EVRİM DOSYASI

advertisement
EVRİM DOSYASI
Son güncelleme: 13 Ekim 2015
Serdar Kaya
www.serdarkaya.com
Bu dosya halen güncelleniyor. En güncel versiyona aşağıdaki adresten ulaşabilirsiniz:
http://derinsular.com/pdf/evrim.pdf
Hata bildirimleri ve içerik tavsiyeleri için:
@derinsular
ya da
https://www.facebook.com/serdarkayawriter/
© 2014-2015 Serdar Kaya. Bazı hakları saklıdır: Creative Commons BY-NC-ND.
SERDAR KAYA
EVRİM DOSYASI - 1/21
İÇİNDEKİLER
BÖLÜM 1: KRONOLOJİK CETVEL......................................................................................................3
1.1. Kronolojik Cetvel....................................................................................................................................3
1.1.1. İlk Dönem............................................................................................................................................3
1.1.2. Uzak Dönem........................................................................................................................................4
1.1.3. Yakın Dönem.......................................................................................................................................5
1.1.4. Son Dönem...........................................................................................................................................5
1.2. Kronolojik Cetvele Dair Detaylar...........................................................................................................7
1.2.1. Dinazorların Yok Oluşu.......................................................................................................................7
1.2.2. İki Ayak Üzerinde Yürüme (Bipedalizm)............................................................................................7
1.2.3. Ateşin Kontrollü Kullanımı.................................................................................................................8
1.2.4. Neandertallerin Oluşumu.....................................................................................................................8
1.2.5. Neandertaller İle Çiftleşme Mevzuu..................................................................................................10
1.3. Hatime: Bilimin İnce Ayarları..............................................................................................................12
BÖLÜM 2: EVRİM VE DİN....................................................................................................................13
2.1. Ara Tür Mevzuu (ve Adem)..................................................................................................................13
2.2. Evrim ve Yaratılış Yaklaşımları Uzlaştırılabilir Mi?............................................................................13
2.3. Kuran Evrimden Söz Ediyor Mu?.........................................................................................................15
2.4. Bir Fotoğraf, Çok Sayıda Ders..............................................................................................................18
BÖLÜM 3: ENTERESAN DETAYLAR.................................................................................................19
3.1. İnsan Beyni...........................................................................................................................................19
EKLER........................................................................................................................................................20
EK 1: Az Zamanda Çok Şey Öğreten Videolar ve Diğer Kaynaklar...........................................................20
SERDAR KAYA
EVRİM DOSYASI - 2/21
BÖLÜM 1: KRONOLOJİK CETVEL
1.1. Kronolojik Cetvel
1.1.1. İlk Dönem
İlk ~14 milyar yıl: Büyük Patlama'dan kuşların oluşumuna
1) Büyük Patlama (~14.4 milyar yıl önce)
2) Güneş Sisteminin oluşumu (~4.6 milyar yö)
3) Güneş'in oluşumu (~4.57 milyar yö)
4) Dünya'nın oluşumu (~4.54 milyar yö)
5) Ay'ın oluşumu (~4.53 milyar yö)
6) Su ve okyanusların oluşumu (~4 milyar yö)
7) Son ortak ata / İlk hayat formları (~3.7 milyar yö)
8) İlk çok hücreli canlılar (~3.2 milyar yö)
9) 300 milyon yıl süren, birinci buzul çağ (~2.4 milyar yö)
10) Oksijen devrimi (~2.3 milyar yö)
11) Cinsel üreme ve evrimin hız kazanması (~1.2 milyar yö)
12) 85 milyon yıl süren, ikinci buzul çağ (~720 milyon yö)
13) Hayvanların oluşumu / Hayvanların son ortak atası: Urmetazoan (~665 milyon yö)
14) 2 milyon yıl süren, üçüncü buzul çağ (~582 milyon yö)
15) Kambriyen Patlama (~542 milyon yö)
16) Balıkların (ya da ilk omurgalı hayvanların) oluşumu (~530 milyon yö)
17) 30 milyon yıl süren, dördüncü buzul çağ (~460 milyon yö)
18) Birinci yok oluş: Türlerin ~%60'ının ortadan kalkması (~450 milyon yö)
19) Kara bitkilerinin oluşumu (~450 milyon yö)
20) Pneumodesmus: Hava soluyan ilk canlı (~428 milyon yö)
21) Böceklerin oluşumu (~400 milyon yö)
SERDAR KAYA
EVRİM DOSYASI - 3/21
22) Dört ayaklı hayvanların oluşumu (~395 milyon yö)
23) İkinci yok oluş: Türlerin ~%70'inin ortadan kalkması (~374 milyon yö)
24) Hem suda hem karada yaşayabilen omurgalıların oluşumu (~370 milyon yö)
25) 100 milyon yıl süren, beşinci buzul çağ (~360 milyon yö)
26) Sürüngenlerin oluşumu (~315 milyon yö)
27) Üçüncü yok oluş: Tarihteki en büyük yok oluş; suda yaşayan türlerin ~%96'sının, karada yaşayan
omurgalıların ~%70'inin ortadan kalkması (~252 milyon yö)
28) Memeli hayvanların oluşumu (~250 milyon yö)
29) Dinazorların oluşumu: Triasik dönem (~233 milyon yö)
30) Dördüncü yok oluş: Türlerin ~%70'inin ortadan kalkması (~200 milyon yö)
1.1.2. Uzak Dönem
Müteakip ~150 milyon yıl: Kuşların oluşumundan Homo habilis'e
1) Kuşların oluşumu (~150 milyon yö)
2) Çiçekli bitkilerin oluşumu (~130 milyon yö)
3) İnsanlar ve farelerin son ortak atası (~75 milyon yö)
4) Primatların oluşumu (~70 milyon yö)
5) Beşinci yok oluş: Türlerin ~%75'inin (dinazorlar dahil) ortadan kalkması (~65 milyon yö)
6) Avustralya'nın Antarktika'dan kopması (~45 milyon yö)
7) Okyanusta bir ada olan Hindistan'ın Asya ile birleşmesi; Himalayaların oluşması (~40 milyon yö)
8) Neojen dönem: ~220 milyon yö tek parça olan karaların güncel haline yaklaşması (~20 milyon yö)
9) Homonidae: İnsan, şempanze, goril, bonobo ve orangutanların son ortak atası (~15 milyon yö)
10) Homoninae: İnsan, şempanze, goril ve bonoboların son ortak atası (~13 milyon yö)
11) Homonini: İnsan, şempanze ve bonoboların son ortak atası (~10 milyon yö)
12) İnsanlar ile şempanzelerin son ortak atası (~6 milyon yö)
13) İki ayakları üzerinde yürüyen ilk primatlar: Australopithecine (~4.4 milyon yö)
14) Ardi [Beyin hacmi: 300-350 cm3] (~4.3 milyon yö)
