global strateji enstitüsü

advertisement
HABER BÜLTENİ
22 Ocak 2008
Haber Özetleri
Irak

Kerkük İl Meclis üyesi Ali Mehdi Sadık başkanlığında bir Türkmen heyeti,
temaslarda bulunmak üzere Ankara'ya geldi. İstanbul üzerinden Ankara'ya
gelen heyeti, Esenboğa Havalimanında Dışişleri Bakanlığı yetkilileri karşıladı.
Kerkük İl Meclisi üyesi Ali Mehdi Sadık, havalimanında yaptığı açıklamada,
"Türkmenler, tüm dünyanın gözü önünde büyük sıkıntı yaşıyor. Bu
sıkıntılarımızı başta Türkiye olmak üzere, BM, ABD ve tüm dünyaya duyurmak
için Türkiye'ye geldik. Umarım, sesimizi duyurabiliriz", dedi. Türkmen
heyetinin, bugün Dışişleri Bakanlığında temaslarda bulunması bekleniyor. (AA)

140. Maddeyi Uygulama Yüksek Komisyonu üyesi Nermin Osman yaptığı
açıklamada, 140. madde dosyasını incelemek için Irak’taki Birleşmiş Milletler
Bürosu tarafından özel bir temsilcinin tayin edildiğini söyledi. Osman, bugün
komisyonunun toplanacağını ve toplantıda 140. maddenin uygulanmasını
engelleyen konuların konuşulacağını ifade etti. (www.akhbaar.org)

BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'un Irak Özel Temsilcisi Staffan de Mistura,
Irak'ta son dönemde güvenlik koşullarında iyileşme bulunduğunu, ancak
ülkede uzun dönemli istikrar sağlanabilmesi için siyasi uzlaşmaya gerek
olduğunu söyledi. Mistura, dün BM Güvenlik Konseyi'nde düzenlenen Irak
konulu toplantıda yaptığı konuşmada, ülkede hem güvenlik hem de siyasi
alanda bazı iyileşmeler görüldüğünü, özellikle Irak'ta meydana gelen şiddet
olaylarında azalma yaşandığına dikkati çekti. Mistura, yaşanan bu gelişmede
Amerikalı asker sayısındaki artışın, Şii lideri Muktada El-Sadr tarafından ilan
edilen ateşkesin ve Irak komşularıyla daha çok işbirliği yapılmasının rol
oynadığını söyledi. Mistura daha sonra gazetecilere yaptığı açıklamada ise
BM'nin Irak'ta artan görev ve sorumlulukları çerçevesinde Bağdat'taki merkez
ofisini genişletmek istediğini anlattı. Egemenlik konusunda Iraklıların son
derece hassas olduklarını ve bu noktada tümünün kendisini ''Iraklı'' gördüğünü
anlatan Mistura, Irak'ta insanlar arasında farklılıklardan çok benzerlikler ve
ortaklıklar üzerinde durulması gerektiğini vurguladı. Kerkük referandumun
ertelenmesinden de söz eden Mistura, referandumun geçen Aralık ayında
yapılması halinde son derece büyük gerginliklerin doğacağına inandıklarını,
Irak'ı böylesine bir gerilimden kurtarmak gerektiğini, bu yüzden ertelediklerini
anlattı. Mistura BM'nin yalnızca Kerkük sorununda değil, Irak'ın tüm ''tartışmalı
bölgelerinin'' statüsünün belirlenmesinde de rol oynayacağını, bu noktada
siyasi tartışmaların yaşanacağını, bunun normal olduğunu söyledi. ABD'nin
BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Zalmay Halilzad da güvenlik alanında yaşanan
1
iyileşmeye dikkat çekerek ABD'nin geçen yıl Irak'a gönderdiği 30 bin dolayında
ek Amerikalı askerin ülkedeki güvenliğe katkıda bulunduğunu söyledi. Halilzad
gazetecilere yaptığı açıklamada Suriye ve İran'ın fazla işbirliği yapmadığını
belirterek ''Irak'a hala yabancı teröristler ve intihar bombacıları Suriye
üzerinden giriyor, Suriye’nin bunu önlenmesi gerek'', diye konuştu. Halilzad,
İran devrim muhafızlarının da Şii militanlara ''eğitim ve mali destek verdiğini''
ifade etti. Kerkük referandumu konusunda BM Irak temsilcisi Mistura'nın
önemli ve son derece olumlu oynadığını anlatan Halilzad ''Sorun devam
ediyor, ama en azından Aralık ayındaki zaman baskısını biraz hafiflettik'', dedi.
Irak'ın BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Hamid El-Bayati de gazetecilere yaptığı
açıklamada, Irak hükümetinin 2008 yılında ulusal uzlaşmayı sağlamak için
yoğun çaba sarf ettiğini, ülkede eskiye göre her alanda iyileşme görüldüğünü
söyledi. Bu arada, Rusya'nın BM Daimi Temsilcisi Vitali Çurkin, Irak'ta azalan
şiddetin iyi bir gelişme olduğunu, ancak bu eğilimin devam edip etmeyeceğinin
şüpheli bulunduğunu ifade etti. (AA)

Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa, Ahmet Bin Hili başkanlığında Arap
Birliği’nden bir heyetin önümüzdeki hafta Bağdat’ı ziyaret edeceğini açıkladı.
Musa yaptığı açıklamada, “önümüzdeki Mart ayında Suriye’nin başkenti
Şam’da yapılacak olan Arap Zirvesi toplantısında Irak konusu önemli bir
kapsamda değerlendirilecektir”, diye konuştu. (www.alsabaah.com)

Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin Bağdat’ta, Avrupa Birliği’nin Irak
Temsilciliği ve Türkiye Büyükelçiliği ile görüştüğü açıklandı. Talabani yaptığı
açıklamada, Irak’ın komşuları, özellikle Türkiye ile olan ilişkileri her zaman iyi
seviyede olacaktır”, diye konuştu. Talabani konuşmasının devamında, “yeni
yılda yeni bir Irak Devleti ortaya çıkacaktır”, ifadesinde bulundu.
(www.alsabaah.com)

Irak Parlamentosu ve Birleşik Irak İttifakı Listesi üyesi Haydar El-Ubadi, Irak
bayrağını değiştirilmesi konusunda bugün Irak Parlamentosunda oylama
yapılacağını, ancak parlamentodaki başka bir tartışma konusu olan 2008
yılının bütçesi üzerinde anlaşmazlıkların devam ettiğini söyledi.
(www.albadeeliraq.com)

