Untitled

advertisement
Dr. Nuri TOPAWGLU
A. İnsan Hakları Meflmmu
İnsan toplu yaşamak zorunda
olan sosyal bir varlıktır. Bu itibarla içtimai münaseb~tleri düzenieyecek bir
nizama ihtiyaç vardır. Cemiyeti düzenleyen ve devlet müeyyidesi ile kuvvetlendirilmiş olan kaidelerin bütününe
hukuk denir. Hukukun insanlara tarudığı menfaata ve salatıiyete hak denir.
Herkese tanınması gereken temel hak
ve hürriyetler için de "İnsan Hakları"
tabiri kullanılmaktadır.
B. İnsan Haklan Taİihcesi
Diyebiliriz ki hak meflıumu insanlık tarihi kadar uzun bir maziye sahiptir. Çünkü insanın varolduğu yerde
hak sözkonusudur. En eski hukuk sistemlerinde ve bütün ilahi dinlerde
insan haklarıyla ilgili hükümler bulmak mümkündür. İnsanlığın vazgeçilmez temel haklarını koruma düşüncesi
tarih boyunca yavaş yavaş gelişmiş,
XVIII. yüzyılda anayasalara girmiş,
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra daha
3
sağlam
teminata kavuşmuştur. Batıda
ilk resmi belgeler ı2ı5 ve 1689'da
İngiltere' de, ı 776'da Amerika'da ilan
edilmiŞtir. İnsan haklarının gerçekten
evrensel bir kavram olarak kabulü ise
ı 789'da Fransız ihtilruinin aleabinde
ilan edilen "İnsan ve Yurttaş Hakları"
bildirisiyle olmuştur. ı898 yılında
Fransa'da kurulan "İnsan Hakları Birliği" teşkiHitı insan haklarının korunması yolunda yarım asırdan fazla etkili
çalışmalar yapmıştır.
ı946'da Birleşmiş
Milletler nezdinde İnsan Hakları Komisyonu kurulmuş, bu komisyonun hazırladığı bildiri, 48 devletin müsbet, 8 devletin
çekimser oylarıyla ıo Aralık ı948'de
kabu1 edilmiştir. "Birleşmiş Milletler
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi"
adıyla ilan edilen bu bildiri, hukuken
bağlayıcı bir sözleşme olmayıp tavsiye
kamnndan ibarettir. Bu beyannanıeden
ilham alınarak daha birçok bildiri
yayınlanmış, 40'dan fazla devletin
anayasalarına bu hükümler aynen veya
kısmen alınmıştır.
Öteyandan Demokrasi ile idare
edilen Avrupa devletleri "Avrupa Konseyi"ni kurmuşlar, ı950 yılında "İnsan
Hakları ve Ana Hürriyetlerini Koruma
Sözleşmesi"ni imzalamışlardır. Üye
ülkeler ı953'te yürürlüğe giren bu
sözleşmeyi daha sonralan kabul ettikleri protokollerle geliştirmişlerdir.
Türkiye, İnsan Hakları Evrensel
Beyannanı esini 6 Nisan 1949 tarihinde
Bakanlar Kurulu kararıyla benimsemiş,
Avrupa Konseyi'ne üye olmuş, insan
hak ve hürriyetlerine anayasalarda yer
vermiştir.ı
C. İnsan Hakları ve İslam
Yukarıda belirttiğimiz
gibi,
insan hakları konusunda birçok bildiri,
sözleşme ve protokol kabul ve ilan
edilmiştir. Bunların ihtiva ettiği hakları İslami açıdan kısaca değerlendir­
mek istiyoruz.
1. İnsanların Doğuştan Eşitliği
Bu hak şu ayette ifadesini bulmaktadır: "Ey insanlar! Biz sizi bir
erkek ile bir dişiden yarattık. Birbirinizi tanıyabilmeniz için sizi milletiere
ve kabileZere ayırdık. Allah katında en
değerliniz en müttakt olanınızdır." 2
Mefhum olarak bu ayet-i Kerime, Hz.
Adem ile Hz. Havva neslinden geldikleri için bütün insanların menşe itibariyle eşit oldııklarını, birbirlerine karşı
doğuştan hiçbir üstünlüğe ve imtiyaza
sahip bulunmadıklarını, eşit hak ve
imkanlara sahip olduklarını, bunları en
iyi şekilde kullanarak Allah nezdinde
bir değer ve itibar kazanabileceklerini
ifade etmektedir. Buna göre ırk, renk,
vücut yapısı gibi ferdin iradesine bağlı
olmayan hususlar üstünlük ölçüsü ve
övünç vesilesi olanıaz. Hz. Peyganıber
bu gerçeği Veda Hutbesi'nde dile getiriyor: "Ey insanlar! Rabbiniz birdir.