SERDAR KAYA
EVRİM DOSYASI - 4/21
15) Taş devri: Primatların taştan aletler yapmaya başlamaları (~3.4 milyon yö)
16) Lucy [Beyin hacmi: 375-500 cm3] (~3.2 milyon yö)
17) Halen sürmekte olan, altıncı buzul çağ (~2.58 milyon yö)
1.1.3. Yakın Dönem
Son ~2.3 milyon yıl: Homo habilis'ten neolitik dönüşüme
1) Homo habilis [Beyin hacmi: 500-700 cm3] (~2.3 milyon yö)
2) Homo erectus [Beyin hacmi: 750-1225 cm3] (~1.8 milyon yö)
3) Turkana boy [Beyin hacmi: 880 cm3] (~1.6 milyon yö)
4) Ateşin kontrollü kullanımı (~900.000 yö)
5) Homo heidelbergensis: İnsanlar, neandertaller ve denisovalıların son ortak atası (~800.000 yö)
6) Neandertaller ve denisovalıların son ortak atası (~640.000 yö)
7) Afrika'da erken-dönem insanların oluşumu (~500.000 yö)
8) Tautavel man: 1150 cm3 (~450.000 yö)
9) Avrupa ve Asya'da neandertaller'in oluşumu (1,2) [Beyin hacmi: 1200–1750 cm3] (~375.000 yö)
10) Afrika'da modern insanların oluşumu [Beyin hacmi: 1200-1800 cm3] (~200.000 yö)
11) Ölülerin defninin ritüellerle yapılması (~130.000 yö)
12) Modern insanların Afrika'dan çıkışı [Dünyadaki insan sayısı: ~4.000] [Göç haritası] (~70.000 yö)
13) Modern insanların Avrasya'da neandertaller ve diğer erken-dönem insanlarla çiftleşmesi (~65.000 yö)
14) Modern insanların Avrupa'ya yönelmesi (~45.000 yö)
15) Neandertallerin ortadan kalkması (~40.000 yö)
16) Asyalıların Sibirya üzerinden (Pasifik sahilinden seyahat ederek) Amerika'ya geçmeleri (~17.000 yö)
17) Hayvancılık (~14.000 yö)
18) Beyaz tenli insanlar [Dünyadaki insan sayısı: ~2 milyon] (Ayrıca bkz.: 1,2) (~12.000 yö)
SERDAR KAYA
EVRİM DOSYASI - 5/21
1.1.4. Son Dönem
Son ~12.000 yıl: Neolitik dönüşümden bugüne
1) Neolitik dönüşüm: Avcılık ve toplayıcılıktan yerleşik hayata geçişin başlangıcı (~12.000 yö)
2) Şarabın icadı (~8.000 yö)
3) Tekerleğin icadı: Güney Mezopotamya, Sümerler (~5.500 yö)
4) Yazının icadı: Güney Mezopotamya, Sümerler (~5.200 yö)
5) Papirüsün icadı [Dünyadaki insan sayısı: ~40 milyon] (~5.000 yö, Mısır)
6) Mısır piramitlerinin inşası (~4.600 yö)
7) İbrahim (~3.800 yö)
8) Babil İmparatoru Hammurabi ve hukuk (~3.700 yö)
9) Alfabenin icadı (~3.500 yö)
10) Musa (~3.200 yö)
11) Buda (~2.500 yö)
12) Konfüçyüs (~2.500 yö)
13) Tevrat'ın son şeklini alması (~2.450 yö)
14) Aristo (~2.400 yö)
15) Kağıdın icadı (~2.200 yö, Çin)
16) İsa [Dünyadaki insan sayısı: ~70 milyon] (~2.050 yö)
17) Muhammed [Dünyadaki insan sayısı: ~100 milyon] (~1.450 yö)
18) Kopernik ve Bilimsel Devrim (~500 yö)
19) Galilei (~400 yö)
20) Newton (~300 yö)
21) Endüstriyel Devrim: Şehirlileşme, ailelerin küçülmesi, sekülerleşme (~250 yö)
22) Darwin (~200 yö)
[Bu ~14.4 milyar yıllık süreci üç buçuk dakikalık bir videoda izlemek için bkz.]
SERDAR KAYA
EVRİM DOSYASI - 6/21
1.2. Kronolojik Cetvele Dair Detaylar
1.2.1. Dinazorların Yok Oluşu
~65 milyon yıl önce gerçekleşen hadisenin detayları
Dinazorların ölümüyle sonuçlanan 65 milyon yıl
önceki beşinci büyük yok oluş hadisesi, tam olarak
bu karikatürde tasvir edildiği şekilde yaşanmış.
Dinazorlar yumurtlayarak üreyen canlılar...
Atalarımız olan memelilerle birlikte yıllarca barış
içinde yaşamışlar. Tabii o vakitlerde memeli, aşağı
yukarı şöyle bir şey oluyor. Yani, henüz ortalıkta
insan yok. O dönem itibariyle henüz fare ile primat
arası bir tür kemirgen durumundayız. Yukarıdaki
canlandırma, bu gerçeğe işaret etmiş.
Not 1: Bu noktada atlamamak lazım: Cosmos'un The Lost
Worlds of Planet Earth adlı dokuzuncu bölümü, dinazorların
(ve daha pek çok türün) yok oluşuyla sonuçlanan ilgili
hadiseyi ve ardından hayatta kalarak (biz dahil) sayısız türü
sonuç veren kemirgenleri müthiş tasvir eder. Kaçırılmaması
gereken bir bölümdür. Hatta, biri bana, "Cosmos'dan sadece
bir bölüm izleyecek olsam, hangi bölümü izlemem gerekir?"
gibi bir soru soracak olsa, hiç düşünmeden, "Dokuzuncu
bölüm" derim.
Not 2: Kuşlar, dinazorlardan evrilmiş. Timsahlar da
dinazorlarla akraba imişler. Zaten dinazor kelime manası
itibariyle korkunç kertenkele demekmiş. Hayat ne tuhaf...
1.2.2. İki Ayak Üzerinde Yürüme (Bipedalizm)
~4.4 milyon yıl önce gerçekleşen hadisenin detayları
Celal Şengör, 2011 yılında katıldığı bir televizyon programında, iki ayaklılığın primatlara ne gibi bir
avantaj sunduğunu izah ediyor. (Bkz.: 37:06-39:05) Bu izah, (1) iki ayağı üzerinde yürüyen bir primatın
daha uzun boylu olacağı ve dolayısıyla da otların üzerinden uzaktaki düşmanlarını daha erkenden
görebileceği ve (2) zaman içinde ellerini ve kollarını daha verimli kullanmaya başlayacağı temelinde.
Nova'nın Becoming Human adlı belgeseli, iki ayak üzerinde yürüme konusuna üçüncü bir açıklama
getiriyor. Belgeselde yer verilen bir deney, iki ayak üzerinde yürüyen bir primatın dört kat daha az enerji
harcadığını ortaya koyuyor. Yani, iki ayak üzerinde yürümenin daha doğrudan ve en azından aynı
SERDAR KAYA
EVRİM DOSYASI - 7/21
derecede önemli bir avantajını daha artık tespit etmiş bulunuyoruz.
Soru: İki ayak üzerinde yürüme konusuna getirilen bu üç açıklamayı birlikte değerlendirdiğimizde
ne gibi bir sonuca varmamız gerekir? (Ya da, bu üçüncü açıklamanın ardından, Celal Şengör'ün
dile getirdiği açıklamaların geçersiz olduğu sonucuna varabilir miyiz?)
Cevap: Etrafımızdaki gerçeklikler, ekseriyetle birden fazla etkinin tesirinde şekilleniyor. Bir
başka deyişle, çok-sebepli (multicausal) süreçlerin varolduğu bir dünyada yaşıyoruz. Dolayısıyla
da, birbirini dışlamayan sebepleri bir arada modele dahil etmemizin önünde herhangi bir engel
yok.
Bu konu gayet basit gibi görülebilir. Ama aslında hiç değil. Şöyle ki, bugün itibariyle evrimi açıklayan en
iyi mekanizmanın doğal seçilim olduğunu düşünüyoruz. Ama bu düşüncemiz, doğal seçilimin evrimi
şekillendiren tek faktör olduğu anlamına gelmiyor. Zira, evrim, çok sayıda faktörün tesiri altında
şekillenen, son derece karmaşık bir süreç. Doğal seçilimin evrim konusundaki "hakim teori" olmasından
kastı da bu çerçevede anlamak gerekli. Çünkü, doğal seçilimi önemli kılan, evrimi diğerlerine göre daha
iyi açıklayan bir model ortaya koyması.
Bunlar şunun için önemli: "Evrimin bir vakıa olduğunu kabul etsek bile, doğal seçilimin doğru bir
açıklama olduğunu nereden bileceğiz?" gibi bir soru aslında çok anlamlı değil. Çünkü, (sözgelimi) yarın
evrim süreci üzerinde doğal seçilimden daha belirleyici olan kimi faktörler tespit edilse ve faktörlerden
hareketle evrimi daha iyi açıklayan bir mekanizma ortaya konsa bile, böyle bir gelişme, zorunlu olarak,
doğal seçilimin evrim üzerinde etkili olmadığı anlamına gelmez. Dolayısıyla, "O teori mi doğru, bu teori
mi?" gibi sorulardan bir parça uzak durmak ve her teoriden bir şeyler öğrenmeye çalışmak gerekli.
(Aşağıdaki Evrim ve Din (1) başlıklı yazı da bu konuda bir fikir verebilir.)
