ozc ¨ u kules ˙ ı

advertisement
1ŞUBAT 2014
GÖZCÜ KULESİ
YEHOVA’NIN GÖKTEKİ KRALLIĞINI DUYURUR
DÜNYAYI DEĞİŞTİREN
SAVAŞ
GÖZCÜ KULESİ
YEHOVA’NIN GÖKTEKİ KRALLIĞINI DUYURUR
Vol. 16, No. 3
February 1, 2014
Her Sayının Ortalama Tirajı:
213 DİLDE 45.944.000 ADET
1 ŞUBAT 2014
․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․
Semimonthly
TURKISH
¨
¨
˙
˙ ˙
GOZCU KULESI DERGISI, Yehova
Tanrı’yı evrenin
Egemeni olarak
˙
¨
yuceltir. Iyi bir haberle insanları
˘
¨
teselli eder: Tanrı’nın gokteki Krallıgı
¨
¨
¨ ¨ ¨
yakında dunyadaki tum kotulukleri
¨ ¨ ¨
sona erdirecek ve yeryuzunu cennet
haline getirecektir. Bu dergi bizim
sonsuz yaşam kazanabilmemiz için
˘
¨
olen ve şimdi Tanrı’nın Krallı
˙ gının
¨ ¨
¨
Kralı olarak hukum suren Isa
¨
Mesih’e duyulan inancı guçlendirir.
¨ ¨
Gozcu Kulesi 1879’dan beri
yayımlanmaktadır ve siyasete
karışmaz. Yetkili kaynak
olarak,
˙
Tevrat, Zebur ve Incil olarak
˘
bilinen Kutsal Kitaba baglı kalır.
KAPAK KONUSU
Dünyayı Değiştiren
Savaş3-7.SAYFALAR
Dünyayı Değiştiren Savaş 3
Savaşın ve Acıların Asıl Suçlusu 5
․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․
BU SAYIDA AYRICA
Kutsal Kitap Hayatları Değiştirir 8
Biliyor muydunuz? 10
Okuyucularımız Soruyor:
Tanrı Güçlülerin Zayıflara Zulmetmesine
Neden İzin Veriyor? 11
Daha fazla bilgi almak
¨
ya da hiçbir ucret
¨
odemeden Kutsal
Kitabı incelemek
ister misiniz?
www.jw.org
sitesini ziyaret
edebilir
˘
ya da aşagıdaki adrese
yazabilirsiniz.
Yehova’nın Şahitleri ˙
¨
˙
¨
PK 23 Ferikoy 34378 Istanbul-TURKIYE.
Tel. 0 212 249 04 17.
¨
Dunya çapındaki adreslerin tam listesi için
şu siteye bakın: www.jw.org/tr/iletişim
İmanlarını Örnek Alın:
Haksızlıklara Tahammül Etti 12
Kutsal Kitapla İlgili Soruların Cevapları 16
DAHA FAZLASI İNTERNET SİTEMİZDE | www.jw.org
KUTSAL KİTAPLA İLGİLİ BAŞKA
SORULARIN CEVAPLARI:
Dünyada Neden Bir Türlü
Barış Sağlanamıyor?
˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙
Bu yayın parayla satılmaz.
˘
¨ ¨ ¨
Gonullu bagışlarla desteklenen,
˘
¨
dunya çapındaki Kutsal Kitap egitim
(KUTSAL KİTABIN ÖĞRETTİKLERİ > KUTSAL KİTAPLA İLGİLİ
SORULARIN CEVAPLARI kısmına bakın)
programının bir kısmıdır. Aksi belirtilmedikçe,
¨
ayet alıntıları Kutsal Kitap – Yeni Dunya
Çevirisi’ndendir.
The Watchtower (ISSN 0043-1087)
Druck und Verlag: Wachtturm Bibel– und
Traktat-Gesellschaft der Zeugen Jehovas, e. V.
Selters/Taunus. Verantwortliche Redaktion:
Ramon Templeton, Selters/Taunus
¨
Bu yayının Turkçesinin hazırlanmasından
˘
Yehova’nın Şahitlerini Destekleme Dernegi
sorumludur.
5 2014 Watch Tower Bible and Tract Society of
Pennsylvania.
Printed in Germany.
¨8 ¨
˙
GOZCU KULESI
1 ŞU BAT 201 4
¨
˙
˘
Y EHOVA’NIN G OKTEK I K RALLI GINI D UYURUR
BU DERGİYİ İNTERNET
SİTEMİZDEN FARKLI
FORMATLARDA
İNDİREBİLİRSİNİZ
¨
˘ ˙ ˙
DUNYAYI DEGIŞTIREN
SAVAŞ
KAPAK KONUSU
Dünyayı Değiştiren
Savaş
Yüzyıl önce milyonlarca genç sıcak yuvasını bırakıp savaşa gitti.
Vatanseverlik rüzgârına kapılan bu gençler büyük bir hevesle yola çıktı.
1914 yılında gönüllü bir Amerikan askeri duygularını şöyle dile getirdi: “Çok
mutluyum, önümüzdeki harika günleri düşündükçe çok heyecanlanıyorum.”
Ancak çok geçmeden coşkuları hüsrana dönüştü. Hiç kimse bu
büyük orduların Belçika ve Fransa’da yıllarca mücadele edeceğini tahmin
edememişti. O dönemde insanlar bu savaşa “Büyük Savaş” adını verdi.
Bugün ise Birinci Dünya Savaşı deniyor.
Bu savaş, kurbanlarının sayısı açısından kesinlikle çok büyüktü. Bazı
tahminlere göre, yaklaşık 10 milyon insan öldü, 20 milyon insan da sakat
kaldı. Savaşa neden olan hatalar da çok büyüktü. Avrupalı devlet adamları,
uluslararası gerginliklerin büyüyüp küresel bir kargaşaya dönüşmesini
engelleyemedi. Belki de daha önemlisi “Büyük Savaş” büyük izler bıraktı.
Dünyada öyle değişikliklere neden oldu ki etkilerini hâlâ hissediyoruz.
1 ŞUBAT 2014
|
3
GÜVEN SARSAN HATALAR
Birinci Dünya Savaşı yanlış tahminler sonucu
patlak verdi. Bir kaynağa göre, Avrupalı liderler
tıpkı dengesini kaybedip yere düşen bir uyurgezer
gibi davranarak 1914’ün huzurlu yazında sonuçlarını hiç düşünmeden kararlar verdi (The Fall of the
Dynasties—The Collapse of the Old Order 1905-1922).
Bir Avusturya arşidüküne düzenlenen suikast,
haftalar içinde büyük Avrupa güçlerinin hepsini istemedikleri bir savaşa sürükledi. Çarpışmalar başladıktan birkaç gün sonra Alman şansölyesi, “Tüm bunlar nasıl oldu?” sorusuna üzgün bir
şekilde şöyle cevap verdi: “Keşke bunu bilen biri
olsaydı.”
