KUTLU DOĞUM HAFTASI “HZ. PEYGAMBER VE İNSAN ONURU” SEMPOZYUMU (19-21 NİSAN 2013) KONYA DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINLARI / 1044 İLMİ ESERLER: 165 Tashih: Sedat MEMİŞ Hacı Duran NAMLI Grafik & Tasarım: Abdullah PAÇACI Baskı: Kalkan Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti. (0312) 341 92 34 1. Baskı Ankara 2014 ISBN 2014-06-Y-0003-1044 978-975-19-6234-8 Sertifika No: 12930 Eser İnceleme Komisyonu Kararı 15.07.2014/34 © Diyanet İşleri Başkanlığı İletişim: Dini Yayınlar Genel Müdürlüğü Basılı Yayınlar Daire Başkanlığı Tel: (0 312) 295 72 93 - 94 Faks: (0 312) 284 72 88 e-posta: [email protected] 1- HADISLERDE GEÇEN “IRZ” KAVRAMI VE “ONUR” İLE İLIŞKISI Prof. Dr. Bünyamin ERUL1 Hadislerde zikredilen öyle kavramlar var ki, dilimize aynen geçtiği gibi günlük hayatta da o şekilde kullanılmakta, “anlamı nasıl olsa bilinmekte” düşüncesiyle çevirilerde latinize edilerek aynen nakledilmektedir. Onların Hz. Peygamber’in dilinde ne anlama geldiği, yine zaman içerisinde ne tür anlam kaymalarına, daralmalarına veya genişlemelerine maruz kaldıkları dikkate alınmamakta ve bu durum, hadisin yanlış anlaşılıp yanlış yorumlanmasına sebep olabilmektedir. Bunun en bariz iki örneğini “nasihat” ve “ırz” kavramları oluşturmaktadır ve her ikisi üzerinde de müstakil iki makale yazılmıştır.2 Bu tebliğimizde biri Arapça, diğeri Fransızca olan ama her ikisi de dilimize yerleşen “ırz” ve “onur” kavramları arasındaki ilişki ortaya konulmaya çalışılacaktır. Birçok sahih hadiste geçen “ırz” kavramının anlam yelpazesi ortaya konulacak ardından da “ırzın haram olması” veya “ırzın helal olması” ifadelerinin nasıl anlaşılması ve çevrilmesi gerektiği üzerinde durulacak ve “ırz” kavramının “onur” kavramıyla ilişkisi ele alınacaktır. Ayrıca Hz. Peygamber’in dilinde “ırz” yani onur ile ilgili öğreti anlatılacaktır. Aslında İlyas Karslı’nın daha önce yazdığı “Kur’an ve Hadis Tercümelerinde Geçen ’’Irz’’ Kavramı Hakkında Düşünceler” adlı makaleye bir tür istidrak niteliğinde olan bu tebliğimizde şu iki tespiti yapmaktayız: Hadislerdeki kullanımı dikkate alındığında “ırz” kavramının anlamı, bizim anladığımızdan çok farklı ve geniş bir anlam yelpazesine sahip olmasına rağmen bizde oldukça dar bir anlamda kullanılmaktadır. 1 2 Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi. bk. Görmez, Mehmet, “Hz. Peygamber’in Bir Hadis-i Şerifinde Bir Din Tanımı”, Diyanet İlmî Dergi, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Özel Sayısı, s. 331-338, DİB Yay., Ankara 2000; Karslı, İlyas, “Kur’an ve Hadis Tercümelerinde Geçen ’’Irz’’kavramı Hakkında Düşünceler”, Nüsha, yıl: III. Sayı: 10, yaz 2003, s. 131-144. 222 İslam’da Onur Kavramı: Sünnet Bağlamında Hadislerde geçen “ırz” kavramı, en isabetli olarak “onur” ile çevrilmelidir. “Irz”, hem din dilinde, hem de dil ve kültürümüzde yabancısı olmadığımız bir kavramdır. Popüler kültürde “ırz” daha çok iffet, namus, cinsel dokunulmazlık bağlamında kullanılmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de yer almayan, ancak hadislerde defalarca geçen bu kavramın anlamı ve konumuz olan “onur” kavramıyla ilişkisi nedir? İşte şimdi bunun üzerinde duracağız. “IRZ” KAVRAMI VE ANLAM YELPAZESI Türkçe sözlük ve ansiklopediler ’ırz’ kelimesini, namus, iffet, şeref, ismet, şan ve şeref, vakar, cinsel haysiyet vb. ifadelerle açıklamaktadırlar. Sözlüklerin ’Irz’ kavramına verdiği anlamlara baktığımızda göze çarpan önemli iki şey var. Bunlardan biri, Arapça asıllı bir kelimenin açıklamasında kullanılan kelimelerin yine genelde Arapça olması, ikincisi ise, ’ırz’ kelimesini açıklamak için kullanılan kelimelerin de ’ırz’ gibi soyut kavramlar olması. Namus, iffet, şeref… gibi. Dilimizde çok yaygın olan, ırz düşmanı, ırza geçme, ırza tecavüz vb. kullanımlar hep cinsel ilişkiyle ilgilidir. Çünkü, ’ırz’ kelimesi zaman içinde, korunması gereken manevi kişilik değerlerinden yalnızca ’iffet’le ve cinsî hayatla ilgili olanlarına hasredilmiş, ’ırza tecavüz’ tabiri de özellikle Türk örfünde ve hukuk dilinde ’cinsel tecavüz’ü ifade eder olmuştur.3 Irz kavramının Türkçedeki kullanımları incelendiğinde şu iki anlam öne çıkmaktadır: Kişinin cinselliği, iffet ve namusu, Kişinin manevi şahsiyeti, şerefi, izzeti, haysiyeti, saygınlığı.4 Bütün bunları göz önünde bulundurmak suretiyle bir neticeye varmak istersek, ’ırz’ın kesin olarak cinsellik ifade ettiğini, namus ve iffet gibi diğer soyut kavramlardan daha özel bir anlamı olduğunu söylememiz mümkündür. Ancak bu kavramın, sözlüklerin de açıkça belirttiği gibi, namus, iffet, şan ve şeref.. gibi anlamları da vardır.5 Dilimizdeki kullanımlara baktığımızda, ilk anlam o kadar öne çıkmaktadır ki, birçok hadisin çevirisinde “ırz” kelimesi aynen “ırz” olarak tercüme edilmiştir. Bu kullanımın ağır basması, ikinci anlamın göz ardı edilmesine, bu da neticesi itibarıyla bazı hadislerin ya yanlış anlaşılmasına yahut yeterince anlaşılamamasına neden olmuştur. 