Resmî Gazete

advertisement
20 Mart 2008 PERŞEMBE
Resmî Gazete
Sayı : 26822
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı
: 2005/94
Karar Sayısı : 2007/7
Karar Günü : 25.1.2007
İPTAL DAVASINI AÇAN: Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeleri Kemal ANADOL ve Kemal KILIÇDAROĞLU ile
birlikte 120 milletvekili
İPTAL DAVASININ KONUSU: 2.7.2005 günlü, 5390 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun’un;
1- 1. maddesiyle değiştirilen 10.7.2004 günlü, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 6. maddesinin üçüncü
fıkrasının,
2- Geçici maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ile üçüncü fıkrasının birinci ve ikinci tümcelerinin,
Anayasa’nın 2., 10., 11., 67., 123., 127., 169. ve 170.
durdurulmasına karar verilmesi istemidir.
maddelerine aykırılığı savıyla iptali ve yürürlüğünün
I - İPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİNİN GEREKÇESİ
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Kemal ANADOL ve Kemal KILIÇDAROĞLU ile birlikte 120 Milletvekili
tarafından verilen 28.07.2005 günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir:
“…
GEREKÇE
1) 02.07.2005 Tarih ve 5390 Sayılı “Büyükşehir Belediyesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun” 1 inci
Maddesinin Değiştirdiği 10.07.2004 Tarihli ve 5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 6 ncı Maddesinin Üçüncü
Fıkrasının Anayasaya Aykırılığı
10.07.2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrasını değiştiren
02.07.2005 Tarih ve 5390 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1 inci maddesinde;
büyükşehir belediyesi sınırları içine katılan belediyelerin, büyükşehir ilçe ve ilk kademe belediyelere dönüşmesi, diğer belediye
ve köylerin tüzel kişiliğinin kalkması ile ilgili düzenlemeler vardır.
Söz konusu düzenlemeler, seçimlerden sonra belediye meclisine yeni katılımları mümkün hale getirerek, seçimlerde
oluşmuş temsilcilerin sayısını ve oranı değiştirmek suretiyle Anayasa’nın 127 nci madde hükümlerine aykırılıklar içermektedir.
Ayrıca, getirilen düzenleme, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının gerekli gördüğü referandumu öngörmediği için
hukuk devleti ilkesine de aykırıdır. 1988 yılında Türkiye tarafından imzalanan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı 1991
yılında, bazı çekinceler ile 3723 sayılı yasa ile onaylanmıştır. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının Türkiye tarafından da
benimsenen “Yerel Yönetim Sınırlarının Korunması” başlığını taşıyan 5 inci maddesi aynen şöyledir: “Yerel yönetimlerin
sınırlarında mevzuatın elverdiği durumlarda ve mümkünse referandum yoluyla ilgili yerel topluluklara önceden danışılmadan
değişiklik yapılamaz.
Yerel yönetimlerin görevli kılındıkları yöre halkının yerel ortak gereksinimlerini etkinlikle yerine getirebilmeleri, özerk
bir yapılanma içinde tüzel kişiliğe sahip olmalarını gerektirir.
Anayasa Mahkemesi, yerel yönetimler açısından özerkliği, “…Anayasa ve yasaların belirlediği kamu hizmetlerinin
önemli bir bölümünün yurttaşların yararına olarak, yerel yönetimlerin sorumluluğu altında yerine getirilmesi yetkisidir (E.
1988/18) biçiminde tanımlamıştır.
Yerel yönetimlerin özerkliği, daha çok, organlarının yöre halkı tarafından seçilmesi ve bu organlarının karar verme
yetkilerinin bulunması biçiminde gözükür. Yerel yönetimlerin organları seçimle oluşmalı, halkın tercihlerini yansıtmalıdır.
Anayasa’nın 127 nci maddesinin birinci fıkrası, yerel yönetimlerin karar organlarının seçmenler tarafından seçilerek
oluşturulmasını öngörmektedir.
Anayasa Mahkemesi, büyükşehir belediye başkanları ile ilçe belediye başkanlarının aynı seçim çevresinde seçilmesini
öngören bir yasal düzenlemeyi yerinden yönetim ilkesine aykırı bularak iptal etmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu
kararında şöyle denilmektedir:“… Bu durum, yerel yönetim anlayışı ve yerinden yönetim ilkesiyle bağdaşmaz. Yerel yönetim
anlayışında her şey, o yer, o yöre ile sınırlıdır. Yerel yönetimlerin kuruluş ve görevleriyle yetkileri “yerinden yönetim” ilkesine
uygun olarak yasayla düzenlenir. Yerinden yönetimin en belirgin özelliği, yöneticilerin o yerdeki seçmenlerin oylarıyla
seçilmesidir. Yerel yönetimlerin özerk kamu tüzelkişisi olarak örgütlenmeleri de bu yönetimlerin karar alma ve aldıkları kararları
uygulama hakkına sahip bulunmalarına dayanmaktadır. Karar alma özgürlüğünün gerçekleşmesi de, karar organlarının serbestçe
oluşumuna bağlıdır. Bu da, seçimle gerçekleşir.”
Seçmenin ilçe belediye meclis üyesi veya ilk kademe belediye meclis üyesi olarak oy verip seçtiği kişileri, kanunla
büyükşehir belediye meclisi üyesi haline dönüştürmek Anayasanın 127 nci maddesine aykırıdır
Büyükşehir belediyesine katılacak ilçe ve ilk kademe belediye meclisi üyelerinin seçildiği seçim çevresi ile büyükşehir
belediye meclisi üyelerinin seçildiği seçim çevreleri farklıdır. Anayasa’nın 127 nci maddesi, yerel yönetimlerin karar organlarının
seçimle belirlenmesini şart koşmasına rağmen, getirilen düzenleme ile, seçmenlerin oy vermediği yeni bir belediye meclisi
oluşturulmaktadır.
Getirilen düzenlemelerle, büyükşehir belediyesine katılacak ilçe ve ilk kademe belediye meclisi, başkanı ve belediye
encümeni için oy kullanan vatandaşlar, kendilerinin seçmediği belediye meclisi üyeleri, büyükşehir belediye başkanı ve belediye
encümeni üyeleri tarafından yönetilmeye başlayacaklardır. Aynı durum, büyükşehir belediyesi sınırları içinde yaşayan vatandaşlar
için de geçerlidir. Onlar da kendilerinin seçmediği belediye meclis üyeleri ve belediye encümeni üyeleri tarafından
yönetileceklerdir. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının 3 üncü maddesinin ikinci bendinde yerel halkın yerel yönetim
organlarında görev alacakları belirleme hakkının “doğrudan” yapılacak bir seçimle kullanılacağı hükme bağlanmaktadır. Burada
kullanılan doğrudan sözcüğü, yerel halkın bizzat ve tek dereceli bir seçimle iradesini ortaya koymasını ifade etmektedir. Bu
bakımdan belli bir yerel yönetim organlarında görev almış kişilerin kanun koyucunun iradesi ile bir başka yerel yönetim
organlarına da seçilmiş sayılması bir yerel irade aktarması ve dolaylı bir görevlendirmeden ibarettir.
