Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 4, Sayı 2 (Haziran 2007) Mak. #28, ss. 179-187 Telif Hakkı©Ankara Üniversitesi Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü Tanıtmalar Akseley Seydimbek: Kazaktıñ Küy Öneri, Astana, 2002, 831 ss. ISBN 5-7667-98377 [Kazak Küy/Beste Sanatı] Bir milleti millet yapan unsurlardan en önemlisi onun kültürüdür. Kültür Türkçe sözlükte “tarihî, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddî ve manevî değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü; bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünü” olarak tanımlanmıştır. Tanımdan da anlaşılacağı gibi kültür sözü geniş kapsamlı bir kavramdır. Bunun içine dil, edebiyat, tarih, sanat vb. girer. Bunlar içinde müzik sanatı da, toplumdan topluma değişiklik göstermesi bakımından kültürün önemli bir öğesidir. Bir Arap müziği, bir Çin müziği, Batı müziği duyulur duyulmaz ait olduğu toplumu ve kültürü akla getirir. İşte adı geçen eserin konusu olan Kazak müziği de Kazak Türklerine has ve Kazak kültürünü meydana getiren önemli bir unsurdur. Seydimbek’in bu hacimli eseri Kazak müziğinin dününü ve bugününü topluca yansıtması bakımından oldukça önemli bir kaynaktır. Eser yedi bölümden oluşmaktadır. Eserin Savġa (Ganimet) adlı giriş bölümünde (ss. 5-6) eserin içeriği hakkında bilgi verilmiştir. Yazar burada Kazak halkının 20. asırda yaşadığı acı ve savaşların, siyasî değişikliklerin Kazakların üç bin yıldır devam eden yaşam şeklinde, medeniyetinde büyük değişikliklere neden olduğunu, bunun halkın değerlerini yok etmekte olduğunu, değerlerini yitiren toplumun da yok olacağını belirtmiştir (s. 6). Burada yazar eseri hazırlayış amacını “Bu duygular neticesinde yüz yıllardır halkın ağzından, arşiv belgelerinden, yazılı eserlerden Kazak halkının müzik kültürüne ait bilgileri ayıklayarak derleyip işe yarar hâle getirelim diye teşebbüse geçtik (s. 6).” cümleleriyle açıklamıştır: Tarihnama (Tarihname) adlı eserin birinci bölümü (ss. 7-70) yedi alt başlıktan 180 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 4 . Sayı: 1 . Mart 2007 oluşmaktadır. Kundılıktı Parıktav (Değerini Bilme) (ss. 9-11) adlı ilk kısımda müzik ilminin önemine değinilmekte, Kazak halkının müzik medeniyeti ve tarihi hakkında bilgi verilmektedir. Yazar müzik medeniyetinin Kazak halkının çok uzaklara dayanan tarihinde, felsefesinde, estetik anlayışında yer aldığını belirttikten sonra Kazak bozkırlarında şarkı ve beste türlerinin meydana gelişinin Kazak halkının oluşumundan çok daha öncelere dayandığını ifade eder. Burada Kazakların, Türk halklarının bazılarında ortak olan Korkut, Ketbuġa, Sarı Saltık Asankayġı gibi tarihî değerlerin müzik mirasını bugüne taşıdığı belirtilir. Yazar Kazak bestelerine ve onların hikâyelerine temel olan konuların son 2-3 bin yıl içinde Avrasya sahasında meydana gelen tarihî olaylara dayandığını belirterek bu tür eserlerden örnekler verir (s. 9). Kazak medeniyetinin önemli bir bölümünü teşkil eden Kazak müziğinin Kazak halkının yaşayışını, dünyayı algılayışını, duygularını, hayallerini yansıttığı belirtilir. Yazar bu kısımda Kazak müzik sanatının tarihini ve özelliklerini incelemesinin amacını şöyle