Irak'a 2006-2007 yıllarında giren 606 yabancı direnişçinin kişisel bilgilerini
içeren belgeler, Amerikan kuvvetleri tarafından geçen sonbaharda, ülkenin
kuzeyindeki Sincar kentinde ele geçirildi. Washington Post gazetesinin
haberine göre, belgelere dayanarak istatistik çıkaran Amerikalı ordu yetkilileri,
Irak'ta bombalı intihar saldırısı düzenleyen her 10 eylemciden 9'unun yabancı
olduğunu düşünüyor. Irak'a, Ağustos ayında sona eren bir yıllık dönemde
giren her 10 yabancıdan 9'u ülkeye Suriye sınırından sızıyor ve belgelerin, en
büyük geçiş noktalarından biri olan Sincar'da bulunmuş olması, bilgilerin
güvenilirliğini artırıyor. Rakamlar, Suriye'den gelen direnişçi sayısının tahmin
edilenden fazla olduğunu ve Suudi Arabistan ile Ürdün sınırındaki Anbar'dan
geçişlerin direnişçiler için daha zor hale geldiğini gösteriyor. Irak'taki Amerikan
kuvvetlerinin komutanı David Petraeus'un sözcüsü, direnişe destek vermek
için Irak'a giden yabancıların milliyetlerine bakıldığında Kuzey Afrikalı
sayısının, önceki istatistiklere göre arttığının gözlendiğini söyledi. Son
istatistiklere göre Irak'a gelen direnişçilerin yüzde 40'ını Kuzey Afrikalılar
oluşturuyor. Sincar'da ele geçirilen belgeler, 606 direnişçinin kimlik belgelerini,
2
Irak'a giriş tarihlerini ve bazılarının fotoğraflarını kapsıyor. Listede yer alan
direnişçilerin büyük bölümünün, ülkelerinde su tesisatçısı, işçi, polis, avukat,
asker, silah tüccarı ve öğretmen gibi meslek sahipleri ile birkaç işsiz ve öğrenci
oldukları dikkat çekiyor. Aralarında bir de masör bulunuyor. Irak'a sızan
direnişçilerden en gencinin 16, en yaşlısının ise 54 yaşında olduğu,
direnişçilerin büyük bölümünün intihar eylemi düzenleme isteğinde bulunduğu
göze çarpıyor. Mücahitler Şurası Konseyi imzası taşıyan belgelerde bazı
eylemcilerin, Irak'a hangi güzergâhı kullanarak geldiklerine dair bilgiler ve El
Kaide yetkilileriyle yaptıkları mülakatlara ilişkin zabıtlar da yer alıyor. Ülkesinde
ekonomi okuyan Muhammed Ayn El Nas adlı 26 yaşındaki Faslı öğrencinin
Irak'a, Türkiye ve Şam üzerinden girdiği, El Kaide yöneticisinin, "Irak'ta ne iş
yapmak istiyorsun?" sorusuna, "şehit olmak istiyorum" diyerek cevap verdiği
örnek olarak gösteriliyor. Amerikan ordusunun verdiği bilgilere göre Irak'ı 2006
ile 2007'nin ilk 6 ayında kana bulayan, mezhep ayrılıklarından doğan şiddet
olayları, Sünnilerin Şiileri hedef alarak düzenlediği intihar saldırılarıyla başladı.
El Kaide'nin Irak kanadı geçen yıl sivilleri hedef alan 4500 saldırı düzenledi.
Bu saldırılarda 3870 kişi öldü, 18 bin kişi yaralandı. (AA)

Kerkük Emniyet Müdürlüğünden yapılan açıklamada, bu sabah El-Adale Polis
Merkezi Müdürüne bir suikast düzenlendiği; ancak polis müdürünün yara
almadan kurtulduğu bildirildi. (www.aswataliraq.info)

Irak'ın kuzeyindeki Beyci kentinde yapılan bir cenaze töreninde düzenlenen
intihar saldırısında en az 15 kişinin öldüğü bildirildi. Bir güvenlik yetkilisi, intihar
eylemcisinin, cenazede yas tutanların toplandığı çadırın içine girerek
üzerindeki bombaları patlattığını söyledi. Yetkili, saldırıda 10 kişinin de
yaralandığını belirtti. Öte yandan Irak’ın Musul kentinde bir banliyöde bomba
yüklü bir aracın infilak etmesi sonucu 2 kişinin öldüğü bildirildi. Polis, bomba
yüklü aracın bir polis devriyesini hedef aldığını, patlamada 2 sivilin öldüğünü,
9'unun yaralandığını belirtti. Patlamada polislerden ölen ya da yaralanan olup
olmadığı açıklanmadı. (AA)(AFP)(REUTERS)
Ortadoğu

Türkiye, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik ambargo ve abluka uygulamalarına
derhal son verilmesi çağrısı yaptı. Dışişleri Bakanlığı tarafından bugün yapılan
açıklamada, ''İsrail'in Gazze Şeridi'ne uyguladığı ambargo, bu çerçevede,
Gazze Şeridi ile İsrail arasındaki sınır kapılarının kapatılması ve son olarak
akaryakıt sevkıyatının durdurulması büyük bir kaygıyla karşılanmıştır'', denildi.
Bu uygulamalar sonucunda Gazze Şeridi'nde çok zor şartlar altında yaşamak
zorunda kalan sivil halkın yaşam koşullarının daha da kötüleştiğinin, su,
elektrik dağıtımı ve sağlık hizmetlerinde ciddi aksamalar meydana geldiğinin
kaydedildiği açıklamada, ''Türkiye, Gazze Şeridi'ndeki halkın hayatını daha da
zorlaştıran ambargo ve abluka uygulamalarının sadece aşırı unsurların
amaçlarına hizmet ettiğine inanmakta ve söz konusu uygulamalara derhal son
verilmesi çağrısında bulunmaktadır'', ifadesinde bulunuldu. Açıklamada,
''Gazze'den İsrail'e yönelik roket saldırılarının ve İsrail'in Gazze'ye yönelik
askeri operasyonlarının durdurulmasının beklendiği'' de kaydedildi. (AA)
3

İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, Gazze'nin tek elektrik santralinin yakıt
yokluğu nedeniyle kapanmasının üzerinden tam bir gün sonra, elektrik
santraline yetecek kadar akaryakıt ile ilaç ve tıbbi malzemelerin Gazze'ye
sevkiyatına onay verdi. Ordu radyosu, Barak'ın, uluslararası kamuoyundan
gelen yoğun baskılar karşısında, yarından itibaren Gazze'deki elektrik
santralinin çalışmasına yetecek kadar akaryakıtın sağlanmasına karar
verdiğini açıkladı. Haberde, Savunma Bakanlığının ayrıca, Gazze'ye ilaç ve
tıbbi malzeme teminine de izin verdiği belirtildi. Ancak araçlara benzin için
henüz onay çıkmadı. mİsrail Altyapı Bakanı Binyamin Ben Eliezer ise İsrail'in
Gazze'ye elektrik vermeyi sürdürdüğünü belirtti. Ben Eliezer, İsrail'in elektriği
kestiği yolundaki iddiaları yalanlayarak, "Biz, her gün, kendilerine elektrik
sağlayan santrale roketler atan tüketicisine elektrik sağlamayı sürdüren tek
ülkeyiz", dedi. Bu arada İsrail Başbakanı Ehud Olmert, Gazze Şeridi'nden
yönelen kassam roketlerine karşı, "Gazze'de insani bir krize meydan
vermeyeceklerini" söyledi. Olmert, Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek ile
telefon görüşmesinde ve İsrail'e resmi ziyarette bulunan Hollanda Dışişleri
Bakanı Maxime Verhagen ile görüşmesi sırasında yaptığı açıklamalarda,
"Bölgede bir insani krize meydan vermeyeceğiz. Bir krizi önlemek için
(Gazzelilere) gereken her şeyi sağlayacağız. Ancak hayatı da rahatlatacak
şeyleri vermeyeceğiz", dedi. Mısır Cumhurbaşkanı Mübarek de Olmert'e,
Gazze'de kötüleşen durumla ilgili endişelerini dile getirdi. (AA)