3 4 5 Hökelekli Hayati, “Irz” maddesi, DİD, XIX, İstanbul 1999., s. 134. Benzer bir tespit için bk. Agm, s. 136. Karslı, agm, s. 134-135. 223 Dördüncü Oturum Irz kavramı, Kur’an ayetlerinde yer almamaktadır. Ancak çeşitli ayetlerde geçen “ferc:furûc” kelimesi6, birçok meal tarafından “ırz” ile karşılanmıştır.7 Benzer durum, içerisinde “ferc” kelimesinin geçtiği hadisler için de söz konusudur: “Kim evlenmeye güç yetirirse evlensin. Çünkü evlenmek, gözü haramdan en çok َ ferci de (yani ırzı da) en sağlam muhafaza eyleyendir.”8 men eden, )(أ ْح َص ُن ِل ْلف َْر ِج “Üç meclisin dışında her meclis (te konuşulan sözler, birer) emanettir, (ifşa edilemez bu üç meclis şunlardır); 1. (Dökülmesi) haram (olan) kanın döküldüğü (meclis), 2. ( )ف َْر ٌج َح َر ٌامHaram (olan) bir ırzın çiğnendiği (meclis), 3. Bir malın haksız olarak ele geçirildiği (meclis.).”9 Cahiliye Arapları arasında ırz daha zi­yade “şeref ” anlamını taşımaktaydı. Gü­ce dayalı bir üstünlük fikrinin hâkim ol­duğu Cahiliye toplumunda cesaret, hür­riyet, kadının iffeti, soyluluk, himaye, cö­mertlik ve mesken dokunulmazlığı gibi ahlaki temalar da bu üstünlük fikrinin birer yansımasıydı ve bundan dolayı ırz kavramıyla irtibatlandırılıyordu. Bir kişinin cesaretine, atalarına veya cömertliğine yönelik herhangi bir küçümseme, iffetinden sorumlu olduğu bir kadına yahut şahsi meskenine yöne­lik bir tecavüz onun ırzına yapılmış bir saldırı olarak nitelendirilirdi. Böyle bir saldırıya maruz kalma çok büyük bir utanç sayıldığı için de ırza tecavüzün intikamı neredeyse cana kastetmenin intikamına eşdeğer tutulurdu. Bu anlayış içinde baş­kalarının ırzını koruma ve gözetme de ırzdan sayılmaktaydı.10 Bu konuda yayınladığı makalesinde İlyas Karslı, ’ırz’ kelimesinin, Arapçada birçok örnekleriyle hem nesirde hem de şiirdeki kullanımlarını göstermiştir. Oradan özetleyecek olursak, “Irz kelimesi Ceset: beden/vücut; nefs: hayat/can/kişinin kendisi; haseb: soy/sop/asalet, şeref/haysiyet, kişinin övme ya da yermeye konu olabilecek manevi kişiliği; bedenin pis ya da temiz kokusu, gözenek, yağmur bulutu, ağaçlı vadi… vb. anlamlara gelmektedir.11 Karslı, Arapçada ’ırz’ kelimesinin, Türkçedeki kadar soyut ve karmaşık olmadığı, Türkçeye göre daha açık ve belirgin olduğu tespitini yapmakta ve birçok sözlükten, deyimlerden ve şiirlerden nakillerde bulunduktan sonra Arapça lügatlerin hiçbirinde, bu kavramın cinsellik ifade ettiğine veya cinselliği çağrıştıran bir anlamının olduğuna rastlayamadığı neticesine varmakta12 ve şöyle demektedir: 6 7 8 9 10 11 12 Bk. Enbiyâ, 91; Mü’minûn, 5; Nûr, 30 ve 31; Tahrîm, 12; Me’âric, 29; Ahzâb, 35. Agm, s. 136. Buhârî, Savm, 10. Ebu Dâvud, Edeb, 32. Hökelekli, agm, 134. Agm, s. 137. Agm, s. 137. 224 İslam’da Onur Kavramı: Sünnet Bağlamında Örneklerde de görüldüğü gibi ’ırz’ kelimesi bazen ’beden/can/vücut’ anlamında, bazen de ’manevi kişilik/haysiyet, şeref, asalet..’ anlamında kullanılmıştır. Bu kullanım biçimlerini biraz daha netleştirecek olursak şöyle diyebiliriz: Arap şiirlerindeki ’ırz’ kelimesi, bazen maddi varlığı, bazen de insanın manevi varlığını ifade etmekte olup, cinsellik ifade eden bir anlamı bulunmamaktadır.13 Bütün bunlardan anlaşılmaktadır ki “ırz”, insanın manevi kişiliğini, haysiyet, şeref ve saygınlığını ifade eden bir terimdir. Sözlükte “kişinin bedeni, ruhu, övgüye değer yaratılışı, soyu sopu” gibi anlam­lara gelen ırz kelimesi (çoğulu a’râz) örf­teki kullanımında daha ziyade insan var­lığıyla, özellikle de onun dokunulmazlığı bulunan manevi, ahlaki yönleriyle ilgili manaları ifade eder.14 Dil bilginlerinin, ırz kelimesinin asıl anlamı itibarıyla beden (cesed), ruh (nefs) veya soy soptan hangisini karşıladığı konusunu tartıştıkları bilinmekle birlikte görüş ayrılıklarının bu hususta farklı örneklere başvurmaktan kaynaklandığı söylenebi­lir. Hepsinin üzerinde anlaştığı nokta ise ırzın sövme, aşağılama ve tecavüzden ko­runmak istenen bir insani değer olduğu­dur. Nitekim İbnü’l-Esîr ırz kelimesini, “İnsanın ister kendisine ister