Verdikleri hayati kararlarla savaşın yolunu hazırlayan siyasi, dini ve askeri liderlerin sonuçlar
hakkında hiçbir fikirleri yoktu. Ancak çok geçmeden siperlerdeki askerler gerçeği anlamaya başladı. Devlet adamları onları yüzüstü bırakmış, din
adamları onları kandırmış, generalleri onlara ihanet etmişti. Peki nasıl?
Devlet adamları onları yüzüstü bırakmış,
din adamları onları kandırmış,
generalleri onlara ihanet etmişti
Devlet adamları bu savaşın, yeni ve daha iyi
bir dünyanın başlangıcı olacağını vaat etti. Alman
şansölyesi şu duyuruyu yaptı: “Barış zamanındaki endüstrimizin meyveleri, büyük bir geçmişin
mirası ve geleceğimiz için savaşıyoruz.” Amerikan
başkanı Woodrow Wilson güven aşılayan bir slogan yaydı ve savaşın amacının “dünyayı demokrasi için güvenli hale getirmek” olduğunu söyledi.
Britanya’da da insanlar bunun “savaşı sona erdirecek bir savaş” olacağını düşündü. Ancak hepsi yanılıyordu.
Din adamları savaşı büyük bir coşkuyla destekledi. The Columbia History of the World şöyle söylüyor: “Tanrı’nın sözünün bekçileri, savaş
çığırtkanlarının başında geliyordu. Topyekûn savaş, topyekûn nefret anlamına geldi.” Din adamları nefretin alevini söndürmektense körüklediler.
A History of Christianity adlı kitap “Din adamları,
Hıristiyan imanını milliyetlerinden üstün tutamadılar ve çoğunluğu da bunu yapmaya isteksizdi”
diyor. “Çoğu kolay yolu seçti ve Hıristiyanlığı vatanseverlikle bir tuttu. Her mezhepten Hıristiyan
askerler Kurtarıcılarının ismiyle birbirlerini öldürmeye teşvik edildi.”
Generaller hızlı ve kolay bir zafer vaat etti, ancak öyle olmadı. Çok geçmeden ordular büyük bir
çıkmaza girdi. Ardından milyonlarca asker bir tarihçinin deyimiyle ‘belki de insan bedeninin ve ruhunun dayandığı en zalimce sınavla’ karşı karşıya kaldı. Korkunç kayıplara aldırmayan generaller,
dikenli telli barikatlara ve makineli tüfeklerin açtığı yaylım ateşine rağmen adamlarını savaşa göndermeye devam etti. Ve tüm bunların sonucunda
birçok yerde asker ayaklanmaları çıktı.
Birinci Dünya Savaşı’nın toplum üzerinde nasıl
bir etkisi oldu? Bir tarih kitabında bir gazinin şu
sözleri yer aldı: “Bu savaş, bir neslin düşünüşünü
ve karakterini mahvetti.” Aslında savaşın ardından koca imparatorluklar yok oldu. Bu feci savaş
insanlık tarihindeki en kanlı yüzyılın başlangıcı
oldu. Devrimler ve protestolar olağan hale geldi.
Bu savaş neden dünyayı böylesine altüst etti?
Tüm bu olanlar sadece kötü bir tesadüf müydü?
Cevaplar geleceğimizle ilgili ne gösterir?
Savaşın ve Acıların
Asıl Suçlusu
11 Kasım 1918’de I. Dünya Savaşı sona erdi. İnsanlar
işlerini bırakıp sokaklarda sevinçten dans etmeye
başladı. Ancak bu mutluluk çok uzun sürmedi. Dünya savaşının hemen ardından silahlardan çok daha
öldürücü bir tehdit ortaya çıktı.
İspanyol gribi olarak bilinen ölümcül bir salgın
hastalık, Haziran 1918’de Fransa’daki askerleri vurdu. Virüs çok geçmeden ne kadar tehlikeli olabileceğini gösterdi. Örneğin Fransa’da birkaç ay içinde bu
virüsten ölen Amerikan askerlerinin sayısı, düşman
mermileriyle ölenlerin sayısından çok daha fazlaydı.
Ayrıca savaş bittiğinde memleketlerine dönen askerler beraberinde hastalığı da götürdüğünden, İspanyol gribi kısa sürede tüm dünyaya yayıldı.
Savaş sonrası yıllara açlık ve sefalet de damgasını
vurdu. 1918’de çatışmalar sona erdiğinde Avrupa’
nın çoğu açlıktan kırılıyordu. 1923’e gelindiğinde
Alman para biriminin neredeyse hiç değeri kalmamıştı. Altı yıl sonra tüm dünya ekonomisi çöktü. Sonunda, 1939’da İkinci Dünya Savaşı patlak verdi; bu
savaş bazı açılardan ilk küresel savaşın devamıydı.
Daha önce eşi benzeri görülmemiş bu felaketler zincirinin arkasında ne vardı?
SON GÜNLERİN ALAMETİ
Kutsal Kitapta önceden bildirilen sözler, belirli tarihsel olayların ardında nelerin olduğunu görmemizi sağlar; bu özellikle I. Dünya Savaşı için geçerlidir.
İsa peygamber ‘milletin milletle çatışacağı’, kıtlıkların ve salgın hastalıkların yeryüzünü kasıp kavuracağı bir zamanın geleceğini bildirmişti (Matta 24:
Yerdeki Savaş ve Gökteki Savaş
I. Dünya Savaşı başlamadan yaklaşık 19 yüzyıl
önce Şeytan “dünyanın bütün krallıklarını” İsa
Mesih’e vermeyi teklif etmişti (Matta 4:8, 9).
İsa bu ayartmaya yenik düşmedi, ancak bu
krallıkların Şeytan’a ait olduğu gerçeğini de inkâr etmedi; bunu daha sonra İblis’i “bu dünyanın hükümdarı” olarak adlandırmasından anlıyoruz (Yuhanna 14:30). Ayrıca İsa’nın elçisi
Yuhanna “Bütün dünya kötü olanın elinde bulunuyor” diye yazdı (1. Yuhanna 5:19).
Eğer İblis Şeytan’ın dünya üzerinde bu kadar
büyük bir gücü varsa, Birinci Dünya Savaşı ve
sonrasındaki olaylarda rolü olduğu sonucuna
varmak makul olmaz mı? Evet, Kutsal Yazıların
Vahiy kitabı 1914’ten beri yeryüzünde yaşanan
kötülüklerle Şeytan arasında bağlantı kurar.
Bu çerçevede Vahiy kitabının 12. bölümünde
anlatılan olayların kısa bir özeti bulunuyor.
7. ayet: Gökte Mikael (İsa Mesih) ve ejder
(Şeytan) arasında bir savaş kopar.
9. ayet: “Bütün dünyayı saptıran” İblis
yeryüzüne atılır.
12. ayet: “Yer ve deniz, vay halinize! Çünkü
zamanının az olduğunu bilen İblis, büyük
öfkeyle üzerinize indi.”
Kutsal Kitap kronolojisi ve dünya olayları
gökteki bu savaşın, Tanrı’nın Krallığı 1914’te
gökte kurulduktan sonra başladığını gösterir.
