KAPAK Türkiye reel sektörü 2010 yılı performansıyla büyük iddiaların altından kalkabilecek bir yapıda olduğunu kanıtladı ve tüm dünyaya kabul ettirdi. Küresel kriz dönemini başarıyla yöneten Türkiye sanayisinin 2011 yılından beklentilerini dile getiren TOBB’a bağlı oda/borsa başkanları Türkiye’nin yapısal reformlara hızla devam etmesini istedi. İSTANBUL SANAYİ ODASI YÖNETİM KURULU BAŞKANI C. TANIL KÜÇÜK “İhracatta pazar çeşitlendirilmeli” K üresel kriz, 2007 yılında ilk işaretlerini vererek 2008’in ikinci yarısında şiddetini iyice artırdı, 2009’da ise adeta bir çöküş yaşandı. 2009, Türkiye için de olumsuz bir yıl olmuş, 2010’a doğru ilerlerken, cılız da olsa, ekonomiden bazı toparlanma sinyalleri gelmeye başlamıştı. Bunların içinde en önemlisi, 14 ay aradan sonra, 2009 Ekim’inde, sanayi üretiminde yeniden artıya geçilmesiydi. Kasım ayındaki kısa duraklamadan sonra, Aralık’ta tekrar kendini gösteren çıkış eğilimi, tam 12 aydır kesintisiz olarak devam etmekte. Esasen, 2010 sadece Türkiye için değil, küresel ekonomi için de taşların nispeten yerine oturduğu bir yıl oldu. Türkiye ise krizden çıkışta, dikkat çekici bir başarı ortaya koydu. Zira, sanayimizdeki iyi gidişin de etkisiyle, Türkiye ekonomisi, 2010’un ilk çeyreğindeki % 11,8 ve ikinci çeyreğindeki % 10,2’lik büyümelerden sonra, üçüncü çeyrekte de % 5,5 oranında büyüdü. Yılın 9 ayı sonundaki büyüme oranı ise % 8,9’dur. Sanayi üretimi verileri ve imalat sanayi kapasite kullanım oranları dördüncü çeyrek büyümesi açısından da ümit verici bir seyir içindedir. Bu veriler ışığında, 2010 yılını, % 7-8 aralığında bir büyüme ile kapatacağımız söylenebilir. Bu da büyük bir olasılıkla, Avrupa’daki en yüksek büyüme oranı olacaktır. 2009 yılında Türkiye ekonomisi, % 4,7 oranında küçülmüştü. 2010’da, beklenen düzeyde büyüdüğümüz takdirde, bir önceki yılın kaybını telafi edebildiğimiz gibi artıya da geçmiş olacağız ki, bu ayrıca ekonomimiz için önemli bir gelişme olacaktır. 010’UN 11 AYI SONUNDA sanayi üretimi, bir önceki yıla kıyasla % 12,7 oranında artarken, 2010 yılının 9 ayı sonunda imalat sanayi katma değerindeki artış ise %14,7’dir. Görüldüğü üzere, elde edilen büyümede ve krizden çıkışta ortaya konulan başarıda, daha önceki krizlerde olduğu gibi, yine sanayimiz lokomotif rolünü üstlendi. 2010’da özellikle, en büyük ihracat pazarımız olan Avrupa Birliği’nde talebin sı- 2 8 EKONOMİK FORUM l Ocak 20115 nırlı kalması nedeniyle, ihracatta bir önceki yılın kayıpları henüz telafi edilemedi. İhracattaki sıkıntıya karşın, iç talepteki artış, piyasanın canlı kalmasında dengeleyici rol oynayarak ve sanayide üretim artışını tetikledi. En büyük ihracat pazarımız Avrupa’daki mevcut duruma baktığımızda, ihracat artışında, en azından 2011’in ilk yarısı itibarıyla çok parlak bir tablo ile karşılaşmayacağımız söylenebilir. Bu anlamda, ihracatta pazar çeşitlendirmeye yönelik çalışmaların artırılarak devam etmesi çok önemli. Ekonomik programda, 2010 yılı sonunda, sanayi sektörü katma değerinin bir önceki yıla kıyasla % 10 oranında artacağı tahmin ediliyor. 