açıklar: “Halkın soylu ve özgün medeniyeti hakkında ayrıntılı malumat vermek, bu vesileyle bugünkü ve gelecek nesillerin maddî manevî birliğini korumak ve müzik medeniyetinin ileriye doğru gelişimine katkı sağlamak” (s. 10). Yani yazar burada geniş anlamda manevî medeniyet, onunla ilgili olarak da müzik mirası hakkında ilmî, sistemli bir izah yapmanın hem toplum hem de fert için gerekliliğine, önemine değinmiştir. Bu bölümün Töltumalık (Özgünlük) (ss. 11-14) adlı ikinci kısmında “ulusallık” ve “uluslar arası” terimlerinin anlamları üzerinde durulmakta, her ulusal medeniyetin ancak genel insanlık değerlerinin yerelleşmesiyle meydana geldiği belirtilmektedir. Bu kısımda, yine, Kazak halkının göçebelik yaşamından tarım kültürüne (yerleşik hayata) geçiş süreci, göçebelik devrindeki manevî dünyaları ve bunun destanlardaki yansıması, dünyayı algılayış biçimleri ve onların dünyaya bıraktıkları eserler hakında bilgi verilmektedir (s. 12). Ädisteme Jäne Ädisnama (Metot ve Metodoloji) (ss. 14-17) adlı üçüncü kısımda “metot” ve “metodoloji” terimlerinin anlamları açıklandıktan sonra eserde nasıl bir yol izlendiği, “neyin, niçin ve nasıl” incelendiği konusu üzerinde durulmuştur. Ayrıca bu kısımda, bu konuda daha önce ilmî bir inceleme yapılmadığı da belirtiliyor. Tarih, Derekteme, Derektanuv Jäne Tarihnama (Tarih, Kaynak, Kaynak Araştırması ve Tarihname) (ss. 17-21) adlı dördüncü kısımda “tarih”, “derekteme”, “derektanu” ve “tarihnama” terimlerinin anlamları geniş olarak açıklanmış ve Kazakların müzik medeniyetine dayanak olan tarihî kaynaklar belirtilmiştir. Bayırġı Jäne Orta Ġasırlık Derektemeler (Eski ve Orta Asırdaki Kaynaklar) (ss. 21-42) alt başlığı altında Kazak bozkırlarında çok eskiden, 3000 yıllık geçmişten beri yaşamış olan sadece Kazaklar değil, gelip geçen tüm göçebeler söz konusu edilmiştir. Yazara göre bu bölgede (Avrasya) 40’tan fazla etnik oluşum yaşamıştır. Bu bölge 1000 yıllarından başlayarak 20. yüzyıla kadar Kazak vatanı olmuştur (s. 22). Kazaklar 20. Tanıtma 181 yüzyıl başlarına kadar göçebe olarak yaşamışlardır. Eserde bunun sebebinin tabiat şartlarının buna elverişli olması, teknik gelişime kadar göçebeliğin kolay bir geçim kaynağı olması ve Türk dünyasının ana vatanı olması sebebiyle de geleneği sürdürmeleri olarak açıklanmıştır (s. 22). Bu bölümde Kazak halkının müzik geleneğinin ilk kaynağı olarak arkeolojik deliller gösterilmiştir. Bu arkeolojik bulgular içinde “kobız, dombıra, sazsırnay, üskirik, tastavık, koñırav” gibi, bugün de kullanılan müzik âletlerinin ilk örneklerine rastlanmıştır (s. 23). Müzik araştırmacılarının fikrine göre Orta Asya nefesli (ıspalı) enstrümanların ana vatanıdır (s. 24). Bunların yanı sıra bazı vurmalı (şertpeli) enstrümanlar da vardır. Bu bölümde müzik âletlerinin yapılış maddeleri üzerinde de durulmuş, arkeolojik bulgulara göre taş, saz, metal ve kemikten yapıldıkları görülmüştür (s. 24). Yine bu kısımda eski eserlerde (msl. Homeros’un İlyadası) geçen şarkı, beste ve müzik âletlerinden bahsedilmiş ve bunlarla bugünkü müzik âletleri arasında bağ kurulmaya çalışılmıştır (s. 26-27). Burada müzik âletlerinin inançla ilgisi üzerinde de durulmuştur. Bu açıdan meselâ müzik