Question Ben iki aydır evlenmiş bulunuyorum. Sekiz aydır

advertisement
Question
Ben iki aydır evlenmiş bulunuyorum. Sekiz aydır ruhsal, psikolojik ve inançsal bir bunalıma
müptela olmuş durumdayım. Ben bu zamandan önce çok dindar ve Allah’a inanan bir
adamdım. Ama maalesef sekiz ay önce zihnimde bir takım sorular uyandı. Bu sorular şimdi
yaşamımı cehenneme çevirmiş bulunmakta ve beni çıldırmaya, delirtmeye, şiddetli bir
bunalıma ve intihara sevk etmektedir. Allah kimdir? Neden ben Allah olmadım? Neden ben
sürekli ve sonsuza dek Allah’tan daha zayıf, daha aşağı ve daha az bilgili olmalıyım? Neden
hatta öldükten sonra ve ebedi âlem olan ahirette bile sürekli Allah’ın emirlerine uymam
gerekiyor? Neden benim mutlak bir bağımsızlığım ve özgürlüğüm bulunmamakta ve hatta
kalkmam, oturmam, yatmam, yemem ve tüm işlerim Allah’ın iradesine bağlı olmaktadır? Bu
tür sorular sormaktayım. Bana yardım edin. Mucize yapabilecek, bu şeytanî düşünceleri
benden uzak kılabilecek, aklımdan silebilecek ve beni önceki inancıma döndürebilecek
herhangi bir dua, ayet veya bildiğiniz başka bir şey varsa size yalvarıyorum bana bildirin.
Çünkü bu soruları düşünerek önceki ruhsal, psikolojik ve inançsal halime dönmem
olanaksızdır. Bir mucize gerçekleşmelidir. Allah’tan da istedim ama olmadı.
Answer:
İnançlar hakkında şüphe ve kuşku duymak ruhsal hastalıklardan olup birey ve toplumun
ruhsal ve bedensel sağlığını tehdit eder. Bundan dolayı dikkat ile incelenmesi gerekir. Elbette
bazen inançlar hakkında şüphe ve kuşku duymak aklî ve düşünsel erginliğin alametidir. Böyle
bir durumda tedavi daha rahattır ve ondan endişe duyulmamalı ve korkulmamalıdır.
Belirtilmesi gereken önemli nokta şüphe ve kuşku halinin gelmesinden endişe duymanın ruh
sağlığını gösteren iyi bir alamet olmasıdır. Hatta rivayetlere göre bu endişe duyma, şahsın
halis imanının göstergesidir. Allah kimdir sorusuna gelince, Allah yani mutlak ve sonsuz ilim ve
güce sahip varlık hakkında tüm insanların kendi zihinlerinde bir tasavvura sahip oldukları
anlaşılmaktadır. Ben neden Allah olmadım ve neden sonsuza dek daha zayıf ve aşağı olayım
gibi sorular, anlaşıldığı kadarıyla insanın Allah’a yönelme hissi ve insan fıtratındaki mutlak
olmaya duyulan ilgiden kaynaklanmaktadır. Gerçekte yüce İslam dininde de buna önem
verilmiş ve kutsi hadislerde insanın kulluk yoluyla ilahi sıfatlar kazanabileceği belirtilmiştir.
