Bir işçi sınıfı kahramanı: Lev Troçki

advertisement
Bir işçi sınıfı kahramanı:
Lev Troçki
18 yaşındayken kurduğu Güney Rusya İşçi Birliği grubunun
içerisinde bir yoldaşıyla beraber faaliyet yürüten Troçki, bu
yoldaşının örgütten uzaklaşıp okul eğitimine ağırlık verdiğini
gözlemlediğinde ona bir not yazmış ve şöyle demişti: “Eylemsiz
inanç ölüdür.”
Onun 1879’dan 1940’ın 20 Ağustos’una değin yaşadığı hayatın
bütünü, yoldaşına verdiği bu öğüdün kendisi için ne kadar
sağlam bir ilke olduğunu gösterir niteliktedir.
Politik
hayatına
Narodnik
olarak
başlayan
Troçki’nin
Marksizm’i benimsemesi bundan iki yıl sonra gerçekleşmişti. Bu
bağlamda onun kaderi Franz Mehring ile paralellik gösterir.
Mehring, Marksizm’i kabul etmeden önce sıkı bir liberaldi
ancak eleştirel düşünen kafası ile Marksizm’i bir hapmış gibi
yutmaya kalkmış olan ve ardından da sağa savrulup dağılan
kendi çağdaşlarına oranla bu bilimi çok daha ileri bir noktaya
taşımıştı.
Yeraltı
faaliyetleri
nedeniyle
Sibirya’ya
sürgüne
gönderildiğinde, bir yandan sivrisineklerle, çeşitli bataklık
hastalıklarıyla ve dondurucu soğukla başa çıkarken, bir yandan
da Lenin’in “Ne Yapmalı?”sının yayınlanmasına daha bir sene
varken, yani
atıyordu.
1901’de
merkeziyetçi
parti
fikrini
ortaya
Sürgünden kaçıp Londra’ya vardığında, Lenin kendisinin derhal
İskra (Kıvılcım) gazetesinin yazı kuruluşuna alınmasını
istedi. Aleyhte oy kullanan bir tek Plehanov vardı. Zasuliç’in
bir anısına göre bu oy politik değil, kişiseldi. Zasuliç bir
defasında ona Troçki’den bahsederken “Çocuk büyük bir deha.”
diyince Plehanov “Evet biliyorum. Bu sebeple onu asla
affetmeyeceğim.” diye cevap vermişti.
1903’e gelindiğinde Rusya Sosyal-Demokrat İşçi Partisi 2.
Kongresi’ni organize etmek üzere toplanmıştı. İşte tarihsel
ayrışma da burada, Lenin ile Martov’un farklı üyelik
tanımlamalarından doğmuştu. Ancak, Stalinizm’in tarihi yeniden
yazarken iddia ettiği üzere, Troçki bu kongrede Lenin’in parti
fikrine değil, yazı kuruluşu kadrosunu yarıya indirme
projesine karşı çıkmıştı.
Lenin’in, Zasuliç-Axelrod-Potresov üçlüsünün yazı kuruluşundan
çıkarılmasını teklif etmesi Troçki’yi öfkelendirmiş ve
Lenin’in niyetleri hakkında şüphelere düşmesine neden olmuştu.
Bu öfkenin nedenini anlamak çok zor değildi çünkü bu üçlü,
Rusya sınıflar mücadelesinin önderlerindendi ve Lenin ile
Troçki kuşağı, biraz bunların hocalığıyla yetiştirilmiş, biraz
da bu insanların kahramanlık öyküleriyle cesaret dolmuşlardı.
Öte yandan Lenin’in davranışının haksız olduğu da
söylenemezdi. Eski İskra’nın çıkmış olan 45 sayısında
Martov’un 39, Lenin’in 32, Plehanov’un ise 24 yazısı çıkmıştı.
Zasuliç ise 6, Axelrod 4 ve Potresov da 8 yazı kaleme almıştı.
