cihaddan geri kalanlara bir mesaj

advertisement
Ey oturanlar! Eğer sizler şeytanların sizi aldattığı üzere sınır boylarında ve
savaşın içinde olduğunuzu iddia ediyorsanız ve şeytan, çocukları terbiye
etmenin, evine ekmek getirmek için çalışıp didinmenin ve insanlara davet
etmenin de cihad olduğunu size fısıldıyorsa… Mücahid olmanız için silah
taşımanın gerek olmadığı kanısını size veriyor ve cihadın birçok yönü
olduğunu söylüyorsa… Evet, bu doğru ey geride kalanlar! Sizler de sınır
boylarındasınız lakin, kadınlarınızın, karınlarınız ve şehvetlerinizin sınır
boylarında. Dünya sevgisi ve ölüm tiksintisi sizi ağırlaştırmıştır. Bizim
nezaket göstermediğimiz vakıanız işte budur. Şu ana kadar yaşamış
olduğunuz psikolojik kırılmanın ve zilletin sebebi de budur. Emin ve
güvenilir olan Nebi’nin  haber verdiği gibi: “Faiz yoluyla alışveriş
yaptığınız, öküzlerin kuyruğuna yapıştığınız, tarımı seçtiğiniz ve cihadı
terk ettiğiniz zaman Allah size öyle bir zillet musallat eder ki, dininize
dönünceye kadar onu üzerinizden atamazsınız.” [Sahih Hadis, İmam Ahmed ve Ebu
Davud Rivayet etmiştir] Ve bu yaşadığınız zillet, ancak silah taşıma, kanlar,
cesedler ve büyük fedakarlıklar ile üzerinizden çekilir.
Zillet duvarları ancak kurşun yağışıyla yıkılır.
Ve özgür olan da her kafir ve asiye önderlik vermez
Kan akıtmadan da zillet alınlardan silinmez
Ey oturanlar! Bundan önce mücahidlerin asker, polis, Rafızi ve Nusayrilerle
savaşmasını ayıplıyordunuz! Sizi her zaman hesaba çeken nefislerinizi
rahatlatmak ve geride kalışınızı süslemek için onların Müslüman olduğunu
savunuyordunuz!
Allah için; hayırlılarınızı öldüren, itibarınızı hiçe sayan, kadınlarınıza
tecavüz eden, malınızı talan eden, evlerinizi ve ekinlerinizi yakan,
ahlakınızı bozmak ve İslam dinini yok etmek için Haçlılar, Mecusiler,
Laikler ve Ruslarla anlaşan askerin, polisin, Rafızilerin ve Nusayrilerin ne
yaptığını kendi gözlerinizle gördükten sonra onlarla savaşmakta tereddüt
mü ediyorsunuz? Ya da küfrün en geniş kapısından küfre giren bu
lanetliklerin küfründen şüphe mi duyuyorsunuz? Vallahi İslam’ı bozan on
maddeden hangisini araştırsak onlarda bunları bulduk! Ve siz bunu çok iyi
biliyorsunuz.
Ey cihaddan geri kalanlar! Bunlar kafir, mürted ve münafıklardır. Az bir dünya
malı için insanlara dinlerini çarpıtan tağutların rahiplerini ve kötü alimlerini
dinlemeyin! “Ey iman edenler! Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların
mallarını haksız yollarla yiyorlar ve Allah’ın yolundan alıkoyuyorlar.” [Tevbe, 34]
“Ey Kitap ehli! Niçin hakkı batılla karıştırıyor ve bile bile gerçeği
gizliyorsunuz?” [Ali İmran, 71] Artık her kim kafirlere dostluk kurmak ve
Müslümanlara karşı savaşmak için onları dost edinip emirlerine uyarsa Allah’ın
dışında onları rabler edinmiştir. “(Yahudiler) Allah’ı bırakıp, hahamlarını;
(Hıristiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rab edindiler. Oysa
[4]
bunlar da ancak, bir olan Allah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. O’ndan
başka hiçbir ilah yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır.” [Tevbe,
31] Onlara inanmayın çünkü onlar, Allah’a karşı size hiçbir fayda sağlayamazlar.