Ayrıntılı Cevap:
Bu soruya yanıt verme bağlamında birkaç hususa değinmemiz gerekmektedir:
1. İnançlar hakkındaki şüphe kuşkular iki çeşittir. Birincisi, kesin bilgiye zemin hazırlayan önsel
ve geçici niteliklidir. İkincisi ise daimi ve sürekli şüphedir. Daimi şüpheler ruhsal hastalıklardan
olup birey ve toplumun ruhsal ve bedensel sağlığını tehdit eder. Bundan dolayı dikkat ile
incelenmesi gerekir. Kesin bilgi ve ilmin ruh huzuru ve insan kemaline sebep olması gibi,
bunun karşısında şüphe ve kuşku da ıstıraba ve huzurun gitmesine neden olur, hareket ve
tekâmüle engel teşkil eder. Bu yüzden İslam’da şüphe şirk ile eşit sayılmaktadır.[1] Nitekim
İslam filozofları da şüpheciliği ret etmeyi kendi felsefî ve ilmî çalışmalarının önüne almakta ve
de düşünce ve fikir araçlarıyla toplumu bu tehlikeden kurtarmak için bu hastalık ile
mücadeleye girişmektedirler.[2] Kesin bilgiye zemin hazırlayan önsel şüphe ise menfi değildir,
aksine aklî ve düşünsel erginliğin göstergesidir; zira insan cismanî olarak erginliğe ulaştığı gibi
-erkekler genellikle on beş yaşına gelince cismanî erginlik tamamlanır- düşünsel ve aklî olarak
da erginliğe ulaşmaktadır. Bu erginlik, cismanî erginlik döneminden başlayıp takriben kırk
yaşına gelindiğinde tamamlanmaktadır. Molla Sadra insanda ilkönce maddî ve cismanî
özelliklerin meydana geldiğine ve takviye edildiğine inanmaktadır. Ruhî ve aklî özellikler ise
cismanî özelliklerin tamamlanması ve takviye edilmesinden sonra meydana gelmekte ve
takviye edilmektedir.[3] Birçok gencin cismanî erginlik döneminde inançsal meseleler
hakkında şüphe ve kuşkuya düşmesinin nedenlerinden birisinin bu nokta olduğu
anlaşılmaktadır; yani akıl erginlik yaşında faaliyete başlamaktadır, ama gencin şimdiye dek
kendisiyle ünsiyet kurduğu şey maddî meselelerden ibarettir. Genç madde ötesi meseleler ile
ya bir ünsiyet kuramamış ya da onları derinlemesine anlamaya güç yetirememiştir. Aklın
tekâmül eksenli hareketinin başladığı erginlik zamanında insan itikat ve inançlarının özüne
varmak ve onların hakikatini kavramak ister. Değişik sorularla karşı karşıya gelmesi de
kaçınılmaz olur. Elbette bu, söz konusu şüphe türünün bir hastalık olmadığı ve tedavi
edilmemesi gerektiği anlamına gelmez. Sadece ondan endişe edilmemesi ve korkulmaması
anlamına gelir. Dikkatlice ve kaygılanmadan tedavi edilmelidir. Her haliyle, göründüğü
kadarıyla bu şüphe türü kötü değildir. Aksine doğru yönlendirme yapıldığı takdirde kesin
bilgiye ulaşmak için iyi bir zemindir. En iyi yönlendirme de bilgili ve samimi eğitmenler ve dinî
bilginler ile irtibat kurmadır. Belirtilmesi gereken önemli nokta şüphe ve kuşku halinin
gelmesinden endişe duymanın ruh sağlığını gösteren iyi bir alamet olmasıdır. Hatta rivayetlere
göre bu endişe duyma, şahsın halis imanının göstergesidir. Bir şahıs Peygamberin (s.a.a)
yanına gelir ve şöyle der: “Ey Allah Resulü (s.a.a) ben helak oldum. Allah Resulü (s.a.a) ise
şöyle buyurur: Şeytan yanına gelip seni kim yarattı diye sordu ve sen de Allah dedin ve sonra
da o, Allah’ı kim yarattı diye sordu değil mi? O şahıs evet ey Allah Resulü diye cevap verdi.
Sonra Peygamber şöyle buyurur: Bu halis imandır.”[4]
2. Allah kimdir sorusuna gelince, Allah yani mutlak ve sonsuz ilim ve güce sahip varlık
hakkında tüm insanların kendi zihinlerinde bir tasavvura sahip oldukları anlaşılmaktadır. Daha
fazla bilgi için “Allah’ı Tanımak” başlıklı 479. sayılı (site: 520) yanıta müracaat edin.
3. Ben neden Allah olmadım ve neden sonsuza dek daha zayıf ve aşağı olayım gibi sorular,
anlaşıldığı kadarıyla insanın Allah’a yönelme hissi ve insan fıtratındaki mutlak olmaya duyulan
ilgiden kaynaklanmaktadır. Bu insanın varlıksal kabiliyetinin göstergesidir; zira insan diğer
varlıkların aksine kabiliyet açısından sınırlı değildir.