1.2.3. Ateşin Kontrollü Kullanımı
~900.000 yıl önce gerçekleşen hadisenin detayları
Takriben 900.000 yıl önce gerçekleştiği tahmin edilen ateşin kontrollü kullanımı, evrimin önemli
aşamalarından biri. Ateş, vahşi hayvanlardan korunmanın yanı sıra, pişmiş et yemeye başlama ve bu
sayede sindirimi kolaylaşan etlerden daha fazla kalori alarak büyüyen homo sapiens beyninin besin
ihtiyacını daha kolay karşılayabilme gibi önemli bir avantaj da sağlıyor. (Becoming Human adlı belgesel
ve EVOLVE'un Guts başlıklı ikinci bölümü, bu noktada önemli izahlarda bulunur. Bu dosyanın son
kısmındaki bölümden, ilgili belgesellerin linklerine ulaşılabilir.)
Bu konuda atlanmaması gereken bir kitap da, Belçikalı yazar(lar) J.-H. Rosny'nin 1911 yılında yayınlanan
The Quest for Fire adlı romanı. İlgili roman, insan-öncesi primatların henüz ateş ortaya çıkarmayı
bilmedikleri bir dönemde geçer. Ateşin nasıl ortaya çıktığını bilmemek, mevcut ateşi hem sürekli canlı
tutmayı gerektirmekte, hem de son derece değerli kılmaktadır. Rakip gruplardan biri ateşi çaldığında,
ateşi geri alabilmek için büyük bir mücadele yaşanır.
Not 1: Bu roman, 1981 yılında filme de uyarlandı. Çok sayıda hayranı olan ve bir kült film haline gelen bu yapım, yukarıdaki
14 milyar yıllık serüven çerçevesinde ilgiyle izlenebilir.
Not 2: Iron Maiden'ın 1983 yılında piyasaya çıkan dördüncü albümündeki Quest for Fire adlı şarkı da, filmdeki hikayeyi
anlatır. Ancak, şarkı nedense, "In a time when dinosaurs walked the earth" dizesiyle başlıyor. Halbuki hikaye, takriben bir
milyon yıl önce geçiyor/geçmeli. Dinazorlar ise, 65 milyon yıl önce yok oldular. (Şarkının kendisine ve filmi özetleyen
sözlerine şuradan ulaşılabilir.)
SERDAR KAYA
EVRİM DOSYASI - 8/21
1.2.4. Neandertallerin Oluşumu
~375.000 yıl önce gerçekleşen hadisenin detayları
Neandertalleri tanıyalım...
•
İlk neandertal fosili, 1829 yılında, bugün Belçika sınırları içinde kalan Engis adlı şehirde bulundu.
•
19 yıl sonra, 1848 yılında İspanya'nın Cebelitarık şehrinde bulunan bir kafatası, ikinci bulgu oldu.
bilim insanları daha önce böyle bir kafatası görmediklerinden, bu bulguya ne mana vermeleri
gerektiğinden emin olamadılar. zira bu fosil, insan kafatasına çok benzese de, kimi belirgin
farklılıklara da sahipti. bu nedenle, kafatasının, insanın atası olan bir türe ait olduğu düşünüldü.
(Gibraltar 1 adı verilen bu kafatasının 3D görüntüsünü Wikipedia'da izlemek mümkün.)
•
1856 yılında, Almanyanın batısındaki Neander Vadisi'nde (Neandertal) ikinci bir kafatası
bulundu. Neandertal ismi buradan doğdu.
•
O günden bugüne, Avrupa'nın ve batı Asya'nın farklı yerlerinde 300'den fazla neandertal fosili
bulundu. Bu fosillerin bulunduğu alanlardan hareketle, neandertallerin ulaştığı coğrafyanın
tahmini haritasını ortaya çıkarmak mümkün oldu.
•
Neandertaller, homo sapiensin ataları değil, yakın kuzenleri. Şöyle ki, homo sapiens içinden ilk
grubun ~70.000 yıl önce Afrika'dan çıkarak dünyaya yayıldığını biliyoruz. Ancak homo sapiensin
atası homo heidelbergensis içinden bir grup, bunu ~500.000 yıl önce yaptı. Dolayısıyla, homo
heidelbergensisin evrimi aynı anda Afrika, Batı Avrasya ve Doğu Avrasya'da devam etti ve
neticede ortaya en az üç farklı insan türü çıktı: Afrika'da homo sapiens, batı Avrasya'da
neandertaller ve doğu Avrasya'da denisovalılar. Neandertal ve homo sapiens genlerinin %99.88
gibi büyük bir oranda örtüşüyor olması bu nedenle şaşırtıcı değil.
•
Neandertaller ~375.000 yıl önce ortaya çıktılar ve ~65.000 yıl önce homo sapiensler ile
karşılaştılar. Bu iki grup zaman zaman Avrupa'nın kimi yerlerinde nesiller boyunca yan yana
yaşadılar. Aralarında sıklıkla çiftleşmeler de oldu. Benzeri bir durum, homo sapiens ile
denisovalılar arasında da yaşandı. Bugün itibariyle (özellikle Afrikalılar haricindeki) insanların
neandertal ve denisovalı geni de taşıyor olmalarının nedeni bu.
•
Birkaç sene öncesine kadar denisovalıların varlığından dahi haberimiz yoktu. 2008 yılında Rus b'r
arkeolog Sibirya'daki Denisova adlı bir mağarada küçük bir parmak kemiği buldu. Yapılan gen
analizi, ilgili kemiğin, günümüz insanlarından farklı bir türe ait olduğunu ortaya çıkardı. Kemik,
~41.000 sene önce yaşamış olan, koyu tenli küçük bir kız çocuğuna aitti. Araştırmaya dair
detaylar, Nature dergisinin 2010 yılı Nisan sayısında yayınlandı.
•
Bugün itibariyle güneydoğu ve güneybatı Asya'da, Yeni Gine'de, Melanezya Adaları'nda ve
yaşayan koyu tenli insanlar ve Avustralya aborijinleri, ortalama %2.5 oranında neandertal ve %5
oranında denisovalı geni taşıyorlar. Afrika'dan daha sonra ayrılan ikinci bir grup insan ise
(muhtemelen o esnada artık denisovalıların nesli tükendiği ya da tükenmek üzere olduğu için)
sadece neandertallerle ilişkiye girdiler. Bu kimselerin torunları ise, bugün daha çok Avrupa, Asya
ve kuzey Amerika'da yaşıyorlar. Bu ikinci gruptaki insanlar, ilkindekilerin aksine açık tenliler ve
çoğunlukları itibariyle %1 ila %4 arasında neandertal geni taşıyorlar. Uzak doğulular bu bandın alt
sınırına, güney Avrupalılar ise, üst sınırına yakınlar. (Neandertal genine sahip olmanın homo
sapiens üzerinde olumsuz değil, olumlu etkisi var. Zira neandertal geni, insan bedeninin bağışıklık
derecesini artırıyor.)
SERDAR KAYA
EVRİM DOSYASI - 9/21
•
2014 yılı itibariyle bu küçük parmak kemiği ve iki de diş haricinde denisovalılara ait herhangi bir
kalıntı bulunabilmiş değil. Yani denisovalılar hakkındaki bu kadar şeyi sadece bu birkaç küçük
bulgu sayesinde bilebiliyoruz. (Bu yeni keşif, geçmişte neandertal ve denisovalılar haricinde insan
türlerinin de yaşamış olabileceğini de ima ediyor.) Denisovalılar üzerindeki araştırmaların seyri ve
detayları hakkında bkz.:
(1) The case of the missing ancestor / National Geographic / Jamie Shreeve / July 2013
(2) Denisovan genome sequenced / Huffington Post / Charles Choi / 31 August 2012
(3) New DNA analysis shows ancient humans interbred with denisovans / Scientific American /
Katherine Harmon / 30 August 2012
•
Neandertallerin gen haritasını çıkarma çalışmaları 2005 yılında Max Planck Enstitüsü tarafından
başlatıldı. 2009 yılında alınan ilk sonuçlar, 2010 yılında Science dergisinde yayınlandı.
Neandertaller konusundaki bu araştırmaları yürüten İsveçli biyolog Svante Pääbo, vardığı
sonuçları daha fazla örneklemle sınadıktan sonra, 2014 yılında Neanderthal Man: In Search of
Lost Genomes adlı bir kitap yayınladı. Bu kitap, neandertaller hakkında bugüne dek yayınlanmış
en önemli eser durumunda.
•
Gerek genetik gerekse diğer alanlardaki araştırmalar neticesinde, neandertaller hakkında artık
genel bir kanaatimiz var. Neandertallerin boyu modern insana nisbeten biraz daha kısa. Ancak çok
daha güçlü ve soğuğa dayanıklı bir bünyeye sahipler. Sayıları 7-8 kişiye kadar düşebilen küçük
gruplar halinde yaşıyorlar.
