Suçların İçtimaı - Türk Ceza Adalet

advertisement
4- İçtima
Suçların içtimaı kapsamında, Yeni Ceza Kanunun 42. maddesinde “bileşik suç”, 43.
maddesinde “zincirleme suç” ve 44. maddede “fikri içtima” hallerine yer verilmiştir.
a- Bileşik Suç
Kanunun 42. maddesinde öngörülen “bileşik suça” ilişkin düzenlemenin suçların
içtimaıyla ilgisi olan bir konu değildir. Çünkü bileşik suç olarak adlandırılan halde bir tane fiil
ve bu bir fiilin de cezası vardır. Biri diğerinin unsurunu ya da ağırlaştırıcı nedenini oluşturan
tek bir fiil ve bu fiil için öngörülmüş bir ceza söz konudur. Örneğin, yağma suçunda iki ayrı
suç olan hırsızlık ve tehdit bir araya gelmiş ve yeni bir suç tipi ortaya çıkarmıştır. Ortada tek
bir suç vardır. Kanunda bileşik suça ilişkin böyle bir düzenleme olmasaydı da zaten yorum
yolu ile aynı sonuca ulaşılacak ve kişiyi hem tehditten hem hırsızlıktan dolayı ayrı ayrı
cezalandırmak gibi bir durum söz konusu olmayacaktı. Hükümet Tasarısında yer alan bu
düzenleme, yeni Ceza Kanununa hakim olan felsefeye ters düşer şekilde aynen yeni Kanuna
aktarılmıştır. Zira, yeni Kanunun sisteminde cezanın artırılmasını veya azaltılmasını
gerektiren bütün haller için, suçun nitelikli halleri denilmektedir. Oysa, dikkat edilecek
olunursa bileşik suça ilişkin düzenlemede “ağırlaştırıcı sebepten” bahsedilmektedir.
b- Zincirleme Suç
Kanunun 43. maddesinde zincirleme suç düzenlenmiştir. Zincirleme suçlarda birden
çok fiil var, ihlal var. Normal prensip uygulansa ne kadar fiil, o kadar ceza kuralını
uygulamak gerekecektir. Ancak, bazı hallerde işlenen birden çok fiil bir suç işleme kararı
kapsamında değişik zamanlarda işlenmesi, cezaların içtimaını gerektiren bir durum olarak
kabul edilmemekte ve kişiye artırılmış tek ceza verilmesiyle yetinilmektedir. Zincirleme
suçtan söz edilebilmesi için, bir suç işleme kararı aranacaktır. İşlenmesine karar verilen suç,
bir kararın icrası kapsamında değişik zamanlarda, aynı kişiye birden fazla işlenecektir. Diğer
deyişle, değişik zamanlarda olsa bile ancak aynı kişiye karşı suçun işlenmiş olması gereklidir.
Eğer farklı kişilere karşı suç işlenmiş olursa, bu durumda yine cezaların içtimaı hükümleri
uygulanacaktır. Örnek vermek gerekirse; bir otoparkta bulunan otomobillerin teypleri
çalınıyor, burada suç birden çok kişiye karşı işlendiği için, aynı suçu işleme kararı olsa bile
zincirleme suç hükümleri uygulanmayacaktır. Yine aynı şekilde bir hırsızın bir mahalleye
girip, bir gecede birkaç evde hırsızlık yapması halinde de zincirleme suç hükümleri
uygulanmayacaktır. Zincirleme suç bakımından aynı kişiye yönelik olma unsurunun
gerçekleşmesi gerekmektedir. Yani aynı suç işleme kararına dayanan ve aynı kişiye yönelik
olarak değişik zamanlarda gerçekleştirilen fiiller zincirleme suç hükümleri çerçevesinde
değerlendirilecektir.
43. madenini 2. fıkrasında ise, aynı fiili gerçekleştiren içtima adlandırdığımız bir
düzenleme konulmuştur. Buna göre aynı suçun birden fazla kişiye karşı işlenmesi durumunda
da birinci fıkra hükümleri uygulanacaktır. Çünkü burada tek bir fiille birden çok kişiye karşı
aynı suç işlenmektedir. Tek bir sözle birden çok kişiye hakaret edilmesinde olduğu gibi.