soyuna sopuna isterse sosyal çevresine yönelik olsun övgü ve yergiye konu olan varlığı” şeklinde tanım­lamış ve onun “manevi kişilik” şek­linde anlaşılması gerektiğini belirtmiştir.15 Terim olarak ırz insanı insan yapan, ona toplum içinde şeref ve saygınlık kazandı­ ran, bu sebeple de her türlü tecavüz kar­şısında dokunulmazlığı bulunan kişilik de­ ğerlerini ifade etmektedir. Maddi ve manevi kişiliği itibarıyla herkesin insan sayıl­ma ve aşağılanmama konusundaki tabii temayülü, ırz kavramının psikolojik zemi­nini oluşturmaktadır. Bunun sonucu ola­rak ferdin toplum içindeki konumunu gü­vence altına almayı amaçlayan şeref, na­mus, izzet, itibar gibi kavramlar ırz kav­ramıyla bağlantılı hale gelmiştir. Bu kav­ramların yalnızca ferdin kendisiyle ilgili kişilik değerlerini değil, eş, dost ve akra­banın, hatta mensubu bulunduğu kabile ve milletin manevi kişiliğini de ilgilendir­diği anlaşılmaktadır. Irz kelimesinin söz­lük anlamında soy sopun yer alması, fer­din ve mensubu olduğu sosyal çevrenin manevi kişiliği içine geçmişteki atalara ait övünülecek değerlerin de girdiğini göstermektedir. Bir kimsenin insan ola­rak kendisine saygınlık kazandıran ve bu sebeple övünç konusu olan bütün kişilik değerlerinin herhangi bir hakarete maruz kalması doğrudan doğruya onun ırzı­na yönelik bir saldırı sayılmış ve “ırza tecavüz” deyimi en geniş anlamıyla “kişilik haklarının çiğnenmesi” şeklinde tanımlanmıştır.16 13 14 15 16 Agm, s. 138-139. Hökelekli, agm,133-134. Hökelekli,aAgm, a.y. Hökelekli, agm., s. 133. 225 Dördüncü Oturum Bu çerçevede ırzın korunması İslam huku­kunda hem fertlerin temel hak ve so­ rumlulukları arasında yer almış hem de pozitif hukukun önemli ilgi alanlarından birini teşkil etmiştir. İslam hukukunda zina ve zina iftirası (kazf ) suçları için ön­görülen cezalar ve kadın-erkek ilişki­lerine getirilen sınırlamalar da esasen bu amaca yönelik tedbirlerdir.17 Aslında ırz kavramının “cinsel açıdan korunma” şeklindeki anlamı erken dönem kaynaklarda görülmemektedir. Ancak dilimizde ve kültürümüzde yaygınlaşan bu anlam, bugün Arap âleminde de aynen yaygın bir kullanım haline gelmiştir. Seksenli yıllarda basılan şu iki çalışmada ırz kavramı tam da bu anlamda ve hukuki bir muhteva ile kullanılmıştır: Dr. Mahmud Necîb Husnî, el-Hakku fî Sıyâneti’l-Irzi fi’ş-Şerîati’l-İslamiyyeti ve Kânûni’l-Ukûbâti’l-Mısri, Kahire 1983, s. 107. Dr. Abdulaziz Muhammed Muhsin, el-Hımayetu’l-Cinâîyye li’l-Irzi fi’ş-Şerîati’lİslamiyyeti ve Kânûni’l-Vaz’î, Kahire 1983, s. 486. Bu son çalışmada ırz, terim ve örf açısından şöyle tarif edilir: “Irz, cinsel yönden temizlik anlamındadır. Yani kişinin toplumsal bir kınamaya maruz kalacak herhangi bir cinsel yola girmemesi demektir. Bu esasa göre ırzı şer’an şöyle tarif etmek mümkündür: Bedenin, her türlü gayrimeşru ilişkiden korunmasıdır. Vaz’î kanundaysa bununla “cinsel özgürlük” kastedilir. Bunun anlamı ise bedenin irade dışı her türlü cinsel ilişkiden korunmasıdır.18 Fakültemizdeki Mısırlı ve Iraklı Arapça hocalarımızla bu konuyu müzakere ettiğimizde Arap âlemi ile bizim kullanımımız arasında şöyle bir fark olduğu anlaşılmaktadır. Bizde “ırz” kavramı, sadece daha çok ve yaygın bir şekilde cinsel dokunmazlığa indirgenirken, Arap âleminde bu anlamın yanı sıra, insan onurunu zedeleyen her türlü onur kırıcı hususlar da anlaşılmaktadır. “ONUR” KAVRAMI VE “IRZ” ILE İLIŞKISI “Onur” kelimesi dilimize Fransızcadan (honneur) geçmiş olsa da, hepimizin aşina olduğu bir kavramdır. Çeşitli sözlük ve ansiklopedilere bakıldığında “onur” terimi, insanın kendine karşı duyduğu saygı, şeref, öz saygı, haysiyet, izzet-i nefis; başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, şeref, itibar; insanın, duyan, düşünen ve özgür bir varlık olarak taşıdığı değer, insan olarak insanın değeri vb.” ifadelerle açıklanmaktadır. 17 Hökelekli, agm., s. 134. 18 Abdulaziz Muhammed Muhsin, el-Hımayetu’l-Cinâîyye li’l-Irzi fi’ş-Şerîati’l-İslamiyyeti ve Kânûni’l-Vaz’î, Kahire 1983, s. 17-18. 