can güvenlıcı açı~ından

advertisement
İ~Wf HUKUKUNDA
CAN GÜVENLICI AÇI~INDAN
Kı~A~
Doç. Dr. Hasan GÜLEÇ
Dokuz Eylül Üniv. ilahiyat Fak. Öğretim Üyesi
•
•
Allah vermiştir. Bu tamamen külll iradenin takdiridir. Isli'im dininde
haksız yere cana kıymak, adam öldürmek, kan dökmek büyük günahlardandır; cezası ağır olan bir suçtur. Kur'an-ı Kerimde şöyle buyurulur: "Allah 'ın öldürülmesini
haram kıldığı cana haksız yere kıymaymız".O) "Kim bir mil'nıini kasden 6ldiirürse
cezası, içinde ebediyen kalacağı cehemıemdir. Allalı ona gazap etmiş, onu lanetlemiş
ve ona biiyük bir azap hazırlamıştır" .(2) "Kim bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk yapmaya karşılık olmaksızm, haksız yere bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir cam kurtaru·sa bütün insanlara hayat vemıiş gibi
olur".(3) Veda Haccı Hutbesinde Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz lr.anlaruıız (canlarınız) ve mallarımz, bu aym, bu günün ve bu yerin kutsal oluşu gibi kutsaldu·" .<4)
I
nsana
canı
İslam hukukuna göre hayat hakkı ve can güvenliği çok önemlidir. Yaşama hakkı,
korunması birinci sırada yer alan en kutsal insan hakkıdır. İnsanlar bu hakkın kutsal
olduğu inancı
(1)
(2)
(3)
(4)
ile
eğitilmeli,
buna gönülden
inanmalı
ve
saygı
göstermelidirler.
En'am 6/151; İsrill7/33; Furk.an 25/68.
Nisa 4/93.
Milide 5132.
Buhar! Muhammed b. İsınilll, Sahih, ilim 37, hac 133, İstanbul, Amira, 1315: Müslim b. ei-Haccilc
ei-Kuşeyrl, Sahih, hac 147, kasiime 29, 30, Mısır, Diiru İhyiii'I-Kütübi'I-Arabiyye, 137411955.
ll
DiYANET iLMi DERGI • ClLT: 33 • SAYI: 2 • NISAN-MAYIS-HAZIRAN 7997
Hz. Peygamber, büyük günahları sayarken, özellikle, haksız olarak insan öldürmeyi birkaç kere tekrarlamış, bunun en büyük günah olduğunu vurgulamıştır. Ebu
Hureyre'nin (ö. 59/679) rivayet ettiğine göre şöyle buyurmuştur: "İnsam mahvedecek yedi günahtan uzak durunuz". Kendisine, ey Allah· ın peygamberi, bunlar nedir
diye soruldu. Şu cevabı verdi: "Allah'a eş koşmak, biiyii yapmak, haketmiş olması dı­
şmda Allalı 'm öldürülmesini haram kıldığı cana k1ymak, ye tim malı yemek, faiz yemek, düşmanla çarpışma sırasmda harbten kaçmak ve hiçbir şeyden haberi obızayan
namus/u mü 'min kadınlara zina iftirasmda bulunmak" ,15!
İnsanın gönlüne Allah korkusu iyice yerleştirilmedigi, insan iyi terbiye edilmediği, aksine adam öldürmeye, çeşitli vesilelerle teşvik edildiği zaman kan dökme içgüdüsünün dizginleri ele aldığını görürüz. Zaten melekler. Hz. Adem yaratılırken böyle bir endişeyi dile getirmişlerdi:
"Hani rabbin meleklere ,'ben yeryüzünde bir halife yarataca,qun' demişti. M etekler, 'oradafesat çıkaracak, kanlar dökecek birini mi yaratacaksm? Halbuki biz seni
överek tesbi/ı ediyor ve seni takelis ediyorıız' dediler. Rabbin, 'ben sizin bilmediklerillizi bilirim' buyurdu. Adem' e isim/erin tamamını ö,qretti. Sonra bunları meleklere sorup 'haydi do,qru iseniz onların isimlerini bana haber veriniz' dedi. Dediler ki 'sen
yücesin; biziJn senin biz.e öğrettiğinden başka bir bilgimiz yoktur. Şüphesiz sen hakkıyla bilellSin; hikmet sahibisin'." (6)
İlk adam öldüren Kabil' dir. Bu olay Kur'an-ı Kerimde şöyle anlatılır. "(Ey Muhammed) onlara Adem 'in iki oğlunun haberini gerçek olarak anlat. Hani her biri birer kurban sunmllşlardı da birisinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti. (Kurbam kabul edilmeyen kardeş, kıskançlık yüzünden) 'anda/sım seni mutlaka öldüreceğim'