Sizlere cihad zamanı geçti dediklerinde onlara inanmayın, hayır vallahi savaş
yeni başladı. “Seleme b. Nüfeyl el Kindi’den  rivayet edildiğine göre, kendisi
şöyle demiştir: Rasulullah’ın  yanında oturuyordum. Bir adam: “Ey Allah’ın
Rasulü! İnsanlar atlarını salıverdiler, silahlarını da bıraktılar ve şöyle diyorlar:
“Cihad yok, harb ağırlıklarını bıraktı” deyince Rasulullah  yüzünü o kimseye
çevirdi ve şöyle buyurdu: “Yalan söylüyorlar, asıl savaş şimdi başladı.
Ümmetim içinden öyle bir cemaat olacak ki, hak yolunda savaşacaklar. Allah
da bir kısım insanların kalplerini onlara meylettirecek ve onlar yüzünden
diğerlerine rızık verecektir. Kıyamet kopup Allah’ın vaadi yerine gelinceye
kadar bu böylece devam edip gidecektir. Kıyamete kadar atların alınlarında
hayır vardır.” [Sahih hadis, İmam Ahmed, Nesai ve Taberani rivayet etmiştir.]
Ey Müslümanlardan geri kalanlar! Yüce ve üstün olan Allah’tan korkun ve
cihad olan dininize dönün. Cihad çağrıcısı haydi cihada diye çağırdı. “Ey
iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın
ve Resulü’nün çağrısına uyun.” [Enfal, 24] İbn-i Abbas şöyle buyurdu:
“Hayat verecek şey cihaddır.” Dönün cihada, dönün. "Kendi kendinizi
tehlikeye atmayın” [Bakara, 195] tefsirlerde de olduğu gibi buradaki
“tehlike” dünya ile meşgul olup cihadı terk etmektir.
Ve sizi bekliyoruz ey geride kalanlar! Her mekana yayılmış olan İslam
Devleti’nin muaskerlerine sizleri bekliyoruz. (Lailaheillallah Muhammedun
Resulullah) Bayrağınızı kaldırmanız ve dininize yardım etmeniz için sizleri
bekliyoruz. Saldırgan düşmanı defetmeniz ve zafer veya şehadet olan iki
güzellikten birini kazanmanız için sizleri bekliyoruz. Yaşarsanız izzetli
olarak yaşayacak, ölürseniz de şehidler olarak öleceksiniz.
Haydi, cennete ve ona yaklaşmaya, içeceği güzel ve soğuktur.
Rum Rum’dur azabı yaklaştı, ona güzelce vurmak bana kaldı.
Eğer yapamayacaksanız kadınlarınıza yer açın da boşluklarınızı
doldursunlar. Nasıl ki, İbn-i Kayyım  kendi zamanının toplumuna şöyle
dedi: “Ey insanlar! Savaşın öfkesi döndü, cihad çağrıcısı çağırdı ve
gökyüzünün kapıları açıldı. Eğer savaşın süvarilerinden olamayacaksanız
yolu açın da kadınlar yönetsin savaşı. Ey kadınlar! Sakal ve sarıklarınız ile
sürmeleri ve buhurdanları alın da gidin.”
Allahu Teala’dan temennimiz; O’na kavuşana kadar bizi cihad yolunda sabit
kılması, cihaddan geri kalan Müslümanların kalplerini kendi yolunda
cihada açması, cihadı ve şehadeti onlara sevdirip kalplerinde
güzelleştirmesi, korkaklığı ve geride kalmayı onlara nefret ettirip
kalplerinden söküp almasıdır.
Salat ve Selam Allah’ın Resulü’ne ehline ve sahabesine olsun.
[5]
‫ﻣﮑﺘﺒﺔ‬
‫اﻟﻬﻤﺔ‬
ّ
Hamd âlemlerin Rabbine, Salat ve Selam Allah’ın Resulüne, ehline,
sahabesine ve O’na dostluk edenlere olsun.
