Kurultayı`na! - kızıl bayrak

advertisement
!
z
ı
ğ
a
c
a
l
o
r
a
V
z
ı
r
a
V
k
ı
d
r
Va
964
sayı
l
e
z
iÖ
ülten
B
i
ç
ş
İ
ni /
e
t
l
ü
ın b
i kad
ç
k
e
m
m/ e
o
c
.
l
i
ma
ni@g
e
t
l
ü
nb
ikadi
c
k
e
em
Sınıfa Karşı
Sınıf
Kurultayı’na !
Kadın
Cinayetleri
Sürüyor !
Nitelikli
Ücretsiz
Kreş
İstiyoruz !
Berfo Ana
Uzak
Diyarların
Sabırlı Kadını !
İşçilerin Birliği
Halkların Kardeşliği
için,
HAYDİ
EMEKÇİ KADINLAR
Sınıfa Karşı Sınıf’
Kurultayı’na!
2
Özgürlük, Eşitlik SOSYALİZMDE!
merhaba !
Bültenimizin 3. sayısını dünyada ve ülkemizde
gündemin yoğun olduğu bir süreçte çıkarıyoruz.
Emperyalist savaşlar, kapitalist sömürü, kadın
cinayetleri, temel hak ve özgürlüklerimizin gaspı...
Yaşantımızı, geleceğimizi birebir ilgilendiren bu
gündemlere dair sözlerimizi, taleplerimizi 8 Mart
Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde haykırdık. Evet;
8 Mart, devrimci baharın müjdecisi ve mücadele
andımızın günüdür! İşte bu sebeple 8 Mart’ın
ardından; içtiğimiz andın kararlılığı ve devrimci
baharın coşkusuyla “merhaba” diyoruz!
Bültenimizin bu sayısında yoğun dünya ve ülke
gündemlerini tek tek ele almadık. Ancak bunun
yerine bu gündemlerin üzerinden işçi sınıfının
bağımsız tavrını ortaya koyacağını ilan eden ve
“kurultayımızı, sınıfa karşı sınıf duruşuyla,
emperyalizme ve burjuvaziye karşı tüm
milliyetlerden işçi sınıfı ve emekçilerin birliğini
sağlama hadefiyle topluyoruz...”diyen kurultay
çağrısına yer veriyoruz. Arka kapaktan paylaştığımız
Eşitlik ve Özgürlük Beyannamesi’ne ise tüm emekçi
kadınları destek vermeye çağırıyoruz.
Maalesef bu sayımızda 2013 yılında da sürmeye
devam eden kadın cinayetlerine yer vermek zorunda
kaldık. 3. sayımızı, 10 Mart pazar günü tam da
devrimci 8 Mart’ı alanlarda kutladığımız günde
kayınvalidesi ve eşi tarafından İzmir’de katledilen
Gamze Nur Özcan şahsında kadın cinayetlerine
kurban giden yüzlerce kadına adıyoruz.
Son sayfalarımızda ise ücretsiz, nitelikli kreş
talebimizi dillendiriyor ve 12 Eylül darbesinin
ardından “gözaltında” kaybolan oğlunu arayan ve
geçtiğimiz haftalarda hayata gözlerini kapayan
Berfo Ana’yı anıyoruz.
Devrimci 8 Mart’tan kavganın günü 1 Mayıs’a
uzanan bu bahar aylarında emekçi kadınları bir
adım ileri çıkmaya, eşitlik ve özgürlük için sosyalizm
yolunda yürümeye çağırıyoruz... Dünyanın dört bir
yanında işçi sınıfının harladığı isyan ateşinin
sıcaklığı ile tekrar “merhaba!”
Ekmek ve Gül
...
Yürüyoruz yürüyoruz,
yan yana, güzel günler adına
Kadınız, insanız, insanlığa ayağa
kalkıyoruz.
Paydos bundan böyle köleliğe, ayaklığa
Herkes çalışsın, bölüşülsün kardeşçe,
yaşamın sundukları
İşte bunun için yükseliyor yüreklerimizden
Bu ekmek ve gül türküleri
Ve yineliyoruz hep bir ağızdan;
“Ekmek ve gül! Ekmek ve gül!”