O yörede yaşayanlar, kendi belediye meclis üyelerini, büyükşehir belediye meclisinde görev yapmak üzere
seçmemişlerdir. Büyükşehir belediye meclisi seçimine katılmış olsalardı belki farklı kişileri belediye meclis üyesi olarak
seçeceklerdi ve belki ilçe ve ilk kademe belediyeleri sınırları içinde yaşayanlar da Büyükşehir belediye başkanı seçimine katılsa
idi, farklı bir belediye başkanı görev yapacaktı. Bu nedenle getirilen düzenlemeler, yerel yönetimlerin kuruluş ve görevleriyle
yetkileri yerinden yönetim ilkesine uygun şekilde kanunla düzenlenir ilkeleriyle uyumlu değildir.
Böyle bir düzenleme, Anayasanın 67 nci maddesinde yer alan temsilde adalet ilkesi ile de, temsil ve verilen oy arasındaki
bağlantıyı kopartması nedeni ile de bağdaşmaz. Oluşması seçime bağlanmış yerel yönetim organlarının seçmenin oyuyla
oluşmasına imkan vermeyen böyle bir düzenlemenin, “demokratik devlet” ilkesine ve dolayısıyla Anayasanın 2 nci maddesine
aykırı olacağı açıktır. Çünkü demokraside esas olan, seçmenin oyunu belli bir yerdeki göreve gelecek kimse için kullanması ve o
görev için seçtiği kimseler tarafından yönetilmesidir. Halbuki getirilen düzenleme, seçmenin karşısına tamamen farklı yöneticiler
getirmektedir.
Bu nedenle hukuk güvenliğini sarsıcı nitelikte olan söz konusu düzenleme, hukuk devleti ilkesine dolayısıyla Anayasanın
2 nci maddesine aykırıdır.
10.07.2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrasını değiştiren,
02.07.2005 Tarih ve 5390 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1 inci Maddesinde,
büyükşehir belediye sınırları içinde kalan köylerin tüzel kişiliğinin sona ererek mahalleye dönüşeceği; bu şekilde oluşan
mahallelerin hangi belediyeye katılacağının Bakanlar Kurulunca belirleneceği hükme bağlanmıştır.
Köylerin tüzel kişiliklerinin kaldırılması Anayasa’daki hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Köy tüzel kişiliğinin oluşması
işlemi hak yaratıcı bir işlemdir. Çünkü bu işlemle hak ve fiil ehliyetine sahip bir tüzel kişi kurulmakta ve bu tüzel kişi bir takım
hak ve borçlar altına girmektedir. Bu tüzel kişinin daha sonra ortadan kaldırılması hukuki güvenlik ilkesini ihlal eder. Bu tüzel
kişinin mal varlığı, yaptığı işlemler, alacak ve borçları vardır. Köy tüzel kişiliğinin ortadan kaldırılması durumunda, başta bu tüzel
kişi malvarlığı, bu tüzel kişinin yaptığı işlemler, alacaklıları ve borçluları bundan etkilenir. Dolayısıyla hukuki güvenlik ilkesi
gereğince, bir belediye veya köy tüzel kişiliği de bir kere kurulduktan sonra kendi istekleri ve alacaklılarının kabulü olmadan bir
daha kaldırılmamalıdır. Hukuk devletinin temel öğelerinden biri de güvenilirliliktir. Hukuk devleti, tüm eylem ve işlemlerinde
yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir
devlette hukuk güvenliğinin sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur.
Tüm bu nedenlerle, Anayasa’nın 2, 67 ve 127 nci maddelerine aykırı olan söz konusu düzenleme, Anayasa’nın üstünlüğü
ve bağlayıcılığı ilkeleri ve dolayısı ile Anayasa’nın 11 inci maddesiyle de bağdaşmaz ve iptal edilmesi gerekir.
2) 02.07.2005 tarih ve 5390 sayılı “Büyükşehir Belediyesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un” “Geçici
Maddesi”nin birinci ve ikinci fıkraları ile üçüncü fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin Anayasa’ya Aykırılığı
02.07.2005 Tarih ve 5390 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un Geçici
Maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında; büyükşehir belediyesi kapsamına alınan ilçelerin mülkî sınırları içinde kalan, ancak aynı
fıkrada belirtilen sınırlar dışında olan belediye ve köylerin büyükşehir belediye sınırları içine alınabilmesine ve merkezleri
büyükşehir belediyesi sınırları dışında kalan ilçelerin, büyükşehir belediye sınırları içine giren belediye ve köylerinin büyükşehir
belediye sınırları dışına çıkarılabilmesine ilişkin düzenlemeler yer almaktadır.
Söz konusu düzenlemeler, seçimlerden sonra belediye meclisine yeni katılımları mümkün hale getirerek, seçimlerde
oluşmuş temsilcilerin sayısını ve oranı değiştirmek suretiyle Anayasa’nın 127 nci madde hükümlerine aykırılıklar içermektedir.
Ayrıca, getirilen düzenleme, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının gerekli gördüğü referandumu öngörmediği için
hukuk devleti ilkesine de aykırıdır. 1988 yılında Türkiye tarafından imzalanan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı 1991
yılında, bazı çekinceler ile 3723 sayılı yasa ile onaylanmıştır. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının Türkiye tarafından da
benimsenen “Yerel Yönetim Sınırlarının Korunması” başlığını taşıyan 5 inci maddesi aynen şöyledir: “Yerel yönetimlerin
sınırlarında mevzuatın elverdiği durumlarda ve mümkünse referandum yoluyla ilgili yerel topluluklara önceden danışılmadan
değişiklik yapılamaz.
Yerel yönetimlerin görevli kılındıkları yöre halkının yerel ortak gereksinimlerini etkinlikle yerine getirebilmeleri, özerk
bir yapılanma içinde tüzel kişiliğe sahip olmalarını gerektirir.
Anayasa Mahkemesi, yerel yönetimler açısından özerkliği, “…Anayasa ve yasaların belirlediği kamu hizmetlerinin
önemli bir bölümünün yurttaşların yararına olarak, yerel yönetimlerin sorumluluğu altında yerine getirilmesi yetkisidir (E.
1988/18) biçiminde tanımlamıştır.
Yerel yönetimlerin özerkliği, daha çok, organlarının yöre halkı tarafından seçilmesi ve bu organlarının karar verme
yetkilerinin bulunması biçiminde gözükür. Yerel yönetimlerin organları seçimle oluşmalı, halkın tercihlerini yansıtmalıdır.
