Ekonomik Yaklaşım, Cilt: 16, Sayı: 57, ss. 51-102 İKTİSAT VE KALKıNMA EKONOMİSİ: KALKlNMA İDEOLOJİSİNİN SOSYALİZASYONU OLARAK KALKıNMA DERS KiTAPLARININ ELEŞTiRiSi* FuatERCAN** Özgün BİÇER*** "Eğer bir ülkenin ekonomi ders kitabını yazabiliyorsam, ülkenin yasalarını ve kimlerin gerçekleştirdiği um urumda bile olmaz" (P. Samuelson) sözleşmelerini "Biz iktisat öğrencilerinin başına geçirdiğiniz iktisat çuvalznı ne zaman Bu işkence ne zaman bitecek?" (Ekonomik Yaklaşım Kongresi'nde Bir Öğrencinin Sorusu) çıkarmayı düşünüyorsunuz? "Eğer temel aracı olarak görülürse, öğretmenin yaşayan Ders kitaplarından öğreten bir hoca, öğrencisine özgün olanı veremez. Kendi kendini ders kitabının kölesi yapar ve özgünlüğünü kaybeder. Böylece daha az ders kitabı hem öğretmenler hem de öğrenciler için daha yararlıdır. (M.Gandhi' den aktaran Kumar, 1988,452). kelimeleri ders kitabı eğitimin değersiz kalır. • Çalışmayı son anda zaman ayırarak okuyan, dil ve içeriğe ilişkin önerilerde bulunan Mehmet Türkay'a, yazıyı son ana kadar bekleyen ve yazılacağına dair umudunu yitirmeyerek bize sorurnluluğumuzu hissettiren sevgili Gülen Elrnas Aslan'a teşekkür ederiz. •• Doç. Dr. , Marmara Üniversitesi, İktisat Bölümü. ••• Arş. Gör. , Marmara Üniversitesi, İktisat Bölümü. 52 1-------------------f"-'=ua=t:...:E=r--=c=a.:..:.n_-....;o=··z::.::g:..:.u=·n:...:B=ı=·ç""'-er ABSTRACT The aim to the study is to show that knowledge produced by economic, and the through that its ideology, is socialized by means of textbooks. Development economics is taken up as the cas e to provide for this aim. The study points out that development textbook have been unab/e to capture transformations in reality and because of this have been the means to reproduce conventional understandings and approaches. 1-GiRiŞ Bir önceki Ekonomik Yaklaşım Kongresi 'nde alternatif kalkınma seçeneklerinin eleştirel dökümünü yaptıktan sonra, alternatifleri sıralarken iktisat ideolojisinin sosyalizasyonunun önüne geçilmesinin önemi üzerinde 1 durmuştum • Eleştirel-alternatif bir çerçevenin geliştirilmesi açısından iktisadın işaret ettiği bilgilerin toplumsallaştırılma yol-yöntemlerinin analize dahil edilmesi gerekiyor. Genel olarak tüm sosyal bilimlerin, ama bizim açımızdan iktisat disiplininin işaret ettiği bilgilerin toplumsallaşmasının bir çok kanalı olmakla birlikte (gazeteler, TV, konferanslar vs), belirleyici ve organize olan kanalın eğitimin sistematik olarak gerçekleştiği iktisat bölümleri ve bu bölümlerde okutulan ders kitapları olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Ders kitaplarında var olan bilgi ve bilme biçimleri, disipline eden ve hiyerarşik bir yapıya sahip olan okul aracılığı ile öğrencilere aktarılıyor. Bu hiç kuşkusuz iktisat disiplinin işaret ettiği bilgiler için de geçerlidir. Genel geçer iktisat ve onun işaret ettiği bilgiler, ders kitapları sayesinde seri bir şekilde toplumsallaştırılıyor. Bilginin niteliğine ve nasıllığına ilişkin sorunlar ne kadar önemli ise, bilginin belirli bir biçiminin sosyalizasyonunun yol ve yöntemleri bu anlamda bir o kadar önemlidir. Ama ne yazık ki bu konu üzerinde pek fazla durulmuyor. Yapacağımız bu sunuşta ise aslında genel geçer algılamaya göre genelgeçer iktisattan oldukça farklı olan kalkınma iktisadının bir yandan nasıl iktisadı tanımlayan temellerden uzaklaşamaclığına işaret edeceğiz, diğer yandan ise bu farklılaşmama halinin nasıl kalkınma iktisadı adı altında ve farklı bir bilgi biçimi olarak ders kitapları aracılığı ile sosyalizasyonun sağlandığını göstermeye çalışacağız. Böyle bir çaba birbiriyle ilişkili iki soruyu gündemimize taşıyor; 1 Bakınız: F. Ercan(2003) _İk_h_s_a_tv_e_~_a_l_k_ın_m_a______________________________________~l 53 - kalkınma iktisadının ne olduğu veya nasıl tanımlandığı (burada temelde iktisat disiplininden farklılığı ya da benzerliklerini açığa çıkarmak gerekiyor) ve -diğer dolayısıyla yandan kalkınma iktisadının bir bilgi olarak yeniden üretimi ve sosyalizasyonunu sağlayan kalkınma ders kitaplannın niteliği önem taşıyor. Birbiri ile ilişkili bu iki sorunun ders kitapları açısından oldukça önem kazanan bir diğer özelliği ise; kalkınma iktisadı ya da düşüncesinin tarihsel süreç içinde geçirdiği değişimleri, ya da belirli bir zaman içindeki farklı açıklamalan ders kitaplannda bulabiliyor muyuz? Yukarıda işaret ettiğimiz sorulara cevap verebilmek için öncelikle "ders ele alıp tanımlamaya çalışacağız, daha sonra kalkınma kavramının iktisat disiplini ile olan ilişkisini ele aldıktan sonra tarihsel süreç içinde iktisat disiplini içinde süreklilik ve kopuş olarak kalkınma yazının gelişimini ve kalkınma olgusunun nasıl tanımlanacağına ilişkin kısa bilgiler vermeye çalışacağız. Son bölümde ise Türkiye gerçeğinde kalkınma ders kitaplarını yukarıda elde ettiğimiz çerçeve içinde değerlendireceğiz. Bu bölümü gerçekleştirmek için üniversitelerde iktisat bölümlerine baktık Bölümlerdeki kalkınma iktisadı derslerinin içeriklerini (Tablo:2) ve bulabildiğİrniz kalkınma iktisadı ders kitaplarını (Tablo:3) ineeledik kitaplarının" işlevlerini ll-Disiplin ve iktidarın Araçları Olarak Ders Kitapları Normal ya da W.L.Hansen'in ifadesi ile 'gerçek' kitaplar ile ders kitaplan arasındaki fark, ders kitabının ders kitabı olmasıdır ve esas problem de budur (Hansen, 1988,271 ). Ders kitapları ilk elden belirli bir disiplinin bilgisini, disiplinli bir şekilde standartlaştırarak aktarma amacını taşır. Bu anlamda ders kitaplan sadece yardımcı bir araç değil, disipline ilişkin müfredatın çerçevesini belirleyen bir özellik taşır (Crossley ve Murby,l994,99). Detaya girmeden önce kısaca şunu ifade etmemiz gerekiyor, bilginin niteliği ve özellikle toplumsal işleyişle ilişkisi ve güç donanıını ile bağlantılarının detaylı olarak ele alınmasına karşılık, bilimin sosyalizasyonunu sağlayan temel yollardan biri olan ders kitaplarının işlevi çok fazla ele alınmamıştır. Oysa D.Seers'in özellikle de kalkınma ekonomisini eleştİren önemli çalışmalarından birinde, ders kitaplarının öğrencilerin zihnini belirli bir kalıba sokma işlevini diğer tüm alanlardan daha etkin bir şekilde yerine getirdiğine işaret edecektir. Öğrenciler ders kitaplarını sadece tekrar tekrar okumaz, ama ders kitaplarını "doğrunun kaynağı olarak" görürler." (Seers, 1967,14). Aslında bir adım daha atarak öğrenciler hemen hemen hiç sevmeseler bile, ders kitaplanndan dolayı şartlı refleks tarzı bir içerilme süreci yaşıyorlar. Bu ifadeyi hemen hemen her yıl gerçekleştirdiğimiz küçük bir gözlerole daha açıklanabilir hale getirebiliriz. İktisat bölümüne gelen ve henüz ilk aylarını yaşayan öğrencilere ve son sınıf 54 1--------------------"F-"u::.:::ac:...t""'E.:. .:rc:.:::a:.:.:nc.. .-_O:::....z""g""u""'·n"""B::..::i:cçe:::..:. r öğrencilerine "Neden Türkiye bu tarz ekonomik sorunlarla karşılaşıyor?" yönünde bir soruyu yönelttiğimizde, birinci sınıf öğrencileri henüz iktisat disiplinin belirlenmiş "gizli ajandasınca" içefilmediği için doğru olmasa bile oldukça farklı ve kendilerinin akıl yürütmelerinin ürünü olan zenginlik içeren cevaplar verebiliyorlar, oysa son sınıftaki öğrenci arkadaşlar ise indirgemeci ve genellikle aynılaşan cevaplar veriyorlar. Aynılaşan cevapların kaynağını araştırdığımızda, kaynağın ilk yıllardan itibaren aldıkları ve genel çerçevesini neo-klasik iktisadın çizdiği ders kitapları olduğunu görüyoruz. Ders kitaplarına ilişkin düşünederimizi açıklamadan önce, ders kitaplarının temel belirleyeni olan sosyal bilimlerin birkaç özelliğini işaret etmek anlamlı olacaktır. İlk olarak hemen hemen tüm sosyal bilimler bir yandan içinde yer aldığı sosyal ortam tarafından biçimlenirken, diğer yandan sosyal bilimi gerçekleştirenlerin kendilerinin de üniversite ve benzeri sosyal kurum ve ilişkiler içinde toplumsal oluşumun parçalan olduğunu söyleyebiliriz (Merton, 1968). Belirli sosyal ilişkiler içinde, sosyal bir ilişki ve kurum olarak varlığını sürdüren "bilme etkinliği," topluwsal ilişkilere içkin olan temel ortak eğilimler ile yine toplumsal ilişkilerde yer alan diğer toplumsal birimlerle çoğul ve çok değişkenli bir dizi ilişkiye girer. Sosyal bilimlerin içinde biçimlendiği toplumsal ilişkiler sistemi, sosyal bilimlerin genel çerçevesini belirlemesinin yanı sıra, sosyal bilimlerin birer disiplin olarak kendi içinde farklılaşması ve çok daha önemlisi her bir disiplinin araştırma nesnesini de belirler. Sosyal bilimlerin kendi sınırlarını da tayin eden araştırma nesnesini belirleme yönündeki etkinlik, toplumsal ilişkilere içkin olan güç-iktidar ilişkilerinden bağımsız bir şekilde gerçekleşemez. Yüz yüze ilişkilerin egemen olduğu toplumsal ilişkiler setinden, anonim ilişkiler setine geçişin ifadesi olan kapitalist toplumsal ilişkiler (Banuri, 1990) daha önceki toplumsal ilişkilerden uzaklaşma "özgürleşme ile disiplinin" eş zamanlı gerçekleştiği bir sürecin başlamasına neden olmuştur. Bilme biçimleri ile iktidar ve gerçeklik arasındaki ilişkileri sorgulayan M.Foucault, iktidar ile bilme biçimleri ve dahası hakikat üretim mekanizması arasındaki zorunluluk içeren bağlantıları açığa çıkarmaya çalışır (Foucault, 2004). "Ders kitaplarının" var oluş koşullarını bu bağlantılar içinde aramak anlamlı bir çaba olacaktır. Ders kitaplarını verili iktidarın sürekliliğini sağlayan kılcal damarlardan biri olarak tanımlayabiliriz. Bu konuda birkaç tespit; -"iktidar ilişkileri gerçek söylemin bir birikmesi, bir dolaşımı, bir işleyişi, bir üretimi olmaksızın ne işleyebilir, ne yerleşebilir, ne de ayırt edilebilir. Bu iktidar içerisinde, bu iktidardan yola çıkarak ve bu iktidar yoluyla işleyen belirli bir gerçeklik ekonomisi olmadan iktidar uygulaması olmaz. İktidar tarafından hakikat üretimine bağlı kılınırız ve ancak hakikat üretimi yoluyla iktidar uygulayabiliriz." (Foucault, 2004, 38). Gerçek söylemin birikınesi ve iktidar tarafından hakikat üretimine bağlı kılınma hali, ikinci olarak "gerçeklik arayışı kurumsallaştırılır, meslekleştirilir. (Foucault, 2004, 38, vurgular bana ait). - ---~-~ ~-----~---- l _İk_u_s_a_tv_e_~_a_l_k_ın_m_a________________________________________ 55 -Bilme ve gerçeklik arayışının iktidar tarafından kurumsallaştınlıp­ toplumun normalleştirilmesi (normalizing society) için. gerekli ve zorunludur. Bu gerekliliğin temel belirleyeni olan disiplin altına alma ve "disiplin teknikleri "aynı zamanda "bilme aygıtları, bilgi ve sayısız bilgi alanının da" yaratıcısıdır. (Foucault, 2004, 38). Anonim ilişkilerin egemen olduğu kapitalist toplumda disiplinci iktidar, sadece toplumsal olanı değil, ama toplumsal olanı disipline edecek bilme biçimlerini de disiplin altına almıştır. Bilme biçimlerinin disiplin altına alınma sürecinde ayık/ama, normalleştirme, hiyerarşileştirme ve merkezileştirme teknikleri kullanıldı. Foucault'un değimi ile "kesin biçimde "bilim denen" bir tür global alan ya da global disiplin içerisinde her bilmenin bir disiplin olarak düzenlemesi yapıldı, ayrıca böylece içten disiplinleştirilmiş bu bilmeler yayıldı, aralarında bağlantılar kuruldu, dağılımı yapıldı, karşılıklı aşamalara ayrıldı"(foucault, 2004, 191). meslekleştirilmesi Gerçeklik arayışı kurumsallaştınlıp, meslekleştirildiği ölçüde, sosyal gerçeklik farklı parçalara ayrılıp, her parçadan bir disiplinin sorumlu olması sağlanmıştır. Sosyal olguyu içinde yer aldığı sosyal ilişkiler ve bu ilişkilerin tarihsel olarak oluşturduğu yapısal özelliklerle birlikte bir bütün olarak analiz edilememesi, disiplin altına alma sürecinin en önemli sonuçlarından biri olmuştur. Fakat bilme biçimi üzerindeki disiplin bu aşamada sona ermez, disıplin aslında her disiplinin neyi, nasıl işaret edeceğinin yanı sıra, işaret edilen bu tüm bilme biçimlerinin nasıl sosya/izasyonunun sağlanacağına ait yol ve yöntemini de belirler. Okul ve okulda akutulacak ders kitapları, denetimden farklı bilme biçimlerini ayzklayarak, normalleştirilerek, kaçan hiyerarşileştirilerek ve merkezileştiri/erek bu alanda hangi bilginin toplumsallaştırılacağını belirler. Pek fazla sorunsallaştınlmayan bilimlerin sosyalizasyonu sorunu, aslında verili iktidar ilişkilerin yeniden üretimini sağlamada önemli bir işlev üstlenir. Özellikle eğitim sistemine atfedilen önemle birlikte, eğitim sisteminin temel girdisi olan çocuklar ve gençler daha sonraki zamanlar için uygun-yararlı bilgileri yüklenirler, sistemin tanımladığı ve düzenlediği gerçeklerin yeniden üretiminin bir parçası haline gelirler. Aslında sistemin yapısallaşmış bilgisi, bir torba olarak öğrencilerin başına geçirilir. Biz, eğitim kadrosunun tehlikeli ya da stratejik varoluşunu veya önemini buradan hareketle tanımlayabiliriz. Öğretim kadrosu, iktidar ilişkilerini gelecekte yeniden üretecek bir işlev ile tanımlanmış, görevlendirilmişlerdir. Sosyal bilimler içinde özel ama tartışmalı bir yeri olan iktisadzn kendini yeniden üretmesi ve dolayısıyla işaret ettiği bilgilerin sosyalleşmesinde, ders kitaplarının oldukça önemli olduğunu söylememiz gerekiyor. İktisadın ne olduğuna ilişkin oldukça yoğun tartışmalardan daha çok önemli olan bir konu varsa, o da eleştirel olmayan ya da resmi iktisadın iktisat bölümlerinde genellikle aynı materyaller-ders kitapları dolayında getçekleştirilmesidir. M.J.M. Brown ve D.O.Schneider yaptıkları araştırmada sosyal bilimler içinde 56 1------------------'"""F~ua~t~E"-'r-"c""a!.!.n_-...:O~··z~g..::it::.:·n~B::..:io:.:.çe=r iktisadın daha çok ders kitabı (textbook) üzerinden öğretildiğini işaret ederler. Yazarlar yine iktisat ders kitaplarının organizasyonunda birbirini izleyen ve birbiri ile ilişkili bir anlatım yerine daha çok birbirinden izole ve daha çok kavramsal bir dil üzerinden inşa edildiğini belirtirler (Brown ve Schneider,1980). Aslında iktisat ders kitaplarındaki temel sorıınun aşırı soyut ya da kavramsal olması değil, soyutlamanın içeriksiz ve aşırı genellemeler üzerinden yapılması olduğunu işaret edebiliriz. Soyutlama gerçekliğin çoğul dünyasını anlamak için ve onlardan hareketle elde edilir, yoksa gerçekliğin zengin ve çelişkili var oluşunu göz ardı ederek anlaşılamaz. Paul Samuleson'un Economics adlı ders kitabı bu konunun ulaştığı aşamayı göstermesi açısından anlamlı bir örnek teşkil ediyor? Eleştirel olmayan iktisadın mekan ve tarihsel sınırlamaları kabul etmeyen varsayımıarına benzer bir özellik arz eden Samuelson'un kitabı, ders kitabı olarak oldukça farklı ülkelerde ve neredeyse yarım asırlık bir zaman dilimi içinde kullanılan temel ders kitabı olmuştur. J.Stiglitz'in ifadesi ile kitap iktisat paradigmasının temel ilkelerinden olan tekelci rekabet ilkesine güzel bir örnek teşkil ediyor (Stiglitz, 1988). Mark Skousen'in sorunu ele alan çalışmasında işaret ettiği gibi kitap basıldığı andan itibaren, A.Smith, Ricardo, Mill ve Marshall'ın kitaplarını da aşan bir başanya ulaşmıştır. Kitap 41 dile çevrilmiş, 15 baskı yapmış ve dört milyon adet satılmıştır. Mark Skousen'in ifadesi ile kitap oldukça önemli değişimlere (savaşlar, barışlar, enflasyon, deflasyon, krizler vs) karşı ayakta kalmayı başarabilmiştir.(Skousen,1997,137). Her türlü koşulda ayakta kalan Samuelson'un kitabının ayakta kalmasını sağlayan koşullar nelerdir? 3 Bu soruya cevap ararken, sadece Samuelson 'un başarısından hareket edemeyiz. Başarının önemli belirleyenlerinden biri, kitabın içeriğinin verili iktidar ilişkilerinin talep ettiği bilme tarzı ile uyumlu olmasıdır. Dil ve öğretim. teknikleri açısından daha kabul edilebilir olmasıdır. Samuelson ders kitaplarından beklenen özellikleri iyi bir şekilde kitabına içermiştir, ama bu başarı ancak beklenenlerin ne olduğunu bildiğimizde anlamlı hale gelir. W. McGraw kitabın ellinci yılında yaptığı konuşmada Samuelson'un başarısının bir iktisat dili yaratmış olmasına bağlar. "Bu öyle bir dildir ki tüm dünyada herkes rahatlıkla konuşabilir."(McGraw,1999,356). Fakat diğer yandan 1960'ların başında P.A.Samuelson The American Economic Review'e B.W.Lewis'le yazdığı önsözde Amerika Ekonomi Birliği 'nin oluşturduğu Ulusal Ekonomi Eğitim Komitesi 'nin amacının ulusal vatandaşın ekonomiye ilişkin düşüncelerini geliştirmeyi amaçladığını ve ekonomiyi minimum düzeyde anlamanın aynı 2 3 İktisat ders kitaplarımn iktisadı ve özellikle Samuelson için kısa ve anlamlı bir çalışma için bak: B.B.Can(1998). Samuelson kendi başarısını kitabın ellinci yılı toplantısında kısaca açıklamıştır. Bu konuşmasında Beyaz Saray'ın girişindeki düdüklü polisin bile kendi kitabını okuduğunu belirtir (Samuelson,1999). _İk_n_s_a_t_ve_~_a_l_k_zn_m_a______________________________________~l 57 zamanda iyi vatandaş anlamına geldiğini belirtir. Komitenin iyi vatandaş ile iktisat bilgisi arasındaki ilişkiyi kurmasından sonra yazarlar sınıflarda doğru ekonomik bilginin temel kaynağının ders kitabı (textbook) olduğunu ve bir çok örneğin gösterdiği gibi sınıfta ekonomi öğrenmenin ders kitabından ayrı gerçekleştirilemeyeceğini işaret edecekler"(Lewis ve Samuelson, 1963). Yani ders kitaplarının gerekliliği yazarın ağzından Amerika'nın en etkili olan iktisat dergisinde ve bir korniteye dayalı olarak meşrulaştırılmakta, ya da · iyi vatandaşlık için temel bir kriter haline getirilmekte. İktisat ders kitaplarını inceleyen S.W.Helburn, iktisat ders kitaplarının öğrenciye neo-klasik iktisadın tanımladığı gelenek içinde kalmasını sağlayan ve resmi olarak kabul edilen bir çerçevede algılanmasına yol açan bir çerçevede sunulduğunu belirtiyor (Helbourn' dan aktaran Watts, 1987). Bu anlamda hiç kuşkusuz ders kitapları kanalı ile oldukça kompleks olan gerçeklik birkaç değişkene indirgenmekle kalmıyor ama daha da önemlisi kompleks gerçekliğin nasıl yönetileceğine de işaret ediliyor (Bartlet ve W eidenaar, 1987). Bu çerçeve böylece bir yandan öğrenciyi sistemle uzlaşmayı sağlayacak bir dolgu niteliği kazanıyor. Ama diğer yandan sadece verili olanı meşrulaştırmakla kalmayıp, onun belirli sınırlar içinde kalmasını sağlayacak araçları da sunuyor. Bu anlamda iktisat ders kitaplarının var olanın, var olduğu gibi devam etmesini sağlayacak bir içeriğe sahip olduğunu belirtebiliriz (Watts, 1987). gerçekliğin Diğer yandan egemen iktisat anlayışı işaret ettiği bilgiyi evrensel ve mutlak gördüğü için yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, Samuelson'un kitabına benzer ders kitapları oldukça farklı toplumsal ilişkilerin yaşandığı yerlerde de kullanılmıştır. Kapitalistleşen ülkelerin, erken kapitalistkşen ülkelere çok yönlü müdahaleleri arasında iktisat disiplininin ihraç edilmesi de vardır. İktisat disiplini ihraç edildiği andan itibaren onun müfredatı ve müfredata yön veren ders kitapları da ihraç edilmiştir. Helen Kimble'in Africa'daki eğitim sürecine ilişkin kendi deneyimini anlatırken işaret ettiği bir diyalog bu anlamda önemli. Kimble Afrika'da üniversitelerin ilk yılları