•
Neandertaller, ucunda sivriltilmiş bir taş bulunan mızraklarla avlanıyorlar. (Bu taşın hem yapımı,
hem de mızrağın ucuna leğimlenmesi, sofistike bir yöntemle mümkün.) Ağırlıklı olarak etle
besleniyorlar. Kimi bitkileri tedavi amacıyla kullandıklarını da biliyoruz. Ölülerini gömüyorlar.
•
Neandertal beyni, günümüz insan beyninden biraz daha büyük. Beyinlerinin homo sapiens beyni
kadar gelişmemiş olduğunu düşünmemiz için de elimizde herhangi bir sebep yok. Son dönemde
hakim olan kanı, insanlar kadar zeki oldukları yönünde. Konuşuyor olmaları çok yüksek bir
ihtimal. Zira konuşmak için gerekli olan bütün fizyolojik donanıma (ve insanda bulunan konuşma
geni FOXP2'nin aynısına) sahipler. Dolayısıyla, asıl soru, ne kadar sofistike bir lisana sahip
oldukları.
•
Neandertaller yeryüzünde 300.000 seneden fazla yaşadılar. Yani bugün itibariyle ~200.000 yıllık
bir tarihi olan modern insan türüne göre, dünya üzerinde çok daha uzun bir süre bulundular.
Soyları ~40.000 sene önce tükendi. Bunun nedenini henüz bilmiyoruz. Bir ihtimal, ~45.000 sene
önce Avrupa'ya gelen modern insanlar tarafından öldürülmüş olmaları. Daha kuvvetli bulunan bir
diğer ihtimal ise, ~40.000 sene önce Avrupa'da gerçekleşen iklim değişikliği nedeniyle hayatlarını
kaybetmiş olmaları. Üçüncü bir tez ise, ölmeyip, homo sapiens ile karışmış olmaları. (Tabii, bu üç
tez birbirini dışlamıyor.)
Neandertaller hakkında daha fazla bilgi edinmek için, 2013 yılında yayınlanmış olan şu Nova belgeseli
izlenebilir:
- Decoding neanderthals (2013, Nova S40E7, 53 dakika) [IMDb]
Başka neandertal belgeselleri de yok değil. Ancak neandertaller hakkındaki bilgilerimizin çoğunu son
birkaç sene içinde yapılan araştırmalara borçluyuz. Bu belgeseller ise, hem eski tarihli oldukları, hem de
her zaman Nova'nın kalibresine varamadıkları için kimi hatalı çıkarsamalar da içeriyor. Yine de, eskiden
neandertallere nasıl yaklaşıldığı konusunda bir fikir sahibi olma amacıyla bakılabilir:
(1) Neanderthal (2005, BBC, Horizon S41E13, 49 dakika) [IMDb]
(2) Neanderthal (1,2) (2001, Discovery Channel, 100 dakika) [IMDb]
SERDAR KAYA
EVRİM DOSYASI - 10/21
1.2.5. Neandertaller İle Çiftleşme Mevzuu
~65.000 yıl önce gerçekleşen hadisenin detayları
Bu konuya verilen tepkiler iki başlık altında incelenebilir: (a) Duygusal tepkiler, (b) Bilgisizliklikten ileri
gelen tepkiler.
Duygusal tepkiler
Kendi dedelerinin neandertaller (ve muhtemelen diğer erken-dönem insan türleri) ile çiftleşmiş olmasını
rahatsız edici bulan çok sayıda insan var... Gerçi en yakın akrabalarımız olan şempanzelerle genlerimizin
%98'ini paylaşıyoruz. Neandertaller ile aramızda ise %99,88 gibi devasa bir örtüşme var. Ve afrikalılar
haricindeki hemen her insanda neandertal genleri bulunuyor. kaldı ki, neandertaller insan ile maymun
arası varlıklar değiller. Genleri de insanlar için zararlı değil faydalı. ama yine de bu tepkilere verilmesi
gereken asıl cevaplar bunlar değil.
Zira, böyle şeyler söyleyenler, her şeyden önce, gerçeklerin bize hoş görünmek zorunda olmadığını
bilmiyor gibi konuşuyorlar. Yani, bir insan, atalarının primat olması ve daha yakın atalarının
neandertallerle ilişkiye girmiş olması hoşuna gitmiyor diye, "Demek ki böyle bir şey olmamıştır"
sonucuna (elbette) varamaz.
Ağız dalaşına girmekten öte bir işlevi olmayan bu tepkiler, atalarının mağaralarda yaşadıklarını söyleyen
bir insanla alay etmeye benziyor. Yani, aslında, "Senin dedelerin mağarada yaşamış olabilir, ama
benimkiler yaşamadı; benimkilerin hepsi halıfleks dairelerde otururdu" gibi bir şey söylüyorlar.
Kaldı ki, bir insanın atasının primat olmasından rahatsız olması, tamamen subjektif algıların bir ürünü.
Ama hayvanlara ve spesifik olarak da primatlara karşı daha sevgi dolu olsaydık (ve hatta onlarla akraba
olmayı bir onur addetseydik) bile, bu tavrımız evrim teorisini daha az ya da fazla makul kılmazdı.
Her şeyden önce, hoşumuza giden/gitmeyen şeyler ile gerçekler arasına bir çizgi çekmeyi öğrenmemiz
gerekiyor. Her ne kadar basit gibi görünse de, bunu yapabilmekten epey uzağız. Hoşa gitmeyen
tarihi/siyasi gerçekler söz konusu olduğunda da ne yazık ki aynı türden tepkiler veriyoruz ― ki böyle
yaparak aslında sadece bilgi kavramına ne kadar uzak olduğumuzu göstermiş oluyoruz.
Her şey bir yana, memleketinin kırsal kesimindeki vatandaşlarının (ve dünyanın farklı yerlerindeki
türdaşlarının) her gün atlarla eşeklerle ilişkiye girdiğini bilen bir insan, 60.000 sene evvel takriben 3000.
dedesinin (ya da büyükannesinin) ormanın birinde bazı neandertaller ile birlikte olmasını neden bu kadar
kabul edilemez bulur, bu da ayrıca enteresan.
Not: 2006 yılında başlayan, ilk sonuçları 2010 yılında yayınlanan ve insanlarla neanderthallerin çiftleştiğini delillendiren
kapsamlı genetik çalışma hakkında detaylar içeren bir konuşma için bkz.: DNA Clues to Our Inner Neanderthal, Svante
Pääbo, TED Talk, July 2011
Bilgisizlikten ileri gelen tepkiler
Görünen o ki, hala evrim hakkında somut deliller bulunmadığını, her şeyin bir kurgu (ve hatta komplo)
olduğunu düşünen bir sürü insan var. Eskiden olsa, böyle düşünmek mazur görülebilirdi. Zira, 1980'lere
dek Türkiye'nin dünya ile irtibatı büyük ölçüde kopuktu. Önceki nesiller, "bilgi"ye erişme adına büyük
ölçüde Milli Eğitim'in okullarına mahkumdular. Dahası, ülkede okuyacak doğru dürüst kaynak bulmak
bile zordu.
SERDAR KAYA
EVRİM DOSYASI - 11/21
Ama artık böyle şeyler mazeret değil. Dolayısıyla da, bir insanın oturduğu yerden missing link
argümanları üretmeye çalışmasını ya da evrimi destekleyecek hiçbir paleontolojik delil bulunmadığını
iddia etmesini mazur görebilmek artık daha zor. Çünkü, bilgiye ulaşmak için artık insanın oturduğu
yerden kalkması bile gerekmiyor:
•
•
•
Bkz.: Paleontoloji
Bkz.: Fosil sahaları
Bkz.: İnsan evrimini özetleyen fosil bulguları
Tabii bu noktada, ilgili konulardaki kaynakların çoğunun İngilizce olduğu ve herkesin yeterli derecede
İngilizce bilmediği söylenebilir. Bu da makul bir itiraz... Ancak ne var ki İngilizce bugün itibariyle
"Britanya ya da ABD'de konuşulan bir lisan" olmaktan ibaret değil. İngilizce, uzun yıllardır, dünyanın
bilim dili durumunda. Yeni akademik yayınların %90'a yakını bu dilde yapılıyor.