Dikkat edin, hiçbir Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın Araba, hiçbir
beyazın zenciye, zencinin de beyaza
takviidan başka bir şeyle üstünlüğü
yoktur. Şüphesiz Allah katında en
değerliniz O'na karşı gelmekten ençok
sakınanınızdır." 3
Hz. ~eygamberin insanların eşit­
ı. İnsan Haklannın
daki bilgiler
özetlenmiştir
2. Hucuriit 49/13
4
tarihçesine dair yukanansiklopedilerden
çeşitli
liği konusundaki hassasiyetini şu hadi-
se açıkça göstermektedir: Bir gün Ebu
Zer, Bilal-i Rabeşi'ye kızmış ve haddi
aşarak "siyah kadının oğlu" diye hakaret etmişti. Bilal onu Rasul'ü Ekrem'e
şikayet etti. Hz. Peygamber (A.S.)
Ebu Zerr'e dedi ki: "Onu anasının zenci
olmasıyla mı ayıp/adın? Sen öyle bir
adamsın Id sende h/i/ii cahiliyet kokusu
var. Bak, sen takva ile daha-üstün almadığın takdirde, beyaz veya siyah deri/iden daha hayırlı değilsin." EbU Zer
hata ettiğini anladı ve tevbe etti. Fakat
bu kuru bir tevbe değildi. Yüzünü yere
koydu: "Vallahi ya Rasiilallah, Bilru
ayağı ile yanağıma basmadıkça yüzümü yerden kaldırmam" dedi ve ısrar
etti. Nihayet Bilal EbU Zerr'in yanağı­
na bastı ve ayağı gözyaşları ile
ıslandı. 4
2. Kanunlar Önünde Eşitlik
İslam'a göre "ırk, renk, makam,
zenginlik, akrabalık ve dostluk ve
hatta inanç farkiarına bakılmaksızın
herkes kanun önünde eşittir; aynı
kanun bütün müslümanlara ve bazı istisnalar ile gayr-ı müslimlere tatbik
edilir." 5 Mahzflm kabilesinden
hırsızlık eden Fatıma bintü Esved adlı
itibartı kadına ceza tatbiki Kureyş'in
ağırına gidiyordu. Bu cezayı aifetmesi
ifin Hz. Peygambere çok sevdiği
Usame b. Zeyd'i §efaatçi gönderdiler.
Hz. Peygamber ittiması kabul etmedi.
Kalktı ve §Unları söyledi: "Sizden ev3. Ahmed İbn Hanbel, el-Müsned, Mısır 1313, V, 411.
4. İbn Hanbel, Müsned, V, 158; Ali Abdülviihid Viifi, Hukuku1-1nsiin fi'l-lsliim
'
Kahire, Trz. 6-7.
5. Karaman, Hayreddin, Mukayeseli lsliim
Hukuku I-II[, İst. 1974-1987. I, 112.
vetkilerin mahvolmalarının sebebi
§Udur: içlerinden §erefli bir kimse çalınca onu bırakır, zayıf birisi çalınca
onu cezalandırır/ardı. Allah'a yemin
ederim ki Muhammed'in kızı fatıma
bile hırsızlık yapsa elini keserdim. 6
3. Mahkemede Esitlik
İslam'ın emir ve tavsiyelerine
göre herkes, mahkeme karşısında eşit
muamele görmeli, adaletle davranıl­
malıdır. "Ey imam edenler! Allah için
adaleti ayakta tutan, doğru §ahitler
olun. Bir kavme dügmanlığınız sizi
asla adaletten ayırmasın. Adil olun,
bu, Allah'a kar§ı gelmekten sakınmaya
daha yakındır." 7
Hz. Ömer, Ebu Mfis~'ya gönderdiği bir talimatta şu tavsiyede bulunmuştur: "Huzurunda, davranı§ında ve
hükmünde insanları e§it tutki kodaman
zulmünü ummasın, zayıf da adaletinden ümidini kesmesin." 8 ·
4.
Fırsat Eşitliği
islam'da, insanın dünya ve ruxiret
saadetine vesile olan her fırsattan
bütün vatandaşların eşit olarak faydalanma hakları vardır. İlim tahsili, İş ve
meslek edinme, servet kazanma gibi
imkanlar hiçbir fert veya grubun imtiyazına verilmemiştir. 9
5. Her insan Bütün Haklardan ve
Hürriyetlerden istifade Eder
Özet olarak İslam der ki "vatan6. Buhan, el-Ciimiu' s-Sahlh, I-VIIl, İst.
