdürme bazı gıdaların fiziksel yapılarını değiştirebilir. Bu yüzden genelde taze gıdalar için uygun değildir. Ancak et ve bazı meyve-sebze korunmasında yaygın kullanılır. ( -200C )’lik bir sıcaklık sağlayan dondurucular genellikle en çok kullanılanlardır. Bu sıcaklıkta haftalarca, aylarca depolama mümkündür. Fakat donmuş kütle içindeki suda hala gelişme olabileceği unutulmamalıdır. Uzun süreli depolama için ( -800C / Kurubuz ) gereklidir. Dondurma İşleminin Doku ve Mikro Organizmalar Üzerine Etkisi: Gıdaların büyük bir çoğunluğunun donma noktası ( -0.50C - -30C ) arasındadır. Donma olayı ile; 1. Hem gıdada hem de mikro organizmada fiziksel hasar olur. 2. Gıdanın su aktivitesi düşer. Suyun kimyasal reaksiyon ve mikrobiyal aktivite için elverişliği azalır. 3. Doku ve mikrobiyal hücrelerde dehidratasyon olur. Sonuçta hücre içi madde konsantrasyonu artar. Geri dönüşümü olmayan bazı değişiklikler ve protein denatürasyonu olur. 4. Donma, mikro organizmalar üzerine termal şok oluşturur. Dondurma işlemi bir sterilizasyon değil sadece gıdadaki mikro organizmaları inaktif hale getirme yöntemidir. Ancak bir miktar mikroorganizma ölümü de vardır. Genel olarak; gram pozitif (+) bakteriler, gram negatif (-) bakteriler’e kıyasla dondurma işlemine daha dirençlidirler. Donmaya dayanıklık açısından; küf, maya ve bakteriler arasında önemli bir farklılık yoktur. Dondurularak Muhafazanın Avantajları: 1. Koruyucu ve benzer hiçbir kimyasal maddeye gerek kalmaz, 2. Doğal lezzette bir değişiklik olmaz, 3. Besin değerinde önemli bir kayıba neden olmaz. Dondurularak Muhafazanın Dezavantajları: 1. Canlı mikro organizma sayısında azalma olur ancak mikroorganizmalar tamamen elimine edilemez. 2. Toksinler dondurma işleminden etkilenmez. 3.Mikrobiyal Gelişmenin İnhibisyonu a)Kimyasal koruyucularla muhafaza b) Düşük Sıcaklıkta Muhafaza c) Su Aktivitesinin Düşürülmesi: Gıdalarda; mikrobiyal aktivite, enzimatik reaksiyon ve kimyasal reaksiyon olması için temel koşul su’dur. Gıdalarda su ya fiziksel yollarla uzaklaştırılır ya da(tuzşeker) gibi madde ilavesi ile reaksiyonlar sınırlandırılabilir. Kurutma da bu amaçla kullanılan en eski yöntemlerden biridir. Kurutma öncesinde gıdalara; ayıklama, yıkama, çekirdek çıkarma, kabuk soyma, dilimleme, pişirme, haşlama gibi işlemler uygulanabilir. Kurutmanın Mikroorganizmalar Üzerine Etkisi: Su aktivitesi (aw) değeri belli bir değerin altına düşürülerek gıda, mikrobiyolojik ve kimyasal değişimlere karşı daha dayanıklı hale getirilebilir. Gıdalarda bozulmaya neden olan bakterilerin gelişebildiği minumum (aw) değeri (0.90) civarıdır. Maya için minumum su aktivitesi (aw): 0.88 civarıdır. Gıdalarda (aw): 0.65 civarına çekildiğinde mikrobiyal bozulma genellikle tamamen önlenir. Uzun süre muhafaza edilecek gıdalar için de genellikle önerilen (aw): 0.70’dir. Kurutma işlemi tam bir sterilizasyon değildir. Ancak gıdanın taşıdığı mikro organizmaların durumuna, kurutma işlemi öncesi uygulanan işlemlere göre gıdaların mikrobiyal yükü hammaddeye göre azaltılmış olur. Dolayısıyla kurutmanın mikro organizmalar üzerine öldürücü etkisi şunlara bağlıdır: 1. Mikroorganizmanın; cinsine, türüne, miktarına ve yoğunluğuna, 2. Kurutma koşullarına , 3. Gıdanın türüne, Kurutma işlemine en dayanıklı mikroorganizma formu, bakteri ve küf sporlarıdır. Genç kültürler, eski kültürlere kıyasla kurutma işlemine daha hassastır/duyarlıdır. Kurutma yöntemleri arasında gıdaya en az zarar veren yöntem dondurarak kurutma yani Liyofilizasyon’dur. 3.Mikrobiyal Gelişmenin İnhibisyonu a)Kimyasal koruyucularla muhafaza b) Düşük Sıcaklıkta Muhafaza c) Su Aktivitesinin Düşürülmesi: d) Mikroorganizmalar arası Antagonistik Etki: Laktik asit bakterilerinin diğer bakteriler üzerine olan antimikrobiyal etkisi; ●bakteriyosin ( Laktik asit bakterilerince üretilir.), ●diasetil, ●organik asitler, ●H2O2’den kaynaklanmaktadır. Antagonistik etkiye sahip Laktik asit bakterileri; Lactococcus, Enterococcus, Lactobacillus, Carnobacterium, Pediococcus cinslerine ait türleridir. Bakteriyosinler, laktik asit bakterilerince üretilen gıdalar üzerinde bozulmaya neden olan bakterilerle, patojenler üzerine inhibitör yada öldürücü etkisi olan bileşiklere verilen genel bir addır. Bakteriyosinler içinde en iyi bilineni; Lactococcus lactis tarafından üretilen Nisin'dir. Diğerleri ise; Lactobacillus acidophilus tarafından üretilen ●Laktosidin, ●Asidolin, ●Asidofilin, J.Lactobacillus helveticus tarafından üretilen ●Helvestin, Pediococcus pentocaceus tarafından üretilen ●Pediosin, Lactobacillus plantarum tarafından üretilen ●Plantasin B ve ●Laktolin, Lactobacillus brevis tarafından üretilen ●Laktobrevin ve ●Laktobasillin, Lactobacillus bulgaricus ise ●Bulgarikan adlı bacteriosinleri üretir. 4.Mikroorganizmanın Öldürülmesi a)Isısal İşlemler: Isısal işlemlerle gıda muhafazasında asıl amaç mikroorganizmaların öldürülmesi, en azından da mikroorganizmal yükü azaltmaktır. Isı uygulaması sıvı ve yaş gıdalar için uygulanabilir. Mikrobiyolojik anlamdaki gerçek sterilizasyonda, ortamdaki tüm m.o’ların geri dönüşümsüz olarak ölmesi söz konusuyken ticari sterilizasyon içinde yer alan Pastörizasyon- sıvıların belli bir sıcaklıkta ısıtılıpsoğutulması işlemi olup tam bir sterilizasyon değildir. Bu yöntem saprofit ve patojen m.o’ların yükünü azaltır ve sıvının raf ömrünü uzatır. -Konserve gıdalar- Gıdaların teneke ya da cam kavanozlarda kapatılıp ısıtılmasına dayanan bir yöntemdir. Bu yöntemde genelde canlı tüm m.o’ların ölmesi hedeflenirken bazı termofilik bakterilerin sporlarının canlılıklarını koruyabileceği unutulmamalıdır. Gıdalara uygulanan ısısal işlemler doğrudan m.o’yı öldürdüğü gibi gıdanın yapısındaki enzimleri de inaktive eder. Enzimlerin inaktive hale getirilmesi özellikle; ●HTST (High Temperature Short Time) ya da ●Flash pastörizasyon uygulamalarında önemlidir. Bu yöntemlerde enzimler tamamen inaktif hale getirilemez. Enzim İnaktivasyon Faktörü / E-değeri; Enzimlerin belirli bir sıcaklıkta inaktivasyonu için gerekli süreyi belirten parametredir. Ve her gıda için değişir. Enzim inaktivasyonunu esas alan ısısal uygulamalarda / hesaplamalarda, depolama sırasında ürün kalitesini etkileyecek ısısal direnci en yüksek olan enzim hedef alınır. Isısal işlemler sırasında gıdalarda beslenme değerinde ve duyusal özelliklerde bazı değişiklikler olabilmektedir. Bu değişimler sonucunda gıda bileşimindeki vitaminler parçalanabilir, gıdanın renginde, tadında bozulmalar olabilir. Isısal işlemler sırasındaki bu kayıpları simgeleyen değere C-değeri (cook value ) denir. Bu amaçla indikatör olarak Thiamin (B1), Ascorbik asit (C vit), klorofil indikatör olarak kullanılabilir. M.o’ların ısısal dirençlerine; ● m.o nın vejatatif ya da spor formda olması, ●ortamın pH ı ve bileşimi, ●m.o’ların yaşı, cinsi, ●uygulanan sıcaklık, ●süre, ●m.o sayısı etki etmektedir. Sonuçta; ● M.o sayısı, spor sayısı yüksekse ısısal işlemin süresi ve sıcaklığı da yüksektir. ●Sporların ısısal direnci, vejatatif forma göre daha yüksektir. ●Bir kaç tür dışında ısıya en yüksek direnç nötral pH(7)’ de gerçekleşir. ● pH düştükçe, m.o’nın ısısal direnci düşer. -M.o’nın ısısal direncine ortamın bileşimi olan; - su oranı - tuz oranı - şeker oranı - protein oranı - yağ oranı - kimyasal koruyucular da son derece etkilidir. Bakteri, küf ve mayaların vejetatif ve spor formlarının da ısısal dirençleri farklı farklıdır. Bakteri vejetatif hücresi genelde → 80°C’ de 1 kaç dakikada sporları ise→ 100°C’de 1 kaç dakika- 20 saat arasında ölür. Küf ve maya vejetatif hücreleri genelde →60-65°C’de 5-10 dk Küf sporları genelde → 70-75°C’de 5-10 dk Ancak bazı küfler; Mucar, Asp, Penicillum daha dirençlidir. 100°C’ deki ısısal işlemlere uzun süre dayanabilirler. MİKROORGANİZMALARIN ÖLDÜRÜLMESİ A)ISISAL İŞLEMLERİN UYGULANMASI Gıdaların muhafazasında uygulanacak ısısal işlemler, o gıdadaki hedef m.o’ya uygulanır. Isısal işlem hedef m.o’yı öldürmeye karşı olduğundan bu işlem sırasında daha az dirençli olan diğer tüm m.o’lar da ölecektir. pH: değeri 4.5 ve üzerindeki gıdalarda sporları ısıya dirençli olan C. botulinum hedef m.o seçilmelidir. Ancak C. botulinum sentezlediği çok zararlı toksin nedeniyle / tehlikeli olması nedeniyle bu tür gıdaların sterilizasyon koşullarının saptanmasında C. sporogenes (pütrifaktif anaerob ) ya da B. stearothermophilus kullanılır. pH : değeri 4-4.0 arasındaki gıdalarda ise ; Bacillus coagulans (B. thermoacidurans ) ya da Clostridium pasteurianum hedef m.o olarak seçilir. Sütün ısısal işlem koşullarının saptanmasında ise: Coxiella burnetti hedef m.o olarak kullanılır. Konserve gıda üretiminde; işlem sonrası bozulmaya neden olacak tüm m.o’ların öldürülmesi hedeflenirken (düşük asitli konservelerde en az 1012 C. botulinum sporu öldürülmelidir. ) Pastörizasyonda; gıdada bulunabilecek patojen m.o’ların öldürülmesi ya da bozulma sebebi m.o’ların sayılarının azalması hedeflenir. Pastörizasyon: Pastörizasyon genellikle m.o’ların çoğunu öldüren 100°C’nin altında uygulanan bir ısısal işlemdir. Sterilizasyon: Sterilizasyon ise 100°C’nin üstündeki ısısal işlemdir. Pastörizasyonda→ ●çoğu vejatatif hücre ölür, ●bazıları ısısal şoka uğrar, ●bakteri sporları ve termofiller de canlılıklarını korur. Pastörizasyon İşleminin Uygulama Amaçları 1) Yüksek ısısal işlemlerde gıdanın kalitesinin bozulduğu ve soğukta muhafaza gibi ilave yöntemlerin kullanıldığı içme sütünde, 2) Gıdadaki patojen m.o’ların öldürülmesi hedeflendiğinde, 3) Küf, maya ve laktik asit bakterilerinin gelişimi ile bozulabilecek turşu, meyve suları, şarap, bira gibi yüksek asitli gıdalar ve fermente alkollü içkilerde, 4) Peynir üretiminde olduğu gibi fermente gıda üretiminde ortamdaki diğer m.o’ları öldürmek amacıyla sütün pastörizasyonu amacıyla kullanılır. HTST (High Temperature Short Time ) (↑)yüksek sıcaklık =KZE (Kurzzeiterhitzung ) ▬►(↓) az süre LTLT (Low Temperature Low Time ) ▬►(↓) düşük sıcaklık, (↓) az süre İçme sütleri HTST ile 71.7°C’ de 15 saniye LTLT ile 62.8 °C’ de 30 dakika pastörize edilir. UHT ultrapastörizasyondur. Bu yöntemde süt istenilen yüksek(↑) sıcaklığa kadar ısıtılır. Bu sıcaklıkta kısa süre tutulur, tekrar ters akımla soğutulur. UHT ile süt ve ürünleri 138-150°C’ de 1 kaç saniye ısısal işleme tutulur. 