harika türk gazi umur paşa

advertisement
HARİKA TÜRK GAZİ UMUR PAŞA
Gazi Umur Paşa; ismi etrafında o tılsımlı şöhreti nasıl yaratmıştır, bilinemez.
Düşman memleketlerinde onun ismi korku duyularak, dehşete kapılarak anılırdı. Yurt
içinde ve kardeş memleketlerde ise bu isim, mutlak bir saygının ifadesiydi.
Başarılması, insan gücünün kontrolünde olmayan olaylar; bu büyük Türke mal
edilerek derinde Umur; harika bir adam, insanüstü bir varlık olarak tanınmış; kişiliği,
efsaneleştirilerek hayallerde bir dev gibi büyütülmüştür.
Umur’un; tek kadırgasıyla 10 düşman kadırgasını kovalaması, tek kılıcı ile 20
mızrağı haklaması, otuz atlısı ile on bin düşman savaşçısını kılıçtan geçirmesi, ona
yakıştırılan kahramanlık öykülerinden bazılarıdır.
Aydınoğullarının ağızlarından eksik olmayan “Biz Umurca oğlanlarıyız”
teranesi, onların hem gurur, hem tehdit ifadeleriydi. Umurca oğlanlarının harp
meydanlarında bastıkları “Karşınızda gördüğünüz Umur Paşa’dır” naraları; düşmanı
büyüleyen, şaşkına çeviren, en heybetli kale kapılarını açan bir tılsım niteliğindeydi.
Derya Beyi Umur Bey’in İstanbul Deniz Müzesi’ndeki Büstü
Hıristiyanların, Umur Paşa’dan galat olarak ona takmış oldukları “Mor basan”
lakabı; zamanında Avrupa’nın atmosferine bir kâbus gibi çökmüştü. Beşikteki
yavrularına anaların besteledikleri ninnilerde; dizlerinde torunlarına ninelerin
söyledikleri masallarda “Mor basan”; korkunun sembolü olarak dillere dolanmış ve bu,
Umur’un ölümünden sonra da etkisini kaybetmemiştir.
1
Umur’un kadınlar üzerinde yarattığı tesir de eşsiz ve ilgi çekicidir. Devrinde,
kadınlar için Umur’un kişiliği; gönüllerde yatan, kalplerde fırtınalar yaratan tatlı bir
varlıktı. Etrafa saçtığı koku ve dehşete rağmen; İmparatoriçeler, markizler,
prensesler; hayallerini, rüyalarını Umur’un zarif hayali ile süslerdi. Bu taçlı güzeller;
Umur’a sahip olmak için hiçbir çılgınlıktan çekinmezlerdi. Ne şekilde olursa olsun,
onun olmak için ırklarının, cinsiyetlerinin en etkili silahlarını Umur’a çekerlerdi.
Tarihin bile kucaklayamadığı onun hayatını ve harikalı akınlarını, burada bir iki
sayfaya sığdırmak imkânsız olduğundan; Umur’un her iki cephesine de ancak kısaca
dokunacağız.
Umur; Aydın Hükümdarı, Aydınoğlu Mehmet Bey’in oğludur. 1309’da Aydın’da
Birgi şehrinde doğmuştur. 10 Ocak 1334’te Aydın Hükümdarı Mehmet Bey ölünce;
Aydınoğulları oybirliği ile Umur’u, Aydın tahtına oturmayı kabul etmemiş olmasına
rağmen, Aydınoğullarının ısrarı karşısında Aydın tahtına oturmuştur.
Umur, 18 yaşında iken Aydın kuvvetlerinin başına geçerek, aşağı İzmir’i
Cenevizlilerden aldı. İzmir ve Efes’te (Efes o zaman deniz kenarında idi) birer tersane
kurarak bir donanma meydana getirdi. İlk denize inen ve “Gazi” ismini verdiği
kadırgaya yeşil bayrağını çekip, genç filosunu peşine takarak 1329 senesinde
Ege’nin çeşitli düşmanları arasına korkusuzca atıldı. Bu sırada Ege’de Türklerden
başka kimler yoktu ki... Her biri muazzam donanmalara sahip olan; Bizans
İmparatorluğu, Venedik, Ceneviz Cumhuriyetleri, garip bir tarikatın savaşçıları olan
ünlü Rodos şövalyeleri, Kıbrıs Krallığı ve Ege’nin birçok adalarını haydut yuvasına
çevirmiş olan, Haçlı Seferlerinin artıkları korsanlar, Umur’un çarpışacağı
düşmanlardı.