Bölünme esnasında Martov’a daha yakın duran Troçki, 1903’te
kaleme aldığı bir yazıyla Menşeviklerle ve onların temsil
ettikleriyle bütün bağlarını kopardığını ilan etti. 2 sene
sonra, 1905’te işçiler kendisini Petersburg Sovyeti’nin başına
getirdiklerinde, daha 26 yaşındaydı. Her ne kadar Stalinist
resmi tarih, Troçki’yi bu dönemde “ılımlı” bir politika
izlemekle eleştiriyor olsa da, 17 Ekim 1905’te Yürütme
Kurulu’na seçilen ne 3 Menşevik, ne 3 Sosyal Devrimci, ne de 3
Bolşevik (bunlardan biri Sverçkov’du), onun politikalarına
alternatif herhangi başka bir hat önermediler Sovyetlere.
Troçki bu sebeple ilk defa 1926’da “suçlanmıştı”.
Halbuki o sıralarda Lenin, Novaya Jizn (Yeni Hayat) isimli bir
Bolşevik gazetesine yazdığı mektupta, 1905 ayaklanmasının 1906
ilkbaharına ertelenmesini daha doğru bulduğunu yazıyordu. Ne
var ki bu mektup, 35 sene sonra, 5 Kasım 1940’da Pravda’da
açıklanacaktı.
Lunaçarski’nin bireysel anılarına göre, 1905 senesinin 8 veya
10 Kasım’ında Rusya’ya dönen Lenin, Sovyet’teki otoritenin
Troçki olduğunu öğrendiğinde, şöyle diyordu: “Eh, Troçki titiz
ve yorulmaz çalışmasıyla bunu hak etti.”
Ayaklanmadan bir sene sonra, 1906’da, anayasalcı burjuva
partisinden liberal Miliukov’a neden 1905’te Troçkizm’e karşı
savaşmadıklarını sorduğunda, o, şöyle yazıyordu: “Partimizi
(yani Kadetleri) Troçkizm’in o günkü rüyalarına karşı
koymamakla suçlayanlar o sırada toplantılarda hâkim olan
demokratik havayı ya anlamamışlar ya da hatırlamıyorlar.”
İleride en büyük hasmı olacak Stalin’in bir zamanlar yazdığı
gibiydi gerçekten de: “Troçki’nin gücü devrim hızını aldığı ve
ilerlediği zaman kendini gösterir; devrim yenildiği ve geriye
çekilmek gerektiğinde Troçki’nin güçsüzlüğü ortaya çıkar.”
Çarlık kuvvetlerince tutuklanan Troçki, mahkeme karşısındaki
meşhur savunuşunu yaptıktan sonra tekrar sürgüne gönderilir
ancak bu sefer yoldayken kaçar ve Avrupa’ya döner.
1907’deki RSDİP kongresinde sürekli devrim teorisini ortaya
atar. Rosa Luxemburg derhal desteğini sunar. Ancak Stalin
tarafından “Troçkist” olmakla suçlanacağı tarih olan 1922’ye
daha çok vardır. Kongre boyunca Lenin, Troçki’nin işçi-köylü
ittifakını savunarak kendileriyle aynı noktaya geldiğini iki
kez ısrarla vurgular.
Zimmerwald Bildirisi’ni bizaat kendisi yazar. Viyana
Pravda’sını çıkarır ve bu gazete, o dönemde, bütün diğer
devrimci yayınlardan daha fazla satar. Lenin’in 1917’nin
Mayıs’ında daha Troçki partiye girmeden evvel, kendi
partisinin Merkez Komitesi’ne Troçki’nin Bolşevikler
tarafından çıkartılan gazetenin başyazarı olmasını teklif
etmesi boşuna değildir. Teklifi reddedilir.
Balkan savaşlarına dair gözlemler yapmak için gazeteci
kimliğiyle siperlere kadar girer. Savaş taktikleri ve askeri
meseleler üzerine okumalarını ilk defa bu dönemde yapar.
Gelecekte bunlar çok işine yarayacaktır.
Şubat Devrimi’nin haberini aldığında New York’tadır. Hemen bir
gemiye atlasa da, İngiliz hükümeti tarafından yakalanır ve
Alman askerlerinin bulunduğu Kanada’daki bir toplama kampına
gönderilir. Alman askerleri arasında yaptığı ajitasyon ve
propaganda radikal şekillerde kendisini açığa vurmaya
başlayınca, kamptan gönderilmesi kararı alınır. Kampı terk
ettiği sırada, Alman askerleri tek ağız olmuş, Enternasyonal
Marşı’nı söylüyorlardı.