dedi. Diğeri de 'Allah, ancak müttakilerden kabul eder' cevabmı verdi (ve devam etti):
'Andolsun ki sen, öldürmek için elini uzatsan (bile) ben sana, öldürmek için el kaldı­
racak değilim. Ben alemierin rabbi olan Allalı 'tan korkarım. Ben istiyorum ki sen, hem
benim günahımı hem de kendi günalımı yüklenip ateşe atılacaklardan olasm; zalim/erin cezası işte budur'. Sanımda nefsi onu, kardeşini öldürmeye itti ve onu öldürdü; bu
yüzden de ziyana uğrayanlardan oldu. Derken Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini ona göstermek için yeri eş eleyen bir karga gönderdi. (Karganm yaptığım görünce kiltil kardeş), 'yazık/ar olsun bana, şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim ben' dedi ve pişmanlardan oldu."Ol Haksız yere insan öldürdükten
sonra sonsuz kedere gömülen, rüyasında bir kabus halinde kurbanını gören katil sayısı
dünyada az olmasa gerek-tir. Habil- Kabil kıssası, biraz değişik tarzda Tevrat'ta da vardır.<8) Zaten Kur'an Kerim, kendinden önceki ilahi dinlerin bozulmamış esaslarını
(5) Buhar!, vesiiyii 23, 48, hudild 44: Müslim, İman 144; Ebü Davild Süleyman b. el Eş'as es- Sicistiinl,
Sünen, vasayii 10, Humus, (nşr. Muhammed All es-Seyyid), 1388/1969; Nasai, Ebü Abdi'r- Rabman
Ahmed b. Şuayb, Sünen, vesiiyii 12, Mısır, el-Mektabül'ı- Ticiiriyyetli'l- Kübra, 1348/1930. (Benzer
hadisler için bk. Buhari, diyat 1; Müslim, lman 142).
(6) Bakara 2/30-2,
(7) Milide 5/27-31
(8) Kitab-ı Mukaddes, Eski Ahit, Tekvin 4/1-16, İstanbul, Kitab-ı Mukaddes Şirketi, 1988.
12
HASAN GÜLEÇ •ISLAM HUKUKUNDA CAN GÜVENLIG/ AÇlSlNDAN KISAS
tasdik eder. Şöyle buyrulur: "De ki Cebrô.il 'e kim düşman ise şunu iyi bilsin ki Allah 'm izniyle Kur' an 'ı senin kalbine bir lıidayet ralıberi. önce gelen kitapları doğru­
layıcı ve m ii' minler için de müjdeci olarak indirnıiştir' .<9)
Kabil, böyle kötü bir çığır açmış oldu. Bunu Hz. Peygamber şöyle açıklamıştır:
"Haksız yere öldüriilen her insan yüzünden bir parça günalı da ilk kô.til olan ô.demoğ­
luna yazılır. Çünkü öldürme çığ mm ilk defa o açmıştır'' .<ID)
İnsan öldürmenin günahının büyüklüğünü anlatmak için Hz. Peygamber bir baş­
ka hadisinde şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde. insanlar arasmda ilk halledilecek konu, kan (dökme suçları) dır".(l 1)
Müslümanlar birbirleriyle din kardeşidirler. Bu kardeşliğin en yüksek düzeyde
korunması zorunludur. Haksız yere cana kıymalar, kan dökmeler, adam öldürmeler
bunu kökünden sarsar. Bunun için Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "İki müslüman
birbirleriyle silahlarıyla (kılınçlarıyla) karşı karşıya gelirlerse bunlardan öldüren de
öldüriilen de ateştedir". Dediler ki: Ey Allah 'ın Rasulü; öldüren ateşte ama öldürülen niçin cehenneme gider? Buna şöyle cevap verdiler: "Çünkü o da arkadaşım öldünneyi çok istiyordu"( I 2).
İnsan öldürmenin çok günah ve ağır bir suç olduğunu anlatmak için bir başka ha-
disinde Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Allah taalô. katmda
ması, bir müslümanı öldürmekten daha hafiftir".< 13)
dünyanın
elden
çık­
İnsan öldürmek bir cinayettir. Dünyaya gelmiş bir insanı öldürmeye cinayet de-
nir.04)
Cinayet, genellikle bir
saldırganlık
sonucu
işlenir.