138 °C’ de 2 saniye sonrasında; Bacillus Clostridium ▬► sporları canlılığını koruyabilir. Ancak 149-150°C’de uygulanan UHT ile; ısıya en dirençli sporlar bile ölür. Q humması etkeni Coxiella burnetti’ nin ölmesi amaçlanır. B) RADYASYON UYGULAMALARI Radyasyon = enerji yayılması 1)Elektromanyetik radyasyon . UV, X ve γ ışınları 2)Subatomik parçacıklardan oluşan radyasyon. α , β ışınları İyonizan ışınların canlı hücreler üzerine mutajenik ve öldürücü etkiye sahip olduğu bilinmekte ve bu ışınlar gıda muhafazasında da kullanılmaktadır. İyonizan ışınlar baharat, hamburger, et ürünlerini ve E.coli ve Campylobacter jejuni kontaminasyonunu kısıtlamak için kullanılmaktadır. Gıda ışınlamasında gama ışınları üreten Co60 ve Cs137 radyoizotopları bu amaçla kullanılmaktadır. İyonize Radyasyonun M.o’lara Etkisi M.o’lar radyasyonun direkt / indirekt etkisiyle logaritmik olarak ölürler. M.o’ların radyasyona olan direnci; radyasyonun dozuna, m.o’nın cinsine spor, vejetatif formda oluşuna, ortamın bileşimine ve sıcaklığa bağlı değişebilir. Bakteri sporları, vejetatif forma kıyasla radyasyona daha dirençlidir. UV → hücre DNA’sında hasara neden olur. γ ışınları → DNA ve hücre membran fonksiyonlarında değişimlere ve serbest radikal oluşumuna neden olur. Ortamdaki sıcaklığın ve su miktarının arttırılması ışınlamanın etkisini arttırır. UV ışınlarının gıda endüstrisinde kullanıldığı durumlar 1)Etlerin muhafaza edildiği depolarda, 2)Paketleme materyalinin sterilizasyonunda, 3)Fırın mamüllerinin yüzeyinde küf gelişimini önlemek için, 4)Havadaki m.o’ların öldürülmesinde, 5)Alet ve ekipmanların sanitasyonunda. 4.Mikroorganizmaların öldürülmesi a)Isısal işlemler b) Radyasyon Uygulamaları c) Sterilant gazlar: Gıdalardan özellikle içme suyu ve baharatlarda ki m.o’ların öldürülmesinde bazı gazlar kullanılır. Bugün gıdaların sterilizasyonunda kullanılan gazlar; ● O3 ( ozon ) → genellikle suların dezenfeksiyonunda kullanılır ●CO2 → kuvvetli oksidatif ve mutajendir. ●Etilen oksit (sporlarda çok etkili) → insan sağlığına zararlı olduğu için kullanımı yasaklanmıştır. O3 ( ozon ) → ortamda özellikle H2O olduğunda biyosid etki gösterir. İçme suyu, yüzme havuzu, deniz suyu dezenfeksiyonunda kullanılır. Aynı zamanda patojen viruslar üzerine de O3 etkilidir. 4.Mikroorganizmaların öldürülmesi a)Isısal işlemler b) Radyasyon Uygulamaları c) Sterilant gazlar d) Yüksek basınç: Yüksek basınç, ticari anlamda uzun yıllardır ●seramik, ●sentetik kuartz üretiminde kullanılan bir tekniktir. Gıda endüstrisindeki uygulamaları çok yeni ve araştırma aşamasındadır. Ancak bazı ülkelerde sınırlı olarak da olsa: ●ısıya duyarlı gıda ●mandalina suyu, ●marmelat muhafazasında ticari kullanımı vardır. Yüksek basınç ile gıda uygulamalarında ● (↑)yüksek basınçlı CO2 ve ●(↑)yüksek hidrostatik basınç kullanılır. a)Yüksek hidrostatik basınç uygulaması ve mikroorganizmalar üzerine etkisi Gıdaların m.o yükleri; ●hem yüksek hidrostatik basınç ●hem de yüksek basınçlı CO2 uygulamaları ile belli düzeyde azaltılabilir. Hidrostatik basıncın m.o üzerine etkisi; 1) Spor ve vejetatif forma, 2) Uygulanan basınç ve süresine, 3) Ortamın bileşimine ve pH değerine, 4) Sıcaklık’ a bağlı değişebilir. Basıncın etkisiyle : ●protein denatürasyonu; ●kovalent bağların oluşumu, ● kovalent bağların parçalanması ●polipeptik zincirinde değişimler olur. Yüksek basınç aynı zamanda bazı önemli enzimleri de inaktive eder. Basınç lipitleri de etkiler. M.o’ların basınca duyarlılıkları farklı farklıdır; - Log fazdaki vejatatif hücrelerin basınca duyarlılıkları çok yüksektir. - Gr(+) bakterilerin basınca direnci daha yüksektir.(↑) Gr(-) bakterilerinin basınca direnci daha düşüktür.(↓) - Maya ve küfler basınca duyarlıdır. - Bakteri sporları basınca dayanıklıdır. - M.o’ların direnç gösterdikleri / gösterebildikleri basınç sınırında hücreler canlılıklarını korusa da bölünme gerçekleşmemektedir. Ve morfolojisi de değişebilmektedir. h. duvarı ve h. membranı birbirinden ayrılmakta, h.duvarı kalınlaşmakta, h. membran geçirgenliği bozulmakta hücre çekirdeği ve interselüler organellerde değişimler, stoplazma viskozitesinde değişimler, protein sentezinde, TCA (sitrik asit döngüsünde) değişimler olmaktadır. - Genel olarak ökaryotik mikroorganizmalar basınca karşı prokaryotik mikroorganizmalardan daha duyarlıdır. Yüksek Hidrostatik Basıncın Kullanım Alanları: Gıda muhafazasında kullanılan yöntemlerin hemen hepsi gıdanın besin değerini ve duyusal kalitesini farklı düzeylerde olumsuz etkilerken, yüksek hidrostatik basınç kullanımında ürünün yapısında ısının neden olduğu olumsuzluklar ortaya çıkmaz. Yüksek Hidrostatik Basınç Gıda Endüstrisinde Aşağıdaki Alanlarda Kullanılır: 1. Gıda sterilizasyonunda (Meyve suyu, Süt) 2. Protein denatürasyonunda (Et kürleme) 3. Enzim inaktivasyonu 4. Yağ kristalizasyonunda b) Basınçlı CO2 uygulamaları (CO2) birçok gıdanın muhafazasında kullanılmaya uygundur. Basınçlı (CO2), ortamda (H2O) bulunduğunda antimikrobiyal etki de gösterir. Basınçlı CO2’in m.o üzerine etkisi Basınçlı CO2 m.o’ya etkisi yüksek hidrostatik basınca benzerlik göstermekle beraber aşağıda ki mekanizmaları da ilave edebiliriz. CO2’ nin (↓) düşük sıcaklıkta suda çözünürlüğü arttığından antimikrobiyal etkisi de artar. Basınçlı CO2 gazı ile m.o öldürülmesinde uygulanan basınç aniden kaldırıldığında da m.o üzerinde olumsuz etki yaratmaktadır. Basınçlı CO2 uygulamaları baharat ve hububat gibi gıdalarda ki böceklerin yada m.o’ ların öldürülmesinde kullanılır. CO2 basıncı ile zararlıların öldürülmesinde 3 mekanizmadan söz edilir. 1) Çözünen CO2 hücre sıvısının asitliğinin artmasına neden olur. 2) Basıncın aniden kaldırılması 3) Ortamdaki O2’nin uzaklaştırılması 4.Mikroorganizmaların öldürülmesi a)Isısal işlemler b) Radyasyon Uygulamaları c) Sterilant gazlar d) Yüksek basınç e)Kombine yöntemler: Gıda muhafazasında birkaç yöntemin bir arada kullanılması sinerji yaratır. Diğer taraftan kombine yöntemlerin kullanımı ekonomik de olmaktadır. Örneğin ısısal işlemler bazen koruyucularla birlikte kullanılarak enerji tasarrufu sağlanmaktadır. GIDA KAYNAKLI HASTALIKLAR Gıda orijinli hastalıklar • gıda zehirlenmesi • gıda enfeksiyonu olarak 2 ana gruba ayrılır. Gıda Enfeksiyonu: Patojen bir m.o ile kontamine olmuş bir gıdanın yenmesi sonucu oluşan aktif enfeksiyondur. Gıda Zehirlenmesi (Gıda intoksikasyonu ): Önceden oluşan mikrobiyal toksinleri içeren gıdaların yenmesi sonucu oluşan hastalıklardır. Gıda zehirlenmesi veya gıda intoksikasyonu, önceden oluşan mikrobiyal toksi içeren gıdaların yenmesiyle oluşan hastalıktır. Örn: Clostridium botulinum Staphylococ aureus ekzotoksini superantijeni Gıda enfeksiyonu patojenle kontamine yenmesiyle ortaya çıkan hastalıktır. gıdanın Gıda kaynaklı enfeksiyonlarda gıda, sadece taşıyıcı işlevi görüyor ve m.o gıda içerisinde çoğalmıyorsa “ gıda kaynaklı pasif enfeksiyonlar” denir. Patojen m.o’nın gıda içerisinde çoğalması ve belirli bir sayıda hücrenin gıda ile birlikte alınması sonucu hastalık ortaya çıkıyorsa bu tür enfeksiyonlara “gıda kaynaklı aktif enfeksiyonlar” denir. Gıda kaynaklı hastalıkların yıllık rastlanma oranları ve dağılımları tam olarak saptanamamaktadır. Çünkü bu tür hastalıkların hepsi sağlık kuruluşlarına bildirilmemekte ya da hepsine tanı konamamaktadır. Kayıtlara geçen gıda kaynaklı hastalıkların, gerçek rakamın ancak % 10-20’si olduğu tahmin edilmektedir. Dünyada ~ yılda 250 milyon kişi su kaynaklı enfeksiyonlara maruz kalmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde 5 yaşın altındaki çocuklarda, ishal ölüm nedenlerinin başında gelmekte ve bu nedenle her yıl 5-10 milyon çocuk ölmektedir. Bu enfeksiyonlara Enterotoksijenik E. coli, parazitler ve viruslar neden olmaktadır. Gelişmekte olan ve geri kalmış ülkelerde bu enfeksiyonların nedeni: • Hijyenik koşulların yetersizliği, • İçme sularının iyi dezenfekte edilmemesi, • Gıda tüketici ve işletmecilerinin bilinçsiz olmasıdır. Gelişmiş ülkelerde bu enfeksiyonların nedeni ise: • Hazır gıda maddelerinin daha çok tüketilmesi, • Toplu yemek hazırlanan lokanta ve benzeri yerlerin sayılarının artması, • Yeni gıda ve işleme yöntemlerinin ortaya çıkmasıdır. Gıda Orjinli Hastalıklar İçin Mikrobiyal Örnekleme Mikroorganizmalar taze gıdalarda her zaman bulunur. Patojen m.o’lar bazı zararsız m.o’larla birlikte bulunabileceğinden E.coli 0157:H7 