Umur, önce Bizans’a çattı. Koparacağı faydaları elde ettikten sonra Bizans’la
dost oldu. Sıra ile diğer yabancı bayraklara çullandı. Kısa zamanda bütün Ege’yi
Aydınoğullarının haracına kattı; peşine takıp gezdirdiği armada, bir zamanlar 400
parça gemiyi aşmıştı.
1338 senesi baharında, Bizans İmparatoru III. Antranikos, Umur Paşa’ya bir
elçi gönderip Sırpların Bizans’a taarruz ederek Selanik’i zapt etmiş ve Arnavutların da
Bizans’a karşı ayaklanmış olduklarını bildirerek yardım rica etti. Umur, hemen 350
parçadan oluşan bir filo ile Bizans’ın yardımına koştu. Önce Epir tarafından işe
başlamayı uygun buldu. Fakat Mora’yı çepeçevre dolaşarak Adriyatik’e ulaşmak
önemli bir zaman meselesi ve donanmayı yorucu bir işti. Neye yarar ki, donanma için
kısa başka bir yol da yoktu. Lakin Aydınoğullarının bu 30 yaşındaki kralı ve amirali;
115 sene sonra Fatih’e örnek olabilecek bir zekâ ile buna çare buldu. Umur; 350
parça gemisini kızaklar üzerinde karaya çekerek, bugünkü Korent Kanalı boyunca
karadan 6 mil sürükletip Korent Körfezi’ne aktardı. Korent ve Depanto Körfezlerini
denizden geçen Aydın filosu, Epir sahillerinde gücünü gösterdikten sonra, 300 parça
gemi aynı şekilde karadan kızaklar üzerinde Atina Körfezine aşırıldı. (Bahriye Kitabı
Piri Reis) 50 parçanın kışladığı yere “Umur Bey Limanı” adı verildi.
XI. asrın yarattığı Haçlılar belası, Bizans’ın başına bir Latin istilası
bulaştırmıştı. Bu latin İmparatorluğu Bizans’ın üzerine, altındaki yumurtaların bir
kısmını ezen acemi bir kuluçka gibi çökmüştü. Latin sıkıştırması kalktığı zaman
altından kolu budanmış bir Bizans çıkmıştı. Bundan faydalanmak isteyen Bizans’ın
2
dünkü tabileri zaman zaman Bizans’ı sıkıştırıyorlardı. Bir ara Eflak halkı da Bizans’ın
karşısına dikildi. Bizans İmparatorluğu III: Antranikos tehlikeyi görünce Umur
Paşa’nın yardımını rica etti. 1340 baharında, içleri savaşçı dolu 350 parça gemiden
oluşan bir filo ile Bizans’ın yardım çağrısına koştu. Şahane ve muazzam Türk
armadası Fenerbahçe önlerinden Anadolukavağı’na kadar olan sahaya demirledi.
Aydın Kralı Gazi Umur Paşa’nın bindiği baştarda, bu seferin bir hatırası olarak ismini
alan “Umur Yeri” ne demirledi. Buradan Karadeniz’e açılan Türk filosu, Dobruca
yalısına asker döktü; Dobruca Ovası’nda Eflak ordusunu mahvederek Bizansı
rahatlığa kavuşturdu bu sıralarda Umur’un ünü çok yükselmişti. Yakın Şarkın en
kudretli hükümdarı, devrinin en büyük amirali yalnız o idi. Enveri’ye göre artık
“Umur’un kuvvet ve şevketi gittikçe artmış, Hıristiyan memleketlerinin çoğu ona
haraç verir duruma gelmişti. Onun Akdeniz ve Karadeniz’deki Gaza sahası bir
aylık yol kadar genişlemişti”.