Hiç İngilizce bilmeyenler bile, en azından bu gerçeğin farkındalar. Dolayısıyla, bir insanın, okumaktan
aciz olduğu devasa bir literatür hakkında ileri geri iddialarda bulunmadan önce biraz oturup düşünmesi
gerekli.
Not: Lisan konusunu lumina obscura şurada "daha açık bir üslupla" izah etmiş, hala anlayamayanlar bakmak isteyebilirler.
1.3. Hatime: Bilimin İnce Ayarları
Yukarıdaki rakamlar ve bilgiler, yeni bulgularla revize olacak. Yeni arkeolojik bulgular sonucunda,
(sözgelimi) en az 500.000 sene önce ortaya çıktığını tahmin ettiğimiz bir gerçekliğin aslında en azından
600.000 senelik bir tarihi olduğunu öğreneceğiz.
Kimi zaman ise, bugün itibariyle ancak milattan önce 5.200 ila 5.800 yılları arasında gerçekleştiğini
söyleyebildiğimiz bir hadise için ("m.ö. 5305-5335 arası" gibi) çok daha dar bir zaman aralığı
verebilmemiz mümkün olacak. Yani, bilgimiz arttıkça, bilim bu gibi ince ayarlar yapacak.
Bu revizyonlar ya da ince ayarlar bugünkü bilgimizin "yanlış"tan ziyade, "eksik" olduğu anlamına
geliyor. Dolayısıyla, mevcut bilgi eksikliklerini nazara vererek, "Bunlar yanlış da olabilir; ispat edilmiş
değil" gibi sözler sarf edenler, pek de makul bir iş yapmıyorlar. Şöyle düşünelim: Bilim, yavaş yavaş bir
resim çiziyor. çöp adam basitliğindeki bir resim, giderek detaylar kazanıyor. Kollar, bacaklar derken,
neticede mimikler dahi ortaya çıkıyor. Dahası, zaman içinde hem tuval büyüyor, hem de bir yandan
tuvalin içindeki her şey daha nüanslı hale geliyor.
Durum bu iken, bir insanın kalkıp bu tuvaldeki kimi gerçekleri inkar etmesi ya da küçümsemesi, ve
ardından da kendi kafasındaki kurgularla doldurduğu alternatif bir tuvalin gerçeğe daha yakın olduğunu
iddia etmesi pek anlamlı değil. Dolayısıyla da, böyle bir tavrı ciddiye alabilmek zor.
Belli ki, bazı insanlar, ihtisas sahibi olmadıkları alanlarda rahatlıkla iddialarda bulunabiliyorlar. Bilim
insanlarının ise böyle bir lüksleri yok. Bilim insanları, sınanabilir, yanlışlanabilir teoriler geliştirmek ve
iddialarını makul veri ve argümanlarla desteklemek durumundalar. Hatalarını görmekte, kabullemekte
ve/veya düzeltmekte zorlanmaları durumunda ise, başarılı olabilmeleri epey zor.
Bu iki tavırdan hangisinin daha mütevazi/sağduyulu, hangisinin kibirli/kompleksli olduğunu ayrıca izah
etmeye herhalde gerek yoktur.
SERDAR KAYA
EVRİM DOSYASI - 12/21
BÖLÜM 2: EVRİM VE DİN
2.1. Ara Tür Mevzuu (ve Adem)
Önce iki video:
•
•
Video 1 (PBS, 4 dakika)
Video 2 (2011, Richard Dawkins, 4 dakika)
Bu videolar, ara tür konusunda sıklıkla yapılan bir hatadan dönme adına da zihin açıcı mahiyette. Birinci
video, Richard Dawkins'in 2012 yılında yayınlanan The Magic of Reality adlı kitabından hareketle
hazırlanmış. İkinci videoda ise, Richard Dawkins, kitabının ilgili bölümünü bizzat özetliyor.
Dawkins'in kitabında (ve bu iki videoda) dile getirilen gerçek, ara tür konusunu anlamaya da yardımcı
olabilir. Zira şayet her canlı kendi yakın dedeleri ve yakın torunları ile neredeyse tamamen aynı
özelliklere sahip ise, o zaman aslında ortada "ara tür" diye bir şey yok. Bizler, büyük bir zincirin sadece
belli halkalarını keşfedebilmiş olduğumuz için, bu halkaları birer kategori addediyoruz.
Tabii şöyle bir yaklaşım da hatalı olmaz: Her canlının, (aralarında yüzbinlerce yıl bulunan) yakın ve uzak
ataları var. Bu yakın ve uzak atalar, birbirlerine benzeseler de, önemli farklılıklara da sahipler. Hatta, aynı
devirde yaşasalar, üremeleri dahi mümkün olmayabilir. Dolayısıyla, farklı dönemlerde yaşayan bu ataları
farklı kategorilerde değerlendirmek mümkün. Ne var ki, bunu yaparken dikkatli olmak ve değişimin çok
yavaş ve tedrici olduğunu akıldan çıkarmamak gerekli. Zira, hiçbir homo erectus babanın bir gün bir
homo sapiens çocuğu olmuş değil. Bu noktada da, "ilk insan" konusuna geliyoruz:
Soru 1: Bu durumda Adem hangisi?
Cevap 1: Belki içlerinden biri, belki hiçbiri.
Soru 2: Peki Havva hangisi?
Cevap 2: Bkz.: Cevap 1
Soru 3: Peki ya cennetten kovulup dünyaya indirilme mevzuu?
Cevap 3: Ya sembolik bir anlatı olmalı, ya da hiç yaşanmamış olmalı.
2.2. Evrim ve Yaratılış Yaklaşımları Uzlaştırılabilir Mi?
Evrim teorisi, teori kelimesinin bilimsel alanda ifade ettiği mananın bilinmemesinden çok çekti. Türkiye
özelinde ise, ek olarak Kemalist ve/veya solcu kesimin teoriyi içeriksiz, sloganvari ve dolayısıyla da itici
sahipleniş şeklinin de payı büyük. (Pek çok örnekten sadece biri için, bkz.)
Peki evrim teorisi, bilim ile ilişkisi epey sınırlı ve bilgi kavramına epey yabancı olan (dindar ya da
seküler) insanların gerçekten anlayabilecekleri bir şekilde sunulsa ne olurdu? Bu soruyu Türkiye'nin
(yaygın) laik kesimi için cevaplandırmak çok zor değil: Herhalde biraz daha ne dediklerini bilerek
konuşurlardı. Peki ya inançlı insanlar? Onlar için "Bu şartlar altında inançlarını terk ederlerdi" diyebilmek
kolay mı? Açıkçası, pek değil.
Bilim ve dinin çeliştiği (çatıştığı değil) vakalar, geçmişte de yaşanmış. Örneğin, dünyanın güneşin
etrafında döndüğünün anlaşılması, benzeri bir paradigma değişimini tetiklemiş. İnsanlar, dünyanın
SERDAR KAYA
EVRİM DOSYASI - 13/21
kainatın merkezinde olmadığı fikrine alışmakta ve bu fikri inançları ile uyuşturmakta zorluk çekmişler.
Dönemin inançsızları da, onlara, düşüncelerini gözlemlenebilir veriler doğrultusunda şekillendirmelerini
söylemişler.
Bugün evrimci bilim insanlarının yaptığı da aşağı yukarı böyle bir şey. Ne var ki, inanç ile bilimsel
verilerin çelişmesi, insanların inançlarını terk etmeleri için tek başına yeterli değil. Zira, yeni bilgiler
hakim paradigmaları değiştirse de, insanlar bu paradigmaları inançlarını da teyit edecek şekilde
güncelleme eğilimindeler. Bir başka deyişle, yeni bilgiler her ne kadar inanç ile çelişkili olsa da, insanlar
inançlarını terk etmekten ziyade yeniden yorumlama eğiliminde oluyorlar. Bu yeniden yorumun inancın
orijinal öğretisi ile uyumlu olup olmaması da çok önemli olmuyor. Çünkü, çoğu insanın inancını anlayış
şekli (tıpkı bilimi anlayış şekli gibi) mükemmel olmaktan çok uzak.
Peki evrim teorisi tanrının varlığı ya da yokluğu ile zorunlu bir ilgiye sahip midir? Mesela, Tanrı, kainatı,
canlıları ya da insanları evrimleştirerek yaratmış olamaz mı?