1315, Hudiid ll, 12; Müslirn, el-Cimiu'
s-Sahih, I-V, Mısır 1374/1955, Hudiid 8.
7. Ma ide 5/8.
·
8. lbnü1cKayyirn el-Cevziyye, 11iimü' 1Mı.ivakkıin, I-IV, Beymt, 1973, I, 85-86.
9. Bkz. A'rnf7/10; Zuhruf 43!32; Mülk 67/15.
5
daşlar,
can, mal, namus himayesi,
fikir, vicdan, ibadet, seyahat, toplanma
ve kazanç için teşebbüs hürriyeti,
içtiının kuruluş ve müesseselerden raydalanma ve yükselmede fırsat eşitliği
gibi bütün haklardan -kanunun çizdiği
hudud içinde- istifade ederler."lO Müslüman bir memlekette yaşayan gayr-ı
müslim azınlıklar da yukarıdaki bütün
medeni haklardan faydalanırlar.
6. Y!l§ama Hakkı
İslam nazarında hayat hakkı en
tabii ve asla vazgeçilmez haklardandır.
Allah'ın verdiği canı almaya kimsenin
yetkisi yoktur. Bu konudaki pekçok
ayet ve hadisten birkaç örnek vermekle
yetineceğiz. "Kim bir mü'mini kasten
öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı Cehennem'dlr. Allah ona gazabetmiş, lanetlemiş ve büyük bir azap
hazırlamıştır." ll "Bir mü'mini haksız
yere öldürmek Allah indinde dünyanın
yıkı/masından daha büyük bir olaydır. u
12 Gayr-ı müslim tebaadan birisini
öldürme de katiyyen caiz görülmemiş­
tir. "Kim bir zımm?yi kasten ve haksız
yere öldürürse o Cennet'in kokusunu
alamaz. Halbuki onun kokusu kırk senelik yoldan duyulur. u 13
İnsan hayatına en büyük değeri
veren islam, intiharı, yani sebep ne
olursa olsun kendi iradesiyle hayatına
son vermeyi de kesinlikle haram
kılıyor, büyük günahlardan sayıyor.
"Kendi canlarımza kıymayınız. Muhakkak Allah size karşı çok merhamet10. Karaman, İslam Hukuku, L 72.
ı ı. Nisa 4/93.
12. Nes1ü, Tahılm 2.
13. İbn Hanbel, Müsned, II, 186; Nes1ü,
Kasame ıs.
6
/ı"dir.
ll
14
Düello tabir edilen iki kişinin
bilerek karşılıklı birbirini öldürme
teşebbüsleri asla tasvib edilmemiştir.
Bu konudaki bir hadis şöyledir: '1ki
müslüman birbirine silah çekerlerse
Cehennem'in kenarındalar demektir.
Birisi diğerini öldürdüğü takdirde Cehennem'e her ikisi birden girerler." IS
7. Hürriyet Hakkı
Hürriyet, varken kıymeti tam
idrak edilemeyen ancak elden çıktığı an
değeri anlaşılan temel bir haktır. İnsan
için hürriyet asıldır. Dinimiz başka­
larının hak ve hürriyetlerine tecavüz etmemek şartıyla insanlara din ve dünya
işlerinde hür iradesiyle serbest hareket
imkanı sağlamış, şahsi hürriyet
İslam'da en geniş manasıyla tanın­
mıştır.·Bir kimsenin hayat ve şahsiye­
tine tecavüz zulümdür. Meşru sınırlar
dahilinde hür yaşamak herkesin tabii
hakkı dır.
Hürriyetten söz açılınca akla
hemen insanlığın yüz karası kölelik
gelir. Bu konuda her zaman sorulur:
İnsan hürriyetine sonsuz değer veren
İslam köleliği niçin kesin bir tavırla
kaldırmadı? İslam'ın kölelik hakkında­
ki tutumu özetle şudur.
ı. İslam köleliğin kaynağını kurutucu tedbirler almıştır. Köleliğe
sebep olacak bütün kapıları kapatmış,
sadece cihadi karakterdeki harp esaretine izin vermiştir. Zira savaş esirleri
serbest bırakılabilir, esir mübadelesi
yapılabilir, devleti veya akrabası tarafından fidyesi ödenebilir, öldürülebilir,
devletin esiri veya şahısların kölesi
14. Nisa 4/29.
ıs. Müslim, Fiten ı6; İbn Mace, Fiten ı 1.
olarak kalabilir. Görüldüğü gibi kölelik esiriere yapılacak muameleden
ancak bir şıktır. Köleliği tek taraflı
kaldırsaydı savaş esirleri bakımından
zayıf düşerdi. Yine de esirleri köleleş­
tirmeye teşvik eden herhangibir tavsiyesi yoktur. İslam geldiğinde çok
yaygın bir şekilde kölelik vardı,
tedricen kaldırma metodu takib edilmiştir.