Bundan sonra;
Bütün Müslümanlara özellikle Irak ve Şam’daki Müslümanlara:
Allah’ın selamı rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Peygamber’den  sabit olduğu üzere şöyle buyurmuştur: “Kendiniz için
istediğinizi kardeşiniz için istemedikçe (kâmil olarak) iman etmiş
olmazsınız.” ve yine şöyle buyurmuştur: “Din nasihattir.” Allah’ı şahid
tutarım ki; sizi Allah için seviyorum ve size güvenilir bir nasihatçiyim.
Benden işitin ve idrak edin. Bugün amel var hesap yok ancak yarın, hesap
olup amel olmayacaktır!
Ey Müslümanlar! Sizden cihaddan geri kalanlara hitap ediyorum; ki onlar,
muvahhid Müslümanların yok edilmesi, gerçek İslam’ın kökünden sökülüp
atılması ve İslami hilafet ile savaşmak için Arap ve Acemlerden oluşan küfür
milletlerinin nasıl bir araya geldiklerini kulakları ile duymakta ve gözleri ile
görmektedirler. Bu büyük savaş ve olay karşısındaki konumunuz nedir?
Savaştan geride kalanlar (kadınlar, çocuklar ve sakatlar) gibi oturmaya ve
savaşı uzaktan izlemeye razı mısınız? Cihaddan geri kalan münafıklarla
beraber oturmaya razı mısınız? Allahu Teala onlar hakkında şöyle
buyurmuştur: “Onlar geride kalanlarla (kadın ve çocuk) birlikte olmaya
razı oldular ve kalpleri mühürlendi. Artık onlar anlamazlar.” [Tevbe, 87]
Allah’ın  tuzağından ve imtihan etmesinden emin misiniz? Cebbar olan
Allah’ın gazabından ve intikamından korkmuyor musunuz?
Ey cihaddan geri kalanlar! Her gün ve her yerde, dininizle savaşıldığını
gördüğünüz halde onun için ne yaptınız? Mücahid kardeşleriniz sizin
rahatınız ve huzurunuz için kanlarıyla, canlarıyla, mallarıyla ve aileleriyle
bedel öderken sizler nasıl rahat bir şekilde oturabiliyorsunuz?
Müslümanlar, Allah’ın yeryüzünde yarattığı en alçak kulları tarafından en
kötü işkencelere maruz kalırken olduğunuz gibi kalmak nasıl hoşunuza
gidiyor? Özgür bacılarınız tağutların hapishanelerinde iken sizler nasıl
yataklarınızda olmaktan tat alıyorsunuz? Safevi Irak İçişleri Bakanlığı’nın
kendi hesaplamalarına göre sadece Irak’ta parmaklıklar arkasına atılan
özgür Müslüman kadın sayısı 5130’u buldu. Bunların 3330’na tecavüz edildi
ve 1200’ü hamile kalıp doğurdular. 180’i ise tecavüzden dolayı öldü. Güç ve
kuvvet sadece Allah’tandır.
Bağdat, Dımeşk ve El Hair’de esir olan bacılarınız hakkında sorulduğunuz
zaman Allahu Teala’ya karşı mazeretiniz ne olacak. Onlar ki; yüzlerce kez
onları kurtarmanız için sizden yardım istediler. Yazık İslam’a! Yazık
kardeşlerime! Yazık oturanlara!
Ey oturanlar! Siz cihadla muhatap olunmadığınızı mı zannediyorsunuz? Size
sadece mücahidlere dua etmenin mi farz olduğunu ve bunu yaptığınızda
mücahidlere yardım için elinizden geleni yaptığınızı mı zannediyorsunuz!