âletlerinin insan kemiğinden de yapıldığı, bunun nedeninin de Orta Asya halkları arasında cini, şeytanı kovmak için güzel bir kızı kurban edip etini yiyerek kemiğinden yapılan zurna çalınması gerektiğine inanılması olduğu belirtilmiştir (s. 28). Bunların dışında müzik ve müzik âletlerinin günlük hayattaki kullanılışlarından (msl. İmparatorun misafir karşılaması sırasında, Hun İmparatoru Attila’nın Bizans elçilerini karşılaması sırasında vb.) ve bunun öneminden bahsedilmiştir. Orta Asya halkları ve özellikle Türk halklarının hayatında müziğin eskiden beri çok önemli bir yerinin olduğu, Tanrı inancıyla bağlantısı olduğu, Türk Kağanlığı dönemlerinde her tan atarken sabahı müzikle karşılamanın âdet olduğu, büyük gün Nevruz’da müzik çalındığı belirtilmiştir (s. 30). Bu kısımda yine Kıpçaklardan, onların güneybatısını oluşturan Kazaklardan ve Codex Cumanicus’tan kısaca bahsedilmiş, CC’ta geçen Katoliklerin münacat şarkılarının notaları, bu şarkılarda Kuman, dolayısıyla Kazakların müzik özelliklerinin bulunduğu belirtilmiş, CC’ta geçen müzik âletlerinden bahsedilmiştir (s. 31). Burada Orta Asya göçebelerinin müzik medeniyeti hakkında Çin kaynaklarından, Japon İmparatorluk hazinesinden ve Don Huan kazıları buluntularından da bol bilgi alındığı belirtilmiştir (ss. 34-37). Yine burada Türk ve diğer toplumların müzik ve müzik âletleri açısından birbirinden etkilendikleri örneklerle açıklanmıştır (s. 36). Bu kısımda ayrıca, Korkut Ata’nın bestelerini saklayan tek halkın Kazaklar olduğu, bunun da Korkut Ata’nın içinden çıktığı Oğuzların ilk yurtlarının Kazak bozkırları olması, Kazakların 20. yüzyıla kadar göçebe hayatına devam etmelerinin eski geleneklerin yaşamasını sağlaması vb. sebepleri olduğu açıklanmıştır. Bakşının 182 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 4 . Sayı: 1 . Mart 2007 yeri Kazak toplumunda büyük olmuş, kopuz Bakşı’yı Tanrı ile konuşturan eşya olmuştur (s. 39). Bu kısımda Türk topluluklarının müzik medeniyetinin temel yazma eserlerde, tarihî, ilmî ve edebî eserlerde de bol olarak yer aldığı belirtilerek El-Farabî (870-950), İbn-i Sina (980-1037), El-Harezmî (787-850), Mahmud-Kaşgarî (11. yy.), Yusuf Has Hacib (11. yy) ve Ahmedî’nin (15. yy.) eserlerinden bahsedilmiştir. Bu eserlerde Türk topluluklarının müzik medeniyetiyle ilgili etnografik malzemenin bolluğunun yanı sıra, genel olarak müziğin toplum hayatındaki yeri, özellikleri, müzik sanatının teorisi hakkında da bilgi verilmiştir (ss. 39-40). Bu kısımda Kazak müziğinin kaynaklarından birinin de folklor, sözlü halk edebiyatı olduğu belirtilmiştir (s. 41). Daha sonra Kazak Muzıkası Turalı XVIII, XIX Ġasırlar Men XX Ġasırdıñ Bas Kezindegi Derektemeler (Kazak Müziği Hakkında 18-19. Yüzyıllar ile 20. Yüzyıl Başındaki Kaynaklar) (ss. 42-59) başlığı altında Kazak müziğinin 18. ve 19. yüzyılda ve 20. yüzyıl başındaki durumu üzerinde durulmuştur. Bu dönemde Kazak müziğinin diğer Türk halklarından ayrı, bağımsız olarak gelişmeye başladığı, 19. yüzyılın Kazak müziğinin altın çağı olduğu, etnografik araştırmalar sonucunda müzikle ilgili de bol materyal toplandığı konularına dikkat çekilmiştir. Bununla birlikte bu dönemde Kazak müziğinin tarihi, oluşumu, türleri, vurgu