Bu nedenle bu önemli yılda hem yerde bir
savaş hem de gökte bir savaş oldu.
Yehova’nın Şahitleri tarafından yayımlanan Kutsal Kitap Aslında Ne Öğretiyor? kitabının 8. bölümüne bakın.
1 ŞUBAT 2014
|
5
3, 7; Luka 21:10, 11). Öğrencilerine bu tür felaketlerin son günlerin alametini oluşturacağını söylemişti. Bu konuyla ilgili daha fazla ayrıntı Kutsal Yazıların Vahiy kitabında bulunur; bu kitap yeryüzündeki
acılarla gökteki bir savaş arasında bağlantı kurar.
(“Yerdeki Savaş ve Gökteki Savaş” başlıklı çerçeveye bakın.)
Ayrıca bu kitap dört atlıdan bahseder; bunlar bazen Mahşerin dört atlısı olarak da adlandırılır. Bu atlıların üçü, İsa peygamberin bildirdiği felaketlerin
aynılarını, yani savaşı, kıtlığı ve salgın hastalığı temsil eder. (“Dört Atlı Gerçekten Hareket Halinde mi?”
başlıklı çerçeveye bakın.) Açıkça görüldüğü gibi Birinci Dünya Savaşı, şiddetini kaybetmeden devam
eden bir felaket dönemini tetikledi. Kutsal Kitap,
tüm bunlardan büyük ölçüde Şeytan’ın sorumlu olduğunu gösterir (1. Yuhanna 5:19). Peki Şeytan bir
gün durdurulacak mı?
Vahiy kitabı Şeytan’ın “zamanının az olduğu” güvencesini de verir (Vahiy 12:12). İşte bu yüzden Şeytan öfke dolu ve yeryüzünde çok büyük acılara yol
açıyor. Ancak dünyadaki bu acılar bir yandan da
Şeytan’ın vaktinin çok az kaldığının bir kanıtıdır.
Dört Atlı Gerçekten Hareket Halinde mi?
Arka plan, kızıl at: The Photographic History of the Great
European War in Gravure (1916) adlı kitaptan
Beyaz at; binicisi gökte kral (Vahiy 6:2). Kral
İsa Mesih doğruluk adına atına binip ilerliyor
(Mezmur 45:4). İlk işi, Şeytan ve cinlerini
gökten kovmak oluyor (Vahiy 12:9).
6
|
GÖZCÜ KULESİ
Kızıl at; binicisi ‘dünyadan barışı kaldırma
yetkisine’ sahip (Vahiy 6:4). 1914’ten beri
savaşlar insanlığa sürekli acı veriyor. I. Dünya Savaşı sona erdikten sadece 21 yıl sonra
ikinci bir dünya savaşı patlak verdi ve çok
daha fazla insanın ölümüne neden oldu. Bir
tahmine göre II. Dünya Savaşı yaklaşık 60
milyon can aldı. 1945’ten beri savaşlar daha
bölgesel hale geldiyse de yaşanan vahşet
tüm şiddetiyle devam ediyor. Bazı tarihçiler
20. yüzyılda çıkan savaşlarda yüz milyonu
aşkın insanın hayatını kaybettiğini tahmin
ediyor.
İBLİS’İN İŞLERİNİ HÜKÜMSÜZ KILACAK
I. Dünya Savaşı gerçekten de tarihte bir dönüm
noktasıydı. Topyekûn savaş çağını başlattı, devrimlerin fitilini ateşledi ve liderlere duyulan güveni yok
etti. Ayrıca bu savaş Şeytan’ın gökten kovulduğunun da canlı bir kanıtıdır (Vahiy 12:9). Dünyanın
bu görünmez hükümdarı, günlerinin sayılı olduğunu bilen zalim bir diktatör gibi davrandı. Bu günler
sona erdiğinde I. Dünya Savaşı’yla başlayan sıkıntılarla dolu dönem de nihayet bitecek.
Kutsal Kitaptaki peygamberlik sözleri, Tanrı’nın
Krallığının kralı olan İsa Mesih’in çok yakında ‘İblis’
in işlerini hükümsüz kılacağına’ güvenmemizi sağlıyor (1. Yuhanna 3:8). Dünya çapında İsa’ya iman
eden milyonlarca kişi, Tanrı’nın kurduğu bu krallığın gelmesi için dua ediyor. Ya siz? Bu krallık sayesinde sadık insanlar sonunda Şeytan’ın değil, Tanrı’
nın isteğinin yeryüzünde gerçekleştiğini görecekler
(Matta 6:9, 10). Tanrı’nın Krallığının yönetimi altında bir daha asla dünya savaşı olmayacak, aslında hiç
savaş olmayacak! (Mezmur 46:9). Bu krallık hakkında bilgi almaya ne dersiniz? Siz de yeryüzü barışla
dolacağı zaman orada olabilirsiniz! (İşaya 9:6, 7).
Arka plan, soluk renkli at: National Museum of Health &
Medicine, Armed Forces Institute of Pathology, NCP 1603
Siyah at; binicisinin elinde kıtlığı temsil eden
terazi var (Vahiy 6:5, 6). I. Dünya Savaşı sırasında, Müttefik Devletlerin uyguladığı bir abluka sonucunda Almanya’da açlıktan yaklaşık
750.000 kişi öldü. 1921 yılında iki milyonu
aşkın Rus açlık nedeniyle öldü ve kısa süre
sonra benzer trajediler başka yerlerde de yaşandı. 20. yüzyıl boyunca kıtlıktan ölenlerin
sayısı toplamda tahminen 70 milyonu buldu.
Her yıl beş yaşın altında üç milyonu aşkın çocuk hâlâ yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybediyor.
Soluk renkli at; binicisi kırgınla ölüm getiriyor (Vahiy 6:8). 20. yüzyılın ilk büyük salgın
hastalığı İspanyol gribiydi. Rakamlar değişse
de bir tahmine göre bu hastalık yaklaşık 50
milyon kişiyi öldürdü. Man and Microbes adlı
kitap “Bu salgın hastalık, tarihin en korkunç
felaketlerinden biriydi” diyor. “Hıyarcıklı veba
bile bu kadar çok insanı bu kadar hızlı bir şekilde öldürmedi.” Çiçek hastalığı, sıtma ve verem 20. yüzyıl boyunca yüz milyonlarca insanın ölmesine neden olan başka bulaşıcı
hastalıklardır.
1 ŞUBAT 2014
|
7
KUTSAL KİTAP HAYATLARI DEĞİŞTİRİR
Cennet yeryüzü
vaadi hayatımı
değiştirdi
ÖYKÜM: Letonya’nın başkenti Riga’da doğdum. Ablamı ve
ANLATAN, IVARS VIGULIS
DOĞUM YILI:
1974
ÜLKE:
LETONYA
GEÇMİŞİ:
MOTOSİKLET YARIŞÇISIYDI
beni annem büyüttü. Annem Katolik olmasına rağmen sadece dini bayramlarda kiliseye giderdik. Evrende üstün
bir gücün var olduğuna her zaman inandım, ama gençken
farklı şeyler ilgimi çekiyordu.