226 İslam’da Onur Kavramı: Sünnet Bağlamında Türkçemizde “onur” teriminin oldukça geniş bir kullanım alanı vardır: Onur duymak, onurlanmak, onurlandırmak, onuruyla yaşamak, onurluca yaşamak, onursuz, onurunu incitmek, onuruna dokunmak, onurunu çiğnemek, onur kırmak, onuruna yedirememek, onuruna toz kondurmamak, onuruyla ölmek, onuru uğruna ölmek, onuruna yemek vermek, onur konuğu, onur kurulu, onur üyesi, onur belgesi, onur meselesi, onursal başkan… Kanaatimizce yukarıda anlamları verilen “ırz” ile az önce anlamı verilen “onur” kavramlarının kapsamları büyük ölçüde örtüşmektedir. Dolayısıyla hadislerde geçen “ırz” kavramını, “onur” ile çevirmek en isabetli yol olacaktır. Zira kelimenin aslında olmayan bir anlama indirgenerek her hadiste geçen “ırz” kelimesini dil ve kültürümüzde kullanılan “iffet, namus, cinsel dokunulmazlık” anlamındaki “ırz” kelimesiyle çevrilmesi, hem hadisin yanlış anlaşılmasına hem de hadisten farklı mesajlar çıkartılmasına sebep olabilecektir. Nitekim Sahih-i Buhârî’deki “Hak Sahibinin Söz Söyleme Hakkı Vardır” başlığını taşıyan bâbda yer alan şu rivayetin çevirisi bunun açık bir örneğini oluşturmaktadır: َل ُّى ا ْل َواج ِِد ي ُ ِح ُّل ُعقُوبَتَ ُه َو ِع ْر َض ُه “Ödeyecek şeyi bulan kimsenin borç ödemeyi geciktirip uzatması, ona ceza vermeyi ve ırzını helal kılar.”19 Tercümede rivayetin devamında ırz ile ilgili Sufyân es-Sevrî’den gelen “Bana hakkımı ödemeyi uzattın! der” şeklindeki açıklama dikkate alınmadığı gibi “ırzını helal kılar” ifadesinin, Türk okuyucusunun zihninde ne tür yanlış çağrışımlar yapacağı da dikkate alınmamıştır. Böyle bir ifadenin hem mantık, hem de hukuk ve ahlak açısından yanlış sonuçlar doğuracağı da maalesef düşünülmemiştir. Oysa bu hadisin diğer bir versiyonunda Abdullah b. el-Mübârek’in yapmış olduğu açıklama, böyle bir tutumun, alacaklının borçluya ağır ifadeler kullanarak sataşmasına yol vermesi şeklindedir.20 Hadiste geçen “ırzını helal kılar” ifadesi, gerek rivayetlerdeki açıklamalarda gerek şerhlerde “Ödemeyi uzattı, sözünde durmadı, bana zulm etti vb. diyerek alacaklıdan şikayetçi olması, normal şartlarda söylemesi helal olmayan bazı kötü sözler sarf etmesi helal olur” şeklinde açıklanmıştır.21 Nitekim sattığı deveden dolayı alacağı olan bir bedevi gelip Hz. Peygamber’e ağır sözler söyleyince oradaki sahabiler adamın üzerine gitmişler, bunun üzerine Allah 19 Buhârî, İstikrâz, 13 (bâb başlığı). Çeviri: Mehmet Sofuoğlu, Sahih-i Buhârî ve Tercemesi, V, 2218. 20 bk. Ebu Davud, Kadâ’ (Akdiye), 29. 21 İbn Ebi Şeybe, Musannef, IV. 489, no: 22402; İbn Mâce, Sadakât 18, II. 812, no: 2427; Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat, III. 46, no: 2428; İbn Abdilberr, el-İstizkâr, VI. 492. 227 Dördüncü Oturum Rasulü onlara: “Bırakın onu, zira hak sahibinin söz söyleme hakkı vardır” buyurmuştur.22 “Borcunu ödeyecek gücü olduğu halde ödemeyen kimsenin tutumu gibi bir hak ihlali söz konusu olduğunda şeref ve say­gınlık anlamındaki ırzın yara alacağı belirtilmiştir. Böyle bir durumda haksızlık eden kişinin ırzı sorgulanmaya açık hale gelmiş demektir.”23 Buna göre buradaki ırz ifadesiyle borçlunun onur ve haysiyeti kastedilmektedir. Yani imkânı olduğu halde borcunu ödemeyen kişi, bu yüzden çeşitli tarizlere muhatap olacak ve onurunun kırılmasına maruz kalacaktır. Kanaatimizce bu hadis, “Harâmun ırduhû” (onuru dokunulmazdır) hadisinin tam zıddı olarak: “Saygınlığını veya dokunulmazlığını kaldırır” demektir. Netice itibarıyla hadisi şöyle anlamamız ve çevirmemiz daha uygun olacaktır: “Borcunu geciktiren varlıklı kimse, onurunu/ saygınlığını çiğnetmeye ve cezalanmaya müstehak olur.” Yani o şahıs bu tavrıyla onurunu, saygınlığını yitirir, dokunulamazlığını kaybeder ve alacaklıdan gelebilecek her türlü ilişmeye katlanır. Mezkur çalışmasında İlyas Karslı ise “Burada geçen ’ırz’ kelimelerini ’beden/ vücut’ şeklinde tercüme etmek ve buna göre izah etmek daha mantıklı olabilirdi.”24 demektedir. Yukarıdan beri naklettiğimiz açıklamaları da dikkate alarak biz yapılan bu değerlendirmeye katılmadığımızı belirtmeliyiz. Dile getirdiğimiz tercüme hatalarının bir benzerini şu rivayette de görmekteyiz: Ebu Hureyre (r.a.)’nin anlattığına göre Mâiz b. Mâlik el-Eslemî Rasulullah (s.a.s.)’a gelip, bir kadınla haram ilişkide bulunduğunu dört kez itiraf etti. Rasulullah her seferinde ondan yüz çevirdi. Beşinci seferde bunun gerçek bir birleşme olup olmadığını sorguladı. Mâiz, bunun tam anlamıyla bir ilişki olduğunu ve bu günahından temizlenmek istediğini söyleyince recmedilmesini istedi. Sahabeden biri diğerine: “Şu adama bak! Allah onu gizlemişken nefsi onu bırakmadı da köpek taşlanır gibi taşlandı!” dedi. Allah Rasulü bunu duydu ama hiç ses çıkarmadı, sonra bir müddet yürüdü ve ayağını dikmiş bir eşek leşine rastladı. Böyle konuşan o iki kişiye: “İnin ve şu eşeğin leşinden yeyin!” buyurdu. Adamlar: “Ey Allahın Nebisi! Bundan kim yiyebilir ki?” dediler. Rasulullah: ض َأ ِخيكُ َما آ ِنفًا َأ َش ُّد ِم ْن َأكْ ٍل ِم ْن ُه َوا َّل ِذى نَف ِْسى ِبيَ ِد ِه ِإنَّ ُه الآ َن َل ِفى َأنْ َها ِر ا ْل َج َّن ِة ِ فَ َما ِن ْلتُ َما ِم ْن ِع ْر ي َ ْن َق ِم ُس ِفي َها 22 Abdurrazzak, Musannef, VIII. 317, no: 15358; Buhârî, İstikrâz, 13; Hibe, 25; Muslim, Musâkât, 120; Ahmed, Müsned, II. 416, 456, VI. 268. 