Salmonella Staphylococcus Clostridium botulinum gibi bazı önemli patojenleri aramak için, hızlı kültür- bazlı olmayan yöntemler geliştirilmiştir. Gıda örnekleri öncelikle zenginleştirme ortamında inoküle edilir bu işlemi izolasyon ve identifikasyon için ayırt edici ve seçici besiyerlerine inokülasyon izler. Spesifik organizmalar ile gıda orjinli hastalıklar ve bireysel hastalıklar arasında bağlantı kurmak için ●PCR ●Nükleik asit propları ●Nükleik asit dizi analizi ●ve diğer moleküler teshiş yöntemleri kullanılır. Stafilokokkal Gıda Zehirlenmesi Gıda zehirlenmelerinden en bilinenlerini: Staphylococcus aureus oluşturur. Stap. aureus gıdaların çoğunda gelişebilir ve bazı suşları da ısıya oldukça dayanıklı proteinden oluşan süperantijen enterotoksinlerini üretir. Toksin içeren gıda yenildiğinde 1- 6 saat içinde bulantı, kusma ve ishalle kendini gösteren gastroenteritis’e neden olur. Gıda zehirlenmesi için 1 µgr dan az toksin alınımı yeterlidir. Epidemiyolojisi Birleşik Devletlerde her yıl 185.000 stafilokokkal gıda zehirlenmesi olmaktadır. Stafilokokal gıda zehirlenmesi en çok krema, kremalı gıdalar, kümes hayvanları, et ve et ürünleri, et suları, yumurta, etli salatalar, pudingler ve kremalı salata sosları ( yarı pişmiş balık, kabuklu su ürünleri, konserveler ) yenmesiyle oluşur. Bu tip gıdaların güvenli tutulabilmesi için bu gıdaların hazırlandıktan sonra buzdolabında muhafaza edilmesi gerekir. Çünkü S. aureus üremesi düşük sıcaklıklarda belirgin bir şekilde düşer. İçinde bir şekilde toksin bulunan gıda yenmeden önce ısıtılmış bile olsa toksin ısıya nispeten dayanıklı olduğundan bu yöntem işlemez; toksin aktif olarak kalabilir. (Toksinler kaynama sıcaklığında 30 dakika kadar canlı kalabilir. (tuzlu solüsyonlarda da çoğalabilir). Stap. aureus suşları farklı farklı fakat birbiri ile ilişkili 7 enterotoksin üretebilir.( Bazıları 1, bazıları 2……12 eksotoksin). Bu toksinlerden herhangi biri gıda zehirlenmesine neden olabilir. Bu enterotoksinler; Süperantijenler T hücrelerini uyararak sitokinlerin salınmasına neden olur. Sonuçta yangısal yanıt aktive edilir. Bağırsaktan yoğun sıvı kaybı ile gastoenteritis meydana gelir. S. aureus tarafından üretilen en iyi bilinen enterotoksin, enterotoksin A’ dır. Enterotoksin A, kromozamal bir genle kodlanan bir peptitdir. Enterotoksin B ve enterotoksin C toksinleri plazmit, transpozonlar veya lizogenik bakteriyofajlarca kodlanabilmektedir. Teşhis, Tedavi ve Korunma Gıdada S. aureus aranması için ya enterotoksin aranır ya da S. aureus ekzonükleaz’a bakılır. Buna karşın hızlı testler kalitatiftir, S. aureus ürünlerinin sadece varlığını veya yokluğunu belirtir. Kantitatif bulgular elde etmek ve bakteriyel kontaminasyonun boyutunu belirlemek için plak sayımı yapmak gerekir. S. aureus ile meydana gelen gıda zehirlenmesi oldukça şiddetli olmakla birlikte kendini kısıtlayıcıdır ve 48 saat içinde iyileşmektedir. Şiddetli vakalarda su kaybı için tedaviye alınabilir. Ancak hastalık bir enfeksiyon olmadığından antibiyotik tedavisi yararlı olmaz. Stafilokok gıda zehirlenmesinin önlenmesinde; • Gıda üretimi ve hazırlanmasında alınacak hijyen yöntemleri • Gıdaların düşük sıcaklıklarda depolanması önemlidir. S. aureus gelişimine uygun gıdalar; 4°C’nin üstünde ve 1-1 kaç saat kaldıysa yenmeden atılmalıdır. Klostrodiol Gıda Zehirlenmesi Clostridium perfiringes ve Clostridium botulinum ciddi gıda zehirlenmelerine yol açmaktadır. Özellikle konserve gıdalarda, konserve yapımı sırasında canlı m.o’lar ölür ancak endosporlar ölmediği için uygun anaerobik koşullar endosporların çimlenmesine ve toksin üretimine yol açar. Clostridium perfiringes Gıda Zehirlenmesi C. perfiringens genelde toprakta bulunan anaerob, gr(+) spor (+) basillerdir. C. perfiringens az sayıda da olsa bazı hayvan ve insanların sindirim sisteminde de bulunur, Bakteri 5-6 farklı türde enterotoksin oluşturabilir. Bu toksinler ısıya karşı çok dirençli olup, kaynama sıcaklığında 1-5 saat canlılığını koruyabilir. Optimum üreme sıcaklığı 43-47°C arasındadır. C. perfiringens sporlarının bir kısmı pişirme işlemi ile öldürülemez hatta bu işlem spor gejerminasyonunu stimule bile edebilir. Hastalık→ özellikle et, kanatlı et ve balık olmak üzere kontaminasyonlu pişmiş- pişmemiş gıdalardaki C. perfiringens’in yüksek dozunun (>108 hücre) alınmasıyla oluşur. Büyük parça halinde pişirilen et yemekleri daha sonra 20-40°C’de tutulduğunda çok sayıda C. perfiringens gelişebilir. Kontaminasyonlu gıda tüketildiğinde de . C. perfiringens barsakta sporlanmaya başlar ve endotoksin üretimi tetiklenir. Endotoksin barsak epitelinin geçirgenliğini değiştirip genelde ateş ve kusma olmadan barsak kramplarına ve ishale nede olur. C. perfiringens enterotoksini bir ekzotoksindir. İnkübasyon süresi→ Gıda tüketildikten 7-15 saat (bazen 24 saate çıkabilir) sonra hastalık başlar (karın ağrısı (+), ishal(+), ateş(-), kusma (-) ).Erken belirtilerin görülmesi 2 saat olarak bilinir. 24 saat içinde iyileşme görülür ölüm genelde nadirdir. Kontrol ve önlemler • Etler iyi pişirilmeli ve hemen sonra tüketilmeli • Pişirilmiş/ artan etler hızla 7°C ve altında soğutulmalı. Bu etler tüketilmeden önce iç sıcaklıkları 70-73°C’nin üzerine kadar ısıtılmalı • Tüketilmeden önce sıcaklıkları korunmalı sıcaklıkları 60°C veya üzerinde olmalı • Çiğ ürünlerden sporların ete geçmemesi için aynı araç gereç kullanılmamalı ya da hijyene dikkat edilmeli Teşhis ve Tedavi Perfingens gıda zehirlenmesi teşhisi C. perfiringens’in barsaktan izolasyonu ile ya da daha güvenilir olarak dışkıda toksin (enterotoksin ) aramalarla yapılır. Bu durumda ELİSA kullanılır. Perfiringens gıda zehirlenmesinde antitoksin mevcut olmasına rağmen tedavi genellikle gerekli değildir. Clostridium botulinum (Botulizm ) Gıda Zehirlenmesi Botulizm şiddetli bir gıda zehirlenmesi olup, çoğu zaman öldürücüdür. Cl. botulinum gr(+), basil, anaerob’dur. Botulizm, Cl. botulinum’un ürettiği ekzotoksin içeren gıdanın tüketilmesiyle olur. Cl. botulinum, normalde toprak ve suda yaşar. Fakat sporları hasat veya kesim öncesi çiğ gıdaları kontamine eder. Gıdalar uygun bir şekilde işlem görüp endosporlar uzaklaştırılır ya da öldürülürse hiçbir sorun kalmaz, fakat uygun işlem yapılmazsa canlı endosporların gelişimi ve toksin üretimi başlar. Cl. botulinum , oluşturduğu farklı antijenik yapıdaki nörotoksin tiplerine göre sınıflandırılır. Bu nörotoksinler A,B,C,D,E,F ve G’dir. Botulizme neden olan nörotoksin az bir miktarı bile solunum ve kalp atışı gibi vucut fonksiyonlarını kontrol eden otomatik sinirleri etkiler. Toksinler yüksek(↑) sıcaklıkta ( 80°C’de 10 dakika) parçalanır. Bu yüzden uygun pişirilen gıdalar, kontaminasyonlu bile olsa zararsız hale gelebilir. Cl. botulinum , intoksikasyonuna en çok neden olan gıdaların başında düşük (↓) asitli ( yüksek(↑) pH’lı) ev konserveleri gelir . Plastik vakum paketli tütsülenmiş / taze balık da aynı şekilde pişirilmeden yendiği için tehlikelidir. Bu gıdalarda bulunan Cl. botulinum endosporları çimlenir ve sonuçta toksin üretir. Bu gıdalar tüketildiğinde de küçük bir miktarı bile alınmış olsa şiddetli ve çok tehlikeli tipte gıda zehirlenmesi oluşması kaçınılmazdır. Cl. botulinum’mun optimum pH’sı nötral pH’dır. pH 4.7 ve altında toksin üretemez. Cl. botulinum’un gelişimine olanak sağlayacak durumlar: 1)Normalde asidik bir gıdada pH’ı yükseltecek m.o’ların gelişmesi 2)Asit eklenerek pH’ı düşük/düşürülen (↓) gıdalarda asitlendirmenin homojen yapılamaması sonucu pH’ın yüksek kaldığı bölgeler Cl. botulinum, nörotoksini bilinen en kuvvetli nörotoksindir. 1 gr’ı 10 milyon insanı öldürecek güçtedir. İnsanlar için LD50:1ng/kgr’dir. Cl. botulinum toksinlerinin inaktivasyonu için: 79°C 20/ dakika ya da 85°C 5/ dakika ısısal işlem gerekir. (Ortalama 80 °C 10/ dakika). Cl. botulinum’un toksinleri ısıya duyarlı olmakla birlikte sporları Clostridium’un diğer türlerinin sporlarına göre daha dirençlidir. Bebek botulizmi, bazen ham baldan çoğu zaman da belirlenemeyen kaynaklardan Cl. botulinum endosporlarının yutulmasıyla oluşur. Bu durum genelde bebeğin ilk haftası ile 2. ayı arasında çıkar. 