Hem evet, hem hayır. Şöyle ki, evrim teorisinin ne anlam ifade ettiği belli olsa da, "Tanrı" kavramı için
aynı sınırlar söz konusu değil. Deistik olmaktan epey uzak olan İbrahimi dinlere göre, Tanrı, kainatı
doğrudan ya da yarattığı sebeplerle (ya da yakın delegasyonla) idare eden bir varlık durumunda. Kimi
budist, pagan ya da sufi akımlarındaki mistikler için ise, Tanrı kavramı çok daha farklı manalar ifade
ediyor. Dolayısıyla, evrim teorisinin belli Tanrı kavramlarının geçersizliğini gösterdiğini ve Tanrı
kavramı hakkında genel anlamda bazı yeni sorular ortaya çıkardığını söylemek daha doğru olur. Şu iki
makale bu konuda bir fikir verebilir:
•
•
God, Darwin and My College Biology Class (David P. Barash, The New York Times)
Why You can't Reconcile God and Evolution (Greta Christina)
Peki evrim teorisi nedir? Kanıtlanmış mıdır? (Ya da M.E.B. öğretmeni lisanı ile: "Kanun olmuş mudur?
Neticede hala bir teori değil midir?")
Tek cümlede özetlemek zorunda olsak, şöyle bir şey söyleyebilirdik: Evrim teorisi, biyolojik türlerin
ortaya çıkışını açıklayan ve bilimsel çevrelerde genel kabul gören bir teoridir.
Ancak burada hem "teori" kavramına yabancılıktan, hem de Türkçenin bazı yetersizliklerinden ileri gelen
birkaç problem var. Şöyle ki, doğru ifade "evolution theory" değil, "theory of evolution." Türkçeye her
ikisini de "evrim teorisi" diye çevirmek zorunda kalsak da, bu ikisi farklı şeyler. Yani, evrim diye bir
vakıa var ve bunun vakıayı nasıl açıkladığımıza dair teoriye "evrim teorisi" diyoruz. Yoksa, evrim teorisi,
theory of life başlığı altında hayatın ortaya çıkışını açıklayan teorilerden biri değil. Ya da, daha da açık bir
ifadeyle, "Hayatın ortaya çıkışını açıklayan birkaç teori var ve o teorilerden biri de evrim teorisi" gibi bir
durum söz konusu değil. (lumina obscura şurada açıklamış.)
Richard Dawkins'in şu sözü de bu önemli ayrım konusunda bir fikir verebilir: "Çekim kuvveti bir vakıa.
Evrim bir vakıa. Çekim kuvveti konusundaki hakim teori, Einstein'ın. Evrim konusundaki hakim teori ise,
Darwin'in." Richard Dawkins'in, "evrim konusundaki hakim teori"den kastı ise, (elbette) Charles
Darwin'in doğal seçilim teorisi.
Bu noktada, Darwin'in kitabının başlığında doğal seçilim ifadesinin yer aldığını hatırlamak da iyi olabilir:
Doğal Seçilim Yoluyla Türlerin Kökeni Üzerine (On the Origin of Species by Means of Natural
Selection). Evrim teorisi konusunda hatırlanması gereken bir diğer önemli vakıa ise, insanlar ile diğer
primatlar arasındaki benzerlikler insanların hep ilgisini çekegelmiş olduğu. Yani, Darwin, arada böyle bir
bağ olabileceğini ortaya atan ilk kişi değil. Darwin'in önemi (ya da bilime katkısı), bu bağı açıklayan ilk
kişi olması ile ilgili.
SERDAR KAYA
EVRİM DOSYASI - 14/21
M.E.B. öğretmeni, sorusunu şimdi şu şekilde sormayı deneyebilir: "Peki, darwin'in doğal seçilim teorisi
ispatlandı mı?"
Öncelikle, teoriler doğru/yanlış gibi ikili (determinist) değerler almaktan ziyade, delillerle ne derece
desteklendikleri ve dolayısıyla da, açıklamak durumunda oldukları gerçeklikleri ne derece
açıklayabildikleri ölçüsünde değerlendirilirler. Dolayısıyla, teorilerden söz ederken, ispat ya da kanıt
(proof) gibi mutlak ifadelerden biraz uzak durmak ve delillere (evidence) odaklanmak gerekli.
Ve cevaben, evet, doğal seçilimi destekleyen çok sayıda güçlü delil var. Ama daha da önemlisi, doğal
seçilim bir vakıa ve bizzat gözlemlendiği çok sayıda hadise mevcut. (Gözlemlenen doğal seçilim
örnekleri konusunda şu videoya bakılabilir.)
Tabii bu noktada akla şu sorunun gelmesi mümkün: Eğer doğal seçilim bir vakıa ise, neden hala
Darwin'in "teori"sinden söz ediyoruz?
Cevap: Çünkü, teori kelimesinin bilimsel sahadaki manası, halk arasındaki manasından farklı. Bilimsel
sahada, teori, ispatlanmamış fikir anlamına gelmiyor, herhangi bir gerçekliğe getirilen nedensel bir
açıklama anlamına geliyor. Evrim ise, son derece kompleks bir süreç. Bu süreç üzerinde belirleyici olan
farklı faktörlere vurguda bulunarak çeşitli açıklamalar sunan farklı teoriler var. Doğal seçilim, bütün bu
teorilere çerçeve sunan bir genel teori ― ve aynı zamanda gözlemlenmiş bir gerçek. Ama buna rağmen
"Evrim = Doğal seçilim" demek de zor. Zira, hem ilgili karmaşıklık buna engel, hem de iki farklı vakıayı
birbirine eşitlemek hatalı.
Çok sebepli (multicausal) ve karmaşık bir dünyada yaşıyoruz. Farklı faktörlerin aynı anda etkili olduğu
süreçlere, farklı teoriler farklı açılardan açıklamalar getiriyorlar. Bu teoriler zorunlu olarak birbirleri ile
çelişki ya da rekabet halinde değiller. Bir de tabii, teorilerden bahsederken sadece doğru/yanlış ekseninde
mutlakçı bir jargonla konuşmak çok sağlıklı bir tavır değil.
Teoriler hakkındaki bu küçük özet hakkında zihin egzersizinde bulunmaya yardımcı olabilecek bir örnek
için bkz.: Evrimin mekanizmalarından birine bir açıklama getiren multilevel selection theory
Not: Evrim teorisi "maymundan gelmek" demek olmadığı gibi, doğal seçilim de, "büyük balık küçük balığı yer" demek değil.
Eğer öyle olsaydı, ortada küçük balık kalmazdı. Ve tabii, küçük balık kalmayınca büyük balıklar da yiyecek pek bir şey
bulamayarak yok olabilirlerdi.
2.3. Kuran Evrimden Söz Ediyor Mu?
Mustafa İslamoğlu'nun yaklaşımı
Mustafa İslamoğlu, Türkiye'nin İslami kesimi içinde evrim teorisine olumlu bakan sayılı isimlerden biri.
Evrimi bir realite olarak gören İslamoğlu, İslami kesimde hakim olan evrim karşıtı "tez"leri Amerikan
püritenlerinin yaratılışçı literatürünün kötü bir kopyası (ve hatta çalıntısı) olarak nitelendiriyor.
İslamoğlu bu noktada haklı. öncelikle, evrim (ve aslında daha spesifik olarak doğal seçilim) her ne kadar
İbrahimi dinlerin yaratıcı anlayışını ciddi ölçüde sarsıyor olsa da, Türkiyeli müslümanların bunu fark
etmeleri, gerçekten de büyük ölçüde Batılı dindarların Darwin'e karşı çıkmalarından sonra oldu. Evrim ile
yaratılışı uzlaştırmakta bir sorun görmemiş olan kimi eski dönem alimlerin argümanlarının yirminci
yüzyılın ikinci yarısında birden yeniden hatırlanmış olması da bu noktada önemli. (Türk Diyanet
Vakfı'nın yayınladığı İslam Ansiklopedisi'nin Tekamül Nazariyesi başlıklı girdisinde bu isimlerin bir
kısmına ulaşılabilir. Girdi, kimi hatalar içeriyor olsa da, evrim konusundaki farklı İslami yaklaşımları
SERDAR KAYA
EVRİM DOSYASI - 15/21
kabaca özetliyor.)