2. İslamiyet, mevcut köleliğin
tasfiyesi ve sona erdirilmesi için bütün
kapıları açmıştır. Köle azadmı her vesileyle tavsiye etmiş bunun için devlet
bütçesinden fon ayırmış, bütün keffaretlerde -günah küçük bile olsa- köle
azadım bir şık olarak göstermiştir. Konuyla ilgili bir hadis şöyledir: "Kim
kölesini tokatiasa veya (daha ağır bir
şekilde) döverse bunun keffareti o
köleyi /izad etmesidir." 16
3. Buna rağmen köleliği devam
edenlerin insan haysiyetine yakışır bir
hayat siirdiirebilmeleri için gerekli tedbirleri almıştır. Bu mevzfıda Hz. Peygamber şöyle buyuruyor: "Emrinize
verilmiş köleler sizin kardeşlerinizdir.
Onlara kendi yediklerinizden yedirin,
giydiklerinizden giydirin. Onları güçlerinin yetmiyeceği işlere zorlamayın.
Zor işlerde siz de yardım edin." 17
İnsafla bakıldığında görüliir ki, günümüzde bile insanların birçoğu İslam'ın
himayesindeki kölelik seviyesine
ulaşamamıştır. Hz. Peygamberin bu
sözleri kuru bir tavsiye olarak kalmamıştır. Asr- Saadetteki· tatbikattan
16. Müslim, Eyman 29,30; İbn Hanbel, Müsned, II, 45,
17. Müslim, Edeb, 38,40; İbn Hanbel, Müsned, V, 158
bir misalini bizzat olayı yaşayan
sabahiden dinleyelim: Ebfı Aziz b.
Umeyr diyor ki, Bedir savaşından sonra
ben esirler arasındaydım. Rasfılüllah
(A.S.) "esirlere iyi davranın" buyurdular. Ben Ensar'dan bazılarının gözetimindeydim. Öğle veya akşam yemeği
yiyecekleri zaman, Hz. Peygamberin
tavsiyesine binaen kendileri hurma
yiyor, (daha kıymetli olduğu halde)
bana ekmek yediriyorlardı. 18
Bu tedbirler sayesinde kölelik
islam toplumlarında daha erken sona
ermiştir.
8. İnanç ve ibadet Hürriyeti
İslam 'ın tanıdığı din, vicdan ve
ibadet hUrriyetini başka dinlerde ve sistemlerde görmek mümkün değildir. Bu
itibarta kimse dinini bırakıp müslüman olmaya zorlanmaz, İslam'a davet
edilir. Herkes kendi iradesiyle dinini
seçer. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de davet
metodu gösterilmiş fakat zorlama tavsiye edilmemiştir. "Rabbinin yoluna
hikmet/e ve güzel öğütle çağır, onlara
karşı en güzel metodla mücadele et." 19
"Dinde zorlama yoktur; artık doğru eğ­
riden ayrılmıştır." 20 "Ey Muhammed!
Eğer Rabbin dileseydi yeryüzünde bulunanların hepsi birden iman eder/erdi . .
O halde iman etsinler diye insanları
sen mi zorlayacaksın?"21
Zulmü önleme, savunma ve
İslam'ı tebliğ gibi meşru sebepler dolayısıyla savaş kaçınılmaz olduğunda
yine düşman önce İslam'a davet edilir,
18. Taberanl, el-Mu' cemü' s-Sağir, I-II, Medtne, 1388/1968, I, 146
19. Nahl 16/125. ·
20. Bakara 2/256.
21. Yunus 10/99.
7
kabul etmezlerse müslümanların idaresine boyun eyip cizye vermeleri istenir, buna da razı olmaziarsa savaşmak­
tan başka çare kalmaz. "Şahadet
edinceye kadar insanlarla savaşmaya
emrolundum" 22 hadisinin hükmü son
çareyi ifade eder. Yoksa sulh zamanın­
da insanları dinleriyle başbaşa bırak­
mak lazımdır. İsıarn memleketinde
yaşayan gayr-ı müslim azınlıklar da
tam olarak din, ibadet, dini öğretim ve
kültür hürriyetine sahiptirler. Tarih
boyunca müslümanlar başkalarına bu
hakkı tanımış, fakat onlar aynı şekilde
müsamahakfu" davranmamışlardır.