Hz. Adem'in yaratılışı esnasında melekler, yeryüzünde fesatçıkaracak ye kan dökecek olmasına rağmen insanın yaratılmasındaki hikmeti ve sırrı öğrenmek maksadıyla böyle bir soru sormuş olabilirler.<I5)
(9)
(lO)
(ll)
(12)
( 13)
(14)
(15)
Bakara 2/97; benzer ayetler için bk. Alü İnıran 3/3-4, 50: Milide 5/46, 48; Fatır 35/3 I; Ahkiif 46/30;
Saf 61/6.
Buhar!, ceniiiz 33, enbiya 1, diyat 2, ltisam 15; Müslim, kasame 27; Tirmizi Ebfi İsa Muhammed b.
Sevra, Sünen, ilim 14, Kahire, 135611937, (tah. Ahmed Muhammed Şakir); Nesa!, tahrlm I; İbn Mace Ebu Abdiilah Muhammed b. Yezld el-Kazvlnl, Sünen,diyat ı, Mısır, Daru İhyai'l-Kütübi'I-Arabiy­
ye, 137211952; Ahmed h. Hanbel, Müsned, Beyrut, ei-Mektebü'I-İslaml, I, 1405/1985, 383,430,433.
Müslim. kasame 28.
Buhar!, iman 22, diyat 2, kasame 2; Müslim, fıten 14-5: Ebu DiivGd, fıten 5: Nes:lı, tahrim 29, kasame 7; İbn Mace. fıten 11: A.h. Hanbel, Müsned IV, 401.418. V, 43,47-8.
Tirmizi, d iyat 7; İbn Miice, d iyat 1; Nesai, tahrim 2.
Kasani Alaü'd-Diıı Ebii Bekr b. Mes'Gd, Bedaiu's-Sanai, Beyrut, Daru'l-Kitabi'l-Arabi,
1394/1974, VII, 233.
.
Fahru'd-Din er-Razi Ziyiiü'd-Din b. Ömer, Meiatlhu'I-Gayb (et-Tefsiru'l-Kebir), Beyrut, Daru'IFikr, 1410/1990, Il, 190.
13
DIYANET IlMI DERGI • ClLT: 33 • SAYI: 2 • NISAN-MAYIS-HAZIRAN 1997
Melekler, bütün insanların bozgunculuk yapacaklarını ve kan dökeceklerini sanmış­
lardı. İnsanlar içinde böyle davrananlar olacaktı. Fakat genelierne doğru değildi.06)
Ayette meleklerin, "ya rab, seni noksan sıfatiardan tenzih ederiz"(l1) demeleri,
senden başka birinin gaybı bilmesinden seni tenzih ederiz demektir.08)
Allah'ın Adem'e "bütün isimleri öğretmesi" ,< 19) manalarıyla beraber cinsleri öğ­
retmesi, zaruri olarak bunları ilham etmesi demektir.(20)
"Yeryüzünde bir halife yaratacağmı".(21) Yani irademden, kudret ve sıfatımdan
ona bazı selahiyetler vereceğim, o bana izafeten, bana niyabeten malılukatın üzerinde birtakım tasarruflara sahip olacak, benim namıma hükümlerimi icra ve tenfiz eyleyecek, o bu hususta asıl olmayacak, kendi zatı ve şahsı namına asaleten hükümleri
İcra edecek değil, ancak benim bir naibim, bir kalfam olacak, iradesiyle benim iradelerimi, benim emirlerimi, benim kanunlarımı tatbike memur bulunacak. Sonra onun
arkasından gelenler ona halef olarak aynı görevi yapacaklardır.(22)
Kimi zaman kargaşa çıkaracak ve kimi zaman da kan dökecek olan insan, görünürdeki bu kısmi kötülüklerin yanında onlardan daha büyük ve geniş kapsamlı iyilikler de
yapacaktı. Sürekli gelişme, kesintisiz ilerleme, yapıcı sonuçlara ulaştıran (fakat) yıkı­
cı (gibi görünen) hareket, ısrarlı girişim, aralıksız araştırmacılık, bu dünyayı azimle değiştirme ve iyi düzeye çıkarma çabası onun eliyle gerçekleşecek iyiliklerdir.(23)
KISAS
iz sürmek demektir. Çünkü cinayette mağdur veya velileri, caninin peşine düşerek onu aynı şekilde yaralar veya öldürürler. Benzer manasma da gelir. Kısas cezası islam hukukunda bu manadan alınmıştır. Cani, işlediği fıilin benzeri
ile cezalandırılır. Bu da öldürmedir. Suç ve cezada benzerlik, denklik ve eşitlik söz
konusudur. Hikayeye kıssa denmesinin sebebi, bunun anlatılan şeye eşit ve denk olmasından dolayıdır. İki ağzı biribirine denk olduğu için aynı kökten makas kelimesi
Sözlükte
kısas,
türetilmiştir.(24)
(16) Kurtubl Muhammed b. Ahmed el-Ensarl, el-Cami'li Ahkfuni'l-Kur'an, Mısır, Diiru'I-Kitiibi'IArabl, 1387/1967,1,274.
