GRÜ’de "72.yılda Ahıska Sürgünü" Üniversitemiz Ahıskalı Öğrenciler Topluluğu tarafından Ahıska sürgününün 72. Yılı münasebetiyle düzenlenen "72.yılda Ahıska Sürgünü" başlıklı etkinlik 13 Aralık 2016 Salı günü saat 14:00'da Şehit Ömer Halis Demir Konferans Salonunda gerçekleştirildi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasının ardından sürgünde olanlar için üniversitemiz öğrencilerinden Can ATICI’nın Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan program, son dönemlerde yapılan Ahıska belgesellerinin derlendiği kısa film gösterimi ile devam etti. Ahıskalı Öğrenciler Topluluğu Başkanı Nuri KEMAL’in yaptığı açılış konuşmasından sonra sahneye davet edilen Doç. Dr. Sezai BALCI, Yrd. Doç. Dr. Rasim BAYRAKTAR VE Yrd. Doç. Dr. Hatem TÜRK farklı bakış açılarıyla ele aldıkları Ahıska sürgününü anlattılar. Programın panel bölümüne geçilmeden söz alan Doç. Dr. Sezai BALCI, Ahıska ve Osmanlı’nın ortak tarihi geçmişine dikkat çekerek: Ahıska bölgesinin Sultan Alparslan ile 1068'de Büyük Selçuklu Devleti egemenliğine girmesi, 1268-1578 yılları arasında Kıpçak kökenli Atabegler dönemi, 1578'de Lala Mustafa Paşa ile son Atabeg Manuçehr'in Müslüman olarak Mustafa Paşa adını almasıyla Ahıska'nın Osmanlı İdaresi'ne girişi; bu dönemde Ahıska'nın Çıldır eyaletinin merkezi olduğu, Azgur, Bedre, Çeçerek, Ardahan, Çıldır, Artvin, Oltu ve Narman gibi kazaların Ahıska'ya bağlı olduğu, Osmanlıların 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı ile Ahıska bölgesini Ruslara terk etmek zorunda kaldığı gibi tarihi gerçeklere dikkat çekti. BALCI, yakın tarihimizde Osman Server Atabek başta olmak üzere Kars, Ardahan ve Artvin'de oturan Atabeg ailesinin fertlerinin Milli Mücadeleye önemli katkılarda bulunduğunu, 1918 yılında yapılan Trabzon Antlaşması ile Ahıska'nın tekrar Türkiye'ye bağlandığını fakat, 1921 yılında SSCB ile yapılan Kars ve Moskova Antlaşmaları ile tekrardan terkedilmek zorunda kalındığını dile getirdi. Panelde ilk sözü alan Yrd. Doç. Dr. Rasim BAYRAKTAR, “Bilinmeyen Yönleriyle Ahıska” adlı sunumunu gerçekleştirdi. Ahıska sürgününe değinen Sayın BAYRAKTAR, 93.000 kişinin 1944’ün 14 Kasım gecesinde Ahıska’dan 93.000 kişinin Türkistan’ın 3 farklı ülkesine(Özbekistan-Kırgızistan-Kazakistan’a) yaşam koşullarından yoksun yük vagonlarında taşındığını ve bu ülkelerdeki açlık, sefalet içinde geçirdikleri hayat şartlarından bahsetti. Akabinde Sovyetlerin dağılım sürecinde 1989 Fargane faciasının yaşanmasıyla Rusya ve Ukrayna’ya göçler yaşandığını, günümüzde dokuz farklı ülkede 500 bin aşkın nüfusuyla dağınık halde varlık gösterdiklerine dikkat çekti. Sayın BAYRAKTAR, konuşmasının devamında, 14 kasım travmasını yaşayan ailelerin her hangi bir psikolojik tedaviye tabi tutulmadıklarına ve bu ailelerin iade-i itibarı kazanamadıklarına, yaşanan acıların, çilelerin hesabı sorulmadığına vurgu yaptı. Bütün bu yaşananlara rağmen gurbetteki ailelerin yaşam