Anayasa’nın 127 nci maddesinin birinci fıkrası, yerel yönetimlerin karar organlarının seçmenler tarafından seçilerek
oluşturulmasını öngörmektedir.
Seçmenin ilçe belediye meclis üyesi veya ilk kademe belediye meclis üyesi olarak oy verip seçtiği kişileri, kanunla
büyükşehir belediye meclisi üyesi haline dönüştürmek Anayasanın 127 nci maddesine aykırıdır
Büyükşehir belediyesine katılacak ilçe ve ilk kademe belediye meclisi üyelerinin seçildiği seçim çevresi ile büyükşehir
belediye meclisi üyelerinin seçildiği seçim çevreleri farklıdır. Anayasa’nın 127 nci maddesi, yerel yönetimlerin karar organlarının
seçimle belirlenmesini şart koşmasına rağmen, getirilen düzenleme ile, seçmenlerin oy vermediği yeni bir belediye meclisi
oluşturulmaktadır.
Getirilen düzenlemelerle, büyükşehir belediyesine katılacak ilçe ve ilk kademe belediye meclisi, başkanı ve belediye
encümeni için oy kullanan vatandaşlar, kendilerinin seçmediği belediye meclisi üyeleri, büyükşehir belediye başkanı ve belediye
encümeni üyeleri tarafından yönetilmeye başlayacaklardır. Aynı durum, büyükşehir belediyesi sınırları içinde yaşayan vatandaşlar
için de geçerlidir. Onlar da kendilerinin seçmediği belediye meclis üyeleri ve belediye encümeni üyeleri tarafından
yönetileceklerdir. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının 3 üncü maddesinin ikinci bendinde yerel halkın yerel yönetim
organlarında görev alacakları belirleme hakkının “doğrudan” yapılacak bir seçimle kullanılacağı hükme bağlanmaktadır. Burada
kullanılan doğrudan sözcüğü, yerel halkın bizzat ve tek dereceli bir seçimle iradesini ortaya koymasını ifade etmektedir. Bu
bakımdan belli bir yerel yönetim organlarında görev almış kişilerin kanun koyucunun iradesi ile bir başka yerel yönetim
organlarına da seçilmiş sayılması bir yerel irade aktarması ve dolaylı bir görevlendirmeden ibarettir.
O yörede yaşayanlar, kendi belediye meclis üyelerini, büyükşehir belediye meclisinde görev yapmak üzere
seçmemişlerdir. Büyükşehir belediye meclisi seçimine katılmış olsalardı belki farklı kişileri belediye meclis üyesi olarak
seçeceklerdi ve belki ilçe ve ilk kademe belediyeleri sınırları içinde yaşayanlar da Büyükşehir belediye başkanı seçimine katılsa
idi, farklı bir belediye başkanı görev yapacaktı. Bu nedenle getirilen düzenlemeler, yerel yönetimlerin kuruluş ve görevleriyle
yetkileri yerinden yönetim ilkesine uygun şekilde kanunla düzenlenir ilkeleriyle uyumlu değildir.
Böyle bir düzenleme, Anayasanın 67 nci maddesinde yer alan temsilde adalet ilkesi ile de, temsil ve verilen oy arasındaki
bağlantıyı kopartması nedeni ile de bağdaşmaz. Oluşması seçime bağlanmış yerel yönetim organlarının seçmenin oyuyla
oluşmasına imkan vermeyen böyle bir düzenlemenin, “demokratik devlet” ilkesine ve dolayısıyla Anayasanın 2 nci maddesine
aykırı olacağı açıktır. Çünkü demokraside esas olan, seçmenin oyunu belli bir yerdeki göreve gelecek kimse için kullanması ve o
görev için seçtiği kimseler tarafından yönetilmesidir. Halbuki getirilen düzenleme, seçmenin karşısına tamamen farklı yöneticiler
getirmektedir.
Bu nedenle hukuk güvenliğini sarsıcı nitelikte olan söz konusu düzenleme, hukuk devleti ilkesine dolayısıyla Anayasanın
2 nci maddesine aykırıdır.
02.07.2005 Tarih ve 5390 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un Geçici
Maddesinin üçüncü fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinde büyükşehir sınırları içinde kalan orman köylerinin tüzel kişiliğinin,
devam edeceği bildirilmekte, ancak; ormanla ilgili diğer hükümler saklı kalmak üzere bu köyleri, imar bakamından büyükşehir
belediyesinin mücavir alanı sayılacağı ifade edilmektedir. Bu hüküm, orman köylerinde imar konusundaki idari işlemlerin
büyükşehir belediyesi tarafından yapılacağı anlamına gelmektedir. Orman köylerinde imarla ilgili konularda büyükşehir
belediyesinin yetkili kılınması Anayasa’nın 169 ve 170 inci maddelerine aykırıdır.
Anayasa’nın 169 uncu maddesinde “Bütün ormanları gözetimi Devlete aittir”, “Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe
yönetilir ve işletilir” “Devlet, ormanların korunması …için gerekli… tedbirleri alır” “ ….orman sınırlarında daraltma yapılamaz”
hükümleri vardır.
Buradaki “Devlet” ibaresinin Devlet tüzel kişiliğini temsil eden merkezi yönetim olduğu çok açıktır. Anayasa, ormanların
bir bütün olarak gözetim, yönetim ve işletilmesi görevini merkezi yönetime bırakmışken, orman köylerindeki imar ile ilgili idari
işlemlerin büyükşehir belediyesi tarafından yapılması Anayasa’ya aykırıdır. Ayrıca, orman köylerindeki imar ile ilgili idari
işlemler için büyükşehir belediyesine yetki verilmesi, orman sınırlarında daraltma yapılamaz, şeklindeki kurala da aykırıdır.
Gerçi ormanla ilgili hükümler saklı tutulmuştur ama, bu hükümlere ve Anayasa’nın 169 uncu maddesine aykırı olmayacak
bir imar düzenlemesinin büyükşehir belediyesince yapılabilmesi, fiilen ne ölçüde mümkün olabilecektir? Ayrıca orman
köylerindeki imar ile ilgili idari işlemler için büyükşehir belediyesine yetki verilmesi, orman sınırlarında daraltma yapılamaz
şeklindeki kurala da aykırıdır. Orman sınırları ile oynamadan nasıl imarla ilgili düzenleme yapılacaktır?
Orman köylerindeki imar ile ilgili idari işlemlerin büyükşehir belediyesi tarafından yapılması Anayasa’nın 170 inci
maddesine de aykırıdır. Çünkü, Anayasa’nın 170 inci maddesinde “Ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler halkının
kalkındırılması, ormanların ve bütünlüğünün korunması bakımlarından Devlet, tedbir almakla görevlendirilmiştir. Buradaki
devlet, ibaresinin de, Devlet tüzel kişiliğini temsil eden merkezi yönetim olduğu çok açıktır.