Rusya’ya sonunda dönen Troçki’nin Sovyet Yürütme Kurulu’na
seçilmesini Bolşevikler istemişti. Hatta kendisine 7 Mayıs
1917’de bir hoş geldin toplantısı bile yaptılar.
Troçki ile Lenin dünyanın ayrı uçlarında olmalarına rağmen
Şubat Devrimi üzerine aynı politik analizlerde bulunmuşlar ve
aynı pratik sonuçları çıkarmışlardı. Troçki “burjuvazi kendi
devrimini yapmaktan acizdir” diye yazarken, Lenin “büyük
burjuvazinin devrime ihanet edeceğine şüphe yoktur” diyerek
Rusya’daki yoldaşlarını uyarmaya çalışıyordu. Bu uyarıları
yankı bulamıyordu.
Bolşevik önderlerin birçoğu sürgünde olduğundan Pravda’nın
yönetimi Kamenev ile Stalin’e kalmıştı. Bunlar uzlaşmacı
çizgiye kaymışlardı ve Lenin’in mektuplarını sansürlüyorlardı.
Stalin Mart 1917’de “ılımlı bir enternasyonalizmi benimsemiş
kimi Menşeviklerle yeniden birleşmenin mümkün olduğu”nu
vurgulamaktaydı. Birkaç ay sonra, 1 Kasım 1917’de, Petrograd
Komitesi’nde Menşevikler ve Sosyalist Devrimci (SR)’lerle bir
anlaşma yapılıp yapılmayacağı tartışılırken Lenin oturumda söz
alıp şöyle diyecekti: “Anlaşma mı? Bundan ciddi bir şekilde
söz dahi edemem. Troçki çok önceleri bu birliğin imkânsız
olduğunu söyledi. Troçki bunu anlamıştı ve o zamandan beri
ondan daha iyi bir Bolşevik yoktur!”
Bu tarihi oturumun büyük bir cilt oluşturan tutanakları,
Stalin’in özel bir emri ile devrimin yıldönümüne ayrılan
kitaptan çıkarıldı ve partiden gizlendi.
Pravda’nın bu uzlaşmacı çizgisi tabanı rahatsız etti ve
partinin Petersburg kanadı Kamenev’in kovulmasını isterken,
Viborg ilçesinde de Stalin’in kovulması istenmişti.
Lenin, Nisan Tezleri’ni parti kadrosuna sunduğunda Troçkist
olmakla suçlandı. Kerenski’nin parlamentosuna katılalım mı
katılmayalım tartışması sırasında Merkez Komitesi’ne bir
mektup yazdı ve haykırdı: “Troçki boykotton yana – Yaşa Troçki
Yoldaş!”
Lenin, tezlerinin kabul edilmemesi halinde istifasını verip
tabanda çalışacağı tehdidinin savurduğunda, parti tezleri
resmi politikası olarak benimsiyor ve Troçki de,
“Enternasyonalistler” isimli dört bin kişilik grubuyla
Bolşeviklere katılarak,
yükseltiyordu.
militan
sayısını
23
000’e
Ekim Devrimi’nden iki gün evvel, İngiliz elçisi Rus
Bakanları’nda pek de diplomatik olmayan bir dille Troçki’yi
tutuklamalarını istiyor olsa da, bu istek Troçki’nin devrimin
beyni, örgütçüsü ve askeri kanadının önderi olmasını
önleyemiyor.
Sonradan sıkı bir Stalinist olan Jacques Sadoul, “Notes sur la
revolution”da, Ekim’den önce şöyle yazıyordu: “Troçki, devrime
hâkim oluyor, devrimin çelik ruhudur. Oysa Lenin kuramcısı
olarak kalıyor.”
Buharin, 1917’yi anlatırken “Ekim Devrimi’nin parlak ve
kahraman hatibi, devrimin yorulmaz ve ateşli vaizi Troçki (…)”
diyordu.
6 Kasım 1917’de Pravda’da çıkan yazısında Stalin şöyle
yazıyordu: “Ayaklanmanın pratik örgütlenme çalışması tamamen
Petrograd Sovyeti başkanı, Troçki yoldaşın doğrudan
yönetiminde yürütüldü. Şu kesinlikle belirtilebilir ki, parti
garnizonunun hızla Sovyetler kampı haline getirilmesini ve
Devrimci Askeri Komite’nin ustaca manevralarını öncelikli ve
esas olarak Troçki Yoldaş’a
borçludur.”