AB Komisyonunun Dış İlişkilerden Sorumlu üyesi Benita Ferrero-Waldner,
İsrail'in
''ablukayla
ve
askeri
eylemlerle
roket
saldırılarını
engelleyemeyeceğini'' belirterek, ''Sadece Annapolis'te öngörüldüğü üzere
güvenilir siyasi anlaşma Filistinlileri şiddetten döndürebilir'', dedi. FerreroWaldner, yaptığı yazılı açıklamada, roket saldırıları nedeniyle İsrail'in bütün
geçiş noktalarını kapatmasının ve akaryakıt sevkıyatını durdurmasının
Gazze'de zaten çok ağır şartlar altında yaşayan insanların durumunu daha da
kötüleştireceği uyarısında bulundu. İsrail'in yakıt sevkıyatını durdurmasının
ardından Gazze'deki tek enerji santralinin tamamen devre dışı kaldığına ve
temiz su arzının felce uğradığına dikkati çeken Ferrero-Waldner, geçen hafta
sonunda bazı hastanelere bile elektrik verilemediğini, gıda ve ilaç sıkıntısı
çekilmeye başlandığını hatırlattı. Ferrero-Waldner, ''Gazze halkının toptan
cezalandırılmasına karşı olduğunu'' belirterek, İsrail makamlarına yakıt
sevkıyatının ve geçişlerin yeniden başlatılması çağrısında bulundu. (AA)

Birleşmiş Milletler Filistinlilere Yardım Ajansı (UNRWA) Sözcüsü Christopher
Gunness, İsrail'in çarşamba gününe kadar sınır geçişlerini kolaylaştırmaması
halinde, Gazze Şeridi'nde gıda yardımlarını durdurmak zorunda kalacakları
uyarısında bulundu. UNRWA, 1,5 milyon dolayında kişinin yaşadığı Gazze
Şeridi'nde 860 bin Filistinliye gıda yardımında bulunuyor. Gunness, mevcut
durumun bu şekilde devam etmesi halinde, araç ve jeneratörlere yakıtın yanı
sıra plastik torba yapımında kullanılan naylonun bulunamaması nedeniyle
Çarşamba ya da Perşembe gününden itibaren gıda dağıtım programını
durdurmak zorunda kalacaklarını bildirdi. (AA)

Gazze Şeridi'ndeki fiili Hamas hükümetinin Başbakanı İsmail Haniye,
Mısır'dan, Gazze Şeridi ile arasındaki Refah sınırını açmasını istedi. Haniye,
Mısır'dan "Açıklama değil, eyleme geçmesini" istediklerini belirterek, konuyu
4
müzakere etmek üzere bir Hamas delegasyonu gönderebileceğini de kaydetti.
Filistin Yasama Meclisi üyelerinden Mustafa Barguti ise Filistin Yönetimi Devlet
Başkanı Mahmud Abbas'tan İsrail'le barış görüşmelerini durdurmasını istedi.
Barguti, Ramallah'ta gazetecilere yaptığı açıklamada, Filistin Yönetimi'nden
İsrail'le görüşmelerini durdurması ve yeniden görüşme masasına dönmek için
Gazze Şeridi'ne uygulanan kuşatmayı kaldırması koşulunu öne sürmesini
talep etti. (AA)

Lübnan'ın Devlet eski Başkanı Emin Cemayel, muhalefeti "rejimi değiştirmek
istemekle" suçladı. Cemayel, düzenlediği basın toplantısında, "Muhalefet
Lübnan'da rejimi değiştirmek istiyor. Muhalefet, (1989'da imzalanan ve iç
savaşa son veren) Taif anlaşmasını ve anayasayı bozabilir ve ülkeyi
bilinmezliğe sürükleyebilir", dedi. "Muhalefet Arap Birliği'nin teklif ettiği adil ve
eşit çözümleri görüşmek istemiyor gibi gözüküyor" diyen Cemayel,
"muhalefetin çözümün önünde barikat kurduğunu" da ifade etti. (AA)(AFP)

Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, BM'nin 5 daimi üyesi ve
Almanya'nın, İran'ın nükleer programıyla ilgili toplantılarının, "İran'a, ortak
kaygıların sürdüğünü göstereceğini" söyledi. Steinmeier, Berlin'de yapılacak
toplantı öncesinde ARD televizyonuna yaptığı açıklamada, toplantının, İran'ın
nükleer programıyla ilgili kaygıların sürdüğünü göstereceğini kaydetti.
Toplantıdan "yeni yaptırımlar uygulanması yönünde karar çıkıp
çıkmayacağından emin olmadığını" belirten Steinmeier, ancak "İran'a,
kaygılarının bertaraf edilmediğini bir kez daha gösterecek bir sonuca
ulaşacaklarından emin olduğunu" dile getirdi. (AA)(AP)

Lübnan hava savunma sisteminin, ülkenin güneyinde hava sahasına giren
İsrail uçaklarına ateş açtığı bildirildi. Polis kaynakları, dün güneyde yerel saatle
09.00 ile 11.00 arasında uçan 4 İsrail uçağına savunma sisteminden ateş
açıldığını belirtti. Aynı kaynaklar, hiçbir uçağın isabet almadığını da kaydetti.
İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki uçuşları, BM Güvenlik Konseyi'nin 2006
yazında, İsrail ile Hizbullah arasındaki savaşa son veren 1701 sayılı kararına
göre ihlal sayılıyor. BM, birçok kez İsrail'i bu ihlallere son vermesi konusunda
uyardı. (AA)(AFP)

İran, Buşehr'de yapımı süren nükleer santral için Rusya'nın verdiği yakıtın
beşinci bölümünü de teslim aldı. İran Atom Enerjisi Üretim ve Geliştirme
şirketinden bir yetkili, Rusya'nın dün 11 tonluk yeni yakıt yükünü teslim ettiğini
bildirdi. İran, bundan önce de 4 kez nükleer yakıt almıştı. Rusya, şimdiye
kadar 82 tonluk yakıtın 55 tonunu teslim etti. Geri kalan miktar da üç aşamada,
daha önce belirlenen çerçevede teslim edilecek.(AA)
Kafkasya ve Orta Asya
5

Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili, yeni hükümeti kurma görevini
Başbakan Lado Gurgenidze'ye verdiğini açıkladı. Saakaşvili, Kutaise'deki
Kilisede düzenlenen ikinci yemin töreninden sonra gazetecilere yaptığı
açıklamada, yeni hükümeti kurma görevini Başbakan Gurgenidze'ye verdiğini
belirterek, bu sürecin 10 gün içinde tamamlanacağını kaydetti. Gurgenidze,
Anayasaya göre 10 gün içinde kuracağı yeni kabine listesini
Cumhurbaşkanına sunacak. Cumhurbaşkanı da, yeni kabine listesini
inceledikten sonra 3 gün içinde güven oylaması yapılmak üzere Parlamentoya
gönderecek. Gürcistan Anayasasına göre, yeni Cumhurbaşkanının görevine
başlamasından sonra hükümet istifa etmiş sayılıyor ve bununla birlikte yeni
kabinenin kurulması için süreç başlamış oluyor. (AA)

Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili, yeni dönem görevi için dün
düzenlenen yemin törenine katılmak üzere ülkesine giden Rusya Dışişleri
Bakanı Sergey Lavrov ile ikili ilişkilerin geleceğini görüştü. Saakaşvili, görüşme
sırasında yaptığı açıklamada, ilişkilerinde son dönemde ciddi kopukluk
olduğunu, artık ilişkileri normalleştirmek istediklerini ve bunun için kararlı
adımlar atmaya hazır olduklarını bildirdi. Rusya ile Gürcistan arasındaki
ilişkilerde istikrarın önemine değinen Saakaşvili, kendilerinden sonraki
nesillere iyi bir gelecek bırakmak için çaba göstermeleri gerektiğini ifade etti.
Lavrov da Gürcü halkının bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da
Rusya'nın dostu olmaya devam edeceğini, iki ülke halklarının ortak bir tarih ve
kültüre sahip olduğunu söyledi. Gürcistan ile sorunlar yaşadıklarını, ancak
bugün itibariyle ilişkilerin normalleşmesi adına her iki tarafın da kararlı adım
atmaya hazır olduğunu kaydeden Lavrov, bu aşamaya gelmiş olmalarının da
gelecek için ümit verici olduğunu söyledi. Gürcistan Patriği 2. İlia ile de
görüşen Lavrov, Gürcistan'dan bağımsızlığını ilan eden Abhazya ve Güney
Osetya ile yaşanan sorunların barışçıl çözümü sürecinde üstlendikleri
sorumlulukları yerine getirme gayreti içinde olduklarını kaydetti. Sorunların
çözüm bulabilmesi için Tiflis yönetimiyle görüşmelerinin sürdüğünü kaydeden
Lavrov, Güney Osetya ve Abhazya halklarının her türlü hak ve özgürlüklerinin
güvence altında olduğunu bilmesinin önemli olduğunu vurguladı. Lavrov,
bölgede doğabilecek karışıklık ve silahlı çatışmaların Rusya içinde çok tehlikeli
sonuçlar doğuracağını, dolayısıyla bölge istikrarın korunması ve tahriklerin
engellenmesi için çalıştıklarını belirtti. Patrik 2. İlia ise Gürcistan'ın ayrılıkçı
bölgelerle yaşadığı sorunların çözümünde Rusya'nın etkin rol oynayabileceğini
belirterek, ''ayrılıkçı hareketlerin bulaşıcı hastalık gibi olduğunu, bu nedenle
acil çözümler üretilmesi gerektiğini'' ifade etti. Lavrov'un Gürcistan'daki
temasları çerçevesinde muhalefet partilerinin liderleriyle de görüştüğü bildirildi.
(AA)

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ABD'nin füze kalkanına ev sahipliği
yapmaya hazır olan Polonya'ya bu konuda baskı yapılmayacağı güvencesi
verdi. Lavrov, temaslarda bulunmak için Moskova'ya giden Polonya Dışişleri
Bakanı Radoslaw Sikorski ile görüşmesinin ardından düzenlenen basın
toplantısında, ABD'nin Polonya'da kurmak istediği füze kalkanıyla ilgili bir
soruya, ''Kimseye bu konuda baskı uygulamayacağız. İstediğimiz sadece
kaygılarımızın anlaşılması'' karşılığını verdi. Polonyalı meslektaşının
görüşmede, füze kalkanı konusundaki kararın Polonya'nın güvenlik çıkarına
6
göre alınacağını söylediğini belirten Lavrov, ''Ben Polonya'nın pan-Avrupa'nın
güvenlik konularını göz önünde bulundurmasını umduğumu ilettim'', dedi. (AA)
Avrupa Birliği

Yunanistan'daki Türk azınlığı yakından ilgilendiren vakıflar yasa tasarısı
Yunan meclisinde. Tasarıda atanmış yöneticilere verilen yetkilerin korunması,
Türk azınlığın tepkisine yol açıyor. Yasa tasarısı meclis alt komisyonunda
kabul edildi. Tasarı, önümüzdeki günlerde de meclis genel kurulunda
oylamaya sunulacak ve resmi gazetede yayınlandıktan sonra yürürlüğe
girecek. Ancak, yasa tasarısının hazırlanmasında Türk azınlığa danışılmaması
tepkileri de beraberinde getirdi. Gümülcine seçilmiş Müftüsü İbrahim Şerif,
kendilerine danışılmadan hazırlanan yasaya tepki gösterdi. Şerif, "Eğer Batı
Trakya'da müftülük sorunu halledilmezse yönetimin tayin ettiği bu kişilere
yetkiler geniş bir şekilde verilirse vakıfların bugünkü var olan halinden fazla bir
değişiklik olmayacak. Bu bakımdan bunlar bizi rahatsız etmekte", dedi. İskeçe
milletvekili Çetin Mandacı da, vakıfları bölmeye yönelik bu yetkiler
kaldırılmazsa yasayı kabul etmeyeceklerini söyledi. Yunanistan'da 1967
yılında Vakıflar idaresi ve Müftülüklere el koyan Cunta yönetimi, azınlığın
kendi idarecilerini seçmesini yasaklamıştı. Daha sonra da Yunanistan, seçmiş
olduğu müftüleri ve Vakıf yöneticilerini atayarak Lozan Anlaşması’nı ihlal
etmişti. (TRT)

Avrupa Parlamentosu'nun (AP) Genişleme Raportörü Alman Hristiyan
Demokrat Elmar Brok, AB'nin doğu komşularında üyelik beklentisinin arttığını
ileri sürerek, "güçlendirilmiş ortaklık statüsü" formülünün içinin doldurulmasını
istedi. Brok, AP genişleme raporu taslağında, "komşu ülkelerle ilişkileri
şekillendirmede AB'nin çekim merkezi olacağı, karşılıklı geçişken eş merkezli
halkalara dayanan, daimi ve geçici statü verilmesini içeren yeni bir kavram
geliştirmeliyiz", çağrısında bulundu. Taslak belgede Türkiye'ye değinmeyen
Brok, AB'nin Batı Balkanlara güçlü üyelik taahhüdünde bulunması gereğine
vurgu yaparak, bu kapsamda Hırvatistan'la hızlandırılmış katılım
müzakerelerinin olumlu sinyal olarak algılanacağını belirtti. AB'nin genişleme
politikasının üyelik beklentisi içine giren ülkelerde demokratik, ekonomik ve
sosyal reformlar için güçlü bir araç olduğu kaydedilen taslakta, "Fakat
çevremizdeki beklentiler artıyor. Bazı komşularımız (ve bazı AB üyeleri)
Doğu'daki bazı komşularımıza üyelik olanağını sunmamız gerektiğini iddia
ediyorlar. Buna göre AB üyelik perspektifi eksikliği, sınırlarımızda barış, istikrar
ve refahı teşvik politikamızı başarısızlığa sürüklüyor. Şu soruyu sormak
gerekiyor: Diğer ülkelerin kendi çıkarlarına olan reformları yerine
getirmelerinde tek araç üyelik mi?", ifadesine yer verildi. (AA)