Ben büyürken annem, bir şeyleri parçalarına ayırıp yeniden birleştirme yeteneğim olduğunu fark etti. Evde parçalarına ayırabileceğim birçok eşya olduğundan annem
beni yalnız bırakmaya korkardı. Bu yüzden bana metalden vinç, araba gibi maketler yapabileceğim bir oyuncak
seti aldı, onu istediğim gibi kurup tekrar bozabiliyordum.
Bu tutkumun yanı sıra, motosikletlere de merak salmaya başladım. Annem beni Zelta Mopēds (Altın Mobiletler) adı verilen bir motosiklet yarışına kaydettirdi. Önceleri mobiletlerle, daha sonra da motosikletlerle yarışmaya
başladım.
Çabuk öğrenen biri olduğum için, kısa sürede bu hızlı
ve tehlikeli spor dalında çok başarılı oldum. Üç kere Letonya Süpermoto Şampiyonasını, iki kere de Baltık Ülkeleri Süpermoto Şampiyonasını kazandım.
KUTSAL KİTAP YAŞAMIMI DEĞİŞTİRDİ:Kariyerimin zirve-
sindeyken, kız arkadaşım Evija (sonradan eşim oldu) Yehova’nın Şahitleriyle görüşmeye başladı. Onların bazı
dergilerini bulmuş ve içindeki Kutsal Kitabı inceleme kuponunu doldurup postalamıştı. Kısa süre sonra iki Şahit Evija’yı ziyaret etti ve Kutsal Kitabı onunla incelemeye başladı. Benim için inceleme yapmasının bir sakıncası
yoktu, zaten o zamanlar dine pek ilgi duymuyordum.
İlerleyen zamanlarda Şahitler bana, Evija’nın Kutsal Kitap incelemesine katılıp onları dinleyebileceğimi söylediler. Tekliflerini kabul ettim ve duyduklarım çok hoşuma
gitti. Özellikle Kutsal Kitaptaki cennet yeryüzü vaadi beni
8
|
GÖZCÜ KULESİ
yürekten etkiledi. Örneğin bana Mezmur 37:
10, 11 ayetlerini okudular: “Az kaldı! Artık kötüler olmayacak, yerlerini arayacaksın, bulamayacaksın. Fakat yumuşak başlılar yeryüzünü mülk
edinecek, barış bolluğunda mutluluk bulacaklar.” Bu sözler beni gerçekten etkiledi.
Yaratıcı hakkında daha çok bilgi aldıkça, dinlerin insanlara ne kadar çok yalan söylediğini
fark ettim. Oysa Kutsal Kitaptaki hakikatler bana
mantıklı, açık ve net geliyordu.
Kutsal Kitabı incelemeye devam ettikçe, hayatın Yehova’nın gözünde ne kadar değerli ve
önemli olduğunu anladım (Mezm. 36:9). Bu, motosiklet yarışlarına olan tutkumu etkiledi. Artık
hayatımı riske atmayı değil, yaşamımla Yehova’yı
yüceltmeyi istiyordum. Dolayısıyla şan, şöhret ve
motosiklet yarışlarında hissettiğim heyecan benim için önemini yitirdi.
Hayatın kaynağı Yehova’ya
karşı bir sorumluluğum
olduğunu anladım
NASIL YARAR GÖRDÜM?Arkadaşlarımdan bazı-
ları, motosiklet üstünde geçen hızlı ve çılgın bir
yaşam yüzünden öldü. Kutsal Kitabı incelediğimde, hayatın kaynağı Yehova’ya karşı bir sorumluluğum olduğunu anladım. Bunu anlamak
belki de hayatımı kurtardı.
Evija ile birlikte dört yıl Yehova’nın Şahitlerinin Riga bürosunda tamgün hizmet etme ayrıcalığını yaşadık. Şimdi de kızımız Alise’yi yetiştirmenin sevincini yaşıyor ve onun Yehova’ya
olan sevgisini artırmasına yardım ediyoruz. Ayrıca tercüme ofisinde çalışan kardeşler için
haftada bir gün araba tamiri ve tamir gerektiren diğer işlerle ilgileniyorum. Çocukken edindiğim yeteneklerimi iyi amaçlarla kullanabilmek
beni gerçekten mutlu ediyor! Evet, hâlâ bir şeyleri parçalarına ayırıp tekrar birleştirmeye devam
ediyorum.
Kutsal Kitaptan öğrendiklerim sayesinde, ailemle birlikte tek gerçek Tanrı Yehova hakkında
şahitlik ediyorum ve bu benim için çok değerli
bir ayrıcalık. Gerçekten cennet yeryüzü vaadi hayatımı değiştirdi!
1996’da Yehova’nın Şahitlerinin Tallinn’deki
(Estonya) uluslararası ibadetine katıldım. Burası,
yarışlara katılmak için sık sık geldiğim stadyumun yakınlarındaydı. İbadette farklı ülkelerden
gelmiş insanların, barış ve uyum içinde bir arada
olduğunu gördüm. Örneğin, Şahitlerden biri orada çantasını kaybetti. Açıkçası onu bulmasının
imkânsız olduğunu düşündüm. Fakat çok geçmeden bir Şahit çantayı bulup geri getirdi. Üstelik çantanın içindeki hiçbir şey kaybolmamıştı.
Bu beni gerçekten şaşırttı! Anladım ki Yehova’
nın Şahitleri gerçekten Kutsal Kitabın yüksek
standartlarına göre yaşıyor. Evija ile birlikte Kutsal Kitabı incelemeye devam ettik ve 1997’de vaftiz edilerek Yehova’nın Şahidi olduk.
1 ŞUBAT 2014
|
9
BİLİYOR MUYDUNUZ?
Kutsal Kitap devirlerinde sarısabır (aloe)
ne için kullanılırdı?
Kutsal Kitap sarısabırın geçmişte giysilerin ve yatakların güzel kokması için kullanıldığını söyler (Mezmur 45:8; Özdeyişler
7:17; Ezgiler Ezgisi 4:14). Kutsal Yazılarda adı geçen sarısabır
muhtemelen ödağacından (Aquilaria’nın bir türü) elde edilirdi.
Bu ağaç çürüdükçe güzel kokulu bir yağ ve reçine salgılar. Geçmişte ödağacının odunu ezilerek toz haline getirilir, sonra da
“sarısabır” olarak satılırdı.
Kutsal Kitap İsrail çadırlarını ‘Yehova’nın diktiği ödağaçlarına’ benzetir (Sayılar 24:5, 6). Bu benzetme, yüksekliği yaklaşık
30 metreye ulaşan ve geniş dalları etrafa yayılan ödağacının
şekli nedeniyle yapılmış olabilir. Artık İsrail bölgesinde bu ağaç
bulunmasa da bir kaynak şu bilgiyi veriyor: “Günümüzde [bu
bölgede] rastlanmayan bu ve başka ağaçların, bir zamanlar
zengin ve kalabalık bir bölge olan Şeria Vadisinde yetişmediğini söyleyemeyiz” (A Dictionary of the Bible).
