Dikkat! Amentümüze, İslam`ın temellerine

advertisement
On5yirmi5.com
Dikkat! Amentümüze, İslam'ın temellerine
saldırıyorlar
" İslâm'a karşı İslâm savaşı stratejisini Batılılar geliştirdiler. İslâm'ın terörle
özdeşleştirilmesi, "ılımlı İslâm", "siyasal İslâm" gibi nitelemeleri ve projeleri yine bizzat
Batılılar geliştirdiler."
Yayın Tarihi : 18 Nisan 2016 Pazartesi (oluşturma : 10/31/2017)
Yusuf Kaplan Yenişafak gazetesindeki yazısında "mezhep savaşı" gibi görülen çatışmaların aslında
"siyasi ve iktidar savaşı"olduğunu söylüyor. İşte o yazı...
Tarihin silbaştan yeniden yapıldığı zorlu bir süreçten geçiyoruz.
Bütün büyük doğumlar büyük sancıların çocuğudur.
Tarihi, fikir, oluş ve varoluş çilesi çekmeyi göze alan, bedel ödemekten kaçınmayan toplumlar yapar.
SELÇUKLU MAYASI VE OSMANLI RUHU, KÜRESEL BARIŞ YURDU KURDU
Anadolu, işte böylesi bir çileyle yoğruldu.
O yüzden Anadolu'ya ekilen Selçuklu mayası tuttu.
O yüzden Anadolu'da yeşertilen, hakikatten süt emen, Hakikat'in "çocukları" Mekke'den ve
Medine'den beslenen, esinlenen, kendini her şeyden önce Devlet-i Âliyye-i Muhammediye olarak
gören, hâdimü'l-harameyn olarak nefes alıp veren Osmanlı ruhu, Anadolu'da hayat buldu,
Anadolu'da hayat oldu ve dünyaya Anadolu'dan hayat sundu.
Dünyada gerçek anlamda küresel adalet ve barış düzenini, küresel Dâru's-Selâm'ı (Barış Yurdu'nu)
ve Dâru'l-İnsan'ı (İnsanlık Yurdu'nu) Osmanlı kurdu.
Özetle Selçuklu'nun ve Selahaddin'in çocuklarının ektiği tohumlar, Osmanlı'yla meyveye durdu: Üç
kıta, işte ancak o zaman tam altı asır, küresel ölçekte huzura ve sükûna kavuştu. Bu, tarihte ilk ve
son defa küresel ölçekte sözkonusu oldu.
Sadece bu gerçek bile, geleceği, geleceğin tarihini kimin, ne'yin, hangi ilkelerin ve ne tür bir
medeniyet fikrinin belirleyebileceğini göstermeye çok iyi yetiyor olsa gerek.
ÂKÎDEYİ SARSACAK TEHLİKELİ İŞLER...
İşte tam da bu nedenle, dün Osmanlı'yı durduran ve dünyayı bir asırda -üstelik de özgürlükler, insan
hakları ve demokrasi retoriğiyle- cehenneme çevirenler, aynı gerekçelerle çeyrek asırdır Türkiye'yi
kuşatıyor, etrafını ateş çemberine çeviriyor, ülkede mezhepleri, hadisleri, Efendimiz'in (sav)
konumunu tartışmaya açarak bu Müslüman Omurga'yı birbirine düşürmeye ve içerden çökertmeye
çalışıyorlar.
Burada yalnızca Batılıların değil, içerideki Sünnet-i Seniyye ve mezhepleri tartışmaya açan,
zihinlerinin çağdaş hurafeler çöplüğüne dönüştüğünü göremeyecek kadar sığlaşan bazı çapsızların
ve aymazların da aynı ölçüde sorumlu olduklarını hatırlatmama bile gerek yok.
Ama asıl kavranması gereken mesele şu: İslâm'a karşı İslâm savaşı stratejisini Batılılar geliştirdiler.
İslâm'ın terörle özdeşleştirilmesi, "ılımlı İslâm", "siyasal İslâm" gibi nitelemeleri ve projeleri yine
bizzat Batılılar geliştirdiler.
Hadisleri tartışmaya açarak, Hz. Peygamber'in (sav) konumunu sarsma projesini önce iki asır
evvelinden Batılı akademide, sonra da medya üzerinden bütün dünya ölçeğinde Batılılar bir proje
olarak yine Batılılar geliştirdiler.
