TARTıŞMALI İLMI TOPLANTıLAR DİZİ Sİ - 36 A • KUR' AN ve TEFSIR ARAŞTIRMALARI-III Tartışmalı İlmi Toplantı 14-15 Ekim 2000 İstanbul ~No: İstanbul 2002 KUR'ANDA İLMU'L-VUCUH VE'N-NAZA:i::R Prof. Dr. Ali ÖZEK M. Ü. İlahiyat Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi • Söze Kur'an'ın tarifiyle başlamak istiyorum. Bilindiği gibi Kur'an'la ilgili pek çok tarif ve tanım yapılmıştır. Tarifler konuya göre, hedefe göre veya ilgi alanına göre yapılabilir. Nitekim kelamcıların tarifi ile fıkıhçıların tarifi farklıdır. Ben burada muhataba göre tarifi benimsiyorum. Çünkü Kur'an'ın muhatabı insandır, hedefi de insandır. O halde bana göre Kur'an'ın en geçerli tarifi şöyledir: Kur' an, hidayet ve i'caz kitabıdır. Kur'an, insana hitap eder ve ona doğru yolu gösterir. Çünkü din de, peygamber de Kur'an da hep birden insana hitap eder ve insan içindir. Yani insan din için değil, din insan içindir. Bu sebeble .islam dini insan merkezli bir dindir. İslam'ın bu özelliğini benimseyenler arasında Muaz b. Cebel, Hz. Ömer, İbn Abbas ve Ebu Hanife'yi görmekteyiz. Balada verdiğimiz tarif'in iki ana umdesi vardır. Hidayet ve i'caz. Hidayet, muhatabı yönlendirme ve onu ikna etme sonunda meydana gelecektir. O halde bu hedefe varmak için gerekli olan en öneınli vasıta, muhatabı etkileyecek ve onu ikna edecek güçlü delillerin ortaya konmasıdır. Yani Kur'an'ın tamamı mu'cizedir ve görevi insanı iknadır. İşte bu güçlü deliller "i'caz" kelimesinde mündemiçtir; şöyle ki: İ'caz kelimesi arapça "aceze" kökündendir; aciz olmak anlamını taşır. Arapça'da bu kelime ifal babından "i'caz" şeklinde kullanıldığında aciz kılmak, ikna etmek ya da muhatabın serdedeceği delilleri çürütüp onu bağlamak gibi anlamlar taşır. Bu itibarla "Kur'an mu'cizedir" dendi- Kur'an-Kur'an İlimleri 362 ğinde, "Kur'an'ın ortaya koyduğu deliller, hükümler ve ilmi gerçekler hiç kimse tarafından çürütülememiştir" demektir. Ayrıca Kur'an, 1400 sene önce indirilmiş bir kitap olmasına rağmen, onun öğütleri, öğretileri, ortaya koyduğu emirler ve yasaklar hiç kimse tarafından delile dayalı olarak reddedilememiştir. Ama pek çok kimse ona itiraz eder, onu inkar eder, kabul etmez bunlar Kur'an'ın doğruluğunu ve haklılığım ortadan kaldırmaz. Kur'an'ın mu'cize oluşu, onun her şeyinde görülür; şöyle ki: Kur'an inmeden önce Arap edebiyatımn önemli ölçüde gelişmesi, Kur'an'ı rahat anlarnalarına yardımcı olması için Allah Teala'mn Araplara aşın ölçüde dil sevgisi vermesi, Araplar arasında yaşayan yahudi ve Hıristiyanların kendi dinlerinde yaptıkları değişiklikleri ve tahrifatı haber vermesi, zaman zaman Kur'an'ın bizzat peygamberi tenkit etmesi, Kur'an'ın pek çok konuda gelecekten, özellikle ahiret hayatından haberler vermesi, bugüne kadar dünyada pek çok kimsenin Kur'an tercemesini okuyarak kendiliğinden Müslüman olması, Kur'an'ın yazılışı -ki, hiçbir semavi