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Londra'da İngiltere
Genelkurmay Başkanı Sir Jock Stirrup ile görüştü. Sir Jock'un resmi davetlisi
olarak üç günlük bir ziyaret için Londra'ya giden Orgeneral Büyükanıt, dün
sabah geniş güvenlik önlemleri arasında Savunma Bakanlığı binasına gitti.
Yaklaşık üç saat süren görüşme sırasında bir ara dışarı çıkan Orgeneral
Büyükanıt, bu sırada kendisine yöneltilen soruları yanıtsız bıraktı. Orgeneral
Büyükanıt, öğlen saatlerinde Savunma Bakanlığı binasından ayrılışı sırasında
7
da sadece ''Görüşmelerimiz sürüyor. Henüz açıklama yapacak bir şey yok'',
demekle yetindi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın bugün
de Savunma Bakanı Des Browne ve Dışişleri Bakanı David Miliband ile
görüşmesi bekleniyor. (AA)
Diğer Haberler

Sudan Cumhurbaşkanı Ömer Hasan Ahmet El Beşir, "şu anda Darfur'da
gerçek cinayet işleyenlerin, Avrupa'dan ve başkalarından yardım alan kişiler
olduğunu" öne sürdü. Resmi ziyaret çerçevesinde Ankara'da temaslarda
bulunan El Beşir, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Çankaya Köşkünde baş
başa ve heyetler arası görüşmelerde bulundu. Görüşmelerin ardından
düzenlenen ortak basın toplantısında El Beşir, "Şu anda Darfur'da gerçek
cinayet işleyen kişiler, Avrupa'dan ve başkalarından yardım alan kişilerdir",
diye konuştu. El Beşir, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Darfur'u
ziyaretinden sonra Türkiye'nin Darfur halkına yapmış olduğu büyük yardımları
büyük takdirle karşıladıklarını söyledi. Darfur'un yüzde 90'ında güvenliğin
sağlandığını ve Darfur'un çok güvenli bir bölge haline geldiğini belirten El
Beşir, şimdi bölgede yüzde yüz güvenliği sağlamak için ellerinden gelen bütün
çabayı harcadıklarını söyledi. Ülkenin güneyinde de güvenliğin tesis edildiğini
ifade eden El Beşir, "ulusal merkezler ve halk hareketi arasında güzel bir
diyalog oluştuğunu, bunun da barışa büyük katkısının olacağını" kaydetti.
Açıklamasında, Türkiye ile Sudan arasındaki ilişkilere de değinen El Beşir, iki
ülkenin tarihe dayanan çok köklü ilişkilere sahip olduklarını ve iki halk arasında
büyük dostluğun bulunduğunu söyledi. El Beşir, iki ülke ilişkilerinin siyasi ve
ekonomik alanlarda son dönemde büyük gelişme kaydettiğini de belirterek,
Türk şirketlerinin ve özel sektörünün Sudan'da övgüye değer çalışmalar
yaptığını ve bu çalışmaların ileride Sudan'ın kalkınmasına çok büyük yararlar
sağlayacağına inandığını kaydetti. Beşir, Cumhurbaşkanı Gül’ü Sudan’a davet
etti. (AA)

Kosova liderleri, uluslararası karar merkezleriyle danışma niteliğinde yapılacak
son görüşmelerin ardından bağımsızlık ilanını değerlendiriyor. Kosova
Başkanı Fatmir Seydiu ve Başbakanı Haşim Taçi, Meclis Başkanı Yakup
Krasniçi ile yaptıkları görüşmenin ardından, bağımsızlık ilanıyla ilgili karar için
kesin bir tarihin yakında belirleneceğini bildirdiler. Başbakan Taçi, AB Ortak
Dış Politika ve Savunma Yüksek Temsilcisi Javier Solana ve AB
Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu üyesi Olli Rehn ile hafta sonunda
Brüksel'de yapacağı görüşmenin ardından, bağımsızlık ilanının tarih ve
biçiminin kesinlik kazanacağını ve bunu Washington ve Brüksel ile işbirliği
içinde yapacaklarını söyledi. Bu arada, Kosova basını, İngiltere Dışişleri
Bakanı David Miliband'ın Kosova'nın bağımsızlığını, Sırbistan'da 3 Şubatta
yapılacak ikinci tur devlet başkanlığı seçiminin ertesi günü ilan etmesini
önerdiğini iddia etti. (AA)