Her ne kadar Lenin, yeni hükümetin ve Halk Komiserlerinin
başına Troçki’nin geçmesini istese de, o bunu reddediyor. O da
kendisini, tıpkı Lenin’in yaptığı gibi, partinin basit bir
savaşçısı olarak görmeyi tercih ediyor. Ardında gelen İç
İşleri Komiserliği teklifini de geri çevirdikten sonra, Dış
İşleri Komiseri oluyor.
Brest-Litovsk Barış Görüşmeleri’nde Sovyet Hükümeti’ni temsil
ediyor. Parti içerisinde Lenin’in “hemen barış” politikası 15
oy alırken, Buharin’in “devrimci savaş” politikası 32 oy
alıyor. Lenin, önergesinin kabul edilmemesi durumunda istifa
edeceğini söylüyor. Gözler Troçki’ ye çevriliyor ve insanlar
onu ikna etmeye çalışmaya başlıyorlar. Lomov-Oppokov,
Troçki’ye, Lenin olmadan da iktidarı yürütebileceklerini
söylüyor. Dzerjinski, partinin Lenin’in çekilmesini
karşılayabilecek güçte olduğunu iddia ediyor. Troçki, savaş
yanlılarına kulak asmayıp Lenin’in önergesine oy veriyor.
Hükümet, eserlerini 18 ciltten oluşmak üzere basıyor ve
bazıları Sovyet okullarında ders kitabı olarak okutulmaya
başlanıyor. Ardından İç Savaş sırasında yazdığı askeri
yazıları da, 5 ciltte toplanıyor.
İç Savaş tehlikesinin çanları çalmaya başladığında, Troçki
Kızılordu’nun örgütlenmesi görevini üzerine alıyor. 1917’de
Petrograd’da 4000 adet, Moskova’da ise 3000 adet olan kızıl
muhafızları toparlayan Troçki’nin Kızılordusu, iki buçuk yıl
içerisinde beş milyona çıkıyor. Bu ordu çevresi 2700
kilometreyi bulan bir sürü cephede savaşıyor. Troçki, zırhlı
treniyle cepheden cepheye giderek, erlerle omuz omuza kurşun
yağmurunun altında çarpışarak, Beyazların yenilgisini ve
devrimin muzafferliğini örgütleyen devrimci oluyor.
Lenin o sıralarda Maksim Gorki’ye bir mektubunda bu
devrimciden şöyle bahsediyor: “Bir tek yıl içinde örnek bir
ordu örgütleyen ve askeri uzmanların saygısını kazanan başka
bir adam gösterin bana. Elimizde böyle bir adam var. Her
şeyimiz var. Ve harikalar yaratacağız.”
11 Nisan 1922’de, Lenin, Politbüro’nun bir oturumunda,
Troçki’nin Halk Komiserleri Kurulu Başkan Yardımcısı olmasını
istiyor. Dokuz ay boyunca bu isteğini tekrar ve tekrar dile
getirse de, Troçki’den kabul gelmiyor.
1921 Temmuz’unda Komintern’in Yürütme Kurulu’nda Lenin, sağ
kanat olan Cachin ile Fossar’a karşı Troçki’yi savunuyor ve
hastalığına rağmen toplantıya neden katılım gösterdiğini
ekliyor: “Troçki’yi savunacağı yerde ona karşı çıkan Bela
Kun’u protesto etmek üzere buraya geldim. Gerçek Marksist olsa
idi, Bela Kun, Troçki’yi tutardı. Troçki Yoldaş binlerce kere
haklıdır. Troçki Yoldaşın bütün söylediklerini desteklemeyi
görevim sayıyorum.”
Nisan ayında gerçekleşen 12. Kongre Lenin’e ve Troçki’ye bir
övgü gösterisi oldu. Sendikalar, işçi-öğrenci grupları, parti
hücreleri her masajda Lenin’e ve Troçki’ye selamlar verdi.