(17) Bakara 2/32.
(18) Kurtubl, a.g.e., 1, 285.
(ı 9) Bakara 2/31.
(20) Cassas Ebil Bekr Ahmed b. All er-Riizl, Ahkamü'l-Kur'an, Kahire, Daru'ı, Mushaf, ty. I, 36;
Kurtubl, a.g.e., ], 279.
(2 ı) Bakara 2/30.
(22) Yazır, Muhammed Harndi Eımalılı,Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul, Nebioğlu Basımevi, 1968, I, 299.
(23) Seyyid Kutup, Fi Zılali'l-Kur'an, Beyrut, Daru'l-Arabiyye, ty., 1, 65 (çev. Uçan Salih ve İnce,
Vahdettin, İstanbul, Dünya Yayıncılık, ı991, I, 79).
(24) F. Razi, a.g.e., V, 51; İbn ManzOr Muhammed b. Mükerrem b. All b. Ahmed, Lisanü'l-Arab, "kss"
mad., Beyrut, Diiru Sadır, 138911970.
14
HASAN GÜLEÇ •iSLAM HUKUKUNDA CAN GÜVENUGi AÇlSlNDAN KISAS
Haksız
yere bir insanı öldüren katili, aynı şekilde öldürmeye veya yaralayanı yaralamaya, organını kesmeye kısas denir. (25) Kısasın bir başka adı da kaveddir. Çünkü suçlu, cezanın uygulanacağı yere genellikle bağlı olarak götürülür. Kaved, bağlı
olarak sevketmek, götürmek demektir.
Kısas
uygulanacak katil, cinayet işlemiştir. Cinayet aslında haram olan bir fiildir;
kötülük (şer) yapmak demektir. Cana veya mala karşı işlenir. Fakat İsHim hukukçuları bunu özel olarak cana ve insan vücudunun organlarına zarar veren bir suç manasında kullanmışlardır. Mala verilen zararı da gasp ve sirkat (çalma, hırsızlık) kelime-·
leriyle ifade etmişlerdir.(26)
İnsan öldürmeyle ilgili hükümler şunlardır:
Kısas,
diyet, keflaret, günah ve mirastan mahrum etmek.(27) Bunlardan bizim
konumuz sadece kısastır.
Allah taala şöyle buyurur: "Onda (Tevrat'ta) onlara cana can, göze göz, buruna
burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralama/ara karşılık kısas yazdık. Kim bunu bağış­
Iarsa o, kendisi için kejffiret olur. Kimler Alhih 'm indirdiği ile hiikmetmezlerse işte
onlar zalim/erin ta kendileridir" .<28)
Görüldüğü
gibi Allah taala Tevrat'ta haksız yere cana kıymanın cezasının kısas
olduğunu bildirmiştir. Fakat Yahudiler bu hükmü değiştirdiler. Nadir Oğullarını, Kurayza Oğullarından üstün tuttular. Kısası, Nadir oğullarına değil, Kurayza oğullarına
mahsus hale getirdiler. İslam dini gelince bu konuda eşitliği hakim kıldı. Kurayza
Oğulları, Hz. Peygamber'e kısas için başvı.irmuşlardı; o da eşitlik hükmünü verdi.
Bunun üzerine Nadir Oğulları, "bizim hakkımızı azalttın" demişlerdi. Bu olay, ayetin iniş sebebi olarak söylenir.
Kur'an'ın
ve sünnetin bildirdiği eski diniere ait hükümler,
müslümanları da bağlayan yardımcı delil olur. (29)
eğer neshedilmemişse
Kısası
uygulamak, şu ayetlerle bildirilmiştir: "Ey fman edenler; öldüriilenler hakkmdasize kısasfarz kılmdı. Hiire hür, köleye köle, kadma kadm (öldürülür). Ancak
her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafindan bir mikdar bağışlamrsa artık taraflar hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödeme/idir. Bu söylenen/er, rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra
haddi aşarsa şüphesiz onun için elem verici bir azap vardır. Ey akıl sahipleri; kısas­
ta sizin için hayat vardır. Umulur ki suç işiemekten sakımrsımz". (30)
(25) Cassas, a.g.e. I, 64.
(26) İbn Abidin Muhammed Emin, Haşiyetü Reddi'l-Muhtar ale'd-Dürri'-Muhtar, İstanbul, Kahraman Yayınları, 1984, VI, 527; el-Mevsilatü'l-Fıkhiyye, Küveyt, Vezaretü'l-Evkaf ve'ş-Şuilni'd­
Dfniyye, .. cinayet" mad., 140911989, XVI, 59.