James Oppenheim
ulusal, cinsel, sınıfsal sömürüye SON!
İşçilerin birliği, halkların kardeşliği için
Haydi, emekçi kadınlar “sınıfa karşı sınıf” kurultayına!
Biz, işçi ve emekçiler tarihsel bir sürecin
içerisinden geçiyoruz. Bu sürecin bir yanında
krizlerle debelenen, debelendikçe batan, battıkça
saldırganlaşan kapitalist-emperyalist sistem yer
alıyor. Onun tam karşısında ise, biz! Emek gücü
sömürülen, geleceği çalınan, savaşlarda ölen
ancak “artık yeter” diyerek dünyanın dört bir
yanında ayağa kalkan tüm işçi ve emekçiler ile
ezilen halklar bulunuyor!
Bu tarihsel süreçte iki karşıt sınıf son
kavgasına hazırlanıyor. Bu kavga ki, sonunda ya
sınıfsız, sömürüsüz, güneşli günlerin müjdecisi
sosyalizmle ya da kapitalizmin barbarlığı ile
sonuçlanacak. Ve ancak işçilerin güçlerini
birleştirdiği böylece ezilen halkların
emperyalizmin oyunlarını bozarak kardeşleştiği
bir mücadele bu kavganın sonucunu belirleyecek.
Ancak böylesi bir mücadele gelecek günleri,
kapitalizmin karanlığından sosyalizmin
aydınlığına bağışlayacak.
İşte, böylesi tarihsel bir süreçte “sınıfa karşı
sınıf” kurultayı da bu şiarla “işçilerin birliği,
halkların kardeşliği” şiarıyla toplanıyor.
Biz emekçi kadınlar ise bu şiarı sahiplenerek,
mücadeleye omuz vermeye adeta mecburuz.
Mecburuz, çünkü kapitalist sistemde biz emekçi
kadınların payına daha fazla acı, ölüm, tecavüz ve
sömürü düşüyor. Çifte sömürüye uğrarken aynı
zamanda her gün kadın cinayetlerine kurban
gidiyoruz. Mecburuz, çünkü aslında biz emekçi
kadınlar; sınıfsız, sömürüsüz bir dünyaya, eşitliğe
ve özgürlüğe herkesten daha fazla muhtacız.
Yaşamın yarısı bizsek, kavganın da yarısı biz
olalım! Bunca acıya ve sömürüye kalkan ettiğimiz
göğsümüzü, bundan gayrı, çocuklarımıza onurlu
bir gelecek bırakmak için kavganın kızıl bayrağını
taşımanın onuruyla gerelim! “İşçilerin birliği,
halkların kardeşliği” şiarıyla toplanacak olan
“sınıfa karşı sınıf” kurultayında; devrimci baharın
coşkusuyla, kavgayı tutuşturan zılgıtlarımızla
yerimizi alalım. Emekçi kadınlar olarak biz de
“varız” diyelim!
3
Kadın Cinaye
4
İzmir’de bir kadın cinayeti daha...
Gamze Nur dostumuzun katlini lanetliyorum!
Gün geçmiyor ki kadın cinayeti haberlerini
duymayalım. Günde 4 kadının öldürüldüğü
günleri yaşıyoruz. Bazen kilometrelerce uzakta
bazen yanı başımızda bir kadın öldürülüyor.
Kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve kadın
cinayetleri öyle olağan hale geldi ki insanlar
cinayet haberlerine “yazık olmuş”un dışında tepki
veremiyorlar. Bu cinayetlerden birinin kurbanı,
arkadaşımızın (bir dostumuzun) kızı olan Gamze
Nur Özcan oldu. Genç Gamze Nur’un, kaynanası
ve kocası tarafından hunharca katledildiğini TV
ekranlarında görüp gazete manşetlerinde
okuyunca, kanım dondu. Kadına
yönelik her taciz ve tecavüz,
cinayet öfkemi ve bu sisteme
karşı kinimi biliyordu. Ancak
katledilen tanıdığın bir insanın
yakınıysa ve cinayet oturduğun
semtte yaşanıyorsa insan daha
fazla etkileniyor. Katledilen
insanın kendi tanıdıkları olunca
insanın önce inanası gelmiyor.