Yüce İslam dininde mutlağa olan bu fıtrî eğilime önem verilmiştir. İlk olarak, mutlak hakikate
ulaşma bağlamındaki yanlış ve hatalı yollar beyan edilmiş ve imamların (a.s) açıklamalarında
insan tekâmülünün önündeki ilk engelin Hak karşısında tekebbür etme ve gururlanma olduğu
belirtilmiştir.[5] İkinci olarak, mutlak hakikate ulaşmak için doğru yol gösterilmiştir. Nitekim
kutsi hadislerde insanın kulluk yoluyla ilahi sıfatlar kazanabileceği belirtilmiştir.[6] Başka bir
ifadeyle Allah ile irtibat dışında hiçbir şey insan varlığındaki boşluğu doldurmaya kadir değildir
ve kalpler sadece Allah’ı anmak ile huzur bulabilir.[7] İnsanın zatî değeri de bundan
kaynaklanır. Bu yüzden ariflerin imamı Hz. Ali (a.s) Allah ile olan münacatında şöyle
buyurmaktadır: “Senin kulun olmamdan kaynaklanan bu izzet ve onur bana yeterdir. Benim
Rabbim olmandan kaynaklanan bu övünç ve iftihar benim için kâfidir. Sen, seni sevdiğim
biçimdesin ve beni de sevdiğin gibi yap.”[8]
Biz yücelerdeniz ve yücelere gideriz
Biz denizdeniz ve denizlere gideriz
Biz buradan ve oradan değiliz
Biz yersizlikteniz ve yersizliğe gideriz
Hiç okudun mu, O’na dِnücüleriz
Ta ki bilesin biz nerelere gideriz.[9]Refrence:
[1] Kuleyni, Kafi, c. 2, s. 129,
ٌ‫ﻋَﻦْ ﺳُﻔْﻴَﺎﻥَ ﺑْﻦِ ﻋُﻴَﻴْﻨَﺔَ ﻗَﺎﻝَ ﺳَﻤِﻌْﺖُ ﺃَﺑَﺎ ﻋَﺒْﺪِ ﺍﻟﻠﻪِ ﻉ ﻭَ ﻫُﻮَ ﻳَﻘُﻮﻝُ ﮐُﻞُّ ﻗَﻠْﺐٍ ﻓِﻴﻪِ ﺷَﮏٌّ ﺃَﻭْ ﺷِﺮْﮎٌ ﻓَﻬُﻮَ ﺳَﺎﻗِﻂ‬
[2] Hasan Zade Amuli, Marifet-i Nefis, c. 1, s. 5-12, Merkez-i İntişarat-ı İlmi Ve Ferhengi,
1362 h.ş, Bica.
[3] İnsan nefsinde meydana gelen ve ortaya çıkan ilk sıfat hayvanlıktır. Çocuğa şehvet ve
oburluk hâkimdir. Galebe çalmaya, düşmanlık yapmaya ve münakaşa etmeye neden olan
agresiflik bu zamanda meydana gelir. Ondan sonra şeytanî sıfat ortaya çıkar ve başlangıçta
hile ve dalavere onda galebe çalar. Bunlardan sonra da iman nurunu zahir kılan, Yüce Allah’ın
hizbi ve melekler ordusundan olan akıl sıfatı onda yaratılır. Akıl gücü erginliğin başından
başlayıp gelişir ve kırk yaşında kemal derecesine ulaşır. Şeytanların ordusu ise erginlikten
önce kalpte yer edinir ve ona egemen olur. Nefis onlara alışır ve onlara uyarak şehvette özgür
ve bağımsız olur. Akıl ordusunun kalpte gelişmeye başladığı erginlik döneminde ise kalp
meydanında savaş ve mücadele başlar. Eğer akıl zayıfsa şeytan ona egemen olur, bu şahıs
sonuçta şeytanın ordusuna girer ve kıyamette onlar ile birlikte olur. Eğer akıl ilim ve iman
nuru ile güçlenirse tüm kuvvetleri kendi egemenliği altına alır ve bu şahıs melekler saffında
yer alır ve onlar ile beraber olur. (Molla Sadra, Esfar, c. 9, s. 93).