özellikleri ve müzik yapanların hayatı ve eserleri ilmî olarak incelenmemiştir. Buna rağmen bu dönemde Kazak müzik medeniyeti hakkında etnografik malzeme, el yazmaları ve günlük yaşamda yazıya geçirilen kaynaklar çoktur (ss. 42-43). Bu kısımda bazı yabancı (Rus, İngiliz vb.) bilim adamlarının eserlerinde geçen Kazak müziği ile ilgili bilgilere de yer verilmiştir. Bunlar arasında İngiliz ressamı John Kestl (s. 43), Rus bilim adamı İoan Sivers (s. 44), İ. İ. Georgi (s. 45), İ. G. Andreyev (s. 46), Kazak bozkırlarına sürgün edilenlerden T.B. Şevçenko, A. Yanuşkeviç, G. Zelinskiy, B. Zalesskiy, A. Suzin, S. Bolşoy (s. 46) gibi siyasî esirlerin eserlerinden bahsedilmiştir. Bu kısımda Kazak müziğinin notalarını ilk olarak yazan, Rus Coğrafya Cemiyetinin temelini kuranlardan biri olan, Rusya’da Kazaklar hakkında ilk monografik eser yazan A. İ. Levşin üzerinde ayrıca durulmuştur (s. 48). O, “Kırgız-Kazak ya da Kırgız-Kaysak Bozkırlarının Tasviri” adlı eserinde Kazak müziğinden özel olarak bahsetmiştir (s. 49). Burada ayrıca bazı sanatkârların şarkı ve şiirlerinden de örnekler verilmiştir. Yine XIX. yüzyıldaki başka bilim adamlarının Kazak müziği hakkındaki araştırmalarından bahsedilmiştir (ss. 4858). Bunlar arasında ünlü Kazak yazarları Ş. Velihanov ve A. Kunanbayev ve eserleri de yer almaktadır (s. 58). Kazak Muzıkasınıñ Keñes Zamanındaġı Zerttelüvi (Kazak Müziğinin Sovyet Zamanındaki Araştırılması) (ss. 59-70) başlığı altında “Keñes Zamanı” olarak 19171990 arası gösterilmekte, bu dönemde halkların asimilasyona uğradığı, araştırmaların belli ideolojik amaçlar doğrultusunda planlı şekilde yapıldığı belirtilmektedir. Bu dönem de kendi içinde üç alt döneme ayrılmış, 1918-1930 arasındaki halkçı ideolojinin Tanıtma 183 ön plana çıktığı ilk dönem dışında, 1930-1959 ve 1959-1990 dönemlerini kapsayan diğer iki dönemdeki Rus baskısının, asimilasyonunun, siyasetinin hakim olduğu iki dönem hakkında bilgi verilmiştir (ss. 59-60). Yazar bu bilgileri verdikten sonra Kazak müzik incelemelerinin de bu ortamda, bu siyasî, ideolojik süreç içinde gerçekleştiğini belirtmiş ve bu dönemde Kazak müziği üzerinde çalışanlar ve onların çalışmaları hakkında bilgi vermiştir (s. 60-69). Eserin ikinci bölümü Etnografiyalık Payımdavlar (Etnografik İzahlar) (ss. 71-112) başlığını taşımakta ve dört alt bölümden oluşmaktadır. Küy Jäne Küyşi (Beste ve Besteci) (ss. 73-89) başlıklı ilk alt bölümde genel olarak beste ve besteci hakkında bilgi verilmiştir. Burada ana dilinin öneminden, insanoğlunun temel özelliklerini ana dili vasıtasıyla kazandığından, dilin temelini de sesler oluşturduğuna göre her bir etnik kavmin özgün medeniyeti ile psikolojisini seslerin meydana getirdiğinden bahsedilmiştir (s. 73). Yine bu kısımda beste (küy) ile ilgili küyşi, küyledi, küydi, küyit, küyinüv, küygelek, küye, küyzelüv, küylev vb. sözlerin anlamları açıklanmıştır. Yazar küy sözünün diğer bazı Türk lehçelerinde (Türkmen, Azeri, Anadolu) kök sözünden geldiğini, bunun da Tanrı anlamında kullanıldığını tarihî kaynaklardan (DLT) örneklerle açıklamıştır. Ayrıca yazar Türk topluluklarının kağanlık devrinde her bir tan vaktini şarkı ile karşılamalarını küy’ün