Ancak yaşananlar gösteriyor ki
kimin başına ne zaman ne
geleceği belli olmuyor. Gamze
Nur’un annesi küçük yaşta evlenmiş, kocası
tarafından şiddet gördüğü için kocasından
ayrılmış ve iki çocuğuyla birlikte hayat
mücadelesi veren bir dostumuz. Çocuklarını
tekstilde çalışarak tek başına büyütmek zorunda
kalmış. Kızı Gamze Nur ise erken yaşta evlenmiş
ve bir çocuğu olmuş. Kızı da dostumuz olan
annesi gibi kocasından şiddet görmüş ve
kocasından ayrılmış. Bir yıl sonra Gamze Nur
tekrar evlenmiş ve bu evliliğinden de bir erkek
çocuğu olmuş. Ancak ne şansızlıktır ki 7 yıldır
evli olan Gamze Nur ikinci eşinden de şiddet
görmeye başlamış. Birkaç kez ayrılmayı deneyen
Gamze Nur kocasının “pişmanım” yalvarmaları
sonucu her seferinde barışmış. Ancak son gördüğü
şiddetten sonra polisten koruma istemiş ve iki
çocuğuyla birlikte evden ayrılmış ancak bir süre
sonra kocası kendi kendine zarar vererek (kendini
bıçaklayarak, yaralayarak) Gamze ile barışmak
istemiş, af dilemiş. Gamze Nur, yine kocasını
affedip barışarak polis korumasını kaldırtmış.
Aradan geçen kısa bir süre sonra kayın validesi ve
kocası Gamze Nur’un yaşadığı eve gelerek 4
yaşında ki çocuğunun gözleri önünde genç kadını
öldürmüşler. Gamze Nur bu vahşetin ardından
aramızdan ayrılırken, çocuğun bundan sonra ki
yaşantısı nasıl şekillenecek tahmin etmek zor
değil. Gamze Nur, şiddete uğrayan yüzlerce
kadından biriydi. Şiddete dayanamayıp
kocasından ayrı yaşamaktaydı. Ama ölümden
kurtulamadı. Bu sistem ne Gamze
Nur’u koruyabildi ne de öldürülen
yüzlerce kadını. Sermaye devletinin
mahkemeleri de, polisi de bizleri
koruyamaz. Sermaye devletinin
mahkemeleri işçi ve emekçiler
haklarını ararken, sendikalaşırken,
örgütlü mücadele çağrısı yaparken
onlara, delillere bakılmaksızın
uzunca yıllar hapis cezası
verebiliyorken emekçi bir kadının
öldürülmesinde delil araması da
mahkemelerin kadına ve kadın
cinayetlerine bakışını tescillemiştir. Yine savcının
dostumuza “basına, kamuoyuna konuyu daha
fazla taşıma, basını karıştırma, haklıyken haksız
olursun” demesi de bu cinayetin üstünün nasıl
örtülmeye çalışıldığını göstermektedir. Tıpkı
bundan önce öldürülen yüzlerce kadın cinayetinin
üstü örtüldüğü gibi. Çünkü Gamze Nur emekçi bir
annenin kızı, kendisi de işçi bir kadındı. Eğer
Gamze Nur zengin olsaydı bu cinayet cezasız
kalmazdı. Bu devletin yasaları da ancak parası
olanlar için, zenginler için vardır zaten. İşte bu
yüzden bizleri koruyacak olan ancak kendi
örgütlüğümüzdür.
Son olarak, tüm işçi-emekçileri kadın
cinayetlerine karşı örgütlü mücadeleye
çağırıyorum.
Çiğli’den bir emekçi kadın
tlerine Son!
5
Kadın cinayetlerine karşı örgütlü mücadeleye!
Kadın cinayetleri dur durak bilmeden devam ediyor.
Hemen hemen her gün bir ya da birkaç kadının
katledildiği haberini alıyoruz. Çok uzaklarda cereyan
eden vakalarmış gibi gördüğümüz bu vahşet, artık
yanıbaşımızda! Belki bir sokak ötede, belki de
komşumuzun evinde!