6 aydan daha büyük bebeklerde nadir görülür. Bu vakalarda önce kabızlık başlar, 5 saat içinde de solunum zorluğu olur, emme ve baş hareketlerinin kontrol edilememesiyle devam eder. Bu vakalar ya ani ölümle ya da daha yavaş, belirtilerin giderek artmasıyla sonlanır. Gıda intoksikasyonunda inkübasyon sırası 12-36 saat arasında olmakla birlikte bu süre 2 saat-8 gün arasına da inip çıkabilir. İnkübasyon süresi kısaldıkça ölüm oranı da artar. Hastalığın başlangıcında bulantı, kusma ve ishal gibi gastrointestinal belirtilerle, halsizlik, baş dönmesi ve baş ağrısı vardır. Bebeklerdeki botilizmde olduğu gibi başlangıçta kabızlık belirtileri vardır. Botulizm halsizlik ve kaslarda güçsüzlükle başlar, bu belirtileri göz kapaklarında düşme, çift görme, ağızda kuruluk, konuşma yutkunma güçlüğü ile devam eder. İstemsiz kaslarda felçler ve 3-5 gün içinde genelde solunum yetmezliğinden ölüm olur. Ancak ölüm 24 saat ile 2-3 hafta içinde de olabilir. Ölüm oranı %30-65 arasındadır. Ölümün olmadığı durumlarda iyileşme aylarca (6 ay ya da daha fazla ) sürebilir. Kısmı felç 6-8 ay sürebilir. Tek tedavi yöntemi antitoksin verilerle toksinin nötralizasyonudur. Ancak tipik semptomlar başlamışsa bu da sonuç vermez. Mevcut toksinin vucuttan uzaklaştırılması (kusturma, gastrik lavaj ) ve suni solunum ya da trekotomi yapılır. Bebeklerin çoğunda havalandırma gibi terapilerle iyileşme gerçekleşir. Botulizmin teşhisi, hasta serumunda toksinin görülmesi ya da şüpheli gıdada toksin ya da canlı Cl. botulinum’un bulunmasıyla yapılır. Korunma Önlemleri; Gıda zehirlenmesindeki geçerli önlemlerin yanı sıra, konserve gıdalara uygulanan ısısal işlemlerin uygulanması, tüm şüpheli konserve gıdaların yok edilmesi, ev konserveciliğinden kaçınılması önemlidir. Şüpheli gıdaların 20/ dakika kaynatılması da bir önlemdir. Tütsülenmiş balık ürünleri hazırlanırken balığın orta nokta sıcaklığın 82°C’ye ulaşacak şekilde en az 30/ dakika sıcaklık uygulanması ve ürünün bekletilmeden dondurulması önemlidir. Ayrıca Cl. botulinum gelişimine olanak sağlayacak anaerob bölümlere sahip gıdalar bu bakterinin gelişimini önleyecek şekilde pH, tuz, kimyasal koruyucularla ve diğer benzeri antimikrobiyal uygulamalarla korunmalıdır. Önemli: Perfiringens gıda zehirlenmesi en sık görülen ve genelde kendisini kısıtlayan mide-barsak hastalığıdır. Bolulizm ise, nadir görülmekle birlikte ölüm oranı çok yüksek (↑)ciddi bir hastalıktır. GIDA ENFEKSİYONU Patojenle kontamine olmuş gıdanın yenmesiyle oluşan aktif enfeksiyondur. Gıda konakçıda enfeksiyon ve hastalık oluşturmak için yeterli sayıda patojen içerebilir. Salmonellozis Bazen gıda zehirlenmesi olarak da adlandırılmasına rağmen salmonellozis, salmonella yoluyla oluşan gıda orijinli bir mide-barsak hastalığıdır. Hastalık m.o’nın barsak epiteline kolonize olmasıyla başlar. Salmonella gr(-) fakültatif anaerob, basil morfolojisinde, yerleşim yeri genelde hayvan barsağı ve insan sindirim sistemi olduğundan kanalizasyon suları yayılımında önemlidir. S. typhi → tifoya neden olur. S. typhimurium → salmonellozisin en yaygın etmenidir. Epidemiyoloji: Salmonellozism rastlanma sıklığı ve yaygınlık oranı son 10 yılda belirli bir düzeyde seyretmekle birlikte bu vakaların sadece % 4’ünün rapor edildiği de bilinmektedir. Buna göre gerçek vaka sayısı 1.3 milyonun üzerindedir. M.o insan-hayvanların sindirim sisteminde bulunur. M.o yumurta-et ve süt ürünlerine geçebilir ve çoğu kez pişmemiş yumurtalarla yapılan krema-kek-tartlarla bulaş olur. En sık görülen salmonellozis, bir tür salmonellanın neden olduğu enterokolittir. Canlı m.o içeren gıdanın yenmesiyle m.o ince ve kalın barsağa kolonize olur. M.o alındıktan 8-48 saat sonrasında hastalık ortaya çıkar. Hastalık Belirtileri: Ani başlayan baş ağrısı, üşüme, titreme, kusma, diyare ve 1 kaç gün sonrasında da ateşle kendini gösterir. Hastalık normalde 2-3 gün sonra müdahaleye gerek duymadan iyileşir. Buna karşın bu kişiler haftalar boyunca dışkısında bulunan salmonellayı bulaştırabilirler. Salmonellozis septisemiye de neden olabilir. Teşhis, Tedavi, Korunma: Yaz aylarında daha çok görülür. Teşhis klinik semptomlarla ve de gıdalardan ve dışkıdan m.o’nın kültürü yapılarak olur. Antibiyotik tedavisi genelde hastalığın seyrini kısaltmakta ve taşıyıcılık durumunu elimine etmektedir. Tifodan ölüm oranı antibiyotik tedavisi ile % 1’den daha aşağı çekilebilir. Ama bazı türleri de antimikrobiyal ilaçlara dirençlidir. Korunma : 70°C’de 10 dakika ısıtılan pişmiş gıdalar derhal tüketilmeli yada 10°C yada daha düşük °C’lerde saklanmalıdır. Patojenik Escherichia coli E.coli’lerin bir çoğu patojen değildir ve insan barsağında komensal olarak yaşarlar. Buna karşın bazıları da gıda orijinli patojenlerdir. Ve bunların çoğu güçlü enterotoksin üretirler. Bu tür E.coli’ler yaşamı tehdit eden diyare ve üriner sistem enfeksiyonlarına neden olurlar. E.coli’ler ürettikleri toksinlere ve neden oldukları hastalıklara göre sınıflandırılırlar. Enterohemorojik E.coli (EHEC) EHEC, Shigella dysenteriae’nin ürettiği “Shiga” toksinine benzer bir enterotoksin olan “verotoksin” üretir. Bu toksini üreten en iyi bilinen suş E.coli 0157:H7 dir. Bu suşun bulaştığı gıda ya da su vucuda girdiğinde bakteri ince barsakta gelişir. Ve üretilen verotoksin hem hemorojik ishale hem de böbrek yetmezliğine neden olur. Bu suş çocuklarda özellikle böbrek yetmezliğine neden olmaktadır. Bulaş yolu en çok az pişmiş kontaminasyonlu et/kıymaların tüketilmesi ile olur. Diğer patojenik E.coli: ETEC, EPEC, EIEC Patojen E.coli’lerden bir tanesi Enterotoksigenik E.coli (ETEC) ETEC suşları, genelde sulu diyareye neden olan turist hastalığı olarak bilinir. ETEC suşları genelde ısıya duyarlı 2 çeşit enterotoksinden bir tanesini oluştururlar. Bulaş yolu taze sebzeler (salata-marul) ve sudur. Suş’un yöre halkını etkilemeyip özellikle dışarıdan gelen turistleri etkilemesinin nedeni o bölgedeki insanların barsaklarında bu patojene karşı antikor üretilmiş olmasıdır. Patojen E. coli’lerden bir diğeri Enteropatojenik E.coli (EPEC), bebeklerde ve küçük çocuklarda görülür. İnvaziv olmadığı için toksinde üretmez. Bir diğer patojen E. coli, Enteroinvaziv E.coli (EIEC), kolonda invaziv hastalığa neden olur. Teşhis Tedavi Korunma: Teşhis, dışkıdan kültür yapılıp, serolojik testlerle O ve H antj. ve toksinlerin araştırılmasına dayanır. Ayrıca suşların alt tiplendirmesi için moleküler testler yapılır. Tedavide antimikrobik ilaçlar kullanılır. Korunmada özellikle gıda orijinli enteropatojenik E.coli ile oluşacak enfeksiyonarın önlenmesinde et iyice pişmeli, rengi gri- kahverengiye dönmeli ayrıca et/ kıyma ışınradyasyonla kontaminasyonundan arındırılmalıdır. Campylobacter A.B.D’de en yaygın bakteri kaynaklı gıda enfeksiyonlarına neden olan m.o’dır. Gr(-), hareket (+)’lidir. (Basil (+), spiral (+) ). Mikroaerofil m.o’lardır. Patojenik Camplobacter türleri C. jejuni C. coli C. fetus dir. C. fetus ayrıca sığır ve koyunlarda düşük ve kısırlık nedeni olarak bilindiği için ekonomik kayıplara da nedendir. Epidemiyolojisi: Campylobacter en çok kanatlı hayvanlar, domuz, çiğ midye ve diğer deniz hayvanları gibi kontamine gıdalarla ya da iyi dezenfekte edilmemiş yüzey suları ile geçer. C.jejuni kanatlı hayvanların sindirim sisteminin normal flora elemanıdır. Sığır eti nadir bulaş yoludur. Campylobacter enfeksiyonlarında bebek vakaları özellikle evcil hayvanlardan geçer. Campylobacter ağızdan alındıktan sonra ince barsakta çoğalır epitelyumu kaplar yangıya neden olarak hastalık oluşur. C. jejuni mide asitine duyarlı olduğu için enfeksiyonun başlaması için 104 kadar yüksek sayıya gerek vardır. Ancak enfeksiyonun başlaması mide asiditesini önlemek için ilaç kullananlarda bakteri sayısını 500’e kadar çekebilir Belirtiler: Yüksek(↑) ateş (~ 40°C ) baş ağrısı, mide bulantısı, karın ağrısı, kanlı diyare . Hastalık 7-10 günde kendiliğinden geçer ancak bazı vakaların %25’inde yeniden kötüleşme olabilir. Teşhis, tedavi, korunma: Dışkı örneklerinden m.o izolasyonu, immunolojik testler, antibiyotik tedavisinde kullanılan Eritromisin , akut diyareyi kesmez dışkı ile bulaşmayı düşürür. Hijyen önemlidir Listeriozis: Listeria monocytogenes: Listeriozise neden olan gastointestinal bir gıda enfeksiyon etkenidir. Menenjite de neden olabilir. Gr (+), spor (-), basil, aside dayanıklı, soğuğa dayanıklı, tuza dayanıklı, fakültatif anaerobdur. Epidemiyolojisi: En çok toprak-suda ve taze gıdalarda bulunur. Soğutma yöntemleri bu m.o’nın gelişimini kısıtlama da yetersiz kalır. Listeriozis +4°C’de tutulan pastörize edilmemiş süt ve ürünleri ile et ve hazır gıda ürünlerinden geçer. Gıda ile alındıktan sonra sindirim sisteminde fagositlerce alınır, bakteri çoğalır, fagositlerin lizisi ile çevre hücrelere yayılır. Zayıf hücresel bağışıklığa sahip yaşlı- yenidoğan, immun sistemi baskılayıcı ilaç kullananlar da listeriozis duyarlılığı artar. Akut listeriozis çoğu kez menenjite yol açan septisemiyle karekterize edilir. ~ %20 mortalite oranı mevcuttur. Yılda ~ 2500 akut listeriozis vakasının ~ 500’ü ölür. Teşhis, Tedavi, Korunma: Teşhisi kan yada BOS’dan alınan örneklerde m.o kültürü yapılarak konulur. Bu işte PCR’dan da yararlanılır. Penisilin, ampisilin ya da trimetoprim- sulfametoksazol kombinasyonu ile yapılan antibiyotik tedavisi etkin olabilir. Teşhisi edilen hastaların hastanede bakımı uygundur. Korunma: İmmunolojik olarak riskli kişiler pastörize olmayan süt ve ürünlerini, hazır etli gıdaları kullanmamalıdır. L. monocytogones: kadınlarda düşük nedenidir. Hamile kadınlar m.o bulunabilecek gıdalardan sakınmalıdır. GIDA ORİJİNLİ DİĞER ENFEKSİYON HASTALIKLARI BAKTERİLER: Gıda orijinli hastalık oluşturan birçok bakteri bulunmaktadır. (E.coli, Listeria, Salmonella, Staphylococcun,Streptococcus, B. aereus, Yersinia) Yersinia enterocolitica: genelde evcil hayvanların barsaklarında bulunur. Kontaminasyonlu et ve süt ürünleri ile enfeksiyona neden olur. Yaşamı tehtid eden enterik hummaya neden olur. Bacillus aereus: Diyareye ve kusmaya neden olan 2 enterotoksin üretir. Pirinç gibi yüksek(↑) karbonhidratlı besinlerde gelişir. Gr(+) basil morfolojisindeki bakterinin endo sporları çimlenir ve oda sıcaklığındaki gıdada geliştiğinde bol miktarda toksin üretir. Isıtma işlemi bakteriyi öldürse de toksin aktif kalabilir. Shigella spp: Shigellozis adı verilen invaziv karekterde gastroenterite neden olur. Vibrio: Kontaminasyonlu kabuklu- deniz ürünlerinin tüketimi sonrasında hastalık oluşturur. VİRÜSLER: Gıda orijinli