Bizans İmparatoru III. Antranikos’un ölümü üzerine, İmparatorluk tacı, 10
yaşındaki oğlu Kaloya’nın çelimsiz başına oturtulmuştu. Antranikos ölümünden bir
zaman önce vasiliği baş veziri Kantagüzen’e vasiyet etmiş olmasına rağmen Anne
İmparatoriçe Anna Dö Savoya, vasilik asasını kaptırmak istemedi. Bunun üzerine
Kantagüzen Dimetoka’da İmparatorluğu’nu ilan etti. Böylece İmparatoriçelik tacı da
genç ve güzel karısı İren’in cazip başına oturtuldu. Bu şekilde ikiye ayrılan Bizans’ta
iç savaş başladı. Anne İmparatoriçe’nin kara kuvvetleri, Bulgarlarla beraber
Dimetoka’ya deniz kuvvetleri de Trakya ve Makedonya yalı boylarına saldırıya
başlayınca, Kantagüzen Sırp Kralına gitti. Sırp tarihinin en ihtiraslı bir kıralı olup ilerde
Roma İmparatoru unvanı takınarak Bizans üzerine yürümeğe kalkışacak olan İstefan
Düşan, kucağına düşen Kantagüzen’i bırakmadı. İnsafsızca bir pazarlığa girişti. Bu
arada Bulgar çapulcuları, Dimetoka’yı tehdide başladıklarından, çaresizlik içinde
kalan İmparatoriçe İren Aydın Kralı Umur Paşa’dan yardım istedi. Umur Paşa, 1342
senesi sonbaharında 29 bin savaşçı yüklü 380 parça gemiden oluşan bir armada ile
İmparatoriçe İren’in yardım çağrısına koştu. Türk filosu, Meriç ağzına demirleyerek
askerlerini karaya çıkardı. Umur isminin etrafa duyulması Trakya ve Makedonya da
panik yarattı. Bulgar çapulcuları da Anne İmparatoriçenin kuvvetleri de Dimetoka
kuşatmasını kaldırıp kaçıştılar.
İren, Umur Paşa ile karşılaşınca şaşırdı. Avrupa’nın atmosferini sarsan
korkunç ünün sahibi, karşısında duran 33 yaşındaki delikanlı mıydı?... Avrupa’nın
çocuklarını korkutmak için ismi, ninni ve masallara karıştırılmış olan müthiş adam
zarif yakışıklı adam mı idi... İren, Umur’u hayalinde, saçı sakalı birbirine karışmış
haydut suratlı iri cüsseli bir insan olarak canlandırmıştı. İki kutbun karşılaşması;
aralarında tarihi büyük aşkın doğmasına neden oldu.
Umur, Dimetoka’nın emniyetini sağladıktan sonra, Kantagüzen’i kurtarmak
üzere Sırp sınırına doğru ilerlemeye başladı. Telaş ve korkuya kapılan Sırp Kralı
Kantagüzen’i serbest bıraktı.
Yıllarca çeşitli seferlerle Kantagüzen’e yardım eden Umur Paşa, sonuçta 1345
yılında, Küçükçekmece’ye kadar ilerleyerek İstanbul kapılarına dayandı. Diğer tarafta
Umur hemen hemen bütün vilayetleri de Kantagüzen’e boyun eğmeye mecbur etmiş
olduğundan Kantagüzen’i taht davacılığından çıkararak İmparatorluğunu tanıması
için sebep kalmamıştı. Umur Paşa’nın; Kantagüzen’i Bizans tahtına oturtmakla bir
amaç güttüğü kesindi. Bizans’a nasıl bir şekil vereceği veya ne gibi haklar koparacağı
3
belli değildi. Çünkü bu sırada Umur’u acele yurduna dönmeğe mecbur eden bir
sebep ve kısa bir zaman sonra da şehit oluşu, büyük amacının gerçekleşmesini
görmemize engel olmuştur.
Kantagüzen hem davasını sağlam temellere oturtmak hem de yabancı
itirazlara karşı koyabilmek için bir Türk hükümdarını kendisine damat yapmak
amacını güdüyordu. Bu amaç için de o devirde Büyük Şark’ın en güçlü hükümdarı
olan Umur Paşa’yı tercih ediyordu. Kantagüzen reddedilinceğini düşünmeden kızı
Despina’yı Umur Paşa’ya teklif etti. Fakat Umur Paşa kabul etmedi. (Kantagüzen
sonradan diğer kızı Teodora’yı Sultan Orhan’a vererek Osmanlı Padişahına kayın
peder olmuştur.)
Fakat iş Umur Paşa’nın reddedişiyle bitmedi. Dimetoka’da Kantagüzen’e
misafir olduğu bir sırada Despina onu bir gece yatak odasına çektiği zaman
gözyaşları dökerek Umur’a yalvardı, yakardı. Ya evlenecek, ya gayri meşru ilişki diye
dayattı. Fakat Umur bu gençlik ve güzellik hazinesi karşısında sarsılmadı. Savaş
meydanında bulduğu gibi, aşk sahasında ucuz ve mertliğe aykırı bir zafere tenezzül
etmedi; bu bakir kaleye el uzatmadı.