Mezheplerin tartışmaya açılması projesi de yine önce Batılı akademyanın, sonra da Batılı medyanın
ve siyasanın geliştirdiği bir projedir.
Hedef: İslâm akîdesini sarsmak, önce Müslüman entelijansiyasının, sonra da Müslüman halkın zihnini
çağdaş hurafelerle doldurmak ve yıkmak, böylelikle Müslüman kitlelerin İslâm inançlarını tarumâr
etmek!
MEZHEP ÇATIŞMASI DEĞİL, İKTİDAR SAVAŞI
Tam bin yıl önce Selçuk çocukları Haçlılarla, Selahaddin çocukları da daha çok Mısır'dan Tunus'a
kadar fitneci Şia'yla savaştı.
Burada Şia'yla savaşta, mesele, mezhep meselesi değil, iktidar meselesiydi. Üstelik de Moğol ve
Haçlı saldırılarıyla boğuşulurken, Müslümanların birliğinin, dirliğinin önünde takoz gibi duran Şia /
Fars tehdidiyle ve fitnesiyle savaşılmak zorunda kalınmıştı.
Ayrıca İslâm tarihinde mezhep savaşı gibi görünen çatışmalar, aslında, temelde, siyasiydi ve iktidar
çatışmalarıydı.
İSLÂM'I, EHL-İ SÜNNET OMURGA AYAKTA TUTTU
Kritik soru şu: İslâm dünyası, Şia üzerinden birleştirilebilir miydi? En fazla % 10 oranında olan bir
aktör, İslâm dünyasını elbette birleştiremezdi!
O yüzden ana Omurga'nın güçlendirilmesi gerekiyordu: İşte Ehl-i Sünnet Omurga, bu hem tarihî hem
de akîdevî gerekçelerle tahkim edilmek zorundaydı.
Selçuk, Selahaddin ve Osman çocukları tam da bunu yaptılar: Bin yıl önce, İslâm dünyasını Ehl-i
Sünnet Omurga üzerinden akîdevî, fikrî ve siyasî olarak birleştirecek üçsarsılmaz sütun diktiler. İşte
bu üç ana sütun, bin yıl İslâm dünyasının iç ve dış saldırılardan korunmasının garantisi oldu.
Bugün de bin yıl sonra yaşadığımız ikinci büyük medeniyet krizinde benzer sorunların yaşanıyor
olması oldukça dikkat çekici.
Bin yıl önceki gibi 100 yıldır, Batılıların kuşatması altında İslâm dünyası.
Yine bin yıl önceki gibi, Müslümanların birlik, dirlik ve kardeşliklerinin teminatı akîdevî, fikrî ve siyasî
üç ana sütun yıkılmaya çalışılıyor.
Hz. Peygamber'in konumunu sarsacak tartışmalar da, mezhepleri yoksayan tartışmalar da akîdeyi,
fikrî temelleri ve siyasî bütünleşme zeminini yerle bir etmekle sonuçlanacak tehlikeli tartışmalar.
Hz. Peygamberi (sav) devre dışı bırakırsanız, din kısa devre yapar: Önüne gelen, dini kafasına göre
yorumlar ve ortaya sahte bir din çıkar.
MEZHEPLER, DEĞİŞKENLERİN SÂBİTELERİ YUTMASINI ÖNLER
Mezhepleri kaldırıp atarsanız, mezhepsizlik tek din olur: Ortaya kelle sayısı kadar Kur'ân, kelle sayısı
kadar İslâm çıkar! Herkes din'e uyacağına, kafasına göre din uydurur. Protestanlığın tarihine bakın
göreceksiniz bu ürpertici gerçeği.
Şunu üç temel gerçeği iyi bileceksiniz:
1-Mezhepler, değişkenlerin, sâbiteleri yutmasını önler.
2-Mezhepler, değişkenlerin, sâbite'ler tarafından yorumlanmasını mümkün kılar.
3-Mezhepler, değişkenlerin, sâbite katına yükseltilmesinin önüne set çeker.
Özetle: Hadislerin, mezheplerin tartışılmaya açılması, Müslüman toplumlarda Müslüman
Omurga'nın çökertilmesini hedefliyor.
yazının devamını okumak için...
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Dikkat! Amentümüze, İslam'ın temellerine saldırıyorlar
Download