SARISABIR (ALOE)
ÖDAĞACINDAN ELDE
EDİLİYORDU
Yeruşalim’deki mabette hangi sunular
kabul edilirdi?
YERUŞALİM’DEKİ MABETTE
BULUNAN BU KİL MÜHÜR
YAKLAŞIK 2.000 YILLIK
LEVINE/SIPA
10
|
GÖZCÜ KULESİ
Kanundaki taleplere göre mabette sunulan tüm kurbanlar en iyi
kalitede olmalıydı. Tanrı kusurlu kurbanları kabul etmezdi (Çıkış
23:19; Levioğulları 22:21-24). MS birinci yüzyılın Yahudi yazarlarından Philon’a göre o dönemin kâhinleri, getirilen hayvanlarda “herhangi bir kusur ya da eksik” olup olmadığını ve her bakımdan sağlıklı olduklarını görmek için onları “tepeden tırnağa”
incelerdi.
E. P. Sanders adlı bilgine göre mabette muhtemelen “sadece kâhinlerin kontrol ettiği kurbanlık hayvanları ve kuşları satan
güvenilir satıcılara yetki veriliyordu. Bu durumda satıcı müşteriye hayvanın kusursuz olduğunu gösteren bir tür teminat belgesi vermeliydi.”
Arkeologlar 2011’de mabet yakınlarında böyle bir belge buldular. Bu, MÖ birinci yüzyıl ile MS 70 yılları arasına tarihlendirilen, madeni para büyüklüğünde bir kil mühürdü. Üzerindeki
Aramca iki sözcükten oluşan ifade “Tanrı için temiz” şeklinde
tercüme edilmiştir. Mabetteki görevlilerin dinsel amaçla kullanılan ürünleri ya da kurban edilecek hayvanları işaretlemek için
böyle bir teminat mührü kullandıkları düşünülüyor.
OKUYUCULARIMIZ SORUYOR . . .
Tanrı güçlülerin zayıflara zulmetmesine neden izin veriyor?
Kutsal Kitapta güçlülerin zayıflara zulmettiği bazı
olaylar kayıtlıdır. Akla gelen olaylardan biri Nabot’un
yaşadıklarıdır. MÖ onuncu yüzyılda yaşamış İsrail
kralı Ahab, Nabot’un sahip olduğu bağı elde etmek
için, kraliçe İzebel’in Nabot’u ve oğullarını öldürmesine izin verdi (1. Krallar 21:1-16; 2. Krallar 9:26).
Tanrı, bir insanın sahip olduğu yetkinin böyle kötüye
kullanılmasına neden göz yumdu?
Şimdi önemli bir sebebi ele alalım: Tanrı yalan
söyleyemez (Titus 1:2). Bunun, insanların çektiği
zulümlerle nasıl bir bağlantısı var? Tanrı insanları
ilk yarattığında onları uyararak, Kendisine isyan etmelerinin korkunç bir sonucu olacağını söylemişti:
Ölüm. Tanrı’nın söylediği gibi Aden bahçesinde başlayan isyandan günümüze dek, ölüm insanlar için
kaçınılmaz bir gerçek olmuştur. İlk öldürme olayı,
yani Kain’in kardeşi Habil’i öldürmesi aslında zorbalıktı (Başlangıç 2:16, 17; 4:8).
Kutsal Kitap insanlık tarihini şu sözlerle özetler:
“İnsanın insana egemen olması hep insanın zararına olmuştur” (Vaiz 8:9). Bu sözler gerçekleşti mi?
Yehova, toplumu olan İsrailoğullarını uyarmıştı; bir
kral seçtiklerinde ondan baskı görecek ve Tanrı’
ya feryat edeceklerdi (1. Samuel 8:11-18). Hikmetli
kral Süleyman bile halkından ağır vergiler talep etmişti (1. Krallar 11:43; 12:3, 4). Ahab gibi kötü krallardan ise çok daha fazla baskı gördüler. Şunu düşünelim: Eğer Tanrı böyle baskıcı hükümdarların bu
davranışlarını engelleseydi, aslında Kendi sözlerini
yalanlamış olmayacak mıydı?
Şeytan insanların Tanrı’ya sadece bencil nedenlerle hizmet ettiğini iddia ediyor (Eyüp 1:9, 10; 2:4).
Eğer Tanrı, hizmetçilerini her tür baskıdan korusaydı Şeytan’ın iddiasının doğru olduğu kanıtlanmış olmaz mıydı? Ayrıca Tanrı, tüm insanların böyle baskılar yaşamasını engelleyerek çok daha büyük bir
yalanı desteklemiş olmaz mıydı? Böyle bir koruma
söz konusu olduğunda birçok kişi, insanın kendisini
Bu dergideki “İmanlarını Örnek Alın” makalesine bakın.
Tanrı’dan daha iyi yöneteceğini düşünebilirdi. Ancak
Tanrı’nın Sözü bunun tam tersini söyler; insan, kendisini yönetme yeteneğinden kesinlikle yoksundur
(Yeremya 10:23). Hepimizin Tanrı’nın yönetimine ihtiyacı var, bu adaletsizlikleri ancak O sona erdirebilir.
Peki Tanrı insanların çektiği zulümlerle hiç ilgilenmiyor mu? Tabii ki ilgileniyor. O’nun bu konuda yaptığı iki şeyi ele alalım: Öncelikle Tanrı yaşadığımız
zulümlerle ilgili detaylı açıklamalar yapar. Örneğin
Sözü olan Kutsal Kitapta, kraliçe İzebel’in Nabot’a
kurduğu komplo her ayrıntısıyla ortaya serilmiştir.
Üstelik Kutsal Kitap, bu kötü eylemlerin ardındaki
asıl kişinin, kimliğini gizlemek isteyen güçlü bir hükümdar olduğunu açıkça gösterir (Yuhanna 14:30;
2. Korintoslular 11:14). Kutsal Kitap onu İblis Şeytan olarak tanıtır. Tanrı yaşadığımız zulümler ve kötülükler hakkında açıklamalar yaparak ve bunların
“İnsanın insana egemen olması hep
insanın zararına olmuştur” (Vaiz 8:9).
‘Tanrı yalan söyleyemez’ (Titus 1:2).
asıl kaynağını bize göstererek kendimizi kötülükten
korumamıza yardım eder. Böylece bizim sonsuz geleceğimizi güvence altına alır.
İkinci olarak, Tanrı bu baskıların biteceğine dair
bize sağlam bir ümit verir. Yaratıcının Ahab ve İzebel gibi birçok kişinin yaptıklarını sonradan ortaya
çıkardığını ve onları cezalandırdığını bilmek, kötülük yapan herkesin bir gün davranışlarının karşılığını alacağına güvenmemizi sağlar (Mezmur 52:1-5).