2011’e yönelik öngörü ise % 4,5 oranında artıştır ile GSYİH’da da % 4,5 oranında büyümesi beklenmekte. Kanaatimiz, sanayi üretimi ve GSYİH’da büyümenin 2011’de de devam edeceği ve ekonomik programda öngörülen oranların yakalanacağı yönünde. 2010 yılında, faiz oranlarındaki düşüşle birlikte, finansman giderlerinin azalması, KOBİ’lere getirilen finansal destek paketi, devlete olan borçlardaki yeniden yapılanma imkânı, kriz döneminde istihdam ve çalışma yaşamına ilişkin olarak getirilen teşvik ve düzenlemeler, sanayimize yönelik olarak gerçekleşen olumlu gelişmeler arasındaydı. Ancak, her zaman ifade ettiğimiz gibi, yeniden yapılandırmanın zorunlu hale geldiği durumlarda, sorumluluklarını zamanında yerine getiren mükellefler için de, eş zamanlı olarak, mutlaka bazı ödül mekanizmaları getirilmelidir. Bu nispeten olumlu gelişmelere karşın, rekabet gücü ile ilgili temel eksiklerimiz halen giderilmemiştir. Rekabet gücünü destekleyecek, makro ve mikro reform alanlarına el atıldığı takdirde, ekonomideki toparlanma 2011’de öngörülenden daha yüksek bir ivme ile devam edecektir. KAPAK KONYA TİCARET ODASI YÖNETİM KURULU BAŞKANI HÜSEYİN ÜZÜLMEZ “2011 yılında beklentimiz reformların hız kazanması” lı çıkan ülke konumuna gelmiştir. Bu durum iş dünyasının geleceğe daha umutla bakmasını sağlamıştır. 2009 yılında dünyada yaşanan krizin etkisiyle eksi 4,7 seviyesinde görülen büyümenin 2010 yılı ilk 9 aylık döneminde ülkemizde % 8,9’luk büyümeyle krizin etkilerini bertaraf ettiğimizi teyit etmektedir. Sanayi üretiminde 2009’un ikinci çeyreğinden itibaren yakalanan artış çizgisi kriz ortamından üretime devam ederek çıktığımızı göstermektedir. Geçmişte Türk ekonomisinin temel problemlerinden olan enflasyonla mücadelede 2010 yılında da başarılı sonuçlar alınmıştır. 2001’de % 68’lerde olan enflasyon 2010 yılında % 6,4 oranında gerçekleşmiştir. Bir diğer önemli problem olan yüksek kamu açıkları ve kamu borç yükünde bu dönemde iyileşme sağlanmıştır. Tüm dünyada olduğu gibi işsizlik sorunu 2010 yılında da devam etmiştir. Orta vadeli ekonomik programa da % 12’ler civarında sabitleneceği öngörülen işsizlik ve istihdam sorunu sadece ülkemizin değil tüm dünyanın en büyük problemi haline gelmiştir. Üretimin ve talebin daraldığı dünya ülkelerinde işsizlik sorun olmaya devam edecektir. Büyük ölçüde iç talebin etkisiyle sanayi üretimimiz on bir aydır kesintisiz artmaya devam ederek büyümenin devamına önemli katkıda bulunmaktadır” ANAYİ ÜRETİMİNİN 2009’un Ekim ayında 14 ay aradan sonra ilk kez artıya geçtiğini, 2010 Ekim ayında ise % 9,8 olarak gerçekleşen bu oranın iş dünyası için önemli ve sevindirici bir gelişme olduğunu belirten Üzülmez, rehavete kapılmadan oluşan bu durumun devam ettirilmesi halinde kriz öncesi rakamların kısa sürede görülebileceği konusunda umut taşıdıklarını söyledi. Üzülmez, “2011 yılı bizler için daha büyük bir önem taşımaktadır. İş dünyası üzerine düşen