Ancak din seçimindeki bu geniş
hürriyet yanında, din olarak İslam'ı tercih ve kabul etmiş bir kimsenin, onun
kesin olan bütün hükümlerini kabul
etme, bunlarla amel etme ve alenen haramları ihlal etmeme zorunluluğu
vardır. Bu yasakların çiğnenmesi halinde kötü örnek olmaması ve dinin korunması için bu konuda müslümanlar
ve yetkililerce, belli ölçüde
cezftlandırma ve zorlama yapılabilir.
9. Düşünce ve Söz Hürriyeti
Düşünce
özgürlüğü dendiği
ve düşüncesini beyan
zaman fikrini
etme hürriyeti kastedilir. Yoksa düşün­
ceyi sınırlamak ve sahaya müdahale
· imkanı yoktur: İslam, şüphesiz her .
türlü müsbet fikri söz ve yazı ile
beyan etme hakkını tanımıştır.
Hakkını arayan ve doğruyu söyleyen
herkesin konuşma haİdcı vardır. 23
Ancak "İslam'ın ana prensiplerine
aykırı olan, anarşi ve yıkıcılık tevlid
eden fıkir ve nazariyelerin neşrine ve
22. Buhiiri, İman 17, 28; Müslirn iman, 32,
36.
23. Bkz. Buhari, İstikraz 13; Müslirn, Müsii-kiit
8
propagandasına izin verilmez."24 Gerçi
Allah Taala muhtelif ayetlerinde
inkarcıları iddialarını delillerle ispatlamaya davet eder. Böylece onlara batı!
düşüncelerini açıklama ve savıınma
imanı tanır.25 Kanaatımızca, gerçekliği
ispat
edilmemiş
nezariyelerin münakaşası ilim ·erbabınca uygun zeminlerde yapılmalıdır. Halka batıl fikirler
empoze edilmeye çalışılırsa veya söz
hürriyeti eyleme dönüşürse fıkir suçu
işlenmiş olur, elbette bunlara müsaade
edilmez.
1O. İs ve Meslek Edinme Hürriyeti
"İslam'da çalışmak, el emeğiyle
kazanıp
yemek teşvik edilmiş; Yasak,
haram, ahlaka aykırı ve başkalarının
zararına olmayan her nevi işte çalış­
mak -fertler için- serbest bırakıl­
mıştır."26 Dinimiz bu sahada herkese
fırsat eşitliği tanımış, hiçbir işi veya
mesleği muayyen şahıslara tahsis etmemiştir. İş ve meslek seçiminde zorlayıcı bir hüküm de yoktur; tam bir
hürriyet sözkonusudur. Aynızamanda
toplumu meydana getiren bütün
sınıfların hak ve hukuku' adil ve dengeli bir şekilde korunmaya çalışılmıştır.
ll. Seyahat Hürriyeti
İslam 'da seyahat hürriyetini
kısıtlayan
bir hüküm bulunmadığı gibi
aksine Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şerif­
ler ibret almak, bilgi edinmek ve kazanç sağlamak maksadıyla insanları
seyahata teşvik etmektedir. "Yeryüzünü size boyun eğdiren Allah'tır; haydi
24. Karaman, İsliim Hukuku, L 75
25. Bkz Bakara 2/111; En'iim 6/148; Enbiya 21/24; Neml 27/64; Kasas 2sns;
Ahkiif 46/4.
26. Karaman, İslam Hukuku 1.1 15.
gezin, Allah'ın
verdiği rızıktan yiyin; sonunda dönüş
O'nadır." 27 "Seyahat ediniz, sıhhat bulursunuz." 28
12 Mülkiyet Hakkı
yerin üzerinde
dolaşıp
Bazı esaslar dahilinde İslamiyet
fertlere özel mülkiyet hakkı tanımıştır.
Mülkiyet konusundaki bu esasları
şöyle özetleyebiliriz:
a. Kamu hizmetine tahsis edilmiş mallardan, yeraltı madenierinden
ve ormanlar gibi devlet mülkü olan
mallardan özel mülkiyet kaldırılmıştır.
ise, bu aylarınız nasıl mukaddes birer
ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız ve namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecavüzden
korunmuştur."3o Bu konudaki pekçok
ayet ve hadisten sadece birer misal vermek istiyoruz: "Kim malını koruma
uğruna öldürülürse o şehiddir; kim ailesini müdafaa uğruna öldürülürse o şe­
hiddir; kim canı uğruna öldürülürse o
şehiddir; kim dini uğruna öldürülürse o
şehiddir."31
b. Mal-mülk meşru yollardan
kazanılıp yine meşru yollarda harcana-
"Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere sahiplerinden izin
almadan ve selam vermeden girmeyin."
caktır.