[4] "َ‫ﺍﺑْﻦُ ﺃَﺑِﻲ ﻋُﻤَﻴْﺮٍ ﻋَﻦْ ﻣُﺤَﻤَّﺪِ ﺑْﻦِ ﻣُﺴْﻠِﻢٍ ﻋَﻦْ ﺃَﺑِﻲ ﻋَﺒْﺪِ ﺍﻟﻠﻪِ ﻉ ﻗَﺎﻝَ ﺟَﺎﺀَ ﺭَﺟُﻞٌ ﺇِﻟَﻰ ﺍﻟﻨَّﺒِﻲِّ ﺹ ﻓَﻘَﺎﻝَ ﻳَﺎ ﺭَﺳُﻮﻝ‬
َ‫ﺍﻟﻠﻪِ ﻫَﻠَﮑْﺖُ ﻓَﻘَﺎﻝَ ﻟَﻪُ ﻉ ﺃَﺗَﺎﮎَ ﺍﻟْﺨَﺒِﻴﺚُ ﻓَﻘَﺎﻝَ ﻟَﮏَ ﻣَﻦْ ﺧَﻠَﻘَﮏَ ﻓَﻘُﻠْﺖَ ﺍﻟﻠﻪُ ﻓَﻘَﺎﻝَ ﻟَﮏَ ﺍﻟﻠﻪُ ﻣَﻦْ ﺧَﻠَﻘَﻪُ ﻓَﻘَﺎﻝَ ﺇِﻱ ﻭ‬
ِ‫"ﺍﻟَّﺬِﻱ ﺑَﻌَﺜَﮏَ ﺑِﺎﻟْﺤَﻖِّ ﻟَﮑَﺎﻥَ ﮐَﺬَﺍ ﻓَﻘَﺎﻝَ ﺭَﺳُﻮﻝُ ﺍﻟﻠﻪِ ﺹ ﺫَﺍﮎَ ﻭَ ﺍﻟﻠﻪِ ﻣَﺤْﺾُ ﺍﻟْﺈِﻳﻤَﺎﻥ‬
(Kuleyni, Kafi, c. 2, s. 425, çap-ı çarom, Daru’l-Kiütübi’l-İslamiye, Tahran, 1365 h.ş).
[5] "ُ‫ﻋَﻠِﻲُّ ﺑْﻦُ ﺇِﺑْﺮَﺍﻫِﻴﻢَ ﻋَﻦْ ﺃَﺑِﻴﻪِ ﻋَﻦِ ﺍﺑْﻦِ ﺃَﺑِﻲ ﻋُﻤَﻴْﺮٍ ﻋَﻦْ ﻣُﻌَﺎﻭِﻳَﺔَ ﺑْﻦِ ﻋَﻤَّﺎﺭٍ ﻋَﻦْ ﺃَﺑِﻲ ﻋَﺒْﺪِ ﺍﻟﻠﻪِ ﻉ ﻗَﺎﻝَ ﺳَﻤِﻌْﺘُﻪ‬
ُ‫ﻳَﻘُﻮﻝُ ﺇِﻥَّ ﻓِﻲ ﺍﻟﺴَّﻤَﺎﺀِ ﻣَﻠَﮑَﻴْﻦِ ﻣُﻮَﮐَّﻠَﻴْﻦِ ﺑِﺎﻟْﻌِﺒَﺎﺩِ ﻓَﻤَﻦْ ﺗَﻮَﺍﺿَﻊَ ﻟِﻠَّﻪِ ﺭَﻓَﻌَﺎﻩُ ﻭَ ﻣَﻦْ ﺗَﮑَﺒَّﺮَ ﻭَﺿَﻌَﺎﻩ‬
. ‫ ﻫـ ﻕ‬1404 ،‫ ﺑﻴﺮﻭﺕ‬،‫ﻣﺆﺳﺴﻪ ﺍﻟﻮﻓﺎﺀ‬،429 ‫ ﺹ‬،13 ‫ ﺝ‬،‫ ﺑﺤﺎﺭﺍﻷﻧﻮﺍﺭ‬،‫ ﻣﺤﻤﺪ ﺑﺎﻗﺮ‬،‫ﻣﺠﻠﺴﻲ‬،
َ‫ﻳَﺎ ﺑُﻨَﻲَّ ﻭَﻳْﻞٌ ﻟِﻤَﻦْ ﺗَﺠَﺒَّﺮَ ﻭَ ﺗَﮑَﺒَّﺮ‬... :‫ﺃَﻥَّ ﻟُﻘْﻤَﺎﻥَ ﺍﻟْﺤَﮑِﻴﻢ ﻗﺎﻝ‬
ِ‫ﮐَﻴْﻒَ ﻳَﺘَﻌَﻈَّﻢُ ﻣَﻦْ ﺧُﻠِﻖَ ﻣِﻦْ ﻃِﻴﻦٍ ﻭَ ﺇِﻟَﻰ ﻃِﻴﻦٍ ﻳَﻌُﻮﺩُ ﺛُﻢَّ ﻟَﺎ ﻳَﺪْﺭِﻱ ﺇِﻟَﻰ ﻣَﺎ ﻳَﺼِﻴﺮُ ﺇِﻟَﻰ ﺍﻟْﺠَﻨَّﺔِ ﻓَﻘَﺪْ ﻓَﺎﺯَ ﺃَﻭْ ﺇِﻟَﻰ ﺍﻟﻨَّﺎﺭ‬
ِ‫ﻓَﻘَﺪْ ﺧَﺴِﺮَ ﺧُﺴْﺮَﺍﻧﺎً ﻣُﺒِﻴﻨﺎً ﻭَ ﺧَﺎﺏَ ﻭَ ﻳُﺮْﻭَﻯ ﮐَﻴْﻒَ ﻳَﺘَﺠَﺒَّﺮُ ﻣَﻦْ ﻗَﺪْ ﺟَﺮَﻯ ﻓِﻲ ﻣَﺠْﺮَﻯ ﺍﻟْﺒَﻮْﻝِ ﻣَﺮَّﺗَﻴْﻦ‬.