Ayrıca Tanrı, Kendisini seven kişilere yakında kötülüğün tüm izlerini sileceğine dair güvenilir bir vaat
vermiştir. İmanlı Nabot da, adaletsizliğin olmadığı
cennet bir yeryüzünde oğullarıyla beraber sonsuza
dek yaşayacak (Mezmur 37:34).
Yehova’nın Şahitleri tarafından yayımlanan Kutsal Kitap Aslında Ne Öğretiyor? kitabının 11. bölümüne bakın.
1 ŞUBAT 2014
|
11
İMANLARINI ÖRNEK ALIN | İLYA
Haksızlıklara
Tahammül Etti
LYA peygamber (İlyas) Ürdün Vadisi’nde yürüyordu. Haftalar önce Horeb Dağı’ndan yola çıkmış ve kuzeye doğru yol almıştı. Bu yolculuğun
sonunda İsrail topraklarına geldiğinde memleketindeki değişikliği hemen fark etti. Üç buçuk yıl
süren kıtlığın etkileri yavaş yavaş kayboluyordu.
Sonbahar yağmurları başlamıştı ve çiftçiler tarlalarını sürüyordu. Toprağın yeniden canlandığını
görmek peygamberin içini biraz olsun ferahlatmış olmalı. Ama onun için asıl önemli olan insanlardı. Halk ruhen çok kötü durumdaydı. Baal
tapınması hâlâ çok yaygındı ve İlya’nın yapması
gereken çok şey vardı.
İlya, Abel-mehola şehrinin yakınlarında bir
tarla gördü. On iki çift öküz yan yana nemli toprağı sürüyordu. Son çifti süren adam İlya’nın aradığı kişiydi. O, Yehova’nın İlya’nın ardılı olarak
seçtiği Elişa’ydı. İlya kendisinden başka kimsenin Tanrı’ya sadık kalmadığını düşündüğünden
kendini yalnız hissetmişti. Dolayısıyla bu adamla tanışmaya muhtemelen can atıyordu (1. Krallar 18:22; 19:14-19).
Öte yandan İlya sorumluluklarını ve ayrıcalıklarını Elişa’yla paylaşacaktı ve Elişa bir gün onun
yerini alacaktı. Acaba bunları bilmek İlya’yı tedirgin etti mi? Onun böyle bir kaygıya kapılıp
kapılmadığını bilmiyoruz, ama o da “bizim gibi,
İ
Yehova bu kıtlığı sahte bir tanrı olan Baal’in güçsüzlüğünü
ortaya sermek için kullandı, çünkü Baal’in yağmur ve bereket
getirdiğine inanılıyordu (1. Krallar 18. bölüm). 1 Ocak ve 1 Nisan
2008 tarihli Gözcü Kulesi dergilerindeki “İmanlarını Örnek Alın”
makalelerine bakın.
12
|
GÖZCÜ KULESİ
duygulara sahip bir insandı” (Yakup 5:17). İlya
ne hissetmiş olursa olsun, “[Elişa’ya] doğru gitti ve peygamber giysisini üzerine attı” (1. Krallar
19:19). Muhtemelen koyun veya keçi derisinden
yapılmış olan peygamber giysisi pelerin gibi giyilirdi ve kişinin Yehova’dan özel bir görev aldığını
gösterirdi. Dolayısıyla İlya’nın, peygamber giysisini Elişa’nın omzuna atması çok anlamlı bir hareketti. Yehova İlya’ya ardılı olarak Elişa’yı tayin
etmesini emretmişti. İlya da bu emri seve seve yerine getirdi. O, Tanrı’ya güvendi ve itaat etti.
Elişa da yaşlı peygambere yardım etmeye istekliydi. O İlya’nın yerine hemen geçmeyecekti. Alçakgönüllü bir şekilde yaklaşık altı yıl yaşlı
peygambere eşlik etti ve ona destek oldu. Hatta
sonradan ‘İlya’nın ellerine su döken’ kişi olarak
tanındı (2. Krallar 3:11). Böyle çalışkan bir yardımcıya sahip olmak İlya’yı mutlaka çok rahatlatmış olmalı. Herhalde bu iki adam çok iyi dost oldular. Birbirlerini karşılıklı teşvik etmeleri, her
ikisinin de çevrelerinde gördükleri adaletsizliklere tahammül etmesine yardım etmiş olmalı.
Gerçekten de ülkede sık sık korkunç haksızlıklar yaşanıyordu. Özellikle de Kral Ahab’ın yaptığı kötülükler günden güne artıyordu.
Siz de çevrenizde haksızlıklara tanık oluyor
musunuz? Bu yozlaşmış dünyada çoğumuz böyle
olaylara tanık oluyoruz. Fakat Tanrı’yı seven bir
dosta sahip olmak tahammül etmemize yardım
edebilir. Ayrıca haksızlıklarla mücadele etmek
konusunda İlya’dan birçok şey öğrenebiliriz.
‘KALK, AHAB’I KARŞILAMAYA İN’
İlya ve Elişa halkı ruhen güçlendirmek için çok
çalıştı. Belli ki onlar topluluk olarak faaliyet gösteren bir peygamber grubunun eğitimine önderlik ediyordu. Ancak bir süre sonra Yehova İlya’ya
şu sözlerle yeni bir görev verdi: “Kalk, İsrail kralı Ahab’ı karşılamaya in” (1. Krallar 21:18). Yehova neden böyle bir şey istedi?
O zamana kadarki en kötü İsrail kralı olan
Ahab çoktan Yehova’ya sırt çevirmişti. İzebel’le
evlenmiş ve Baal tapınmasının ülkede yayılmasına neden olmuştu, hatta bu tapınmaya kendisi
de katılıyordu (1. Krallar 16:31-33). Baal tapınması bereket ayinleri, tapınak fahişeliği, hatta çocuk kurbanları içeriyordu. Üstüne üstlük Ahab
kısa süre önce Yehova’nın emrine karşı gelerek
kötü biri olan Aram kralı Ben-hadad’ı sağ bırakmıştı. Ahab Yehova’nın bu emrine belli ki maddi kazanç elde etme ümidiyle itaatsizlik etmişti
(1. Krallar 20. bölüm). Ancak Ahab ile İzebel’
İlya alçakgönüllülükle Elişa’yı ardılı olarak tayin etti
in açgözlülüğü, maddiyatçılığı ve zorbalığı şimdi
daha korkunç bir boyut kazanacaktı.