Aslında 2. fıkradaki hal, 1. fıkradaki gibi tipik bir zincirleme suç değildir. Bunun aslında aynı
nedenden fikri içtima olarak, fikri içtimaya ilişkin ikinci fıkrayı oluşturması gerekirdi. Ancak
burada kalması önemli bir farklılığa yol açmamaktadır. Bu durumda da, ceza 43.maddenin 1.
fıkrasındaki oranlarda arttırılacaktır.
Maddenin 3. fıkrasında zincirleme suç hükümlerinin uygulanmayacağı suç tiplerine
yer verilmiştir. Buna göre, zincirleme suç hükümleri, kasten öldürme, kasten yaralama,
işkence, cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı ve yağma suçları bakımından
uygulanmayacaktır. Bu suç tipleri önemli görüldüğünden böyle bir düzenleme tercih
edilmiştir. Zincirleme suça ilişkin 43. maddenin 3. fıkrasında, zincirleme suç hükümlerinin
uygulanamayacağı bir suç tipleri yer almaktadır. Buna göre, bu suçlar söz konusu olduğunda
zincirleme suça ilişkin şartlar oluşsa bile, zincirleme suç hükümlerinin uygulanmayacaktır.
Her suç, bağımsız olarak cezalandırılacaktır. Bütün suçların mağduru aslında Devlettir.
Mağdursuz suç olmaz diye bir açıklama yapılırdı. Ancak yeni Ceza Kanunun sisteminde
içerisinde suçun konusu, suçla korunan hukuki değer ve suçun mağduru ayrı ayrı ele
alınmaktadır. İnsan öldürme suçunda, suçun mağduru ile suçun konusu örtüşmektedir. Bir
kişinin öldürülmesine ilişkin somut olayda, öldürülen şahıs hem suçun mağduru, hem de
konusu olabilmektedir. Suçun koruduğu hukuki değeri nedir? Yaşam hakkıdır. Suçla korunan
hukuki değer, burada manevi bir toplumsal değeri ifade etmektedir. Bu nedenle, hukuki değer
bir suçla ihlal edilebilmekle birlikte, fiziki bir varlığı olmadığı için zarar verilebilen bir şey
değildir. Bir kişi öldürüldüğünde, yaşama hakkı hukuki değeri ihlal edilmiştir, fakat suçun
zarar verdiğimiz kişi de suçun konusunu oluşturmaktadır. Bu söylenenleri zincirleme suçta
uygular isek, bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda bir kişiye karşı
aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, aslında her bir ihlal, suçla korunan hukuki
değerin ihlalini belirtmektedir. Ancak kanuni düzenleme nedeniyle bir cezaya
hükmedilecektir.
Zincirleme ilişkin düzenlemede, aynı suç işleme kararı kapsamında farklı zamanlarda
aynı kişiye karşı işlenen suçlar bakımdan tek ceza verileceğinden bahsedilmektedir. Bu
çerçevede örneğin, yurtdışına bir ay içerisinde farklı transferlerle uyuşturucu madde ihracı
hallerinde mağdur olan bir kişi bulunmadığına göre, bu eylemlerin hepsi bağımsız bir suç
olarak değerlendirilecektir.
Zincirleme suça ilişkin, 43. madenini 3. fıkrasında öngörülen düzenleme nedeniyle,
belli kişilere karşı işlenen bazı suçlar zincirleme suç hükümlerinin dışında tutulmuştur.
Örneğin cinsel saldırı suçu söz konusu olduğunda, tespit edilebilen her bir cinsel saldırı suçu
bağımsız suç sayılıp zincirleme suç hükümleri uygulanmayacaktır. Zincirleme suça ilişkin,
43. maddesinin 1. fıkrasındaki problemi mağdur meselesinden hareketle çözmek mümkündür.