enfeksiyonların en yüksek sayısı virüslerce oluşturulmaktadır. Viral kaynaklı gıda ile bulaşan hastalıklar bulantı, kusma, diyare ile karakterize gastroenteritlerdir. İyileşme genelde kendiliğinden ilk 2448 saat içinde olur. Norwalk-benzeri virüsler: ABD’de gıda orijinli viral hastalıkların önemli kısmının nedenidir. Rotavirus, astrovirüs, hepatit A: Her yıl 100.000 kişinin hastalanmasına neden olmaktadır. Bu hastalıklar fekal kirlenme ile gıdaya geçerler. Su kaynağının temizliği ve kişisel hijyen hastalığın yayılımında önemlidir. PROTOZOA Giardia lamblia, Toxoplasma gondii, Cryptosporidium parvum, Cyclospora cayetanensis içeren parazitlerle kontaminasyonlu gıdalara geçebilir T. gondii: Kedi dışkısıyla yayılan bir protozoondur. Çiğ ya da az pişmiş etlerde de görülür. Toxoplazmozis enfeksiyonu kişiye sınırlı gastroenterite neden olur. Buna karşın prenatal enfeksiyon, körlük ve ölü doğuma neden olabilir. G. lamblia: Giardiazis, bir çeşit barsak enfeksiyona neden olur. İshal ve şişkinliğe neden olur.Fekal kontaminasyonlu su ve gıda tüketimi ile geçer. Cryptosporidium parvum: Kriptosporidyaz’a neden olup fekal kirlenmiş sularla geçişi söz konusudur. Prionlar, BSE ve nv CJD Hastalığı İnsanın prion hastalıkları → depresyon, motor koordinasyonun kaybolması, bunama gibi nörolojik belirtilerle karekterizedir. nvCJD : gıda orijinli bir prion hastalık çeşitidir. Ve deli dana hastalığı olarak bilinen: Bovine Spangioform Ensefalopati’si olan sığırların etinden yapılan ürünlerin tüketimi ile ilişkilidir. BSE teşhisi: Priona duyarlı bir fare ırkı ile nöral dokudan alınan biyopsi materyalinin immonohistokimyasal ve mikrografik analiziyle yapılır. GIDALARDA ÖNEMLİ MİKRO ORGANİZMALAR: Gıdalarda önem taşıyan mikroorganizmalar; bakteriler, funguslar (maya-küf) ve virüslerdir. Bu mikroorganizmalardan; bakteriler ve funguslar gıdalarda çoğalarak gıdaların bozulmasına ve bazen de gıda zehirlenmesine ya da enfeksiyon hastalıklarına neden olurlar. Bazıları da yararlı mikro organizmalar olarak fermente gıdaların ve alkollü içeceklerin üretiminde rol alırlar. Virüsler ise zorunlu hüre içi parazitler olduklarından gıda içerisinde çoğalma yeteneğine sahip değillerdir. Dolayısıyla gıdalar virüslerin taşınmasında bir vektör olarak görev yapar. Gıda yolu ile insanlara geçen en önemli viral hastalıklar: Hepatit-A ve Polio virüsü (Çocuk felci)’dir. BAKTERİLER: Gıdalarda önemli bakteriler arasında endospor oluşturan iki bakteri cinsi vardır ki bunlar: Bacillus ve Clostridium cinsleridir. GRAM NEGATİF- AEROBİK BASİL ve KOKLAR: Pseudomonadaceae Familyası: Pseudomonas; gr(-), aerob, basil, genellikle hareketlidir. Çok sayıda mikroorganizma bileşiği parçalayabilme yeteneğindedir. P. aeruginosa, genelde saprofit olmakla birlikte fırsatçı patojendir. Bazı türleri sarı-yeşil fluoresan pigment üretir ve bozulmuş yiyecekler üzerinde bulunabilir. Mezofil psikrofil türleri mevcut olup soğukta saklanan et, süt, yumurta üzerinde üreyip bozulmalarına neden olabilir. Isıya dirençli değildir. Xanthomonas; gr(-), aerob, basil ve hareketlidir. Bitkisel orijinli gıdaların bozulmasına neden olur. Pektinaz aktivitesi vardır, bitki patojenidir. Acetobacteracea Familyası: Acetobacter; gr(-), gr(+), aerob, düz, kıvrık basil, hareket (-)’dir. Acetobacter → Et-OH Asetik asit (aerob) Glukonobacter; gr(değişken), aerob, hareket(-/+) basil ya da zincir şeklinde bulunur. Et-OH → Asetik asit G.oxydans → C vitamini üretiminde kullanılır. G.oxydans Sorbitol →L- sorbaz → 2KGA (2-keto-L- glukanik asit) ↓ C vitamini öncülüdür. Halobacteriacea Familyası: Halobacterium; gr(-), aerob, fakültatif anaerob, hareket(-/+), basil şeklindedir. Ortamda gelişebilmeleri için %15 oranında tuza gereksinim duyarlar. Pembe, turuncu, kırmızı pigmentleri vardır. Tuzlanmış balık, et üzerinde gelişerek bu gıdaların bozulmalarına neden olurlar. Halococcus; gr(-), aerob, hareket(-), 2’li- 4’lü ya da düzensiz kümeler oluşturan koklardır. Pigment (+) tuzlanmış proteinli gıdalarda bozulmaya neden olurlar. Diğer cinsler; Alcaligenes; gr(-), aerob, hareket(+), kokobasil- basil şeklindedir. Et, süt gibi proteinli gıdaların bozulmasına neden olurlar. Brucella; gr(-), aerob, hareket(-), kok, basil, kokobasil şeklindedir. B. melitensis → keçi ve koyunda, B. abortus → sığırda, B. suis → domuzda düşüklere’e neden olur. Brucella türleri süt ve süt ürünleri ile insana geçer. Brucellosis veya Malta humması denen hastalığa yol açar. Mikroorganizma önce barsakta çoğalır, lenf ve kan yoluyla sepsise neden olur. Hastalık deri, solunum, cinsel yolla da bulaşırlar. Flavobacterium; gr(-), aerob, hareket(-), basil, pigment(+). Balık, tavuk, yumurta, tereyağda bozulma yapar. GRAM (-) FAKÜLTATİF ANAEROB BASİLLER Enterobacteriaceae Familyası: Citrobacter; Gram(-), fakültatif anaerob, basil ve hareketli bakterilerdir. Fırsatçı patojenlerdir. Genelde toprak, su, gıda ve insan- hayvan barsağında bulunur, laktozu fermente ederler. Enterobacter; Gr(-), fakültatif anaerob, basil, hareket(+), laktozu fermente ederler. Toprak, su, bitki ve insan- hayvan barsağında bulunur. Erwinia; Gr(-), fakültatif anaerob, genellikle hareketli, basil morfolojisindedir. İnsan- hayvan barsağında bulunur. Bitki patojenidir. Pektinolitik aktivitesi ile meyve ve sebzelerde yumuşak çürüme’ye neden olur. Escherichia; Gr(-), fakültatif anaerob, basil, hareket(/+), insan- hayvan barsağında bulunur. Gıdalarda ve sularda bulunması fekal bulaşmanın göstergesidir. Bazı suşları özellikle çocuklarda ishalle seyreden gastro enteritis’e neden olur. Patojen E.coli’nin bazı suşları barsak mukozasını enfekte ederek invazyona yol açar, bazıları enterotoksin üretir. Klebsiella; Gr(-), fakültatif anaerob, hareket(-), basil morfolojisindedir. Toprak, su, kanalizasyon, boğaz florasında, insan- hayvan barsağında bulunur. Bazıları ise taze ya da dondurulmuş gıdalarda bulunur. K. pneumonia; fırsatçı patojendir. Akciğer ve solunum yolları enfeksiyonuna yol açar. Kapsül oluşturanları insanlarda zatürreye neden olur. Morganella; Gr(-), fakültatif anaerob, hareket(-/+), basil morfolojisindedirİnsan- hayvan dışkısında bulunur. Fırsatçı patojendir. Solunum yolları, üriner sistem enfeksiyonu geçiren hastalardan izole edilirler. Proteus; Gr(-), fakültatif anaerob, hareket(+), basil morfolojisindedir. Agar yüzeyinde yayılma gösterir. Barsakta bulunur, üriner sistem ve diğer dokularda enfeksiyona neden olur. Yüksek proteolitik aktivitesi ile proteinli gıdalarda bozulmaya yol açar. Salmonella; Gr(-), fakültatif anaerob, hareket(+), basil şeklindedir. İnsan- hayvan barsağında bulunur. Bütün türleri insanlar için patojendir. Barsak ve septik enfeksiyona yol açar. Enterik patojen olarak değerlendirilir. Shigella; Gr(-), fakültatif anaerob, hareket(-), basil şeklindedir. Barsakta bulunur. Shigellosis adı verilen barsak enfeksiyonuna yol açar. Yersinia; Gr(-), fakültatif anaerob, hareket (-/+) , basil veya kokobasil morfolojisindedir. Dışkı ve toprakta bulunur. Y. pestis; fare ve insan da vebaya neden olur. Mikro organizmalar insanlara enfekte olmuş pireler aracılığı ile geçer. Y. pseudotuberculosis; insanda ishal, aşırı bitkinlik ve 1 ay (içinde) sonra ölümle sonuçlanan Pseudotuberculosis hastalığına neden olur. Mikroorganizmalar vücuda intestinal yolla, derideki yaralardan ya da böcek ısırması ile geçer. Enfeksiyon septisemiye dönüşürse 2 gün içinde ölüm meydana gelebilir. Y. enterocolitica; ağız yoluyla alındığında insanda barsak enfeksiyonuna, sepsise neden olur. Barsak enfeksiyonu apandisit hastalığının semptomları ile benzerlik gösterir. Vibrionaceae Familyası: Aeromonas; Gr(-) faültatif anaerob, basil, kokobasil morfolojisindedir. Bazı türleri; balık, kurbağa, yılan patojenidir. Hareketli türleri insanlarda ölümle sonuçlanabilen sepsise neden olur. Kirli sularla temas halindeki yaralardan vücuda girer. Hareketli suşların gıdalarla sindirim sistemine alınması akut barsak enfeksiyonuna yol açar. Vibrio; Gr(-) fakültatif anaerob, virgül, kısa basil morfolojisidedir; su, toprak, barsakta bulunabilir. Bazıları gelişimi için %3 tuza ihtiyaç gösterirler. V. cholerae → Su ve barsakta bulunur, barsak enfeksiyonuna neden olur. V. parahaemolyticus → Halofilik bir tür olup, barsakta barsak enfeksiyonuna neden olurlar. V. vulnificus → barsaktan yayılıp sepsise yol açar. Diğer cinsler: Zymomonas; Gr(-) fakültatif anaerob, mutlak anaerob, basil ve elipsoidal morfolojide olabilir. Meyve suyu, bira gibi asit, alkol ve şeker içeren gıdalarda bulunur. Etil- OH üretiminde kullanılan bakteri, bira ve elma sularında parlak/ homojen bir bulanıklıkla (silky turbidity) bozulmaya neden olur. RICKETSİA VE CHLAMYDIA Rickettsiaceae familyası Coxiella → gr(-), basil, kok morfolojisindedir. Pire, bit, kene gibi kan emici hayvanların zorunlu hücre içi parazitidir. C. burnetii, solunum yollarında influenza benzeri enfeksiyona neden olur. M.o, enfekte sığır ve koyunların sütüne geçer ve insanda Q hummasına neden olur. Ancak süte uygulanan 72 °C’ 15(//) saniye lik pastörizasyon ile elimine edilebilir. Coxiella zorunlu hücre içi parazit olduğundan gıda bozulmasında önemli değildir. GRAM POZİTİF KOKLAR Micrococcacea familyası Micrococcus → gr(+) aerob, hareket (±) , tekli, dörtlü, ya da düzensiz koklar halindedir. Tuza toleranslıdır. İnsan-hayvan