(Kuleyni, Kafi, c. 2, s. 122).
[6]‫ ﺭُﻭِﻱَ ﺃَﻥَّ ﺍﻟﻠﻪَ ﺗَﻌَﺎﻟَﻰ ﻳَﻘُﻮﻝُ ﻓِﻲ ﺑَﻌْﺾِ ﮐُﺘُﺒِﻪِ ﻳَﺎ ﺍﺑْﻦَ ﺁﺩَﻡَ ﺃَﻧَﺎ ﺣَﻲٌّ ﻟَﺎ ﺃَﻣُﻮﺕُ ﺃَﻃِﻌْﻨِﻲ‬،ِ‫ﺩَّﻳْﻠَﻤِﻲُّ ﻓِﻲ ﺇِﺭْﺷَﺎﺩِ ﺍﻟْﻘُﻠُﻮﺏ‬
َ‫ﻓِﻴﻤَﺎ ﺃَﻣَﺮْﺗُﮏَ ﺣَﺘَّﻰ ﺃَﺟْﻌَﻠَﮏَ ﺣَﻴّﺎً ﻟَﺎ ﺗَﻤُﻮﺕُ ﻳَﺎ ﺍﺑْﻦَ ﺁﺩَﻡَ ﺃَﻧَﺎ ﺃَﻗُﻮﻝُ ﻟِﻠﺸَّﻲْﺀِ ﮐُﻦْ ﻓَﻴَﮑُﻮﻥُ ﺃَﻃِﻌْﻨِﻲ ﻓِﻴﻤَﺎ ﺃَﻣَﺮْﺗُﮏَ ﺃَﺟْﻌَﻠْﮏ‬
ُ‫ ﺗَﻘُﻮﻝُ ﻟِﻠﺸَّﻲْﺀِ ﮐُﻦْ ﻓَﻴَﮑُﻮﻥ‬.
(Nuri, Müstedrekü’l-Vesail, c. 11, s. 259, Müessese-i ‫ﺁ‬lu’l-Beyt, Kum, 1408 h.k).
[7] ُ‫ﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﺁﻣَﻨُﻮﺍْ ﻭَﺗَﻄْﻤَﺌِﻦُّ ﻗُﻠُﻮﺑُﻬُﻢ ﺑِﺬِﻛْﺮِ ﺍﻟﻠﻪِ ﺃَﻻَ ﺑِﺬِﻛْﺮِ ﺍﻟﻠﻪِ ﺗَﻄْﻤَﺌِﻦُّ ﺍﻟْﻘُﻠُﻮﺏ‬
(Rad, 28).
[8] ‫ﺇِﻟَﻬِﻲ ﮐَﻔَﻰ ﺑِﻲ ﻋِﺰّﺍً ﺃَﻥْ ﺃَﮐُﻮﻥَ ﻟَﮏَ ﻋَﺒْﺪﺍً ﻭَ ﮐَﻔَﻰ ﺑِﻲ ﻓَﺨْﺮﺍً ﺃَﻥْ ﺗَﮑُﻮﻥَ ﻟِﻲ ﺭَﺑّﺎً ﺃَﻧْﺖَ ﮐَﻤَﺎ ﺃُﺣِﺐُّ ﻓَﺎﺟْﻌَﻠْﻨِﻲ ﮐَﻤَﺎ‬
‫ﺗُﺤِﺐ‬
(Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c. 74, s. 402).
[9] Mesnevi, Mevlevi.
-----------------------------Kaynak:www. islamquest.net
Sunulan cevaplar zorunlu olarak Ehl-i Beyt (a.s) Kurultayı’nın görüşünü yansıtmamaktadır
Download