Umur 1333 senesi baharında 250 parça gemi ile Ege’ye açıldı. Yol üzerinde
rastlayan bir kısım adaları ele geçirip, buralarda inim inim inleyen Türk esirlerini
kurtardıktan sonra Tesalya sahiline döndü. Filosunu zeytin Körfezine demirleyerek
karaya çıkardığı Umurca oğlanları Budonica Prensliği üzerine sevk etti. Budonica
Prensliğini genç ve güzel bir prenses idare ediyordu. Prenses civardaki Katalan
ordularını yardımına çağırarak Türklere karşı koydu. Umurca oğlanları zor duruma
düştüler, hemen Umur Paşa’ya haber saldılar. Umur Paşa savaş sahasında
gözükünce Umurca oğlanları “Karşınızda gördüğünüz Umur Paşa’dır” naralarını
bastılar. Umur’un ismi düşman saflarında sihirli etkisini yaptı. Budonica Kalesi’nin
kapıları ardına kadar açıldı; açılan kapıdan taçlı bir güzel göründü. Bu on üç kalenin
koruduğu Budonica’nın güzel hakimesi idi. Budonica’nın genç ve güzel hakimesi,
eşsiz bir güzellik hazinesi halinde Umur Paşa’ya doğru ilerledi ve tam bir
teslimiyetiyle kendini tanıttı. Anlaşma şartlarını görüşmek üzere beraberce kaleye
döndüler. Prenses servet ve ihtişamını artıracak şekilde muazzam bir şekilde ziyafet
verdi. Yemekten sonra sayısız köleler ve cariyeler; güç taşıdıkları içerleri mücevher
dolu tepsileri Umur’un önünde bir geçit resmi yaptılar. Tepsiler elmas, yakut, altın ve
gümüşle tamamen dolu idi. Prenses bunların hepsini Umur’a hediye etti; ayrıca
ülkesiyle hazinesinin Umur’un emrinde olduğunu bildirdi. Son sahavetini daha da
arttırdı.
Kendisini eş olarak veya cariyeliğe kabul etmesi için Umur’a yalvardı.
Reddetmemesi için gözyaşları döktü. Prensesin hitabı ile “Şahı civan Umur”,
Budonica’nın bu güzel hakimesine red cevabını vermekte zorlanmadı. Enveri’ye göre;
“Tavus kuyruğu kadar uzun bir sözleşme imzalanarak” Budonica Prensliği Aydın’a
haraç verenler listesine eklendi.
Umur’un gittikçe artan kudreti ve tarihin seyrini değiştirecek şekilde ki Avrupa
işlerine görüşleriyle beraber Ege’deki bütün Hıristiyan kolonilerini haraca bağlamak
karşısında Papa harekete geçmek zorunda kalarak, Umur’un aleyhine bir Haçlı Seferi
ilan etti. Ayaklanan ve birleşen Avrupa, ardı arkası kesilmeyen taassup sürüleri
halinde İzmir’e akmaya başladılar. Üzerine yıkılan yarı Avrupa’ya Umur, kendi gücü
4
ve heybetiyle karşı durdu. Ön Asya’da Türk ırkının hakim olmasına rağmen tıpkı
ataları büyük mücahit I. Kılıç Aslan gibi , hiçbir taraftan yardım görmedi, istemeğe de
tenezzül etmedi.
1348 yılının Martında İzmir Liman kalesini Haçlılardan geri almak üzere
askerlerinin en önünde kaleye tırmanırken yukarısını görmek amacıyla miğferini geri
indirerek korku nedir bilmeyen asil ve dik başını arkaya doğru eğdiği sırada alnına
isabet eden ecelin katil oku ile 39 yaşında şehit düştü. Binlerce defa Umur’un yolunu
kestiği halde, onun yiğitliği ve korkusuzluğu karşısında ölüm tırpanını bir türlü
sallamayan ecel, nihayet kahpelik yoluna saparak, Umur’un rüşeti dışında gelmeği
tercih etmiştir. Umur, Birgi’de babasının yanına defnedilmiştir.
Halk; Umur’un şehit olmasında önce rüyasında Peygamberi 4 büyük
sahabesiyle şehit düşeceği müjdesini almış olduğuna inanarak ona atfettikleri bu
rüyayı hikayelerle süslemişlerdir. Bu şekilde, daima efsanevi kahramanlıklar
bekledikleri ve insanüstü bir varlık olarak tanıdıkları Umur’un Haçlılar yurdundan
çıkarılmadan ölümüne tevil bulmuşlardır.
Bu büyük akıncı Türk, on sekiz yaşından itibaren şehit düştüğü otuz dokuz
yaşına kadar 21 yıl hiç durmadan savaşmış denizde ve karada hiçbir mağlubiyet
tanımadan 26 gaza yapmıştır. Kurmuş olduğu Aydın denizciliği Osmanlıların
denizciliğine destek ve mektep olmuştur. 1
1
Tevfik İnci tarafından hazırlanan “Deniz Tarihimizin Şeref Sayfaları” adlı kitaptan alınmıştır.
5
Download