1922’nin sonlarında ve 1923’ün başlarında Troçki Lenin’i,
Gosplan, Rabkrin, parti bürokrasisi ve Gürcistan olayları
konusunda kendisine çekti. Lenin bu konular üzerine yürüttüğü
araştırmaların ardından Stalin ile olan kişisel ilişkilerini
kesti. Ona ve yaptığı işlere çok sert eleştiriler yazdı. Öyle
ki, Troçki bile eleştirileri ilk okuduğunda kullanılan dile
çok şaşırmış olduğunu yazar. Lenin, Troçki ile Stalin’e karşı
derhal bir blok oluşturmak istedi. Ne var ki bunu başaramadan
hayata veda etti.
6 yıllık arkadaşlıkları boyunca Lenin hiçbir zaman Troçki ile
aralarında geçen eski çatışmalar için en ufak bir imada bile
bulunmamıştır. Yalnız özel konuşmalarında Troçki’nin bir takım
noktalarda haklı olduğunu söyledi ve vasiyetnamesinden de,
Troçki’nin parti dışında geçen hayatının ona karşı bir koz
olarak kullanılmamasını istedi partiden.
“Troçki Yoldaş yalnızca olağanüstü melekeleriyle değil –
kişisel olarak elbette şu andaki merkez komitenin en yetenekli
kişisidir” diye yazan ve Stalin’in derhal genel sekreterlikten
alınmasını buyuran Lenin’in vasiyetnamesinin Pravda’da
basılması önlendi ve partinin dar kadrosunda yalnızca bir
kereliğini olmak şartıyla (not almak katiyen yasaktı) okundu.
Vasiyetnamenin bir kopyası daha sonra onurlu Bolşevikler
tarafından yut dışına gönderildi.
Kızıl Ordu Siyasi Komiseri Antonov-Ovseenko’nun, silahlı
kuvvetlerin Troçki’yi “bir tek insan gibi destekleyeceğini”
söylemesi üzerine Troçki, tarihin yapıcısının ordu değil, işçi
sınıfın partisi olması gerektiğini söyleyerek, moral olarak
örnek bir tutum aldı.
Bolşevik Parti’sinin 15. Kongresi gelip çattığında sinirler
çok gerilmişti. Bürokrasinin temsilcileri olan Buharinciler
ile Stalinciler, Marksist politikanın tek kelimeyle tahrifi
olan “tek ülkede sosyalizm” saçmalığını partinin resmi
programı haline getirmeye çalışıyorlardı. Muhalefetten konuşma
yapmak için çıkan herkes provakatörler tarafından
ıslıklanıyor, yuhalanıyor, küfür yağmuruna tutuluyordu.
Konuşma yaptırılmıyordu (bkz. Zinovyev’in bölük pörçük
kelimeleri. Kongre, kendisinin başında bulunduğu Komintern’in
üzerine bir rapor sunmasına bile izin vermeyecek darkafalı
dalkavuklarla doludur).
Lenin’in partisi katlediliyordu, katilleri ise devrimin “mezar
kazıcıları”ydı.
Buharin şöyle yazıyordu: “Üzerinde tartıştığımız sorun şu:
Uluslararası olayları bir yana bırakarak sosyalizmi kurabilir
ve kuruluşu tamamlayabilir miyiz?”
Troçki ise buna kongrede şöyle cevap veriyordu: “Uluslararası
olayları bir yana bırakacak olursak gerçekten kurabiliriz; ama
asıl sorun şu ki bu olayları bir yana bırakamayız (gülüşmeler)
. Havayı ve milisi de hesaba katmazsak Ocak ayında Moskova
sokaklarında da çırıl çıplak dolaşabiliriz (gülüşmeler). Ama
korkarım ki ne hava ne de milisler bizi rahat
bırakmayacaklardır. Yaptığımız devrim ne zamandan beri kendi
kendine yeter oldu?”
1923’ün sonlarına doğru doğru Fransız ve Polonya partilerinin
Merkez Komiteleri Troçki’ye sürülen lekeleri Moskova nezdinde
protesto ettiler. 1924 yılında, 1917’nin ilk gününden beri
Bolşevik Partisi’ne bağlı olan üyelerin oranı yüzde birdi.
Küçük-burjuva yabancı sınıf unsurları Bolşevik Parti
içerisinde bürokrasinin de desteğiyle Troçki’nin devrimci
duruşuna olabildiğince darbe vurmaya uğraştılar. Zinovyev’in
söylediğine göre, 1917 Şubat’ından önce yer altında çalışan
Bolşevik sayısı, 1922 yılındaki üye sayısının ancak yüzde 2’si
kadardı. Ve bu, 1921’de başlatılan ihraç işlemleri sırasında
partiden 200 bin üyenin atılmasından sonra böyleydi.