Diğer yandan, 5390 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle kural olarak büyükşehir belediyesi sınırları içine katılan köylerin
tüzel kişiliği sona erdirilirken, “Geçici Madde”nin üçüncü fıkrasının birinci ve ikinci cümleleri ile orman köylerinin tüzel
kişiliğinin sürdürülmesi, köyler arasında konumları bakamından Anayasa’nın 10 uncu maddesine aykırı bir eşitsizlik
yaratmaktadır.
Ayrıca, hem orman köylerinin tüzelkişiliklerin sürdürmeleri hem imar konusunda, vesayet makamları olmayan büyükşehir
belediyesine yani bir başka tüzel kişiliğe bağımlı kılınmaları da yerinden yönetim ve yerel yönetim esaslarına dolayısı ile
Anayasa’nın 123 ve 127 nci maddelerine aykırıdır. Çünkü bir yerinden yönetim birimi kendi yönetimi ile ilgili kararları kendisi
verebilmeli, bununla ilgili işlemleri de yine kendisi yapabilmelidir. Vesayet makamı bile olmayan bir başka yönetim biriminin,
söz konusu yerinden yönetim birimine ve onun yerine alacağı kararları uygulatması düşünülemez. Çünkü bu, özerkliğe müdahale
niteliği taşır. Halbuki anayasa, yerel yönetimlerin özerk yapıda olduğunu ifade etmektedir.
Anayasanın 123 ve 127 nci maddelerine açıkça aykırı olan bu düzenlemenin hukuk devleti ilkesiyle bağdaştığı
söylenemez.
Çünkü hukuk devletinin, işlem ve eylemlerinin hukuka uygun olması, hukukun üstünlüğü ilkesini içtenlikle benimsemesi,
yasa koyucunun çalışmalarında kendisini her zaman anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla bağlı tutması, yasa koyucu da dahil
devletin tüm organları üstünde hukukun mutlak bir egemenliğe sahip olması, adil bir hukuk düzeni kurarak geliştirmeyi zorunlu
sayması gerekir.
Hukuk devleti olmak, yönetilenlere hukuk güvencesi sağlayan bir düzen kurmaktır. Böyle bir düzenin kurulması, yasama
ve yargı yetkileriyle yürütme alanına giren tüm işlemlerin hukuk kuralları içinde kalması ile gerçekleşebilir. Bu bağlamda hukuk
devleti, her dilediğini yapamayan, kendini hukukla bağlı sayan ve tüm yetkilerinin sınırının hukuksal kurallarla belirlendiği
Devlettir.
Ayrıca, Anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin Anayasanın Anayasa’nın 11 inci maddesindeki
Anayasa’nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle uyum halinde olması da düşünülemez.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, Anayasanın 2, 11, 67, 127, 169 ve 170 inci maddelerine aykırı olan 02.07.2005 Tarih ve
5390 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un Geçici Maddesinin birinci ve ikinci fıkrası
ile üçüncü fıkrasının birinci ve ikinci cümlesinin iptali gerekir.
YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ
Yerel yönetim anlayışında her şey, o yer, o yöre ile sınırlıdır. Yerel yönetimlerin kuruluş ve görevleriyle yetkileri
“yerinden yönetim” ilkesine uygun olarak yasayla düzenlenir. Yerinden yönetimin en belirgin özelliği, yöneticilerin o yerdeki
seçmenlerin oylarıyla seçilmesidir. Yerel yönetimlerin özerk kamu tüzelkişisi olarak örgütlenmeleri de bu yönetimlerin karar alma
ve aldıkları kararları uygulama hakkına sahip bulunmalarına dayanmaktadır. Karar alma özgürlüğünün gerçekleşmesi de, karar
organlarının serbestçe oluşumuna bağlıdır. Bu da, seçimle gerçekleşir
Getirilen düzenleme ile, büyükşehir belediyesine katılacak ilçe ve ilk kademe belediye meclisi, başkanı ve belediye
encümeni için oy kullanan vatandaşlar, kendilerinin seçmediği belediye meclisi üyeleri, büyükşehir belediye başkanı ve belediye
encümeni üyeleri tarafından yönetilmeye başlayacaklardır. Aynı durum, büyükşehir belediyesi sınırları içinde yaşayan vatandaşlar
için de geçerlidir. Onlar da kendilerinin seçmediği belediye başkanı belediye meclis üyeleri ve belediye encümeni üyeleri
tarafından yönetileceklerdir.
Getirilen düzenleme ile, büyükşehir belediyesi sınırları içindeki köylerin tüzel kişilikleri kaldırılmaktadır. Tüzel kişinin
daha sonra ortadan kaldırılması hukuki güvenlik ilkesini ihlal eder.
Orman köylerindeki imar ile ilgili idari işlemlerin büyükşehir belediyesi tarafından yapılması da Anayasaya aykırıdır.
Bu hükümlerin uygulanması, sonradan giderilmesi güç veya olanaksız hukuki durum ve zararlara yol açacaktır. Bu tür
sonradan giderilmesi güç veya olanaksız hukuki durum ve zararların önlenmesi için iptal davası sonuçlanıncaya kadar, 02.07.2005
tarih ve 5390 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1 inci Maddesinin değiştirdiği
10.07.2004 tarih ve 5216 sayılı kanunun 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrası ile 02.07.2005 tarih ve 5390 sayılı Kanunun “Geçici
Madde”sinin birinci ve ikinci fıkraları ile üçüncü fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin yürürlüğünün durdurulmasına karar
verilmesi gerekir.
SONUÇ VE İSTEM
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, 02.07.2005 Tarih ve 5390 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun’un:
1) 1 inci maddesinin değiştirdiği 10.07.2004 tarih ve 5216 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin Anayasa’nın 2, 11, 67 ve 127
nci maddelerine aykırı olan üçüncü fıkrasının,
2) “Geçici Madde”sinin Anayasa’nın 2, 10, 11, 67, 123, 127, 169 ve 170 inci maddelerine aykırı olan birinci ve ikinci
fıkraları ile üçüncü fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin iptallerine ve uygulanması halinde giderilmesi güç ya da olanaksız
zarar ve durumlar doğacağı için iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin
istemimizi saygı ile arz ederiz.”
II - YASA METİNLERİ
A - İptali İstenilen Yasa Kuralları
2.7.2005 günlü, 5390 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un;
1- 1. maddesiyle değiştirilen 10.7.2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 6. maddesinin üçüncü
fıkrası şöyledir:
“Büyükşehir belediyesi sınırları içine katılan ilçe belediyeleri büyükşehir ilçe
belediyesine, diğer belediyeler ilk kademe belediyesine dönüşür. Köylerin tüzel kişiliği
kalkar ve bunların mahalle olarak katılacağı belediyeler, Bakanlar Kurulu kararında
belirtilir.”