derisinde, su, et ve süt ürünlerinde bulunabilir. Staphylococcus → gr(+), aerob, fakültatif anaerob, tekli kok, dörtlü morfolojisindedir . S. aureus }deri ve doğal burun florasında bulunur. S. epidermidis } deri ve doğal burun florasında bulunur. S. aureus apseli enfeksiyona yol açar. Gıdalarda ısıya dayanıklı enterotoksin üretir ve gıda zehirlenmesi yapar. Tuza dayanıklıdır. Diğer Cinsler; Leuconoctoc; gr(+), fakültatif anaerob, pleumorfik yapıda olup genellikle şekere ve tuza toleranslı, bazıları laktik asit, Etil alkol ve CO2 üretir. Bazıları asetik asit üretir. L- citrovorium; şıra ve birada gelişerek diasetil üretir. Biracılıkta bu bozulma sarsina hastalığı olarak bilinir. Ayrıca sebze ve meyve sularında da bozulmaya neden olur. Streptococcus; gr(+), fak. anaerob, mutlak anaerob; β- hemolitik streptokoklar- kanlı agarda β hemoliz yapar. Boğaz enfeksiyonu, kızıl hastalığına ve deri enfeksiyonuna neden olur. İyi tedavi edilmezse kalp ve eklem romatizmasına yol açabilir. Bazıları nefrite, zatürre, göz iltihabı, perikarditis, septisemi, hayvanlarda meme iltihaplara yol açabilir. S. lactis ya da= Lactococcus lactis Sub.sp.lactis doğal olarak çiğ süt, süt ürünlerinde bulunan bir laktik asit bakterisidir. Ve bu bakterilerin bazı suşları bakteriyosin olan nisin üretir. Nisin birçok gr(+) bakteriye karşı iyi bir antimikrobiyal etkiye sahiptir. Streptococcus thermophilus → Termofilli bir bakteri olup laktozdan → laktik asit üretiminden sorumludur. S. faecalis S. faecium S. avium S. gallinarum Bu türler laktik asit üretiminden sorumlu olup Peynir üretiminde starter olarak kullanır SPOR OLUŞTURAN GRAM POZİTİF ÇUBUK VE KOKLAR Bacillus→gr(+), çoğu hareket (+), aerob, fakültatif anaerob. Genellikle tuza dirençlidir. B. anthracis → şarbon etkeni, B. thuringiensis → biyoinsektisit, B. cereus → gıda zehirlenmesi nedeni, B.coagulans → konservelerdeki bozulmaya nedendir.. Bacilluslar çeşitli hidrolitik enzimleri üretirler ve böylece gıdaların yapısındaki protein, CH, lipid, alkol ve organik asitleri kullanabilirler. B.subtilis →α amilazı ile teksit, biracılıkta kullanılır. Ayrıca subtilin üretir. B. polymyxa → polimiksin antibiyotiği, B. licheniformis → basitrasin antibiyotiği üretir. Clostridium →gr(+) çoğu hareketli, zorunlu anaerob, konserve gıdalarda termofilik anaerob bozulmaya neden olur. C. sporogenes } gıdalarda pütrifaktif bozulmaya neden olur. C. putrefaciens } gıdalarda pütrifaktif bozulmaya neden olur. C. perfiringens → et ürünlerinde C. botulinum → düşük asitli konservelerde gıda zehirlenmesi yapar. C. tetani → kirli ve derin yaralardaki nekrotik dokularda gelişip MSS’ni etkileyen toksini ile tetanoz’a neden olur. 0.25 mg toksin 1 insanı öldürmeye yeter. Desul fotomaculum → gr (-) hareketli, anaerob, konservelerde bozulmaya neden olur. SPOR OLUŞTURMAYAN GRAM POZİTİF ÇUBUKLAR Brochothrix → Açık / vakum paketli soğukta saklanan et ve et ürünlerinde bozulma nedenidir. Erysipelothrix → Koyun, kuş, balık, hindide enfeksiyona neden olur. Bu hayvanlardan deri yolu ile insanlara geçer. Akabinde septisemi ya da artrit / endokarditise yol açabilir. Kurthia → Et ve et ürünlerinde bozulmaya neden olur. Lactobacillus → fermente et, süt, sebze üretiminde kullanılır. SPOR (-), GRAM (+) DÜZENSİZ BASİLLER Bifidobacterium → CH’dan, Asetik asit, Laktik asit, Formik asit, Etil alkol, Suksinik asit üretir. Anne sütü ile beslenen bebeklerin barsak florasının % 99’u Bifidobacterium türlerinden oluşur. Bifidis sütü ve bifidis yoğurdu gibi fermente süt ürünlerinin üretiminde starter kültür olarak kullanılır. Brevibacterium → B.casei → bazı peynirlerin aromalarını verir. B.linens → limburg peynirinde kırmızı pigment yapar. Microbacterium → Pastörize süt ve süt ürünlerinde gelişerek laktik asit üretir ve bozulmaya neden olur. Propionibacterium → İsviçre tipi iri gözenekli peynir üretiminde starter’dır Peynirlerde rengin bozulmasına da neden olur. FUNGUSLAR Doğada yaygın olarak bulunan (toprak-su-hava-organik kalıntı üzerinde yasayabilen) heterofrofik organotrof m.o’lardır. Bakteriye oranla daha komplex hücre yapısına sahip, ve daha büyüktürler. Tekli hücreler (mayalar ) halinde ya da birbirleri ile temas halinde hifsel →miseliyel tarzda bulunurlar. Basidiomycetes sınıfında bulunan şapkalı mantarlardan; Agaricus grubu yemeklik mantar, Amanita grubu ise zehirli mantarlar grubundadır. MAYALAR Ekmek ve fermente alkollü içecekler üretiminde kullanılanlar ekonomik öneme sahip mayalardır. Bazı türler özellikle şaraplara kendine has bir lezzet verirken bazıları gıda sanayinin istenmeyen kontaminantlarıdır. ASCOMYCETES SINIFI Schizosaccharomyes → Fermentatif bir cinstir. Sacchonomyces → S.cerevisia → En önemli türüdür. Bira, alkol ve intervaz enzimi üretiminde kullanılır. S.elipsoides → Şarap, endüstriyel alkol ve distile likör üretiminde kullanılır. S. bisporus, S. mellis, S. baillii → Bal, reçel, marmelat gibi şeker oranı (↑) yüksek gıdaların bozulmasında önemlidir . Kluvyeromyces → Kefir, kımız gibi fermente süt mamüllerinin üretiminde- peynir altı suyunun değerlendirilmesinde starter olarak kullanılır. Ayrıca süt ürünlerinin bozulmasında da etkili olanları vardır. Zygosaccharomyces → Şeker oranı (↑)yüksek (reçelbal v.b. ) bozulmasında etkili türler içerir. Z. rouxii → Fermente soya ürünü üretiminde kullanılır. Pichia → Fransa’da bazı özel şarap üretimlerinde lezzet oluşturucu olarak kullanılır. Zeytin salamuraları ve turşularda bozulma nedenidir. Debaromyces → salamura, tuzlanmış et ve süt ürünlerinde – konsantre meyve sularının bozulma nedenidir. DEUBAROMYCE(TES) SINIFI Brettanomyces → Bira, şarap ayrıca alkolsüz içkilerde bozulma yapar. Candida → Bu tür içinde birçok tür; insan-hayvanda hastalık yapar. Gıda açısından önemli türler de içerir. C.lipolytica → tereyağ, margarinde bozulma yapar. C. mycoderma → Şarap- bira da bozulma yapar. Rodotorula → Kırmızı – sarı – pembe pigment yapar. Et – süt – turşu da renk bozulmasına neden olur. KÜFLER Mucor → Bazı gıdaların (meyve-sebze) bozulmasında bazı gıdaların da üretiminden sorumludur. M. rasmussen → Norveç’te yağsız sütten yapılan Strongman’s peyniri yapımında/ olgunlaşmasında kullanılır. Rhizopus → R. stolonifer → Ekmek küfü olarak bilinen hava kaynaklı bir kontaminanttır. Thamnidium → T. elegans → Soğukta saklanan etlerde beyaz sakallanma (whisker ) denen bozulmaya yol açar. Claviceps → Ergot alkoloidleri adı verilen mikotoksinleri üretir. C. purpurea → Ergotizm- çavdar zehirlenmesine neden olur. Monascus → Uzak doğuda kırmızı pirinç (ang-kak ya da red rice ) adı verilen ve birçok gıdaya renk vermek amacıyla kullanılır. DEUTEROMYCETES SINIFI (Fungi imperfecti) Alternaria → Birçok gıda da bozulma nedenidir. Aspergillus → Organik asit üretiminde ve soya bazlı gıdaların hazırlanmasında kullanılır. Aure obasidium → Dondurulmuş gıdaların ve boyalı yüzeylerin boyalarının bozulmasında sorun çıkarır. Cladosporium → Gıdalarda siyah benek oluşturarak bozulma yapar. Fusarium → Çoklukla bitki hastalığı nedenidir. Çeşitli mitotoksinleri üretir. (trikoteseri ve zearolenon ). Ayrıca gibberellik asit üretiminde de kullanılır. Monilia → Meyve ağaçlarında gangren, çürüme, sebzelerde benek şeklinde bozulma yapar. Ekmekte kırmızı ekmek küfü yapar. Penicillium → Birçok gıdada bozulma yaparken bazıları; P. camembertii ve P. rogueforti → küflü peynir yapımında , P. purpurogenum → glukonik asit, P. chrysogenum ve P. notatum → penisilin üretiminde kullanılır. Bazıları ise mikotoksin yapar. P. citreoviride → sitreoviridin P. toxicarum → sitreoviridin P. cyclopium → siklopiyonik asit P. viridicatum → okratoksin P. patulum → patulin üretir. Trichoderma→ T. viride → Selüloz üretiminde kullanılır. Selülozik maddelerinde bozulmasına yol açar. Trichothecium → Pembe renkli bir küf olup salatalık, şeftali, kavun gibi gıdaların bozulmasına yol açar. VİRUSLAR Viruslar gıdalarda gelişemezler ancak su ve gıda virusların taşınmasında önemlidir. Sindirim sistemi yolu ile alıp barsakta çoğalan viruslar enterik viruslardır. İnsanlara gıdalarla bulaşan en önemli enterik virus hepatitis A virusu ve poliovirus dür. MİKROBİYAL BULAŞMA KAYNAKLARI Gıdaların mikrobiyal floralarını gıda üzerinde doğal olarak bulunan m.o larla; depolama, taşıma ve işleme faaliyetleri sırasında dışarıdan / çevreden bulaşan m.o’lar oluşturur. Gıda kaynaklı intoksikasyonlar ya da enfeksiyonların önlenebilmesi, gıdaların depolama sürelerinin uzatılabilmesi için kontaminasyonların önlenmesi / minimum düzeyde tutulması gerekir. Gıdalara m.o’ların bulaşma kaynakları: 1. İnsan 2. Hayvan 3. Toprak 4. Su- kanalizasyon 5. Hava 6. Bitki 7. Ingredientler 8. Alet- ekipman BULAŞ KAYNAKLARI İNSAN→ En önemli kontaminasyon kaynağıdır. Gıda sektöründe çalışanların periyodik sağlık kontrollerinden geçirilip aktif enfeksiyon hastalığı olanların ya da taşıyıcıların çalıştırılmaması gerekir. Portör:Taşıyıcı: Hastalık etmeni patojen m.o’yı, hastalık belirtisi göstermeden taşıyan kişidir. Taşıyıcılar 3 grupta incelenir; 1)Nekahat dönemi taşıyıcılık: Hastalık geçirildikten en az 10 haftaya kadar olan dönemde m.o’nın taşındığı durumdur. 2) Kronik taşıyıcılık: hastalık geçirildikten sonra m.o’nın belirti göstermeden taşındığı durumdur. 