kitaba nasip olmamıştır-, ilk duyulduğu ve yazıldığı şekilde muhafaza edilmesi, üslübunun ne şiir, ne nesir olarak adlandınlama-ması, süre ve ayet tertibi, okunuşunun kendine özgü olması, Kur'an'da muhkem ve müteşabih diye adlandırılan benzer anlamlı ayetlerin bulunması gibi daha nice incelikler ve özellikler hep Kur'an'ın mu'cize olduğunu ve bunun devam ettiğini gösterir ki, bugün dünya dillerinin çağuna çevrilen tek kitaptır. İşte böylece Kur'an "Hidayet ve İ'caz" kitabıdır ve muhatabı da insandır. Kur'an'ın verdiği ilgilidir. Kur'an bir merkez bilgilerin hepsi insana yöneliktir ve insanla döner ki, o da insandır. etrafında Gelelim insana, Kur'an'ın muhatabı olan insan ve onun aklı, kendisine bitalıeden Kur'an'a karşı nasıl davranmaktadır? Bu sorunun cevabım biz vermeyelim; onu da Kur'an'dan öğrenelim: düşünme ve inanma yönünden bir tek ümmet-millet yapardı. Gerçek şu ki, onlar farklı düşünmeye ve farklı inanmaya devam edeceklerdir. Zira Allah insanı, farklı düşünmesi ve farklı inanması için yarattı. Ancak Rabbinin esirgedikleri müstesna. Rabbinin sözü artık tamamlandı. Andolsun bu cehennemi cinler ve insanlarla dolduracağım." (Hud/118-119) 1· "Ya Muhammed! Allah dileseydi bütün insanları 2- "Gerçekten insan, pek hırslı ve sabırsız yaratılmıştır. Kendisine fenalık dokunduğunda sızlanır, feryat eder. Kendisine imkan de ise pinti kesilir" (el-Mearid19-21). verildiğin­ Kur'an 'da İlmul- Vucuh Ve 'n-Naza 'ir 363 3- "İşte böylece onlardan öncekilere bir peygamber geldiğinde derhal; O bir büyücüdür veya delidir, dediler. Bu şekildeki davranışı onlar nesilden nesile sanki birbirlerine vasiyet ettiler. Doğrusu onlar birer azgın toplulukturlar. Artık onlara aZdırmal Davetine uymamalarından dolayı sen kınanacak değilsin. Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt, iman edenlere . ve inanmak isteyenlere fayda verir." (ez-Zariyat/52-55) İnsanoğlu hep böyle olmuş ve olmaya devam edecektir. Önemli olan, duyurudur, tebliğdir. Nitekim Kur'an'da peygambere hitaben "Sana düşen sadece tebliğdir, duyurudur" (Al-i İmran /20) denilmiştir. Buna göre insanlara tebliğ yapılır; ama inamrlar veya inanmazlar bu husus onlara aittir. Çünkü dinde zorlama yoktur. İLMU'L-VUCUH VE'N-NAZAİR Bilindiği gibi ilk Müslümanlar yani sahabe, tabiin ve tebe-i tabiin nesli Kur'an ilinıleriyle çok ilgilenmişlerdir. Sahabeden tefsir ilmiyle ilk ilgilenen Hz. Ömer'dir. O, edebiyata, şii­ re ilgi duyan bir kişi idi. O devirde henüz yazılı lügat olmadığı için, Hz. Ömer, Kur'an'ı anlamakta güçlük çekince veya en doğru manayı yakalamak maksadıyla kabilelerden Arap dilini iyi bilen kimseleri çağırır, onlara ayeti okur, herkesin ne anladığım sorar ve aklına yatkın mana verildiğinde hemen "işte en doğru mana yani tefsir budur" derdi. Bu uygulama hemen hemen bütün sahabeye örnek olmuş, buna bağlı olarak da ilk defa Kur'an