2- İptali istenen fıkraları da içeren Geçici Madde hükmü şöyledir:
“5216 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrası gereğince büyükşehir
belediyesi kapsamına alınan ilçelerin mülki sınırları içinde kalan, ancak aynı fıkrada
belirtilen sınırlar dışında olan belediye ve köyler, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren iki
yıl içinde belediye meclisi veya köy ihtiyar heyetinin talebi üzerine büyükşehir belediye
meclisinin kararı ve İçişleri Bakanlığının onayı ile başka bir işleme gerek kalmaksızın
büyükşehir belediye sınırları içine alınabilir. Bu köylerin mahalle olarak hangi ilçe veya ilk
kademe belediyesine katılacakları aynı meclis kararında gösterilir.
5216 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrası gereğince merkezleri
büyükşehir belediyesi sınırları dışında kalan ilçelerin, büyükşehir belediye sınırları içine
giren belediye ve köyleri, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren iki yıl içinde belediye
meclisi veya mahalle ihtiyar heyetinin kararı ve büyükşehir belediye meclisinin görüşü
üzerine İçişleri Bakanlığının onayı ile başka bir işleme gerek kalmaksızın, eski statüleriyle,
büyükşehir belediye sınırları dışına çıkarılabilir.
5216 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesine göre büyükşehir sınırları içinde kalan
orman köylerinin tüzel kişiliği devam eder. Ancak ormanlarla ilgili diğer kanun hükümleri
saklı kalmak üzere bu köyler imar bakımından büyükşehir belediyesinin mücavir alanı
sayılırlar. Bu köylerde su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütme görev ve yetkisi ilgili büyükşehir
belediyesine bağlı su ve kanalizasyon idaresine aittir. Bu tür hizmetler karşılığı orman köylerinde
yaşayan nüfusa göre genel bütçeden alınacak İller Bankası payı ilgili büyükşehir belediyesine aktarılır.
B - İlgili Yasa Kuralı
5216 sayılı Yasa’nın Geçici 2. Maddesinin
ilgili görülen birinci fıkrası şöyledir:
“Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte; büyükşehir belediye sınırları, İstanbul ve
Kocaeli ilinde, il mülki sınırıdır. Diğer büyükşehir belediyelerinde, mevcut valilik binası
merkez kabul edilmek ve il mülki sınırları içinde kalmak şartıyla, nüfusu birmilyona kadar
olan büyükşehirlerde yarıçapı yirmi kilometre, nüfusu birmilyondan ikimilyona kadar olan
büyükşehirlerde yarıçapı otuz kilometre, nüfusu ikimilyondan fazla olan büyükşehirlerde
yarıçapı elli kilometre olan dairenin sınırı büyükşehir belediyesinin sınırını oluşturur.”
C - Dayanılan Anayasa Kuralları
Dava dilekçesinde, Anayasa’nın 2., 10., 11., 67., 123., 127., 169. ve 170. maddelerine dayanılmıştır.
III - İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca, Tülay TUĞCU, Haşim KILIÇ, Sacit ADALI, Fulya
KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, A. Necmi ÖZLER, Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK, Serruh
KALELİ ve Osman Alifeyyaz PAKSÜT’ün katılımlarıyla 19.9.2005 günün yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik
bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğü durdurma isteminin bu konudaki raporun hazırlanmasından sonra karara
bağlanmasına oybirliğiyle karar verilmiştir.
IV - ESASIN İNCELENMESİ
Dava dilekçesi ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, iptali istenilen ve ilgili görülen Yasa kuralları, dayanılan Anayasa
kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- 5390 Sayılı Kanun’un 1. Maddesiyle Değiştirilen 5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 6. Maddesinin
Üçüncü Fıkrasının İncelenmesi
Dava dilekçesinde, kuralla, seçimlerden sonra belediye meclisine yeni katılımları mümkün kılarak meclisin oluşmuş
bulunan temsilci sayı ve oranının değiştirildiği; Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın gerekli kıldığı referandumun
öngörülmediği; büyükşehir belediyesine katılacak ilçe ve ilk kademe belediye üyelerinin seçildiği seçim çevresi ile büyükşehir
belediye meclisi üyelerinin seçildiği seçim çevrelerinin farklılığı nedeniyle, seçmenlerin oy vermediği yeni bir belediye meclisinin
oluşturulduğu; köy tüzel kişiliğinin oluşmasının hak yaratıcı bir işlem olması nedeniyle, bunların tüzel kişiliklerinin
kaldırılmasının hukuk güvenliği ilkesini ihlal ettiği, bu nedenlerle Anayasa’nın 2., 11., 67., ve 127. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
İptal istemine konu fıkrada, büyükşehir belediyesi sınırları içine katılan ilçe belediyelerinin büyükşehir ilçe belediyesine,
diğer belediyelerin ilk kademe belediyesine dönüşeceği, köylerin tüzel kişiliğinin kalkacağı ve bunların mahalle olarak katılacağı
belediyelerin Bakanlar Kurulu kararında belirtileceği ifade edilmektedir.
Bu değişikliği fıkranın eski halinden ayıran en önemli özellik, büyükşehir belediyesi sınırları içine alınan ve nüfusu elli
binin altındaki belediyelerin büyükşehir belediyesine katılım sonrası tüzel kişiliklerini muhafaza edecek olmasıdır. İlçe
belediyeleri ile köylerin durumunda ise farklılık bulunmamaktadır. Katılan ilçe belediyelerinin büyükşehir ilçe belediyesine,
köylerin ise tüzel kişiliğin kaybıyla mahalleye dönüşmesi öngörülmektedir. Ayrıca bunların mahalle olarak katılacağı
belediyelerin Bakanlar Kurulu kararında belirtileceği ifade edilmektedir. Burada Bakanlar Kurulu’na verilen yetkinin maddenin
ikinci fıkrasına göre alınan katılma kararı için geçerli olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü maddenin birinci fıkrasına göre gerçekleşen
katılmalarda Bakanlar Kurulu’nun bu türden bir kararına gerek bulunmamakta, katılma konusu katılınacak belediye meclisinin
talebi üzerine büyükşehir belediye meclisi tarafından karara bağlanmaktadır.