(27) İbn Abidin, a.g.e., VI, 527.
(28) Milide 5/45.
(29) İbnü'I-Arabl Muhammed b. Abdillah, Ahkamü'l-Kur'an, Beyrut, Dilru'I-Matife, 1392/1972 II,
625; F. Razi, a.g.e. XII. 8; Kurtubl a.g.e. VI, 191.
(30) Bakara 21178-9.
15
DIYANET ILMi DERGI • CiLT: 33 • SAYI: 2 • N/SAN-MAYIS-HAZIRAN 1997
İslam dini gelmezden önce Yahudiler sadece kısası uyguluyorlardı. Hristiyanlar da
yalnız affı
tatbik ediyorlardı. Cahiliye arapları ise bazan kısası bazan da affı uygulu~
yorlardı. Fakat her ikisinde de haddi aşıyorlardı. Hem yahudiler hem de cahiliye arapları nezdinde kısas ve diyet konularında insanlar biribirierine denk-eşit sayılmazlardı.
İslam dini, yaşama hakkı konusunda bütün bunları kaldırarak eşitliği ilan etmiştir.(30
Bu ayetlerle bildirilen hükümler hakkında Cassas'ın (ö. 370/980) kanaati şöyle­
dir: Taammüden (kasden) insan öldüren her katile kısasın uygulanması gerekir. Ayetteki el-katla (öldürülenler) kelimesi genel olduğu için maktül; köle, zimm1 (gayr-i
müslim vatandaş), erkek, kadın olsa da bu genel hüküm değişmez. Bunu sadece
mü'min maktüllerin katillerine hasretmek, -umumi hükmü tahsis edecek bir delil bulunmadıkça- doğru olmaz. Burada genel hükmü tahsis edecek bir delil yoktur.C32)
Ayette "yazıldı", farz kılındı, hüküm sabit oldu demektir.(33)
Bakara suresinin 178. ayetinin iniş sebebi olarak şunlar söylenir: Cahiliye devrinde araplar kısas konusunda köleyi hüre, sade bir inanı asilzadeye, kadını erkeğe denk
saymıyorlardı. Ayrıca "öldürmeyi en iyi tarzda yine öldürme önler" diyorlardı. Allah taala bunları reddederek kısas konusunda hak almada eşitliği sağladı.(34)
Kısası
uygulatmak velinin veya mağdurun tercihine
gulamak farz olur.(35)
bağlıdır.
Bunlar isterlerse uy-
Maktülün velileri diyete çevirmezlerse, başkası değil sadece katilin kendisi öldürülür. Kısası, yetkili makam tatbik eder. Kısas uygulanırken, öldürme sadece katil ile
sınırlı kalmayacak, başkalarına sirayet edecekse uygulama ertelenir. Mesela kısasa tabi tutulacak bir kadın hamile ise kısas ancak çocuğunu doğurduktan sonra uygulanabilir. Çünkü islama göre bir kimse başkasının cezasını çekmez.
Yakınları
öfkeleri kolay kolay yatışmaz. Eğer bunlar güçlü
iseler bazan cezalandırmacia aşırı davranırlar. Güçleri yoksa zaaf gösterirler. Kan
dökme suçları üç yönden diğer suçlardan farklılık gösterir.
öldürülen
insanların
1- İnsan öldürmeele kişilerin seviyeleri biribirierine denktir. Dökülen kanlar asil-
zadenin olsun veya olmasın bunlar biribirierine eşittir. Güçlü, kuvvetli, hatırlı olanlar
cezalan<;lırmada ileri gidemezler. Zayıftarla aynı seviyede kalırlar.
2- Kan dökme
suçları
çok açıktır. Bunlar farklılık arzetmez.
3- İnsan öldürmek, maktülün yakınlarının gönüllerine büyük bir öfke doldurur.
Güçlü iseler cezalandırmacia ileri giderler. Zayıf iseler bir şey yapamadıkları için iç-
(3 Il F. Razi, a.g.e., V, 50; Yaz ır, M. H., a.g.e., I, 600-1.
(32) Ahkiimü'l-Kur'iin, I, 165.
(33) Cassiis, a.g.e.,l, 164; İbnü'I-Arabi, a.g.e., I, 61; Kurtubi, a.g.e., II, 244.
(34) İbnü'I-Arabi, a.g.e., I, 61.
(35) İbnü'l-Arabi, a.g.e., I, 61.