için oldukça çok sayıda ders kitabı hasıldığını belirtir. Ama bu ders kitaplarında Afrika'nın kendi yerel koşullarına ilişkin hemen hemen hiçbir bilgi bulunmadığına işaret eder. Bu konuyu bir öğretim üyesine sorduğunda "Afrika yönelimli bir ders kitabına gerek olmadığını, ekonomiye ilişkin ilkelerin tüm dünyada benzer olduğu" açıklaması yapılır (Kimble,1969,713). Aslında Afrika'da iktisat eğitiminde işaret edilen bu eğilim, başka bir düzlemde yani iktisat öğrenmek için erken kapitalistleşen ülkelere giden öğrencilerin de karşılaştığı bir olay olduğunu belirtmek gerekir. Yetkin bir iktisatçı olan Joan Robinson'un ifadesinde de aynı eğilimi bulmamız olası. Kalkınma İktisadı öğretimi için yapılan bir konferansta konuşan J.Robinson'a, azgelişmiş ülkelerden gelen öğrencilere nasıl bir bilgi vermeliyiz sorusu yöneltilir. Cevabı ilginçtir: "Onların öğrenmek istedikleri bilgilere cevap veremeyiz. Onların temel yönelimi politiktir. [Yani] "Ülkem hangi yolu 58 11----------------------------------~F~u~a~t~E~~~a~n~--O~..z~g~u~·n~B~i~çe~r .... Bu durumda [ülkelerine gidip devrim yapmalarını ya da söyleyemeyiz. Onlara iktisadın her durumda doğru olan ve her çeşit politik şartla uygulanacak olan bir kısmını öğretmeliyiz." (Robinson, 1967, ı49). seçmeli? yapmamalarını Girişte M.Gandi'den yaptığımız alıntının Hindistan gerçeğinde K.Kumar detaylı bir şekilde ele alır. Hindistan'ın ders kitabı temelli olmayan eğitiminden, on dokuzuncu yüzyılda, İngiltere'nin özellikle Doğu Hint Şirketi'nin müdahalesiyle, ders kitabı merkezli eğitime geçtiğini işaret eden Kumar, ı 854 yılında Sir Charles Wood'un etkisi dolayında eğitimde bürokratik yapının iyice belirgin bir biçim aldığını belirtir. Eğitim özellikle batı değerlerini içerecek şekilde düzenlenir ve bu düzenlernede belirleyici olan hazırlanmış olan araç, ders kitaplarıdır (Kumar, ı 988). Oldukça farklı toplumsal gerçekliklere karşılık iktisat ders kitaplarının önemli bir özelliği, ele alınan sosyal gerçekliğin sadece iktisadın tanımladığı bir alandan hareketle analiz edilmesidir. Bu ilke genel olarak yaşanan süreci ne ampirik olarak anlamaya ama daha da kötüsü ne de tarihsel ilişkiler setinden çıkartılmış kavramlardan anlamaya olanak tanır. Bir anlamda iktisat bölümlerinde okutulan ders kitapları, gerçekliği anlaşılır kılınayı önleyen araçlardır. Belki daha doğru bir ifade ile sadece iktisadi olarak kabul edilen olgular analize konu edilir. Bu özelliğin en olumsuz sonucu ise iktisadi olarak tanımlanan dünyanın içinde yer alan bir olgu ele alındığında, o olgu üzerinde etkisi bulunan diğer değişkenler analiz dışında bırakılıyor. Güç ilişkileri, üretim araçlarının mülkiyeti gibi aslında iktisadi alan içinde belirleyici olan değişkenler genellikle analizlere dahil edilmezler. Bu anlamda gerçekliği şizofrenik bir şekilde parçalara ayıran ders kitapları, aynı zamanda basitleştirme ve kolayıaştırma adına aşırı genellernelere yönelir, farklılıklar genelierne süreci içinde elenir. Tarihsel boyut, içeriksiz soyutlama ve aşırı genelierne sonucunda analiz dışında bırakılır. Böylece ders kitapları disiplinin kendine ait alanda hareket etmesi nedeniyle gerçekliğin bütünsel işleyiş ve varoluşunu analiz dışında bırakmış olur. Bu dışlama aynı zamanda gerçekliğe bütünsel-ilişkisel bakan teorilerin/analizierin de dışlanması, ders kitaplarına sokulmamasına neden olur. Diğer yandan aşırı genellemeler ile elde edilen bilgiler arasında bir hiyerarşi oluşturulur. Ders kitaplarında bilme yoğunluğu ve karmaşıklığı açısından hiyerarşinin en üstünde olan açıklama ve analizler değil, bilme açısından genellenebilecek önermelere sahip olan analizler kabul görür. Böylece eş zamanlı işleyen dışlama mekanizmaları, hangi tarz bilginin sosyalizasyon için gerekli olduğuna karar verir. Dışlama mekanizması bazen bir yazarı ya da kavramı tamamen ders kitabının dışında tutarken (örnek olarak T.Veblen ya da artı-değer kavramı), ba~en de yazar ya da belirli bir kavram ders kitabının genel çerçevesine uyumlu hale getirilecek şekilde, kafası kolu kesilerek (örnek olarak D.Ricardo'nun bütün zenginliğin kaynağı emek _İk_n_s_a_t_ve_~ __ al_k_ın_m_a______________________________________~l olduğuna ilişkin ifadesi ya da bölüşüm üzerinden sınıfsal analizi) ders 59 kitabına konulur. 4 Tüm bu vurgulardan sonra ders kitaplannın pasif değişkenler olmadığını, dünyayı belirli bir düzenek içinde tanımladığı ölçüde kendisini tüketen öğrenci ve öğretim elemanlarını tükettiğini belirtmemiz gerekiyor. Ders kitaplarına yönelik ideoloji tanımlaması yetersiz ve eksik kalıyor, çünkü ders kitaplan iktisadi olguyu anlama ve açıklama tarzına ilişkin işaret ettiği doğrular rejimi, ideoloji anlamında gerçekliğin gerçek bilgisini vermez ama bu işaretler ve düzenekler gerçeklikle nasıl ilişki kurulacağını gösterir. Bu gerçekliğin belirli bir şekilde yeniden üretimine olanak sağladığı için önemlidir. Ama çok daha önemlisi genel olarak iktisat ve ders kitapları sadece gerçekliği yeniden üretme pratiklerini işaret etmez, çok daha önemlisi yeniden üretme koşullarının aksadığı koşulları işaret ettiği ölçüde bir Zehirnci mühendislik işlevi de görür. İktisat disiplinin yöntemsel olarak kestirimde bulunmaya (prediction) önem vermesi 5 ve çok daha önemlisi kısa erimli iktisat politikaları üzerinde yoğunlaşması, ölçülebilir olan ve olması gereken değil de olan üzerinden bir dil 6 oluşturması iktisadın iktidarla olan ilişkisi ve bu ilişkinin açığa çıkardığı söylemsel özellikleri gösterir. Aslında tüm bu özellikler iktisadı kapalı bir alan içinde gerçekliği aramaya yöneltmiştir. Friedmanın'ın Pozitif Ekonominin Metodo/ojisi adlı makalesi, ders kitaplarının yapısal özelliklerini de açığa çıkartacak biçimde okunabilir. Çalışmasında pozitif iktisadın amacının, belirli bir durumda açığa çıkacak değişiklikleri önceden doğru kestirimde bulunacak genellemeler yapmak olduğunu belirtir. İktisadın performansını da kestirimierin doğruluğu ile ölçebiliriz. Bu anlamda iktisadı fizik bilimleri gibi düşünmemiz gerektiği işaret edilecektir (Friedman, 1953). Bu ifadeler eleştirel çağrışımlara yol açacak her türlü "olmalı" ifadesini analiz dışına atıyor ve böylece iktisat bir lehimci mühendislik işlevi ile tanımlanıyor. Kapalı bir sistem olarak tanımlanan iktisadi gerçekliğin sınırlarını çizen ders kitapları, yaşamı ilişkilerden, ilişkilere içkin olan farklı sınıflar ve sınıflar arası güç donanımından ve böylece çelişkilerden uzak bir gerçeklik olarak tanımlama eğilimindedir. Walras iktisadın saf bilim olabilmesi için "insanlar arası ilişkiler ya da düşünceleri Daha önceki bir çalışmamızda iktisat ders kitaplannın içeriğinin oluşmasında sosyal bilimcilerle ne tarz bir ilişki kurduğunu sorgulamıştık. Çalışmamızda kurulan ilişkileri birkaç başlık altında toplamıştık; i) İktisat ders kitaplarına giren, ama kanadı kolu kınlan iktisatçılar. Yani eleştirel olmayan ve egemen olan açıklama tarzıanna uygun hale getirilen iktisatçılar, ii- )iktisatçı olup da hemen hemen hiçbir ders kitabına giremeyenler, iii) iktisadın araştırdığı nesneye dair çalışması olup da iktisatçı olarak kabul edilmeyen sosyal bilimciler. (Ercan, 2001) 5 Kestirim ile resmi iktisat arasındaki ilişkiler için bak: D.N.McCloskey(1985,15-16). 6 Eleştirel olmayan iktisadın ve ders kitaplannın olması gereken (what should be) yerine olan ile (what is) meşgul olması, özellikle Friedman'la bağlantılı yorum için bak: M.Watts(1987). 4 60 11----------------------------------~F~u~a~t~E~rr~a~n~--o~··z~g~u~·n~B~i~çe~r değil, şeyler arasındaki ilişkileri incelemede yoğunlaşması gerektiğini, tam için insanlar arası ilişkilerin teorik süreçte ortadan kaldırılması gerektiğini" vurgular. Walras'a göre "iktisadın saf teorisinin her yönüyle fiziko-matematiksel olması gerekir." Eleştirel olmayan iktisadın tanımladığı bu dünya, iktisatçı için oldukça uygun bir dünyadır, çelişkilerden arınmış bu dünyada, iktisatçı sistemin arada bir işlemeyen parçalarını işaret ederek tamir edilmesini isternek ve sisteme içkin çelişkileri gizleme gibi işlevlerle tanımlanmıştır. anlamıyla başanya ulaşabilmek İktisadın dünyası ile iktisatçının bu dünyada üstleneceği işlevler, ders kitaplannın içeriğini de belirliyor. iktidarın genel işleyişi ile uyumlu olan bu dinamik etkileşim iktisadın bir alt disiplini olan kalkınma iktisadında oldukça kompleks bir biçim alıyor. Belki daha doğru bir değirole alması gerekiyor demeliyiz, özellikle Türkiye'de kalkınma iktisadı dersi için yazılan 'kalkınma iktisadı' ders kitaplarını incelediğimizde bir taşlaşma halinin olduğunu söyleyebiliriz. Taşlaşma hali oldukça eleştirel bir ifade olarak kabul edilse bile, bir yandan gerçekliğin muazzam değişimine karşı direnen kalkınma ders kitaplan ve daha da kötüsü bu alanda oldukça sınırlı sayıda çalışmanın yapılmış olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız. Okulda, sokakta, evlerde ve içki sofralannda "bu ülke nasıl kalkınır sorusu", ya da "ne olacak bu halimiz" türü ifadeler dile getirilmesine karşılık, bu alanda yeteri kadar çalışma yapılamadığını görüyoruz. Kalkınma iktisadının özellikle son elli yılına baktığımızda hemen hemen tüm Latin Amerika ülkeleri ve Hindistan, G.Kore gibi ülkelerde oldukça farklı eleştiri ve çalışmalann yapıldığını görüyoruz, fakat bu zenginliğin Türkiye'de gerçekleşmediğini üzülerek söylememiz gerekiyor. Bunun Türkiye'ye özgü nedenlerinin incelenmesi bu çalışmanın konusu değil, ama bir çalışmanın konusu da olması gerekiyor. Bu aşamada kalkınma ders kitaplannın neleri içerdiği sorusuna cevap verebilmek için kalkınma iktisadı olarak tanımlanan disiplinin ne tür tanımlamalara konu olduğunu ve zamanla nasıl değiştiğini kısaca göstermeye çalışacağız. Bu bir yandan kalkınma konusunun gittikçe zenginleşen dünyasını açığa çıkarırken, aynı zamanda "ders kitaplarının" bu değişimlere pek açık olmadığını da bizlere göstermiş olacak. lll-Kalkınma iktisadının Tarihsel Değişimi ve Bilgi Tarzının Niteliği Kalkınma iktisadı, kapitalizmin eşitsiz gelişimi sonucunda açığa çıkan iktisadın bir alt disiplinidir. Bu anlamda bu disiplinin ontolojik nedeni, kapitalizmin eşitsiz gelişim dinamikleri iken bilgi kuramsal kaynağı farklı donamma sahip toplumsal ilişkiler ve yapılar arasında karşılaştırmaya dayanır. Karşılaştırmaya dayalı analiz tarzı, sadece kapitalizmin yapısal ve eşitsiz gelişimine ilişkin gerçekliğin göz ardı edilmesine neden olmaz, aynı zamanda bizzat bu eşitsiz donanım farklılığı karşılaştırmanın kriterlerini de tanımlamış l _İk_n_s_a_tv_e_~_a_l_kz_n_m_a________________________________________ olur. Karşılaştırma bir anda farklılıkları ölçmeye ve farklılıkları 61 ölçüldükçe hiyerarşik bir sınıflandırmaya yol açar. Hiyerarşik sınıflandırma da kapitalist toplumsal ilişkileri belirli bir düzeyde yaşayan erken kapitalistlerin toplumsal özellikleri idealize edilirken, geç kapitalistlerin ne kadar geri, azgelişmiş olduğu da tanımlanmış olur. Sınıflandırma örtük olarak rasyonel-rasyonel olmayan, ileri-geri, normal-anormal, sağlıklı - sağlıksız olan biçiminde tanımlandığı ölçüde, rasyonel olmayan, sağlıklı olmayan, normal olmayan üzerinde rasyonelleştirilmesi, sağlıklı hale getirilmesi yani normalleştirilmesi için gerekli müdahaleleri de meşrulaştırır. Müdahalenin meşrulaştırması ve bunun için hazırlanan reçetelerin uygulanması, verili eşitsizliğin önemli sonuçlarından biridir ama esas ve daha önemli olan ise bu sınıflandırmanın kendisinin kapitalizmin idealize edilmesine yol açmasıdır. Böylece bir yandan kapitalizm idealize edilirken, diğer yandan ise azgelişmiş, geri kalmış ülkelerin idealize edilen konuma ulaşması, yetişmesinin gerekliliği işaret edilir. Bilgi içerikli bu gereklilik, aynı zamanda verili toplumsal ilişkilerin idealize edilen kapitalist · toplumsal ilişkilere yöneltilmesi için yapılması gereken müdahaleleri işaret eder. Kalkınma teorisi aslında örtük ya da açık olarak her zaman için kapitalist gelişmeyi işaret eder. Kapitalistleşme için gerekli müdahalelerin yol ve yöntemini işaret eder. Böylece müdahale meşrulaştırılmış olur. Kalkınma iktisadı, iktisadın "oluşa değil de varlığa yönlenmiş" yöntemini kullanır ama önemli bir farkla. "Oluşa değil de varlığa yönelmiş" yöntemde, Max Horkheimer'in ifadesi ile "verili toplum biçimini kendini yineleyen hep aynı süreçlerden oluşan bir mekanizma olarak görme" eğilimi vardır (Horkheimer, 2005,11). Bu önemli fark, iktisadın mantığı içinde biçimlenen kalkınma iktisadı belirli bir varoluşu, diğer tüm varoluşların yerini alacak biçimde tanımlıyor. İktisadın temel yönelimi kapitalizmin verili ilişkilerini mutlaklaştırmak iken, kalkınma iktisadı ise iktisadın verili kabul edilen bir varoluşu başka toplumlarda kurgulama işlevini üstlenmiştir. Kalkınma iktisadı ve dolayısıyla kalkınma ders kitapları yaşama müdahalenin belirleyeni olan kalkınma stratejileri ile kendi içsel mantığını oluşturur. İktisat disiplininin kapitalist toplumlarda işaret ettiği iktisat politikaları, verili işleyişteki olası aksamaları işaret etmesi ya da verili mekanizmanın güçlenmesine yönelik lelıimci mühendisliği, azgelişmiş toplumlarda kalkınma stratejileri ile birlikte bir inşa faaliyetine dönüşür. İnşa süreci genellikle de modernleşme, batılılaşma, kalkınma, çağdaşlaşma ifadeleriyle gerçekleşir/tirilir. Kalkınma iktisadı gerçekliğe müdahale etme yol ve yöntemlerini işaret ettiği oranda, topluma içkin olan egemen sınıf ve bu sınıfın stratejileri, dolayısıyla güç ilişkileri ile birlikte işleyen bir süreçtir. İnşa süreci emek-para ve meta piyasasının oluşturulması anlamına geldiği ölçüde, aslında sınıfların oluşumu/gelişimi anlamına gelir. Ama çok daha önemlisi, bu inşa süreci sadece sınıfların oluşumu anlamına gelmeyecek, bu oluşumu hayata geçirecek teknokratlarınlbürokratların oluşmasına da yol açacaktır. Kalkınma stratejileri kapitalizmin yapısal 62 ~--------------------"F-"u""a"-t""E.:...:rc""'a"-'n'---O"'".. z: .:g"-"it"-'·n~B" 'i" çe"'" r özelliklerinin ve sınıfsal oluşumunu/inşasım sağlarken, bunu sağlayacak bir grubun da gelişmesine yol açar. Özellikle planlama teşkilatının kurulması, toplumsal gerçekliği sınıfsal ve kapitalizmin yapısal özelliklerinin ötesinde daha çok "ortak iyi" adına hareket eden bir kesimin oluşmasına yol açar. Aslında bu açıklamaları biraz daha detaylandmrsak, kalkınma iktisadının varoluş koşullarını da açığa çıkarmış oluruz. Kalkınma iktisadı diğer sosyal bilimlerden farklı olarak, oldukça eşitsiz donanımda olan toplumsal gerçeklikterin varlığında ve özellikle bu farklı donamma sahip olan toplumsal varoluşlar arasındaki ilişkiler sonucu oluşan bir disiplin olarak gelişmiş/geliştirilmiştir. Bir disiplin olarak kalkınma iktisadını tanımlayan bu temel özellikler ve bilgiler, kalkınma ders kitapları kanalıyla toplumsallaştınlarak yeniden üretilir. Özellikle sanayileşme, endüstrileşme, gelişme gibi bir dizi çok ortak kabul gören kavramlar üzerinden kalkınma olgusu, zamanla geç kapitalistleşen toplumlarda, sınıf ve kesimlerin farklı taleplerini karşılayan büyülü bir sözcüğe dönüşmüştür. Kalkınma iktisadı ders kitapları için önemle belirtilmesi gereken bir şey varsa, o da kalkınma iktisat disiplininin nüfuz ettiği her alanın çeşitli ve yoğun eleştirilere maruz kalmış olmasına rağmen, bu eleştiriler genellikle ders kitaplarına girememiştir. Kalkınma iktisadının işaret ettiği bilginin nasıl bir bilgi olduğu konusunda farklı açıklamalar yapılmıştır. Genellikle yine ders kitaplarına girmemiş olsa bile, beş farklı tanımlamanın yapıldığını söyleyebiliriz; i-)Kalkınma olgusu bir gerçekliktir ve temel varoluş koşulunu, kapitalizmin farklı hızda gelişen toplumlar arasındaki ilişkiden alır. Kapitalizmin tarihsel gelişiminin mekansal olarak eşitsiz gelişimi, sermaye birikimi ve dolayısıyla güç donanıruma daha fazla sahip olan erken kapitalistleşen kesimlerle, kapitalistleşmeye daha geç başlayan/sokulan geç kapitalistkşen toplumlar arasındaki farklılığın, ilişkinin, eşitsizliğin tanımlandığı bir gerçeklik dolayında kalkınma yazını biçimlenmiştir. Ama bu gerçeklik özellikle geç kapitalistleşen toplumlar için başlangıçta niteliksel olarak farklı olan iki toplum arasındaki ilişkileri tammlarken, zamanla geç kapitalistleşen toplumlarda sermaye birikimi ve birikimin temel sınıfsal aktörleri olan iç burjuvazi geliştiğinde, farklılık niceliksel bir biçime dönüşmüştür. Kalkınma yazını da hiç kuşkusuz bu yapısal/sınıfsal dönüşümlerden etkilenmiştir. Örnek olarak kalkınma yazını ilk önce kapitalistleşmenin gereklerini yerine getirme, bu anlamda geleneksel olan ilişki ve kurumsal yapılarda dönüşüm anlamına gelirken, günümüzde artık kapitalistkşen toplumsal koşulların içeriden dışarıya doğru uluslararasılaşması talepleri, kalkınmanın temel belirleyeni olmuştur. 1940'larda bir gerçeklik olarak azgelişmişlik kalkınma disiplinin varlığına yol açmıştır, ama aynı kalkınma disiplini kapitalizmin gereklerini yerine getirdiği oranda kendisinin krizini yaratmıştır. Kriz aslında tekil yada eleştirel olmayan iktisadm tekrar _İk_n_s_a_tv_e_~_a_l_k_ın_m_a______________________________________~l 63 egemen olmasına yol açmıştır. Ama aynı gerçeklik, 1990'ların ortalarından itibaren bir yandan kapitalizmin açığa çıkardığı olumsuz sonuçlar, diğer yandan geç kapitalistleşen toplumların dünya kapitalizmi ile bütünleşme kaygıları, kalkınma iktisadının farklı biçimlerde yeniden varlığına ya da yükselmesine neden olmuştur. Bu anlamda "kalkınma iktisadının" kapitalizmin dinamik eşitsiz ve bileşik gelişiminin ürünü ve bu eğilimin temel belirleyenlerden biri olduğunu söyleyebiliriz. ii-) Fakat kalkınma iktisadı aynı zamanda güç ilişkilerinden dolayı ideolojik bir içeriğe sahiptir. İdeoloji kavramını burada, kalkınma iktisadının amacının "ortak iyi"yi sağlamak olduğu yönündeki ifadede bulabiliriz. Kalkınma süreci kapitalist toplumsal ilişkilerin oluştunilması ve dahası sermaye birikiminin sağlanması gibi mekanizmalara neden olduğu ölçüde, bu mekanizmalar toplumsal olarak farklı kesimleri, farklı düzeyde etkiler. Ama kalkınma iktisadı ve kalkınma stratejileri her zaman için tüm toplumun yararına olacağı ifadesinden hareketle tanımlanır. Bu tanımlamalar gerçekliği örttüğü ölçüde, kalkınma iktisadı ideolojik bir içerik kazanır. Açlığın, yoksulluğun, işsizliğin azaltıiacağı, yaşam düzeyinin yükseleceği ifadeleri bu ortak ıyı kavramı dolayında işaret edilecek birkaç değişkendir. iii-)Kalkınma kavramı ortak İyiye işaret etmek ıçın sanayileşme ve sermaye birikimi gibi kavramları genellikle toplumsal ilişkilerden arındırılarak daha çok üretim güçlerinin gelişmesini işaret ettiği ölçüde kalkınma iktisadı fetişistik bir özellik kazanır. Oysa üretim güçlerinin gelişimi, ister istemez kalkınma sürecinde aynı zamanda sermaye sahipleri, işçiler, işsizler ve daha da önemlisi farklı donanımlarda olan erkek-kadın konumlarının varlığına yol açar. iv-) Kalkınma iktisadı sadece ideoloji değil ama bilgi biçimi olarak bir söylem olduğunu söyleyebiliriz. Bu anlamda kalkınma iktisadı geç kapitalistleşen toplurnlara ait bir "doğrular rejimi" yaratır (Foucault, 1980,131 ). Son yirmi-otuz yılda belirleyici olan kalkınma karşıtı ya da kalkınma sonrası analizler, kalkınma sorununa kalkınmacı söylem üzerinden analiz ederler. Bu tarz ele alışlar, Michel Foucault'un çalışmalarından etkilenerek iktidar ve bilgi ilişkileri üzerinden söylem yönelimli analizler yaparlar. Kalkınma olgusu ya da ifadesi bu tarz analizlere göre iktidarın disipline edici teknikleri ve pratiklerinden bağımsız analiz edilmez. Kalkınma söylemi, birey yada kolektif etkinliklere dışsal olan ve genellikle uygulanan iktidarın disipline edici gücü olarak tanımlanıyor. Kalkınma iktisadının ideoloji olduğu vurgusuyla kalkınma iktisadının bir söylem olduğu gerçekliğini birbiriyle karıştırmamamız gerekir. Escobar'ın işaret ettiği gibi kalkınma söylemi sadece gerçekleri gizleme anlamında bir ideoloji ya da iktidarda olanların gerçek doğruyu gizlemek için ürettikleri bir araç değildir. Kalkınma söylemi üçüncü dünyadaki insanların günübirlik yaşamlarını düzenleyici pratikler dolayında biçimlenir"(Escobar, 64 ~--------------------.!F_,u""a"'-t""'Ec:...:rc""'a""n'--~Ö::.