Tabii bütün bunlar gayet doğal... Ortaya bir argüman ihtiyacı çıkınca, bu ihtiyacı argüman ithali ile de
gidermek mümkün, eski kaynaklarda işe yarar bir şeyler bularak da... Hatta Papa'nın "Evrim teorisi
yaratılışla çelişmiyor" dediğini başlığa çeken bir haberin 2014 yılında bile Türkiye'de en çok okunanlar
arasına girebilmesi, biraz da bu argüman arayışı (ve aslında kendi kendini ikna etme ihtiyacı) ile ilgili.
İslamoğlu'nun haklı olduğu ikinci konu ise, türkiye'de evrim konusunda hakim olan İslami söylemin
seviyesinin, Batıdaki emsallerinden dahi düşük olması. Zira, bu söylem herhangi bir orijinal argümana
sahip olmadığı gibi, straw man'dan ad hominem'e, non sequitur'dan moving the goalposts'a ve daha
nicelerine dek uzanan sayısız geçersiz argüman ile malul. Daha da kötüsü, Türkiye'de değil genel olarak
üniversite mezunlarının, spesifik olarak doğal bilimler alanında eğitim almış olanların dahi bu temelsiz
argümanları ikna edici bulabilmeleri.
İslamoğlu'nun atıfta bulunduğu ayetler
İslamoğlu'nun evrime atıfta bulunuyor olabileceğini düşündüğü bir dizi ayet var. Bu ayetler, standart
sıraya göre: Bakara 30, Nisa 1, Araf 11, Nur 45, Hucurat 13, Nuh 14, İnsan 1, İnsan 2, İnsan 28
Bu ayetlerin her biri doğrudan evrim ile ilişkili değil. Ancak İslamoğlu, bu ayetleri bir arada
değerlendirmemiz durumunda, hayatın suda başladığı ve insanın farklı safhalardan geçerek bugünkü
haline geldiği şeklinde bir yoruma varabileceğimizi söylüyor. Ancak, ilgili yorum, "Bu ayetleri bir arada
okursak, durumun mahiyeti anlaşılır" demekten ziyade, "Böyle bir durum da söz konusu olabilir"
derecesinde anlaşılabilecek, nisbeten zayıf bir çıkarsamadan ibaret. Örneğin, İslamoğlu, meleklerin
insanların yaratılması öncesinde Allah'a, "Bozgunculuk edecek ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?"
diye sormuş olmalarından hareketle, meleklerin insanların böyle davranışlar sergileyeceklerini nasıl
bildiklerini soruyor ve cevaben iki olası açıklamadan söz ediyor. Bu açıklamalardan ikincisi, evrim
eksenli:
"Akla ilk gelen soru şudur: Melekler nasıl bildi? ... Kur'an'da beşerin insanlaşma sürecinin sudan
başlayıp çok uzun bir aşamada (etvar) gerçekleştiği ifade edilir (71:14). İnsan adlı canlı, kendisini
insan yapan "ruh" üflenmeden önce kan dökmüş fesat çıkarmış olabilir. Eğer durum böyleyse,
melekler bu tecrübeye dayanarak bunları söylemiş olmalıdırlar." (İslamoğlu, Mustafa. 2009.
Hayat Kitabı Kur'an: Gerekçeli Meal-Tefsir [Üçüncü Baskı]. İstanbul: Düşün Yayıncılık. 16.)
Yani melekler, (sözgelimi) homo erectus'un yaptıklarından hareketle, insanın da benzeri davranışlar
sergileyeceğini düşünmüş olabilirler... İslamoğlu, bu yorumu için "Kesinlikle böyledir" demiyor ve
tefsirciler arasındaki yaygın eğilime uyarak bir açık kapı bırakıyor. Peki bütün bunlar hakkında ne
söylenebilir?
Bir değerlendirme
Bahsi geçen ayetler evrim çerçevesinde yorumlanmaya da müsait. Ancak ne var ki, ayetlerle kast edilen
manaların bunlar olmaması da pekala mümkün. Zira, tavırlardan/merhalelerden geçirerek yaratma,
bambaşka şeylere de atıfta bulunuyor olabilir.
İlgili ayetler arasında evrim çerçevesinde anlaşılmaya en müsait olanı, muhtemelen İnsan suresinin birinci
ayeti. Ayet, Türkçeye verbatim olarak herhalde şöyle çevrilebilir:
"İnsanın üzerinden, anılmaya değer bir şey olmadığı çok uzun bir zaman geçmedi mi?"
SERDAR KAYA
EVRİM DOSYASI - 16/21
Cümle bu haliyle biraz karışık olduğu için, şöyle bir çeviri de düşünülebilir:
"İnsan [henüz] anılmaya değer [vaziyette] bir şey değil iken üzerinden çok uzun bir zaman
geçmedi mi?"
Buradaki soru şu: Bu ayet ile kast edilen, gerçekten de erken-dönem insanlar ile modern insanlar
arasındaki takriben 300.000 yıllık dönem olabilir mi?
Yoksa asıl kasıt, (sözgelimi) insanın anne karnında şekillendiği "uzun zaman" ya da başka bir şey mi?
(Bir sonraki ayetin insanın bir nutfeden yaratıldığını söylüyor olması da, bu belirsizliği artıran bir diğer
faktör.)
Bir cevaba varabilmek zor. Hatta, bu metinlerden hareketle bu sorulara muhtemelen hiçbir zaman net ve
doyurucu bir cevap verilemeyeceği dahi söylenebilir. Yani, her zaman olduğu gibi bu metinlere yine
farklı yorumlar getirilecek ve bu çerçevede (hakim kültürün niteliğine bağlı olarak) saygılı-saygısız, tekfir
içeren-içermeyen ve şiddete başvuran-başvurmayan ihtilaflar yaşanacak. Çok da hoş bir manzara olmasa
gerek.
Sonuç
Bu tartışma hiçbir durumda tam olarak bitmeyecektir. Hatta, doğal seçilimden hala söz edilmiyor olması
itibariyle, Türkiye'de tartışmanın henüz başlamadığı dahi söylenebilir. Ancak şu da önemli ki, İslam
dünyasındaki geniş kitlelerin yakın bir gelecekte evrimin aslında bir tez değil vaka olduğunu fark etmesi
kaçınılmaz. İletişim imkanlarının geldiği bu noktada bunun başka türlü olabileceğini düşünmek zor. O
halde asıl soru belki de, bu yakın gelecekte müslümanların bu konuda ne gibi yeni tavırlar geliştireceği
olmalı. Spesifik olarak bu konu çok karmaşık değil. Dolayısıyla, bu ayetler ile evrimin kast edildiği (ya da
kast ediliyor olabileceği) yönünde görüş belirten alimlerin sayıca muhtemelen epey artacağını söylemek
bu noktada artık kehanet sayılmaz. Ama iş işten geçtikten sonra bu söylem değişikliği ne mana ifade eder,
çok emin değilim.
Sonsöz
Bütün bunlar, aslında konunun özünü ıskalayan yorumlar. Zira, asıl konu evrim değil. Evrim, Darwin'den
çok önce, müslüman olan olmayan pek çok insanın zaten dikkatini çekmiş olan bir ihtimaldi. Bu ihtimal,
dini inanç ile uzlaştırılamaz bir içeriğe de sahip değildi. Ancak, Darwin'in evrime getirdiği açıklama olan
doğal seçilim, konuya yeni bir boyut kazandırdı. Darwin'den önce, gerek genel manada doğanın
düzeninin gerekse canlıların kompleks yapı ve yeteneklerinin, ancak bilinçli bir yaratıcının tasarımı ile
mümkün olabileceği düşünülüyordu. Doğal seçilim, canlıların herhangi bir yaratıcının müdahalesi
olmadan da basitten komplekse doğru gelişme kaydedebileceklerini gösterdi. Evrim ile yaratılış arasında
bir çelişki ortaya çıkması da, daha çok bu noktada oldu - ki zaten tam da bu nedenle Papa'nın evrimi
kabul eden ama konunun bazı imalarını göz ardı eden açıklamaları bilimsel çevrelerce ciddiye alınmıyor.
Türkiye'de yapılan yorumlar ise, bu tartışmaların asıl mahiyetini anlamaktan çok uzak ve hala genel
manada evrim etrafında dönüyor.