32
c.
Başkalarına
zarar verilmeye-
cek.
d. Devletin ve cemiyetin hakları
gözetilecek.
Yukarıdaki
prensipiere riayet
etmek şartıyla mülk edinmede bir tehdid sözkonusu değildir; müslüman gerekeni yapar Allah da lütfederse- dünyanın en zengini olabilir.
13. Can, mal, mesken ve özel
· hayatın dokunulmazlığı
Bir kimsenin canı, malı, namusu, evi, özel hayatı ve şahsi yazışma­
ları, sırları İslam tarafından her türlü
tecavüze karşı korunmuştur. Hz. Peygamber (A.S) Veda hutbesinde önce bu
haklan dile getirmişti: "Ey insanlar!
Bu günleriniz nasıl mukaddes birer gün
120; İbn Hanbel, Müsned IV, 268, 416,456
Zl. Mülk 67/15.
28. İbn Hanbel, Müsned, ll, 380
2l Bkz. Eıu Zelııa, Mulıamnıed,İslam'daSosyal dayıınış­
ma, Çev. F. Rulü FİGJ.AU- Osman F.SKldOÖLU, lsı.
"Ev halkından izinsiz olarak
evin içine (gizli şeyleri görebilmek
ıçın bir de/ikten) bakan kimsenin
gözünü patlatmak onlara helaldir." 33
"Dinlenilmelerini istemiyenZerin
konuşmasını dinieyenin kulaklarına
kıyamet gününde eritilmiş bakır dökü.. tl 34
l ur.
"Bir kimse mü'min kardeşinin
izni olmaksızın (gizli) yazısını (mektup vs.) okursa günah işiemiş olur."
35
30. Müslim, Kasame 29-30; İbn Hanbel,
Müsned, V, 411
31. Tirmizi- Diyat, 21; Ebu Davıld, Sünne,
29.
32. Nur 24/27.
33. Müslim, Edeb 43; İbn Hanbel, Müsned,
ll, 266.
34. Buhaıi, Ta'blr 45; Tirmizi, Libas 19;
ebu Davıld, Edeb 33.
35. Münavl, Muhtasaru Şehri 1-Caruiı's­
Sağ!r, Mısır 1373/1954, ll, 282.
9
14. Keyfi tutuklamalann yasaklanması, her sanığın suciniuğu resmen
tasdik edilineeye kadar suçsuz sayıl­
ması ve işkence yasağı
Bunlar da hiç şüphesiz İslam'ın
kabul ettiği haklardır. Kanun izin vermedikçe hiçbir kişinin elinden hak ve
hürriyetleri alınamaz, savunma hakkı
verilip mahkemede hüküm giymeden
hiçbir kimse de bir suç veya günahtan
dolayı cezalandırılamaz.36 "Bedi.et-i
zimmet (suçsuzluk) asıldır." 37 SuçinIuğu isbat edilmemiş her insan masumdur. Suçiniara verilecek ceza zan
ve şüpheyle değil, kesin deliliere istinad etmelidir.
15. Evlenme Hakkı
İslam'da ruhhan sınıfı yoktur.
Çok ciddi sebepler ve mazeretler hariç
iSteyen evlenme ve aile kurma hakkına
sahiptir. Evlenme hakkını tanımakla
yetinmemiş, sağlıklı nesiller yetiştire­
bilmek için imkanı olan herkesi bu
hakkı kulanınaya teşvik etmiştir. Aile
düzenine büyük önem vermiş, namus
mefuumunu mukaddes saymış, nikah
dışı münasebetleri yasaklamış ve evli'liği kolaylaştırmıştır.
16. Kadın Hakları
Bütün dünyada kadına pek değer
verilmezken İslam gelmiş ona layık
olduğu değeri vermiştir; dinl ve hukUki
sahalarda müstakil şahsiyet kabul
etmiş, aile ve toplumda saygın bir yer
kazandırmıştır. Esasen islam'da kadın­
lara mahsus özel haklar yoktur. Tüm
insan hakları kadın-erkek ayırımı yapıl­
maksızın herkes için geçerlidir. Şu
kadar var ki İslam, bedeni ve rfıhl has1969-61-62; Karaman, 1siaın Hukuku 1.115
36.Bkz. Karaman,
10
İslam
Hukuku, I, 113.
