TBMM B: 137 20 . 7 . 2010 O: 3 Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 526 sıra sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Tasarısı hakkında Hükûmetimiz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi şahsım ve Hükûmetimiz adına saygıyla selamlıyorum. Bilindiği üzere, hukuk, yaşayan, dinamik bir bilim dalıdır. Bu özelliğinin gereği olarak, toplumun değişen ihtiyaçları karşısında sürekli kendini yenilemesi ve ihtiyaçlara cevap verebilmesi önemlidir. Bunu başaran medeniyetler ve devletler, yaşayan ve gelişen hukuk sistemleriyle var olmuş ve yaşadıkları çağa model teşkil etmişlerdir. Hukuk sistemlerinin en önemli uğraş alanlarından birini oluşturan suç, tarih boyunca tüm toplumlarda rastlanan sosyal bir olgudur. Bu olgu sosyal yaşamın bir sonucu olduğundan, suçun algılanış biçimi, hangi eylemlerin suç sayılması gerektiği, suç işleyen kişilere karşı nasıl bir toplumsal savunma mekanizması geliştirileceği hususunda her toplum farklı çözümler üretmeye çalışmıştır. Bu kapsamda, eski ceza adalet anlayışında suçluyu cezalandırma ve toplumdan dışlama anlayışı hâkim iken modern ceza adaletinde suçlunun ıslahı ve topluma yeniden kazandırılması anlayışı öne çıkmaktadır. Toplumsal koşulların bireylerin suç işlemesinde etkin rol oynadığı bilinen bir gerçektir, bu durum çocuklar bakımından bariz bir şekilde öne çıkmaktadır. Hiç kuşku yok ki çocuklar toplumların en kıymetli değeridir, bu değeri akıllı biçimde idare ederek büyüten toplumlar o ölçüde geleceğe umutla, güvenle bakmakta, bilinçsizce tüketen toplumlar ise ciddi tehditlerle yüz yüze kalabilmektedir. Bu doğrultuda, suça sürüklenen çocukların toplumdan soyutlanmadan, aile yanında ve sosyal çevresiyle uyumlu bir şekilde muhafazası, hayata katılımlarının sağlanması, kendileri ve çevreleriyle uyumlu bireyler olarak yetişmelerine katkıda bulunulması büyük önem taşımaktadır. Bu önemin bir sonucu olarak, tarih boyunca, bedensel, zihinsel ve psikolojik özellikleriyle yetişkinlerden farklı olan çocuklara ayrı yöntem ve uygulamalarla yaklaşılmıştır. Bu uygulamalara ilişkin örneklere baktığımızda, Babil Kralı Hammurabi’nin çıkardığı Kanun’da çocukların uygun olmayan davranışlarının yetişkin suçlulardan ayrı bir sorun olarak ele alındığı, Sümer ve Hunlara ait yazıtlarda ise çocukların korunmasına ilişkin hükümlere yer verildiği, İbrani hukukuyla eski İngiliz ve Osmanlı hukuklarında da çocukların yetişkinlerden ayrı tutulduğu ve onlara farklı yaptırımların uygulandığı görülmektedir. Çocuğu yetişkinden ayıran bu yaklaşımın günümüzde de ön plana çıktığı herkesin malumudur. Öte yandan, ceza adalet sisteminde suçlunun ıslahı önem taşımaktadır. Bu tutum, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın toplum dışına itilmemesi ve yasa dışı örgütlerin etkisi altında kalmaması için de önemlidir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özgürlük-güvenlik dengesi ayarlanırken vatandaşlarımızın hayatlarını sürdürmelerini zorlaştıracak düzenlemelerden kaçınmanın önemli olduğu açıktır. Bu noktada, sizlere ünlü düşünür Benjamin Franklin’in “Geçici güvenlik için özgürlüğünü feda edenler ne özgürlüğü ne de güvenliği elde edebilirler.” sözünü hatırlatmak isterim. Öte yandan, suçluluk, toplumsal bir sorundur ve çocuk suçluluğu da bu sorunun önemli bir parçasıdır. Bahsetmiş olduğum özgürlük-güvenlik dengesinin, çocuk suçluluğu bakımından daha özenle korunması gerekmektedir. Zira, çocuk suçluluğu, çocuk koruma sisteminin bir parçası olarak değerlendirilmelidir. Bu sistem içerisinde en önemli adım, çocuğu okulda tutmayı, okuldan ayrılma riski olan çocuklara ve gençlere ulaşacak geniş ölçekli bir sisteme sahip olmayı, uyuşturucuya ve suça eğilimi olan çocukları kucaklamayı, bu çocukların gereksinimlerine etkili ve zamanında yanıt vermeyi amaçlayacak eğitim sistemlerinin geliştirilmesi önemlidir. Şüphesiz, bu koruma sistemi içerisinde ailenin her yönüyle desteklenmesi ve çocuklara aktif katılım fırsatını sağlayacak güvenli ortamlar sunulması önemlidir. – 57 – YASEMİN 131–135