T. B. M. M. B:42 Bunlar yükümlülüklerimizi teşkil etmektedir. `Bu yü

advertisement
T. B. M. M.
B:42
Bunlar yükümlülüklerimizi teşkil etmektedir. 'Bu yü­
kümlülükler, daha evvel etüdü yapılmıştır, biliyorum,
fazla bir malî yük taşımamaktadır ve gümrük tasnifi
de değiştiğine göre, bütün bu yükümlülükleri idarî
bakımdan da yapmak kolaydır. O halde, ileride iyileş­
tirmeye paralel olarak biz de bu jesti yapmaya hazır­
lanmalıyız.
Bu konuda ikinci bir mesele de şudur : Biliyorsu­
nuz, tarım ülkeleri olan İspanya ve Portekiz AET'ye
girmiş bulunuyor; daha doğrusu önümüzdeki yıldan
itibaren girmiş olacaklar. O halde, AET pazarları ta­
rım açısından daha iyi tetkik edilmeli ve ne gibi ihra­
cat imkânlarımız var, bunlar madde bazında tespit
edilerek, üretim buna göre yönlendirilmelidir. Kısaca
bu konuda şunu belirtmek istiyorum; AET konusun­
da iktisat politikası yetkililerinin Dışişleri ile daha koordineli bir şekilde işleri yürütmesi gerekecektir.
İkinci ilişkili ve önemli konu olan enflasyona ge­
çiyorum : Enflasyon Konusu için, biraz evvel dış ti­
caret konusunda söylediğimi söylemem mümkün de­
ğil. Dış ticarette bir başarı gözükmektedir; fakat enf­
lasyonun önlenmesinde ise bir başarı sağlanamamış­
tır. Devlet İstatistik Enstitüsünün toptan eşya fiyat­
larıyla ilgili, aralık ayından aralık ayına olan indeks­
lerini belirtiyorum : 1984 yılında yüzde 50'yi bir mik­
tar aşan bir enflasyon hâsıl olmuştur. 1985 yılının ilk
on ayına ait rakamlara bakarak yapacağımız projek­
siyona göre de, diyebilirim ki, aralık ayındaki zam­
ların ve vasıtalı vergilerin etkilerine bağlı olarak, bi­
raz evvel belirttiğim indeksteki enflasyon oranı azamî
yüzde 36 ila yüzde 40 olacaktır. Küçük bir azalma
var; fakat bu azalma pek başarı emaresi olarak gös­
terilemez; bu da fevkalade yüksek bir orandır.
O halde ne yapmak lazım? Burada mesele şu :
Kanaatimce, enflasyonun, özellikle 1985 yılındaki enf­
lasyonun, gerçek sebeplerini evvela ciddî bir şekilde
teşhis etmemiz lazım. IBunu teşhis ettikten, gerçek ha­
tanın nerede olduğunu bulduktan sonra ancak, şu ve­
ya şu politik tedbirler uygulanmalıdır diyebiliriz.
Hepiniz biliyorsunuz, enflasyon iki türdür : Biri
maliyet enflasyonu, diğeri de talep enflasyonu, yahut
daha basit olarak ifade ediyorum, para arzının artı­
rılmasından doğan enflasyon diyebiliriz. Bugüne ka­
dar ki, literatüre baktığımız zaman şunu görüyorum :
Bu konuda birçok hususlarda yanlış fikirler serd edi­
liyor. IMesela, deniyor ki, Türkiye'de daha çok, ma­
liyet enflasyonu geçerlidir. Böyle bir teşhisten hare­
ket edersek, emin olun, enflasyonu önleme konusun­
da başarısız oluruz. Hemen belirteyim ki, esas itiba-
12 . 12 A 1985
0:2
riyle, Türkiye'deki enflasyonda bir miktar maliyet
enflasyonu unsuru vardır; ama, ağırlık, talep enflasyonundadır.
Hemen kısaca şöyle bir gözden geçirelim; neler
öne sürülüyor, neler doğrudur? Dolar fiyatının yük­
selmesi bir maliyet enflasyonu olarak öne sürülüyor
ki, yanlıştır. 1985'te dolar fiyatı, diğer dövizlere kı­
yasla, daha düşük bir gelişme takip etmiştir. Genel­
likle ise, esnek kur politikası takip etmek zorunda­
yız. Yani, bir taraftan iç fiyatlar yükselirken, başka
sebeplerle enflasyon oluşurken, öbür taraftan, ithal
hammadde fiyatlarını sabit tutacağız diye, döviz ku­
runu sabit tutamayız. Bu, sadece karaborsa getirir. O
halde bu yanlıştır.
«Dış ticaret hadleri» deniyor. Dış ticaret hadleri,
uzun vadede baktığımız zaman Türkiye'nin aleyhine;
fakat, lütfen dikkat edelim, 1983'ten 1984'e baktığı­
mız zaman nispî bir düzelme söz konusudur. 1985
yılı için henüz daha rakam çıkmadı; muhtemelen bu
böyle veya aradaki fark fazla değil.
Yine öne sürülen bir husus da, faiz haddidir; faiz
haddinin, maliyet enflasyonunu doğurduğu söyleni­
yor. Doğrudur; vakti zamanında faizler yükseltilirken,
maliyet enflasyonunu doğurmuştur; ama 1984'ten
1985'e baktığımız zaman, faiz hadlerinde, gerek çıp­
lak faiz haddi olsun, gerek toplam maliyet (yani, ver­
gi, komisyon ve fonu da hesap etmek suretiyle ele
aldığımız faiz oranı) olsun, bir değişme yok; olsa ol­
sa, çok az bir düşme var. O halde, 1985 yılının enf­
lasyonunda, faizden doğan bir maliyet enflasyonu
yoktur.
Tcuz uaoaınm yüksek olmasının özel yatırımmları
caydırıcı olması iddiası ise geçerlidir ve bu varittir.
Fakat bu ayrı bir konudur; ama hemen onu da söy­
leyeyim, 1985'te özel yatırımda reel olarak bazı yük­
selmeler ve birtakım kıpırdamalar olduğunu müşahade etmekteyiz. O halde, bunlar yanlış iddialardır ve
bunlar üzerinde politika yürüterek enflasyonu tashih
etmeye kalkarsak, katiyen hiçbir yere gidemeyiz, ak­
sine mahzurlar doğururuz.
Peki, ne gibi hususlar vardır? 'Maliyet enflasyonu
açısından söyleyebileceğim iki husus vardır : Birinci­
si, 1984 yılı için söylüyorum; KDV dahil, çeşitli va­
sıtalı vergiler ihdası ve aynı zamanda fon ihdası; ikin­
cisi ise, İktisadî devlet teşebbüsleri zamları.
Yalnız, bunları çok dikkatle ele almamız lazımdır.
Şöyle ifade edebilirim : Bunlar, ihdas edildiği anda,
o yıl veya o dönem, bir defaya mahsus olmak üzere
bir maliyet enflasyonu yaratır; fakat o dönemden son247 —
Download