ABD'de Demokrat Partiden başkan adaylığı için yarışan Barack Obama, kasım
ayında yapılacak seçimde ABD başkanlığını kazanması halinde, 1915
olaylarına ilişkin Ermeni iddialarını tanıma sözü verdi. Obama, daha önceki
açıklamalarıyla da Ermeni tezlerini desteklemişti. Demokrat Partinin siyahi
başkan adayının açıklaması, Ermeni diasporasını örgütleyen Amerika Ermeni
8
Ulusal Komitesi (ANCA) tarafından da memnuniyetle karşılandı. ANCA da bir
açıklama yayınlayarak, ''Ermeni asıllı Amerikalı seçmenler, Obama'nın
bu açıklamasını memnuniyetle karşılıyor'', dedi. Barack Obama, ''Ermenistan
ile ilişkilerin önemi'' başlığıyla yayınladığı açıklamada, ABD'de yaşayan 1.5
milyon Ermeni asıllı Amerikalının kaygılarına ilişkin sergilediği politikalardan
gurur duyduğunu ifade etti ve ABD ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin
geliştirilmesine kuvvetle destek verdiğini kaydetti. Obama, ''Başkan olursam,
terörizme ve aşırılara karşı savaşımızda güvenilir bir ortak olan Ermenistan'a
yardımımız devam edecek. Ermenistan'ın güvenliğini artırmak için Türk ve
Azeri blokajına son verilmesi arayışında olacağım ve Amerika'nın
kuruluşundan beri desteklediği demokrasi ve kendi kaderini belirleme hakkı
temelinde, Yukarı Karabağ'da bütün taraflar için kabul edilebilir, kalıcı bir
çözüm için çalışacağım'' ifadelerini kullandı. Obama, kendi yönetiminde,
Ermenistan'ın büyümesine destek için ABD ile Ermenistan arasında ticari,
siyasi, askeri ve kültürel ilişkilerin güçlendirileceği sözü de verdi. (AA)
Dünya Basını
İngiltere'de Avam Kamarası'nın gündeminde dün Northern Rock'ı kurtarma
planının yanı sıra AB reform antlaşmasının ülkede referanduma sunulup
sunulmayacağına ilişkin tartışma da yer almıştı.
Independent gazetesi yazarlarından Steve Richards buradan yola çıkarak
kamuoyu ilgisini yitirse de Avrupa'nın hala İngiliz siyasetini şekillendirme
gücüne sahip olduğunu yazıyor. Richards buna örnek olarak ise Avrupa
reformu tartışmasına katılan ana muhalefetteki Muhafazakâr Parti'ye mensup
parlamenterlerin sayısının Northern Rock ile ilgili oturuma katılanlardan çok
daha fazla olmasını örnek gösteriyor. Bu arada gazetelerin tümünde İşçi
Partisi ve Başbakan Gordon Brown üzerinde, AB reform antlaşması hakkında
bir referandum düzenlenmesine yönelik baskının gitgide arttığı yorumları yer
alıyor.
Guardian gazetesi bu sabah, dün Türkiye'ye sürpriz bir ziyaret gerçekleştiren
Sudan Cumhurbaşkanı Ömer El Beşir'e ilişkin bir habere yer veriyor. Darfur'da
savaş suçları işlemekle suçlanan Cancavid grubunun liderlerinden birini, Musa
Hilal'i hükümet danışmanlığına atayan Cumhurbaşkanı El Beşir'in Türkiye'de
kendini savunduğunu yazan gazete özetle şöyle diyor: "El Beşir, Türkiye'de
yaptığı açıklamada 'Musa Hilal, Darfur'da son derece etkili bir isim. Kendisi
Darfur'da istikrar ve güvenliğe katkıda bulunmuştur. Hakkındaki iddialar ise
gerçekdışıdır. Kendisine kesinlikle güveniyoruz', dedi." "Ancak Guardian'a
2004'te verdiği bir mülakatta Musa Hilal, Darfur'da başlayan isyan hareketine
karşı savaşmak için bir milis kuvveti yetiştirdiğini söylemişti. İnsan hakları
grupları da Hilal'in savaşçı yetiştiren kampları yönettiğini ve Kuzey Darfur'daki
köylere yönelik pek çok saldırıda yer aldığını söylüyor. "
Financial Times gazetesi bugün insanlığın geleceğini ilgilendiren bir rapora
yer veriyor. Buna göre bu yüzyıl boyunca toprak ve su sıkıntısı nedeniyle gıda
fiyatları artmaya devam edebilecek. Gazetenin aktardığı rapora göre
verimlilikte genetik ilerleme veya gübrelerden kaynaklanan artışın artık sonuna
9
gelindi ve artan talep karşısında arz, hiçbir zaman yeterli düzeyde
yükselemeyecek.
Alman basını, baş yorum köşelerini finans piyasalarındaki sonu kestirilemeyen
sarsıntıya ayırdı. ABD’den kaynaklanabilecek resesyon korkusunun etkisiyle
Asya ve Avustralya borsaları Salı gününe de yüzde 4,5 ila 10 arasında değer
kaybıyla başladı. Die Welt gazetesinin yorumu şöyle: “Dünya ekonomisi
yıllarca devri daimi andıran bir mekanizmayla dündü. Amerika yüksek borç
altına girip Asya’dan yüklü ithalat yaptı. Çin ürünlerini ucuza sattığı için
enflasyon düşük kaldı, Merkez Bankaları da ılımlı para politikası uygulayabildi.
Yüksek petrol fiyatı bile dünya ekonomisini etkileyemiyordu. Bu mekanizma
ABD’nin borçlarını ödeyecek durumda olduğuna kreditörleri inandığı sürece
ayakta kaldı. Ama ABD’ndeki ipotek krizi bu kanaati bir anda sarstı.”
Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi, Alman borsasının uluslararası
finans piyasalarındaki gelişmelerden soyutlanabileceğini sananların yanıldığını
vurguladığı yorumunu şöyle sürdürüyor: “Bankalar değer kaybının aşırı olduğu
ve şirketlerin gerçek değerini yansıtmadığı gerekçesiyle tahvil ve diğer düşük
rantlı senetlerin hisse senetlerine alternatif olamayacağını savunuyor.
Tecrübeler, borsalardaki ani düşüşlerin ardından borsa endekslerinin
toparlandığını gösteriyor. Önümüzdeki günlerde bu gelişme tekerrür edebilir.
Ama asıl önemlisi, toparlanmanın kalıcı olup olmayacağı. Şirketler son derece
parlak bilançolar açıklasa da makro ekonomik beklentiler hayal kırıcı. Hisse
senedi piyasasında şimdilik paniğe gerek yok. Maalesef hisse senetlerine
güven duymak için neden de.”
Süddeutsche Zeitung gazetesinin borsalardaki global paniğe ayırdığı satırlar
ise özetle şöyle: “Uzun bir süredir reel ekonomiden ayrı bir hayat sürdüren
borsalar güven sarsıcı gelişmelere dayanıksız hale geldi. Hisse senetleri bütün
risklere rağmen değerleniyordu. Enerji ve hammadde fiyatları tırmanıyor,
Amerikan ekonomisindeki büyüme son derece hassas bir döneme giriyor,
dolar iyice aşınıyordu. Bakmak isteyen bütün bu riskleri görebilirdi. En geç
bundan bir yıl önce temkinli yatırımcının bu gelişmelerden gereken sonucu
çıkarmış olması gerekirdi. Belki çöküşün henüz başında bulunuyoruz. Dünya
borsalarındaki erime önümüzdeki aylarda devam edebilir. Ama Pazartesi
şokunun iyi yanı da var. Borsa ve bankalardaki sınırsız ihtiras ve aşırılıklar
dönemi şimdilik kapandı. Banker ve borsacılar yatırımcının güven avansını
çarçur etti. Şimdi bin bir zahmetle bu güvenin yeniden kazanılması gerekiyor.
Yatırımcı, sarhoşluğa kapılana değil, ayık kafayla iş yapana güvenir.”
Dünya borsalarındaki krizle ilgili son yorumu da Westdeutsche Zeitung
gazetesinden aktarıyoruz: “Borsacı ve yatırımcı dün borsalarda milyarlar