~.zg:...::it"".n'-'B""ı"'"·çe""-r ı995,ı04). 7 Bu anlamda kalkınma iktisadı sadece bilgiye işaret etmez, işaret ettiği bilgi ile yaşam üzerinde etkide bulunur. Bu anlamda da kalkınma söylemi iktidarla ilişkilidir, iktidarın pratik etkinliğine işaret eder. Bu anlamda kalkınmaya ilişkin düşünceler boşlukta gerçekleşmez. Jonathan Crush'un ifade ettiği gibi "kalkınma endüstrisi" oldukça hiyerarşik yapıya sahip kalkınmaya ilişkin bilgi üretim ve tüketim mekanizması içinde biçimlenir. Bu anlamda bilgi iktidar, fakat iktidar da bilgidir. İktidar bilginin ne olup olmadığını tanımlar (Crush, ı 995,5-6). v-) Kalkınma ekonomisinin temel belirleyeni, kapitalistleşme sürecinde zamanlarda yaşayan farklı donanımlar arası ilişki olduğu için statik karşılaştırmaya dayalı bir yöntem, dolayısıyla modernleşme yaklaşımının özelliklerine sahiptir (Ercan, ı 995). Bu anlamda kalkınma ekonomisi kapitalist yapısal özellikler ve kapitalizmin açığa çıkardığı günlük yaşam tarzlarını idealize ederek, daha geç kapitalistleşen toplumların kendileri gibi olmalarını dayatır. Bu yüzden erken kapitalistleşen ülke pratikleri, geç kapitalistleşen ülkeler için sürekli yenilenen "reçetelere" dönüşür. Bu anlamda aslında kalkınma iktisadına ilişkin her bilgi aynı zamanda bir müdahale ve dolayısıyla kalkınma stratejilerini içerir. Kalkınma iktisadını, kurum ve örgütleriyle hareket eden ve pratiğe müdahale eden kalkınma stratejileri olarak tanımlayabiliriz. farklı IV-Kalkınma iktisadının Süreklilik içinde Kırılmaları: iktisattan Kalkınma iktisadına ve Kalkınmadan Kalkınma Karşıtlığına Kalkınma kapitalist sermaye birikimine bağlı bir gerçeklik olduğu sürece, birikimin hız ve donanımına bağlı olarak değişim gösterir.· Yukarıda işaret ettiğimiz kalkınma stratejilerinin aynı zamanda bir inşa süreci olması, kalkınma sorunsalının ele alınmasında farklılaşmaların varlığına yol açacaktır. Aslında en önemli farklılık bizzat kalkınma iktisadı diye bir alt disiplinin açığa çıkmasıdır. Kalkınma iktisadının bir alt disiplin olarak gelişimi, iktisadın tüm toplumsal koşullara uygulanacak bir disiplin olduğu düşüncesinden bir kopuşu ifade edecektir. Özellikle II. Dünya Savaşı sonrası koşullarında bir anda dünyanın büyük bir kısmının azgelişmiş olduğu tespit edilir. Bu tespitin kaynağı yukarıda işaret ettiğimiz karşılaştırma üzerinden gerçekleştirilir. İktisadın tasarruf, yatırımlar, tüketim ve milli gelir gibi kategorilerinden hareketle gerçekleştirilen karşılaştırma, ama özellikle tasarrufların milli gelir içindeki payı karşılaştırması üzerinden, ülkelerin kendi içinde gelişmişlik düzeyine göre bir sınıflandırma yapılır. Hiç kuşkusuz diğer alt disiplinler olarak gelişme sosyolojisi ve gelişme politikaları da kendi kalkınma iktisadı 7 Bu tarz bir ele alış m Lesetho örneğinde gösterilmesi için bak: J. F erguson( 1994) _İk_n_·s_a_t_ve_~_a_l_k_zn_m_a______________________________________~l 65 ölçeklerinden hareketle bu hiyerarşik sınıflandırmaya katkıda bulunurlar. Bu tarz bir sınıflandırma aynı zamanda neden ve niçin soruları ile kalkınma iktisadının varoluş koşullarını hazırlar. Azgelişmişliğin nedenlerinin açıklanması ve azgelişmişlikten kurtulma stratejilerinin belirlenmesi, kalkınma iktisadını sadece tekil/egemen iktisattan ayrılmasına neden olmaz, ama aynı zamanda azgelişmiş toplurnlara yönelik reçetelerin hazırlanması anlamına da gelir. Bu anlamda kalkınma iktisadının ilk elden kaynağı egemen iktisat iken, zamanla yani inşa süresince açığa çıkan sonuçlar bu temel kaynaktan görece farklılaşmaları içeren kınimalara neden olmuştur. Kalkınma iktisadının ya da kalkınma iktisadı karşıtı yazının kaynağı, bizzat kapitalizmin inşa süreci iken, süreç ideolojiler, söylemler, fetişistik açılımlar ve çok daha belirleyici olan kalkınma stratejileri olarak kendini açığa çıkarır. Sürecin analizi açısından tüm bu var oluş hallerini ele almak oldukça büyük öneme sahiptir. Çünkü söylem ya da ideolojik farklılaşmalar, egemen olan yaklaşımdan kırılmalara, yeniden yapılanmalara yol açar. İkili okuma ile bu değişikliklerin hem gerçeklikteki belirli dönüşümleri anlamamızı kolaylaştırdığını, ama sadece örnek olarak söylemsel analizde ya da yanlış bilinç anlamında ideolojide kaldığımızda gerçekliği anlamamızı zorlaştırdığını söyleyebiliriz. Çalışmamız açısından kalkınma yazınında gerçekleşen bu dönüşüm ve süreklilikleri işaret etmek, daha sonra kalkınma ders kitaplarında bu farklılaşmaların var olup olmadığını sorgulamamıza olanak sağlaması açısından önem taşıyor. Gelişmeler-kınlmalar ve sürekliliği belirli başlıklar altında toplayabiliriz. tüm bu süreklilik ve kırılmaları burada detaylandıramayız, bu aslında anlamlı olacak bir diğer çalışmanın konusu olabilir. Burada sadece çok genel bir dönemlendirme yapacağız. Bu tarz kırılma ve sürekliği analiz ederken ilk elden Hirschman (1981) ve Hirschman'dan hareketle Streeten'in (1983) yaptığı analiz, tekil iktisattan yani genel geçer iktisadın tüm ekonomiler için geçerli olduğu düşüncesiyle, buna karşı geliştirilen düşünce yazarlarının ayrımını ele veriyor. Diğer yandan Kuzey-Güney arasındaki ekonomik ilişkilerin ilişkiye taraf olanlar için karlı olacağı veya olmayacağı ifadeleri de bir başka ayrımı işaret ediyor. Bu ikinci ayrım gelişme yazınma karşılık azgelişmişlik yazını olarak da sınıflandırılıyor (Bemstein, 1992). Hiç kuşkusuz Gelişme yazınma karşılık azgelişmişlik yazını önemli bir dizi farklılık aslında her iki yazın da kalkınma talebinden hareket etmekte, gelişme yazını kalkınınayı engelleyen nedenleri o ülkenin içsel dinamiklerine bağlarken, azgelişmişlik yazını kalkınamamanın temel nedeni olarak gelişmiş içermekle birlikte, kapitalist ekonomileri gösterecektir. Ama azgelişmişlik yazını da aslında kalkınma kavramını/gerçeğini sorgulamadan, kalkınmanın nasıl olacağının yol ve yöntemlerini araştırmıştır (Ercan, 1995). Oysa kapitalizmin geç kapitalist ülkelerde kalkınma stratejileri doğrultusunda inşa edilmesi, sistemin mantığına 66 ~------------------~Fo....:::;;ua""t"""E::..:r...:::c;:;::a:.:.n_-_,O""..z""g""it""'n"""B""ı""·çe=.r uygun olmakla birlikte, ideolojik olarak işaret edilen "ortak iyiye" yönelik olmadığı açığa çıkmıştır. Yoksulluk ve işsizliğin artması, askeri darbeler ve sanayileşme ve kalkınmanın çevre, kadın ve emek üzerindeki olumsuz sonuçları kalkınma kavramını eleştirerek, kalkınma karşıtı (post develoment/antidevelopment) bir yazının oluşmasına neden olmuştur. 1970'lerin sonunda başlayan ve neo-liberal yönelimli küreselleşmeci analizler kalkınma iktisadının gereksizliğine işaret ederek dünya pazarı ile bütünleşmenin tüm taraflar için "ortak iyi" anlamına geleceği vurgusunu öne 8 çıkartmıştır. Bu vurgu beraberinde bütünleşme için gerekli mekanizmaların yani emek-meta ve para piyasalarının kapitalizmin dünya ölçeğinde işleyişine uygun hale getirilmesiyle, devletin etkinlik alanın azaltılması yani pür piyasa mantığı temel ideoloji ve pratik olarak gündemi belirleyecektir. Küreselleşme ve neo-liberal politikaların etkin olduğu bir dönemde "kalkınmacı" eğilimler, özellikle devletin üretken sermayenin gelişmesini sağlaması, teknolojik ilerlemeye destek vermesi ve en önemlisi kalkınınayı olumsuz etkileyen dışsal tehlikelerden ekonomiyi-toplumu koruması üzerinden bir dil geliştirmeye başlamışlardır. G.Kore deneyimi bu tarz analizierin temel referansı olurken, hastalıklı kabul edilen spekülatif hareketlerin etkisini azaltına ise en çok öne çıkartılan argüman olmakta. Kapitalizmin özellikle 1990'lardan itibaren dünyanın birçok yerinde arka arkaya krizlerle yüzleşmesi, "piyasanın her şey olduğu" fikrinin kısmi bir eleştiriye tabi tutulmasına neden olmuş. Washington Sonrası Uzlaşısı olarak tanımlanan analizler, devleti yeniden ve yeni görevlerle tanırolayarak sürecin içine almıştır. Ama önemli bir farklılıkla, piyasanın belirlediği işlevlere uyumluluk anlamında bir devlet tanırnma işaret edilmiştir. Bu anlamda son zamanlarda küreselleşmeye karşı kalkınmacı analizler ile küreselleşme için devletin etkin kılındığı piyasa yönelim/i kalkınmacı analizierin belirleyici olduğu bir dönemden geçiyoruz diyebiliriz. Kalkınma karşıtı yazın açısından önemli olan bir değişme ise, kalkınma karşıtı analizlerde özel bir yeri olan feminist kalkınma karşıtı ya da çevreci kalkınma karşıtı hareketlerin piyasa merkezli ve etkin devlet işleyişi içinde pasifleştirilmesidir. Diğer yandan kapitalizmin dünya ölçeğinde etkinliğini arttırdığı ve toplumsal ilişkiler üzerinde gerçek egemenliğini kurduğu bu dönemde, devletin yeniden dağıtırncı politikalarında önemli gerilemeler yaşanması, sermaye yoğun teknolojilerin devreye girmesi, emek tasarruf eden üretim organizasyonlarına gidilmesi ile temel geçinme olanaklarını kaybeden muazzam bir kitlenin varlığına yol açmıştır. Bu gelişmeler ise kitlelerin yeniden paylaşımcı ve anti-küreselleşmed kalkınma düşüncelerine yönelmesine yol açmıştır. 8 Bu yazının kalkınma iktisadını eleştiren temel çalışma Lall(1983), B.Balassa'nın çalışmaları (1982),(1988) ve (1989) ve A. Krueger (1978), (1985) ve (1981). l _İk_n_·s_a_tv_e_~_a_l_k_ın_m_a________________________________________ 67 Tabloda işaret ettiğimiz süreklilik-kırılma ve geri dönüşleri kalkınma stratejileri, kalkınma stratejilerinde devletin üstleneceği işlevler gibi oldukça farklı kriterler dolayında kendi içinde bir dizi analize tabii tutulabilir. Fakat bizim amacımız açısından sadece bu değişiklikleri işaret etmek yeterli olacak. Diğer yandan kalkınma yazınında süreklilik, kırılma ve geri dönüşleri yukarıda işaret ettiğimiz, kapitalizmin işleyişi yani gerçeklik düzeyi ile birlikte ideoloji, söylem ve fetişleştirme gibi değişkenler dolayında yeniden ve daha zengin bir okumaya tabi tutulabilir. Ama tüm bu okumalar ancak kalkınma iktisadının genel olarak çerçevesini oluşturma ve teorik detaylı bir okumanın konusu olabilir. Amacımız Türkiye'de kalkınma ders kitaplarının "gelişme yazının geçtiği aşamaları içerip-içermediğini sorgulamak olduğu için, sadece süreklilik ve kırılmaları göstermeye çalışıyoruz. Bu tarz bir analiz için çıkış noktamız ya da ölçümüzü Max Horkheimer'in egemen iktisat için işaret ettiği ifade olacak. Horkheimer'e göre iktisat "oluşa değil de varlığa yönelmiş" bir disiplindir. Bu ifadenin açık anlamı "verili toplum biçimini kendini yineleyen ve hep aynı süreçlerden oluşan bir mekanizma olarak gören" bir bilgi tarzı ile karşı karşıyayız. Kırılma ve geri dönüşleri bu bilme tarzına karşı ya da onun içindeki gelişmelere atfen kullanacağız. Teoriden uzaklaşmaya yönelik çabaları kopuş olarak tanımlıyoruz. Hiç kuşkusuz bu kopuş, teorinin bütünsel yapısı ve özellikle belirli bir varoluşu yücelten teorinin tümüne karşı gerçekleştirilen bir karşı çıkış anlamına gelmiyor. Kalkınma iktisadının varoluş nedeni olan "kapitalist toplumlardan farklı olan toplumları", kapitalist toplumsal ilişkilere yönlendirme kaygısının bizzat kendisi, "tekil iktisattan" kopuşun belirleyicisi haline gelmiştir. Tekil iktisadın veri olarak kabul ettiği üretici ve tüketiciler, taraf oldukları emek-para ve meta piyasalarında amaçlarına uygun araçları seçmeleri teorinin ilk uğrağı iken, egemen iktisadın temel belirleyenleri olan rasyonel insan ile rasyonel davranışların oluşturduğu denge koşulları (para-meta ve emek piyasası ve bu piyasaların kendi aralarında) ikinci uğrak oluyor. Tüm bu işleyişin evrensel ve her topluma uygun olduğunu söylemek ise son uğrak 9 oluyor . Kalkınma iktisadı açısından aslında her üç uğrak çok önemli, ama esas belirleyici olan son uğrak. Yani rasyonel insanın evrensel ve mutlak bir gerçeklik olarak tanımlanması uğrağı önemli. Bu ifade daha sonra rasyonel insanı da içine alan piyasanın evrensel ve mutlak olduğu ifadesiyle yer değiştirecektir. Yani fetişizm günümüzde daha bir üst noktaya taşınmış durumda. Kalkınma iktisadının varoluşu, rasyonel insan ve denge koşullarının her köşesinde ve her toplumda geçerli olmadığını ifade etmekle başlıyor. Ama teoriye yönelik bu tarz tanımlama veya karşı çıkış ya da kopuşun bizzat kendisi kutsanan ve rasyonel olduğu kabul edilen bir varoluşu hiyerarşik dünyanın 9 Bu ifadenin klasikleşen genel çerçevesi için bak L.Robbins(l979) ve çerçevenin sessiz kabulünün eleştiri için J.Brohman(1995). kalkınma yazınındaki 68 11----------------------------------~F~u~a~t~E~~~a~n~-~o~··~~7gu~·~·n~B~i~çe~r çekerken, diğer toplumlar rasyonel olmayan, normal temsil ediyor. Aynı zamanda kalkınma iktisadını tek iktisattan farklı kılan müdahale ve müdahaleyi sağlayacak organize güç olarak devleti de öne çıkarmış oluyor. Aslında müdahale düşüncesinin temel yönelimi ise benzer olmayanı benzer olana dönüştürme stratejilerini içerecektir. Ama kalkınma iktisadının müdahale kavramı ile bağlantısı Maynard Keynes'in iktisada müdahalesi ile gerçekleşmiştir. 1929 Genelleşmiş krizi aynı zamanda genel geçer iktisat disiplinin de krizi olmuştur. Krizle birlikte denge ilkesi sorgulanmaya başlanmıştır. Farklı mekanizmalara bağlamakla birlikte 1930 'lu yıllarda kapitalizmin bazı şartlarda kriz üreteceği fikri genel olarak işlemeye başlamış fakat ,Maynard Keynes'in bu yöndeki eleştirisi en çok tutulan eleştiri olmuş ve hatta iktisat disiplini açısından yer yer bir devrim olarak tanımlanmıştır. M.Keynes kapitalist ilişkilerin sürekli denge üretmeyeceği fikrini iktisada taşımış ve devletin bu dengesizlikleri gidermek için piyasaya müdahale edebileceğini ve hatta kapitalizmin yararı için etmesinin zorunlu olduğunu vurgulamıştır. "Şu sonuca varıyoruz ki, yatırımın cari akımını düzenleme işi, sakıncasız olarak, özel girişime bırakılamaz" (Keynes, 1980,336). Keynesyen analizle devletin ekonomik yaşama müdahale etmesinin gerekliliğinin genelgeçer iktisat disiplini içine monte edilme çabalanyla karşılaşmış oluyoruz. Keynes ve daha sonraki Keynesyen ele alışlar için, devlet, kapitalizmin yarattığı enflasyon ve işsizlik gibi ekonomik hastalıkların üstesinden gelecek bir dizi araçlara sahiptir. Keynes enflasyon ve işsizlik gibi olguları eksik talebe bağlıyor ve çaresinin de toplam talebin yükseltilmesinde buluyordu (Clarke, 1988, 270-75). 1929 Krizi ve sonrası Amerika, İngiltere ve İsveç gibi ülkelerin uyguladıklan ekonomi politikalarını inceleyen uzmanların gösterdiği gibi; önemli farklılıklar olmakla birlikte ele alınan bu ülkelerde devlet açık bütçe politikaları ve kamu harcamaları ile ekonomik krizi aşma yönünde bir dizi pratik geliştirmiştir. Yani devletin ekonomiye müdahalesi teoriye içselleştirilmiş oluyordu. Kalkınma yazınında müdahale yukarıda işaret ettiğimiz gibi bir mekanizmanın aksayan yanlarını lehimci mühendislik olarak düzeltme anlamına gelmiyor, özellikle başlangıçta bir inşa ve yeniden yaratrna amacına yöneliyordu. Kalkınma yazını ve ona karşı geliştirilen azgelişmişlik yazını zamanla, ülke içinde inşa faaliyetinin belirli bir yol almasından sonra devleti dışsal değişkenlere entegre etme ya da dışsal değişkenlerden koruma işlevlerinden hareketle yeniden tanımlama yolunu seçerler. Aslında bu düşüncelinanç kalkınma düşüncesinde farklı aşamalarda tekrar tekrar karşımıza çıkıyor. Tabloya baktığımızda Keynesyen geri çekilme yani devleti etkin kılmanın kalkınma yazınında sadece VI aşama (Marksist Üretim tarzları ve Üretim Tarzlannın Eklemlenmesi), VII aşama (Eleştirel Olmayan İktisada Geri Dönüş -Washington Uzlaşması) ve VIII aşamada (Post-developmentalist-Antikalkınmacı yaklaşımlar) doğrudan belirleyici olmadığını görüyoruz. olarak yukarı doğru olmayanı _İk_n_s_a_t_v_e_~_a_lk_ı_nm __a________________________________________~l 69 Keynesyen karşı çıkış ve genel geçer iktisat açısından geri çekilmeyi dönemin koşulları içinde değerlendirmemiz gerekiyor. Dönemi tanımlayan önemli bir değişim var ise o da Sovyetler Birliği 'nin uygulamaya soktuğu planlama olmuştur. Sovyetler Birliği 'nin planlama temelli ekonomik başarısı, genel geçer iktisadın (neo-klasik iktisat) ne teorik çerçevesi ne de beklentilerine uyuyordu (Preston,1985,40). ABD'nin uluslararasılaşması yönündeki pratikleri müdahalenin bir diğer belirleyicisi olmuştur. Müdahale ABD'nin uluslararası alanda varlığını etkin kılması için geliştirilen politik yapılanmalar, aynı zamanda Batı-Avrupa'nın Ekonomik Yeniden İnşası Programı'nı da (Economic Recovery of Westem Europe) gerekli kılıyordu. Böylece müdahale kavramı uluslararası düzeye taşınmış oluyordu. Planın geliştirilmesinde önemli bir isim olan Prof. Seymour Harris, bu programı geliştirirken Keynesyen bir çerçeve izlemiştir. (Preston,l985,48). Avrupa'nın inşasında en önemli aşama Marshall yardımı olmuştur. Marshall yardımı "Amerika'nın Avrupa'ya yatırımlarının akışını hızlandırması ve Atıantik ekonomisinin gelişmesi için dengeli bir Avrupa yaratılması" amaçlarını taşıyordu. (Clarke, 1988,256). Kalkınma yazınında müdahalenin girmesi, belki de müdahale kavramı örgütlenen kalkınma düşüncesinin gelişmesinde bir diğer gelişme, Keynes'in toplam talep ve onun bileşenleri doğrultusunda yaptığı statik analizin, dinamikleştirilerek uzun dönem açısından geliştirilmesi olmuştur. Literatürde Harrod-Domar olarak tanımlanan modelde, büyümenin uzun dönemli belirleyenleri analize dahil edilmiştir. Büyümenin temel belirleyeni olarak gösterilen yatınmlar, kalkınma iktisadının azgelişmiş toplumları azgelişmiş olarak nitelemesinin de temel belirleyeni olmuştur. Yatırımların Keynesyen analizden hareketle