Ahab’ın Samiriye’de muazzam büyüklükte bir
sarayı vardı. Ayrıca Samiriye’den 37 kilometre
uzaktaki Yizreel’de de bir sarayı vardı. Yizreel’
deki sarayının hemen yanında Nabot isimli bir
adamın bağı bulunuyordu. Ahab o toprak parçasına göz dikti. Nabot’u çağırıp ona bağın karşılığında para ödemeyi veya başka bir bağ vermeyi
teklif etti. Fakat Nabot krala şöyle karşılık verdi:
“Atalarımdan miras kalan mülkü sana vermem
mümkün değil, Yehova’nın gözünde doğru olmaz” (1. Kralları 21:3). Acaba Nabot inatçılık mı
ediyordu? Ya da krala kafa mı tutuyordu? Birçok
kişi böyle düşünüyor. Oysa o sadece Yehova’nın
kanununa itaat ediyordu. Kanuna göre İsrailoğullarının, ailelerinden kalan mülkleri kalıcı olarak
satması yasaktı (Levioğulları 25:23-28). Tanrı’nın
kanununu çiğnemek Nabot’un aklının ucundan
bile geçmedi. İmanlı ve cesur biri olan Nabot,
Ahab’a karşı gelmenin ne kadar tehlikeli olduğunu muhakkak biliyordu.
Ahab ise Yehova’nın kanununu hiç umursamıyordu. İstediği şeyi elde edemediği için “yüzü
asık ve üzgün bir şekilde” evine geldi. Kayıt şöyle der: “Sırtını dönüp yattı ve yemek yemedi”
(1. Krallar 21:4). İzebel kocasının huysuz bir çocuk gibi surat astığını görünce ona istediğini vermek için hemen bir plan yaptı. Fakat bu plan sonucunda masum bir aile yok olacaktı.
Kutsal Kitap kaydından İzebel’in yaptığı planı okuyup da kötülüğü karşısında hayrete düşmemek imkânsız. Kraliçe İzebel, Tanrı’nın
Kanununa göre ciddi bir suçlamanın geçerli sayılması için iki şahit gerektiğini biliyordu (Tekrar 19:15). Bu nedenle Yizreel’in ileri gelenlerine
Ahab adına mektuplar yazdı. Onlardan Nabot’a
karşı sahte suçlamada bulunacak iki adam bulmalarını ve Nabot’un Tanrı’ya küfretmekle suçlanmasını istedi. Bu suçun cezası ölümdü. Maalesef plan işe yaradı. İki “serseri” Nabot’a karşı
1 ŞUBAT 2014
|
13
yalancı tanıklıkta bulundu ve sonuçta Nabot taşlanarak öldürüldü. Üstelik Nabot’un oğulları da
öldürüldü (1. Krallar 21:5-14; Levioğulları 24:16;
2. Krallar 9:26). Aslında Ahab karısının istediği
gibi davranmasına ve o masum insanları öldürmesine izin vermekle aile reisi olarak sorumluluğunu yerine getirmemiş oldu.
Yehova kralın ve kraliçenin yaptıklarını İlya’ya
söylediğinde peygamber kim bilir neler hissetti!
Kötülerin masum insanları ezdiğini görmek çok
moral bozucu olabilir (Mezmur 73:3-5, 12, 13).
Bugün de korkunç haksızlıklara tanık oluyoruz.
Hatta bazen güçlü din adamları bunları yapıyor.
Ancak bu kayıt hiçbir şeyin Yehova’dan gizli kalmayacağını gösterdiği için bizi teselli edebilir.
Evet, Yehova her şeyi görür (İbraniler 4:13). Peki
Yehova gördüğü kötü davranışlar karşısında ne
yapar?
“BENİ BULDUN MU DÜŞMANIM?”
Yehova İlya’yı Ahab’a gönderdi. Peygambere ‘O şimdi Nabot’un bağında’ dedi (1. Krallar
İzebel bağın Nabot’un mirasçılarına kalmasından korkmuş
ve Nabot’un oğullarını bu yüzden öldürtmüş olabilir. Tanrı’nın
böyle adaletsizliklere izin vermesinin nedenini öğrenmek için
bu sayıdaki “Okuyucularımız Soruyor” makalesine bakın.
“Beni buldun mu düşmanım?”
21:18). İzebel Ahab’a bağın artık ona ait olduğunu söyleyince Ahab yeni bağına bakmak için hemen oraya gitmişti. Yehova’nın olup biteni izlediği aklının ucundan bile geçmiyordu. Onun bağda
dolaşırken ve yapmayı planladığı güzel bahçeyle
ilgili hayaller kurarken yüzünde nasıl bir ifade olduğunu hayal edin. Fakat bir anda karşısına İlya
çıktı. Ahab’ın yüzündeki mutluluğun yerini öfke
ve nefret aldı. İlya’ya “Beni buldun mu düşmanım?” dedi (1. Krallar 21:20).
Ahab’ın sözleri onun ne kadar akılsız biri olduğunu gösteriyor. Öncelikle İlya’ya “Beni buldun
mu?” demesi Ahab’ın ruhen kör olduğunu ortaya koydu. Onu aslında Yehova ‘bulmuştu.’ Yehova Ahab’ın özgür iradesini kötüye kullandığını ve
İzebel’in korkunç planı sayesinde o bağı elde ettiğini görmüştü. Tanrı Ahab’ın yüreğindeki maddi
kazanç hırsının merhametine, adaletine ve şefkatine üstün geldiğinin farkındaydı. Ayrıca Ahab
İlya’ya “düşmanım” demekle, Yehova Tanrı’nın
dostu olan ve kendisini yanlış yoldan döndürebilecek birine duyduğu nefreti dile getirmiş oldu.
Ahab’ın tutumundan çok önemli dersler çıkarabiliriz. Yehova Tanrı’nın her şeyi gördüğünü
asla unutmamalıyız. O tıpkı sevgi dolu bir baba
gibi, doğru yoldan ayrıldığımızda bunu fark eder
ve davranışlarımızı düzeltmemizi ister. Bize yardım etmek için genellikle İlya gibi Tanrı’nın sözlerini bildiren imanlı kişileri kullanır. Tanrı’nın
dostu olan kişileri düşman olarak görmemiz çok
büyük bir hata olur (Mezmur 141:5).
İlya’yı Ahab’a “Evet, seni buldum” diye karşılık verirken hayal edin. İlya onun bir hırsız, katil
ve Tanrı’ya isyan eden biri olduğunu biliyordu.
Bu kötü adamın karşısına çıkmak gerçekten cesaret isterdi. İlya Ahab’a Tanrı’nın hükmünü bildirdi. Yehova her şeyin farkındaydı; kötülük bir
salgın gibi Ahab’ın ailesinden yayılıyor ve insanlara bulaşıyordu. Bu yüzden İlya Tanrı’nın onun
‘kökünü kazımaya’, yani tüm soyunu yok etmeye karar verdiğini söyledi. İzebel de yaptıklarının
hesabını verecekti (1. Krallar 21:20-26).
İlya yapılan kötülüklerin ve haksızlıkların insanların yanına kâr kalacağına inanmıyordu.
Gerçi bugünün dünyasına bakınca böyle düşünmek kolaydır. Bu kayıt Yehova Tanrı’nın olup bitenleri görmekle kalmadığını, vakti geldiğinde
adaleti yerine getireceğini de gösterir. Tanrı Kutsal Kitapta tüm haksızlıkları sonsuza dek ortadan kaldıracağı günün çok yakın olduğunu söyler (Mezmur 37:10, 11). Tabii şöyle sorabilirsiniz:
“Tanrı birine hüküm verdiğinde ona asla merhamet göstermez mi?”