Ama problemi şu şekilde görebilirsiniz. Aynı kişiye karşı bir suçun müteaddit defa işlenmiş
olması söz konusu, 1. fıkrada şimdi mağdurun bu durumda belli olması gerekir. Mağdur belli
ise problem yok. Ama bazı suçlarda belli bir kişi mağdur değildir. Mesela zimmet suçunda
mağdur toplumu oluşturan herkestir. Gerçi klasi suç teorisindeki anlayışında Devletin de
suçun mağduru olduğu yönünde bir görüş vardır. Ama yeni ceza hukuku anlayışında Devlet
suçun mağduru değildir. Toplumu oluşturan herkestir suçun mağduru. Bazı suçlarda mağdur
bellidir. Bazı suçlarda belli değildir. Genel tehlike suçlarını ele alacak olursak bu suçlarda
toplumu oluşturan herkes bu suçların mağduru olur. Bu düzenleme karşısında mağduru belli
olmayan suçlarda zincirleme suç hükümleri uygulanabilecek midir sorunu gündeme
gelecektir. Şimdi burada zincirleme suç hükmü bir istisnadır. Aslında ceza hukukunda temel
bir kural vardır. Kaç tane fiil varsa o kadar suç kaç tane suç varsa o kadar ceza kural budur?
Bu ilke çerçevesinde zincirleme suça ilişkin düzenlemeyi istisna kapsamında yani istisnanın
alanını genişletmeyecek şekilde yorumlamak durumundayım. Bu bakımdan mağduru belli
olmayan yani muayyen bir mağduru olmayan toplumu oluşturan herkesin mağdur olduğu
suçlarda zincirleme suç hükümleri uygulamamam gerekir. Eğer her bir fiili bağımsız tek tek
belirleyebiliyorsak bu sistem karşısında uygulamada her birinden dolayı ayrı ayrı ceza vermek
durumundayız. Ama bir bölünme söz konusu değilse, yani bir cinsel arzunun tatmin amacına
yönelik olarak bir seri davranışı bir anda gerçekleştirmiş olması halinde elbetteki bir fiilin
varlığını kabul etmek lazım gelir. Eğer bunları tek bir suç olarak görebiliyorsak. Burada dıştan
görünüş itibarı ile hareketler birden fazlaymış gibi görünebilir. Ancak önemli olan onlar doğal
bütünlüğü içerisinde tek bir eylem sayabiliyorsak ortada tek bir cinsel saldırı suçu vardır.
Birden fazla cinsel saldırı olursa hepsi bağımsız değerlerdir. Buradaki tek yorumu yapılan
eylem tek bir cinsel saldırı mıdır? Eğer cinsel saldırıları olayın, bütünlüğü içerisinde tek bir
cinsel saldırı olarak değerlendirebiliyorsa, örneğin bir cinsel saldırı gerçekleşmiş, o bitmiş
ertesi gün tekrar bir cinsel saldırıda bulunmuştur. Burada kuşku yok ki, sonraki eylem de
bağımsız suç olarak cezalandırılacaktır.
Zincirleme suçta zinciri oluşturan suçlardan bazıları tamamlanıp, bazıları da teşebbüs
halinde kalabilir, yani birinci suçun işleyip tamamlanıp, ikinciyi tamamladik. Bir kişinin aynı
kişiye yönelik hırsızlık suçunda 4. veya 3. teşebbüs aşamasında kaldı. Bu zincirleme suçu
hükümlerinin uygulanmasına engel değildir. Oysa tek bir ceza vericem arttıracağım. Yni bir
tanesinin teşebbüs halinde kalması vardığımız sonucu değiştirmiyor.
