ANAYASA TARTIŞMALARI ÜZERİNE ................................................................. Türkiye son yıllarını Anayasa tartışmaları ile geçirmektedir. Nasıl bir Anayasa? Anayasa Reformu Türkiye Anayasasını arıyor şeklindeki konu başlıkları ile pek çok toplantı ve paneller düzenleniyor. Siyasi partiler, meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşları Anayasa metinleri hazırlayarak kamuoyunun gündemine sunuyor. Her metin açıklamasından sonra yazılı ve görsel basında ve toplum katmanlarında tartışmalar tüm hızıyla gündeme oturuyor. Bu tartışmaların özünde anayasa metinleri hazırlayan veya hazırlatanların kendi öncelikleri, bakış açıları taslaklarda ön plana çıkmakta, olumlu veya olumsuz yaklaşım sergileyenlerinde öncelikleri tartışmanın belirleyicisi olmaktadır. Bakış açıları tüm metinle ilgili olmadığından belli noktalardaki uç tartışmalar da beraberinde kısır döngüleri getirmekte, olumlu bir sonuca veya mutabakata varılamamaktadır. Bunun özünde de toplumsal açıdan yeterli ve düzeyli bir tartışma kültürüne sahip olamayışımız yatmaktadır. Fikirlerin çatışmasından ve tartışılmasından hakikatin doğacağı tarihin bilinmeyen bir döneminde söylenmiştir. Tartışmanın bir faydası da dinleme ve katlanma tahammülünün ve olgunluğunun gelişmesidir. Anayasalar kısaca “ toplumsal uzlaşma metinleri “ olarak tanımlanırlar. Şüphesiz toplumsal mutabakatı sağlamak çok zordur. Hele hele bizim gibi Anayasaları olağanüstü dönemlerde belli bazı kaygılar ekseninde hazırlanmış toplumlar açısından daha da zordur. Tarihsel süreç, yeterli deneyim sahibi olamama ve tartışma kültüründen uzak olmak da zorluk derecesini daha da artırmaktadır. Ülkemizde mevcut durum itibariyle her kişi veya kesimin üzerinde anlaşabileceği bir metin hazırlamak mümkün görünmemektedir. Ancak her kişi veya kesimin soyut olarak dillendirdiği içi doldurulmamış, herkese göre farklı anlam içeren bazı ortak söylemler hariç. Sivil, katılımcı, özgürlükçü , çağdaş ve demokrat bir anayasa. Evet her kişi veya kesim bu sihirli kelimeleri koro halinde seslendirmektedir. İlk bakışta bir uzlaşma sağlandığı görünmekte ise de bu söylem sahiplerine bu kavramlardan ne anladığını veya anlaşılması gerektiğini sorduğunuzda, aldığınız cevaplar dudak uçuklatacak cinsten. Kısacası her kes sivil, çağdaş ve özgürlük gibi kavramları evrensel tanımlara tamamen zıt şekilde tanımlama cesaretini gösterebilmekte,. sadece belli bir noktadan olaya bakmakta, sadece belli istek ve kaygıları seslendirmekte, kendini bu yönde davranış için zorlamaktadır. Gerçek olan şu ki her kes siyasi düşüncesi ve dünya görüşü etrafında tanım için kendini zorlamaktadır. Çok önemli bir konu da dahi takım tutar gibi tuttuğu partisinin, gurubunun söyleminden uzaklaşamamakta, evrensel değerleri yok sayan tutum ve duruş sergilemektedir. En basit konularda ve tanımlarda dahi kanaat okuyuculuğuna soyunulmakta, kendisinin gerçekten ne düşündüğünü söylemek yerine, karşısındakinin “ gerçekte “ ne söylemek istediğini anlatma çabası içine girmektedir. Bu haliyle bir yere varılması çok zor görünmektedir. Kanıtlanmış, yerleşmiş ve evrensel hale gelmiş kuralları ve tanımlara karşı Don Kişot’ luğa gerek olmadığını, bunun bir fayda sağlamayacağını kafamıza kazımalıyız. Akabinde de toplumsal görüş ve düşünceler ile beklentiler nelerdir? Bu beklentiler ortak düşünce haline nasıl getirilebilir? Her kişi ve kesimin “ benim de ortak paydam “ diyebileceği bir metin nasıl hazırlanır? Görüş ve düşüncelerin temsil şekli nasıl olmalı? Metine son şeklini verecek olanlar kimler olmalı, kimlerce belirlenmeli? Benzeri usul sorularına cevap aranmalıdır. Yine de ümitsiz olmayalım. Türkiye Anayasasını yapmak zorunda . Kendisi yapmak zorunda. Zira ara çok değişikliklere rağmen rejim ürünü Anayasası ile ileri gidemeyeceğini görmüş durumda. Artık elbisenin darlığının her kes farkında. Bu bile başlamak için önemli bir aşama. Avukat Mehmet ŞENTÜRK Trabzon Barosu Başkanı