tanımlanması doğal olarak, gelir ve talep değişkenlerini öne çıkarmıştır. Yatırımlar ve dolayısıyla üretimin gelişmesi, toplumda gelirin yüksek ve dolayısıyla toplam talebin yüksek olması ile ilişkilendirilmiştir. Keynes'in dinamikleştirilmiş bu modeli bir yandan müdahaleyi meşrulaştırırken, diğer yandan ekonomin büyümesi için gerekli şartları da belirlemiş oluyor. B.Hettne'nin haklı olarak vurguladığı gibi tüm bu değişkenler, kalkınma düşüncesinin gelişimi için temel model olmuştur (Hettne, 1990,50). Bu bizim için iktisat düşüncesinde kalkınma iktisadının bir alt disiplin olarak gelişmesi ve bu anlamda ilk kınlmayı işaret ediyor. Kalkınma iktisadının bir disiplin olarak varoluşunun teorik dili bu olurken, bu dil iki önemli olgu ile kalkınma iktisadının daha bir belirgin hale gelmesine neden olmuştur. Bu olaylardan ilki ABD'nin uluslararası düzeyde neler yapmayı etrafında amaçladığını konuşmasında açığa çıkaran Başkan Truman'ın konuşmasıdır. Başkan eski emperyalizmin yani diğer insanları sömürmenin kendi planlarında yeri olmadığını ve devamla amaçlarının demokratik ve adil bir dünya yaratmak olduğunu söyler. Bu amacı yerine getirmek için oluşturulan programda, "sahip oldukları endüstriyel gelişme ve teknolojik donanıını dünyanın azgelişmiş bölgelerin gelişmesi ve büyümesine yönelik 70 11------------------------------------~F=u~at~E~r~c~a~n_-~o~··z~g~u~·n~B~ı~·ç~er kullanacaklannı" işaret edecektir. (Truman'dan aktaran Rist, ı997,7ı). G.Rist birlikte kalkınma kavramının keşfedildiğini belirtir. Kavram bu anlamda ilk defa geniş bir şekilde dolaşıma girmiştir. İdeolojik yada söylemsel olarak azgelişmiş olanlara refah ve zenginlik götürüleceği ifadesi, azgelişmiş ya da kalkınmamış olanları katkınmış olanlardan ayırt etmeyi yani ölçü sorununu gündeme getirmiştir. Bu sorunu uluslararası düzlemde Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi gündemine almış ve çabalarının genel çerçevesini "ekonomik gelişme" olarak çizmiştir. Bu çerçeve içinde çabaları azgelişmiş denen ekonomileri tanımlamak ve bu ekonomiler için kalkınma koşullarının ne olduğunu belirtmek olmuştur. Birleşmiş Milletierin ı 95 ı yılında oldukça küçük bir uzman grubuna hazırlattığı Azgelişmiş Ülkelerin Kalkınması İçin Ölçüler adlı raporda, azgelişmiş ülkeleri tanımlamak için ülke içi tasarruf oranlarına dikkatler çekilmiştir. Gelişmiş ülkelerde ülke içi tasarruf oranları %ı O dolayında iken, azgelişmiş ya da kalkınmamış ülkeler için bu oranın % 5 ya da daha altında olduğu belirtilmiştir. Tanımlamaya ve dolayısıyla sınıflandırmaya yarayan ölçme sorunu, aynı zamanda sorundan kurtulmanın yolunu da böylece göstermiş oluyor. Yani ülke içi tasarruf oranlarının nasıl arttırılacağı üzerinde durulmuştur. Tasarrufların artışı için müdahale ve dolayısıyla müdahaleyi yapacak olan devlet ve uluslararası kuruluşlar öne çıkartılmış oluyor. Müdahalenin sınırlarını belirtmek için ise rapor, özellikle planlamanın gerekliliğini öne çıkarır. Planlama kaynakların olası farklı kullanım biçimlerinden en iyisini belirlemek olarak tanımlanmıştır. (Preston, ı 985 ,64). Truman'ın konuşmasıyla Birleşmiş Milletler raporunda azgelişmişliğin temel göstergesinde işaret edilen tasarruf oranlarının düşüklüğü aslında sermaye birikiminin yetersizliği ile eş anlama geliyor. Sermaye birikiminin oluşması ise kapitalizmi kapitalizm yapan emek ile emek gücünü ayrıştırarak emek piyasasının oluşturulması, emek gücünün enerjisinin üretim sürecinde metaları yaratarak meta piyasası oluşturması ve üretim faaliyeti kullanım değeri için olmadığından üretilen metaların değiştirilmesi için para piyasasının oluşturulması yani yukarıda işaret ettiğimiz gibi bir inşa süreci öneriliyor. Kalkınma iktisadının oluşumu üzerinde çok duruyoruz, çünkü ancak bu inşa süreci ve onun dili anlaşıldığında diğer aşamalar anlaşılacak ve yine ancak bu inşa süreci gösterildiğinde ondan kopuk bir biçim alan geleneksel kalkınma yazınının tek başına yetersiz kaldığı işaret edilmiş olacak. Azgelişmiş Ülkelerin Kalkınması İçin Ölçüler çalışma aslında kalkınmanın öncüleri olan yazarların işaret ettiği dünya ile uyum içindedir. Eğer azgelişmişliğin temel belirleyicisi yetersiz sermaye birikimi ise, sermaye birikiminin artması için gerekli koşulları hazırlamak, kalkınma için temel politika olacaktır. Bu Milletler düşünce tarzının Gelişme en gelişkin biçimi ile ifade edilmesi ve Birleşmiş Komisyonuna sunulması ünlü kalkınma iktisatçısı, _İk_n_s_a_t_ve_~ __ al_k_zn_m_a______________________________________~l 71 W.A.Lewis tarafından gerçekleştirilmiştir. Preston'un anlamlı tanımlaması ile Lewis; "Keynes'i üçüncü dünyaya ihraç etmiştir." W.A.Lewis; "Ekonomik kalkınma teorisinin temel problemi, daha önceleri ulusal gelirin% 4 veya 5'ini veya daha azını tasarruf eden bir toplumda, gönüllü tasarrufları % 12 ya da 15 ya da daha yüksek bir orana çıkarmaktır." Aslında tasarruf ile işaret edilen yatırımların artması ve yazarın ifadesi ile kalkınmanın temel olgusu "bilgi ve yetenekleri de içeren hızlı sermaye birikimidir" (Lewis, 1966, 416). Serıneye birikimi ve tasarruflar üzerindeki vurgu ile birlikte Lewis, 1953'te Mısır Merkez Bankası 'na yaptığı sunuşta, gelişmiş olanla azgelişmiş olan arasındaki ayrımı belirleyen bir diğer unsur yani piyasanın büyük ya da küçük olması üzerinde yoğunlaşır. Yazar için "bir çok ülkede endüstrileşmenin önündeki temel engel, ülke içi pazarın küçük olmasıdır" (Lewis, 1953). Tasarruf oranının düşüklüğü ·ve pazarın küçük olması temelinde azgelişmişliği açıklayan Lewis, azgelişmişlikten kurtulmak için önerdiği çerçeve; "azgelişmişliği tanımlayan bir diğer özellik olan emek fazlasının kullanılması yönündedir. Bu ifade aslında ülke içinde işçileşme yani emek ile emek gücünün birbirinden ayrışması ile bir emek piyasası oluşumunu göstermesi açısından önem taşıyor. Var olan kapitalist ilişkiler sistemini mutlaklaştırma, binlerce yıl tarımsal alanda varlığını sürdüren insanların verimsiz olarak açıklanmasını da gündeme getirmiştir. Yazarın ifadesi ile "sermaye ve doğal kaynaklarla karşılaştırıldığında nüfusun fazla olduğu ülkelerde sınırsız işgücü bulunduğunu ve bu anlamda ekonominin büyük bir bölümünde emeğin marjinal üretkenliğinin sıfır, negatif veya göz önüne alınamayacak oranda olduğunu" belirtir. Ekonomide geniş bir yer kaplayan tüm bu kullanılabilir emek arzının varlığında "yeni endüstrilerin ve yeni iş olanaklarının herhangi bir emek sıkıntısı ile karşılaşmadan gerçekleştirileceği belirtilmiştir.(Lewis, 1953.406). Lewis üretken olmayan emek deposunun varlığına ilişkin görüşlerini geliştirmek için modernleşme teorilerine de temellik eden, geleneksel-modem ayrımını "kapitalist" ve "geçimlik" kesim olarak yeniden tanımlar (Lewis, ı 966,406). Yazar emek piyasasının yanı sıra kalkınma için gerekli para piyasası, yani para sermaye oluşumuna da dikkatleri çekmiştir. Tasarrufların çok sınırlı sayıda kapitalist tarafından yapılabileceğini, çünkü toplumda geçimlik kesimin gelirlerinin çok az olduğu belirtilmiştir. Geçimlik kesim eğer tasarruf yapamayacak durumda ise, tek kaynak özellikle azgelişmiş ülkelerdeki gelir eşitsizliği paralelinde tasarruf yapabilen küçük bir kesimin tasarruflarını ek yatırım, yani sermayeye dönüştürmesi gerekiyor. Fakat azgelişmiş ülkelerde, kapitalistlerin karlarının yatırımlar için yeterli olmadığı durumda, devletin direkt müdahalesi ile yatırım için kaynak yaratmanın gerekli olduğu dile getirilir. Bu müdahale ile yaratılacak kaynaklar ek para basma ya da ucuz banka kredileri ile kredi verme, vergi oranları ile oynayarak sermaye yaratma ya da enflasyon koşullan yaratarak, kapitalistlerin enflasyonİst karlar elde etmesini sağlama gibi yöntemler kullanılacağı belirtilir (Lewis, ı 953, 20). Kredi yazara göre vergi kanalı ile 72 z" g" "it:.:. :·n'" Bo:. :iıçe=-r 1-------------------'F"-""ua""t'-'E""'r-=c=a'-'-n_-.....:O::.; .. kaynak yaratmadan daha önemlidir, çünkü, kredi ile birlikte, gelir bölüşümünü endüstriyel kapitalistler lehine çevirerek, sermaye birikimini hızlandırıcı etkide bulunacaktır. Sermaye birikimi için kaynak yaratma koşullarından ilki ülke içi tasarruflar ise ikincisi ise dışsal fınans, yani azgelişmiş ülkenin dışarıdan borçlanmasıdır. Bu ise direk olarak, kapitalist ülkeler kanalı ya da kapitalist özel girişimciler kanalı ile gerçekleşebilir. W.A.Lewis yukarıda tanımladığı biçimi ile kalkınma koşullarının hazırlanması için, planlamanın gerekliliğinden bahseder. Planlama yazara göre, "piyasanın belirlediği görünmez sosyal kontrolü, devlet kanalı ile görünür bir şekilde müdahale ile geliştirmektir." Piyasanın yarattığı bir dizi eksiklikleri böylece devlet, planlama kanalı ile elimine eder ortadan kaldırır. Bu anlamda planlama devletin piyasanın güvenlik ve varoluş koşullarını hazırlayan bir araçtır.(Lewis,1949,28). Lewis'ten yaptığımız bu kısa özet bize kalkınma iktisadının genel vermesi açısından önemli. Bu genel referanslar, azgelişmiş bir ekonomide referanslarını i-) müdahalenin gerekliliği, ii-) sermaye birikimi için emek ve iii-) tüm bunların olur. planlı bir piyasasını ve para piyasasını geliştirmek şekilde gerçekleşmesi gerektiği işaret edilmiş Lewis'ten hareketle çerçevesini çizdiğimiz kalkınma iktisadının, bazı farklarla bu dönemin diğer kalkınmacıları için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Farklılıklar sadece inşa sürecinin nereden ve hangi araçlarla başlayacağı konusunda açığa çıkıyor. Örnek olarak kalkınma yazınma öncülük eden ve kalkınma yazınının yöneldiği konuları daha açık dile getiren Paul N. · Rosentein-Rodan'ın 1943 tarihli çalışması "Doğu ve Güney Doğu Avrupa 'nın Sanayileşme Sorunları" adlı çalışmasında azgelişmişlik probleminin kendinin deyimi ile sadece çöküntü bölgeleri (depressed areas) ile sınırlı olmadığını ve fakat "bir bütün olarak dünyayı ilgilendiren genel bir sorun olduğunu belirtmiştir. Gerçekten de savaş sonrası dünya ekonomisinin yeniden yapılanma ihtiyacı ile örtüşen bu açıklama tarzı, Rodan'ın ele alışında bir dizi teorik öncülle birleşmiştir. İlki azgelişmiş denen ekonomilerin temel sorununun, bu ekonomilerin hareket alanını sınırlayan olgunun, piyasanın yetersiz büyüklükte olmasıdır. Oysa piyasanın yetersiz gelişimi sadece azgelişmişliğin ön koşulu olmakla kalmamakta, fakat dünya ölçeğinde kapitalist pazarın genişleme potansiyelini de sınırlamakta. Bu öncüiden hareketle dünya ekonomisinin, kapitalist ilişkilerin daha da gelişmesinin yolu, azgelişmiş denen ülke alanını sınırlayan piyasaların ekonomilerinin hareket büyütülmesi/genişletilmesidir. Yazara göre azgelişmiş ülke pazarlarını genişletebilmenin temel yolu endüstrileşmeden geçer. Yazar endüstrileşme _İk_n_s_a_t_ve_~_a_l_k_ın_m_a______________________________________~l 73 vurgusunu yaparken özenle endüstrileşmeyi sağlayacak girişimin (kapitalistin) maksimum noktaya ulaşması gerektiğini vurgular. Bu nasıl gerçekleşecek? Yazara göre, her şeyden önce bu çöküntü bölgelerinde endüstrileşme için izlenecek yol, kesinlikle Sovyetler Birliğinde izlenen ve kendi deyimi ile "Rus Modeli" olmamalı. Rus modeli özünde içe kapanık bir endüstrileşmeyi temel aldığı için kendi kendisinin mezarını kazacak bir dizi dezavantaja sahip olduğunu belirtir. Bu dezavantajlar; i-) kullanılır Gelişme oldukça ve bu nedenden yavaştır, dolayı çünkü sadece ülke içi sermaye kaynakları tüketim düzeyi ve yaşam standardı oldukça düşüktür. ii-) Bu model ülkenin kullanabileceği uygun doğal kaynakların varlığıyla olarak dünya ekonomisinden bağımsız bir ekonomik birim olmasına neden olacaktır ki, bu da sonuçta uluslararası işbölümünün düşük bir düzeyde kalmasına neden olacaktır. Uluslararası işbölümünün düzeyinin düşmesine paralel olarak dünya ölçeğinde meta üretim kapasitesi daha düşük seviyede kalarak, dünya meta çıktı miktarının fakirleşmesine neden olacaktır. ilişkili iii-) Son olarak dünya ekonomisinde varolan farklılıklar daha çok ağır sanayide görülecek ve bu ise dünya üzerinde varolan kaynakların verimsiz ya da gereksiz kullanımına neden olacaktır (Rodan, 1967, 246). Rodan açıkça azgelişmiş ülkeler için geleceğin, kapitalist ülkelerin yanında yer almakta ya da kapitalist ilişkileri seçmekte yattığını belirtmekte. Bu yöndeki seçeneği ikinci ve seçilmesi gereken alternatif olarak tanımlayan yazar; "Doğu ve Güney Doğu Avrupa ülkeleri için alternatif endüstrileşme biçiminin dünya ekonomisi" ile bütünleşmeden geçtiğini belirtmekte ve devamla; "Dünya ekonomisi içinde yer almanın uluslararası işbölümünün avantajlarını kullanabilme olanağı ile birlikte üretim sonucunda herkes için refahın artacağını" belirtmiştir (Rodan, 1968, 247, vurgu bana ait). Rodan'ın yukarıdaki açıklaması bugünkü neoliberallerin gelişme yazınının eleştirisi ve dahası sanki kalkınma yazının çerçevesini çizdiği dünyanın kapitalizm ve pazar ilişkilerine karşı imiş gibi gösterilmesinin ne kadar anlamsız olduğunu gösterir nitelikte. R.Rodan daha sonraki bir çalışmasında, "Büyük İtiş Teorisi Üzerine Notlar" (Notes on The Theory of the Big Push) ekonominin gelişmesi için yapılacak küçük ölçekli katkıların bir bütün olarak ekonomide pek de anlamlı olmayacağını ve bundan hareketle ekonomik gelişmenin başarılı olması için, kaynakların belirli bir kısmının gelişme programına ayrılmasının gerekli olduğunu vurgular. Yazar dönemin kalkınma yazını içinde çok kullanılan bir örnekle kalkınma ile uçağın kalkışa geçmesi arasında bir paralellik kurar. Nasıl bir uçak uçuşa geçmek için kalkmadan önce yerde gerekli bir hıza ulaşması gerekiyorsa, ekonominin de kalkınmasının sürekliliği için belirli bir miktar kaynağın aynı anda kullanılması gerekir. Böylece azar azar yapılan yatırımlar toplam ekonomiye gerekli hızı vermezken, ani ve tüm sektörleri içerecek planlı yatırımların ekonomide 74 1------------------""""F':....:.:;;ua""t'-'E=r-"c=a.:..:.n_-_;O"" .. z::.:gu'""·""'·n'-'B:;..:i=ç=-er sıçrama etkisi yaratarak gelişmeyi sağlayacağı belirtilmiştir (Rodan,l971,395). R.Nurkse'in "kısır döngü teorisi", Gerschenkron'un devleti öne çıkaran analizleri ve tarihsel gelişmeyi evrimci bir şekilde analiz eden Rostow, dengesiz kalkınma ile Hirschman'ın analizlerini azgelişmişliği bir gerçeklik olarak kabul eden ama onun kabul edilen bir gerçekliğe dönüştürme siyaseti olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Bu anlamda tabloda işaret ettiğimiz gibi kalkınma yazını bu evresinde üretimci, sınıf ve cinsiyet körü olma haline devam ediyor, dolayısıyla ideolojik, söylemsel, fetişistik, iktisat politikası temelli bir dizi özelliği taşıyor. Bu yönüyle kalkınma stratejileri kapitalizmin bir bütün olarak inşa edilmesinin araçlarını sağlasa bile, kalkınma yazını gerçekliğin yapısal­ sınıfsal cinsiyetçi özelliklerini açığa vurmuyor. Bu anlamda ilk kırılma tam bir kırılma değildir. 1960'larda Dudley Seers 'in The Limitations of the Special Cas e başlıklı çalışması kalkınma yazınında önemli bir farklılaşma ve gerçekliğe ait bazı ipuçları veriyor. Bizim yapmaya çalıştığımız gibi Seers çok önceleri genel olarak iktisat ve kalkınma ders kitaplarını eleştirerek kendi teorik çerçevesini oluşturuyor. Dudley Seers, Paul Samuelson'un kitabı "Ekonomi"yi ele alarak eleştirir. Eleştirisini kitabın ekonominin genel ilkelerini öğretmek için kullanıldığını, oysa bu kitabın ele aldığı konular ve bu konular hakkındaki tüm bilgilerin Amerika gerçekliğinden hareket ettiğini ve bu anlamda azgelişmiş bir ülkenin, dış ticaret, gelir ve yatırım gibi konularının bu kitaba referans yapılarak aniaşılamayacağını belirtir. Seers'e göre aslında Samuelson'un kitabının başlığı "Ekonomi" değil de "Yirminci Yüzyılda Birleşmiş Devletler Ekonomisi" olması gerektiğini belirtir. Seers devam eden yazısında aynı şekilde Marksist ekonominin de azgelişmiş ekonomilerin anlaşılması için yetersiz olduğunu belirtir. Marksist yazın azgelişmiş ekonomileri bir dizi aşırı soyut kavramlarla anlamaya çalıştığını ve bu yüzden de gerçekliği yakalayamadığını ifade eder. Seers yazısının sonunda "Ekonominin yeniden yapılanması için yararlı bir başlangıcın alçak gönüllü ve fakat devrimci bir sloganla başlatıldığını belirtmiş; Ekonomi ekonomiler üzerinde çalışan bir bilimdir" (Seers, 1967,27,vurgular bana ait). Seers'in devrimci bir slogana ihtiyaç duymasımn nedenleri, aynı zamanda kalkınma teorisinin yöneleceği yeni aşamaya da işaret etmiş oluyor. Seers, iktisadın yaşanan gerçeğe çok yavaş adapte olduğunu ve gerçekliğin gerisinde kaldığını belirtiyor. Daha önce yaşanan krizin gerisinde kalan iktisadın şimdi de Afrika, Asya ve Latin Amerika'da süreklilik arz eden yoksulluk sorununu çözmede yetersiz kaldığını belirtir (Seers, 1967,1). Bu eleştirilerden sonra kalkınma yazınında gerçekleşen gelişmeler kalkınma sorunun kapitalizmle ilişkili problemlerini açığa çıkarmaktan daha çok, kapitalizmin açığa çıkardığı bazı problemlere özel ilgi göstermesi belirgin bir biçim alıyor. A.Sen'in sağladığı açılım burada önemli A.Sen, gelişme kavramının sadece milli gelirde meydana gelecek artış ile ele alınamayacağını bu tarz alışların gelişme ile büyüme l _İk_n_s_a_tv_e_~_a_l_kı_n_m_a________________________________________ 75 kavramlarını karıştırdığını ifade ederek, gelişmenin aslında "güzel bir yaşam"la sorunu dendiğinde üretilen metaları değil, insanın merkeze konması gerektiğine işaret eder. Gelişme yazını ortalama yaşam süresi (life expectancy) ile ilgilenmeli. Ortalama yaşam süresi ise diğer bir değişken yani yaşam standardı (living standart) ile ilişkilidir. Bu değişkenleri tanımlayan şey ise hiç kuşkusuz bir kişinin varolması (being) ve bir şeyleri yapması (do ing) ile ilgilidir. Sen'in deyimi ile birinin oldukça iyi bir durumda varolması için, kişinin varolma ya da yapma fonksiyonlarının gelişmesi gerekir. Fonksiyonların gelişmesi ise farklı değişkenler arasında bireyin özgür seçim yapabilmesi gerekli. Özgürlük aynı zamanda bireyin yeteneklerinin gelişmesi (capabilities) ile yakından ilgilidir (Sen, ı 988,16- ı 8). Özgürlük ile yetenekierin gelişmesi arasındaki ilişki sonuç olarak insanların ne yapıp yapamayacağı ya da ne olup olmayacağını belirler. A.Sen gelişme kavramını "koşulların ve şansın bireyler üzerindeki egemenliğini, bireylerin şans ve koşullar üzerindeki egemenliği ile yer değiştirme" olarak tanımlar (Sen, 1983, 497). 