3) Temas nedeniyle taşıyıcılık: İnsan hastalık etmenini enfekte kişiden alır ve kendisi hastalanma belirtisi göstermeden başka kişiye taşır. Gıda temizliğine, personel hijyeninin dolayısıyla tuvaletlerin özel önemi vardır. Çünkü Salmonella, Shigella gibi (tifo-dizanteri etkenleri) önemli hastalıklara neden olan bakteriler, çevreye direkt/ indirekt dışkı bulaşması yolu ile yayılır. Hepatit-A→sarılık , Poliovirus→ çocuk felci, Norwalk ve rotavirus → gastroenterit etkeni Viruslar hasta/taşıyıcıların barsaklarında bulunur. Enterik patojen bakteri/viruslar →el hijyenine dikkat edilmediğinde , dışkı ile, kirli sularla, fekal materyal ile bulaşmış gıdalar ile geçer. Gıdalardaki insan kaynaklı kontaminasyon insanların, elleri, saçları, nefesleri ve terleri aracılığı ile de olabilir. Araştırma sonuçları gıda işletmelerinde çalışanların % 60’nın ellerini doğru yıkamadığı ve gıda aracılığı ile olan hastalıkların %25-40’nın bu kişilerden olan bulaşma sonucu olduğunu göstermektedir. Barsak dışında burun, boğaz ve deride de birçok bakteri ve virus bulunmaktadır. E.coli , fekal koliform olarak bilinen indikatör bir bakteridir. E.coli’nin bulunması dışkıda bulunabilecek patojen bakteri ve virusların da olma olasılığını getirdiğinden önemlidir. Staphylococcus aureus, çoğunlukla burun ve deri florasında bulunur. Bakteri ellerle bulaşır ve derinin altına geçip kıl köklerinde çoğalır. Barsak orijinli bakteriler elleri ovalayarak yıkama ile ellerden uzaklaştırılırken S. aureus kolay kolay bu yolla uzaklaşmaz. S. aureus taşıyıcılarının süt, et, yumurta ile çalışması uygun değildir. Çıban, dolama, isilik gibi deri lezyonlarında bol sayıda S. aureus bulunabilir. Ve buradaki iltihabın küçük bir zerresi bile gıda zehirlenmelerine neden olabilir. Dikkatsiz aksırma, öksürme ile de ÜSYE neden olan m.o’ların ve S. aureus ‘un yayılması söz konusudur. Ağızdan çıkan atomize partiküller ile milyonlarca m.o 12m uzaklığa kadar yayılabilir( havada süspansiyon olarak kalır). TOPRAK→ M.o’ların doğal ortamıdır. M.o sayısı yüzeyde daha çok fazla(↑), derinde daha azdır(↓). Toprağın cinsi ve çevre faktörleri farklı tip ve sayıda m.o barındırır. Gübreli toprakta mikroorganizma sayısı daha fazladır(↑). Sporlu bakterilerin en önemli kaynağı topraktır. Toprakta bakteri dışında maya ve küf mantarları da çok bulunur. Ayrıca Clostridium botulunium da toprağın doğal florasında bulunur. Toprağa yakın yetişen çilek, fasulye, lahana v.b gıdalarda da rüzgar ve yağmur topraktaki m.o’nın bitki üzerine taşınmasına aracılık eder. Hububatlara en çok bulaşma ise hasat sırasında olur. Hasat mekanik yolla yapılıyorsa bulaşma yüzeyi daha da artar. SU VE KANALİZASYON→Su her ne amaçla kullanılırsa kullanılsın içinde patojen m.o bulunmamalıdır. Gıdalarda bozulmaya neden olacak m.o olmamalıdır. Su gıdaların üretimi, hasatı ve/veya işlenmesi sırasında kullanılır. Fekal materyal ile bulaşmış sularda gastroenterite neden olan, dizanteri, tifo, kolera, çocuk felci, sarılık mikroplarını taşıyan m.o’lar bulunabilir. Bu nedenle özellikle çiğ tüketilen gıdaların üretiminde kirli suların kullanılması çok tehlikelidir. Sularda bulunan patojen m.o’lar, suyun içilmesi ile direkt, veya suların gıdaları bulaştırması ve bulaşmış gıdaların tüketilmesiyle indirekt olarak insana bulaşabilir. Sularda bulunan fekal koliformlar suya kanalizasyon bulaştığının göstergesi /indikatörüdür. Bu da yanında enterik patojen m.o’ların olabileceğini gösterir. HAVA→Havanın doğal florası yoktur. Havada bulunan m.o’lar genellikle toprak ve bitki orijinlidir. Havanın florasını çoğunlukla küf sporları oluşturur. Havada bulunan m.o’lar o bölgedeki aktivite ile yakın ilişkilidir. Havada ki mikrobiyal yükü kontrol etmek için temiz alanlara giren hava bakteriyolojik filtrelerden geçirilmeli / bu alanlarda pozitif hava basıncı uygulanmalı ve hava sirkülasyonu temizden kirli alana doğru olmalıdır. İnsanlar konuşma, aksırma, öksürme ile yarattıkları aerosol ile çevreye m.o saçarlarken solunun yolu enfeksiyonuna neden olan m.o’ları da yayarlar. Bu nedenle, havanın mikrobiyal yükü insan sayısı, aktivite ve havanın sirkülasyonu ile ilgilidir. HAYVANLAR VE HAYVANSAL ÜRÜNLER→Hayvanların deri-solunum ve sindirim sistemlerinde doğal bir mikroflora mevcuttur. Derisinde doğal floraya ilaveten toprak ve dışkı orijinli m.o’lar da bulaşma yolu ile bulunur. Sağlıklı hayvanın kan dokusu ise sterildir. Bu sonradan bulaşan m.o’lar arasında Burucella, M. tuberculosis, Listeria, Salmonella, ß hemolitik streptecoclar ve bazı parazitler de bulunabilir. Gıda zehirlenmelerinin başlıca kaynağı olarak hayvanlardaki salmonellalar gösterilir. Sağlıklı bir hayvanın memesindeki süt sağımdan önce çok az m.o içerirken sağım sırasında ellerden, sağım aletlerinden ve kaplarında süte bulaşmalar meydana gelir. Sütte sağım hijyenine bağlı olarak streptecoccus türleri, koliform bakteriler, toprak-dışkı orijinli m.o’lar bulunabilir. Hastalıklı hayvanların sütlerinde Salmonella, Burucella, Listeria, meme iltihaplı hayvanların sütünde de S. aureus bulunabilir. Sağlıklı bir kanatlının yumurtasının iç kısmı yumurtlamadan hemen sonra sterildir. Ancak sonrasında belli sıcaklık ve nem koşullarında toprak ve dışkıda bulunan m.o’lar yumurta kabuğundan içeri geçebilir. (Ördekler nemli çamurlu yerlerde yumurtaları üzerinde yattıklarından tavuk yumurtalarına göre daha çok bakteri bulundurabilirler. Böcek- sinek- haşere- kuş- kemiriciler m.o’ların gıdalara bulaşmasında önemli rol oynarlar. Bulaşma bu canlıların dışkıları ya da beslenmeleri sırasında olur. Ayrıca sebzemeyvelerde mekanik zarar yaparak da m.o’ların iç kısımlara geçmesine yol açarlar. BİTKİLER → Bitkiler değişik gelen m.o’larla kontamine olurlar. Örn: kanalizasyon suyu ile sulanmış bitkilerde; Salmonella typhi, S. paratyphi, Shigella, Vibrio chlorea gibi bakteriler, Entamoeba hystolytica gibi protozoonlar. Hububatlarda ise; Bacillus cereus Clostridium perfiringens bulunabilir. İNGREDİENTLER→Az miktarda ilave edilmelerine karşın, ingredientlerin mikrobiyolojik kalitesinede bağlı olarak gıdalara m.o bulaşabilir. Baharatlar→ Bitki kökenli olması nedeniyle toprak, su, gübre, hayvan orijinli pek çok m.o’yı taşıyabilir. Gıdalara ilave edilen un, nişasta, jelatin, şeker gibi ingredientler de genelde (↑)yüksek oranda m.o olabilir. Bacillus, Clostridium gibi türlerin ısıya dirençli sporlarının ingredientlerle gıdalara bulaşması özellikle konservecilikte önemlidir. İngredientler gıdalarda muhafaza amacıyla kullanıldıklarında bile gıdalarda bozunmaya neden olabilir. Örn: Tuzlanarak muhafaza edilen balıklarda ve güneşte kurutularak hazırlanan tuzlar, içerdikleri halofilik bakteriler açısından gıdalarda bozulma yapabilir. Bu nedenle ilave edildikleri gıdanın bozulmasına neden olabilecek m.o içermesi nedeniyle ingredientler için belirli standartlar getirilmiştir. ALET VE EKİPMANLAR→ Gıda işletmelerinde kullanılan alet ve ekipmanlar belirli bir program dahilinde temizlenmeli ve dezenfekte edilmelidir. Ekipmanlarda ulaşılamayan ölü noktalar, kırık, çatlak olmamalıdır. Çiğ ve pişmiş gıdalar için kullanılan ekipmanlar da ayrı ayrı olmalıdır. GIDALARDA MİKROBİYAL GELİŞMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Mikroorganizmaların gıdalarla gelişmesi; • Gıdanın karekteristik özelliğine, • Gıdada bulunan m.o’lara ve bunlar arası etkileşime, Çevre koşullarına bağlı olarak değişebilir. M.o’lar gıdalar üzerinde hem olumlu hem de olumsuz değişikliklere neden olabilir. Mikrobiyal gelişmeyi etkileyen faktörler • • • • • • • • • • • İç faktörler Su aktivitesi, Besin içeriği, pH, Oksido/redüksiyon potansiyeli, Antimikrobiyal bileşikler, Koruyucu biyolojik yapılar. Dış faktörler Sıcaklık, Nem (bağıl), Gazlar ve konsantrasyonları. A) İç Faktörler Su aktivitesi → Besin maddelerinin çözünebilmesi için suya ihtiyaç vardır. M.o’nın metabolik aktivitesini gerçekleştirebilmesi için suya ihtiyaç vardır. Gıdalardaki su bağlı ve serbest su olmak üzere 2 şekildedir. Bağlı su gıdadaki makromoleküllere fiziksel güçlerle bağlı olan sudur. Ve bu nedenle biyokimyasal aktiviteler için m.o bu sudan yararlanamaz. Çözünen madde ( tuz, şeker v.b ) arttıkça bağlı su miktarı da artar (↑) Su aktivitesi değeri 0-----------1 arası değişir. ↓ ↓ Saf su------- tuzlu su Su aktivitesinin • Mikrobiyal gelişme, • Mikrobiyal aktivite üzerine etkisi farklı farklı olabilir. Her m.o’nın gelişebildiği minimum ve optimum su aktivitesi değeri vardır. Gıda mikrobiyolojisi açısından minimum su aktivitesi değeri önemlidir. Genel olarak bakteriler mayalara göre, mayalarda küflere göre daha (↑) yüksek su aktivitesine gereksinim duyarlar. Ancak bu bir genellemedir. Minimum su aktivite değeri Cl. perfiringens , Salmonella türleri, Candida utilis , Aspergillus 0.95 0.95 0.94 0.70 Su aktivitesi mikrobiyal gelişme yanında, • Spor oluşturma, • Toksin üretimi, • Isıya karşı direnç, • Canlılığın sürdürülmesi gibi mikrobiyal aktivitelerde de önemlidir. M.o’lar düşük su aktivitesine gösterdikleri toleransı hücre içinde bazı maddeleri biriktirerek sağlarlar. Böylece( ↓)düşük su aktivitesine sahip gıdalarda m.o’ların canlı kalma süreleri (↑)yüksektir. Bakteriler ( ↓)düşük su aktivitesinden olumsuz etkilenmemek için; Prolin, γ- aminobutirat, + K iyonları, glutamat, Glutamin, alanin Glisin-betanin, sukroz Trehazol ve glikozilgliserol biriktirir. Maya ve küfler ise ( ↓)düşük su