kaybetti. Endekslerde yaşanan şok daha kötü gelişmelerin habercisi olabilir.
Amerikan ekonomisinin resesyona sürüklenmesi fazla can acıtmaz. Çünkü her
çıkışın bir de inişi vardır. Önemli olan Amerikan ekonomisinin ne kadar
batacağı ve dünyanın buna tepkisinin ne olacağıdır. Almanya soğukkanlı
olmalı, ihracat gerilediği takdirde, kaybı tüketim artışıyla telafi etmelidir. Ama
tüketim de cebe daha fazla para girdiği ve işini kaybetme korkusu olmadığı
zaman artar. Ücret zamlarında fazla tutucu olunmamalı ve devlet de vergi
yükünü azaltıcı adımlar atmalıdır.”
10
Haftanın Yorumu
Ufuk Turu
Bu haftaki Ufuk Turu’nda; Ortadoğu ile Kafkasya ve Orta Asya’daki gelişmeler
ele alınıp, kısa bir değerlendirme sunulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda; Irak
Parlamentosu’nun Baas Partisi eski mensuplarına uygulanan birçok
kısıtlamayı kaldıran yasayı kabul etmesi, Kerkük’te yaşanan son gelişmeler,
ABD Başkanı George Bush ile Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin
Ortadoğu ziyaretleri, Orta Asya ülkelerinde enerji fiyat artırma eğilimleri,
2008’de AGİT, Rusya-NATO ilişkileri, Gürcistan’ın NATO üyeliği ve Rusya-İran
ilişkileri değerlendirilmiştir.
Baas Yasası
ABD’nin 2003 yılında Irak’ı işgal etmesi ardından görevlerinden uzaklaştırılan
Baas Partisi eski mensuplarından bazılarının, yeniden kamu görevlerine
dönmelerini mümkün kılan yasa, Irak Parlamentosu’nda kabul edilmiştir.
Yasaya göre bu hak sadece Baas Partisi’nde alt kademelerde görev alan
kişilere tanınmıştır. Bu ayrım, yasaya şüpheyle bakılmasına sebep olmuş ve
yasa uygulanırken keyfiyetin hakim olacağı endişelerini doğurmuştur. Irak
Parlamentosu’nun uzun zaman sonra çıkardığı bu ilk yasanın amacının,
Saddam’a bağlılıkları süren Sünni Arap kesimlerin, ülkedeki siyasal sürece
daha fazla dahil edilmek istenmesi olduğu değerlendirilmektedir.
Yasanın kabul edilmesi ardından Condoleezza Rice, Irak’a sürpriz bir ziyaret
gerçekleştirmiştir. Ziyareti sırasında Talabani, Barzani ve El Hekim’le görüşen
Rice, eski Baasçıların kamu görevlerine dönmelerine ilişkin yasanın kalıcı
olmasını ve ülkede uzlaşmayı sağlayacak diğer yasaların da biran önce
parlamentodan geçirilmesini istemiştir. Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak
Parlamentosu’ndan kabul etmesini istediği yasaların başında, Ulusal Petrol
yasası gelmektedir. Bölgesel Kürt Yönetimi ve Merkezi hükümet arasında da
uzun zamandır anlaşmazlık konusu olan Ulusal Petrol Yasası’nın, ulusal
zenginliklerin bölüşümü meselesini çözmesinin yanı sıra, başta Amerikalılar
olmak üzere uluslararası şirketlere daha fazla avantaj sağlayacağı
düşünülmektedir.
Kerkük
Irak Anayasası 140. maddesi uyarınca, 2007 sonuna kadar yapılması gereken
Kerkük referandumunun bu tarihte yapılamaması ile başlayan tartışmalar
devam etmektedir. 140. maddenin belirtilen sürede icra edilemediği için kadük
olduğu ve artık uygulanamayacağı yönündeki tezler, incelenmek üzere, Irak
Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmiştir. Irak Anayasa Mahkemesi konuyla ilgili
kararını henüz açıklamamasına rağmen, Bölgesel Kürt Yönetimi ve
140.Madde Uygulama Komisyonu, 140. maddenin altı ay içinde uygulanacağı
ön kabulüyle faaliyetlerine devam etmektedir.
Bu bağlamda; Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, Kerkük
referandumunun altı ay süreyle ertelenmesinin geri dönülmez bir süreci
başlattığını ve bu süreç sonunda referandumunun otomatik olarak yapılacağını
belirtmiştir. 140. Madde Uygulama Komisyonu da 140. madde kapsamında,
11
göç eden ailelere verilmesi öngörülen tazminatları ödemeye devam edeceğini
açıklamıştır. 2007 yılı boyunca Kerkük referandumu her gündeme geldiğinde
Anayasa’dan ve hukukun üstünlüğünden bahseden kesimlerin, 2008 itibariyle
Anayasa Mahkemesinin nihai kararını bekleme zahmetine dahi girmedikleri
gözlemlenmektedir. Öte yandan Sadr Grubunun Türkmen üyesi ve Milletvekili
Fevzi Ekrem; 140. maddenin uygulama süresinin Aralık 2007’de sona erdiğini
ifade etmiş ve bu maddenin uygulama çalışmalarının Kerkük ve tartışmalı
bölgelerde devam etmesi halinde adli dava açacağı uyarısında bulunmuştur.
Liderlerin Ortadoğu Ziyaretleri
Ortadoğu coğrafyası, özellikle Körfez ülkeleri, son haftalarda pek çok ülke
liderinin uğrak yeri haline gelmiştir. ABD Başkanı George Bush ve Fransa
Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy bu liderlerden en önemlileridir.
George Bush, ziyareti boyunca Kasım 2007’de gerçekleştirilen Annapolis
Toplantısı sonrası ağır aksak ilerleyen Filistin-İsrail barış görüşmeleri ve İran’ın
nükleer programının bölge ülkelerine yönelik tehdidi üzerinde durmuştur.
Ayrıca OPEC ülkelerine petrol arzını arttırmaları çağrısında bulunmuş; petrol
fiyatlarının artmasının ve doların değer kaybetmesinin, ABD ekonomisinde
durgunluğa yol açacağını ve bunun da tüm dünya ekonomilerini etkileyeceğini
belirtmiştir. Ancak, Körfez ülkelerinin ABD ile aynı tehdit algılamasına sahip
olmadıkları görülmüş, ABD taleplerinin bu ülkelerde karşılık bulamadığı
gözlenmiştir. İran’la ilgili bir sorunları olmadığının altını çizen bölge ülkeleri,
ayrıca petrol arzının arttırılması konusunda da temkinli açıklamalarda
bulunmuşlardır. Sonuç olarak ABD, Ortadoğu ziyaretinden istediğini elde
edemeyerek dönmüştür.
Geleneksel olarak Fransa etki alanında bulunmayan Körfez ülkelerine yaptığı
ilk ziyarette Nicolas Sarkozy ise; İran’ın etkinlik ve gücünü arttırdığı bölgede
Fransa adına bir takım önemli kazanımlar elde etmiştir. Suudi Arabistan’la
imzalanan petrol, doğalgaz ve maden kaynaklarında işbirliği anlaşması ve
Birleşik Arap Emirlikleri’yle imzalanan ve Fransa’nın bu ülkede dört yüz kişi
bulunduracağı bir askeri üs açmasını öngören anlaşma, bu kazanımların en
önemlileri olarak ileri çıkmaktadır. Bu anlaşmalar; Fransa’nın ABD
politikalarına verdiği desteğin bir sonucu ve yeniden şekillenmekte olan
Ortadoğu
coğrafyasında
artan
etkinliğini
göstergesi
olarak
değerlendirilmektedir.
Orta Asya Ülkelerinde “Enerji Fiyat Artırma Eğilimleri”
Son zamanlarda enerji üreticisi Orta Asya ülkelerinin enerji ihracatlarından
umdukları geliri elde edememeleri ve ikinci satıcı ülkelerin (Rusya) üçüncü
ülkelere (Avrupa) daha yüksek fiyatla enerji ihraç etmeleri doğal olarak Orta
Asya devletlerini fiyat artırmaya itmektedir. Orta Asya’da bir eğilim halini alan