10 Gelişme kavramında insana verilen önem, kalkınma anlayışın da yeni bir dizi açılım sağlamıştır. Temel ihtiyaçlar yaklaşımından (basic needs), eşitlikçi gelişmeye (egalitarian development) ve kendi-kendine güvene dayanan gelişme (self-reliant development) ile doğayı da içine alan ekolojik gelişmeye bir dizi önemli açılım sağlamıştır. Fakat bu açıklamalarda sorunlar kısmi ve izole gerçeklikler olarak ele alınmış ve insan merkezli kalkınma ifadesi sınıf körü ve daha çok yine sorunların çözümü uluslararası ya da ulusal kısa erinıli politikalar dolayında gerçekleştirilmeye çalışılmış. ı 980'li yıllardan itibaren özellikle devletlerin yeniden dağıtırncı politikalardan çekilmesiyle bu tarz kalkınmacı yaklaşımların daha çok sivil toplum kavramlaştırması üzerinden bir dil geliştirdiğini görüyoruz. ilgilendiğini belirtir. Gelişme Türkiye'de, muhalif dünyada oldukça önemli yeri olan ama ders neredeyse girmeyen bir diğer önemli kırılma "azgelişmişlik teorileri" diye adlandırdığımız teorilerden geliyor. Azgelişmişlik teorileri oldukça farklı kaynaklardan besleniyor. Ama temel belirleyenlerden biri kalkınma iktisadı aracılığıyla geç kapitalist ülkelere verilen sözlerin bir kısmının gerçekleşmiş, diğer kısmının gerçekleşmemiş olmasıdır. Gerçekleşen kısımlar daha çok emekpara ve meta piyasalarının gelişmesi iken, gerçekleşmeyen kısım ise bu toplumlarda yoksulluk, işsizlik ve askeri baskıların ortadan kalkmaması ve daha da kötüsü artarak devam etmesi olmuştur. Aslında azgelişmişlik teorileri, kapitalizmin geç kapitalistleşen ülkelerde inşa edilme sürecinin sonuçlarını sistematik hale getirmiştir. Bu anlamda temel vurgu kapitalizmin görünen yüzü olan emperyalizm karşıtlığı olmuştur. Bu karşıtlık bazen yapısalcı okulda olduğu gibi daha iktisat içi bir dille, dış ticaret ve fıyat mekanizmasını gündeme kitaplarına 10 İnsan merkezli gelişme kavramı için detaylı bilgi bak: F.Ercan(1995) 76 1-------------------..!.F...!:u~ac!;..t:;E~rc::.:;a~n'--'-o~··z~g>.!Ou~·ne..!B::..ti~çe"-!..r alınmasına neden olmuş, bazen bir bütün olarak emperyalist dünya sistemi bazen de ve genellikle kabul gören ise, kültürel yönelinıli azgelişmişlik teorileri olmuştur. Aslında bu teorik açılım aynı zamanda egemen olan sosyal bilimin de tartışılmasına neden olmuştur. "Sosyal bilimler çerçevesinde yer alan gelişmeci düşünce tamamıyla Batı'ya aittir. Bu düşünce gelip bizi sömürgeleştirenler kadar bize yabancıdır" (Goonahlake'den aktaran, Hettne, 11 ı 990, 74). Bilme tarzı ve kültürel farklılıklan işaret etmenin yanı sıra azgelişmişlik yazını ve onun öncülleri gelişme yazınından farklı olarak azgelişmişlik sorununu güç ilişkileri dolayında analiz eder. Azgelişmişliğin kullandığı bağımlılık kavramı, eleştirel bir kavramdır. Ve gelişmiş ülkelerle azgelişmiş ülkeler arasındaki ilişkilerin doğasını karakterize etmektedir. (Wallerstein,ı989,s.66). Bağımlılık okulu, içinde birbiri ile tamamen farklı düşünceleri taşısa bile, tüm bu okulu tanımlayan temel özellik; azgelişmiş denen ülkeler ile gelişmiş ülkeler arasında süregelen ilişki üzerinde yoğunlaşmaları ve bu ilişkiyi bağımlılık ilişkisi olarak ele almalarıdır. Okul için merkezi öneme sahip bağımlılık kavramını Dos Santas şöyle açıklıyor; "Bağımlılık, bir grup ülke ekonomilerinin, diğer ülkelerin büyüme ve yayılmaları tarafından belirlendiği, bir belirleme durumudur. İki veya daha fazla ekonomi arasında veya bu ekonomilerle dünya ticaret sistemleri arasındaki karşılıklı-bağımlılık ilişkisi, bazı ülkelerin kendi itici güçleri ile büyüyebilirken, bağımlı durumda veya olumsuz etkide olan diğer ülkelerin, kendi gelişmelerine olumlu bulunabilecek biçimde, ancak başat ülkelerdeki genişlemenin bir yansıması olarak genişleyebilmeleri durumunda, bağımlılık ilişkisine dönüşür" (O.Brien, 1992, 28). Birçok konuda düşünceler üretmesine rağmen, bağımlılık okulunu önemli kılan tam da bu noktadır. Yani azgelişmişliği açıklarken azgelişmişliğin gelişmişlikle ilişkisini göstermek. A.G.Frank'ın değimiyle "azgelişmişlik ile gelişmişlik bir paranın iki yüzü gibidir, gelişmişliğin kaynağı gelişme, azgelişmişliğin kaynağı da gelişmedir". olmuş, Azgelişmişlik yazını yukarıda kalkınma kavramına ilişkin işaret ettiğimiz ideoloji olma halini açığa çıkarmıştır. P.Baran'a göre kalkınma iktisadı sömürünün gizlenmesine yardımcı olan ideolojik bir araçtır. 12 P.Baran'ın temel kitabında: "azgelişmiş ülkelerin ekonomik kalkınması, gelişmiş kapitalist ülkelerin egemen çıkarlarına kesinlikle ve temelinden ters düştüğüne işaret" eder. "Sanayileşmiş ülkelere bir çok önemli hammaddeyi gönderen, bu ülkelerin şirketlerine büyük karlar ve yatırım alanları sağlayan geri kalmış dünya, çok gelişmiş kapitalist Batı için her zaman vazgeçilmez bir dayanak, hinteriand olmuştur" (Baran, ı 97 4,85). Azgelişmişlik yazını kapitalizmin eşitsiz gelişim özelliklerini açığa çıkarınakla birlikte, kapitalizmin çevre ülkelerde kalkınınayı ı ı Bu konuda detaylı bir çerçeve için bak: C. Alvares(1992) Kalkınma iktisadını ideoloji içinde değerlendiren Türkiye'den çalışma için 12 bak:F.Başkaya(1995). l _İk_h_s_a_tv_e_~_a_l_k_ın_m_a________________________________________ 77 sağlamadığı yönündeki kötümser düşüneeye sahip olduğu için, bağımlılığı stratejileri önermekte. Ama dikkat edilirse burada kalkınma yada üretirnci mantığın kendisi eleştirilmeden daha çok kalkınınayı engelleyen dışsal değişkenler ve dışsal değişkenierin taşıyıcı unsuru olan komprador ya da asalak burjuvazi olumsuz değişkenler olarak eleştirilerek kalkınmacı bir dil oluşturuluyor. Azgelişmişlik yazını genellikle devlet ve halk 13 kavramları üzerinden oluşturuluyor. ortadan kaldıracak kalkınma Azgelişmişlik yazım, kalkınma yazını açısından oldukça önemli bir ifade etmekle birlikte kalkınma kavramını kapitalist toplumsal ilişkiler içinde analiz ederek eleştirmeye yönelmez, kalkınma ortak iyi üzerinden tanımlanır. Azgelişmişlik yazını bu anlamda kalkınma kavramının fetişistik karakterini işaret etmiyor, bu yüzden de sınıf ve cinsiyet körlüğü devam ediyor. Azgelişmişlik yazınının fetişistik olma hali kapitalizmin yapısal ve dolayısıyla sınıfsal boyutlarını göz ardı ettiği ölçüde, Marksist üretim tarzları yönelimli üretim tarzları temelli kalkınma yazınının 1970'lerin ortalarında kalkınma sorununu analiz ettiklerini görüyoruz. Kalkınma yazını için oldukça önemli bir kırılma olan Marksist gelişme yazınının kapitalizmin yapısal özelliklerine işaret ettikten sonra, bu özelliklerin farklı toplumsal formasyonda somut olarak nasıl biçimlendiği konusunda çalışmalar yapılmıştır (E.Laclau, J.Weeks, H.Wolpe, J.G.Taylor, Kay, Brenner, erken dönem Munck, J.Petras). 14 Kavramsal bir dil kullanılması nedeniyle, genellikle azgelişmişliğe ve daha da özel olarak tekil ülkelerin sermayenin uluslararasılaşması sürecine kendi koşullarında nasıl eklemlendikleri sorunu boşlukta kalıyor. Aynı şekilde üretim tarzı ve fıyat üzerinden analizler kadınların piyasa ve fıyat biçimine dönüşmeyen yeniden üretim koşulları göz önüne alınmıyor, bu anlamda cinsiyet körlüğü devam ediyor. Aynı şekilde çevre sorunlarına da çok fazla eğilmediklerini görüyoruz. Marksist yazın kalkınma yazınından kopuşunun temel belirleyeni, olanın mutlaklaştırılmasına karşılık, olanın eleştirilmesine yönelmiş olmasıdır. Bu anlamda lehimci mühendislik ve sistem içi kalkınma stratejileri ya da iktisat politikaları yerine, kapitalizmi aşma yönelimli analizleryapılıyor. kopuşu Kalkınma iktisadının azgelişmiş denen ülkeleri dünya kapitalist ilişkileri içine çekme anlamında inşa sürecinin dili olduğunu belirtmiştik. İnşa sürecinin başlangıcında kapitalist toplumlarla geri kalmış toplumlar arasındaki farklılık, daha çok niteliksel bir farklılıktı. Ama inşa süreci başanya ulaştığı ölçüde hem Azgelişmişlik yazını ya da bağımlılık okulunun eleştirisi için oldukça uzun bir liste verebiliriz. Ama artık klasikleşmiş çalışmalar olarak R. Brenner (1986), E.Laclau 14 Üretim tarzı ile bağımlılık teorileri arasındaki ilişki ve bağımlılık teorilerinin eleştirisi için anlamlı bir derleme R.H.Chilcote ve D.L.Johnson(1983), ayrıca H.Wolpe(1980) bu tartışma ve ekalun önemli metinlerinin Türkçe derlernesi H.Ç.Keskinok ve M.Ersoy(1984). 13 78 1-------------------F"-""'ua""t'-'E"'r-"c""'a:..::.n_-....:Oz""' .. " 'gu'" ·" '·n'" B" 'ı" ·ç: : . .er daha nicel bir farklılığa dönüşmüş, hem de kapitalizmin açığa toplumsal sorunlar orta yere yayılmıştır. Bu sorunlar azgelişmişlik yazınının gelişmesine neden olmakla birlikte, aynı zamanda gerek erken kapitalistleşen ülke sermayeleri gerekse geç kapitalistleşen ülke sermayelerinin ihtiyaçlarındaki yapısal ihtiyaçlarına karşılık gelecek taleplerin güçlü bir şekilde dile getirilmesine neden olmuştur. Bu talepler kalkınma yazınında yeniden, egemen tek iktisat anlayışına dönüşe neden olmuştur. Neo-liberal politikalar olarak da tanımlanan bu yeni stratejiler, piyasanın mutlak egemenliği üzerinden geliştirilmiştir. Neo-liberal politikalar düşünüldüğünün aksine müdahaleyi ve devleti analizin dışında bırakmaz ama negatif müdahale diyeceğimiz bir dizi müdahale ile devleti tanımlar. Devlet yüceltilen pazarın ihtiyaçlarına göre emek-meta ve para üzerinde siyasal olanın kurumsallaşmış eski biçimleri yani inşa dönemine ait biçimlerini kaldırıp, sermayenin işleyişini daha bir hızlandıracak yasal düzenekieri ve kurumsal oluşumları gündeme alır. Pazar dolayısıyla daha çok üretim, daha çok üretim için daha çok emek ve daha çok tüketim üzerinden yaşam yeniden biçimlenmektedir. Kalkınma iktisadının iç piyasayı inşa etmesi gibi, neo-liberal yazın da iç piyasanın dünya piyasasına katılmasının gereklerini yerine getirmektedir. Burada devlet ve devletin bürokratik mekanizmasının karar alıcı konumlarının yerini, sermayenin doğrudan örgütleri, ulus ötesi kurumlar ve her iki mekanizma arasında aktif işlev gören piyasa teknokratları almıştır. nitel farklılık çıkardığı Neo-liberal kalkınmacı dil ve pratikler, kalkınma olarak yüceltilen endüstrileşme ve sanayileşmenin toplumsal yıkımlarını açığa çıkardığı ölçüde, kalkınma yazınında bir başka kopuşu ama önemli bir kopuşu gündeme taşımıştır. Kalkınma sonrası ya da kalkınma karşıtı yazın olarak tanımlayacağımız bu tarz ele alış, yöntemi gereği kendi içinde oldukça farklı açılımlar içermekle birlikte temel yönelimi doğrudan kalkınma kavramının kendisini eleştirrnek olmuştur. Kalkınma sonrası ya da kalkınma karşıtı çalışmalar özellikle post-modern, post-kolonyal ve feminist çalışmaları biçimlenmiştir (Crush,1995,3). Batı-merkezli analizierin disipline edici bilme halleri ve bu halleri pratiğe dönüştüren mekanizmalarına yönelik analizler, ideoloji kavramından daha çok söylem kavramına yöneldiklerini görüyoruz. Yani kalkınma yazını ve kalkınma kavramının işaret ettikleri sadece bir şeyleri gizlemek, örtmekle sınırlı kalmıyor tam tersine işaret ettiği şeyi dönüştürecek bir özelliğe sahip olduğu belirtiliyor. Bu anlamda Foucault'nun güç ve bilgi ile ilintili söylem kavramı öne çıkıyor. Kalkınma yazını Batı merkezli disiplinin Üçüncü Dünya'yı içine alacak şekilde genişlemesi ve farklılıkları kendine benzeterek dönüştürmesine yönelik bir söylem olarak analiz ediliyor. (Escobar, 1984-5: 377). Kalkınma karşıtı yazın, kalkınmaya pratiğin ekonomik büyüme yönelik her tür bilme halinin ve ve egemenlikle sonuçlandığı değil, bağımlılık _İk_n_s~a_t_ve_Kı_a_l_k_ın_m_a______________________________________~l 79 belirtiyor. Bu anlamda yine ekonomik gelişmenin, ülkenin tümünün gelişmesine neden olduğu yönündeki düşüncenin aksine, ülke içinde mekansal eşitsizliklere, geri kalmış, çöküntü bölgelerinin varlığına neden olduğu bildiriliyor. Kalkınmanın modernleşmeci boyutunun yerel kültür ve değerleri tahrip edip, ortadan kaldırdığına işaret ediliyor. Kalkınma yazının ikinci aşaması ya da kırılmasında ileri sürülen kalkınmanın temel ihtiyaçlan karşılamasına ilişkin yaklaşımların tersine, kalkınmanın sürekli olarak daha fazla yoksulluk ve her geçen gün kötüleşen çalışma koşullarına yol açtığı ve aynı şekilde çevre dostu kendi kendine yeterli gelişmenin aksine ekolojik olarak yıkım süreci anlamına geldiği işaret ediliyor. Son olarak gelişmenin demokrasi ve yönetime katılımı arttıracağı düşüncesine karşı da kalkınmanın insan hakları ve demokrasiyi tahrip 15 ettiğine işaret ediliyor. Kalkınmanın ifade edilişinin yöntemsel olarak, çizgisel (linear), teleological, ethnosentric ve statik karşılaştırmalı analizlere dayandığı belirtilmiştir. (Nederveen Pieterse 1991). Kalkınma karşıtı yazının önemli katkılarından biri, bağımlılık ya da alternatif olarak geliştirdiği dilin aslında kalkınmacı ve modernleşmeci söyleme içkin olduğunu belirtmiş olması (Manzo, 1995); diğeri de ve kalkınmacı yaklaşımların göz ardı ettiği etik, kadın, yerel oluşumlar, çevre gibi değişkenleri gündeme alınmasına neden olmasıdır. Fakat önemli bir kopuş gerçekleştirmesine rağmen bu yazının temel problemi ise gerçekliği gündemine almaması yani çalışmalarında Batı, Birinci Dünya gibi kavramları ve özellikle de kültürel içerikli tanımlamalara rağmen kapitalizmin yapısal-sınıfsal özelliklerini işaret etmekten özellikle kaçınmasıdır. Aslında Ray Kiely'in işaret ettiği gibi kalkınma karşıtı yazın, Batıyı, IMF'yi göstermesi ve Batının Üçüncü Dünya ile ilgilenmesini de piyasa, ucuz emek ve hammaddeye bağlaması asalında, bu tarz ele alışlan azgelişmişlik teorilerine yaklaştırmaktadır. (Kiely,l999,35). Diğer yandan bağımlılık okulundan farklı olarak bütünsel ve devlet merkezli bir kopuş yerine daha lokal ve sivil toplum yönelimli stratejileri öne çıkartıyorlar. Fakat R.Kiely'den farklı olarak her iki yaklaşımda yaşanan olumsuzluklar (kalkınamama ya da kalkınma) dışsal değişkenlerden hareketle açıklanıyor. Aslında kapitalizmin ülke içinde gelişmesi ve bu gelişmeye paralel olarak bir iç buıjuvazi oluştuğunu, analizlerine pek fazla konu etmiyorlar. İç buıjuvazilerin bu piyasa yönelimli kültürel yönelimleri ve yine kar amacına yönelik pratikleri analizlerinin dışında tutuluyor. Kiely'in ifadesi ile söylem işaret ediliyor ama söylemin arkasındaki aktörlere dikkat çekilmiyor. azgelişmişlik yazınının 15 Kalkınma karşıtı ya da kalkınma sonrası analizler için oldukça önemli bir çalışına W.Sachs'ın hazırladığı Gelişme Sözlüğü'dür (Sachs, 1996), bu yönde yazılardan oluşan iki derleme M.Rahnema ve V. Bawttree (1997) ile J.Crush(1995). Ayrıca Escobar (1995), Esteva (1987), Nederveen Pieterse (2001) R. Munck ve D.O'Heam (2000) 80 1-------------------F~ua~t~Eo:.!r~c:!;!a!,!en_-....:O~··z::.::g..::it~·n~B~z::.:.·ç=er Kalkınma sonrası ve kalkınma karşıtı çalışmalann akademik dünyada oldukça etkin olmalarına karşılık, geç kapitalist ülke pratiklerinde pek belirleyici olamadıklarını ifade edebiliriz. Ama özellikle 1990'1arın ikinci yarısında kalkınmacı analizlerde iki önemli gelişme olduğunu görüyoruz. Gelişmelerden biri küreselleşme ve neo-liberal politikalara karşı yeniden devlet merkezli ve halkı öne çıkaran, üretken sermaye ile uluslararası arenada rekabet etmenin gereklerine vurgu yapan bir anti-küreselleşmeci kalkınmacı muhalifbir yakarınayla karşılaştık. Günümüzde daha çok Ha-Joon Chang'ın öncülüğünü yaptığı bu tarz analizler daha çok Alice H.Amsden'in çalışmalarından 16 hareketle ulusalcı-kalkınmacı bir strateji öneriyorlar. M.Khor' dan, D. Nayyar'a, J.A.Ocompo'ya , L.Taylor'a ve buradan da J.Toye gibi kalkınma yazınının önemli isimlerini içeren bu yaklaşımın şu anda oldukça etkili olduklarını ve aynı zamanda bilimsel çalışma üretme konusunda çok da verimli olduklannı söyleyebiliriz. 17 Bu tarz analizler için aslında bir kırılmadan bahsetmekten daha çok kalkınma düşüncesine geri dönüşten bahsedebiliriz. Analiz, Bağımlılık okulu ile kalkınma yazını arasında bir yerde duruyor ve kalkınma isteniyor ama bu dönemde ulusal burjuvaziden daha çok üretken sermaye destekleniyor. Üretken sermayeyi olumsuz etkileyen küreselleşmenin dışsal dinamikleri ama özellikle uluslararası spekülatif paranın hızını kesecek iktisat politikaları öne çıkıyor. Sınıf kavramından özellikle ülke içi sınıflardan pek fazla bahsedilmiyor 18 . Tıpkı kalkınmacı yaklaşımın fetişistik dilinde olduğu gibi üretim ve halk gibi ortak bölen ifadeler kullanılıyor. Günümüzde belirleyici ve belirleyici olduğu ölçüde yaşamı dönüştüren kalkınma yazınının ve pratiğinin "piyasa merkezli ve devlet destekli kalkınmacılık" olduğunu söyleyebiliriz. Bu yaklaşımın temel kaynağı konjonktürel olarak arka arkaya patlak veren krizler olurken, geç kapitalistleşen ülkelerde birinci kuşak reformların sona erdiği ve bu reformların devamı niteliğinde dünya kapitalizmiyle yapısal bütünleşmeyi sağlayacak düzenekierin oluşturulduğu döneme karşılık geliyor. Krizlerle birlikte eleştirel olmayan burjuva iktisatçıları arasında eleştirel eğilimler açığa çıkmaya başlamıştır. Bu tartışmalarda öne çıkan ve aynı zamanda kalkınma yazınında yeni bir dönemi temel Amsden'in Asia 's Nex Giant adlı çalışmasından sonra yazdığı kitabın ismi The Rise of "The Rest" Challenges To the West from Late-Industrializing Economies(2001) bu anlamda önemli. 17 Bu ekol dediğimiz gibi zengin bir literatüre sahip. Bu yönde anlamlı bir derleme için bak :Ha-Joon Chang(2003a) diğer bir derleme için ise A.K.Dutt ve K.P.Jameson(l992),. Ha-Joon Chang'un kendi yazılarından oluşan çalışması (2003),. Ha-Joon Chang ve Grabel Ilene (2005) yi ilk elden örnek verebiliriz. 18 Bu okulun sınıfkörü analizleri örneklerle ele alan ve eleştİren bir çalışma için bak: D.F.Ruccio (1991) 16 _İk_n_s_a_t_ve_K<_a_l_k_ın_m_a______________________________________~l 81 başlatan Dünya Bankası baş iktisatçısı Joseph Stiglitz olmuştur. Krizin açığa tehlikeleri yakından izleyen Stiglitz, pür piyasacı analizler ve bu kuralsızıaştırma politikalarına karşı, "bizim amacımız analizierin kuralsızıaştırma politikaları olmamalı tam tersine düzenlilik ve kendine güveni sağlayıcı yeni düzenleyicilerin bulunması" gerektiğine işaret edecektir. Özellikle pür piyasacı analizierin önemli ölçüde donanımsız kaldıkları bu dönemde Joseph Stiglitz, piyasanın her zaman için her problemi çözme yeteneği olmayacağını belirtecek ve bu anlamda devletin bazı problemleri çözmede kendine özgü bir dizi olanağı olduğu belirtilecektir. Aslında piyasadaki sermaye sahiplerinin kısa erim/i çıkar yönelim/i kararlarının yarattığı yıkıma karşı kolektif aklı temsil etmek üzere devlet yeniden göreve çağrılacaktır. Joseph Stiglitz piyasanın orman yasalarını harekete geçiren ve bu anlamda gelişme, ilerleme, yetişmenin olabileceğini ileri süren Washington Uzlaşmasına karşılık, yeni tarz bir kalkınmanın olanaklılığını açıkça ifade edecektir. Sol yönelimli bir dizi muhalif kesim için anlam ve önem kazanmış olan bu çağrı aslında piyasa için uygun kurumlar oluşturmaya yönelik bir çağndır. Etkin devletin müdahaleleri ile piyasa için gerekli kurumsal değişimler ve yasal çerçevenin oluşturulmasına ilişkin düzenekler daha sonra IMF ve Dünya Bankası ile OECD tarafından İkinci Kuşak Yapısal Reformlar olarak tanımlanacaktır. Stiglitz diğer yandan "yeni kalkınma paradigması" olarak tanımladığı analizinde kalkınma kavramını bir şeyleri yakalama bir şeylere ulaşma anlamında kullanmış ve kalkınmanın sadece büyüme olarak ele alınmasının hatalı olduğunu belirtmiştir. Kalkınınayı toplumun dönüşümü olarak analiz eden Stiglitz, dönüşümün geleneksel ilişkilerden, geleneksel düşünme biçimlerinden, eğitim, sağlık ve gerçekleşmesinden modern biçimde üretimin geleneksel biçimde gerçekleşmesine geçiş olarak tanımlar. Stiglitz'in kalkınmaya ilişkin işaret ettiği tüm bu çerçeve, gelişmeyi yeniden yakalama yetişme anlamında ele almanın sadece üretim ya da sadece doğru fıyatlama ile gerçekleşemeyeceği çok daha farklı yapısal-kurumsal dönüşümlerin gerçekleşmesi gerekliliğini ifade eder. "Nedir bu yapısal kurumsal dönüşümler?" diye sorulursa, ilk elden teknolojinin önemine ve daha sonra eğitime, ülkenin eğitim sistemine, bilişim sektörüne bakılarak yanıt verilecektir. Aslında pür piyasacı analizierin bir adım geri çekildiği bu aşamada, yetişme, yakalamanın teknoloji, eğitim, bilişim gibi tekil örnekler dolayında gerçekleşeceği yönünde örtük bir uzlaşma sağlanmıştır (Stiglitz,200 1) 19 • çıkardığı Stiglitz'in işaret ettiği yeni anlayış günümüzde hegemonik bir biçim Verimlilik, rekabet, bilgi toplumu, nitelikli emek, yönetişim, yerel kaynakları harekete geçirecek bölgesel kalkınma ajansları, eğitim ile istihdam politikalarını eş zamanlı yürütme, etkin devlet ve bu anlamda kamu almıştır. 