Kadın cinayetleri sürüyor. Ve bu cinayetler
gazetelerin üçüncü sayfalarını doldurup taşarken her
seferinde öne çıkarılan cinayetin sebepleri oluyor.
Adeta kadının ölümü hakettiğini dillendiren bu
haberlerde “namus”, “töre”, “aşk” , “kıskançlık”
kelimelerini sıkça okuyoruz. Çünkü amaçlanan kadın
cinayetlerini kanıksatmak. Amaçlanan cinayetleri salt
iki kişinin, ölen-öldürülen kişinin arasındaki drama
indirgemek! Böylece bu cinayetlerin ardındaki koskoca
bir sömürü sistemini gizlemek!
Ancak bizler artık kanlı cinayet haberleri duymak
istemiyoruz. “Kadın cinayetlerine son!” diyoruz. Ve
biliyoruz ki, kadın cinayetlerini durduracak olan bu
sistemin göstermelik önlemleri değildir. Yüzlerce kadın
cinayeti bu önlemlerin işe yaramadığını fazlasıyla
gösterdi. Bu önlemler işe yaramadı çünkü sermaye
devletinin ve onun uşağı AKP hükümetinin kadını
koruma gibi bir bakışı bulunmuyor. Kadın cinayetlerini
durduracak olan bizlerin örgütlü gücüdür. Kadına
yönelik toplumsal algıyı değiştirecek olan, kadını
koruyucu gerçek önlemleri hayata geçirecek olan
mücadelenin kendisidir. Biz istemezsek, biz almazsak
bu sefil sistemin bize vereceği tek şey ölüm olur!
Her gün bir kadının daha istatistikleri oluşturan
rakamlarla ifade edilmemesi için, artık özgür ve eşit bir
dünyada “insanca” bir yaşam için mücadeleye omuz
verelim.
Mart ayı içerisinde;
İzmir’in Çiğli ilçesinde eşinden ayrı
yaşayan 27 yaşındaki Gamze Nur Özcan, 4
yaşındaki çocuğunun gözleri önünde boğazı
kesilerek,
Muğla’nın Dalaman ilçesinde bir kadın eşi
tarafından,
Diyarbakır’da çağrı yöntemiyle koruma
verildiği iddia edilen bir kadın, eski erkek
arkadaşı tarafından silahla,
Manisa’nın Turgutlu ilçesinde Gülcan
Çelen, kocası tarafından sokak ortasında
bıçaklanarak,
Kadıköy’de, bir kadın silahla,
Kocaeli’nin Darıca ilçesinde 5 çocuğu ile
birlikte yaşayan bir kadın, kendisini
Erzurum’a götürmek isteyen erkek kardeşi
tarafından 26 yerinden bıçaklanarak,
Hatay’ın Dörtyol İlçesi’nde 31 yaşındaki
Fatma Mercan, kucağındaki kızı 2 aylık Nazlı
Mercan ile katilinden kaçarak sığındığı bir
evin kapısında 6 kurşunla,
Bursa’nın İznik İlçesi’nde, Kadriye
Menkeş eşi tarafından uyurken başına
baltayla vurularak,
KATLEDİLDİ!
ücretsiz, nitelikli kreş hakkı!
6
Kapitalist sistem bize ücretsiz, nitelikli kreş hakkı vermiyor!
Haklarımız için mücadeleyi yükseltelim!
Biz emekçi kadınların sorunlarının başında
çocuklarımızın bakımı geliyor. Çalışmak, üretmek
böylece ben de “varım” demek, evin dört duvarının
arasından ya da yoğun mesailerden sıyrılıp sosyal
yaşamın bir parçası olalım istiyoruz ancak
çocuklarımızın bakımı bizi engelliyor. Canımızdan
bir parça olan çocuklarımız bazen köleliğimizin
zincirleri oluveriyorlar. Anne ile çocuk arasındaki
bağı zedeleyen bu durumda emekçi kadınlar olarak
“kader” diyerek dört duvar arasında çamaşır,
bulaşık, bakım işleri arasında boğulup
kayboluyoruz.