16
HASAN GÜLEÇ •iSLAM HUKUKUNDA CAN GÜVENLIGI AÇlSlNDAN KISAS
leri kin ve intikam duygusuyla kaynar durur. Bunun için Allah taala bu konuda insanIarı biribirierine denk saymış, kan dökme suçunun cezasını bizzat kendi koymuş, güçlüye haddini bildirmiş, güçsüzün seviyesini yükseltmiş ve öfkesini yatıştırmıştır.<36)
Cani ne yapmışsa aynı şey kendisine uygulanmalıdır. Gerek mağdur gerekse velileri
onun yapmadığı bir fiili yapmak suretiyle ileri gidemezler.mı
Kısas, katile en az acı çektirecek bir tarzda uygulanmalıdır.(38)
Ebu Hanife (ö. 150/767), Ebu Yusuf (ö. 182/792), İmam Muhammed (ö. 189/705)
ve Züfer'e (ö. 158/775) göre katil, maktülü ne ile öldürmüş olursa olsun kısas sadece
kılınçla uygulanır.
İmam Malik (ö. 179/795) şöyle demiştir: Eğer sopayla veya taşla veya ateşle veyahut boğmakla öldürmüşse katil de aynı şekilde öldürülür.
İmam Şafii (ö. 204/820) de şöyle demiştir: Taşla vurmak suretiyle öldüren katil,
aynı şekilde
öldürülür. Yiyeyecek ve içecek vermeden hapsederek öldürmüşse katil
de o kadar gün aynı şartlarda hapsedilir. Bu müddet içinde ölmezse kılınçla öldürülür. Müsle yapmak yani cesedin organlarını intikam maksadıyla parçalamak mekruhtur.(39)
Bu konuda katile en az acı çektirecek bir metodla kısası uygulama tarzında olan
Cassas'ın, aynı zamanda hanefilerin görüşünü benimsernek gerekiyor. Gerçi hanefı­
fakihleri, kısasın kılınçla tatbik edileceğini söylemişlerdir. Çünkü onların devrinde en
az acı çektirecek alet bu idi. Zamanımızda kılınçtan başka katile en az acı çektirecek
başka vasıtalar da kullanılabilir.
Hz. Peygamber, "sadece kılmçla öldürmeye kısas gerekir" buyurmuştur.<40) Burada kılınçtan maksat, silahtır. Kılınç, silahtan kinayedir. Ebu Hanife'ye göre bir insan büyük taş veya kalasla öldürdüğü zaman ona kısas gerekmez. Fakat Ebu Yusuf,
İmam Muhammed ve İmam Şafii'ye göre gerekir.l41)
Kasden insan öldürmede kısası uygulamak için kullanılan alete v'e silaha bakmamak daha doğru olsa gerektir. Çünkü insan öldürmek için teknolojik gelişmelerin karşımıza neleri çıkaracağını bugünden tahmin etmemiz mümkün değildir.
(36) Kurtubl, a.g.e., II, 245; Abdü'I-Kadir Üdeh, et-Teşrlu'l-Cinaiyyü'l-İslaml, Beyrut. Müessesetü'rRisale, 1412/1992, ll, 149, ll, 149; Muhammed Ebu Zehra, el-Ceı-lme ve'I-Ukiibe fi'l-Fıkbi'l-İsla­
ml, Kahire, Dilru'I-Fikri'I-Arabl, 1976, s. 99-100.
(37) Cassas, a.g.e., I, 198.
(:l8) Cassiis, a.g.e., 1, 200.
(39) Cassils, a.g.e., 1, 198.
(40) İbn Miice, diyilt 25.
(41) Serahsl Şemsü'l-Eimme Ebu Bekr Muhammed b. Ebi Sehl, Mebsiit, Mısır, Matmaatil's-Saade,
1331,XXVI, 122.
17
DiYANET ILMi DERGi • C/LT: 33 • SAYI: 2 • NiSAN-MAYIS-HAZiRAN 7997
Bir kimse bir başkasına öldürüneeye kadar şarap içirse katile de
iz olmaz; kılınçla öldürülerek kısas uygulanır.<42)
şarap
içirmek ca-
Ebu Hanife, Ebu Yusuf, İmam Muhammed ve Züfer, öldürme dışında hürlerle köleler arasında kısas yoktur; öldürmede ise hür, köle karşılığında; köle de hür karşılı­
ğında kısasatabi tutulur demişlerdir. İbn Eb! Leyla (ö. 148/765), bu iki sınıf arasın­
da yaralamalarda da kısasın uygulanacağını söylemiştir. İmam Millik'e göre yaralamalarda hür ile köle arasında kısas yoktur. Öldürmede ise köle, h ür maktül karşılığın­
da öldürülür. Fakat hür, maktül köle karşılığında öldürülmez. İmam Şilfıl'nin kanaatİ
şöyledir: Öldürmede kısas uygulanan her şahsa yaralamalarda da uygulanır. Hür bir
kimse, köleyi öldürse de yaralasa da kısasa uğramaz. Cassas, köle karşılığında hür
katilin de kısasa tabi tutularak öldürüleceği görüşündedir. Çünkü ilgili ayetteki "elkatla" (maktüller) kelimesi geneldir ve yaralamalar bu manaya dahil değildir.<43)
Kısas,
kul
tündür.<44)
Kısas
hakkı
gerektiren
olmakla beraber bunda Allah hakkı da
suçların
toplumu ve
kişiyi
vardır.