görevi yerine getirmektedir. Dünyada ve özellikle Avrupa’da krizin etkilerinin açıkça devam ettiği bir dönemde Türk üreticisi fedakârlıktan kaçınmayarak üretime ve yatırıma devam etmiştir. Ülkemizin bu durumu gelecek hedeflerimizde doğru yolda olduğumuzu göstermektedir” dedi. Türkiye için olumlu geçen 2010 yılında ticari bağlantıların olduğu Avrupa ülkelerinde devam eden risk sebebiyle ihracatın olumsuz etkilendiğini ifade eden Üzülmez, şöyle devam etti: “Avrupa’da yaşanan gelişmeler ihracatımıza yansımaktadır. Kriz döneminde ihracatımız, sadece kur etkisi ile değil dış talebin azalması sonucu düşmüştür. Bu durum ihracatta, talebin önemini gözler önüne sermiştir. Ülkemizin dış ticaret hedeflerine ulaşması için krizden etkilenmeyen ülkelere, ayrıca daha önce S K onya Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı ve TOBB Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Hüseyin Üzülmez, 2010 yılında yaşanan ekonomik gelişmeleri değerlendirdi. 2010 yılının ekonomik ve siyasi açıdan yoğun bir yıl olduğunu, 2008 ve 2009 yılında yaşanan krizde daha öncekilerden farklı olarak yüksek devalüasyon ve aşırı faiz artışları gibi sorunların yaşanmadığını söyleyen Üzülmez şöyle devam etti: “Bu krizde, iç ve dış talebin tıkandığı koşullarda sanayi üretimi 14 ay aralıksız küçüldü. İki yönlü tıkanmaya rağmen, iş dünyamız bu krizde de her zaman olduğu gibi mücadeleyi bırakmadı. İhracat pazarlarını çeşitlendirmede büyük gayret sarf etti. Diğer taraftan, 2001 sonrasındaki yeniden yapılanmanın da katkısıyla kriz karşısında, bankacılık sistemimizin zarar görmemesi en büyük avantajımız oldu. Finansal sistemimizin kriz mücadelesinde faiz oranlarındaki gerilemenin de etkisiyle kredi mekanizması işlemeye başladı ve iç talep önemli ölçüde hareketlendi. Küresel ekonomik kriz sebebiyle tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de görülen ekonomik küçülme, sanayi üretiminde daralma, işsizlik gibi sorunlar 2010 yılında ülkemizde etkilerini kaybetmeye başlamıştır. 2010 yılı yeniden toparlanma ve büyümeye geçiş yılı olurken, ülkemiz dünya üzerinde dikkat çeken bir ülke olmuştur. Özellikle Avrupa’da devam eden krize rağmen ülkemiz yakaladığı büyüme rakamlarıyla krizden en hız- Ocak 2011 k EKONOMİK FORUM 9 KAPAK pazar payımızın düşük olduğu ülkelere yönelmeye başladık. Farklı pazarlara açılma ve yelpazeyi çeşitlendirme çalışması dış ticaret riskini minimuma indirmede faydalı olmuştur. 2010 yılında uygulanan başarılı, aktif bölgesel dış politika anlayışı ülkemizin uluslararası alanda güvenilirliğini artırmıştır. Bu çerçevede son aylarda ortaya çıkan dış politika gelişmeleri Türkiye’nin bu politikasının uluslararası alanda daha net gözlenmesine neden olmuştur. Türkiye bölge ülkeleriyle ilişkileri geliştirmeye öncelikle ticaret yaparak başlamış ve ekonomik işbirliğini arttırma çabası içine girmiştir. Bölgede artacak ekonomik işbirliği istikrarı da kalıcı hale getirecektir. Ülkemizde yaşanan ekonomik gelişmeler diğer taraftan sosyal