23 Hökelekli, agm,. 134. 24 Karslı, İlyas, agm., s. 140. 228 İslam’da Onur Kavramı: Sünnet Bağlamında “Sizin az önce kardeşinizin ırzına sataşmanız, bunu yemekten daha şiddetlidir. Bana sahip olan (Allah’)a yemin ederim ki o şimdi Cennet nehirlerine dalmaktadır” buyurdu.25 Aslında bu çeviriyi normal bir okuyucu “ırz ve namusa sataşma” şeklinde anlayacaktır. Oysa rivayette bu anlama gelecek bir içerik yoktur. Suçunu itiraf eden ve cezasını çekmek isteyen birine “köpek gibi taşlandı!” şeklindeki sataşmadır söz konusu olan. Bu sataşma ise “ırz ve namusa” değil, o şahsın “onuruna” yapılmış bir tariz olduğu için Hz. Peygamber derhal buna müdahale etmiştir. Bu rivayetten anlaşılmaktadır ki Allah Rasulü, kendi itiraf ve isteğiyle zina cezasını kabullenen Mâiz’in, aslında ırz-namus suçu işlemesine rağmen, neticede bir mümin olduğunu ve mümin olarak hâlâ onun bir şeref ve haysiyeti/onuru olduğunu, dolayısıyla hakkında “köpek taşlanır gibi taşlandı” denilemeyeceğini belirtmektedir. Bu yüzden, buradaki “Sizin az önce kardeşinizin ırzına sataşmanız” ifadesi, şöyle çevrilmeliydi: “Sizin az önce kardeşinizin onuruna sataşmanız, şu (eşek leşini) yemekten daha kötüdür. Beni yaşatan Allah’a yemin ederim ki, o şimdi Cennet nehirlerine dalmaktadır.” Nitekim Allah Rasulü’ne içki içmiş birisi getirilince, onun dövülmesini emretmiş, bunun üzerine kimi eliyle, kimi mendiliyle, kimi de elbisesiyle vurmuştu. Adam giderken oradakilerden bazıları “Allah seni rezil rüsvay etsin!” deyince Hz. Peygamber: “Öyle demeyin, onun ardından şeytana yardım etmeyin! ’Allah sana rahmet etsin’ deyin!” buyurmuştu.26 Diğer rivayetlerde ise defalarca içki içen ve dövülen biri hakkında bir sahabinin “Allahım ona lanet eyle! Ne çok içmekte ve ne çok dayak yemekte!?” demesi üzerine Allah Rasulü: “Onu lanetlemeyin! Zira o Allah ve Rasulünü seviyor!” buyurmuştur.27 Bu iki rivayetin bize verdiği ortak mesaj şudur: İlki, en büyük haramlardan, günahlardan işlemelerine ve gerekli cezaya çarptırılmalarına rağmen, Allah Rasulü hâlâ onların onurlarını, izzet ve şereflerini korumakta, lanetlenmelerine ve hakaret edilmelerine izin vermemektedir. 25 Ebu Dâvud, Hudûd, 23. 26 Ahmed, Müsned, II. 299. 27 Abdurrazzak, Musannef, VII. 381, no: 13552; Buhârî, Hudud 5. 229 Dördüncü Oturum ALLAH RASULÜ’NÜN ÖĞRETISINDE “IRZ”, “HÜRMET” VE “ONUR” Allah Rasulü’nün dilinde ırz yani onur, tıpkı can ve mal gibi saygındır ve dokunulmazdır. Sevgili Peygamberimiz, Veda haccında birkaç yerde irad ettiği hutbelerde tekrar tekrar “can, mal ve ırz yani onur saygınlığını” dile getirmiş ve bu saygınlığın tıpkı Arafat gibi, Arefe günü ve Zilhıcce ayı gibi saygın olduğu vurgusunu yapmıştır.28 فإن دماءكم وأموالكم وأعراضكم عليكم حرام كحرمة يومكم هذا في شهركم هذا في بلدكم هذا Allah Rasulü söz konusu dokunulmazlık vurgusunu başka zamanlarda da yapmıştır. Nitekim şu hadiste dikkat çektiği konular, aslında “ırz” kavramının anlam çerçevesini de ortaya koymaktadır: وكُونُوا ِعبا َد،ض حاسدوا ولا ُ ٍ دابروا ولا يب ِْع ب ْع ُضك ُْم َعلَى ب ْي ِع ب ْع ُ َلا ت ُ َتناجشوا ولا تَباغ َُضوا ولا ت َ ال َّتق َْوى َها ُهنا وي ُ ِش ُير ِإ َلى َص ْد ِر ِه ث َلا ََث. ال ُم ْس ِل ُم أخُو ا ْل ُم ْس ِلم لا يَظ ِل ُمه ولا ي َ ْح ِق ُرهُ ولا ي َ ْخ ُذ ُل ُه.ًال َّله ِإخْوانا َ َ َّ يء ِم َن ٍ ب ا ْم ِر ٍ َّمرا ِ ِحس حرام د ُم ُه وما ُل ُه و ِع ْر ُض ُه ْ تب ٌ ك َُّل ا ْل ُم ْس ِل ِم َعلَى ا ْل ُم ْس ِل ِم.الش ِّر أ ْن ي َ ْح ِقر أخاهُ المسلم “Birbirinize haset etmeyin. Alışverişte pazarlığı kızıştırarak birbirinizi aldatmayın. Birbirinize dargın durmayın ve birbirinize yüz çevirmeyin. Birinizin bitmek üzere olan pazarlığını bozmayın. Ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Müslüman Müslümanın kardeşidir; ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz ve ona hor bakmaz.” Rasulullah (s.a.s.) üç defa göğsüne işaret ederek şöyle buyurdu: “Takva, işte buradadır. Bir kimseye kötülük olarak Müslüman kardeşini küçük görmesi yeter. Müslümanın Müslümana kanı, malı ve onuru haramdır.”29 Hadisin içeriğine bakıldığında “kardeşlik, takva” vurgusu yapılmakta ve kardeşliği ve takvayı zedeleyen her türlü olumsuz ilişki yasaklanmaktadır. Burada örnek olarak sayılan Müslümanın din kardeşini aldatma, hiyanet etme, yalanlama, hakir görme gibi olumsuz davranışlarının ortak yönü ise her birinin “onur kırıcı” olmasıdır. Buradaki “ırz” kavramının anlamı dilimizde yaygın olan “ırz ve namusun korunması” olsaydı, hadiste Müslümanları fuhşa ve zinaya karşı uyaran bazı mesajlar yer alırdı. Oysa burada vurgu, takvaya ve kardeşini hakir görmeye olmuştur. Hadiste saygınlığı sayılan üç husus, din, can/kan ve ırz olduğuna göre buradaki “ırz” tabirinden bedenden farklı bir mana anlaşılmalıdır. Zira “canın dokunulmazlığı” zaten bedeni içermektedir. Dolayısıyla burada “ırz” ile kastedilen, kişinin onuru yahut manevi kişiliği olmalıdır. Yine Usul-i fıkıhta meşhur olan “Zarûrât-i hamse”de geçen “ırzın korunması” da kanaatimizce bu şekilde anlaşılmalıdır. 28 bk. Buhârî, Megâzî, 78; Hac, 132; Tirmizî, Tefsiru’l-Kur’an, Suretu’t-Tevbe, 2; İbn Mâce, Menâsik, 76; Ahmed, Müsned, V. 72. 29 Müslim, Birr, 32; Tirmizî, Birr, 18. 230 İslam’da Onur Kavramı: Sünnet Bağlamında Yukarıdaki hadislerde geçen “haram” ifadesi bu konuda kilit kavramdır. Arapçada H-R-M kökünden türeyen haram, harem, harîm, ihram, hurmet, mahrem, mahremiyet, mahrum, mahrumiyet, muharrem ihtirâm, muhterem, vb. kelimeler bugünün diliyle ifade edecek olursak, saygınlık ve dokunulmazlık anlamına gelmektedir. Zayıf bir isnad ile gelmekle birlikte şu rivayet, hem hurmet kelimesinin kullanımını hem de ilgili kavramın önem ve anlamını göstermektedir: Abdullah b. Amr, Rasulüllah (s.a.s.)’ı tavaf ederken gördüğünü ve şöyle buyurduğunu rivayet eder: “(Ey Kabe!) Ne kadar hoşsun, kokun ne kadar da güzel! Şânın, hürmetin ne kadar da yüce! Ama canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah nezdinde malıyla, kanıyla müminin hürmeti (dokunulmazlığı), senin hürmetinden daha büyüktür!”30 َما َأ ْطيَبَ ِك َو َأ ْطيَ َب رِي َح ِك َما َأ ْع َظ َم ِك َو َأ ْع َظ َم ُح ْر َمتَ ِك َوا َّل ِذى نَف ُْس ُم َح َّم ٍد ِبيَ ِد ِه َل ُح ْر َم ُة ا ْل ُم ْؤ ِم ِن َأ ْع َظ ُم ِع ْن َد ال َّل ِه ُح ْر َم ًة ِم ْن ِك Allah Rasulü’nün dilinde başkasının onurunu kırmak, onurunu zedelemek haramdır. Üsâme b. Şerîk şöyle demiştir: Bedevilerin Peygamber (s.a.s.)’e: “Şu işi yapmakta bize bir günah var mı? Falan şeyde bize bir günah var mı?” diye sorularına şahit oldum. O (s.a.s.) şöyle buyurdu: َ ض َأ ِخي ِه َش ْيئًا ف ََذ اك ا َّل ِذى َح َر ٌج ِ ِعبَا َد ال َّل ِه َو َض َع ال َّل ُه ا ْل َح َر َج ِإلاَّ َم ِن ا ْقتَ َر َض ِم ْن ِع ْر “Ey Allah’ın kulları, Allah (sorduğunuz şeyleri işleyenlerden) günahı kaldırmıştır. Ancak (din) kardeşinin onurundan bir şey kırpan kimse bu hükmün dışındadır. İşte haram olan budur.”31 Hatta Ebu Davud’un naklettiği şu hadiste haksız yere veya hak etmediği halde bir Müslümanın şeref ve namusuna yani onuruna dil uzatmak, büyük günahların en büyüklerinden sayılmıştır: ض َر ُج ٍل ُم ْس ِل ٍم ِب َغ ْي ِر َح ٍّق ِ ِإ َّن ِم ْن َأكْبَ ِر ا ْلكَبَا ِئ ِر ا ْس ِت َطا َل َة ا ْل َم ْر ِء ِفى ِع ْر “Kişinin haksız yere bir Müslümanın onuruna dil uzatması, büyük günahların en büyüklerindendir...”32 Enes b. Malik’in naklettiğine göre Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Yüce Rabbim beni miraca çıkardığında, bakırdan tırnaklarıyla yüzlerini ve göğüslerini tırmalamakta olan bir topluluğa uğradım. “Bunlar kim ey Cibril?” dedim, O: 30 İbn Mâce, Fiten, 2. 31 İbn Mâce, Tıb, 1. 32 Ebu Davud, Edeb, 35. Aynı yerdeki diğer bir lafız ise şöyledir:�إن مــن أ�ربــ�ى الــراب اال�ســتطالة فــي عــرض المســلم بغيــر حــق 231 Dördüncü Oturum هؤلاء الذين يأكلون لحوم الناس ويقعون في أعراضهم “Onlar, insanların etlerini yiyip onların onurlarına ilişenlerdir.” buyurdu.”33 Bu ve benzer rivayetlerden anlaşılan, Hz. Peygamber’in dilinde ırz kavramı daha çok insanların arkasından konuşma, gıybetini yapma bağlamında kullanılmaktadır.34 Kul hakkı konusunda çok titiz olan Allah Rasulü, yaşanan haksızlıkların ahrete kalmadan dünyada telafi edilmesini tavsiye etmektedir. Söz konusu haksızlıkların daha çok mali konularda gerçekleşeceği zehabına kapılmak yanlış olacaktır. Zira meşhur Müflis Hadisinde35 de dile getirildiği gibi kul hakkını gerektiren şeyler “sövme, iftira etme, birinin malını yeme, kanını dökme ve dövme” gibi insanın onurunu ve şerefini ilgilendiren çok çeşitli konularda gerçekleşmektedir. Dolayısıyla mali konularda kul hakkının giderilmesi nasıl gerekliyse, onur konusunda da helalleşme cihetine gidilmelidir: ض َأ ْو َما ٍل فَ َج َاءهُ فَا ْستَ َح َّل ُه قَ ْب َل َأ ْن ي ُ ْؤخ ََذ َو َل ْي َس ث ََّم ٍ َر ِح َم ال