19 Piyasa merkezli ve devlet destekli yaklaşımların eleştirisi için B.Fine(2002). 82 1-----------------~F...!:u::.:::a:.::..t;:.E.!..!rc~a~n'--'-O~··z~g>.!:ü~·n~B::..::i.:.:.:çe:::!..r harcamalarının kesildiği hayati önem taşıyan alanlarda sivil toplumun devreye girmesi bu egemen söylemin temel bileşenlerinden sadece bir kaçıdır. Dünya Bankası, OECD, TUSİAD'ın raporlarına bakmak bu alanda yazılmış teorik çalışmalardan daha anlamlı olacaktır. Sermayenin kendi kafasında tasarladığı bir dünyanın eşiğindeyiz, bu anlamda tarihin bir anlamda da sonu olduğunu da söyleyebiliriz. Kalkınma iktisadının halls;,ri ve zaman içindeki değişimlerini verdikten sonra, Türkiye'de kalkınma ders kitaplarına yönelik düşünederimizi artık daha bir rahatlıkla dile getirebiliriz. V- Türkiye'de Kalkınma Ders Eleştirel Bir inceleme Kitaplarına Yönelik Kısa Türkiye geç kapitalistkşen bir ülkenin bütün problemlerini yaşarken eğitimi alan öğrenciler, eğitimlerinin son yıllarına kadar neo-klasik iktisadın bütün donanımlarını yüklenmiş olurlar. Daha sonra sözde ülke problemlerini ele alacak olan Kalkınma İktisadı dersiyle karşılaşırlar. Tam da bu noktada, ders kitaplarının bilginin sosyalizasyonunu sağlayan temel araçlar olduğunu düşündüğümüzden dolayı, Türkiye'de okutulan Kalkınma İktisadı ders içeriklerini ve kitaplarını analiz etmenin bir gereklilik olduğunu söyleyebiliriz. Kalkınma ders kitaplarına yönelik belirlemelerimize işaret etmeden önce ilk elden şunu belirtmemiz gerekiyor, işadamından, politikacısına ve öğrencisine herkesin diline dolanan "ne olacak bizim bu halimiz?" ifadesi, bu topraklar için kalkınma ya da kalkınmamanın ne kadar önemli olduğunu açığa çıkarsa bile, iktisat bölümlerinde kalkınma ya da kalkınmamaya ilişkin derslerin çeşitlenmediğini ve daha da kötüsü 'kalkınma iktisadı" dersinin iktisat bölümlerinin son sınıfına konduğunu görüyoruz. Yani üç yıl boyunca mikro, makro ve uluslar arası iktisat gibi egemen iktisat anlayışının tezgahından geçen, bu bilgileri içselleştiren öğrenciler kalkınma dersine giriyorlar. Öğrenciler bu aşamada kalkınmaya ilişkin dili aşırı sosyolojik ya da okul bittiğinde işe yaramayacak bir bilgi olarak görüyorlar. Ama diğer yandan son sınıfta okutulan kalkınma iktisadı dersinde, yukarıda işaret ettiğimiz gelişmeleri içerecek malzemenin yeteri kadar olmadığını görüyoruz. Çok az sayıda olan kalkınma ders kitaplarının ise ilk elden kalkınma sorununun tarihsel ve yapısal özelliklerden kaynaklandığını açıklamadan genellikle nasıl sorusuna yöneldiklerini görüyoruz. Bu anlamda kalkınma stratejisi teknik bir dil olarak, kapitalizmin inşası için gerekli olanlar işaret ediliyor, ama işaret edilirken buna kapitalizm değil de fetişistik bir dil ile kalkınma adı veriliyor. iktisat l _İk_n_s_a_tv_e_~_a_l_k_ın_m_a________________________________________ 83 Tablo: ı İktisattan Kalkınma İktisadına, Kalkınma İktisadından Kalkınma Karşıtlığına: Süreklilikler, Kırılmalar ve Geri Dönüşler Kırılma X-Piyasa Merkezli ve Devlet Destekli /Kurumsalcı Analizler IX-Anti Süreklilik Kırılmadan daha çok piyasa merkezli bir devlet analizini içerme J. Stiglitz Küreselleşmeci Kalkınmacılar Devlet merkezli kalkınma VIII-Beşinci Kırılma: Postdevelopmentalist-Anti-kalkın macı yaklaşımlar VII-Eleştirel Olmayan iktisada Geri Dönüş (Tek iktisat) Washington Uzlaşması (19BO'Ier) VI-Dördüncü Kırılma:Marksist Üretim tarzları ve Üretim Tarzlarının Eklemlenmesi V-Uçüncü Kırılma: Azgelişmişlik teorileri (Bağımlılık okulu, Yapısaıcı okul, neo-marksist yaklaşımlar) IV-ikinci Kırılma: Kalkınma Sosyal Azgelişmiş Toplumların Gerçekliği Çelişkisi lll-ilk Kırılma: Kalkınma iktisad ı ll-ilk Geri Çekilme:Keynesyen Analiz Kırılma yok. Ha-Chong, Kalkınmaya geri dönüş Kalkınma teorilerini diskurolarak analiz ediyor ve kalkınma denen üretirnci mantığın kadın, çevre ve dahası bir bütün olarak Üçüncü Dünyayı egemenlik altına almaya yönelik bilgi-uygulamalar olduğunu işaret ediliyor. (Escobar, Esteva, Rahnema, Kothari, geç Munck) Kırılma Yok Tek iktisada Geri Dönüş (Williamson, Bauer, Little, Krueger, Barro, Lukas) özellikle yapısal ve tarihsel boyutuna işaret ediyor Laclau, Weeks, Wople, Taylor, Kay, Brenner, erken dönem Munck, J.Petras) Kalkınma ideolojisinin özellikle gerçekliğe uymayan ülkeler arası eşitsiz güç ilişkileri açığa çıkarılıyor (Prebisch, Baran, Frank,Amin, Emmanuel, Wallerstein, Furtado, Sunkel) Iktisat disiplini azgelişmiş ülke gerçekliklerini açıklamak için yetersiz kalmakta, ekonomi ekonomileri izleyen bir bilimdir (Seers, Streeten, Hirschman) Gelişmiş kapitalist toplurnlara benzemeyen toplumların var olduğu gerçeği ve aşılması için öneriler(Nurkse, Radan, Lewis, Gerschenkron, Rostow) Piyasa merkezli, düzenleyici devlet, cinsiyet körü, fetişistik sınıf ve Kalkın macı- sınıf kalkınma körü, fetişistik, stratejileri yönelimli analizler. Fakat kalkınma sorununun bir gerçeklik olarak kapitalizme ilişkin olduğu gerçeği göz ardı ediliyor ve bu anlamda kapitalizmin Üçüncü Dünya'da içsel dinamiklerle bağlantısı kurulmadan dışsal bir olgu olarak analiz ediliyor. Yerel olana dönüş tarzı gibi bir romantik alternatif geliştiriliyor. Dünya piyasası ve dolayısıyla piyasa mekanizması anlaşılması gereken tek değişken, yapısal uyum ve reformlarla piyasanın işlemesine yönelik teori ve strateji ler. Gerçekliğin sınıfsal dolayısıyla Bırakınız yapsınlar anlayışı değişiyor ve Kalkınma iktisadında müdahale ve devlet önem kazanıyor. i-Egemen Iktisat (lktisadın işaret ettiği bilgi tüm ekonomiler için geçerlidir, geçsinler, TRP, Rasyonel aktörler, denge) Fakat azgelişmişliğe ilişkin özellikleri analize katılmıyor, cinsiyet ve çevre sorunlarına duyarlı değil, Fakat, sınıf ve cinsiyet körü olma haline devam, dolaşım alanın belirleyici olması, fetişistik. Fakat, sınıf ve cinsiyet körü olma haline devam, dolayısıyla ideolojik, söylemsel, fetişistik, 'ıktisat politikası temelli. Fakat bütüncülleştirilmiş, üretimci, cinsiyet körü olma haline devam, dolayısıyla ideolojik, söylemsel, fetişistik, iktisat politikası temelli. Fakat bütüncülleştirilmiş, üretimci, sınıf ve cinsiyet körü olma haline devam. sınıf ve bırakınız yapsınlar, bırakınız 84 11------------------------------------~F~u~at~E~r~c~a~n_-~o~··z~g~u~·n~B~ı~·ç~er Çalışmanın hazırlanma sürecinde Türkiye'de iktisadi idari bilimler fakültesi olan hemen hemen her üniversite de Kalkınma İktisadı dersinin okutulmakta olduğunu gördük. (Bakınız Tablo:2). Kalkınma İktisadı dersi bazı üniversitelerde temel ders olarak programda yer alırken, bazılarında yarı dönemli ders ya da seçmeli ders statüsündedir. Vakıf üniversitelerinde ise birkaç tane istisna hariç, Kalkınma İktisadı dersi programa dahil edilmemiştir. Bu çalışmada bizim amacımız, tek tek araştırmasını yaptığımız üniversitelerde Kalkınma İktisadı dersinin, içeriği ve kullandığı materyaller üzerinden, analizini yapmaya çalışmaktır. Hemen hemen tüm kamu üniversitelerde okutulan Kalkınma İktisadı dersinin kaynak kitap sayısının az olduğunu gördük. Mevcut kitapların bir kısmı, aynı yazarların yenilenmiş baskılarından oluşmakta. (Tablo III' de araştırılan kitapların listesi sunulmaktadır.) Bu azlık ders kitapları yerine diğer materyallerin kullanıldığını düşünmemize yol açıyor, bu anlamda ilk elden ders kitabının egemenliğinden uzaklaşma eğilimi olduğunu söyleyebiliriz. Fakat üzücü olan bir diğer olgu ise, kalkınma ders kitapları dışında kalkınma sorununu farklı açılardan ele alan materyal-çalışmaların da çok az olmasıdır. Teorik çerçevelerin Türkiye gerçeğini anlamak üzerine pek fazla kullanılmadığını söyleyebiliriz. Çalışmaya yoğunlaştığımızda "Kalkınma Sorununu" yoğun bir şekilde yaşayan Türkiye'de, bilimsel yazın olarak bu sorunu ele alan uygulamaların, çevirilerin ve derlernelerin az olduğunu gördük. 20 Ulaşabildiğimiz kaynaklar üzerinden ders içeriklerini ve kitaplarını iktisadı ders kitaplarının daha çok kalkınma iktisadının oluşum sürecine ait teorilerden hareketle oluşturulduğunu tespit ettik. Yani ilk kırılma diye tanımladığımız dönemin kurarncıları ve bu kurarncıların kavramsal çerçeveleri genellikle kullanılıyor. Bu anlamda kalkınma disiplinine ilişkin Tablo-1 'de işaret ettiğimiz diğer kırılmalar ve sürekliliğin ders kitaplarına dahil edilmediğini görüyoruz. Yani kalkınma sorunu daha çok iktisadın işaret ettiği ve mutlak ve egemen kabul ettiği kapitalizmin yapısal bilgisinden hareketle analiz edilmektedir ancak ders kitabı olduğu için bu bilginin de kapitalizmle bağlantısı kurulmamaktadır. Bu anlamda kalkınma iktisadının tümü için genel bir yargıya varamazsak bile, ders kitapları için genel bir taşlaşma eğilimi olduğunu söyleyebiliriz. Verili kalkınma disiplinin ilk dönemine ait bilgiler ithal edilirken, bu bilgilere eleştirel bakılmadığını ve hatta ithal edilen kurarnların güncel gelişmelere de pek fazla incelediğimizde, kalkınma °Kalkınma iktisadının süreç içinde işaret ettiği araştırma alanlarının Türkiye gerçeğine 2 uygulanmasına yönelik çalışmamız bir başka çalışmanın konusu ve aynı zamanda için burada detaylı ele almadığımızı belirtmek çalışmanın başlangıcında olduğumuz isteriz. l _İk_n_s_a_tv_e_~_a_l_k_zn_m_a________________________________________ 85 uygulanmadığını söyleyebiliriz. Çalışmamızın ilk aşamasında yukarıda ifade gibi, ders kitaplarına sosyalizasyonun aracı olarak bakılmalıdır. Toplumsal gerçeklik, bilginin niteliğini belirlerken, ders kitapları bu bilginin tanımlanıp, kurumsallaştığı gizli acendalardır (Martin, 1967, 4). ettiğimiz Kalkınma hem ortak faydayı gösteren ideoloji hem uygulama düzeyine için hem söylem hem de gerçekliktir. Bu anlamda Kalkınma meselesinin her aşamasının farklılaşan dilinin ve kırılma noktalarının ders kitaplarında görülebilmesi gerekir. taşındığı Araştırmamız sürecinde ders kitaplarının olarak üç bölüm başlığıyla karşılaşılmaktadır21 . I. Bölüm: Az • gelişmiş içeriğine baktığımızda genel ülkeleri tanımlayan kriterler, II. Bölüm: Kurarn ve teoriler III. Bölüm: Kalkınma Stratejileri'nden oluşmaktadır. Birinci bölümden başlayarak değerlendirdiğimizde ilk aşamada az gelişmişliğin ne olduğuna dair ifadeleri görmekteyiz. Genel olarak konu başlıkları: Az gelişmiş Gelişmekte ülkelerin özellikleri olan ülkelerin özellikleri Azgelişmişliği tanımlama Az gelişme sorunu kriterleri ya da Fakirlikten kurtulma yolları gibi çeşitli şekiller alsa da içeriğin özünde ilk kırılmaya ait yani literatürde ortodoks kalkınma yazını olarak tanımlanan analizlerden oluştuğunu görmekteyiz. Diğer yandan örtük olarak kitaplarda modernleşme kuramının karşılaştırmacı yönteminin belirleyici olduğunu da söyleyebiliriz. Bu metodoloji üzerinden bir nevi Batı 'ya göre geri kalmışlık hastalığının belirtileri ortaya konulmaktadır. Yazarların ifade ettiği bu hastalığın belirtilerine bakacak olursak, milli gelir. "Kişi başına milli gelirin düşük olması, en önemli unsuruydu. Bu gösterge, Birleşmiş Milletler'in konuyla ilgili uzmanlar raporunda da yapılan azgelişmiş ülke tanımının belirleyici öğesidir (Han, Kaya,2002,14)." - kişi başına düşük azgelişmişlik "Kişi tanımının başına sınıflandırmasında 21 düşen gelir ölçütü, Dünya Bankasının ülke temel kriter olarak kullanılmaktadır (Taban, Kar, 2004,9)." Bu genelleme Tablo lll'de sunulan ders kitaplannın incelenmesi sonucu yapılmıştır. 86 1-------------------F'--""ua""t'-'E""r-"c=a:..::.n_---'O"".. z" g" it: :. :·n'-'B~io.x. ç.: :.:. er - yatırım oranları - tasarruf oranları "Azgelişmiş ülkelerde gelirin kullanımıyla ilgili olarak tasarruf eğiliminin düşük olması, gelirin dağılımı ile ilgili olarak da tasarrufların dengesiz dağılımı ve halkın büyük bir bölümünün hiç tasarrufta bulunmaması önemli bir özelliktir (Han, Kaya,2002, 16)." -hızlı artışı nüfus -tarım kesimindeki nüfus "Tarım kesiminde yaşayan nüfus toplam nüfusun %65 ve daha fazlasını kapsıyor. Normal olarak gelişmiş ülkelerde bu oran tarım kesimi için %15'in altındadır (Dülgeroğlu, 1997, 11)." -sanayi yapısı -teknoloji yetersizliği -girişimci kıtlığı sahip azgelişmiş ve yönetsel beceri noksanlığı " ... geleneksel yapılara ülkelerde bu türden insan sayısı azdır (Kaynak, 2005, 10)." - fizyolojik doğurganlık - yüksek ölüm oranı -beslenme düzeyi düşüklüğü "Gelişmekte olan ülkelerde beslenme düzeyi düşüktür, bu olay çalışma kudretini ve verimliliğini olumsuz yönde etkiler. İnsanlar çok çalışmak isteseler bile bunda başarılı olamazlar. (Hatiboğlu, 1993, 22)." -az enerji tüketimi - okuma- yazma başlıklarıyla ifade oranı, eğitim edildiğini düzeyi düşüklüğü, görmekteyiz. II. Dünya Savaşından sonra ekonomik gelişmeye atfen kullanılan gelişme ancak yukarıda sıralanan az gelişmiş ülkelere özgü olarak belirlenen içsel dinamiklere müdahale ile çözüme ulaşacaktır. II. Dünya savaşından sonraki değişen uluslararası dinamikler doğrultusunda bu ülkelerin sisteme içerilmesinin ve hem de sistemi beslemesinin bir ön koşulu olarak önerilen çözümler, sosyal bilimlerde yeni kurarn ve modeller şeklinde görülür. Modernleşme kuramının evrim ve ilerlemeci nitelikleri üst kurarn olarak sosyal bilimlerin batılı olmayan azgelişmiş ülkelere çözüm önerilerinde, temel referans olarak ortaya çıkmaktadır. kavramı Azgelişmişliği tanımlama çabalarında 'karşılaştırma' yönteminin belirgin bir yer tuttuğunu söyleyebiliriz. Ders kitaplarında bir ülkenin geri kalmışlığının ya da gelişmişliğinin düzeyinin diğer toplumlarla karşılaştırıldığında belirleneceği ifade edilmektedir. İkinci olarak analizlerde ampirik bazı kriterler _İk_ru_·_a_t_ve_K< __ al_k_ın_m_a ______________________________________~l 87 de belirtilmiştir. Bu kriterler ise genellikler ikinci bölümde Kalkınma Teorilerinden hareketle geliştirilmiş olan kriterlerdir. Ders içeriklerinden de görülen oldukça dar kapsamda tutulan ve ana akımla sınırtanan teorilerde Bağımlılık okulu ve Frank'ın alternatif tanımlamasına yani 'gelişmeden önce azgelişmişlik yoktur" vurgusuna birçok kitapta yer verilmemiş ya da özet olarak geçilmiştir. Azgelişmişliği tanımlama ölçütleri statik olarak ele alınmıştır. Oysa yazımızın başında açıklıkla ifade ettiğimiz gibi mutlak gelişme ölçütlerinden bahsedemeyiz. Kalkınma İktisadı ders kitaplannın II. Bölümü Kalkınma Teorilerine ayrılmıştır. Bu bölümde dikkatimizi çeken önemli nokta, teorilerin daha çok nedir?' sorusuna cevap veren çalışmalardan oluşmasıdır. Daha çok içsel dinamikler üzerinden gerçekleştirilen tanımlar da yukanda işaret ettiğimiz "iktisat teorisinin" var olanı mutlak ve evrensel kabul eden yapısal dilinin belirleyici olduğunu söyleyebiliriz .. 'azgelişmişlik "Geleneksel kalkınma literatüründe azgelişmiş ülkelerin kalkınamamış nedeni, bu ülke ekonomilerinde çeşitli alanlarda arz ve talepten kaynaklanan kimi önemli yetersizliklere, üretim faktörlerinin dağılımında görülen aksamalara, girişimci eksikliğine, piyasaların darlığına, verimliliğin düşük olmasına, kıt ekonomik kaynakların yanlış dağılımına, gerekli üretim teknolojisinin yokluğuna, insan sermayesindeki eksikliklere vb. etkeniere bağlanmaktadır. (Han, Kaya, 2002, 35)." olmalannın Kalkınma teorileri başlıklı bölümde ikinci bölümde, kalkınma kavramına, sisteme dahil olmak isteyen kesimler için yakalama, yetişme anlamı yükleyen Ortodoks teoriler sırasıyla ele alınmaktadır. Aynı zamanda bu düşünürler, literatürde ilk kınlmayı temsil eden, gelişme sürecini iktisat biliminin sınırları içinde algılayan kuramcılardır. Yukarıda özellikle Lewis örneğinde detaylandırdığımız bu ele alışlar aslında karşılaştırma üzerinden farklılıkları işaret ettikten sonra iyimser bir yaklaşımla azgelişmiş denen toplumların da gelişmişler gibi kalkmacakları vurgusunu öne çıkartan düşünürlere öncelik veriliyor. Kitaplarda kalkınma teorileri derken bu anlamda ilk kırılmanın düşünürleri olan Rostow'un Büyümenin Aşamaları teorisi, Rosenstein-Rodan'ın Büyük. İtiş teorisi, Lewis'in İkili Yapı kuramı, Nurkse'un Fakirliğin Kısır döngüsü, Abromowitz'in Yakalama tezi ve Gershenkron, genel olarak bütün kitaplarda gelişme teorileri bölümünün temel konu başlıklarıdır. Teorilerin analizi bu noktada kesilmektedir. 1960'1ann sonlarında belirleyici olan ve bizim üçüncü kırılma olarak ifade ettiğimiz mono iktisat anlayışına karşı durarak, iktisadın azgelişmiş ülkeleri açıklamakta yetersizliğini ve 'ekonominin, ekonomileri inceleyen bir disiplin' olduğunu vurgulayan Seers22 ve Streeten'ın analizleri kitaplarda ya da ders içeriklerinde yer almamaktadır. Bununla birlikte 22 Seers'ın kalkınma iktisaclma katkısıyla ilgili bkz. D.Seers(1967). 