ve siyasal alanda da görülmektedir. Ekonomik kalkınmamıza paralel olarak bireylere yönelik sağlanan sosyal ve siyasi haklar ülkemiz adına atılan önemli bir adımdır. Türkiye’de daha demokratik, insanı ön plana alan yönetim anlayışının yerleşmesi istikrar ve güven hissini güçlendirecek, ekonomiye de daha fazla katma değer sağlayacaktır. Oluşan bu ortam yabancı yatırımcılara da olumlu yansıyarak, yabancı yatırımcıların Türkiye’ye bakışında değişikliğe yol açacaktır. 2011 yılında Türkiye’ye olan yabancı sermaye yatırımlarında da önemli oranda bir artış yaşanacaktır.” T BMM GÜNDEMİNDE olan kamu alacaklarına ilişkin borçların yeniden yapılandırılmasının özel sektörü rahatlatacak bir gelişme olduğunu vurgulayan Üzülmez, “Yeni Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu gibi yapısal reformların TBMM’de uzlaşı içinde kabul edilmesi 2011 yılına iyi bir başlangıç olmuştur. 2011 yılında ülkemizde beklentimiz ekonomik ve idari reformların hız kazanmasıdır. İçinde bulunduğumuz dönemde kriz sonrasında yüksek büyümeyi sürdürmek için gerekli yapısal tedbirleri almak gerekmektedir. Ekonomik ve siyasi açıdan yoğun günler geçiren ülkemizde aynı yoğunluğun önümüzdeki dönemde de devam edeceği görülmektedir. Haziran ayında yapılacak genel seçim dolayısıyla yeni bir seçim dönemine giriyoruz. Orta vadeli ekonomik programda mali disipline uyulacağının açıklanması seçim ekonomisi uygulanmayacağını göstermektedir. Bu da biz iş adamları tarafından oldukça olumlu karşılanmıştır” diye konuştu. Ülke adına yaşanan tüm olumlu gelişmelerin Konya’ya da yansıdığını belirten Üzülmez, kriz döneminde şehir ekonomisinin zarar görmemesi için ülkemizin ekonomik politikalarına paralel olarak ihracat hedefini küresel ekonomiden etkilenmeyen kapalı ekonomilere yönlendirdiklerini, bu doğrultuda daha önce girilmemiş, önem verilmemiş Afrika ve Asya pazarlarına girdiklerini söyledi. Bununla birlikte iç piyasada da üretime ve yatırıma devam edilmesi için çalışmalar gerçekleştirdiklerini hatırlatan Üzülmez, “Şehrimizin ihracat çıtasını yükseltmek için yurt dışı piyasalara daha güvenle açılıyoruz. Bu dönemde uygulanan çevre ülkelerle sıfır sorun politikası bu ülkelerle iş bağlantısı kuran Konyalı firmaları rahatlatıcı ve işlerini artırıcı bir gelişme olmuştur” dedi. Konya’nın öncelikli projeleri konusunda da sonuç almanın mutluluğunu yaşadıklarını söyleyen KTO Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Üzülmez, Konya-Ankara arası hızlı tren projesinin neticelenmesi ile Mavi Tünel Projesi’ndeki gelişmelerin şehir açısından son derece önemli olduğunu vurguladı. 