lügatlan ile vucuh kitaplan yazılmaya başlanmıştır. Nitekim rivayetlere göre, ilk olarak "el-Vucuh ve'n-Nazair" kitabını yazan Abdullah İbn Abbas'tır. Vucuh kelimesi hem Kur'an'ın okunuş şe­ killerini hem de bir kelimenin ifade ettiği farklı manalan anlatır. Vucuh, vech kelimesinin çoğuludur. Bu lılfız, geniş manalı kelimelerden olup; yüz, her şeyin ön kısmı, cihet ve taraf, bir milletin efendisi, bir şeyin kendisi ve zatı, kalb, zamamn evveli, günün ilk kısmı, sabah namazı, yıldız~ardan parlak olam, elbisenin görünen kısmı, meselenin bizce malum olan tarafı, az miktarda su, makam, doğru, sahih, yol ve şe­ kil, hedef ve gaye gibi marralarda kullamlır. Kelimenin çoğulu "vücüh, evcuh, ve ücüh" olarak kullanılır. "Vucuhu'l-Kur'an" şeklinde kullamldığı vakit, Kur'an'da yer alan ayetlerin manaları demektir. Diğer bir deyişle, Kur'an'ı Kur'an ile yani ayeti ayetle tefsir etmektir. Nazair kelimesi "nazire" nin çoğuludur. Bu kelime de; benzeri, öncü, ikişer ikişer mfmalarında kullamlır. eşi, 364 Kur'an-Kur'an ilimleri Kur'an'da nazilirin manası, lafız, şekil, bazan damana bakımından birbirine benzeyen kelime, lafız ve ayetlere denir. Istılah (terim) olarak el-Vucuh ve'n-Nazair, Kur'an ilimlerinde bir bölümün adıdır. Bu konuda Süyı1ti şöyle der: "Otuz dokuzuncu bahis, elVucuh ve'n-Nezilir hakkındadır." Bu konuda eski alimlerden Mukatil b. Süleyman'ın kitabı ile İbnul­ Cevzi, ed-Damegam'nin, Abdussamed el-Mısri'nin ve İbn Faris'in eserleri bize kad_ar g~lmiştir. . Vucuh "ümmet" lMzı gibi müteaddit marralarda kullanılan müşterek marralanna denir. lMzın Kur'an'da geçen hikmet kelimesinin beş vechi vardır: 1- Hikmet, mev'ıze manasınadır: el-Bakara /231'de olduğu gibi. Hikmet, helal ve haram manasınadır: Nisa /113 de olduğu gibi. 2- İlim ve anlayış manasınadır: Lokman/12 . . .3- Nübüvvet manasınadır: Nisa./54. 4- Kur'an'ı tefsir etmek manasınadır: el-Bakara/269. 5- Kur'an manasınadır: Nalıl/125. el-Vucuh ve'n-Nazair konusunda eser yazan müellifler ölüm tarihlerine göre şöyledir: 1- İkrime (öl 105 H.) ib'n Abbas'dan rivayeten yazmıştır. 2- Ali b. Ebu Talha (öl ?) . Bu da İbn Abbas'tan rivayeten yazmıştır. 3- Mukatil b. Süleyman (öl 150 H.) 4- Ebu'I-Abbas el-Fazl b. el-Ansari (öl 186 H.) 5- Ca'fer b. Ahmet b. Faris (öl 289 H.) 6- Ebu Bekr Muhammed b. el-Hasan en- Nakkaş (öl 351 H.) 7- Abü Ali el-Hasan b. el-Benna (öl 471 H.) 8- ed-Damaganf Ebu Abdullah el-Hasan (öl 478 H.) 9- Ebu Hasan Ali b. Ubeyd İbn el-Zaguni (öl 527 H.) 10- İbn el-Cevzi Cemaleddin Ebu'l-Ferac (öl 579 H.) 11- Es-Süyı1ti Celalurldin (öl911 H.) Kur'an 'da İlmul- Vucuh Ve'n-Naza'ir-- 365 el-Vucuh ve'n-Nazair, Kur'an tefsirinde son derece önemlidir. Çünkü Kur'an'da kullanılan ve zaman· zaman farklı sfue ve ayetlerde tekrar edilen bir çok kelime, kullanıldığı her yerde ayrı bir manaifade etmektedir. İlk alimler bu inceliğin farkına varmışlar ve bu konuda eserler yazmışlardır.