bu gelişme bölge devletlerini de birbirine yakınlaştırmaktadır. Örneğin 18
Aralık 2007 tarihinde Türkmenistan ve Özbekistan enerji fiyatlarını artırma
politikasında birlikte hareket etme stratejisi belirlemişler, 12 Ocak 2008
tarihinde ise enerji, ticaret ve ekonomi alanlarında işbirliğini hedefleyen
Hükümetler arası Komisyon Anlaşması imzalamışlardır. Tüm bu gelişmelerde
Rusya’nın payı büyüktür. Artık bu devletler kendilerine ait olan enerjiyi
Rusya’nın iki katına Avrupa’ya sattığının bilincine varmaktadır. Örneğin 2007
12
yılında Özbekistan, Rusya’ya doğalgazın m³’ünü 100 $ dolardan satarken,
Gazprom bunu Avrupa’ya 250-300 dolardan satmıştır. Özbekistan’ın fiyat
artırma noktasında artan baskısı ile Gazprom, Özbekistan doğalgazını 2008
yılının ilk altı ayında 130 $ ve sonraki dönemde 150 dolara çıkarmayı teklif
etmiştir. Ayrıca Özbekistan, Tacikistan ve Kırgızistan’a ihraç ettiği enerji
fiyatlarını da artırmak istemekte, fakat bu ülkelerin ödeme imkânlarının çok
kısıtlı olması bir paradoks yaratmaktadır.
Bununla birlikte Özbekistan, bir anlamda Rusya’yı örnek alarak enerji
faktörünü dış politikada hedeflerini gerçekleştirme aracı olarak kullanmaya
çalışmaktadır. Nitekim, Özbekistan bir yandan fiyat artırmaya çalışırken, öte
yandan Rusya-Türkmenistan-Kazakistan boru hattı projesine katılmak için
Rusya’ya baskı yapmaktadır. Türkmenistan ise fiyat artırmak için kış aylarını
fırsat bilerek İran’a enerji satışını durdurmuştur. Sonuç olarak; Orta Asya
ülkeleri için enerjinin en önemli gelir kaynağı olması, fakat bundan gerektiği
gibi istifade edememeleri, bölge devletlerini enerji fiyatlarını artırmak için
birlikte hareket etmeye zorlamaktadır. Orta Asya ülkelerinde enerji alanında
başlayan bu birlikte hareket etme eğiliminin bölgenin diğer devletlerine ve
diğer sektörlere de yayılması beklenebilir.
AGİT‟in 2008 Yılı Öncelik Konusu: Güvenlik
2007 yılında uluslararası terörizmle mücadele konusunu öncelik konusu yapan
AGİT, bu dönemde eski Sovyet coğrafyasında dondurulmuş çatışmaları ve
potansiyel istikrarsızlık alanlarını temel ilgi alanı kapsamında öncelikli güvenlik
konusu olarak belirlemiştir. Bu anlamda Orta Asya ve Kafkasya bölgesinde
AGİT’in sınır güvenliği, Karabağ sorunu, Güney ve Kuzey Osetya gibi sorunları
ele alacağı düşünülmektedir. Buradaki en önemli nokta, AGİT’in bu sorunların
çözümünde kullanacağı yöntemin yumuşak güç ve güvenlik araçlarına
dayanmasıdır. Diplomatik araçlar niteliğindeki bu yöntem, çatışmaların
çözümü ve kriz yönetimi olarak da adlandırılmaktadır. Bu çerçevede AGİT,
çatışmaların çözümü için uygun koşulların yaratılması ve tarafları sorunlarını
çözmek için diplomatik temaslar kurmaya teşvik etmek gibi taktikler
belirleyerek bir anlamda bölgede uzlaşma kültürünü yerleştirmeye çalışacaktır.
Ancak AGİT’in belirlediği bu yöntemlerin Rusya’nın politikalarıyla çatışacağı ve
bu doğrultuda Rusya-AGİT ilişkilerinin gerginleşen bir sürece gireceği
söylenebilir.
Rusya-NATO İlişkilerinde Gerilimli Süreç
2007 yılında füze kalkanı ve genişleme politikaları nedeniyle Rusya-NATO
ilişkilerinin gerilimli bir sürece girdiği görülmektedir. 2008 yılındaki ilişkilerde
tansiyonun artacağı ve inişli-çıkışlı bir seyir takip edeceği anlaşılmaktadır.
Rusya’nın 10 Ocak 2008 tarihinde aşırı milliyetçi Dmitri Rogozin’i NATO
büyükelçisi olarak ataması bunun bir göstergesidir. Nitekim Rogozin ilk
toplantıda, NATO’yu başka ülkelerin güvenliklerini tehlikeye atarak kendi
güvenliğini sağlamaya çalışmakla suçlamış ve AKKA anlaşmasından güven
sorunu nedeniyle çekildiklerini ifade etmiştir. Burada dikkat çeken konu, Soğuk
Savaş sonrası küresel bir güvenlik örgütü olarak yapılanan NATO’nun
uluslararası güvenlik sağlayıcısı olarak güvenliği tekeline almak istemesidir.
Rusya ise NATO’nun bu tavrına güvenlik ikilemine neden olduğu gerekçesiyle
karşı çıkmaktadır. Rusya’nın uluslararası politikada söz sahibi olmak istemesi,
13
Rusya ve NATO arasında
yaşanacağını göstermektedir.
önümüzdeki süreçte
güvenlik rekabetinin
Gürcistan‟ın NATO Üyeliği Sevdası
5 Ocak 2008 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle birlikte yapılan
NATO üyeliği referandumu merkez seçim komisyonu tarafından açıklanmıştır.
Buna göre halkın % 72,5’i NATO üyeliğine evet demiştir. Dış politika açısından
bu referandumun anlamı, Gürcistan’ın 2008 yılında da NATO’ya üyelik için
girişimlerine devam edeceğidir, bu gelişme ise gerginleşen Rusya-Gürcistan
ilişkilerinde tansiyonun artmasına neden olacaktır. NATO, Gürcistan’ın
üyeliğine temkinli yaklaşmakta, bu girişimin Rusya ile NATO’yu karşı karşıya
getirmesinden endişe etmekte, Gürcistan’ın üyeliğinin sonuçlanmasını
ertelemektedir. Rusya-Gürcistan ve Rusya-NATO ilişkilerinde gerileme
sürecinin devam edeceği, buna karşılık NATO-Gürcistan ilişkilerinin ilerleme
sağlanacağı düşünülmektedir. Sonuç olarak; Gürcistan’ın NATO üyeliğinin
ABD, NATO ve Rusya arasındaki ilişkilerin seyrine ve ağırlıklı olarak
NATO’nun tavrına bağlı olduğu söylenebilir.
Rusya-İran „Zoraki‟ Enerji İşbirliği
16 Ekim 2007 tarihindeki Hazar toplantısıyla Rusya-İran ilişkileri yakınlaşma
sürecine girmiştir. Bundan sonra Rusya, ABD’ye karşı bir politika izleyerek İran
nükleer programını desteklemektedir. İki ülkenin yakınlaşma süreci Rusya ve
İran’ı enerji alanında da işbirliğine götürmektedir. Aralık 2007 tarihinde
başlayan temaslar, Ocak 2008’de meyvesini vermiş ve Rusya-İran arasında
(ABD’nin İran ambargosu hiçe sayılarak) geniş çaplı bir enerji işbirliği
anlaşmasının imzalanacağı duyurulmuştur. Mart ayında Gazprom’un proje
tekliflerini vermesi ile gerçekleşecek iki ülke arasındaki anlaşmanın; ortak
yatırım projeleri, boru hatları inşası, petrol-doğalgaz çıkarma ve işletme
projelerini kapsaması beklenmektedir. Ancak bölgenin iki büyük gücü olan
Rusya ve İran, temelde iki rakip ülke olarak hem örtüşen hem de çatışan
çıkarlara sahiptir. ABD politikaları, iki ülkeyi birbirlerine yakınlaştırmakta ve
aralarında zoraki olarak nitelendirilebilecek bir enerji işbirliği yaratmaktadır.
İran, hem ABD ambargosu hem de yatırım ihtiyacı nedeniyle Rusya’nın
desteğine ihtiyaç duymaktadır. Rusya’nın fırsattan istifade ederek İran’ın
zengin enerji kaynakları üzerinde kontrol sağlamayı hedeflediği, bu durumun
ise siyasi ve ekonomik açıdan İran’ın Rusya’ya daha bağımlı hale getirdiği
söylenebilir.
14
Download