2011 yılında da hava, kara ve demiryolu ulaşımının sanayi ve ticarete katkı sağlayacak şekilde geliştirilmesi için çalışmaların sürdürülmesi gerektiğini ifade eden Üzülmez, “Çalışmalarımızla önümüzdeki dönemde Konya hem ülkemizin hem de dünyanın sayılı ticaret merkezlerinden biri haline gelecektir” dedi. DENIZLİ SANAYİ ODASI YÖNETİM KURULU BAŞKANI MÜJDAT KEÇECİ “2011’den umutluyuz” 2010 küresel krizin, Türkiye ve Denizli için büyük ölçüde geride kaldığı bir yıl oldu. Kentimizin ekonomisi de ülkemiz gibi krizin yaralarını büyük ölçüde sardı. İhracat, istihdam, üretim, kapasite kullanım oranı, elektrik tüketimi gibi sanayimize, üretimimize ilişkin verilerimiz önemli ölçüde toparlandı. Denizli’nin odamızca revize edilen ihracatı 2010’da 2,5 milyar doları aştı. Bu rakam önceki yılın % 26,60 üzerinde. Denizli istihdamı bu kadar keskin olmasa da % 11,34 oranında artarak, Aralık 2010 itibarıyla 150 bin 200’e erişti. Uzun süredir askıya alınan yatırımlarda, bir kıpırdanmadan da söz etmek mümkün. 10 EKONOMİK FORUM l Ocak 2011 2010 Ocak- Kasım döneminde düzenlenen 47 teşvik belgesiyle 988 kişilik istihdam, 379 milyon liralık yatırım öngörülmektedir. Bunlar olumluya gidişin işaretini veren rakamlar. Ancak kentimiz, ülkemiz için çok daha iyisini yapmak istiyoruz. 2011 yılında iyileşmenin süreceği kanaatindeyiz. Dünya ekonomisinin hala dalgalı sularda yol alıyor olması bir engel oluştursa da, yeni pazarlara açılan Türk girişimcilerin yeni başarılara imza atacağına inanıyoruz. Odamız iş insanlarımıza verdiği rutin hizmetlerinin yanı sıra onların ufkunu açmak için büyük gayret sergiliyor. “Dünya ve Türkiye ekonomisi nereye gidiyor”, “Geleceğin sektörleri ve yatırım alanları nelerdir” gibi sorulara onlar adına yanıt arayıp, kendilerine yol göstermek için çabalıyoruz. KAPAK 2 010 yılı, Ege Bölgesi’nin ekonomisini üretim, dış ticaret, istihdam, yatırım açısından değerlendirdiğimizde bölgemiz, ülke genelindeki göstergeler paralelinde iyileşme belirtilerini açıkça ortaya koymaktadır. Ege Bölgesi’nin 2010 yılı on aylık ihracatı 10 bin 883 milyon dolar olarak gerçekleşirken, ithalatı da aynı dönemde 11 bin 68 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Ege Bölgesi 2009 yılında yatırım teşviki olarak 2 bin 455 milyon TL ve 10 bin 448 kişinin istihdamını taahhüt ederken, 2010 yılı 10 aylık dönemde ise Ege Bölgesi 2 bin 269 milyon TL yatırım ve 3 bin 660 kişinin istihdamını taahhüt etmiştir. Çarkları dönmeye başlayan sanayicimizin üretimlerini artırdığını, artan kapasite kullanım oranlarından görmekteyiz. Daralan talebin artan ihracat rakamlarından kısmen de olsa hareketlenmeye başladığına sevinerek tanık olmaktayız. IFIR YATIRIMLAR açısından olmasa da geliştirmeye yönelik yatırımların firma bazında gerçekleştirildiğini bilmekteyiz. Teşvikli yatırımlarda taahhüt edilen yatırım miktarı 2009 yılına göre yüksek seyretmektedir. Tabloya bu şekilde bakınca 2009 yılının olumsuzluklarının 2010 yılında giderilmeye çalışıldığı, tam olarak başarılamasa da yol katedildiği, 2011 yılına dair hem ülkemiz genelinde hem de Bölgemiz özelinde umut vadettiğini görmekten memnuniyet duymaktayız. Türkiye açısından krizi atlatma ve toparlanma süreci olarak 2010 yılında dünyaya dönüp baktığımızda başarılı bir grafik çizdiğimizi görebilmekteyiz. Başlıca ekonomik göstergelerdeki iyileşme belirtileri 2011 yılına ilişkin umutlanmamıza vesile