Tanrı inancıyla olan bağlantısına delil olarak göstermiştir (ss. 74-75). Yine aynı kısımda küy’ün Kazak halkının hayatında oynadığı rolden bahsedilerek doğum, ölüm, evlenme, haberleşme vb. her eylemin beste/şarkı eşliğinde yapıldığı ve her olay için ayrı şarkı bulunduğu örneklerle anlatılmıştır (ss. 75-78). Burada ayrıca müziğin toplumlara has bir ses renginin olduğu, her milletin konuştuğu bir dili olduğu gibi bir de müzik dili olduğu belirtilmiştir. Yazar “Biz anlamasak da bir müziği dinlediğimizde onu sadece ses renginden hangi millete ait olduğunu anlayabiliriz. Bir Arap, bir Çin, bir İtalyan, Türk vb. müziği seslerinden tanıyabiliriz. Bunlar millî sesin varlığını da gösterir” diyor. Burada ilginç de bir örnek veriliyor: Amerikan Orkestra Şefi Nikolay Slominskiy’in derlediği Müzik Tenkitindeki Acı Gerçek adlı eserinde: 1907 yılı New-York’ta Puccini’nin Çio-çio-san (Turandot??) operasının ilk temsili gerçekleşir. Bu temsile katılan Japon bir dinleyicinin fikrini sorduğunda Japon dinleyici: Bizim için Batı müziği tamamen karanlık. Gerekli derseniz, meşhur Karuzo’nun şarkı söylemesi uzaktaki orman arasından üren itin sesinden çok az daha kalın tesir ediyor” diye cevap verir (s. 80). Bu örnekle her topluluk arasında sadece dil, gelenek, yaşam konularında değil, manevî dünyası ve müziğinde de farklılık olduğu görülüyor (s. 81). Bu kısımda ayrıca Kazak bestelerinin halka göre ve müzik okullarına göre türleri belirtilerek bu türler üzerinde durulmuştur. Yazar müzik okullarında kullanılan adlandırmaların Kazak şarkılarını tanımlamakta yeterli olmadığını, halkın adlandırmasının daha doğru olduğunu, hem müzik âletlerini hem de şarkıların içeriklerini tanımladığını savunur (ss. 83-85). Burada Kazakistan’daki müzik okulları hakkında da bilgi verilmiştir. 184 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 4 . Sayı: 1 . Mart 2007 İkinci bölümün ikinci alt başlığı Aytıs Küyleri (Atışma Besteleri) (ss. 89-96) adını taşımaktadır. Bu kısımda atışma şeklinde beste yapmanın Kazak ozanlarının eski bir geleneği olduğu, atışmaların sadece Kazaklar arasında değil, başka halklarla da (Kazakla Türkmen, Kazakla Kırgız, Kazakla Kalmuk vb.) yapıldığı belirtilerek atışma türlerinin özellikleri üzerinde durulmuş, atışmanın halkın hayatındaki rolüne değinilmiş, halkın bu yolla düğümleri çözdükleri, besteyle anlaştıkları anlatılmıştır. Burada geçmişte yapılmış bazı büyük atışmalar da hikâye edilmiştir. Yine toylarda Türk halkları arasında yapılan atışmalardan örnekler verilmiştir. Tarmaktı Küyler (Seri Besteler) (ss. 96-101) adlı üçüncü kısımda Tarmaktı Küy adı altında bir grup beste/şarkı kastedilmekte ve bu tür besteler hakkında bilgi verilmektedir. Seri/bölümlü bestelerin meydana gelişleri, gelenekselleşmeleri vb. Kazak halkının yaşamıyla, tarihiyle bağlantılı olarak açıklanmıştır. Yine bu şarkıların hangi enstrümanlarla söylendiği anlatılarak örnekler verilmiştir. Küy Aspaptarı (Beste Âletleri) (ss. 101-112) kısmında Kazak müzik enstrümanları ve bunların meydana gelişleriyle ilgili hikâyeler üzerinde durulmuştur. Kazakların geleneksel müzik âletlerinin her birinin meydana gelişiyle ilgili bir hikâyesi vardır. Bu hikâyelerden örnekler