süreçlerinde kimlik bunalımı, kendini toplumdan soyutlama gibi durumlar yaşamadığı bunun tam tersine çevresiyle ilişkilerini geliştirmeye yönelik çaba sarf ettiğini, ata mirası tarım ve hayvancılık mesleğine sahip çıktıklarını, evlilik-aile kurmaya, çocuk terbiyesine önem gösterdiklerini, her türlü olumsuz yaşam tecrübelerine karşı olumlu tutum ve davranışlarla hayata tutunduklarına dikkat çekti. BAYRAKTAR, ayrıca vatan-Ahıska’ya dönüşle ilgili sürgün belgelerine dikkat çekerek belgelerde çoğunluğu iki coğrafya insanın sürgüne tabi tutulduğuna bu bölgelerin birinin Türkiye sınırı Kafkaslar diğerinin ise Almanya sınırı olan Polonya-Çek-Slovakya olduğuna dikkat çekerek vatan-Ahıska’ya dönüş hususunda sürgünü yaşayan bu coğrafyalara ait insanlarla güç birliği yapılması gerektiğine böylece konunun uluslararası platformda daha etkili olunacağına, Gürcistan ve Rusya’dan tazminat ve toprak-mülk davalarının düşünülmesi gerektiğinin altını çizdi. “Sürgün Edebiyatı Bağlamında Ahıska” başlığıyla bir diğer sunumu yapan Yrd. Doç. Dr. Hatem TÜRK konuya propaganda ve dava konusunda şiir ve roman hakkında tanımlamalarda bulunarak başladı. Ahıska ile ilgili hikayelerden ve kitaplardan örnekler vererek konuşmasına devam eden Sayın TÜRK, Ahıska Ahıska sürgününün roman kurgusu dâhilinde daha etkin anlatılabileceğini söyledi. Bu anlamda Türkiye’de Ahıska konusunun 2011’den sonra romanlara mevzu olmaya başladığının altını çizerek, Ahıska sürgününün roman kurgusuna son derece önemli malzeme verebileceğini anlattı. Devamında günümüze kadar Türkiye’de yazılmış romanların bilebildiğimiz kadarıyla aşağıdakiler olduğunu söyleyerek listeyi verdi: Gevher Demirkaya Aktaş, Ahıska’da Bir Ermeni Gelin, 2011; Fırat Sunel, Salkım söğütlerin Gölgesinde, 2012; Gürsel Balcı, Sınırdaki Sır, 2013; Niyazi Sanlı, Aşka Son Bakış, 2014; Mikdat Topçu, Menemşe, 2016 Türkiye ve yurt dışında bunların dışında da ilgili romanların olabileceğini, davayı anlatmak açısından bunları da elde ederek üzerinde çalışmalar yapmak gerektiğini söyledi. Bu romanların davayı anlatmak açısından son derece önemli olduğunu, sayısının ve kalitesinin zaman geçtikçe daha da artması gerektiğini söyledi. Sayın TÜRK, Ahıska davasının kötü kullanımlara müsait olduğunu, verilen eserlerin ve yapılan bilimsel çalışmaların başka amaçlara çalışma riskinin olduğunu söyleyerek bu konuda duyarlı olmak gerektiğini söyledi. Bu davayı anlatan kişilerin de söylemlerine dikkat etmeleri gerektiğini, Ahıskalıların herhangi bir devlet, inanış ya da topluluğa karşı ön yargılı olmadığını anlattı. Ahıska Türklerinin istediği şeyin vatanlarına kavuşarak eski komşularıyla huzur içinde yaşamak olduğunu belirtti. Üniversitemiz akademik ve idari personeli ile öğrencilerin katıldığı panel sonunda Yrd. Doç. Dr. Rasim BAYRAKTAR ve Yrd. Doç. Dr. Hatem TÜRK’e teşekkür belgelerini Doç. Dr. Sezai BALCI ile Yrd. Doç. Dr. Mustafa TUNCER takdim ettiler.