aktivitesinden olumsuz etkilenmemek için; Gliserol, eritritol, arobitol gibi polihidrik alkoller biriktirme eğilimindedirler. M.o’lar bu biriktirdikleri maddeleri ya sentezleyerek ya da geliştikleri ortamdan aktif transport ile hücre içine alırlar. Besin içeriği→ M.o’lar da diğer canlılar gibi yaşamlarını sürdürmek için su, C, enerji, N, üreme faktörleri ve minarelerle ihtiyaç duyarlar. Besin gereksinimi açısından sıralama yapıldığında en düşük besin ihtiyacını küfler, sonrasında mayalar, sonrasında gr (-), ve gr(+) bakteriler takip eder. Besinden yararlanma m.o’nın sahip olduğu enzim/enzim sistemleri ile yakından ilgilidir. Bu durumda küfler zengin bir enzim sistemine sahip olduğundan hemen her ortamda gelişebilirler. Gıda kaynaklı m.o’lar C ve enerji kaynağı olarak (oligosakkarit- disakkarit- monosakkarit ) şekerleri, alkolleri, esterleri, peptitleri, a.a leri, yağ asitleri ve diğer organik asitleri kullanabilirler. Az sayıda m.o, nişasta, selüloz, pektin gibi polisakkaritleri de C ve enerji kaynağı olarak kullanabilirler. Yağlar eğer ortamda basit şekerler yok ise C ve enerji kaynağı olarak kullanılır . Bir gıdada fermente edilebilir CH’ların bulunması asit fermantasyonunu teşvik eder. Bu da proteolitik m.o gelişimine dolayısıyla kötü kokulu bileşiklerin olmasına engel olur. Azot kaynağı olarak m.o’lar temelde a.a’ler başta olmak üzere üre, nükleotitler, peptitler, proteinler ve kazeini kullanabilirler. Nitrat ve amonyak da yine azot kaynağı olarak kullanılabilmektedir. Üreme faktörü→ M.o’nın gelişmesi için gerek duyduğu ancak sentezleyemediği ve dışardan almak zorunda olduğu maddelerdir. ●Vitaminler, ( NAD,FAD’min koenzimidir ) → B1- tiamin → B2- riboflavin → B5- niasin → B6- pridoksin → B12- kobalamin → Biotin, pantotenik asit, folik asit. • Pürinler • Pirimidinler • a.a’ler üreme faktörü olarak ihtiyaç duyulabilir. Genellikle gr(+) lerin birkaç üreme faktörüne ihtiyacı vardır. Ancak gr(-) ve küflerin pek çoğunun üreme faktörüne gereksinimi yoktur. pH → en önemli bir iç faktördür. M.o’lar gıdanın pH’ sinden etkilenirken, aynı zamanda gıdanın pH’sını da değiştirirler. Gıdalar; • Yüksek asitli gıdalar pH: (< 3.7) • Orta asitli gıdalar pH: 4.6-5.3 • Düşük asitli gıdalar pH: > 5.3 Meyveler Elma Muz Kavun Üzüm pH Sebzeler 2.9-3.3 4.5-4.7 6.3-6.7 3.4-4.5 patlıcan salatalık patates domates pH 4.5 3.8 5.3-5.6 3.7-4.9 Limon 2.2-2.4 soğan 5.3-5.8 Etler pH Süt Dana-sığır eti Tavuk Balık 5.1-6.2 5.5-6.4 6.6-6.8 süt tereyağ peynir Değişik Bal Ekmek Şarap Sirke pH 6.3-6.8 6.1-6.4 4.9-6.1 pH 6-6.8 5-6 3-4 4-4.5 Gıda ürünlerinin pH’sı olgunlaşma, işlem, depolama aşamalarında önemli ölçüde değiştiğinden gıdaların pH’larını vermek oldukça zordur. Ayrıca bitki ya da hayvansal gıdaların ırk, çeşit ya da bunların yetiştirildiği yerler de pH’ları üzerine etkilidir. Bazı gıdalar doğal olarak asidik karekter taşırken bazıları ise dayanıklılığı artırmak için asit eklemesiyle asidik özellik kazandırılır. Bir gıdanın pH’sını içerdiği ●asit ●alkali maddeler ve ●tamponlama kapasitesi belirler. Proteinli gıdalar, meyve ve sebzelere göre daha (↑) fazla tamponlama gücüne sahiptir. Bu nedenle; laktik asit fermentasyonu ile üretilen turşu, zeytin gibi gıdalarda çok az dahi asit oluşunca tamponlama kapasitesi az (↓) olduğundan istenmeyen pektolitik ve proteolitik m.o’ların gelişimi engellenmekte ve bu durum da fermente ürünün kalitesini arttırmaktadır. Ancak sütte tamponlama kapasitesi (↑)yüksektir. Ve başlangıçtaki ani pH düşüşü engellenir. Ve böylece laktik asit bakterileri yeterli düzeyde ürer ve asit oluşturur. Ph’nın M.O’lar Üzerine Etkisi Her m.o’nın gelişebileceği minimum- optimum- max bir pH aralığı vardır. Bakteriler pH açısından daha seçicidir ve daha küçük bir aralıkta gelişim gösterirler. Ancak patojen m.o’lar daha dar bir pH aralığında gelişim gösterirler. Bakteriler genelde nötr pH aralığında, Küf ve mayalar ise genelde asidik pH aralığında gelişir. M.o’ların gelişebildiği pH aralığı cinse, türe, suşa, üreme ortamına ve diğer çevre faktörlerine göre değişebilir. Meyveler, alkolsüz içecekler, sirke ve şarapların pH’ları bakterilerin üreyebileceği sınırın altında kalmaktadır. Bu gıdaların kalitesi düşük pH değerine sahip olmaları ile ilişkilidir (bact ürememiş olur). Ancak özellikle meyvelerde yüksek oranda küf- maya üremesine bağlı bozulmalar olur (küf-maya asidik pH’da ürer). Et ve deniz ürünlerinin pH’ları (5-6 ve yukarısıdır) yani nötrale yakın ve nötraldir. Dolayısıyla hem bakteriyel hem de fungal bozulmalara açıktır. Mikroorganizmaların hücre zarı H+ ve OH- iyonlarına fazlaca geçirgen değildir. Bu nedenle üreme ortamında önemli pH değişimi meydana gelirken bile bu iki iyonun stoplazmadaki konsantrasyonu sabit kalır. Bunun yanında m.o’ların hücre içi pH’larını düzenleyecek mekanizmaları yoktur. Hücre içi pH’larının değişmesi DNA, RNA ve bazı enzimlerinin fonksiyonlarını olumsuz etkiler. Örn: hücre içi pH’nın bazik yöne kayması RNA aminoasit transferaz enziminin inhibe edilmesine yol açar ve protein sentezi durur. - Benzer şekilde uygun olmayan pH değerlerinde, membrandaki transport proteinleri / enzimlerinin denatürasyonuna yol açarak madde transferi belli ölçüde engellenir. - Benzer şekilde uygun olmayan pH’lar m.o’ları toksik maddelere karşı daha duyarlı hale getirir. : . Genç hücreler pH değişimine daha duyarlıdır. Ortam pH’sındaki değişimler; ●Bazı m.o’larda morfolojik değişikliklere yol açabilirler. ●Bazı iyonların çözünürlüğünü etkileyerek m.o’nın bunlardan yararlanmasını değiştirebilirler. Örn: alkali pH’da Fe+2, Zn+2, Ca+2 iyonlarının çözünmez formları oluşur. ●Uygun olmayan pH’larda m.o için lag fazı uzaması olur. ●Uygun olmayan pH’lar m.o’ların canlılıklarını sürdürme özelliğini de etkiler. Mikroorganizmaların Ortam pH’ına Etkisi M.o’lar üredikleri ortamın pH’sını oluşturdukları ürünlere göre asidik-baik ya da nötral hale dönüştürebilir. Örn: laktik asit bakterileri ortamın pH’sını düşürürler. Pseudomanas türleri (proteolitik m.o) amonyak ve bazı bazik maddeler üreterek ortamın pH’sı yükseltirler. M.o’nın hangi metaboliti oluşturacağı; • M.o’nın sahip olduğu enzim/enzim sistemine, • Geliştiği ortamın kimyasal kompozisyonuna, • İnkübasyon süresine bağlıdır. M.o’lar genellikle gelişme ortamının pH’sına bağlı olarak ya asidik ya da bazik ürünler üreterek ortam pH’sını nötrale çekme eğilimindedir. Oksidasyon/Redüksiyon Potansiyeli (O/R = Eh )→ O/R potansiyeli bir maddenin e- kaybetmesi ya da ekazanmasındaki kolaylıktır. Bu olay H+’larını kaybetme /kazanma şeklinde olur. Bir element/bileşik e- verdiği zaman yükseltgenmektedir , Kendi iyi bir indirgen ajandır,redüktandır. (Eh’sı (-) dir) Bir element/bileşik e- aldığı zaman indirgenmektedir Kendi iyi bir yükseltgen ajandır, oksidantdır. (Eh+) Bu olay birbirini takip eder; biri e- kaybederken diğeri e- almak zorundadır. Eh’sı (+) ise → yükseltgen ajan, Eh’sı (-) ise → indirgen ajandır. Eh → mV olarak ölçülür. Gıdaların O/R Potansiyeli Gıdaların Eh değeri +400 mV ile -400 mV arasında değişir. Genel olarak ●aerobik m.o’lar + Eh’ya, ●anaerobik m.o’lar – Eh’ya ihtiyaç duyar. Antimikrobiyal Bileşikler →Bazı gıdaların yapısında mikroorganizmaların gelişimini engelleyen antimikrobiyal maddeler bulunur ya da bazı mikroorganizmalar diğer mikroorganizmaların gelişimini engellemek için bazı antimikrobikleri üretebilir ya da gıdalara ilave edilen antibiyotik, pestisit, deterjan kalıntıları da mikro organizmalar üzerine inhibitör etkide bulunur. Koruyucu Biyolojik Yapılar→ Bazı gıdalarda mikroorganiz-maların gıdaya girişini ve buna bağlı olarak da bozulmayı etkileyen doğal koruyucu bariyerler vardır. Yumurta kabuğu, meyvelerdeki kabuk, fındık-badem de bulunan kalın dış kabuk gibi. B)Dış Faktörler: Sıcaklık→ Mikrobiyal gelişmeyi etkileyen en önemli faktörlerdendir. Örneğin: (10-15 0C)’de saklanan tavuk etlerinin 5 0C’ye kıyasla 2-3 kat hızlı bozulduğu saptanmıştır. Sıcaklık gereksinimlerine göre; psikrofil (15-200C), mezofil (30400C), termofil (45-650C) gruplara ayrılabilirler. Mayalar ve küfler genelde psikrofil-mezofil sıcaklıklarda gelişebilir. Küflerin bakterilere kıyasla daha geniş sıcaklık aralığında geliştiği bilinir. Nem→ Gıdaların saklandığı depoların bağıl nemi hem gıdaların su aktivitesi, hem de mikroorganizmaların yüzeyde gelişmesi açısından önemlidir. Kuru gıdalar nemli ortamda depolanırsa mikrobiyal bozunmaya uygun bir su aktivitesi değerine ulaşır (nem alır, bozulur). Buna karşılık (↑)yüksek su aktiviteli gıdalar, bağıl nemi (↓)düşük ortamda tutulursa, bu gıdalar, kurur ve büzüşür. Bu da istenmeyen değişmelere neden olur. Gazlar ve Konsantrasyonlar→ (02); aerob mikroorganizmaların gelişmesine neden olarak yüzeyde bozulmalara neden olur. Ortamdaki (02)’nin uzaklaştırılmasında / vakumlanmasında ise fakültatif anaeroblar hakim olur. Bu nedenle ambalaj içindeki gıdalara çeşitli gazlar verilerek mikrobiyal bozulma geciktirilip, raf ömrü uzatılmaya çalışılır. (CO2 ve O2) oranlarının ayarlanması ile oluşturulan depolama koşulları; Kontrollu atmosfer (N2 ve O2) oranlarının ayarlanması ile oluşturulan depolama koşulları modifiye atmosfer olarak isimlendirilir. Genel olarak Gr(-)’ler (CO2)’e, Gr (+)’lere oranla daha duyarlıdır. Gıda depolanmasında koruyucu gaz olan güçlü oksidan ozon’dan (O3) yararlanılır.