88 11------------------------------------~F~ua=t~E=r~c~a~n_-_o=··z~g~ü~·n~B=ı~·ç=er kalkınma tartışmalarının diğer açılımları ya da eleştirileri de ders kitaplarında yer almamaktadır. Dördüncü kırılma, gelişmiş ve az gelişmiş olarak adlandırılan ülkeler arasındaki ilişkiyi eşitsizlik üzerinden analiz eden Bağımlılık yaklaşımı ve Yapısakılar ve en son olarak gelişme iktisadının meta merkezli ele alınışının insan, cinsiyet ve çevre üzerinde yarattığı etkileri içkinleştirmemesine bütünüyle eleştiri getiren 1990'lı yılların Post- developmentalist ya da kalkınma karşıtı analizlerini de ders kitaplannda görememekteyiz. Ortodoks teorilerin varsayımları tartışılmaktadır ve. Azgelişmişlikten kurtulmak için tasarruf- yatırım oranları yükseltilmeli, sanayi yatırımları yapılmalı, gelir- tüketim artmalı, ticaret geliştirilmeli eğitim ve teknoloji harcamaları ve bu sistemin işlerliğini sağlayacak kurumsal düzenlemeler yapılmalı gibi çözüm önerileri sunulmaktadır. Ev ödevini iyi yapan, idealize edilen sisteme eklenebilecektir. Sadece Özellikle üzerinde tartışılması gereken önemli bir nokta, Türkiye gerçeği bütün bu çalışmalarda genellikle ya tartışma dışında tutuluyor ya da yukarıda işaret ettiğimiz kavramların sınırları içinde ele alınıyor. Sadece ortodoks teorilerin sınırlan içinde kalsa dahi, gelişme iktisadında ilk kırılmasını işaret eden kurarnların Türkiye ile ilişkilendirilmesini görememekteyiz. Örneğin Lewis'ın 'ikili yapı', Radan'ın 'büyük itiş",ya da Rostow'un .'kalkınma aşamaları' kuramlarının Türkiye pratiğinde analizinin yapılmadığını da söyleyebiliriz. Türkiye gerçeğini analiz etme demişken, ders kitaplarında Türkiye gerçeğini anlamaya çalışan Türk aydının çabalarını da yani Türkiye'deki kalkınma sorununu ele alan Kadro ve Yön gibi analizlere ya da hareketlere de ders kitaplannda yer verilmemektedir23 İncelemesini yaptığımız 'kalkınma iktisadı' ders kitaplarının üçüncü stratejilerinden' oluşmaktadır. Kalkınma Stratejileri'ne günlük yaşama müdahale eden politik pratiklerin neler olması gerektiğine işaret ederken, genel olarak kapitalizmin ama özelde ise Türkiye'nin kendine özgü toplumsal gerçekliğinin dikkate alınmadığını görüyoruz. Yaşanan yapısal-toplumsal ilişkileri neredeyse dışlayan çerçeveler ile karşılaşıyoruz. Teknoloji, finansman, ihracat gibi bir dizi olgu değerlendirilirken, devlet kendinden menkul bir gerçeklik olarak yer alıyor. Devletin neleri kapsadığı ve onu belirleyen toplumsal sınıf ya da cinsiyet konumlarından bahsedilmiyor. Devlet kalkınma stratejileri ile sanki yapısal gerçekliğin tek mimarı gibi. Bu anlamda kalkınma stratejileri ya da kalkınma politikaları üzerinden bir dil geliştiriliyor. Böylece devlet dolayında tüm kalkınma iktisadı ders kitaplannda bölümü 'kalkınma baktığımızda Tamer işgüden'in bu konudaki katkısı ihmal etmemek gerekir. Bkz. işgüden T, Ercan F, Türkay M, (1995) "Gelişme İktisadı Kuram- Eleştiri- Yorum" içinde Beta Yayınları. 23 _İk_n_s_a_t_ve_~ __ al_k_ın_m_a______________________________________~l 89 örtük "ortak iyi" arayışı vardır. Sonuçta, bu tarz ele alışlarda, sınıf konumları, cinsiyet ve etnik farklılıkların olmadığı homojen bir dünya karşımıza çıkar incelediğimiz Kalkınma iktisadı ders kitaplarına bütüncül baktığımızda, yukarıda işaret ettiğimiz farklı tanımlamaları ya da farklı dönemlendirmeleri görememekteyiz. Belki de "Bu sahte dostlara inanmamak için, kendimizi Avrupa kategorilerinden çıkartmamız ve onları ..... yabancı ve yapılandırılmış sayınayı ogrenmemiz gerekir" (Burke, 2001, 83). Pek çoğu yabancı benzerlerinin24 kopyası gibi hazırlanmış ders kitaplarındaki kategorilerin ne kadar keyfi olduğunu görebilmemiz gerekmektedir. Seers'ın yukarıda da belirttiğimiz iktisadın yaşanan gerçekliği anlamaktan ona uyum göstermekte geç kaldığı düşüncesi, kalkınma iktisadı ders kitapları için de aynen kullanılabilir. Bu noktada farklı bir eğilimden bahsedilmesi gerekmektedir. Egemen tüm ekonomileri aynı mantıktan ele alınması gerektiğini söyleyen analizierin başat olduğu yeni bir döneme girilmiştir. Bazen kalkınma iktisadı adı altında büyüme teorileri anlatılıyor, bazen ise tamamen büyüme teorisi başlıklı dersler programa konuluyor. Bir başka eğilim daha karşımıza çıkmaktadır. O da genellikle ders kitabı olmayan ama yardımcı materyallerle sürdürülen küreselleşmeye karşı kalkınmanın gerekliliğini savunan eğilimdir. Ders içerikleri ve yüz yüze yaptığımız konuşmalardan kalkınınayı küreselleşmeye karşı alternatif olarak ele alan bir eğilimin de olduğunu söyleyebiliriz. Fakat bu derslerde kullanılan yardımcı materyalierin de genellikle fetişistik, sınıf ve cinsiyet körü içeriklerle donatıldığını söyleyebiliriz. Kalkınamamayı küresel dinamiklere bağlayan bu yaklaşımlar, devleti kutsayacak bir strateji ile sorunların üstesinden gelineceği vurgusu belirleyici vurgu olarak öne çıkıyor. iktisadın SONUÇ YERiNE BAZI SORULAR· Kalkınma ders kitaplarına ilişkin çalışmamızın ilk elden bulgularını kısaca aktardıktan sonra, iktisat eğitiminin genel işleyişinin olumsuzluklarının yanı sıra, kalkınma iktisadının tekil egemen iktisadın öncüllerden çok uzaklaşmadığını söyleyebiliriz. Aslında daha detaylı olarak ele alınması gereken kapitalistleşme sürecine ilişkin eksik ve hatalı algılanmasının kalkınma iktisadı ve kalkınma iktisadı ders kitaplarından kaynaklanıp­ kaynaklanmadığının sorgulanması özel bir önem taşıyor. Türkiye'nin kalkınması gerektiğine ilişkin ifadelerin kapitalistleşme ile eş anlama geldiği gerçekliği nasıl göz ardı edilmiştir. Türkiye'de kapitalist anlamda sınıfların yokluğu ya da yeterince gelişemernesi ile yine kalkınma düşüncesi arasında Türkiye'nin Dünya ölçeğinde G. Meier ve M-Baldvin (1957), B.Higgins(1968),M. Todaro,M.(1985) ve A.P. Tlıirwall'ın (1989) çalışmaları kalkınma ders kitabı olarak dünya ölçeğinde etkili olduklarını söyleyebiliriz. 24 90 1 Fuat Ercan - Özgün Biçer bağlantı acaba? Türkiye'nin kapitalistleşme sürecini göz önüne vurgusu ile birlikte açığa çıkan ısrarlı dışsal değişkenlere yapılan vurgular arasında bağlantı kurulabilir mi? Tüm bu soruların kaynağında kapitalizmin Türkiye'de inşa sürecini kalkınma kavramı ve bu kavramı fetişleştiren kalkınma anlayışı olduğunu söyleyebiliriz. Kalkınma yazını aslında bilfiil kalkınma sorunsalının yapısal-sınıfsal-cinsel özelliklerini açığa çıkaracak ve fetişizmi ortadan kaldıracak bir işlev de görebilir. almadan kurmak olası mı kalkınamıyoruz Sonuç olarak, kalkınma iktisadı ders kitaplarında geliştirilen bu tutumları sadece yeni bilgiye karşı takınılan tutum olarak değerlendiremeyiz. Hiç kuşkusuz yeni bilgi her zaman endişeleri de beraberinde getiriyor. Ama esas sorun yeni bilgiyi açığa çıkaran gerçekliği gündeme alınama da açığa çıkıyor. Bu noktada da uluslararası iktidar ilişkileri ile bu ilişkilere yapısal olarak bağlanmış akademi arasındaki ilişkiler yani iktidar ile bilgi arasındaki derin içsel bağlantıların bu disiplin ve Türkiye açısından sorgulanması gerekiyor. Diğer yandan bilim dünyasının özneleri olan bilim insanlarının süreç içindeki konumlarını da yeniden gündeme almaları gerekiyor. Ludwik Fleck'in dediği gibi "Bilinen herhangi bir şey, onu bilene, her zaman sistemli, kanıtlanmış, uygulanabilir ve doğruluğu besbelli gibi görünmüştür. Her yabancı bilgi sistemi de, aynı biçimde, çelişkili, kanıtlanmamış, uygulanamaz nitelikte, hayali ya da gizemli görünmüştür (aktaran Burke, 2001,2). Tablo:2 Seçilmiş İktisat Bölümleri Kalkınma İktisadı Ders İçerikleri ÜNiVERSiTE ADI ABANT iZZET BAYSAL ÜNIVERSiTESi 2 ADNAN MENDERES ÜNIVERSiTESi KALKlNMA iKTiSADI DERS iÇERiKLERi Yöntem ve temel kavramlar, gelişme· az gelişme çelişkisi, kalkınma iktisadında yeni konular, kalkınma iktisadının yükselişi ve düşüşü, geleneksel kalkınma teorileri: büyük iliş, dualite problemi ve kalkınmanın aşamaları, dengeli ve dengesiz kalkınma, büyüme kutupları, kalkınmanın ekonomi poliliği, kalkınma iktisadında yeni perspektifler: yeni kurumcu iktisat, evrimci iktisat ve kalkınma, küreselleşme ve kalkınma, sanayileşmenin ve kalkınmanın yeni boyutları, fordizmin krizi, post fordisi teoriler: düzenleme okulu, teknoekonomik paradigma, esnek uzmaniaşma ve kalkınma, geç sanayileşen ülkeler, sürdürülebilir kalkınma, dünya sanayi coğrafyasında yeni eğilimler, bölgesel kalkınma, sanayileşme ve kalkınma stratejileri. iktisat Ana bilim Dalının yüksek lisans dersleri arasında Büyüme Ve Kalkınma Teorileri var. Büyüme Teorisi, Modem Büyüme Teorisi, içsel Büyüme Teorisi, Nüfus, Teknoloji , Doğal Kaynaklar, Sermaye Birikimi Klasik büyüme modelleri: Keynezyen büyüme modeli, NeoKlasik ve Post-Keynezyen büyüme modelleri, parasal büyüme modelleri, alternatif büyüme modelleri: Neo-Keynezyen büyüme ve yapısaıcı makroekonomi, modern teoriler: Reel iktisadi dalgalanma teori leri. _İk_n_·s_a_t_ve__ ~_a_lk_ın_m __a________________________________________~l 3 AFYON KOCATEPE ÜNiVERSiTESi 4 AKDENiZ ÜNiVERSiTESi 91 Internet sitesinde ders kaydı bulunamadr. Dördüncü yılın ll. Yarıyılında Kalkınma iktisadr dersi okutulmaktdrr. Kalkınma ve Azgelişmişlik, Azgelişmişlik Ülkelerin Özellikleri, Az Gelişmişlik Teorileri, Ekonomik yaklaşımlar. Sosyo-kültürel Sermaye Birikimi ve Teknoloji: Kalkınma ve sermaye, Kalkınma ve teknoloji, Kalkınmanın Finansmanı, iç finansman, Dış finansman. Kalkınma ve insan Unsuru, Nüfus, insana yatırım, Istihdam, Kalkınma ve Dış Ticaret: Kalkınma ve uluslararası işbölümü, Koruyucu dış ticaret. Kaynak Dağılımı: Teorik temeller, Azgelişmiş ülkelerde kaynak dağılımı; Sanayileşme Stratejileri: içe ve Dışa Dönük Sanayileşme; Sürdürülebilir kalkınma: Doğal kaynaklar, Çevre. Dersin tanımı: Azgelişmişliğin nedenlerini, gelişmeyi engelleyen faktörleri ve gelişmenin temel unsurlarını ortaya koyarak çözüm yollarını göstermektir. Siyasal Bilimler fakültesine bağlı iktisat Bölümü iktisadi Gelişme Ve Uluslar arası iktisat kürsüsü. Kalkınma iktisadr lll. Sınıf dersi. Iktisadi Büyüme ve Kalkınma Milli gelir, büyüme ve kalkınma kavramları, az gelişmiş ülkeler ve özellikleri, ekonomik kalkınmanın genel analizi ve belirleyicileri, sermaye birikimi ve ekonomik kalkınma, kaynak dağılımı, ekonomik kalkınma ve teknoloji seçimi, ekonomik kalkınma ve dış ticaret, ekonomi kalkınma ve nüfus, kalkınma ve büyüme teorileri: klasik model, Harrod-Domar modeli, Neo-klasik model, modern teoriler. Kalkınma ekonomisinin kavramsal çerçevesi. Kalkınma-Büyüme olgusu. Azgelişmişliğin tanımı ve ölçümü. Azgelişmiş ülkelerin ekonomik ve yapısal özellikleri. Azgelişmişliğin ekonomik, demografik, sosyo-kültürel ve coğrafi yönleri. iktisadi kalkınma, sermaye birikimi ve teknoloji. iktisadi kalkınmanın iç ve dış finansman boyutlarr. iktisadi kalkınma ve beşeri sermaye. Iktisadi kalkınma ve dış ekonomik ilişkiler. iktisadi kalkınma ve korumacıirk olgusu. iktisadi kalkınma ve kaynak dağılımı. iktisadi kalkınma ve sanayileşme stratejileri. Sürdürülebilir kalkınma (kavram ve stratejiler). Iktisadi kalkınma ve yaklaşımlar, s ANADOLU ÜNiVERSITESi 6 ANKARA ÜNiVERSiTESi 7 8 ATATÜRK ÜNiVERSiTESi BALIKESiR ÜNiVERSiTESi Küreselleşme. 9 BOGAZiÇi ÜNiVERSiTESi 10 CELAL BAYAR ÜNiVERSITESi ll CUMHURiYET ÜNIVERSiTESI 12 ÇANAKKALE ONSEKiZ MART UNiVERSiTESI Growth and Development Survey of classical and contemporary theories of growth and development. and identification of major problems of economic development and sıruelural change. Topics in Growth and Development The analysis of development policy process, alternative strategies of growth and industrialization, and the survey of leading issues in economic development. iktisadi Gelişme ve Uluslararası iktisat kürsüsü var ders programını göremiyoruz Tüm dünya ekonomilerinin otomatik ekonomi mekanizması inancının kayboluşu ile organik bir gelişme sağlanamayacağının anlaşılması sonunda kalkınma hamlelerinin çoğaldığı ortamlarda uygulamaya alınan Kalkınma Ekonomisi pratikselinin, tarihsel gelişimi anlatılmaktadır. Devlet'in iktisadi ve sosyal hayata bilinçli biçimde müdahale etme gereği ortaya konmaktadır. Azgelişmiş ülkelerin kalkınma yöntemlerini "daha rlımlr ve kısmen emredici" bir planlama anlayışı ile kalkınma ekonomisi den~imlerine geçmelerindeki ana 92 11----------------------------------------~A~u~a~t~E~r~c~a~n_-_o~"~zg~u~··n~B~0~e~r nedenler ortaya konmaktadır. Farklı yapısal gerçekliklerin yanısıra birikimlerin ve yorumlamalarında ortaya koyduğu farklı sonuçlar irdelenmektedir. Türkiye Ekonomisi'nin özellikleri ön plana çekilerek yapılanlar ve yapılması gerekenler kıyaslamalı bir şekilde incelenmektedir. Öğretim Metodu:istatistik veriler, konu ile ilgili yazılmış yerli yabancı yayınlar. Öğrenciye araştırab ilecekleri konularda ödevler hazırlattınlarak dersin dinamizmini sağlamak. farklı 13 ÇUKUROVA ÜNiVERSiTESi Klasik ve günümüz Büyüme ve Kalkınma Teorilerinin işlenmesi ve ekonomik kalkınma ve yapısal değişiklik ile ilgili başlıca sorunların tanımlanması. 14 DiCLE ÜNiVERSiTESI ıs DOKUZ EYLÜL ÜNiVERSiTESI Dönemlik (bahar dönemi) kalkınma 16 DUMLUPINAR ÜNiVERSiTESi iktisadi Büyüme ve Uluslararası iktisat Kürsüsü var, ancak gelişme iktisadı dersi göremiyoruz. Ders programı pazarlama ve işletme dersleri ağırlıklı. iktisadı dersi okutulmaktadır. Dersin Amacı ve Hedefi Kalkınmanın anlamı, kapsamı ve hüküm süren politikaların içeriği konunun 1950'1erde literatüre girişinden itibaren çeşitli değişimlere uğramıştır. Bu derste birbirleriyle rekabet halinde olan kalkınma paradigmaları ile kalkınma ile ilgili konuların küreselleşme bağlamında tartışılması amaçlanmaktadır. Dersin içeriği 17 EGE ÜNIVERSiTESi DGelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler ve bölgelerin mukayeseli analizi ve kalkınma modelleri DYatırım ve kaynak dağılımı kriterleri D Büyüme D Ar·Ge faaliyetlerinin ve üzerine etkileri D Kalkınma beşeri kaynakların sürecinde teknolojinin yayılması kalite-sinin ve kalkınma içsel-leştirilmesi ( Dönemlik) 18 ERCIYES ÜNiVERSiTESi Kalkınma iktisad ı dersi okutulmakta. 19 GALATASARAY ÜNIVERSITESi Kalkınma Teorileri dersi var açıklama yok. 20 GAZI ÜNiVERŞiTESi Kalkınma iktisadı ve Politikası Tarım ve ekonomik kalkınma, dengeli ve dengesiz büyüme stratejileri, dışsal ekonomiler ve azgelişmiş ülkeler, azgelişmiş ülkelerde dış ticaretin yapısı ve Kalkınma, sanayileşme ve dış ticaret politikaları; yeni sanayileşen ülkelerde ve Türkiye'de sanayileşme, teknolojik gelişme ve ihracat. 21 GAZIANTEP ÜNIVERSiTESi !ktisadi Gelişme ve Uluslararası iktisat anabilim dalı var ama Kalkınma Iktisad ı dersi bulunmamakta. 22 23 GAZiOSMANPAŞA ÜNiVERSiTESi GEBZE YÜKSEK TEKNOLOJI ENSTiTÜSÜ Kalkınma ve Büyüme Azgelişmişlik kavramı ve kalkınma. Kalkınma teorileri. Kalkınmanın finansmanı. Yabancı \asarruflar, dış yardım, dış borç, yabancı sermaye. Çokuluslu şirketler. Kalkınma sürecinde teknoloji seçimi ve teknoloji transferi. Kalkınma stratejileri. Klasik büyüme modelleri. Keynesyen büyüme modelleri. Neo-klasik ve post Keynesyen büyüme modelleri. Parasal büyüme modelleri. _İk_n_s_a_t_ve_K<_a_l_k_ın_m_a______________________~--------------~1 93 24 HACETIEPE ÜNiVERSiTESi Dersin Amacı: Öğrenciye kalkınma 'modellerini anlatmak ve bu modeller ışığında az gelişmiş ülkelerin çeşitli problemlerini tartışmak. KALKlNMA iKTISADI! Dersin içeriği: Bölüm 1: Giriş Kalkınma Iktisadının ve Düşüncesinin Gelişimi Kalkınma ve Azgelişmişliğin Tanımlanmasında kullanılan Ölçütler. · Azgelişmiş Ülkelerin Temel Özellikleri Bölüm ll: Kalkınma ve Azgelişmişlik Kuramiarı Azgelişmiş Ülkelerin Dinamiği ve Kısır Döngü Tezleri: Nurkse Kısır Döngüden Çıkış veya Kalkınma Kuramiarına Giriş Dengeli Kalkınma Kuramları: Rosenstein-Rodan, Nurkse, Leibenstein Dengesiz Kalkınma Kuramı ve Büyük itiş: Hirschman - ikili Yapı ve Piyasa Ekonomisi Şartlarının Sınırlılığı Boeke, Nurkse. Lewis - Kalkınma için Yatırımların Önemi: - W.W. Rostow'un Aşamalar Kuramı - Harrod-Domar Modeli - Yabancı Yatırımlar ve Azgelişmiş Ülkeler: Singer - Dış Ticaret Hadleri ve Azgelişmiş Ülkeler: Prebisch - Latin Amerika Kökenli Yapısaıcı Tezler - Kalkınma iktisadında Marksist ve Neo·Marsist Kuramlar: Marx, Baran, Frank, Amin, Emmanuel Bölüm lll: Kalkınma ve Yurtiçi Kaynakların Harekete Geçirilmesi - Tasarruflar ile iktisadi Büyüme - Finansal Serbestleşme ve Iktisadi Büyüme - Enflasyon ve Kalkınma ilişkisi KALKlNMA IKTISADI ll Dersin Amacı: Azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin gelişme sürecinde ekonomik faaliyetlerin yerine getirilmesinde karşı karşıya kaldığı temel sorunların ve bu süreçte diğer ülkeler ve ülke grupları ile olan ilişkiler ile bu yapıların bilinen iktisadi teoriler çerçevesinde analiz edilmesi. Dersin içeriği: Bölüm 1. Kalkınma ve Yurtiçi Kaynakların Harekete Geçirilmesi - Sermaye ihtiyacı ve Sermaye birikimi - Kaynakların Dağılımı Bölüm ll. Kalkınma ve Dış Mali Kaynak Akımı - Dış Yardım - Dış Borç ve Borç Krizinin incelenmesi - Dorudan Yabancı Yatırım Bölüm lll. ÇokUluslu Şirketler - Gelişim ve Özellikleri - Ulusal Ekonomi Üzerine Etkileri Bölüm IV. Kalkınma ve Teknoloji Ilişkisi - Teknoloji Kavramı ve AGÜ'Ierde Teknoloji Seçimi - Teknoloji Transferi Bölüm V. Kalkınma ve Dış Ticaret ili,şkisi - Kalkınmada Dış Ticaretin Yeri ve Onemi - AGÜ'Ier Açısından Dış Ticaret Hadlerinin Önemi - Kalkınmada Dış Ticaret Politikası Seçimi: içe Dönük ve Dışa Açık Politikalar 94 11--------------------------------------~F~u~a~t~E~r~c~a~n_-~o~··~zg~u~·n~B~iç~er KAYNAKLAR Abramovitz, M(l986) "Catching-Up, Forging Ahead and Falling Behind." Journal of Economic History, cilt 46, sayı. 2 .. Alavi, H ., 1972, The state in post-colonial society, New Left Review, 1974 Alvares, C (1992b) Science, in W Sachs (ed), The Development Dictionary: A Guide to Knowledge as Power, Zed Yayınevi, London Amin, S (1989) Eurocentrism, Zed Publ. London. Amsden, A. (1990) Third World industrialization: 'global fordism' or a new model?', New Left Review, 182, Amsden, A. (2001) The Rise of the Rest, Oxford University Press, New York. Balassa, B (1982) Development Strategies in Semi-industrialized Economies (Baltimore, MD: John s Hopkins University Press). Balassa, B (1988) "The lessons of East Asian development: an overview", Economic Development and Cu/tura! Change, 36 (3), pp S273-S290. Balassa, B (1989) "Outward orientation", (eds: H Chenery & TN Srinivasan), Handbook in Development Economics, Vol2 Amsterdam. Banuri,T(l990)"Development and the Politics of Knowledge: A Critica! Interpretation of The Social Role of Modemization"., Domianting Knowledge, Development, Culture, Resistance., (ed:F.A.Marglin ve S.A.Marglin)., Ciarendon Press, Oxford Baran, P(l976) Büyümenin Ekonomi Politiği, çev; E,Günçe, May Yayınları, İstanbul. Bartlett, R.L ve D.J.Weidenaar (1988) "Am Introduction to the Proceedings of the 1987 Invitational Conference on the Principles of Economic Textbook", The Journal of Economic Education, cilt 19, sayı 2, sayfa: 109-1 12 Başkaya, F(1994) Kalkınma iktisadının Yükselişi ve Düşüşü, imge Yayınevi, İstanbul. Bemstein. H(l 992)"Gelişme Toplumbilimine Karşılık Azgelişmişlikl Toplumbilim mi?., ed:M.Ersoy., Emperyalizm Gelişme ve Bağımlılık Üzerine., V Yayınları., Ankara Beli o, W, S.Cunningham veB.Rau(l998)Karanlık Zafer, (çev:F.Başkaya),İmge Yayınları, Ankara. Blömström,M & Hettne,B.