olmuştur. Her şey yolunda giderse, yani içerde ve dışarıda siyasi ve ekonomik sürprizler ortaya çıkmadığı sürece olumlu grafiğin devam edeceği inancındayım. Olumlu görüntüye rağmen yine de ülkemizin bazı kırılganlıkları olduğunu ve bunlarında aslında ciddi riskler taşıdığını da göz ardı edemeyiz. Örneğin cari açık, örneğin işsizlik sorunumuz ve sıcak paranın durdurulamaz artışı, kur politikasından kaynaklanan ihracatçımızın sıkıntıları gibi. Türkiye’nin yeni yılda öncelikleri; büyüme ve kalkınma için alınması gereken acil önlemlere gelecek olursak; öncelikle TBMM’de bekleyen Türk Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu hayata geçirilerek ticaretin önündeki engeller ortadan kaldırımalı, ihracatçımızın rekabet edebilir bir kur politikasını izlemesi sağlanmalı ve tüm sektörlerimiz açısından rekabeti engelleyen unsurlar ortadan kaldırılmalıdır. En büyük önceliğimiz, her zaman ifade ettiğimiz gibi S EGE BÖLGESİ SANAYİ ODASI YÖNETİM KURULU BAŞKANI ENDER YORGANCILAR “Dünyaya dönüp baktığımızda Türkiye 2011’de umut vadediyor” Ocak 2011 k EKONOMİK FORUM 11 KAPAK üretimi sürdürmek ve geliştirmek için, ekonomimize ve istihdam sorununa katkı sağlamak, ülkemize yabancı yatırımcıları, bu çerçevede sıcak parayı çekerek güçlenmek, dünya rekabet koşullarında hak ettiğimiz karar verici konuma gelmek olmalıdır. Sanayinin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak 2011 yılı içerisinde çözüme kavuşturulması gereken bir diğer konu da enerji olacaktır. Sanayicinin en büyük ve önemli girdisi olan enerjinin bir sorun olarak önümüzdeki süreçte karşımıza çıkması, 2011 ve sonrası için çizdiğimiz yolda önümüzde büyük bir engel olarak durması muhtemel görülmektedir. Kamu alacakları, devlet destekleri vb. konularda 2010 yılında önemli adımlar atılmıştır. Ancak problemler için geliştirilen günlük çözümler, yapısal sorunlarımız devam ettikçe, ancak ve ancak önümüze çıkacak kriz vb. engelleri görmemizi biraz daha geciktirecektir. ÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME, zorlu rekabet ortamı içerisinde, kaliteyi, inovasyonu, teknoloji ve ürün geliştirme konusunda Ar-Ge’nin önemini kavramak, değişen dünya ekonomik koşulları karşısında esnek hareket edebilecek güçlü bir yapı kurmak ile gerçekleşebilecektir. Büyümeyi ölçebilmeniz için sadece mali veriler ve üretim kapasitesindeki artışların yanında verimlilik de kesinlikle göz ardı edilmemesi gereken bir ölçüttür. Ekonomik istikrarı, bir azalan bir artan göstergelerin ötesinde, her ay düzenli olarak artış eğiliminde olan, olumlu bir ivmenin yakalanması olarak niteleyebiliriz. Bu açıdan değerlendirdiğimizde, 2010 ilk 6 aylık dönemde değişkenlik seyreden ekonomik göstergelerde yavaş yavaş toparlanmanın baş gösterdiğiNİ ve olumlu yönde bir ivmenin yakalandığını görebilmekteyiz. Ekonomik istikrar, genel ekonomik dengenin sağlanmasının yanında, sanayicinin yapacağı üretim ve yatırımların da daha kararlı ve güçlü olmasını sağlayacaktır. İç ve dış ekonomik değişimlerden, döviz