İşte bu sebeple biz emekçi kadınların başlıca
taleplerinden birini kreş oluşturuyor. Bu yaşamsal
derecede önemli talebimiz, kapitalist sistemin
çıkarcı yapısında hemen değerlendirilerek ücretli
ve çoğu durumda çocuklarımız için güvenli
olmayan özel çocuk yuvaları, kreşler pıtrak gibi
çoğalıveriyor. Son zamanlarda ise kadın
istihdamını artırmak safsataları eşliğinde sanayi
bölgelerinde kreşler açılacağı dillendiriliyor,
patronlar tarafından. Sebep ister toplumsal bir
sorun olan çocuk bakımından kar gütmek olsun
isterse kadın emeğinin ucuz iş gücü olarak
kullanımını yaygınlaştırmak olsun sonuç
değişmiyor. Sebeplerin ortak kaynağını
kapitalizmin ikiyüzlü politikaları oluşturuken
sonuç ise emekçi kadınların sömürüsünün
katmerleşmesi oluyor.
Bizler, kreş hakkı istiyoruz. Kanımızın,
canımızın daha fazla sömürülmesi için değil,
zincirlerimizden kurtulup toplumsal yaşama
katılmak için fabrikalarda, mahallerde ücretsiz,
nitelikli kreş istiyoruz. Ve biliyoruz ki, bunun için
mücadele etmekten başka bir yol yok. Bu sistemin
ikiyüzlü politikalarını parçalayacak olan ancak
bizlerin nasırlı yumruklarıdır!
Biz, ücretsiz nitelikli ve ulaşılabilir kreşlerin,
çocuk bakım evlerinin var olabileceğini Sovyet
deneyiminden biliyoruz. Büyük Ekim Devrimi’nin
ardından Sovyetler’de kadının üzerindeki yük
alınarak toplumsallaştırılmıştır. . Toplu
çamaşırhaneler, çocuk bakım evleri, kreşler
açılmıştır. Böylece emekçi kadınlar üretime,
sosyal, kültürel yaşama katılabilmişlerdir. Kadınlar,
hakları için örgütlenerek mücadele etmişler ve
sonunda dövüşerek harcına kürek salladıkları ve
güneşi gördükleri sosyalist işçi emekçi iktidarında
insanca bir yaşama kavuştular.
Biz emekçi kadınlar burjuvazinin rüyalarını
kabusa çevirmekten kaçınmayacağız elbette.
Büyük Ekim Devrimi’nin açtığı yolda haklarımız
için mücadele etmekten geri durmayacağız. Kreş
hakkımız için erkek işçi kardeşlerimizle beraber
örgütlü mücadeleyi öreceğiz.
Kadın cinayetleri protesto edildi!
15 Mart Cuma günü saat 12.00’de Çiğli Belediyesi önünde
gerçekleştirilen basın açıklaması ile kadın cinayetleri lanetlendi.
Yapılan açıklamada şunlar söylendi: “O günler gelinceye
kadar, kadına yönelik şiddete, kadın cinayetlerine karşı mücadele
etmek, kadınları kapitalist sistemin çarklarından, özgürleşmeye
çağırmak bizlere düşüyor. Son olarak dostumuz Gamze’nin
katlinin verdiği öfkeyle, haykırıyoruz: Bizleri koruyacak olan
kendi örgütlülüğümüzdür!”
Açıklamanın ardından Gamze Nur Özcan’ın davasının
takipçisi olunacağı ifade edilerek, kadın cinayetlerini destekleyen
ve göz yuman sermaye devletinden hesap sorulacağı vurgulandı.
anaların öfkesi katilleri boğacak!
7
Ey uzak diyarların sabırlı kadını...
Berfo… Sen uzaklarda ağlayansın
Berfo…Sen acı türkü söyleyensin
Berfo… Sen oğula yanansın Berfo...