Fakat kul hakkı üs-
ilgilendiren iki yönü
vardır:
Bir kişiyi haksız yere öldürmek, bütün insanları öldürmek gibidir. Faziletli toplum, insanı bu suçlardan koruyan adeta bir şemsiye (gölgelik) olmalıdır. Haksız yere
cana kasdeden, bu suçu aynı zamanda topluma karşı da işlemiş demektir. Böyle bir
tecavüze uğrayan kişi, doğrudan doğruya haksızlıkla karşı karşıya kalmıştır. Bu suçun cezası, yapılan fiile denk olmalıdır. Gönüllerdeki kini yatıştırmalıdır. Bundan dolayı kısasın uygulanması zorunludur.<45)
Bir kişi bir şahsı yaralasa fakat yaralı ölmemiş olsa, başka bir şahıs gelerek yaralının başını kesse ikincisi katil olur; birincisi ise yaralama hükümlerine göre yargıla­
nır;(46)
Erkek-Kadın Arasında Kısas:
Ebu Hanife, Ebu Yusuf, İmam Muhammed ve Züfer'e göre erkeklerle kadınlar
arasında yaralamalarda değil sadece öldürmede kısasın uygulanacağını daha önce
söylemiştik. İbn Eb! Leyla, İmam Malik, Sevr! (ö. 161/778), Evzru (ö. 157/774) ve
Şafii'ye göre erkekle kadın arasında hem öldürmede, hem de yaralamalarda kısas uygulanır.<47)
(42)
(43)
(44)
(45)
(46)
(47)
18
Cassas, a.g.e., I, 20 ı.
Cassas, a.g.e., !, 167.
M. Ebfi Zehra, a.g.e., s. 102.
M. Ebfi Zehra, a.g.e., s. 102.
A. Üdeh, a.g.e., II, 51.
Cassas, a.g.e., !, 171; ibnü'I-Arabl, a.g.e., II, 627; İbn Kudame Şemsü'd-Din Muhammed b. Ahmed,
el-Muğnl, Beyrut, Daru;l-Fikr, 1405/1984, V!ll, 235, (parag. no: 6640).
HASAN GÜLEÇ •iSLAM HUKUKUNDA CAN GÜVENLIGI AÇlSlNDAN KISAS
Mü'min-Kafır Arasında Kısas:
Naha'i (ö. 96/714), Şa'bl (ö. 104/772) ve rey fıkıhçılarına göre bir müslüman, kasden
bir zimmi'yi yani gayri müslim vatandaşı öldürürse kısasatabi tutularak öldürülür. Şafii'ye
göre öldürülmez. Çünkü kısası uygulamak için katil ile maktül arasında denklik yoktur.
Mü 'minle katir biribirierine denk değillerdir. Ceza diyete çevrilir. İmam Miilik'e göre eğer
gafıl aviayarak öldürürse kısas uygulanır; değilse uygulanmaz. Ebfı Hanife bu konuda,
"biz· onda (Tevrat'ta) onlara cana karşılık can ... yazdık"(4't!) ayetini delil gösterir. Çünkü
cana karşılık can alınmaktadır. Şiifıller buna şöyle karşılık verirler: Bu ayet, bizden önceki diniere ait bir hükmü bildirmektedir. Bizden öncekilerin hükmü bizi bağlamaz.
Ayrıca "kafire karşılık mü'min öldiirülmez"(49) hadisi delil olarak kullanılır.<50)
Hanefilerin yaşama
dukları görülüyor.
hakkına
şiifillerin
önem verdikleri
ise d!n! bir gayret içinde ol-
Birden Çok Kişi, Bir İnsanı Öldürürse:
Birden çok kişi, iştirak halinde bir insanı öldürürse katillerin hepsi kısasa tabi tutularak öldürülür. İmam Malik ile Ahmed b. Hanbel'in (ö.273/886) buna karşı görüş­
leri vardır.