Mealler hakkında bir not: İnsan 1'in çevirileri birbirinden beter. alt alta yazılı farklı mealler, üniversite giriş sınavındaki
"Aşağıdakilerden hangisi yukarıdaki metinden çıkarılamaz?" formatındaki Türkçe bölümü sorularını akla getiriyor. Hiç
Arapça bilmeyen biri bile, (şayet gerçekten Türkçe biliyorsa) sırf bu cümleleri karşılaştırmalı olarak okuyarak, mealcilerin
hangi manaları kendilerinin uydurduklarını görebilir. Tabii, "Hepsi hatalıdır" demiyorum. (Örneğin, Edip Yüksel'inki makul
bir çeviri.) ama bu denli ezbere mealler yazılabilmiş olması şaşırtıcı. Dahası, çok basit olmayan hemen her cümlenin mealinde
SERDAR KAYA
EVRİM DOSYASI - 17/21
böyle anlamsız hatalar var. (İlgili sitede biraz vakit harcayarak bu hataları görmek mümkün.) Yani buradaki sorun, Arapça
metinlerin kimi zaman esnek manalı olmasından ya da kimi (çok anlamlı yahut az rastlanılan) kelimelerin manaları üzerindeki
ihtilaflardan kaynaklanmıyor. Türkçe metinlerde sıklıkla rastlanılan türden sorunlar bunlar. Özetle: (1) soyut düşünebilme ve
ayrıştırma yapabilme yoksunluğu, ve bu yetenek ve beceri yoksunluğu neticesinde ortaya çıkan (2) lisan özürlülüğü.
2.4. Bir Fotoğraf, Çok Sayıda Ders
(1) Fotoğraftaki hayvan, (ilk dönem primatlardan olan) bir bush
baby
(2) Fotoğraftaki kişi ise, Tanzanya'daki avcı-toplayıcı Hadza
kabilesinden bir adam
(3) Dolayısıyla, fotoğraf aslında bir primatın diğerini katlini
resmediyor
(4) Öldüren primat, alet kullanmış ― ki, 3.400.000 yıllık bir
geleneğe işaret eder (Bkz.)
(5) Daha geniş manada ise, bir hayvanın diğerini yemesine şahit
oluyoruz ― ki nereden baksak 500.000.000 senelik etçil gelenektir.
Yani, (primat olan olmayan) bütün hayvanların önemli bir kısmı,
~500.000.000 senedir birbirlerini "yiyerek" hayatta kalabilmiş ve
bugünlere gelebilmiş (Bkz.: Akıllı Tasarım)
Bu hayvanlar, yaralanınca ya da öldürülürken, insanlardan daha az
acı duyuyor değiller. Hatta, başka bir hayvana yem olmamak için var güçleriyle kaçmaktayken, çoğu
insanın hayatı boyunca hiç hissetmediği ve hissetmeyeceği derecede büyük bir dehşet yaşıyorlar. Her an,
sayısını bilemediğimiz kadar fazla hayvan bu dehşeti yaşamakta.
Bu dehşet ~500.000.000 senedir fasılasız devam ediyor. Ve bütün bu düzenek, ~499.800.000 sene sonra
ortaya çıkacak olan nisbeten zeki bir tür için kurulmuş.
Fotoğraf: Matthieu
SERDAR KAYA
Paley, National Geographic. [url]
EVRİM DOSYASI - 18/21
BÖLÜM 3: ENTERESAN DETAYLAR
3.1. İnsan Beyni
İnsanın evrimi (ya da ortaya çıkışı), büyük ölçüde (çene kaslarının zayıflaması neticesinde) beyninin
hacminin hacminin giderek büyüme imkanı bulması ile ilgili. (Bu konunun detayları için, What Darwin
never knew adlı Nova belgeseline bakılabilir.)
İlgili büyümenin çeşitli adımları:
İnsanların halen yaşayan uzak kuzenleri
Orangutanlar: 275–500 cm3
Goriller: 350–750 cm3
Bonobolar: 275-380 cm3
Şempanzeler: 280–550 cm3
İnsanların soyu tükenmiş yakın kuzenleri
Denisovan: ?
Neandertal: 1200–1750 cm3 (~375.000 yıl önce)
Modern insan ve ataları/kuzenleri
Ardi: 300-350 cm3 (~4.3 milyon yıl önce)
Lucy: 375-500 cm3 (~3.2 milyon yıl önce)
Homo habilis: 500-700 cm3 (~2.3 milyon yıl önce)
Homo ergaster: 750-850 cm3 (~1.8 milyon yıl önce)
Homo erectus: 750-1225 cm3 (~1.8 milyon yıl önce)
Turkana boy: 880 cm3 (~1.6 milyon yıl önce)
Tautavel man: 1150 cm3 (~450.000 yıl önce)
Modern insan: 1200-1800 cm3 (~200.000 yıl önce)
Not: Verilen aralıklar, kimi zaman fosillerdeki eksikliklerden ileri gelen bir tahmini, kimi zaman ise zaman içindeki değişimi
yansıtıyor. Ardi ve Lucy gibi spesifik bir fosil için verilen aralığı birinci, Homo erectus gibi yüzbinlerce yıla yayılan bir tür için
verilen aralığı ise ikinci çerçevede anlamak daha doğru olur. Her ikisi de Homo erectus olan Turkana boy ile Tautavel man
arasındaki fark da bu konuda bir fikir verebilir.
SERDAR KAYA
EVRİM DOSYASI - 19/21
EKLER
EK 1: Az Zamanda Çok Şey Öğreten Videolar ve Diğer Kaynaklar
Section 1: Stated Clearly playlist
(1) Can science explain the origin of life?
(2) What is evolution?
(3) What is natural selection?
(4) What is the evidence for evolution?
(5) Does the theory of evolution really matter?
(6) What is a gene?
(7) What is DNA and how does it work?
Section 2: Crash Course Big History playlist
(01) The Big Bang (14:25)
(02) Exploring the universite (14:37)
(03) The Sun & the Earth (14:33)
(04) Life begins (13:29)
(05) The evolutionary epic (15:05)
(06) Human evolution (16:14)
(07) Migrations and intensification (13:41)
(08) The modern revolution (13:58)
(09) The anthropocene and the near future (12:20)
(10) The deep future (13:31)
Section 3: Crash Course Biology playlist
(1) Natural selection (Biology #14)
(2) Of ligers and men (Biology #15)
(3) Animal development: We're just tubes (Biology #16)
(4) Evolutionary development: Chicken teeth (Biology #17)
(5) Population genetics: When Darwin met Mendel (Biology #18)
(6) Taxonomy: Life's filing system (Biology #19)
(7) Evolution: It's a thing (Biology #20)
Section 4: Various
(1) Myths and misconceptions about evolution (Alex Gendler)
Section 5: Experts
(1) Daniel Dennett: Cute, sexy, sweet, funny (TED Talk, February 2009)
(2) Richard Dawkins (as guest in "Allan Gregg in Conversation", 2009)
(3) Richard Dawkins: The Purpose of Purpose (American tour in 2009)
Section 6: Documentaries
(1) What Darwin never knew (2009, Nova S37E8, 113 min) [IMDb] #darwin #genes #mutations #brain
(2) Ape to Man (2005, History Channel, 90 min) [IMDb] #piltdown #lucy #homoHabilis
(3) Your inner fish (2014, PBS, 55x3 min) [IMDb]
Episodes: Your inner fish, Your inner reptile, Your inner monkey
(4) Becoming human (2009, Nova S37E4-E5-E6, 52x3 min) [IMDb: 1,2,3] #homoErectus #bipedalizm
Episodes: First steps, Birth of humanity, Last human standing
(5) EVOLVE (2008-2009, History Channel, 45x11 min) [IMDb]
Episodes: Eyes, Guts, Jaws, Sex, Skin, Flight, Communications, Size, Venom, Shape, Speed
(6) The Genius of Charles Darwin (2008, 46x3 min) [IMDb, Wikipedia]
SERDAR KAYA
EVRİM DOSYASI - 20/21
Episodes: Life, Darwin, & everything, The fifth ape, God Strikes back
(7) Evolution (2012, NOVA, 56x8 min) [IMDb]
Section 7: Online courses
(1) Evolution 101 (UC Berkeley)
(2) Introduction to genetics and evolution (Duke University)
(3) iBioSeminars: Evolution and ecology (ibiology.org)
(4) iBioSeminars: Genetics and gene regulation (ibiology.org)
Section 8: Web pages
(1) Human evolution (The University of Waikato)
(2) Human evolution evidence (Smithsonian Museum)
*
SERDAR KAYA
*
*
EVRİM DOSYASI - 21/21
Download