verilmiştir. Ayrıca Kazak bestelerinin çalınmasında kullanılan temel enstrümanlar olan kobız, dombıra, sıbızġı, jetigen, şañkobız, sazsırnay gibi âletler üzerinde durulmuş, özellikle kobız’ın eskiliği, dinî özellik içerdiği tarihî, arkeolojik ve yazılı belgelere dayanılarak açıklanmıştır. Kobız’ın yapıldığı malzeme, kobız’ın bölümleri ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Yine dombıra ve sıbızġı hakkında da geniş bilgi verilmiştir (ss. 107-112). Küy Añızdarı (Beste Hikâyeleri) adlı üçüncü bölüm (ss. 113-180) dokuz alt bölümden oluşmaktadır. Barlav (Gözlem) (ss. 115-122) adlı ilk alt bölümde besteler kadar beste hikâyelerinin de önemli olduğuna, Kazak folklorunda bunların çokluğuna, araştırılmasının önemine değinilmiştir. Yazar bunların halk arasındaki bolluğuna rağmen yeterinde araştırılmadığını, beste hikâyelerinin halkın gelenek göreneklerini, örf âdetlerini, yaşam şekillerini, inancını vb. saklayan önemli birer kaynak olduklarını belirtmektedir. Konunun neden ele alınıp incelendiği delilleriyle açıklanmıştır. Bu kısımda yine bu alanda çalışan yerli ve yabancı bilim adamları ile onların eserlerinden bahsedilmiştir. Bugüne kadar beş bin kadar hikâyenin incelendiği, bir o kadarının daha bulunduğu ifade edildikten sonra bu eserde bunların da incelendiği belirtilmektedir. Üçüncü bölümün ikinci kısmı olan Terminderdi Saralav (Terimleri Sıralama) (ss. 122-129) alt başlığı altında konuyu açıklamak için gerekli olan terimler, yani folklor (folklor), masal grubuna girmeyen nesir (ertegige jatpaytın proza), efsane (äpsana), olaylar/durumlar (jaġdayat), hikâye (añız), beste hikâyesi (küy añızı) gibi terimlerin anlamları, kullanılış yerleri ve türleri açıklanmıştır. Tanıtma 185 Kezeñdev (Dönemlendirme) (ss. 129-138) adlı üçüncü kısımda beste hikâyelerini dönemlere ayırarak incelemenin önemine değinilerek bestelerin enstrümanlarına ve bestecilerin ömürlerini geçirdikleri zamana göre beste hikâyeleri tarihî dönemlere ayrılarak incelenmiştir. Burada Kazak bilgini Alkey Margulan’ın Kazak destanlarını dönemlendirmesi (1. En eski, 5-6. yy.; 2. Oğuz-Kıpçak, 6-12. yy.; 3. Nogaylı devri, 1316. yy.; 4. Cungarlarla savaş devri, 17-18. yy.; 5. Feodalistik anlaşmazlıklara karşı savaş devri, 18-19. yy. ve 20. yy. başı) verilmiş, Kazak beste hikâyeleri bu devirler içinde ayrı ayrı, örnekleriyle incelenmiştir. Bu bölümde ayrıca Kazakların Rus egemenliğine girişi devri ele alınıp halkın sosyal, siyasî, ekonomik vb. hayatında meydana gelen değişikliklerden ve bu değişikliklerle bağlantılı olarak bestelerde meydana gelen yansımalardan bahsedilmiştir. Yazar: “Bu dönemde, maalesef, Kazak besteleri de Rusya’nın baskıcı siyaseti sonucu ideolojik fikirleri yansıtmaya mecbur kalmıştır” (s. 138) demektedir. Üçüncü bölümün dördüncü kısmını oluşturan Küy Añızdarınıñ Kurılımı (Beste Hikâyelerinin Oluşumu) (ss. 139-149) başlığı altında beste hikâyelerini meydana getiren olaylar, beste hikâyelerinin özellikleri üzerinde durulmuş, halk hikâyelerinin çoğunlukla tarihî olaylara, gelenek göreneklere, yaşam şekillerine dayandığı belirtilmiştir. Hikâyeler 1. Söyleyeni belli olmayan halk hikâyeleri, 2. Halk şairlerinin meydana getirdiği hikâyeler