Sponsor Ol Kurtul - Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği

advertisement
Sponsor Ol Kurtul
Son zamanlar birçok şirket "kurumsal sosyal sorumlulukları" gereği farklı
adlandırmalarda da olsa sponsorluk faaliyetlerinde bulunmakta. Peki, bu süreç hem
şirketler adına hem de toplum için ne kadar faydalı? Acaba şirketlerimiz sosyal
sorumluluklarını daha farklı bir süreç ile gerçekleştiremezler mi? Kavramların içini
boşaltmak ve onları işimize geldiği şekilde yorumlamak-yorumlatmak Türkiye’mizin en
önemli sorunlarından biri. Son zamanlarda içi boşaltılan kavramlardan bir tanesi de
"kurumsal sosyal sorumluluk" kavramı.
Gün gelmiyor ki bir şirket, bir sivil toplum kuruluşuna "sosyal sorumluluklarından
dolayı" sponsorluk yapmasın; iş dünyasını bir araya getiren bir konferansta "sosyal
sorumluluk" konulu bir oturum düzenlenmesin veya bir şirket yetkilisi sosyal
sorumluluğumuz çerçevesinde "bilmem ne" projesine destek verdik diyerek medyanın
dikkatini çekmeye çalışmasın. Aslında kurumsal sosyal sorumluluk son on yılın
konusu değil, 1950’lerden başlayan bir olgu. Ülkemizde ise, özellikle 17 Ağustos
depremi sonrasında, "gönüllülük" kavramı ile gelişen bir tema. Ağaçlandırma
kampanyaları, öğrencilere bursların verilmesi gibi örneklerle şekillendirilmeye çalışılan
bir olgu. Şirketlerin toplum için bir çaba göstermeleri insanlık ölmedi dedirttirmek
adına gerçekten hoş bir davranış.
Peki ya bu çabalar ne kadar doğru, kaliteli ve verimli bir süreci öngörüyor? Sivil
Toplum Kuruluşlarına doğrudan nakit yardımı yapmak mı doğru, yoksa uzmanlaştıkları
konular çerçevesinde yardımlarına başvurmak, destek almak mı önemli? Veya sadece
medyanın değil de sosyal paydaşlarının da dikkatini çekerek onları da proje
süreçlerine katmak mı önemli? bence, konuyu şirketlerin yapmadıkları çerçevesinde
değerlendirmek faydalı olacaktır. Sizce günümüzde birçok şirket vergilerini tam olarak
ödemezken ve çevre yasalarını tam olarak uygulamazken, yukarıdaki "sosyal
sorumluluk" örneklerinin hayata geçmesi ne kadar anlamlı? Çalışanlarla yapılan
toplu iş sözleşmelerinde sinekten yağ çıkarmak için uğraşılırken, bir sivil toplum
kuruluşuna sponsorluk yapmak ne kadar doğru? Tüm şirketler kötüdür ve şirketler
hayırseverlik faaliyetlerinde bulunmasın demiyoruz elbette.
Üzerinde durduğumuz konu, "kurumsal sosyal sorumluluk”’un sadece sponsorluk ve
hayırseverliği içeren bir kavram değil, çok yönlü yeni bir iş stratejisi anlamına
geldiğidir. Toplum dinamiklerinin harekete geçirilmesi için sponsorluklardan da öte
daha geniş kapsamlı olguların hayata gerçekleşmesi şarttır. Nitekim, bugün,
sponsorluk yapan şirketler yok olup giderse, bu ihtiyaçların nasıl giderileceğine dair
bir ipucu var mıdır? Söz konusu şirketlerde son 10 yılda yaşandığımız ekonomik krizler
sonrası, öncelikli olarak kesilen gider kalemlerini hatırlamak bu açıdan faydalı
olacaktır.
Diğer yandan, geçmişte yapılan kurumsal sosyal sorumluluk faaliyetleri bir daha kar
edilinceye kadar bir şirketi toplum önünde meşrulaştırması için ne kadar yeterli
olabilecektir? Bunlardan da öte kurumsal sosyal sorumluluk faaliyetleri şirketin kar
için her yaptığının mübah sayılmasını sağlayabilir mi?
Peki kurumsal sosyal
sorumluluğu sponsorluk ve hayırseverlik boyutundan çıkararak şirket dinamikleri ile
toplum dinamiklerinin kalkınma için beraberce çalışmasını sağlayacak yeni olgular
nelerdir?
Bu olguların başında, şirket operasyonlarında, sosyal ve çevresel etkilerin işe
başlamadan önce değerlendirilmeleri ve bu değerlendirmelerde ortaya çıkan negatif
sonuçların en aza indirilmesi, hatta başlamadan yok edilme çabası gelmelidir. Bu
kurumsal sosyal sorumluluğun bir parçası olduğu kadar, insan haklarına saygının da
bir ürünüdür. Diğer bir olgu da, şirketlerin vizyon ve misyonlarının ötesinde, bunlara
ulaşmaktaki davranış kodlarını, prensiplerini belirtmeleri gerekliliğidir. Bu kodların
başında şirket faaliyetlerinin finansal ölçütler dışında, çevre ve sosyal boyuttaki etkileri
açısından da raporlanmasıdır. Bu ilke aynı zamanda şeffaflık ve hesap verebilirlik
ilkelerinin de bir gereğidir.
Sosyal paydaşların belirlenmesi hem şirket
operasyonlarında etkilenecek kitlelerin belirlenmesinde, hem de yeni çözümlerin
ortaya konmasında başvurulacak kaynakların ortaya çıkarılmasında önemli rol
oynayacaktır.
Sponsorluk kavramında alıcı ve verici kuruluşların etik değerler çerçevesinde hareket
etmesi ve organizasyonlara sunulan finansal desteğin şeffaf ve hesap verebilirlik
ilkeleri doğrultusunda denetlenmesi, hem sponsor olunan projenin kalitesini, hem de
sivil toplum kuruluşunun sorumluluklarını arttıracaktır. Şirketler tarafından çeşitli
projelere sağlanan desteğin denetlenmesi şirketlerin başlıca sorumluluklarından biri
olmalıdır.
Daha önce belirttiğimiz gibi hayırseverlik içeren faaliyetlere karşı değiliz. Ancak bir
şirketin hayırsever faaliyetlere girmesinin toplum için anlamlı olacağı nokta yukarıda
belirttiğimiz temel prensipleri yerine getirmesi ile gerçekleşecektir. İşte o zaman,
kurumsal sosyal sorumluluk tam anlamıyla gerçekleşebilecek ve tüm sosyal paydaşlar
için istenilen yaşam kalitesine ulaşılabilinecektir. Yoksa, sadece finansal destekler ile
ne şirketler karlılıklarını arttırabilir, ne de toplumun sorunlarına çözüm üretilebilir. 
Download