c- Fikri İçtima
Yürürlükteki Kanunun 79. maddesinde düzenlenen fikri içtima konusuna yeni Ceza
Kanununda 44. maddede yer verilmiştir. Burada ise tek bir fiil, birden fazla netice vardır.Oysa
zincirleme suçta, birden çok fiil, fakat arttırılmış tek ceza söz konusudur. Fikri içtimada, fail
işlemiş olduğu tek bir fiile birden fazla suç tipini ihlal etmektedir. Bu durumda faile tek ceza
verilmektedir. Ağır cezayı gerektiren suçun cezası verilmektedir. Örneğin, bir kişi diğerini
öldürmek için ateş ediyor, kişi yaralanıyor fakat seken kurşunla bir arabanın camını kırıyor
veya bir kişi sopayla diğerine vuruyor fakat fırlayan sopa bir eşyaya zarar veriyor. Bu gibi
durumlarda, tek bir fiil olduğu için, esasında birden çok ihlal olmasına rağmen en ağır suçun
cezasının verilmesiyle yetinilmektedir. Buna karşın bir kişi diğerinin dükkanına giriyor.
Dükkanını dağıtıyor adamı yaralıyor. Polis geliyor. Polislere saldırıyor. Bunlar tek bir fiil
olmadığından, birden çok fili ve birden çok ihlal söz konudur ve bağımsız suçlar söz
konusudur. Örneğin, bir kişi karşısındaki yumruk vuruyor, aynı zamanda yumrukla gözlüğü
kırıyor. Burada da fikri içtima hükümlerine göre hareket etmek gerekiyor, kasten yaralama ve
mala zarar verme suçları çerçevesinde.
SORU: Yeni Ceza Kanunu yaş küçükleri açısından öngördüğü indirim yürürlükteki
Kanunlara göre gerek Ceza Kanunu gerek Çocuk Mahkemeleri Kanununa göre daha fazla, bu
durum çocukları daha fazla suça itme gibi bir tehlikeyi kendi için taşımıyor mu?
CEVAP: Yeni Kanunun sisteminde çocukların suça itilmesi bakımından azmettirmeye ilişkin
38. madde bir hüküm var. Buna göre, suça azmettirene bu sebeple ceza verildikten sonra, aynı
maddenin 2. fıkrasında çocukların suça azmettirilmesi bakımından cezanın artırılmasını
öngören bir düzenleme bulunmaktadır. Dolayısıyla bu sakıncanın önüne geçecek bir
mekanizma kanunda öngörülmüştür. Bu gibi hallerde eğer suç çocuk üzerinde hakimiyet tesis
edilerek işlenmişse burada dolaylı faillik hükümleri uygulanacaktır. Yani çocukların ceza
sorumluluk rejiminde değişiklik yapılması çocukların suça itilmesini kolaylaştıracak teşvik
edecek bir durum olarak görülmemelidir.
SORU: Bağlılık kuralına ilişkin 40. maddenin son fıkrasına gerek var mı?
CEVAP: Kanunun 40. maddesinin son fıkrasında bir suça iştirakten dolayı sorumlu
tutulabilmek için, esas fiilin işlenişine en azından teşebbüs edilmiş olması gerekmektedir. Bu
aslında akim kalmış olan azmettirmeyi cezalandırmanın da pozitif dayanağını
oluşturmaktadır. Azmettirme var azmettirmeyi suçun işlemesi için gerekli hazırlıkların
yapılması da söz konusu. Bir başkası tarafından gerekli planların yönlendirilmesi
gerçekleşiyor, ama suçun işlenmesi konusunda sipariş verilen kişi, hayır ben böyle bir suçu
işlemiyorum demektedir. Böyle bir durumda arka plandaki kişiyi azmettiren olarak sorumlu
tutamayacağız. Ama eğer o ana kadar ki davranışlar bir hazırlık arifesi olması dolayısıyla
başka bağımsız bir suç oluşturuyorsa, o suçtan dolayı kişinin cezalandırılması yoluna
gitmekteyiz.
SORU: 41. maddenin son iki fıkrası 1. fıkra karşısında bir anlam ifade ediyor mu?
