İyi Bir Yazar, Müthiş Bir Yönetmen…

advertisement
Mehmet Basutçu
İyi Bir Yazar, Müthiş Bir Yönetmen…
yaşadığı baskıların içinde biriktirdiklerini, artık suskun ve
tepkisiz olan kocasına tek tek anlatmasının öyküsüdür “Sabır
Taşı”.
‘Bin Bir Gece Gerçekleri” de diyebiliriz adına: Ezilmemek için
direnen; baskılardan kurtulmanın yollarını bulan; koskoca bir
toplumu, dinsel değerlerin biçimlendirdiği geleneksel katı
düzeni sorgulayan ve cesaretle suçlayan genç ve güzel bir
kadının gerçekleri…
32.İstanbul Film Festivali bu pazar gecesi son bulmadan önce,
çok farklı bölümlerde sunduğu geniş seçkiler içinde sadece bir
filme odaklanmak istiyorum. Türkiye ve benzeri İslam
ülkelerinde yalnız sinemaseverlerin değil, herkesin; özellikle de,
başta topluma yön vermeye soyunan iktidar meraklısı bağnaz
ve buyurgan tüm erkeklerin izlemesi gereken bir film bu...
Afgan yazar ve yönetmen Atiq Rahimi’nin hem sinemasal, hem
toplumsal, hem de siyasi açılardan önemli olan “Sabır Taşı” adlı
bu filmi, ayrıca, sinema ile edebiyatın başarıyla kesiştiği, benzeri
az bulunan özgün bir yapıt. Evet, biliyoruz ki edebiyat sinemayı
bol bol besler. Zaman zaman da öldürüverir! Özellikle bir
yazarın kendi romanından film yapmaya soyunması, riski çok
yüksek bir girişimdir. Meraklıları anımsarlar: Fransız yazar
Michel Houellebecq, birkaç yıl önce bu tür bir öz-uyarlamadan
ağır yaralar alarak çıkmış; “La Possibilité d’une île” (2008) adlı
yönetmenlik denemesinin ‘üstün başarısızlığı’ sonucunda
sinema hevesini derinlere gömmek zorunda kalmıştı…
İslam
ile
demokrasinin
bağdaşıp
bağdaşamayacağını
sorgulayanların; insan haklarını, özellikle de kadın haklarını
savunan herkesin gidip görmesi gereken bu filmin uyandırdığı
heyecan, edebiyat ve senaryo dillerini başarıyla kullanan ünlü
şairimiz Attilâ İlhan’ı (1925-2005) anımsattı bana hemen.
Yaklaşık 20 yıl önce, sinemada edebiyat uyarlamaları konusunda
kendisiyle söyleşirken, özetle şu görüşleri dile getirmişti : “Büyük
roman
uyarlamalarının
sinemada
genelde
düşkırıklığı
yaratması, edebiyat ve sinema dilleri arasındaki temel farklılığın
yeterince göz önüne alınmamasından kaynaklanır. Romanın iç
dünyasıyla, senaryonun iç gerilimi birbirine benzemez. Farklı
dramatürjik yaylar, değişik yaklaşımlar söz konusudur. Başarılı
bir roman uyarlaması için öyküyü yeniden ele almak, sinema
diliyle düşünmek ve farklı biçimde yapılandırmak gerekir...”.
Bir dağıtımcı, olur da “Sabır Taşı”nı Türkiye’de gösterime
sokmaya kalkarsa, filmi Anadolu kasabalarına dek götürmeye
cesaret edebilmeli. Televizyon kanalları da, “Sabır Taşı”nı, keşke
akşam
haberlerinden
hemen
sonra,
defalarca
programlayabilse…
Ulusal, etnik ve dinsel kimliklerin altındaki o çekirdek kimliği
kararlılık ve incelikle sorgulayan film, izleyicilerinin de sabır taşı
olacak; yükselen iç seslerine günlerce, belki de aylar boyunca
kulak verecektir…
Atiq Rahimi, bu tehlikeli girişimin altından başarıyla kalkarak,
sinema dilini en az romanlarını kaleme aldığı Farsça ve
Fransızca kadar iyi kullanabilen, duyarlı bir yaratıcı yönetmen
olduğunu kanıtlıyor. 1962’de Kabul’da doğan, Afganistan savaşı
gerçeğiyle yıllar boyu yüzleştikten sonra 1984’te siyasi sığınmacı
olarak Fransa’ya yerleşen Atiq Rahimi, doğrudan Fransızca
olarak kaleme aldığı dördüncü romanı “Sabır Taşı” ile Fransa’nın
en önemli edebiyat ödülü sayılan “Goncourt Ödülü”nü 2008’de
kazanmıştı. 2004’te, ilk yönetmenlik denemesi olan “Yeryüzü ve
Küller” ile Cannes’da gördüğü ilgiden sonra, iyi bir yazar olduğu
kadar müthiş bir sinema yaratıcısı olduğunu da kanıtlıyor
Rahimi…
Erkeklerin egemen olduğu bağnaz ve geleneksel bir toplumda,
dinsel değerler adına verilen bir iç savaşta başına yediği
darbeyle felç olan kocasına bakan genç kadının, yıllardır
http://www.mgkmedya.com
Pazar, Nisan 14, 2013 - Sayfa 1 / 1
Download