TBMM B: 93 24 . 4 . 2010 O: 1 Siyasi istikrarın iddia ettiğiniz kadar sağlıklı bir ortam yaratmadığı da şuradan belli: Hatırlayınız, geçen aylarda ÖTV ve KDV’de özellikle otomotiv sektöründeki tıkanıklığı, bu siyasi kriz ortamında, dünyadaki ekonomik kriz ortamında bunalmış olan otomotiv sektöründeki krizi çözmek için yapılan ÖTV ve KDV istisnası yapıldığı dönemde gerçekten vatandaşlarımızın siyasi güvensizliği nedeniyle bankalarda değil de yastık altında sakladığı paralar ortaya çıkmış ve otomotiv sektörünün tüm stokları iki gün içerisinde eritilebilmiştir. Onun için, bu siyasi istikrar sözcüğünü doğru bulmadığımı söylüyorum. Önergenin aleyhinde niye söz almıştım? İşte bu sorunları, özellikle bu sermayenin getirisinin ne kadar yüksek olduğunu ve bunun da sanayi gelişmesini ve yatırımların artmasını önleyici bir unsur olduğunu bu önergede bahsetmedikleri için bunun aleyhinde söz aldım ama bu arada, sanayimizin sorunlarını da aklımın erdiğince aktarmak isterim. Sanayide özellikle 2009 yılında işini kaybeden sayımız 311 bin kişiye varmıştır. Bu sayı 2001 krizinde Türkiye’mizde gördüğümüz rakamın tam 9 katıdır arkadaşlar. Yine, borç batağındaki vatandaş sayımız da 2005 yılında 90 bin civarındayken 2009 yılında da 1 milyon 100 bin civarına çıkmıştır. Yine, Adalet ve Kalkınma Partisinin her vesileyle gelişmekte olan ciddi bir ekonomiye sahip olduğumuzu söylemesine karşın, 2009’da bir yıl öncesine göre yüzde 4,7 oranında bir daralma açıkça görülmüştür ve bunları TÜİK’in resmi rakamlarından teyit etmeniz mümkündür. Bu daralma, Avrupa Birliği ve OECD ülkelerinde G-20 olarak adlandırdığımız ülkelerin ekonomileri içerisinde 17’nci sıradayken 2009 yılında 14’üncü sıraya düşmemiz şeklinde de ifade edilebilir. 1990-2001 yılları arası büyüme yüzde 0,99 iken reel sektör büyümesi bu yıl maalesef yüzde eksi 4,1 olarak gerçekleşmiştir. Yani büyümede de bir daralma görülmektedir. Bunların sebeplerine kısaca girecek olursak, başta sanayinin kullandığı elektrik ve enerjiyi düşünebiliriz. Elektrik, Avrupa Birliği ve OECD ülkeleri arasında en pahalı elektrik Türkiye’de tüketilmektedir. Mümkün olduğunca kısa sürede bu elektrik konusundaki sıkıntıyı mutlaka çözmek gerekir. Ayrıca sanayinin hem ham maddesinin taşınmasında hem üretim mallarının taşınmasında ve ihracında taşımacılık için kullanılan alternatif, büyük ölçüde, Türkiye’mizde kara yoluyla yapılmaktadır. Nasıl ihracatımızı artırabilmek için deniz yolları ve hava yollarında, özellikle kargo taşımacılıklarında, akaryakıtta ÖTV ve KDV istisnası getirmişsek yurt içinde sanayimizin temel taşıma aracı olan kara yollarındaki kullanılan araçların özellikle mazot ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için mazottaki ÖTV ve KDV’nin de mutlak surette kaldırılması gerekmektedir diye düşünüyoruz. İhracatın profiline baktığımızda imalat sektörü gerçekten yüzde 92 oranıyla birinci sırada geliyor. Bunun da büyük bir bölümünü otomotiv sektöründen gerçekleştirdiğini görüyoruz. Otomotiv sektörü Batı’daki işçilik bedelinin yüksekliği ve çevre sorunlarından dolayı batıdan doğuya doğru yavaş yavaş pas ediliyor, biz de bunu iktidarın siyasi başarısı olarak göstermeye çalışıyoruz. Elbette ki Türk insanı çok müteşebbis, çok yaratıcı insanlar. Burada görülüyor ki imkân verildiğinde o yaratıcı Türk insanı hakikaten bugün yarıştığı Batı ülkeleriyle arasında çok büyük bir fark yok hatta onlardan çok daha ileri bir yaratıcı güce sahip olduğunu görüyoruz. Nitekim otomotiv sektöründeki ürettiğimiz araçların kaliteleri başka ülkelerde üretilen aynı marka ürünlere göre hep birinci sıraya gelmiştir. Bunu da memnuniyetle insanlarımızın, müteşebbis insanlarımızın ve işçilerimizin başarısı olarak görüyoruz. Kapasite kullanımının yetmediğinden bahsetti AKP sözcüsü arkadaşımız. 2007 yılında Türkiye’de kapasite kullanımı maksimum seviyeye çıkmıştı, doğrudur, yüzde 80’lik bir kapasite kullanımı söz konusuydu ancak 2009’da sanayideki bu kapasite kullanımının yüzde 65’ler seviyesine düştüğünü de maalesef üzülerek görüyoruz. – 667 – GÖKHAN-93 53–59