Berfo Anaya yazılan türküden bir dize ile
başlamak istedim yazıma. Bu dize Berfo Anayı
anlatıyor bence. Oğlu için tam 33 yıl mücadele
etmiş bir kadın Berfo Ana. Hepimiz duymuşuzdur
Berfo Ananın hikayesini. Cumartesi annelerinin,
umudun, direnmenin adı Berfo Ana. 105 yaşına
kadar umudunu kaybetmemiş mücadele etmiş bir
kadın Berfo Ana. 12 Eylül 1980 darbesinden bir
gün sonra oğlunu alıp götürüyorlar. Giderken
“Annem, kim kimi öldürüyormuş? Döneceğim!”
diyor Cemil Kırbayır.. 33 yıl bekliyor Berfo Ana
oğlu Cemil Kırbayır’ı. 33 yıl boyunca sokak
sokak dolanıyor, oğlunun ölüsünü ya da dirisini
bulabilmek için. 12 Eylül davası başladığında ilk
o çıkıyor Kenan Evren’in karşısına.“‘Ben O’na
oğlumu sağlam teslim ettim. Çıksın karşıma
neden çıkmıyor. O’nun ocağı söne, boynu devrile
evi yıkıla! Tuhh lanet ola! Bana cevap verecek..
Çocuğum kaçmış diyor nasıl kaçabilir?
Allah’ından bula. Bana oğlumun mezarını
versinler, kemiklerini versinler... Allah affetsin
onları ben etmem” diyor.
33 yıldır hiç pes etmeden oğlunun kemiklerini
arayan, tam 33 yıldır olur da oğlu gelir diye
misafirliğe gitmeyen, 33 yıldır oğlu gelir de
tanıyamaz diye evini bile boyamayan Berfo Ana
oğlunu bulamadan aramızdan
ayrıldı. Omuzlarımıza büyük bir yük bırakıp gitti
Berfo Ana. Oğlunun hesabını sormanın yükünü
bırakıp gitti bize Berfo Ana. Ama bu yük altında
ezilmesi gerekenler başkaları. Berfo Ana’nın oğlu
Cemil’i alıp götürenler, öldürenler, kaybedenler,
onun katilleri bu yükün altında ezilecek; 33 yıldır
Berfo Ana’nın oğlunun kemiklerini bulamayanlar
bu yükün altında ezilecek. Berfo Ana’ya
ağlayacak bir mezar taşını çok görenler ezilecek
bu yükün altında...
Berfo Ana affetmedi, unutmadı kaybedenleri,
Biz de affetmeyeceğiz kaybedenleri.
Unutmayacak, unutturmayacağız kaybolanları.
Ne kaybolanlar unutulacak, ne de Berfo Ana’ya
çok görülen oğlunun kemikleri...
Berfo Ana; direnişin, umudun sembolü olarak
kalacaksın her zaman. Senin 33 yıldır bir an bile
kaybetmediğin umudun güç katacak bize. Söz
sana Berfo Ana oğlunun kemiklerini bile çok
görenlerin hesabını er ya da geç soracağız. En
sonunda kazanan biz olacağız.
Eyyy uzak diyarların sabırlı kadını
Yıldızlar nasıl da azalıyor kayıp gecede
Sen bir asır devirmiş ömrüne inat
Boynu bükük gecenin içinde
‘Ben anayım’ deyip
Kayıp giden yıldızını arıyorsun..
İşçi Bülteni Özel Sayı: 964 * Fiyatı: 25 Kr * Mart 2013 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md.: Tayfun Altıntaş * Yayın Türü: Yerel, süreli, siyasi, ayda bir, Türkçe * EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. * Millet
Caddesi Sultan Cami Sk. No:2/9 Fatih/İstanbul Tel/Fax: 0 (212) 621 74 52 * Baskı: Özdemir Mat. Davutpaşa Cd. Güven Sanayi Sitesi C Blok No: 242 Topkapı / İstanbul Tel: (212) 577 54 92
:
in
iç
i
iğ
şl
e
rd
a
K
n
rı
la
lk
a
H
i
ğ
İşçilerin Birli
i
s
e
m
a
n
n
a
y
e
B
ik
l
it
ş
Özgürlük ve E
ryalistABD öncülüğündeki empe
ın
lan
be
k
yü
bü
en
n
ola
llat
*Dünya halklarına musa
uğunu,
old
isi
f alındığını ve tüm
kapitalist sistemin kend
ardından Suriye’nin hede
nin
eri
all
işg
ya
Lib
k,
Ira
Afganistan,
uğunu,
tanın, bölgesel
Ortadoğu’nun hedefte old
” safsatasının ardında ya
ak
rm
rta
ku
en
rd
rle
atö
“dikt
“Demokrasi götürmek”,
eği olduğunu,
kaynaklarını elde etme ist
i
erj
en
ve
kışkırtıldığını ve
ma
ğla
sa
i
liğ
egemen
mezhepsel farklılıkların
,
sel
din
ik,
etn
l,
sa
ulu
n
içi
*Bu rezil amaca ulaşmak
eye çalışıldığını,
ilm
tir
ge
halkların
halkların karşı karşıya
sömürüye karşı direnen
st
ali
pit
ka
ve
a
lığ
an
rg
saldı
*Böylelikle emperyalist
e çalışıldığını görüyorum.