kurlarının ani değişimlerinden, vergi, harç ve faiz oranlarındaki ani artışlardan korkmadan, küresel bir perspektifle dünya ekonomisini ve ticaretini analiz edebilen sanayici hem ülkesi hem de kendisinin gelişimi için çalışmak ve üretmekten hiçbir zaman çekince duy- S mamaktadır. Ege Bölgesi açısından 2011 yılına dair bir yol haritası çizilecek olursa, yapılması gerekenleri şu şekilde sıralayabiliriz: Alsancak Limanı ile ilgili yaşadığı sıkıntıları bir an evvel aşmalı ve otonom bir yönetimle faaliyetlerine başlamalıdır. Bölgede özellikle de OSB’lerden demiryolları limanlara bağlanmalıdır. Hızlı tren projeleri yapımı geciktirilmeden İzmir ile çevre iller arasındaki mesafe kısaltılmalı, Çandarlı Limanı projesi sonuçlandırılmalıdır. Konteyner limanı olan, lojistik merkez haline gelmiş bir İzmir mutlaka bu değişim süreci içinde yerini almalıdır. Üretim ekseni batıdan doğuya kaymakta olan bir süreçte; bu potansiyeli iyi kullanabilmek açısından teşvik sistemindeki Manisa-İzmir farkının kalkması İzmir’in ve tüm sektörlerin beklentisidir. Aksi takdirde sektörlerimiz açısından haksız rekabet, önümüzdeki yıllarda da devam edecektir. İzmir, kentsel dönüşüm planını başarıyla yerine getirmelidir. İzmir uluslararası fuarlardan ve organizasyonlardan 2011 yılında daha fazla pay almalıdır. İzmir’in hak ettiği desteği alması durumunda gerek bölgesel, gerek ulusal büyüme ve gerekse kalkınmamıza daha fazla katkı koyabileceğinden hiçbir endişemiz yok. MUĞLA TİCARET BORSASI YÖNETİM KURULU BAŞKANI HAYATİ NİZAMOĞLU “2011’den bölgenin beklentileri” Muğla Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Hayati Nizamoğlu, Muğla’ya yapılması gereken üçüncü havalimanı ile Muğla turizminin 12 ay yapılabilmesine yönelik yapılması gerekenlerle, modern tarım konusundaki beklentileri şöyle dile getirdi: “ Muğla ilinin tarımsal potansiyeli ileri tarım teknikleri ile beş misli arttırılabilir. Modern tarım konusunda çalışılmalıdır. Devletçe belirlenen sınav ve eğitim takvimi iç turizmi olumsuz etkilemektedir. Sınav ve eğitim takvimi ile turizm sezonu çakışmamalı, halkımızın tatil ihtiyacı göz önüne alınmalıdır. Milas Organize Sanayi Bölgesi gelişimini hızla sürdürmektedir. İlimiz 12 EKONOMİK FORUM l Ocak 2011 girişimcilerinin Milas OSB’den arsa almaları hem ilimiz ekonomisi, hem de yatırımcılar açısından büyük fayda sağlayacaktır. Bu fırsat kaçırılmamalıdır. Muğla turizmi bütün yıla yayılmalıdır. Alternatif turizm çeşitleri değerlendirilmeli, tur operatörleri nezdinde çalışmalar yapılmalıdır. Vergi mevzuatı basitleşmeli, anlaşılır ve uygulaması kolay hale gelmeli ve mükelleflerin faydalanabilecekleri hususlar kolaylıkla anlaşılabilmelidir. Muğla iline uluslararası standartlarda bir gıda laboratuvarı yapılmalıdır. İlimize gelen turistlerin belli ülkelere yoğunlaşması olası aksiliklerde risk oluşturmaktadır. Yeni yabancı turist kaynakları desteklenmelidir. Muğla merkezde yapılacak üçüncü havaalanı, ülke içi ulaşımda büyük katkılar sağlayacaktır.”