‘AHAB NASIL ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK GÖSTERDİ
GÖRDÜN MÜ?’
Ahab’ın Tanrı’nın hükmüne verdiği karşılık
İlya’yı şaşırtmış olabilir. Kayıt şöyle der: “Ahab bu
sözleri duyunca giysisini yırtıp çula sarındı, oruç
tuttu, çulda yattı ve üzgün üzgün dolaştı” (1. Krallar 21:27). Acaba Ahab tövbe mi ediyordu?
Onun en azından bazı olumlu değişiklikler
yaptığını söyleyebiliriz. Ahab alçakgönüllülük
gösterdi. Onun gibi kibirli ve küstah biri için
bunu yapmak çok zor olmuş olmalı. Peki bu gerçek tövbe miydi? Ahab’dan sonra yaşamış başka bir kralı, Manasse’yi düşünelim. Onun yaptığı kötülükler belki de Ahab’ın yaptıklarından çok
daha büyüktü. Fakat Yehova tarafından cezalandırılınca alçakgönüllülük gösterdi ve Yehova’dan
yardım istedi. Bununla da kalmadı; kendi diktiği putları yok etti, Yehova’ya hizmet etmek için
çaba gösterdi, hatta halkı da aynısını yapmaya
teşvik etti. Yani o yaşam tarzını tamamen değiştirdi (2. Tarihler 33:1-17). Peki Ahab da benzer
şeyler yaptı mı? Ne yazık ki hayır.
Fakat Yehova Ahab’ın üzüntüsünü fark etti.
İlya’ya şöyle dedi: “Ahab önümde nasıl alçakgönüllülük gösterdi gördün mü? Madem önümde
alçakgönüllü oldu, Ben de bu felaketi o hayattayken getirmeyeceğim. Onun evine felaketi oğlunun zamanında getireceğim” (1. Krallar 21:29).
Acaba Yehova Ahab’ı bağışlamış mıydı? Hayır,
yalnızca gerçekten tövbe edenler Tanrı’dan böyle
bir merhamet görebilir (Hezekiel 33:14-16). Ahab
bir ölçüde pişmanlık duyduğundan, Yehova da
ona bir ölçüde merhamet gösterdi. Onun, tüm ailesinin yok oluşunu görerek korkunç bir acı yaşamasına izin vermedi.
Yine de Yehova’nın Ahab’la ilgili hükmü değişmemişti. O daha sonra Ahab’ın savaşa girmesini sağlamak için bir meleğini kullandı; Ahab
o savaşta ölecekti. Kısa süre sonra Yehova’nın
Ahab’a verdiği hüküm gerçekleşti. Savaşta yaralanan Ahab savaş arabasının içinde kan kaybından öldü. Kayda göre kralın arabası yıkanırken
köpekler gelip kralın kanını yaladılar. Böylece
İlya’nın Ahab’a bildirdiği şu sözlerin yerine geldiğini herkes gördü: “Köpekler Nabot’un kanını yaladıkları yerde senin de kanını yalayacaklar”
(1. Krallar 21:19; 22:19-22, 34-38).
Ahab’ın sonu İlya’ya, Elişa’ya ve Yehova’nın diğer imanlı kullarına çok önemli bir gerçeği hatırlattı: Tanrı Nabot’un cesaretini ve imanını unutmamıştı. Adalet Tanrısı, yapılan kötülükleri er
geç cezalandırır. Merhamet göstermek için bir
dayanağı olduğunda ise bunu yapmaktan kaçınmaz (Sayılar 14:18). Bu olanlar, onlarca yıl kötü
bir kralın yönetiminde yaşamış İlya’yı çok teselli etmiş olmalı. Siz de haksızlığa uğradınız mı?
Tanrı’nın adaleti yerine getireceği zamanı sabırsızlıkla bekliyor musunuz? Öyleyse İlya’nın imanını örnek alın. O, sadık dostu Elişa’yla birlikte
haksızlıklara tahammül ederek Tanrı’nın sözlerini bildirmeye devam etti!
1 ŞUBAT 2014
|
15
KUTSAL KİTAPLA İLGİLİ SORULARIN CEVAPLARI
Tanrı’nın Sözünün eşsiz olması beklenir. Yüzlerce dile çevrilmiş ve milyarlarca adet basılmış olan
Kutsal Kitap böyle bir kitaptır. Kutsal Kitabın içinde bulunan hikmetli sözler insanları iyi yönde değiştirecek güce sahiptir (İşaya 48:18 ve 2. Timoteos 3:16’yı okuyun).
Gelecekte yaşanacak olayları doğru bir şekilde
bildirdiği için Kutsal Kitabın kaynağının Yaratıcımız olduğunu biliyoruz. Çünkü hiçbir insan bunu
başaramaz. Örneğin İşaya kitabını düşünelim. İşaya kitabının, MÖ ikinci yüzyıla ait bir kopyası Ölü
Deniz yakınlarındaki bir mağarada bulundu. İşaya kitabı Babil’in ıssız bir viraneye döneceğini söyler. Bu sözler tomarın yazılmasından yüzlerce yıl
sonra gerçekleşti (İşaya 13:19, 20 ve 2. Petrus 1:
20, 21’i okuyun).
Kutsal Kitap nasıl yazıldı?
Shrine of the Book, Photo © İsrail Müzesi, Kudüs
Kutsal Kitap gerçekten
Yaratıcının Sözü müdür?
İşaya tomarı
KUTSAL KİTAPLA İLGİLİ
BAŞKA SORULARA CEVAPLAR SİTEMİZDE
Bu dergiyi ve
önceki sayılarını
ücretsiz olarak
indirebilirsiniz
Sitemizde Kutsal
Kitabı yaklaşık
50 dilde
okuyabilirsiniz
˙
KUTSAL KITAP
Aslında
¨ ˘
˙
NE OGRETIYOR?
Daha fazla bilgi
için Yehova’nın
Şahitleri tarafından
yayımlanan bu kitabın
2. bölümüne bakın
Bu kitabı www.jw.org
sitesinden
indirebilirsiniz
www.jw.org
sitesini ziyaret
edin veya kodu
okutun
wp14 02/01-TK
131101
Kutsal Kitap yaklaşık 1.600 yıllık bir dönemde yazılmıştır. Kutsal Kitabı 40 kişi tek bir temaya bağlı
kalarak kaleme almıştır ve yazdıkları arasında hiçbir çelişki yoktur. Bu nasıl mümkün oldu? Çünkü
onlar kitaplarını Tanrı ilhamıyla yazdı (2. Samuel
23:2’yi okuyun).
Yaratıcımız, Kutsal Kitap yazarlarıyla bazen melekler, görüntüler veya rüyalar aracılığıyla konuşmuştur. Ancak çoğunlukla, yazarın zihnine Kendi
fikirlerini yerleştirmiş ve mesajı onların kendi sözleriyle ifade etmesine izin vermiştir (Daniel 8:1 ve
Vahiy 21:3-5’i okuyun).
Download