(l987) Development Theory in Transition, London. Booth,D (1985) "Marxism and Development Sociology" World Development, Vol.l3/7. Booth, D (1994) Rethinking Social Development, Longman, Londra. Booth, D. (1994) Rethinking social development: an overview, in: D. Booth (Ed.) Rethinking Social Development: Theory, Research and Practice Longman, London. _İk_n_s_a_t_ve_~ __ al_k_zn_m_a______________________________________~l 95 Brenner,R(l986)"Kapitalist Gelişmenin Tarihsel Kökenleri", ll.Tez, sayı 3 Brigg M (2002) "Post-development, Foucault and the Colonisation Metaphor". Third World Quarterly 3(3):421-436 Brohman,J (1995) "Economism and Critica! Silences in Development Studies: A Theoretical Critique ofNeoliberalism", Third World Quarterly, cilt 16, sayı 2, sayfa 297-318. Brown,M.J ve D.O.Scneider(1980) "The Economics Textbook: A Leaming Tool or Source of Frustration?", Peabody Journal of Education, ci lt 57, sayı 3, Nisan sayfa: 172-177 Burket,P ve M.Hart-Landsberg(2000)Development,Crisis and Class Struggle,Macmillan,Londra. Buttel, F. and P. McMichael (1994) 'Reconsidering the Explanandum and scope of development studies: toward a comparative sociology of state economy relations', (ed:D. Booth ), Rethinking Social Development. Longman, Londra. Can,B.B(l998) "İktisat Ders Kitaplarının İktisadı", İktisat Dergisi, sayfa 18-20. Chang Ha-Joon ve Grabel Ilene. (2005) Kalkınma Yeniden, Alternatif İktisat Politikaları El Kitabı, Çeviren: Emre Özçelik, Ankara, imge Kitabevi. Cardoso,F.H(l990) "Dependency and Development in Latin America"., ed:H.Aiavi ve T.Shanin., Sociology of Devetoping Societies., Mac Millan., Londan Carter,A.F(1984)"EklemlenmeninEklenmesi".,Haz;H.Ç.Keskinok ve Tarzlarının Eklenmesi., Birey ve Toplum Yayınları., Ankara M.Ersoy., Üretim Chilcote, R ve D.L.Johnson(1983) Theories of Development Mode of ?roduction or Dependenc? ,Sage,Publ. ,London. Chilcote, R. (1990) 'Post-Marxism: The Retreat from Class in Latin America', Latin American Perspectives cilt 17 sayı 2. C1arke,S(l988)Keynesianism and Monetarism and The Grisis of The London. State,Edward Elgar, Crossley,M ve M.Murby(l994) "Textbook Provision and The Quality of The School Curriculum in Developing Contries",Comparative Education, cilt 30, sayı 2, sayfa 99-104. Corbridge,S.(l991)" Post Marxism and Development Studies: Beyond The Impasse", World Development, Vol.18/5. Corbridge,S.(l994) 'Post-Marxism and Post-Colonialism: The Needs and Rights of Distant Strangers', in D. Booth [ed.] (1994) Rethinking Social Development. Longman, Londra. Cowen, M P & Shenton, R W (1995) The invention of development, in: J Crush (ed), Power of Development, Routledge, London Cowen, M P & Sh en ton, R W (1996) Doctrines ofDevelopment, Routledge, London Crush, J ( 1995) Power of Development (London: Routledge). Dutt,A.K ve K.P.Jameson(l992)New Elgar,Verrnont. Directions in Development Economics,Edward Edwards, M (1989) "The Irrelevance of Development Studies", Third World Quarterly, ci lt ll, sayı 1. 96 11--------------------------------------~F~u~a~t~E~r~c~a~n_-~o~··z~g~u~·n~B~iç~er Ercan,F (1995)Gelişme Yayınları. Yazını Açısından Kapitalizm, Modernizm ve Azgelişmiş/ik, Sarmal 1995. Ercan, F (2001) "Ders Kitaplarına Girmeyen iktisatçı! ar, iktisatçı Olarak Kabul Edilmeyen Sosyal Bilimciler", İktisadın Dama Taşları-i, İFMC Yayınları, İstanbul, s.249-270 Ercan,F(2003) "Türkiye'nin Kalkınma Seçeneklerinin Eleştirisi ve Alternatif Bir Çerçeve", Ekonomik Yaklaşım, Kongreler Dizisi 3, sayı 49, cilt 14. Escobar, A (1984) Discourse and power in development: Michel Foucault and the relevance of his work to the Third World, Alternatives , ci lt 1O, sayı 3. Escobar, A (1995) Encountering Development. The Making and Unmaking of the Third World Princeton University Press , Princeton. Escobar, A. (2004) Beyond the Third World: Imperial globality, Global Coloniality and Antiglobalisation Social Movements", Third World Quarterly, 25. Esteva, G (1995) Development, in: W Sachs (ed), The Development Dictionary: A Guide to Knowledg<; as Power, pp 6-25 (London: Zed Books). Evans, P. (1989) "Predatory, Developmental, and Other Apparatuses: 'A Comparative Political Economy Perspective on the Third World State" Sociological Forum, Vol.4, No.4. Evans, P. (1995) Embedded Autonomy, Princeton University Press. Everett, M (1997) "The Ghost in the Machine: Ageney in 'poststructural' Critiques of Development", Anthropological Quarterly, ci lt 70, sayı 3. Ferguson, J (1994) The Anti-Politics Machine: 'Development,' Depoliticization, and Bureaucratic Power in Lesotho, Cambridge University Press, Cambridge. Fine. B (2002) "Neither the Washington Nor the Post- Washington Consensus: A introduction ", www.networkideas.org Frank, A. G(1967), " Development Sociology and Underdevelopment of Sociology", Catalyst, Summer. Frank, AG (1967) Capitalism and Underdevelopment in Latin America, Monthly Review, New York. Frank, AG (1969) Latin America: Underdevelopment or Revolution Monthly Review, New York. Frank, AG ( 1972) Lumpenbourgeoisie -Lumpendevelopmen t Monthly Review, New York. Frank.A.G(l975)"Azgelişmişliğin Gelişmesi" ed: M.Ersoy., Emperyalizm Gelişme ve Bağımlılık Üzerine., V Yayınları., Ankara Frank,A.G( 1982) On Capitalisı Underdevelopment, Oxford University Press, Bombay Frank,A.G.(l982a) Dependent Accumulation and Underdevelopment, London. Friedman,M(1953) "The Methodology of Positive Economics", Economics, University of Chicago Pres, Chicago. içind Essays in Positiev _İk_n_s_a_tv_e_~_a_l_k_zn_m_a______________________________________~l 97 Foucault,M.(I 980)"Truth and Power"., Power/Knowledge., Selected Interviews and Other Writings 1972-1977 (ed;C.Gordon), Harvester Wheatsheaf, New York Foucault,M.(1985) Discipline and Punish,London. Foucault,M.(I994)Kelimeler ve Şeyler., çev. M.A. Kılıçbay., imge Yayınları, Ankara Focault,M(2004) Toplumu Savunmak Gerekir, (çev:S.Aktaş), YKY, İstanbul Frobel, F., J. Heinrichs and O. Kreye (1980) The New International Division of Labour. Cambridge University Press, Cambridge. Furtado, C (1970) Economic Development of Latin America, Cambridge University Press, Cambridge. Furtado,C (1983) Accumulation and Development, Martin Robertson, Oxford Gerschenkron, Alexander (1966) Economic Backwardness in Histarical Perspective. A Book of Essays, , Ma: Harvard University Press Cambridge. Gülalp,H(1983) Gelişme Stratejileri ve Gelişme İdeoloji/eri, Yurt Yayınları;Ankara. Hansen,L (1988) "Real Boks and Textbooks", TheJournal ofEconomicEducation, cilt 19, sayfa 271-274. sayı3, Hettne,B.(I990) Development Theory and Three World, London. Higgins, B (1968) Economic Development: Problems Principles and Policies, W. W. norton and Companylnc.,New York Hirschman,A.0(198.l)"The Rise and Decline of Development Economics" Essays in Trespassing Economics to Politics and Beyond, Cambridge University Press, Cambridge Horkheimer,M(2005)Geleneksel ve Eleştirel Kuram, (çev:M.Tuz<el), YKY yayınları, İstanbul Ingham,B(1993) "The Meaning od Development: Interactions Between "New" and "Old" Ideas"., World Development., cilt 21, sayı 4 İşgüden,T (1995) "Kalkınma Kuramları", Gelişme İktisadı Kuram(der:T.İşgüden, F.Ercan,M. Türkay), Beta Yayınları.İstanbul Eleştiri- Yorum" Kay, K (1989) Latin American Theories of Development and Underdevelopment, London, Routledge. Khor,M(2003) "Globalization,Giobal Govemance and Dillemas of Development", (ed:Ha-Joon Chang), Rethinking Development Economics, Anthem Pres. Kiely,R(1995) "Third Worldist Relativism: A new Form of Imperialism"., Journal of Contemporary Asia., vol 25 sayı 2 Kiely,R(1999) "The Last Refuge of The Noble Savage? A Critica) Assesment of PostDevelopment Theory", The European Journal of Development Research, cilt 1 I, sayı I, sayfa 30-55 Kimble, H(1969) "On The Teaching of Economics in Africa", The Journal of Modern African Studies, cilt 7, sayı 4, sayfa 713-741. Keskinok,ÇH ve M.Ersoy(ed.)(I984) Üretim Tarzlarının Eklemlenmesi Üzerine, Birey ve Toplum Yayınları, Ankara. 98 11----------------------------------------~F~u~a~t~E~r~c=a~n_-_o~"~zg~u~··n~B~k~e~r Krueger, A (1978) Foreign Trade Regimes and Economic Development: Liberalization Attempts and Consequences, Ballinger Press, Cambridge Krueger, A (1985) The experience and lessons of Asia's super-exporters, in: V Corbo, A Krueger & F Ossa (eds), Export-oriented Development Strategies, Westview Press, Boulder. Krueger, A O, Schiff, M & Valdes, A (eds) (1991) The Political Economy ofAgricultural Pricing Policy, Vol 1, Latin America, Baltimore, Press for the World Bank, Johns Hopkins University. Kumar,K(I988) "Origins of India's "Textbook Culture", Comparative Educalian Review, Ci lt 32, sayı 4, sayfa 452-464. Laclau,E(l984)"Latin Amerika'da Feodalizm ve Kapitalizm"., Hazırlayanlar: H.Ç.Keskinok ve M.Ersoy.,Üretim Tarzlarının Eklenmesi., Birey ve Toplum Yayınları., Ankara. Laclau,E( I985)İdeoloji ve Politika,( çev:H.Sarıca),Belge Yayınevi,İstanbul. La!, D (1983) The Poverty of Development Economics, Institute ofEconomic Affairs, London. Lehmann, D. (1997) 'An Opportunity Lost: Escobar's Deconstruction of Development', Journal of Development Studies ci lt 33, sayı 4. Lewis, W,A(1949)The Principles of Economic Planning, George Allen&Unwin Ltd.London Lewis, W,A(l9 53 )Aspects of Industrialization, National bank of Egypt, Cairo Lewis,W.A(J967) "Economic development with Unlimited Supplies of Labour"., eds; A.N.Agarvala ve S.P.Sing içinde., The Economics ofDevelopment A Galaxy Lewis, W. Arthur;(1984), "The State of Development Theory"; The American Economic Review; Newyork, Vol.74, No.!, Lewis, B. W ve P.A.Samuelson (1963) "Foreward" The American Economic Review, cilt 53, sayı ı, Manzo,K(1991)"Modemist Discourse"., Studies in Comparative International Studies., cilt 26, sayı 2 Marglin,S.A,(1990)"Towards The Decolonization of The Mind"., Domianting Knowledge, Development, Culture, Resistance., ed: F.A. Marglin ve S.A.Marglin.,Clarendon Press, Oxford Marglin,S.A,(1990a)"Lousing Touch:The Cultural Conditions of Worker Accomodition and Resistance"., Domianting Knowledge, Development, Culture, Resistance., ed:F.A.Marglin ve S.A.Marglin.,Clarendon Press,Oxford Marglin,F,A,(J990b) "Smallpox in Two Systems of Knowledge"., Domianting Knowledge, Development, Culture, Resistance., ed: F.A . Marglin ve S.A.Marglin.,Clarendon Press, Oxford McCioskey,D.N.(J985)The Wisconsin.Preston Rhetoric of Economic, Universitry of WQisconsin Pres, McGraw,H.W(1999) "Samuelson's "Economics" at Fifty: Remarks on The Occasion of the Anniversary of Publication", The Journal of Economic Education, cilt 30, sayı 4, sayfa 355-359. l _İk_n_s_a_tv_e_~_a_l_k_zn_m_a________________________________________ 99 Meier. G ve M-Baldvin R (1957), Economic Development : Theory, History, Policy, Chapman&Hall , London Merton,K (1968) Social Theory and Social Structure, The Free Pres, New York. Munck, R. (1985a) Politics and Dependency ın The Third World, Zed Boks, London. Munck, R. (1985b) "Bağımlı Toplumsal Oluşumlarda Siyasal Yapı ve Sermaye: Brezilya Örneği", Dünün ve Bugünün Defterleri Dünya Sorunları Dizisi-2: Latin Amerika 'da Militarizm ve Demokrasi, İstanbul: Alan Yayıncılık Munck,R ve D.O.Heam(ı999) Critica! Development Theory:Contributions to a New Paradigm, Sed Boks,Londra Nayyar,D(2003) "Giobalization and Development", Development Economics, Anthem Pres. (ed:Ha-Joon Chang), Rethinking Nederveen Pieterse , J. ı998, "My Paradigm or Yours? Altemative Development, PostDevelopment, Reflexive Development", Development and Change, cilt 29, sayı 2 Nederveen Pieterse, J (ı 99 ı) Dilemmas of Development Discourse: The Crisis of Developmentalism and the Comparative Method, Development and Change, cilt 22, sayı ı. Nederveen Pieterse, J (1998) My paradigm or yours? Altemative development, post-development, reflexive development, Development and Change, cilt 29, sayı 2 Nederveen Pieterse, J (2000) After post-development, Third World Quarterly, ci lt 21, Nurkse, R.(1964)Az Gelişmiş Ülkelerde Sermaye Teşekkülü; sayı 2. (çev: Ş. Adalı), İstanbul Yayınları, İstanbul Nurkse,R(1966)"Azgelişmiş Ülkelerde Büyüme", İktisadi Büyüme ve Gelişme (ed) Serınet Matbaası, İstanbul Nurkse,R(l967)"Some Internal Aspects of The Problem of Economic Development" eds;A.N.Agarvala ve S.P.Sing içinde., The Economics of Development, A Galaxy Book, · Oxford O'Brien.P:J(1992)"Latin Amerika Bağımlılık Kuramlarının Eleştirisi"., Emperyalizm Gelişme ve Bağımlılık Üzerine., V Yayınları., Ankara ed:M.Ersoy., Ocompo,J.A(2003) "Development and Global Order", (ed:Ha-Joon Chang), Rethinking Development Economics, Anthem Pres. Patnaik,P(2005) "Yeni Emperyalizm", Yeni Emperyalizmin Ekonomisi,Yeni Hayat Kütüphanesi, İstanbul. Petras, J.(l 970) Politics and Social Structure in Latin America, New York: Monthly Review. Petras, J. ve H. Veltmeyer (1999) "Latin America at the end of the millennium", Monthly Review, 51 (3). Petras, J. (2004) "Myths and Realities: President Chavez and the Referendum," Counterpunch, 2 September. Pieterse,J.N(l991)"Dilemmas of Developmenty Discourse; The Crisis of Developmentalism and The Comperative Method"., Development and Change., sayı 22 Preston,R.W(I982)Theories of Development., Routledge- Kegan., London ıool Fuat Ercan - Özgün Biçer Preston,R.W(l985)New Trendsin Development Theory., Routledge- Kegan., London Preston,P. W( 1986)Making Sense of Development, Routledge, London Rahnema, M ve V.Bawtree(ed) (1997) The Post-Development Reader (London: Zed Books). Ri st, G. (1997) The History of Development. London: Zed Books. Robinson,J(l967) "Opening Remarks", Eds; K. Martin &J.Knapp, The Teaching of Development Economics., Aldine Publishing Company, Chicago Robbins,L(l979)"The Nature of Economic Generalization", (ed: F. Hahn ve M.Hollis), Philosphy and Economic Theory, Oxford Un.Pres,Oxford Rosentein Rodan. P.N(1968)"Problems of Industrialization of Eastem and South-Eastem Europe"., (ed.) A.N.Agarwala ve S.P.Singh., The Economics of Underdevelopment., A Galaxy Books.,New York Rostow, W. W.; (1971), Politics and The Stages ofGrowth, Cambridge University Press,London Ruccio, D.F. (1991) "When Failure Becomes Success: Class and the Debate over Stabilization and Adjustment", World Development, 28 (9). Sachs, W (ed) (1992) The Development Dictionary. A Guide to Knowledge as Power, Zed Books, London. Samuelson,A.P(1999) "Samuelson's "Economics" at Fifty: Remarks on The Occasion of the Anniversary of Publication", The Journal of Economic Education, cilt 30, sayı 4, sayfa 352-355. Santos, T (1975) "Bağımlılığın Yapısı"., der; A.Aksoy., Azgelişmişlik ve Emperyalizm, Gözlem Yayınları., İstanbul Schuurman F J (1993) Beyand the Impasse: New Directions in Development Theory. London: Zed Books Schuurman, F J (2000) "Paradigms Lost, Paradigms Regained? Development Studies in the Twenty-first Century", Third World Quarterly, cilt 21, sayı I. Seers,D(1967) "The Limits of The Special Case". Eds; K.Martin &J.Knapp, The Teaching of Development Economics, Aldine Publishing Company, Chicago Seers, D(1979)"The Birth, Life and Death of Development Economics"; Development and Change, London,Vol.IO Sen, A (1983), "Development: Which Way Now?", Economic Journal.,Vol.93, Skousen, M (1997) "The Perseverance of Paul Sanuelson 's Economics",The Journal of Economic Perspectives, cilt ll, sayı 2, sayfa 137-152. Stiglitz,J.E(l988) "On The Market for Principles of Economics Textbooks: Innovation and Product Differentiatition", The Journal of Economic Education, cilt 19, sayı 2, sayfa: 171177 Streeten, P(J983)"Development Dichotomies", World Development, Vol. ll, No. 10, Streeten, P (1984), "Basic Needs: Some Unsettled Questions", World Development, Vol.l2, No. Şenses,F(ed:)(I996)Kalkuıma İktisadı Yükselişi ve Gerilemesi, İletişim Yayınları, İstanbul. _İk_n_s_a_t_ve_~ __ al_k_ın_m_a______________________________________~l 101 Taylor;J.G(l984a)"Üçüncü Dünya Formasyonlarının Çözümlenmesi İçin Kuramsal Öngerekler"., Hazırlayanlar:H.Ç.Keskinok ve M.Ersoy., Üretim Tarzlarının Eklenmesi., Birey ve Toplum Yayınları., Ankara Taylor,J(1979)From Modernization To Modes of?roduction, Mac Millan, London Thirwall, A.P. (1989), Growth and Development, Macınillan Education Todaro,M.(1985) Economic Development in the Third World, Longman, NY. Toye,J(2003) "Changing Perspectives in Development Economics",(ed:Ha-Joon Chang), Rethinking Development Economics, Anthem Pres. Vandengeast.P ve H.F.Buttel (1988)"Marx,Weber, and Development Sociology: Beyand The lmpasse"., World Development., cilt 16, sayı 6 Wade, R (1990) Governing the Market: Economic Theory and the Role of Government in East Asian Industrialization, Princeton University Press, Princeton. Wallerstein,I(l989)"Kavram ve Gerçeklik Olarak Burjuvazi", Defter, sayı 8. Wallerstein,I( 1992) Tarihsel Kapitalizm,( çev;N .Aipay), Metis Yayınevi, İstanbul. Warren, B. (1973) 'Imperialism and Capitalİst Industrialisation', in New Left Review Watts,M.(ı987) 26, sayı 8ı: 9-44 "Ideology, Textbooks and the Teaching of Economic", Theory info Practice, cilt 3, sayfa ı90-ı97. Weeks, J and E. Dore (ı 979) "International exchange and the causes of backwardness", Latin American Perspectives, 6 (2 ı). Weeks, J. (ı 98 ı) "The Differences Between Materiali st Theory and Dependency Theory and Why They Matter", Latin American Perspectives, 8 (3-4). Weeks, J. (1985) "Epochs of capitalism and the progressiveness of capital's expansion", Science & Society, 49 (4). Williamson, (1993) "Democracy and the 'Washington Consensus'." World Development, cilt sayı 8 2ı, Wolpe,H( ed)( I980)The Articulation ofModes of?roduction, Routledge and Kegan Poui,London. World Bank (1997)The State In A Changing World, World Development Report, Washington DC: World Bank Press. World Bank (2002) Building Institutions For Markets, World Development Report, Oxford University Pres. ıoıl Fuat Ercan - Özgün Biçer Tablo: III Ele Alınan Kalkınma İktisadı Ders Kitapları Listesi 1 Vural Savaş Kalk mma Ekonomisi, Bursa iki. Ve Tic. ilimler Akademisi Yayınları,1974. 2 3 Azgelişmiş Ülkeler, Matbaası, 1960. Selahattin Birkan Muhteşem Sosyal ve Ekonomik Kalkmma, Hamle Ekonomik Kalkmma, Ankara, 1988. Kaynak iktisadi Kalkmma, Hamle Matbaası, 1967. 4 Zeyyat Hatiboğlu 5 Erol 6 Zeyyat Hatiboğlu 7 Ergül Han, Ayten Kaya 8 Ercan Dülgeroğlu Kalkmma Ekonomisi, Uludağ Üniversitesi Yayınları, 1997. 9 Sami Taban, Muhsin Kar Kalkmma Ekonomisi, Seçme Konular, Ekin Kitabevi,2004. 10 Ergül Han, Ayten Kaya 11 Gelişme Ekonomisi, Manisalı Muhteşem i.ü. Yayınları, 1975. Gelişme ve Türkiye iktisadi, Bela, 1993. Ayşe n Ayşe n Kaynak Kalkmma Ekonomisi, Teori ve Politika, Birlik Ofset, 1997. Kalkmma Ekonomisi, Teori ve Politika, Eskişehir, 2002. Kalkmma Iktisadi, Gazi Kitabevi, 2005 12 ÖmerGürkan Ekonomik Büyüme Ve Kalkmma, Teori- Model- Strateji, Derya Kitabevi, 1989. 13 Ergül Han, Ayten Ayşe Kaya "Kalkınma 14 Muhsin Kar, Sami Taban iktisadi Kalkmmada Sosya/i Kültürel ve Siyasal Faktörlerin Rolü, Ekin Kitabevi, 2005. 15 Tamer işgüden, Fuat Ercan, Mehmet Türkay (ed) Gelişme iktisadt Kuram- Eleştiri- Yorum", Bela Yayınları. istanbul Ekonomisi, Teori ve Politika", Eskişehir, 1999.