Sizler Müslüman değil misiniz? Sizin kitabınız Kur’an değil mi? Nebiniz
Muhammed  değil mi? Dininiz İslam değil mi? Allahu Teala: “Savaş
üzerinize farz kılındı.” [Bakara, 216] demiyor mu? Allahu Teala’nın size farz
kıldığı savaşı ne olarak görüyorsunuz? Yoksa sizin cihadınız iddia ettiğiniz gibi
evlerinizde kadınlarınızın yanında, yataklarınızın ve koltuklarınızın üzerinde
mi? Allahu Teala’nın “Oruç sizin üzerinize farz kılındı” ve “Kısas sizin
üzerinize farz kılındı” ayetlerine neden uyuyorsunuz da “Savaş sizin
üzerinize farz kılındı” ayetine uymuyorsunuz? Allah’tan başka bir ilahınız mı
var? Ya da Kur’an’dan başka bir kitabınız mı var? Bu saldırgan düşmanı
defetmek sadece mevcut olan mücahidlerin üzerine düşen bir şey midir? Sizi
öldürmek isteyen, soyları ve ekinleri helak etmek isteyen düşmana karşı
zorlukları mücahidlerle beraber yüklenmemenizin sebebi, insanlardan daha
üstün olduğunuz için midir? Evlerinizde oturmakla nefislerinizin güvenliğini
garantiye mi aldınız? “De ki: “Evlerinizde dahi olsaydınız, üzerlerine
öldürülmesi yazılmış bulunanlar mutlaka yatacakları (öldürülecekleri)
yerlere çıkıp gideceklerdi.” [Ali İmran, 154] Sonra Irak, Şam ve diğer beldelerde
kurulan İslam Devleti, sizler milyonlarca olduğunuz halde sayıları binlerle
ifade edilen sadece mücahidlerin devleti midir? Yoksa bu devlet sizin de
devletiniz değil midir? Allahu Teala’nın hükmünün yeryüzünde uygulanması
nimetiyle nimetlenmek ve mazluma insaf edip zalimden hakkını almayı
istemiyor musunuz? Mallarınız, ırzlarınız ve canlarınız güvenli bir şekilde
uyumak istemiyor musunuz? Hilafet gölgesi altında başlarınız dik ve izzetli bir
şekilde yürümek istemiyor musunuz? Bunların bir bedeli yok mudur?
Mücahidler kendilerini feda ederlerken sizler refah içindesiniz!
Ey oturanlar! Allahu Teala şöyle buyurmuyor mu? “Fitne kalmayıncaya ve din
tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın.” [Enfal, 39] Aziz ve Güçlü
olan Allah’ın şu sözünü duymadınız mı? “Allah’a ortak koşanları artık
bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme
yerine oturup onları gözetleyin.” [Tevbe, 5] Hak  şöyle buyurmuyor mu?
“Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin ellerinizle azap etsin, onları rezil
etsin, onlara karşı size yardım etsin, mü’min topluluğun gönüllerini
ferahlatsın ve onların kalplerindeki öfkeyi gidersin.” [Tevbe, 14] Rabbiniz size
şöyle emretmedi mi? “Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret
gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Resulü’nün haram kıldığını haram
saymayan ve hak din İslam’ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun
eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın.” [Tevbe, 29] Yaratıcı
 şöyle buyurmadı mı? “Ey iman edenler! Kafirlerden (öncelikle)
yakınınızda olanlarla savaşın ve sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah
kendisine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.” [Tevbe, 123] Peki sen
Allahu Teala’nın kitabındaki bu ve bunun gibi birçok ayetle nasıl amel
etmektesin? Senin kitabın; ne içinde ne de dışında bir eksiklik ve batıl
bulunmayan, övülen ve hikmet sahibi tarafından indirilen ve senin onu gece ve
gündüz okuduğun İslam kitabıdır.
Ey cihaddan geri kalanlar! Allahu Teala’nın şu ayetinden korkmuyor musunuz?
“Ey iman edenler! Ne oldunuz ki, size “Allah yolunda sefere çıkın” denilince,
yere çakılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz?
Oysa ahirete göre dünya hayatının yararı, pek az bir şeydir. Eğer Allah,
yolunda sefere çıkmazsanız, sizi elem dolu bir azap ile cezalandırır ve
yerinize sizden başka bir toplum getirir. Siz ise O’na hiçbir zarar veremezsiniz.
Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” [Tevbe, 38-39] Tek ve Bir olanın şu
sözünden korkmuyor musunuz? “Onlar eğer savaşa çıkmak isteselerdi, elbette
bunun için bir hazırlık yaparlardı. Fakat Allah onların harekete geçmelerini
istemedi de onları geri bıraktı ve onlara, “Oturun, oturan acizlerle beraber”
denildi.” [Tevbe, 46] Üstünlük ve yücelik sahibi olanın şu sözü sizi ürkütmüyor mu?
“Allah’ın Resulü’ne karşı gelerek (sefere çıkmayıp) geri bırakılanlar, oturup
kalmalarına sevindiler. Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad etmek
hoşlarına gitmedi ve “Bu sıcakta sefere çıkmayın” dediler. De ki:
“Cehennemin ateşi daha sıcaktır.” Keşke anlasalardı.” [Tevbe, 81] Allah’ın  şu
ayette de belirttiği gibi, yerinizde oturmanızdan dolayı cihadın hayrından
mahrum kalmakla cezalandırıldığınızı hiç düşünmediniz mi? “Eğer (bundan
böyle) Allah seni onlardan bir zümrenin yanına döndürür de, onlar (sefere)
çıkmak için senden izin isterlerse, de ki: “Artık siz benimle birlikte ebediyen
çıkmayacak ve benimle birlikte hiçbir düşmanla asla savaşmayacaksınız.
Çünkü siz baştan yerinizde oturup kalmaya razı oldunuz. Şimdi de geri
kalanlarla (kadın ve çocuklarla) birlikte oturun.” [Tevbe, 83] Savaştan geri kalan
üç sahabenin kıssasını duymadınız mı? “Savaştan geri kalan üç kişinin de
tevbelerini kabul etti. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen onlara dar gelmiş,
vicdanları da kendilerini sıktıkça sıkmış, böylece Allah’tan yine O’na
sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Sonra (eski hallerine)
dönsünler diye, onların tevbelerini de kabul etti. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok
kabul eden ve çok merhamet edendir.” [Tevbe, 118] Onların günahları ve
işledikleri suç neydi? Onların suçu cihaddan geri kalmaktı, cihaddan geri
kalmak... Ve düşünün ki; onlar sahabe ve insanların en hayırlısıydılar ve
Peygamber  ile birçok gazveye de çıkmışlardı. Peki, cezaları ne idi? Tevbe
etmelerine ve Allah’a ve Resulü’ne sadık olmalarına rağmen Resulullah  ve
bütün Müslümanlar onları elli gece terk ettiler. Ve Allahu Teala onların tevbesini
ancak elli gün sonra kabul etti. Bu çok tehlikeli ve ciddi bir konudur.
Nefislerinize dönün ve hesaba çekilmeden önce nefislerinizi hesaba çekin.
Ey oturanlar! Sizi, ne mücahid kardeşlerinize yardım ederken ne de haçlı, laik,
safevi ve tağutlara karşı savaşırken gördük. Peki, neden oturuyorsunuz? Sizi
paslandıran bu zayıflığın sebebi nedir? İslam toplumunun bu asırda yaşamış
olduğu zilleti cahiliye toplumu –küfürlerine ve büyük fesatlarına rağmen–
kendi asırlarında yaşamaya razı olmadılar. Kızlarının iffetlerinin
düşmanlarının elleri ile yok olmasına razı olmadılar. Hiç kimsenin mallarını
yağmalamalarına veya topraklarını kirletmelerine razı olmadılar. Bin kere
öldürüldüler ancak zillet sahnelerinden bir sahneyi görmediler. Allah’ın
kendilerini izzetlendirdiği ve düşmanlarını zelil kıldığı ey Müslümanlar! Sizler
ne yapmaktasınız? Allahu Teala şöyle buyurdu: “Onlar, “Andolsun, eğer
Medine’ye dönersek, üstün olan, zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır”
diyorlardı. Halbuki asıl üstünlük, ancak Allah’ın, Resulü’nün ve
mü’minlerindir. Fakat münafıklar (bunu) bilmezler.” [Münafikun, 8] Yoksa kör
cahiliye toplumu sizden daha hayırlı ve daha mı gayretli?
[1]
[2]
[3]
Download