Jetleri
bakımından
cins-i Iatif ola(!
kadının içtimat vazifelerdeki yükünü
hafifletmiştir. Hakla vazifeyi kanştı­
ranlar burada islam'ın kadına zulmettiğini sanmışlardır. Halbuki maksad
onu himayedir; zor şartlarda sorumluluğunu azaltına düşüncesidir. Erkekle
kadının~ fıtrat ve cinsiyet farklılığına
bağlı olarak birbirinden üstün taraflarının bulunduğunu kabul etmek gerekir. Ancak temel hak ve hürriyetler
bakımından mutlak bir eşitlik vardır.38
17. Sosyal Güvenlik Hakkı
Dünyada sosyal güvenlik kavramı oldukça yenidir. Fakat İslam sosyal güvenlik anlayışını, 14 asır önce
vasıtaları ve gayeleri açısından şumullü
ve etkili bir muhteva ile ortaya koymuştur. Ancak bu haktan istifade edebilme, acz ve ihtiyaç şartlarına bağlıdır.
Yani hasta, ihtiyar, sakat, zihinsel
özürlü, çalışamayan dul kadın, mesaisini ilme hasreden öğrenci, iş bulamadığı
için çalışamayan işsiz -geçirnine yeterli
maddi güce sahip değilse- İslam hukukçularına göre bunlaı:: aciz ve muhtaç
kimselerdir. Sınıf ve din farkı gözetilmeden ve hiçbir prim ödemeden sosyal
güvenlik ve yardım hakkına sahiptirler.
Devletin ve toplumun muhtaç kimselere temin etmek mecburiyetinde olduğu
zarfiri ihtiyaçlar, yiyecek,·içecek, giyecek, hannma ve tedavi giderlerinin karşılanmasıdır.
Şöyle ki çalışamayacak
durumda
olaniann en lüzumlu masraflannı karşı­
lamak, nafaka yoluyla zengin akrabası­
na düşer. Akrabası yoksa veya fakirse
bu görev cemiyete düşer. Toplum,
38. Bkz. Beşer, Faruk, İslam'da Sosyal Güvenlik, Ankara, 1987, 27-29.
lanna zarar verildiği an hürriyet sona
erer. Sınırsız bir hürriyet düşünülemez.
Hatta başkalarına zarar verme söz konusu olmasa da hakiann kullanılınasında
bazı şart ve kayıtların bulunduğunu
görüyonız. Nitekim insan kendi hayatı­
na bile son veremez, özel mülkünü
israf ve tclef edemez.
zekat, sadaka-i fıtr (fitre), kefffiretler,
Allah nzası için yapılan her türlü
maddi bağışlar (sadaka), vakıflar v.s. ile
fakiri kollar. Bunlardan sonra sıra devlet güvencesine gelir. 39
18 Siyasi Haklar
Dört Halife devrinde vatandaş­
Iann halifelere çeşitli şekillerde, soru
sorma, hak arama vb. yollarla yönetime katılması siyasi hakların kullanı­
şının ömekleridir. Siyasi haklar, ferdin,
siyasi bir topluluğun üyesi olması hasebiyle iktisab ettiği haklardır. Seçme,
aday olma ve kamu hizmetlerine katı­
lma haklan gibi... Ancak "İslam'da
kamu hizmetlerine girme, vatandaşın
devlet üzerindeki bir hakkı olmaktan
çok, devletin vatandaşa yüklediği bir
ödev gibi görünmektedir." 40
19. Toplanma, Demek Kurma ve
Üye Olma Hakkı
E. İnsan Hakianna Riayet
Tarihte ve giınümüzde insan hak
ve hürriyetlerinin ciddi şekilde çiğllen­
diğini ve nice zulümlerin yapıldığını
biliyonız. Bu itibarla son yüzyıllarda
dünyadaki insan haklan sahasındaki gelişmeleri takdirle karşılamamak imkansızdır. Acaba bunca haksızlık neden
yapılmış ve yapılıyor? Burada, bazı
siyasi rejimierin insana bakış açılannın
yanlışlığı, bazı kişi ve gruplann ilıti­
raslan, fertlerin haklarını korumadan
aciz olmalan ve en önemlisi yetkili ve
güçlü kişilerin ilahi buzurda hesap
verme hissinden mahrum olmalan vb.
gibi sebepler söylenebilir.
Din, milet ve devlet aleyhine faaliyet göstermernek şartıyla, hayırlı hizmetler için bu hakiann kullanılması
gayet tabiidir. Nitekim Hz. Peygamber,
henüz 25 yaşında iken, kamu güvenliğinin sağlanması ve mazlumların
haklarının korunması maksadıyla yapı-
Ian
toplantılara katılınıştır.