ey
lm
a yön veren
parçalanıp zayıf düşürü
ci-Amerikancı AKP ve on
din
en
ey
etm
r
su
ku
tte
me
e hiz
haline
*Emperyalist efendilerin
ına karşı bir savaş üssü
ar
lkl
ha
lge
bö
n,
izi
em
an yönetilen ülk
bir avuç zengin tarafınd
sına
topraklarda konumlanma
bu
getirilmesini reddediyor,
n
cü
gü
t
lis
rya
pe
em
her türlü
komşu halklara
*NATO başta olmak üzere
esini Türkiye devletinin
km
çe
ni
eli
an
ad
afy
ğr
co
min bu
karşı çıkıyor, emperyaliz
rum.
son vermesini talep ediyo
ına
lar
ka
in karar
liti
po
an
rg
ldı
sa
karşı
rlerine ancak kendilerin
de
ka
i
nd
ke
da
n
ını
ar
lkl
ha
*Her halk gibi Ortadoğu
.
um
Ortadoğu
verebileceğine inanıyor
tlerin ve işbirlikçilerinin
vle
de
t
lis
rya
pe
em
z
lnı
tohumu
ya
tarafından aramıza nifak
Bu inanç doğrultusunda
ler
en
em
eg
dır
lar
yıl
,
ğil
ldırganlığa de
halklarına uyguladığı sa
dediyorum.
ulusalinkarcı yaklaşımları da red
yılan, inkar edilen farklı
sa
olarak ekilen ayrımcı ve
k
yo
dır
lar
yıl
ere
üz
iler olmak
rşılanmasının bizi
*Başta Kürt halkı ve Alev
ve eşitlik taleplerinin ka
k
rlü
gü
öz
n,
eri
çil
ek
em
e karşı
nsup
peryalizme ve kapitalizm
em
,
etnik kökene veya dine me
ini
eğ
ec
tir
leş
bir
ile
ğlam bir maya
gönüllülük
bölmeyeceğini, tersine sa
nabileceğini, kardeşlik ve
ğla
sa
yle
bö
k
ca
an
n
ini
birliğ
işçi sınıfı ve emekçilerin
i,
enin böyle kurulabileceğin
ülk
bir
r
gü
öz
lu
ru
ku
ne
üzeri
bir çok
BİLİYOR;
i ve emekçilerin dünyanın
işç
rşı
ka
iğe
lel
kö
st
ali
a ve kapit
*Emperyalist saldırganlığ
evrede:
i
lkmaya başladığı bu tarihi
dettiğimi, her ulusun kend
red
yerinde yeniden ayağa ka
ığı
cıl
rım
ay
sel
ep
zh
dinsel, me
savaş ve
*Her türden ulusal, etnik,
ığımı, yalnız emperyalist
nd
ina
ine
tiğ
rek
ge
esi
zhepsel
etm
n ulusal etnik, dinsel, me
kaderini kendisinin tayin
ola
sı
rça
pa
bir
z
ma
rıl
litikaların ay
n sınıfsız,
saldırganlığa değil, bu po
her milliyetten emekçileri
un
luş
rtu
ku
k
rçe
ge
u,
uğum
ayrımcılığa da karşı old
geçtiğini,
na ortak mücadelesinden
ru
uğ
a
ny
dü
bir
z
sü
rü
iyorum.
sömü
lkları nezdinde beyan ed
ha
iye
rk
Tü
ve
u
oğ
tad
Dünya, Or
İmza
İletişim
um
ur
/k
lek
es
M
Ad-soyad
Download