“Kendiliğinden Menşevik” öğeler, partiye dolmaya başlamıştı.
Bürokrasi onu hem “Menşevik” (!) olmakla suçladı, hem de
Sürekli Devrim teorisiyle suçladı. Böylece kendi tabanına dahi
açıklayamadığı bir çelişki yarattı. Çünkü sürekli devrim
teorisi demokratik devrimle sosyalist devrimin görevlerinin
tarihsel olarak kaynaştığı noktasından yola çıkarak, sömürge
ve yarı- sömürge ülkelerde patlak veren devrimci durumlara
burjuvazinin değil, ancak proletaryanın önderlik edebileceğini
ve bunu yaparken de özel mülkiyet kurumunu karşısına almak
zorunda kalacağını söylüyordu. Menşevizm ise, tam tersine,
burjuvazinin kuyruğuna takılmayı ve devrimi
bölmeyi politik olarak tercih ediyordu.
“aşamalara”
Onu ultra-solculukla suçlayanlar da tabana bunu nasıl
açıklayacaklarını bilememişlerdi; bizzat Troçki 1920’de
Kızılordu’nun Varşova’ya yürüme macerasına karşı çıkmış,
kapitalist ülkelerle ilişkileri normalleştirmek istemiş,
köylüler için N.E.P’i savunmuş ve Zinovyev’in vaktinden önce
dışarıdaki ayaklanmaları teşvik etmesini eleştirmişti.
XV. Kongre öncesi Troçki’nin işçilere ve parti hücrelerine
konuşma yapması yasaklandı. 1923’ten beri küs olduğu Zinovyev
ve Kamenev’le 1926 Nisan’ında gizlice buluşmuşlar ve Birleşik
Muhalefet’i oluşturmuşlardı. Zinovyev de, Kamenev de pişman
olduklarını söylemişler ve onu Leninizmin düşmanı olarak lanse
etmenin yanlış olduğunu kabul etmişlerdi. Suçlamaları,
Troçki’yi liderlikten atmak için uydurmuş olduklarını kabul
ettiler.
Muhalefet kısa sürede programını oluşturdu: ülke içerisinde,
kulaklar (zengin köylüler) ve NEPmen’ler (yeni doğan üst orta
sınıf) derhal ezilmeli, buğday stoklarına el konmalı, kent ile
köy arasındaki ilişki işçi sınıfı önderliğinde yeniden inşa
edilmeli ve hızlı bir sanayileşmeye gidilmeliydi. Ülke
dışarısında ise, dünya devrimi programı savunulmalıydı.
27 Eylül 1927’de Troçki, Enternasyonal’in Yürütme Kurulu’nun
karşısına çıkmıştı. Gündem Troçki’nin
atılmasıydı. Gülünç bir mahkemeydi bu.
Komintern’den
Mussolini’nin savaş taraftarı kampanyasını desteklemiş olan
Marcel Cachin, geleceğin faşisti ve Hitler’in kuklası Doriot,
Almanya komünizmini Hitler’e teslim edecek olan Thalmann ve
Çin Komünist Partisi’ne Çiang-Kay-Sek’in ayağını yalatmış olan
Roy da kararı verecekler arasındaydı. Deutscher’in deyimiyle
bunlar “devrimci bozmasıydılar”, “Ekim İhtilali’nin gölgesine
sığınan”
küçük
mezhep
başlarıydılar
ve
komünist
“meziyetlerden” tamamen yoksundular.
Troçki’nin atılmasını öngören önergeyi vermek görevi,
İngiltere Komünist Partisi’nden önemsiz bir adama, J. D.
Murphy’e düşmüştü.
Murphy, oturumdan önce Troçki’yle koridorda karşılaştığını
yazar: “Herkesin üzerinde kalın paltolar ve başlarında kürk
şapkalar vardı.”
Troçki çevresine bakınıyordu. Muphy’nin sekreteri kendisine
şöyle bir soru sordu:
“Size yardımım dokunabilir mi, Troçki Yoldaş?”