َّل ُه َع ْب ًدا كَانَ ْت لأ َ ِخي ِه ِع ْن َدهُ َم ْظلَ َم ٌة ِفى ِع ْر ات َح َّملُوا َعلَ ْي ِه ِم ْن َس ِّيئَا ِته ِْم ٌ َات ُأ ِخ َذ ِم ْن َح َسنَا ِت ِه َو ِإ ْن َل ْم تَكُ ْن َل ُه َح َسن ٌ َِدينَا ٌر َولا َ ِد ْر َه ٌم فَ ِإ ْن كَانَ ْت َل ُه َح َسن “ “Mal ve onur hususunda kardeşinde herhangi bir hakkı bulunup da bu dünyada onunla helalleşene Allah rahmet etsin. Çünkü kıyamette ne dinar ne de dirhem bulunur. Eğer o kimsenin iyilikleri varsa onlar haksızlık edilen kimseye verilir. Şayet sevapları yoksa haksızlık yapılan kimsenin günahları buna verilir.”36 Hadisin konumuzla ilgili kısmı tercümelerde şöyle çevrilmiştir: “Mal ve namus meselesinde bir kulun bir kardeşinde bir hakkı bulunur da bu dünya hayatında onunla helalleşirse Allah o kuluna rahmet etsin.”37 “Üzerinde (bir din) kardeşinin nefsine yahud malına tecavüzden doğmuş bir hak bulunan kimse, dinâr ve dirhem bulunma­yacak (kıyamet günün)den evvel, bugün dünyâda mazlumdan o hakkı bağışlamasını istesin.38 Yine buradaki “ırz” kavramının aynen veya “namus” diye çevrilmesi halinde, ırz hususunda yaşanan zina, tecavüz vb. haksızlıkların, nasıl helalleşileceği konusu gün33 Ahmed, Müsned, III. 224; Ebu Dâvud, Edeb, 5. 34 Rivayetler için bk. İbn Ebi Şeybe, Musannef, V. 277, no: 26050; V. 230, no: 25536; Dârimî, Mukaddime, 57. 35 Müslim, Birr, 59 36 Tirmizî, Sıfatü’l-Kıyâme, 2. 37 Tirmizî, Sıfatü’l-Kıyâme, 2. 38 Buhârî, Mezalim, 10. 232 İslam’da Onur Kavramı: Sünnet Bağlamında deme gelmektedir. Bu da “ırz” kavramının “onur” diye anlaşılmasının daha isabetli olduğunu gösterir. İkinci çevirideki “nefsine tecavüz” ifadesi ise günümüz dilinde yine yanlış anlaşılmaya müsaittir. Şayet “nefsine haksızlık” şeklinde ifade edilseydi “ırz” kavramındaki “nefis, kişilik” anlamı açısından doğru olurdu. Nebevi öğretiye göre Müslüman öncelikle kendi onurunu korumalıdır. Konu ile ilgili hadislere bakılırsa bu hususta şu adımlar atılmalıdır: Önce kişi kendi kendisinin onurunu incitecek davranışlardan uzak kalmalıdır. Nitekim bir gün Allah Rasulü: “Müminin kendisini zelil/küçük düşürmesi uygun değildir.” buyurunca ashab: “O kendini nasıl küçük düşürür?” diye sorarlar. Cevaben Rasulullah (s.a.s.) de şöyle buyurur: “Kendini altından kalkamayacağı sıkıntılı işlere sokar.”39 İkinci olarak İslam’daki helal ve haramlara riayet ettiği gibi ikisi arasındaki şüpheli şeylerden de sakınmak suretiyle dinini ve onurunu korur. فَ َم ِن ا َّتقَى ا ْل ُم َش َّب َها ِت،س ِ ات لا َ ي َ ْعلَ ُم َها كَ ِث ٌير ِم َن ال َّنا ٌ َوب َ ْينَ ُه َما ُم َش َّب َه، ا ْل َحلاَ ُل ب َ ِّي ٌن َوا ْل َح َر ُام ب َ ِّي ٌن ا ْستَ ْب َر َأ ِل ِد ِي ِن ِه َو ِع ْر ِض ِه “Helal belli, haram da bellidir. İkisi arasında birtakım şüpheli şeyler vardır ki, çok kimseler bun­ları bilmezler. Her kim şüpheli şeylerden sakınırsa, onurunu da, dinini de tertemiz tutmuş olur.”40 “Şüpheli şeylerden kaçınan Müslümanın dinini ve ırzını korumuş olacağı belirtilir­ ken insanın manevi kişilik değerle­rini ifade eden ırzın, din gibi temel bir kav­ramla yan yana zikredilmesi ilgi çekicidir. Bu ifadeden, kişilik değerlerinin dinî de­ğerler için hakiki zemini teşkil ettiğini, sağlam bir dindarlığın sağlam ve korun­muş bir kişilikte daha da mükemmel ola­cağını anlamak mümkündür. Ayrıca bun­dan, manevi kişiliğe saldırının dinin özü­nü ilgilendirdiği ve bazı şeklî ihmallerden daha önemli sayıldığı anlaşılmaktadır.41 Üçüncü olarak da “Onurlu ve kerem sahibi olan mümin,”42 onurunu koruyabilmek, onurlu bir hayat sürebilmek için gerekli çabaları sarf eder, bu uğurda birtakım mali ve maddi fedakârlıklar da yapar. İsraf ve gösterişe kaçmamak kaydıyla yemesi, içmesi, giymesi, bineği, meskeni ve ailesine sağladığı maişeti vb. harcamaların bile “sadaka” kapsamına alınması oldukça manidardır. Zira onurlu olmak, onurla yaşamak müminin en önemli özelliğidir. Bu konuda Allah Rasulü şöyle buyurur: 39 40 41 42 Tirmizî, Fiten, 67. Buhârî, İman, 39. Hökelekli, agm, XIX. 134. Ebu Dâvud, Edeb, 5. 