ve 3. Bugünkü bestecilerin meydana getirdiği hikâyeler olarak üçe bölünmüş ve bu başlıklar altında nasıl meydana geldikleri açıklanmıştır. Bunun yanı sıra beste hikâyelerinin iç oluşumu, nasıl meydana geldikleri, motifleri de açıklanmıştır. Yine burada beste hikâyelerinin meydana geliş şekline göre: 1. Tarihî olaylarla ilgili hikâyeler; 2. Halk şairlerinin/bestecilerin hayatlarıyla ilgili hikâyeler; 3. Yaşam, geleneklerle ilgili hikâyeler; 4. Bir kişiye has bestelerin hikâyeleri; 5. Tabiatla ilgili hikâyeler; 6. Hayvanlarla ilgili hikâyeler, olarak altı gruba ayrılmış ve bunların özellikleri açıklanmıştır. Küy Añızdarınıñ Janrlık Sıypatı (Beste Hikâyelerinin Tür (Janr) Özellikleri) (ss. 149161) kısmında hikâyelerin janr özelliklerini ortaya koymanın önemine değinildikten sonra beste hikâyelerinin temel özellikleri maddeler halinde sayılmış (s. 152), bestecinin özellikleri belirtilmiş, beste ile hikâyelerinin senkronize yani aynı zamanda oluştukları, hikâye janrının temel fonksiyonunun dinleyiciye halkın geçmişi hakkında, geçmişte yaşayan insanlar hakkında bilgi vermek olduğu, Kazak beste hikâyelerinin asla sebepsiz meydana gelmediği üzerinde durulmuştur. Yazar, hikâyelerin ilk amacının geçmiş yaşam hakkında kaynaklık etmek olduğunu, estetik öneminin ikinci sırada geldiğini belirtmiştir. Bu kısımda beste hikâyelerinin masal grubuna girmeyen folklor (ertegige jatpaytın folklor) içinde bağımsız bir tür olduğu ve kendi içinde çok sayıda türe bölündüğü belirtilerek mitoloji (miftik) (ss. 161-165), efsane (äpsanalık) (ss. 166-171), hikâye (añızdık) (171-178), durum/olay (jaġdayattık) (ss. 178-180) gibi türlerin özellikleri üçüncü bölümün diğer alt başlıkları şeklinde açıklanmıştır. 186 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 4 . Sayı: 1 . Mart 2007 Halık Küyleriniñ Añızdarı (Halk Bestelerinin Hikâyeleri) (ss. 181-244) başlıklı, eserin dördüncü bölümünde Baskı Sarını (s. 183), Şakıruv (s. 189), Tavkudiret (s. 193), Şubar Kiyik (s. 193), Jorġa Ayu (s. 195), Kızılkan (s. 197), Baljıñger (s. 198), Nar İdirgen (s. 201), Noġaylınıñ Zarı (s. 208), Kos Müyizdi Eksendir (s. 213), Begim Ber (s. 214), Jetim Bala (s. 217), Aksak Kaz (s. 220), Sav Kaz (222), Böken Jarġak (s. 222), Esik Aldı Bal Kuray (s. 223), Kazak Pen Kalmaktıñ Küyi (s. 223), Koş Esen Bol (s. 224), Jamal-ay (s. 224), Tepeñkök (s. 225), Türkimenbay Sazı (s. 230), Han Jubatu (s. 230), Kerbez Kız (s. 232), Sal Jigit (s. 236), Kaġıtpa (s. 236), Kos Kelinşek (s. 237), Käriboz Ben Saltorı (s. 238), Ak Ertis (s. 240), Kara Attı Men Torı Attı (s. 242), Tel Koñır (s. 242) adlı beste hikâyeleri notaları ve varsa varyantlarıyla birlikte verilmiştir. Bayırkı Küyşiler (Eski Besteciler) (ss. 245-350) adlı beşinci bölüm bütün Türk toplulukları için ortak bir değer olan Korkut Ata (9. yüzyıl.) hakkında bilgiyle başlamakta (s. 247), onun hayatı, dünya görüşü, ve sanatından söz edilmektedir. Daha sonra Korkut Ata hakkında değişik kişilerden alınan farklı hikâyeler gelmektedir. Ardından Korkut Ata’dan kalan bestelerin hikâyeleri (Elim-ay Halkım-ay, Sarın, Tarġıl Tana, Başpay gibi) verilmiştir. Daha sonra 12-13. yüzyıllarda yaşamış olan, hem sözlü hem yazılı eserler