Troçki hemen kibarca cevap verdi: “Sanmıyorum. Çünkü burada
iki şey aramaktayım; biri, iyi komünist, ikincisi paltomu
asacak bir yer. İkisi de burada yok.”
Toplantı akşam 21:30’dan sabahın 5’ine kadar sürdü.
Bürokrasi çok geçmeden, 1927 senesinde Troçki’yi Alma Ata’ya
sürmeye kalktı. Ne var ki, tren raylarının üzerine yatıp
trenin geçmesini engelleyen kitle buna izin vermedi. Böylece
Troçki sürgüne gizlice, evine ani bir baskınla, kimsenin ve
yoldaşlarının haberi olmadan gönderildi. Alma Ata’dan sonraki
durak Büyükada oldu. Burada kaldığı süreç boyunca tam 6000
sayfa doldurdu.
Troçki’nin Büyükada’da yaşadığı sıralarda bir hobi olarak
yaptığı balıkçılık Rusya’da bile duyulmuştu. Hatta ağızdan
ağıza şu fıkra dolaşıyordu;
“Boğaz’da bir gün Troçki balık avlamaktadır. Bir ara dalar,
düşünmeye başlar. Sorarlar:
‘Ne oldu, Leon Davidoviç?’
‘Düşünüyorum da! Lenin sağ olsaydı, şimdi o da benimle beraber
burada balık tutardı. Beraber olurduk.'”
Stalinistler, sağ olsaydı Lenin’in bile tasfiye edilip Stalin
tarafından sürgüne yollanacağını ima eden bu fıkrayı
anlatanları yakaladıklarında kestikleri ceza Sibirya’da üç yıl
sürgün oluyordu.
SSCB’de Leninist Muhalefet direnişine devam ediyordu:
Yakov Blumkin, Sovyetlerin gizli polis örgütü olan GPU’da ajan
olarak çalışıyordu. Bir görev için gittiği Büyükada’da, Troçki
ile görüştü. Sadece bir kez. Sovyet’lerde devrimin ihanete
uğradığını düşünüyordu. Rusya’ya döndüğünde Stalin tarafından
idamı istendi. Yakov Blumkin manganın karşısına cesaretle
çıktı… Ateş emri verilirken ” Yaşasın Troçki!” diye bağırdığı
duyuldu.
Polonyalı komünist İgnace Reiss, Gizli Servisin en önemli
yöneticilerindendi. 1936’da, Birinci Moskova Duruşması
sırasında Stalinizm’den koptu. Kahramanlık madalyalarını
Stalin’e geri göndererek şu açıklamayı yaptı: “Troçki’ye ve 4.
Enternasyonal’e katılıyorum.” Bu açıklamayı yapmasında birkaç
hafta sonra Lozan yakınlarında GPU tarafından katledildi.
Muhalefet Bülteni’ne düzenli yazı gönderen ve 1903’den beri
Bolşevik olan İvan Smirnov, Moskova Duruşmaları sırasında
savcının kendisine sunduğu affedilme talebini “bir devrimci
için en büyük şerefsizlik olur” sözleriyle geri çevirdi ve
kurşuna dizildi.
1933’te Komintern’in Alman işçi sınıfına gösterdiği ihanetle
Hitler’in başa geçmesinden yola çıkan Troçki, artık yeni bir
Enternasyonal’in inşasının gerekliliğine işaret etti. Bir
zamanlar sıkı bir Troçkist olan ve hatta 1923’te “Leon Troçki,
Zaferin Örgütleyicisi” başlığıyla bir deneme kaleme almış
olup, daha sonra Stalin’in yanına geçen Radek bile 1932
yılında, çok itimat ettiği “Rote Fahne” gazetesinin başyazarı
Wollenberg’e, Kremlin’de dolaşırken Stalin’in çalışma odasını
gösteriyor ve “İşte Hitler’in zaferinden mesul olanlar burada
oturuyorlar.” diyordu.
1939’da Hitler-Stalin Paktı imzalandıktan sonra ise 570 Alman
Komünisti Moskova’da toplanarak Almanya’ya iade ediliyordu.
3 Eylül 1938’de, onlarca ülkece örgütlü, kendini sınıf
mücadelesine adamış inançlı Bolşevik kadrolarla, 4.
Enternasyonal kuruluşuna bütün dünyaya ilan etti.