Anayasa’nın 127. maddesinin birinci fıkrasında mahallî idareler, il, belediye veya köy halkının mahallî müşterek
ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları yine kanunda gösterilen seçmenler tarafından
seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileri olarak tarif edilmiş, ikinci fıkrasında, bunların kuruluş ve görevleri ile yetkilerinin
yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenleneceği belirtilmiş, üçüncü fıkrasının son tümcesinde ise “Kanun, büyük
yerleşim merkezleri için özel yönetim biçimleri getirebilir” denilmek suretiyle büyükşehir belediyesi kurulmasına imkân
sağlamıştır. Anayasa’nın bu kuralı gereğince büyükşehir belediyesi kurulması için kanun veya KHK çıkarılması gerekir. Ancak,
büyükşehir belediyesinin kurulduğu yerlerde daha önceden mevcut bir belediye bulunduğundan buraların kanun veya KHK ile
büyükşehir belediyesine dönüştürüldükleri görülmektedir.
İptal istemine konu düzenlemeye göre büyükşehir belediyesi sınırları kapsamına alınan
belediyelerin nüfuslarına bakılmaksızın tüzel kişiliği devam edecektir. Oysa fıkranın eski haline göre ilçe
belediyesi olmayıp nüfusu ellibinin altındaki belediyelerin tüzel kişiliklerinin de köyler gibi kaldırılması
öngörülmekteydi. Ancak, ilçe ve belde belediyeleri büyükşehir belediyesi ilçe veya ilk kademe
belediyesine dönüşeceğinden, Büyükşehir Belediyesi Kanunu kapsamına alınmalarına bağlı olarak görev
ve yetkileri itibariyle geleneksel belediyelerin tâbi olduğu hukuki rejimden ayrılmaları kaçınılmaz
olacaktır. Katılımın köyler bakımından en temel hukuki sonucu ise tüzel kişiliğin kaybıdır.
Anayasa’nın 123. maddesinin son fıkrasında “Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun
açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur” denilmektedir. Buna göre, kamu tüzelkişi kanunla ya da
kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak idari işlemle kurulabilir. Aynı şekilde yetki ve usulde
paralellik ilkesi uyarınca, bunların kaldırılmaları da kanunla ya da kanunun açıkça verdiği yetkiye
dayanılarak idari işlemle mümkündür. Bu bakımdan tüzel kişiliğin kaybı için de ya yasal bir düzenleme
veya yasal düzenlemenin yetki vermesiyle tesis edilen idari bir işleme gerek bulunmaktadır. Şüphesiz,
tüzel kişiliğin kaybı veya hukuki statünün kısmen değişmesi ile sonuçlanacak yasal düzenlemelerle idari
işlemlerin yapılması sırasında Anayasa’nın diğer kurallarının da göz önünde tutulması, başka bir
anlatımla, bunların kamu yararı amacına aykırı olmaması ve kazanılmış haklara zarar vermemesi gibi
ilkeler de dikkate alınarak gerçekleştirilmesi gerekir.
Büyük yerleşim yerleri için özel bir yönetim birimi olarak tasarlanan büyükşehir belediyelerinin gerek kuruluşunda,
gerekse sınırlarının genişlemesine bağlı olarak gerçekleşen katılımlarda, daha önce ilçe belediyesi, belediye veya köy biçimindeki
tüzel kişiliklerin kaybı veya bu statülerin muhafazasıyla birlikte kimi yetki ve görevlerde değişiklik olması kaçınılmazdır. Aksi
hâlde, büyük yerleşim yerlerinin büyükşehir belediyesi olarak örgütlenmesi mümkün olmayacağı gibi, köy ya da belediye olarak
eski hukuki statüleriyle görev ve yetkilerini aynen muhafaza ederek büyükşehir belediyesine katılımla, büyükşehir belediyesi
kurulmasından beklenen yararın sağlamayacağı açıktır. Ayrıca, Yasa’nın Geçici 2. maddesinin altıncı fıkrasında, “Büyükşehir
belediye sınırlarına alınan belediyelerin organları büyükşehir belediyesi ilçe veya ilk kademe belediyesi organları; köy muhtar ve
ihtiyar heyeti ise mahalle muhtar ve ihtiyar heyeti olarak ilk mahalli idareler genel seçimine kadar görevlerine devam ederler”
denilmek suretiyle, katılan yerlerin seçilmiş organlarının ilk mahalli seçimlere kadar görevlerini sürdürmeleri de temin edilmiştir.
Büyükşehir kurulmasında veya bunların sınırlarının genişletilmesinde kimi mahalli idarelerin hukuki statülerinin değişmesine
veya kaybına olanak veren düzenlemenin Anayasa’nın 2., 67. ve 127. maddelerine aykırı bir yönü görülmemiştir. Anayasa’nın 11.
maddesi anayasal denetimde işlevsel olmadığından bu yönde inceleme yapılmamıştır.
Açıklanan nedenlerle iptal isteminin reddi gerekir.
B - 5390 Sayılı Kanun’un Geçici Maddesinin Birinci ve İkinci Fıkraları ile Üçüncü Fıkrasının Birinci ve İkinci
Tümcelerinin İncelenmesi
1 - Anlam ve Kapsam
5216 sayılı Yasa’nın Geçici 2. maddesinin birinci fıkrasında,
“Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte; büyükşehir belediye sınırları, İstanbul ve Kocaeli ilinde, il
mülki sınırıdır. Diğer büyükşehir belediyelerinde, mevcut valilik binası merkez kabul edilmek ve il mülki
sınırları içinde kalmak şartıyla, nüfusu birmilyona kadar olan büyükşehirlerde yarıçapı yirmi kilometre,
nüfusu birmilyondan ikimilyona kadar olan büyükşehirlerde yarıçapı otuz kilometre, nüfusu
ikimilyondan fazla olan büyükşehirlerde yarıçapı elli kilometre olan dairenin sınırı büyükşehir
belediyesinin sınırını oluşturur”
denilmek suretiyle, mevcut büyükşehir belediyelerinin sınırları yeniden tespit edilmiştir. Buna
göre, Yasa’nın yürürlüğe girdiği 23 Temmuz 2004 tarihi itibariyle İstanbul ve Kocaeli için il mülkî
sınırları bu yerlerdeki büyükşehir belediyelerinin yeni sınırı olarak belirlenmiş, diğer büyükşehir
belediyeleri için de kademeli bir ölçü getirilmiş; Valilik binası merkez kabul edilmek suretiyle nüfusu bir
milyona kadar olan büyükşehirlerde 20, bir milyondan iki milyona kadar olanlarda 30, iki milyondan
fazla olanlarda ise 50 kilometre yarı çaplı dairenin sınırı o yer büyükşehir belediyesinin sınırını
oluşturacağı ifade edilmiştir. Ancak bu yöntem il mülkî sınırları içinde geçerlidir.