veren Ketbuġa (s. 267) gelmekte, hakkında geniş bilgi verilmektedir. Ardından Ketbuġa’nın bestelerinden bazılarının notaları verilmiştir. Sonra yine eski bestecilerden biri olan Säbitulı Asankayġı (14-15. yy.) gelmiştir (s. 290). Asankayġı’nın hayatı anlatıldıktan sonra bestelerinden birinin notaları verilmiştir. Daha sonra Süyinişulı Kaztuġan’ın (15. yy.) hayatı anlatılıp besteleri ve hikâyesi notalarıyla birlikte verilmiştir (s. 296). Onun ardından 16-17. yüzyıllarda yaşamış olan Bayjigit (s. 305) gelmektedir. Hayatının ardından bestelerinden örnekler, hikâyeleri ve notalarıyla birlikte verilmiştir. Son olarak Veliulı Abılay Han’ın (1711-1780) hayatı ve bestelerinden örnekler hikâye ve notalarıyla birlikte verilmiştir (s. 325). Jaña Zaman Küyşileri (Yeni Zaman Bestecileri) (ss. 351-748) adlı altıncı bölümde 19. yüzyıldan bu yana yaşamış olan bestecilerin hayatları anlatılıp eserlerinden örnekler yine hikâye ve notalarıyla birlikte verilmiştir. Bunlar arasında Karavlı Boġda (doğ. 1801-?) (s. 353), Östemisulı Mahambet (1804-1846) (s. 363), Şıġayulı Dävletkerey (18141887) (s. 380), Kazanġapulı Tättimbet (1815-1860) (s. 398), Tarakulı Abıl (1820-1892) (s. 424), Saġınbayulı Kurmanġazı (1820-1880) (s. 435), Nazarulı Kojeke (1823-1881) (s. 451), Dönenbayulı Beysenbi (1825-1898) (s. 467), Şoñmanulı Toka (1830-1914) (s. 476), Sarımalay (1835-1885) (s. 495), Dükenulı Ikılıs (1843-1916) (s. 502), Balustavlı Esbay (1842-1910) (s. 532), Bektibayulı Älşekey (1847-1932) (s. 546), Tilepbergenulı Kazanġap (1854-1927) (s. 560), Eralıvlı Mämen (1859-1931) (s. 578), Ernazarulı Dayrabay (18601937) (s. 588), Kalmambetulı Öskenbay (1860-1925) (s. 601), Nurpeyiskelini Dina (18611955) (s. 615), Orazalıvlı Seytek (1861-1933) (s. 627), Tavdanbekulı Dävitbay (18761937) (s. 637), Äliulı Suġır (1882-1961) (s. 641), Hasenulı Äbiken (1892-1958) (s. 654), Janġabılulı Akbala (1894-1945) (s. 670), Ahmetkızı Akkız (1897-1986) (s. 677), Tanıtma 187 Kalambayev Jappas (1909-1970) (s. 686), Mombekov Tölegen (1818-1997) (s. 688), Tilendiulı Nurgisa (1925-1998) (s. 695), Kümisbekulı Kenjebek (1927-1998) (s. 708), Hamzin Maġaviya (1927-2000) (s. 716), Ahmediyarulı Karşıġa (1946) (s. 721), Äbiltayev Şämil (1948) (s. 735) yer almıştır. Eserin ek olarak verilen Kosımşa (Ek) (ss. 749-825) adlı yedinci ve son bölümünde eski ve yeni bestecilerin hayatları ve eserlerinden örnekler verilmiştir. Burada 8. yüzyıldan başlayarak 20. yüzyıla kadar yaşamış olan ve daha önceki beşinci ve altıncı bölümlerde yer almayan besteci, şair ve ozanlar yer almıştır. Eser Kazak halkının manevî dünyasında ayrı bir yeri olan müzik marifetini tarihî ve etnografik olarak inceleyip onun kendine has şekillenme yollarını, sosyal hayatla iç içe olan geçmişini, özelliklerini bütün olarak ortaya koymuştur. Yine pek çok halk bestecisinin hayatı ve eserlerinin gerçek delillere dayanarak anlatılması bakımından önemlidir. Bu itibarla oldukça hacimli olan bu eser sadece müzik araştırmacıları için değil, tarih, etnografya, folklor, edebiyat ve dil araştırmacıları için de bir başvuru kaynağı niteliğindedir. Aysel Baytok (Ankara) (Alındığı tarih 20 Nisan 2007) (E-Yayın tarihi 29 Haziran 2007)