Böylece Mussolini’nin Hitler’e yazdığı o mektupta “Stalin
bolşevizmi öldürdü… O, Troçki’nin aksine dünya devriminden
tamamen vazgeçti. ” demesinin üzerinde çok geçmeden, Bolşevizm
tekrar bir Enternasyonal altında buluşabildi.
Troçki, Meksika’ya sürüldüğünde, bürokrasinin ve emperyalizmin
ondan ve onun taraftarlarından duyduğu korku tavan yapmıştı.
Troçki’nin büyük kızları Zina ve Nina’nın kocaları Stalin
tarafından toplama kamplarına gönderildi. Zina hastalığı
nedeniyle yurtdışına çıktı ve orada Sovyet yurttaşlığından
ihraç edildi. Sonunda intihar etti çünkü Stalin onun iki
çocuğundan birisini rehin olarak SSCB’de tutmuştu. Nina önce
parti üyeliğinden ihraç edildi, Stalin’in talimatıyla işsiz
bırakıldı ve sonunda bakımsızlıktan, veremden öldü. Troçki’nin
oğlu Leon Sedov 1938’de Stalinizmin gizli polisi GPU ajanları
tarafından zehirlenerek öldürüldü. Troçki’nin küçük oğlu
Sergei politikaya tamamen ilgisizdi, o bir bilim insanıydı.
1934 Aralık ayında tutuklandı ve Sibirya’ya sürgüne
gönderildi. En son 1936’da bölgedeki tüm kampları kapsamış ve
132 gün sürmüş olan açlık grevine katıldığı haberi geldi.
Troçki’nin
ilk
karısı,
Alexandra
Sokolovskaya
1936’da
Tobolsk’a, daha sonra Omsk’a sürüldü. 1938’de Stalin’in
emriyle vurularak öldürüldü. Troçki’nin hiçbir zaman
politikaya karışmamış olan erkek kardeşi Alexander 1938’de,
kız kardeşi Olga 1941’de Stalin’in emriyle kurşuna dizildiler.
Alexander’ın kızı Matilda toplama kampına gönderildi ve orada
öldü. Oğlu Boris 1937’de Stalin’in isteğiyle vuruldu.
Politikaya hiç karışmamış olan diğer oğlu Lev ve kızı Evgenia
sürgünde öldüler. Troçki’nin ablası Elizaveta 1924’de öldü.
Onun oğlu Lev politikaya hiç karışmamış olmasına rağmen önce
tutuklandı, sonra sürgüne gönderildi…
Sadece
akrabaları
ve
ailesi
değil,
eski
yoldaşları
da
katlediliyordu. Stalin’in Politbüro meslektaşlarından beşi ve
139 Merkez Komite üyesinden 98’i öldürülmüştü. Ukrayna
Cumhuriyeti Merkez Komitesi’nin 200 üyesinden sadece 3’ü
hayattaydı; Merkez Komite’nin Komsomol örgütünün 93 üyesinden
72’si ortadan kaybolmuştu. 1934 yılındaki Yedinci Kongre’deki
1996 parti liderinden, 1108 kişi hapsedilmiş ya da
öldürülmüştü. Eyaletlerde 385 bölge parti sekreterinden 319
tanesi ve 2750 bölge sekreterinden 2210 tanesi öldürülmüştü.
Troçki’nin son mücadelesi, devrimci Marksist teoriyi Stalinist
dejenerasyondan temizleyerek gelecek kuşaklara altında
savaşabilecekleri temiz bir sosyalizm bayrağı sunmaktı. 1940
yılında NKVD ajanı olan Ramón Mercader adlı Stalinist bir
İspanyalı, uzun uğraşları sonucunda Troçki’nin kaldığı eve
girmeyi başarır ve fırsat bulunca başına kazmayla vurmak
suretiyle onu ağır şekilde yaralar.
Ölümünden önce iki kez bilinci yerine gelen Troçki, ilkinde
eşine “Burjuva basına iyi malzeme olduk” diyerek ölümle yüz
yüze geldiği bir anda cesaretini yitirmediğini gösterir. Bir
sonraki bilincin geri gelişi ise son sözlerini sarf etmesini
sağladı.
Bu sözler: “Dördüncü Enternasyonal’in zaferinden eminim,
ileri!” olmuştur.
Download