CEVAP: 2. fıkrada, son iki fıkra değil 1 ve 2. bentler var. 1. fıkrada iştirak ilişkisinde gönüllü
vazgeçme halinin sonucu dediğini görüyorum. Gönüllü vazgeçme halinde kim bu gönüllü
vazgeçmeden yararlanacaktır. 2. fıkrada da iştirak ilişkisinin varlığına rağmen hangi hallerde
gönüllü vazgeçme kabul edilebilecektir. Bu düzenlenmektedir. Yani burada hangi şeyin iki
farklı fıkrada düzenlenmesi değil birbirini tamamlayan iki fıkra söz konusudur. Yoksa
gereksiz bir hüküm orada söz konusu değildir.
SORU: Zincirleme suçta, aynı kişiye karşı uzun zaman aralıkları ile işlenmişse durum nedir?
CEVAP: Burada mevcut kanunda farklı bir uygulama ve durum söz konusu değildir.
Yürürlükteki Kanunda farklı zamanlardan ne anlaşılıyorsa, yeni Kanun bakımından da aynı
şekilde düşünmek gerekmektedir. Eğer çok uzun bir zaman geçmişse ikinci suç artık
zincirleme suç kapsamında değerlendirilmeyecektir. Şimdi olduğu gibi bağımsız bir suç
sayılacaktır.
AÇIKLAMA HEDEFTE SAPMA HALİ: Hedefte sapmada, X şahsını yaralamak amacıyla
vitrinin veya otomobilin önünde oturmakta olan bu şahsa karşı elinize geçirdiğiniz şeyi
atmanız, attığınız cisim adama isabet etmez, vitrini kırar veya arabaya zarar verir. Bu olay
bağlamında şu ihtimaller düşünülebilir. Bu cisim hedef aldığım şahsa isabet eder. Otomobile
isabet etmez problem yok. Bu cisim hedef aldığım şahsa isabet etmez, otomobile isabet eder.
Otomobile isabet etmesi açısından olası kastlı hareket söz konusu olduğu için malına zarar
vermek suçundan dolayı da sorumlu tutmak gerekmektedir. Ancak bu fiil aynı zamanda bir
başkasını yaralama fiiline de teşebbüs niteliğini taşımaktadır. Bu fiil ile yani bir fiil ile kasten
yaralama suçuna teşebbüs artı tamamlanmış mal varlığına zarar vermek suçu söz konusu
olacaktır. Burada hedefte sapmanın tipik bir örneği söz konusudur. Ama Yargıtay bu
olaylarda yürürlükteki Ceza Kanunu sisteminde 52. madde hükmünü uygulamıyor. Çünkü
mal varlığına karşı işlenen, işlenmiş olan suç, şahsa karşı işlenmiş olmadığı için
uygulanmıyor. 52 maddeyi sadece şahsa karşı işlenen suçlarla bağlantılı olarak
uygulamaktadır. Burada hedeften sapma sonucunda işlenen suç kasten mi işlenmiştir
konusunda bir tereddüt olduğunu görülmektedir. Yukarıda verilen örnekte kişi vitrinin
önündedir veya otomobilin hemen yanı başındadır. Kişiye fırlattığım sopanın veya cismin
vitrin camına veya otomobile isabet edeceği muhtemel addedilir. Dolayısıyla, bu durumlarda
muhtemel kastla işlenmiş olan bir suçun varlığını kabul etmek gerekir. Ancak kişiyi hedef
alarak silahı ateşledin. Taksirle işlenebileceği hallere ilişkin örnek de var burada. Kişiye
yönelik olarak silahı ateşledin. Mermi kişiye isabet etmedi. Taşa isabet eden mermi sekerek
sağ ve sol tarafında bulunan bir kişiye isabet ederek onun ölümüne veya yaralanmasına neden
olduğundan bir fiil ile hedef aldığın kişiye karşı kasten öldürme suçunu işlemeye teşebbüs artı
bir başkasına karşı meydana gelen neticeye göre kasten taksirle öldürme veya yaralama suçu
işlemiş olmaktadır. Bu gibi durumlarda birden fazla suçun bir fiille işlenmiş olması hali söz
konusudur ve bu suçlardan en ağır cezayı gerektiren hangisi ise o suçtan dolayı kişinin
cezalandırılması yoluna gidilecektir.
Download