Adı geçen maddenin ikinci fıkrasında, birinci fıkrada 20, 30 ve 50 km. yarıçapı esas alınarak belirlenen yeni sınırlar
içerisindeki ilçelerin büyükşehir ilçe belediyeleri, beldelerin de büyükşehir ilk kademe belediyeleri haline geleceği belirtildikten
sonra, bu durumdaki belediyeler hakkında Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile Belediye Kanunu’nun belediyelerin tüzel
kişiliklerinin kaldırılmasına veya başka bir belediyeye katılmasına ilişkin hükümlerinin uygulanmayacağı ifade edilmiştir. Burada
sözü edilen hükümlerden katılmaya ilişkin 5216 sayılı Yasa’nın 6. maddesi ile 5393 sayılı Yasa’nın 8. maddesinin kastedildiği
anlaşılmaktadır.
Yarıçap hesabıyla yapılan bu belirleme sonucunda kimi belediye veya köylerin bazı kısımlarının büyükşehir belediyesi
içerisinde veya dışında kalması kaçınılmaz olmuştur. Bu sorun kısmen Geçici 2. maddenin dördüncü fıkrasıyla giderilmeye
çalışılmış, büyükşehir belediyesine alınan ilçelerin mülki sınırları içerisinde kalan belediye ve köyler ile belediyelerin mücavir
alan sınırları içerisindeki köylerin büyükşehir belediyesine katılması yolu açılmıştır. Ancak, bu düzenlemenin, gerek büyükşehir
belediyesine katılım yönünde tek yanlı olması, gerekse öngörülen altı aylık sürenin kısalığı nedeniyle katılım konusundaki
sorunun tam olarak çözülemediği gerekçesiyle iptal istemine konu Geçici maddenin yürürlüğe konulduğu anlaşılmaktadır.
İptali istenilen düzenlemelerden birinci ve ikinci fıkralarla, 5216 sayılı Kanun’un Geçici 2. maddesinin birinci fıkrası
gereğince büyükşehir belediyesi kapsamına alınan ilçelerin mülkî sınırları içinde kalan, ancak aynı fıkrada belirtilen sınırlar
dışında olan belediye ve köylerin, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren iki yıl içinde belediye meclisi veya köy ihtiyar heyetinin
talebi üzerine büyükşehir belediye meclisinin kararı ve İçişleri Bakanlığının onayı ile başka bir işleme gerek kalmaksızın
büyükşehir belediye sınırları içine alınması, diğer yandan ise, söz konusu Geçici 2. maddenin birinci fıkrası gereğince, merkezleri
büyükşehir belediyesi sınırları dışında kalan ilçelerin, büyükşehir belediye sınırları içine giren belediye ve köylerinin, bu Kanunun
yayımı tarihinden itibaren iki yıl içinde belediye meclisi veya mahalle ihtiyar heyetinin kararı ve büyükşehir belediye meclisinin
görüşü üzerine İçişleri Bakanlığı’nın onayı ile, başka bir işleme gerek kalmaksızın, eski statüleriyle, büyükşehir belediye sınırları
dışına çıkarılabilmesi sağlanmaktadır.
Geçici maddenin üçüncü fıkrasının iptali istenen birinci ve ikinci tümcelerinde ise, 5216 sayılı Kanunun Geçici 2.
maddesinde, büyükşehir sınırları içinde kalan orman köylerinin tüzel kişiliğinin devam edeceği, ancak, ormanlarla ilgili diğer
kanun hükümleri saklı kalmak üzere, bu köylerin imar bakımından büyükşehir belediyesinin mücavir alanı sayılacağı
belirtilmektedir. Bu düzenleme Geçici 2. maddenin üçüncü fıkrasının üçüncü ve dördüncü tümcelerinin tekrarı niteliğindedir.
Fıkranın iptale konu edilmeyen devamı tümcelerinde ise büyükşehir belediyesi içine alınan orman köylerinin su ve kanalizasyon
hizmetlerini yürütme görev ve yetkisinin ilgili büyükşehir belediyesine bağlı su ve kanalizasyon idaresine ait olduğu, bu tür
hizmetler karşılığı orman köylerinde yaşayan nüfusa göre genel bütçeden alınacak İller Bankası payının da ilgili büyükşehir
belediyesine aktarılacağı vurgulanmaktadır.
2- Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
Dava dilekçesinde, seçimlerden sonra belediye meclisine yeni katılmaları mümkün hâle getirerek meclisin oluşmuş
temsilci sayı ve oranının değiştirildiği; orman köylerinin imar bakımından büyükşehir belediyesi mücavir alanı sayılmasıyla
buralardaki imar işlemlerin büyükşehir belediyesi tarafından yapılmasına olanak sağlandığı, bunun da orman sınırlarında daraltma
yapılması sonucunu doğuracağı; diğer köylerin tüzel kişiliği kaldırılmış iken orman köylerinin tüzel kişiliğinin devam
ettirilmesinin eşitliğe aykırı olduğu, orman köylerinin tüzel kişiliği devam etmekle beraber imar konusunda vesâyet makamı
olmayan büyükşehir belediyesine tâbi kılındıkları ifade edilerek düzenlemenin Anayasanın 2., 10., 67., 123., 127., 169. ve 170.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Seçimlerden sonra meclis yapısının değiştirilmesi biçimindeki iptal gerekçesinin burada incelenen düzenlemelerle
doğrudan ilgisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Gerek iptal istemine konu bu madde, gerekse atıf yapılan Geçici 2. madde
gereğince gerçekleşen katılmalarda, katılan belediyelerin büyükşehir belediye meclisinde temsiline dair hüküm bulunmamaktadır.
Temsil konusunun Yasa’nın “büyükşehir belediyesine katılma” başlıklı 6. maddesi hükümleriyle birlikte değerlendirildiğinde,
yeni sınırlar içerisine dahil olan ilçe, belde veya köylerin hukuki statülerindeki değişimin yanı sıra, bunların büyükşehir belediye
meclislerinde temsili sorunu da ortaya çıkmaktadır. Temsil konusu Yasa’nın 6. maddesinin dördüncü fıkrasında, “İlçe ve ilk
kademe belediyesi olarak büyükşehir belediye sınırları içine katılan belediyeler, mevcut belediyelerin temsil edildiği şekilde
büyükşehir belediye meclisinde temsil edilirler” biçiminde düzenlenmiştir. Buna göre, bu konuda ileri sürülen gerekçelerin
doğrudan Yasa’nın 6. maddesinin dördüncü fıkrasına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, Yasa’nın yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren iki yıllık sürede büyükşehir belediyesine katılma veya bundan ayrılmaların doğal sonucu olarak, büyükşehir
belediyesinde bunların temsili, ya da ayrılmaya bağlı olarak büyükşehir belediye meclisinde değişiklik gündeme gelebilir.
Düzenleme ile, büyükşehir belediyesine katılan belediyelere, Yasanın 6. maddesi çerçevesinde temsil imkanı sağlanmış olacaktır.