D. Hakiann Sının
Bütün bu haklar mutlak, sınırsız
ve sorumsuz değil, pekçoğu bazı şart­
larla tanınmıştır. Her hakkın genel
sının, başkalarının hak ve hürriyetine
tecavüzün başladığı noktadır. Mesela
hürriyet hakkı sınırsız değildir; başka37. Mecelle Madde 8.
39 Bkz. Ebii Zehra, İslam'da Sosyal Dayanış­
ma, 137-1 47; Karaman, lsHim Hukuku, I,
117-118; Beşer, İslam'da Sosyal Güvenlik, 98-157.
İnsanoğlu fıtraten maddi zevklere
düşkün yaratılmıştır.
.
Onun mal hırsı
ve doymak bilmeyen nefsi, çoğu zaman
başkalannın hukukuna tecavüz etmesine sebep oluyor. İnsanın haksızlık yapmasına mani olacak çok kuvvetli bir
müeyyideye ihtiyaç vardır; bu da din1
müeyyidedir. Zira insan kanun boşluk­
lanndan, hukukçulann zaaflarından istifade edip paçayı kurtarabilir, zulmü
yanına kar kalabilir. Din ise, hukuki
tedbirler yanında, ilahi adalet şuuru ve
allah'ın huzurunda hesap verme inancı
ile insanın kalbine nüfuz eder, onu
hayatının her safbasında kontrol altında
tutar. Şüphesiz, dünyada mutlak adaletin temini mümkün değildir. Ancak
11
şunu
kabul etmek gerekir ki, ahirette
zerre miktarı bir zulmün hesahım vereceğine inanmış bir müslüman, bu hissi
taşımayanlara nazaran, başkalarının hak
ve hukukuna daha çok saygılı olmaktadır.
F. İslam'ın İnsana Verdim Değer
İslam'ın insana verdiği değeri bu-
güne kadar hiçbir nizarn asla verememiştir. İslam insana 3 kademeli bir üstünlük tanımaktadır:
1. İnsan olması hasebiyle üstündür (insani üstünlük). "And olsun Id
biz insanoğlunu şerefli kı/dık, onların
karada ve denizde gezmesini sağladık,
temiz şeylerle onları rızıklandırdık, yarattıklarımızın pek çoğundan üstün
kıldık. ll 42
2. inancından kaynaklanan üstünlük (İmani üstünlük). "... Şeref,
Allah'ın, Rasulünün ve inananlarındır,
ama münaftklar bu gerçeği bilmez/er."
43
3. Çalışmasıyla elde ettiği üstünlük (Ameli üstünlük). "işlediklerine
karşılık herbirinin dereceleri vardır.
Rabbin onların yaptıklarından habersiz
- .ldir. "44
degı
Bunların en şumüllüsü, insanın
doğuştan sahip olduğu insan olma haysiyet ve şerefidir. İslilm bu şerefi bütün
insanlığa, erkek veya kadın, fakir veya
zengin, beyaz veya siyah, zayıf veya
kuvvetli, cahil veya alim, herhangi bir
millet veya ırk ayırımı gözetmeden
tanır. Hatta İslam düşmanıarına 40. Karaman, İslam Hukuku, m, 256.
42. ls ra 17
43. Münafıkı1n 63/8.
44. En'am 6/132.
45. Bkz. Draz, M. Abdullah, İslam'ın İnsana .
Verdiği Değer, Çev. Nureddin Demir, İst.
ölüsüne ve dirisine- insan haysiyet ve
şerefine layık muamele yapılır.45
Bundan sonra Allah'a inananlara
özellikle müslümanlara üstünlük tanı­
yor, onları inkarcılardan ve sapıklardan
ayırıyor. Nihayet ilim, amel, ahlak ve
fazilette yükselenler Allah indinde en
mu'teber kimseler sayılıyor. "Şühhesiz
Allah katınçla en değerliniz, O'na karşı
gelmekten en çok sakınammzdır." 46
İslfun, insanları böyle bir derecelendirmeye tabi tutmakla beraber,
dünya hayatında bj.itün insanların hak
ve hukukunu gayet makfıl ve dengeli
bir şekilde korumaya çalışıyor.
Muayyen şahıslara veya gruplara imtiyaz tanımıyor. İnsan hakları açısından
herkesi eşit görüyor. Netice olarak
diyebiliriz ki, İslam, insan hak ve hürriyetlerini 14 asır önce tanımış, Asr-ı
Saadetten günümüze kadar müslüman
toplumlarda bu haklara mümkün mertebe riayet edilmiştir. Son birkaç asırda
bütün dünyada insan haklarının teminat
altına alınma gayretleri insanlık adına
sevindirici bir gelişmedir.
no.
12
46. Hucurat 49/13.
Download