- Daha sonraları geniş tefsirler yapılmaya başlayınca bu tefsir şekll. terkedilerek konuyla ilgili bilgiler tefsirlere dercedilmiştir. Mesela, elVucuh ve'n-Nazair'le birlikte tefsirlere dereedilen ilimler şunlardır: Garibu'l-Kur'an Müşkilu'l-Kur'an Muteşabihu'l- Kur'an en-Nasih ve'l-Meıisuh Ancak günümüzde özellikle Kur'an'ı başka dillere çevirirken el-vucuh ve'n-nazair ilmi son derece önemlidir. Nitekini Kur'an'ın yabancı dillere yapılan tercemelerinde bu türlü hatalara ve noksanlara rastlamaktayız. Bir Rus bana "Ben Kur' an tercemesini okuyorum, ama bir çok yerlerini anlamıyorum" dedi. Mesela "hangi ayeti anlamıyorsun" dedim. Bir ayetin tercemesini okudu. Gördüm ki, mütercim kelimenin lügat manasını terceme etmiş. Halbuki orada kelimenin vechl yani ıstılahi veya-dini manası başka. O zaman şu anlaşılıyor ki, Kur'an'ı tefsir ve terceme ederken özellikle veeilileri bilmeye ihtiyaç vardır. SONUÇ Kur'an tefsirinde bazı yeniliklere ihtiyaç vardır. Şöyle ki: Kur'an Allah kelamıdır. Bu kitap insanlığa doğru yolu göstermek için indirilmiştir. Değişen şartlar ve ihtiyaçlara göre Kur'an her asırda yeniden yorumlanmalıdır. Buna şiddetle ihtiyaç vardır. Zira gelişen ilim ve teknoloji karşısında Kur'an'da şimdiye kadar anlaşılamamış manalar yeniden ele alınabilir. Nitekim N ahl Süresi'nin 8. ayetinde "Allah, atları, katırları ve eşekleri binmeniz için ve gözlerinize zinet olsun diye yarattı. Allah, şu anda bilemiyeceğiniz daha nice nakil vasıtaları yaratacaktır." Denilmiştir. Şu anda dünyada insanın icat ettiği nakil vasıtaları malumdur. Bundan sonra da kim bilir daha neler icat edilecektir. Hal böyle olunca inananların çalışıp, gayret edip yeni yeni nakil icat etmeleri gerekmez mi? Bunun yapılabilmesi için Kur'an'ın iyi anlaşılması ve yeniden yorumlanması gerekir. Buna "Kendini yenileme" denir. Arapça'sı tecdittir; eski alimler her asırda mücedditlerin gelmesi gerektiğini kitaplara yazmışlardır. vasıtalan 366 Kur'an-Kur'an İlimleri Bu "kendini yenileme hareketi" asla aslı bozmak anlamına gelmez. Hata etmekten korkınamu da bir anlamı yoktur. İnsan hem doğru yapar hem de hata yapar. Bu itibarla Kur'an'ı tefsir hususunda yeni yöntemlere yönelmek gerekmektedir. Nitekim bu hususun farkına varan Mehmet Akif ERS OY merhum: Doğrudan doğruya Kur'an'dan alıp illiarnı Asrın idrakine söyletmeliyiz İsH1m'ı Demiştir. Kur'an'ı tefsir edecek kişi mutlaka genel tarihle birlikte İslam tarihini ve siyeri çok iyi bilmelidir. Çünkü Kur'an İslam'ın ilk yıllarındaki tarihi olaylarla geçmiş milletiere ve özellikle peygamberlere ait giler ihtiva eder. Sosyoloji, psikoloji ve terbiye ilmine vakıf olmak da Kur'an insana hitap eder, insan davramşlarını inceler. Hülasa, Kur'an'a bakış açımızı ilerlemesi zorlaşır. Müslümanların geniş şarttır.· değiştirmek zorundayız. bil- Çünkü Aksi halde