Bu bakımdan büyükşehir belediye meclisinin seçimle oluşmuş yapısının değişmesi katılma veya ayrılma dolayısıyla
gerçekleşmektedir.
Anayasa’nın 127. maddesinin birinci fıkrasında mahallî idareler, il, belediye veya köy halkının mahallî müşterek
ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları yine kanunda gösterilen seçmenler tarafından
seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileri olarak tarif edilmiş; ikinci fıkrasında, bunların kuruluş ve görevleri ile yetkilerinin
yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenleneceği belirtilmiş; üçüncü fıkrasının ilk tümcesinde seçimlerinin, 67.
maddedeki esaslara göre beş yılda bir yapılacağı ifade edilirken, son tümcesinde de, “Kanun, büyük yerleşim merkezleri için özel
yönetim biçimleri getirebilir” denilmek suretiyle büyükşehir belediyesi kurulmasına imkân sağlamıştır.
Anayasanın 67. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında “Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak seçme,
seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasî parti içinde siyasî faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir.
Seçimler ve halkoylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve
denetimi altında yapılır” denilmek suretiyle seçimlere ilişkin esaslara yer verilmiştir.
5216 ve 5390 sayılı Yasalarla getirilen yeni sistemde büyükşehir belediyesinin sınırlarının idari işlemle genişletilmesi
mümkün hale getirilmiştir. Büyük yerleşim merkezleri için ayrı bir yönetim biçimi öngörüldüğüne göre, bunların sınırlarının
genişlemesine bağlı olarak kimi yerel yönetimlerin sınırlarında da değişiklik kaçınılmaz olabilir. Anayasa’nın 127. maddesinin
ikinci fıkrasındaki “yerinden yönetim” ilkesiyle üçüncü fıkrasındaki “özel yönetim biçimi” birlikte değerlendirildiğinde, bu
nitelikte bir genişlemenin anılan maddenin birinci fıkrasındaki “mahallî müşterek ihtiyaç” kavramından kaynaklandığı sonucuna
varılmaktadır. Mahalli ihtiyacın müştereklik nispetine göre, düzenleme kapsamındaki yerlerin büyükşehir belediyesine katılması
veya bundan ayrılması gerekebilir.
Öte yandan, Yasa’nın Geçici 2. maddesinin altıncı fıkrasında, “Büyükşehir belediye sınırlarına alınan belediyelerin
organları büyükşehir belediyesi ilçe veya ilk kademe belediyesi organları; köy muhtar ve ihtiyar heyeti ise mahalle muhtar ve
ihtiyar heyeti olarak ilk mahalli idareler genel seçimine kadar görevlerine devam ederler” denilmek suretiyle, katılan yerlerin
seçilmiş organlarının ilk mahalli seçimlere kadar görevlerini sürdürmeleri de temin edilmektedir.
Açıklanan nedenlerle iptal istemine konu düzenlemelerin Anayasanın 2., 67., 123. ve 127. maddelerine aykırı bir yönü
görülmemiştir.
5216 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemeye göre büyükşehir belediyesine katılmalarda, katılanın köy olması durumunda
bunun tüzel kişiliğini kaybederek mahalleye dönüşmesi öngörülmüş, ancak orman köyleri bunun dışında tutulmuştur.
Anayasa’nın 169. maddesinin birinci fıkrasında, “Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli
kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerine yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık
yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir” denilmiş, müteakip fıkralarda da ormanların korunmasına dair hükümlere
yer verilmiştir. 170. maddesinde ise, “Ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması, ormanların ve
bütünlüğünün korunması bakımlarından, ormanın gözetilmesi ve işletilmesinde Devletle bu halkın işbirliğini sağlayıcı tedbirlerle,
31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerin değerlendirilmesi; bilim ve fen
bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen yerlerin tespiti ve orman sınırları dışına çıkartılması; orman içindeki
köyler halkının kısmen veya tamamen bu yerlere yerleştirilmesi için Devlet eliyle anılan yerlerin ihya edilerek bu halkın
yararlanmasına tahsisi kanunla düzenlenir. Devlet, bu halkın işletme araç ve gereçleriyle diğer girdilerinin sağlanmasını
kolaylaştırıcı tedbirleri alır. Orman içinden nakledilen köyler halkına ait araziler, devlet ormanı olarak derhal ağaçlandırılır”
denilmiştir.
Böylece Anayasa koyucu, ormanların korunmasıyla bağlantılı olarak orman köyleri ve köylüsü için özel bir koruma
sağlamak suretiyle bu köyleri diğerlerinden farklı bir konuma getirmiştir. O halde orman köyleri ile bu statüde olmayan köylerin
karşılaştırılarak eşitlik değerlendirmesine tabi tutulmaları mümkün değildir. Öte yandan, büyükşehir belediyesi sınırları içene
alınan ve imar ve alt yapı hizmetleri açısından bu belediyelerin mücavir alanına giren orman köyleri hakkındaki düzenlemeden
orman köylerinin sınırlarını daraltma anlamı çıkarılamaz. Ormanların korunması ve sınırlarının daraltılamaması konusunda,
bunların büyükşehir belediyesi içinde veya dışında kalmasına bakılmaksızın Devlete verilen anayasal görev devam ettiğinden,
düzenlemenin Anayasa’nın 10., 169. ve 170. maddelerine aykırı bir yönü de bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle iptal isteminin REDDİNE karar verilmesi gerekir.
V - YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ
2.7.2005 günlü, 5390 sayılı “Büyükşehir Belediyesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un;
1- 1. maddesiyle değiştirilen 10.7.2004 günlü, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 6. maddesinin üçüncü
fıkrasına,
2- Geçici maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ile üçüncü fıkrasının birinci ve ikinci tümcelerine,
yönelik iptal istemleri, 25.1.2007 günlü, E. 2005/94, K. 2007/7 sayılı kararla reddedildiğinden, bu fıkra ve tümcelere
ilişkin YÜRÜRLÜĞÜNÜN DURDURULMASI İSTEMİNİN REDDİNE, 25.1.2007 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
VI - SONUÇ
2.7.2005 günlü, 5390 sayılı “Büyükşehir Belediyesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un;
1- 1. maddesiyle değiştirilen 10.7.2004 günlü, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 6. maddesinin üçüncü
fıkrasının,
2- Geçici maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ile üçüncü fıkrasının birinci ve ikinci tümcelerinin,
Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, 25.1.2007 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Tülay TUĞCU
Başkanvekili
Haşim KILIÇ
Üye
Sacit ADALI
Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
Üye
Ahmet AKYALÇIN
Üye
Mehmet ERTEN
Üye
A. Necmi ÖZLER
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye
Şevket APALAK
Üye
Serruh KALELİ
Üye
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Download