233 Dördüncü Oturum ما وقى به المؤمن عرضه فهو له صدقة “Mü’minin onurunu korumak amacıyla yaptıkları, kendisi için bir sadakadır.”43 Allah Rasulü’nün öğretisine göre mümin, kendi onurunu koruyup kolladığı gibi kardeşinin onurunu da korumalıdır. َما ِم ِن ا ْم ِر ٍئ ي َ ْخ ُذ ُل ا ْم َرأً ُم ْس ِل ًما ِفى َم ْو ِض ٍع تُ ْنتَ َه ُك ِفي ِه ُح ْر َمتُ ُه َوي ُ ْنتَق َُص ِفي ِه ِم ْن ِع ْر ِض ِه ِإلاَّ خ ََذ َل ُه ال َّل ُه ِفى َم ْو ِط ٍن ي ُ ِح ُّب ِفي ِه نُ ْص َرتَ ُه َُو َما ِم ِن ا ْم ِر ٍئ ي َ ْن ُص ُر ُم ْس ِل ًما ِفى َم ْو ِض ٍع ي ُ ْنتَق َُص ِفي ِه ِم ْن ِع ْر ِض ِه َوي ُ ْنتَ َه ُك ِفي ِه ِم ْن ُح ْر َم ِت ِه ِإلاَّ نَ َص َره “ ال َّل ُه ِفى َم ْو ِط ٍن ي ُ ِح ُّب نُ ْص َرتَ ُه “Her kim bir Müslümanı saygınlığının kaybolacağı, onurunun zayıflayacağı bir yerde yardımsız bırakırsa, Allah da onu kendisine yardım edilmesini arzu ettiği bir yerde yalnız bırakır. Kim de bir Müslümana onurunun zayıflayacağı ve saygınlığının yitirileceği bir yerde yardım ederse, Allah da ona kendisine yardım edilmesini arzu ettiği bir yerde yardım eder.”44 Yine bir başka hadisinde Allah Rasulü (s.a.s.) şöyle buyurur: ض َأ ِخي ِه َر َّد ال َّل ُه َع ْن َو ْج ِه ِه ال َّنا َر ي َ ْو َم ا ْل ِقيَا َم ِة ِ َم ْن َر َّد َع ْن ِع ْر “Kim Müslüman kardeşinin onurundan yana kötülüğü savarsa Allah’ta kıyamet gününde onun yüzünden cehennem ateşini savar.”45 SONUÇ “Irz” kavramı, hem dinimizde hem de dil ve kültürümüzde oldukça önemli bir kavramdır. Allah Rasulü’nün hadislerinde “ırzın korunması”, tıpkı can ve malın korunması gibi dokunulmazlardandır, saygındır ve güvence altına alınmıştır. Cahiliye döneminde de bilinen ve kullanılan “ırz” kavramının anlam yelpazesi hayli geniş olmasına rağmen bizim kültürümüzde anlamı kaydırılmış ve daraltılmıştır. Hadislerdeki “ırz” kelimesini, bizdeki ırz kelimesiyle çevirmek hatalıdır. Zira böyle bir çeviri, nebevi mesajın yanlış anlaşılmasına yol açabileceği gibi bazen asıl mesajın kaçırılmasına da neden olabilmektedir. Dolayısıyla “ırz” kavramının geçtiği hadisleri sadece “iffet ve namus” eksenli çevirmek ve okumak, hadislerde asıl kastedilen anlamı göz ardı etmektir. Konu ile ilgili kavramlara baktığımızda, ırz, şeref, izzet, iffet ve hurmet kelimelerinin “onur” tabirine en yakın anlama sahip olan kavramlar olduğu 43 Tayâlisî, Müsned, I. 237. 44 Ebu Dâvud, Edeb, 36. 45 Tirmizî, Birr ve Sıla, 20. 234 İslam’da Onur Kavramı: Sünnet Bağlamında anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kanaatimizce ırzı en iyi karşılayan kelime Fransızcadan dilimize geçmiş ve yerleşmiş olan “onur” kavramıdır. Kanaatimizce bir Müslümanın yaşayabileceği belki de en onur kırıcı olumsuzluk, onun iffet ve namusuna dil uzatmak, kem gözle bakmak, harimine uzanmak, ırzına tecavüz etmek olduğu için âdeta “ırz” kavramı sadece bu anlama tahsis edilmiş ve yalnızca bu alanda kullanılır olmaya başlamıştır. İnsan onurunu ayaklar altına alan bu durum, o kadar ağır basmıştır ki, ırzın/onurun sözlükte yer alan diğer anlamlarını neredeyse gölgelemiştir. Bu ise hadislerde hedeflenen birçok anlamın buharlaşmasına yahut göz ardı edilmesine neden olmuştur. Bu nedenledir ki, hadislerde geçen “ırz” kavramının “ırz” ile karşılanması isabetli değildir. “Onurun korunması” dediğimizde bu ifade, bir kimsenin hor hakir görülmemesi, şeref ve itibarına dil uzatılmaması, gıybetinin yapılmaması vb. anlamların yanı sıra iffet ve namusunun korunmasını da içerir. Oysa “Irzın korunması” denildiğinde bir kimseyle alay edilmemesi veya tahkir edilmemesi vb. hususlar anlaşılmamaktadır. Kur’an ayetlerine paralel bir şekilde Hz. Peygamber’in öğretisinde de insan onuru çok önem arz etmektedir. Gerek risalet öncesinde ve gerek sonrasında daima onurlu olan Allah Rasulü, Müslümanların onurlu birer birey olmalarını istemekle kalmamış, din kardeşlerinin onurlarını da koruyup kollamalarını, asla haksız yere bir Müslümanın onuruyla oynamamaları gerektiğini öğretmiştir. Nebevi öğretiye göre Müslüman=onurlu insan demektir. Birinin onurunu incitmenin, tıpkı mali yönden oluşan kul haklarında olduğu gibi helalleşilmesi gereken bir konu olduğunun altı çizilmiştir. Nebevi öğretide, onurlu Müslümanlardan oluşan, onurlu bir hayat ön görülmektedir. Buna göre bir mümin, kendi onuruna ne denli düşkünse, kardeşlerinin onuruna da o kadar hatta daha fazla saygılı olmalıdır. Birçok ayet ve hadislerde geçen biriyle alay etme, birini taklit etme, onu incitecek ağır şakalar yapma, onu küçük görme veya küçük düşürme, arkasından konuşma, iftira atma, ad takma vb. pek çok yasak, sadece ve sadece Müslümanın ırzını yani onurunu korumak içindir. Nitekim ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyurmuştur: “(Şüphesiz) izzet, Allah’ındır, O’nun Rasulü’nündür ve müminlerindir.” (Münafikûn, 8) OTURUM BAŞKANI- Şu anda ben kendimi, sizin de aynı şekilde düşündüğünüzü hissediyorum, Resulullah’ın huzurunda olarak hissediyorum. Kendim içimden salavat getirdiğim gibi sizlerin de aynı şekilde Resulullah’a salavat getirdiğinizi düşünüyorum. 235