Hanefiilere göre haber-i viihid, sahih kıyasa tercih edilir. İmam Millik'e göre ise
sahih kıyas, haber-i viihide tercih edilir. Buna dayanarak hanefiler, bir kişinin katili
olan birden fazla insanın kısasatabi tutularak öldürüleceğini söylemişlerdir. Ömer b.
el-Hattab 'tan (ö. 23/643) iihad yolla rivayet edilen hadisi (5 ıl delil saymışlardır. İmam
Malik' e göre bir kişinin katili olan bir çok kişi kısas uygulanarak öldürülmez. Onun
bu konuda haber-i vahidi bırakarak kıyasa yöneldiğini görüyoruz. Ahmed b. Hanbel' e
göre bu durumda kısası uygulamak için kısasta aranması gereken denklik şartı yoktur. Bir kişi ile bir grup insan arasında bu şartın bulunmayacağı açıktır. Bu görüşe
şöyle cevap verilmiştir: İnsanlar, bir kişinin katili olarak bir gruba kısasın uygulanmadığını görünce rakiplerini hep birden öldürmek için yardımlaşırlar. Kötü maksadlarını böyle gerçekleştirirler. Mağdurun velileri, katil sayısı birden çok olunca, istedikleri takdirde bunların hepsine birden kısası uygulatabilirler; isterlerse bazılarının
cezasını diyete çevirirler<52).
(48) Maide 5/45.
(49) Buhiiri, ilim 39, ci had 17, diyat 24, 3 ı; Ebü Davüd, diyat ı ı, 147: Tirmizi, diyat 16; Nesai, kasame 9, 14:
İbn Mace, diyil.t 21; Dil.rimi, diyat 5; A. b. Hanbel, Müsned, 1, 79, ı 19, 122, II, 178, 192, 194,21 ı, 215.
(50) Şafii Muhammed b. İdrls, el-Ümm, Beyrut, Diiru'l-Miirife, 1393/1973, VIII, 237; Cassas, a.g.e., I, 173;
İbnü'l-Arabl, a.g.e., II, 625-7; İbn Kudiime, a.g.e., VIII, 218 (parag. no: 6592).
(51)
(52)
Malik b. Enes, el-Muvatta', ukill 13, Kahire, Halebi',
1370/1951. -
Ca5siis, a.g.e., I, I 80; Debüsl Ebil Zeyd Ubeydullah b. Ömer b. Isa. Te'sisü'n-Nazar, Beyrut, ty., s. 99,
10 1-2; İbnü'I-Arabl. a.g.e., 1, 65; Kilsan i, a.g.e., VII, 238: İbn Kudame, a.g.e., VIII, 230 (parag. ro: 6632),
284 (parag. no: 6761 ); Zeylal Fahru'd-Din Osman b. Ali, Tebyinü'l-Hakaik Şerhu Kenzi'l-Dekaik, Mı­
sır (Bulak), ei-Matbaatü'I-Kübra el-Emiriyye, 1315, VI, 114-5; Kildizade Şemsü'd-Din Ahmed, Tekmiletü Fethi'l-Kadir, Mısır (Bulak), ei-Matbaatü'l-Kübra el-Emiriyye, 13 ı 8, VIII, 278; Meydan i Abdü'IGanl ei-Guneyml, el-Lübab fi Şerhi'l-Kitab, Beyrut, Daru İhyai't-Türiisi'l-Arabi, 1405/1984, III, 150.
19
DiYANET iLMI DERGi • C/LT: 33 • SAYI: 2 • N/SAN-MAYIS-HAZiRAN 1997
Çocuğunu Öldüren Baba:
İsHim fıkıhçılarının büyük çoğunluğuna göre çocuğunu öldüren babaya kısas uy-
gulanmaz. Bu konuda dede de baba gibidir. İmam Millik şöyle der: Baba, çocuğunu
kasden yere yatırıp boğazlamışsa ve öldürme fiilini açıkça gerçekleştirmişse kısas uygulanarak öldürülür. Fakat terbiye etmek, sıkıştırmak için oğluna silah atmış da öldürmüşse kısas tatbik edilmez. Diğer fakihler İmam Malik'in bu görüşüne katılmaz­
lar. Çocuğunu öldüren anne de baba hükmündedir. Burada hükmün illeti cüz'iyettir.
Yani çocuğun, ebeveynin bir parçası gibi düşünülmesidir ve bu illet teadd! (sirayet etme, intikal etme) özelliğindedir. Ceza, tazire çevrilir<53).
Hür İle Köle:
Sahibi (mevlası), kölesini öldürünce Ebu Hanife'ye göre kısas uygulanarak öldürülür. Çünkü ona göre, köleye karşılık olmak üzere hür bir kimse öldürülür. Fakat
başka fakihler bu görüşe karşı çıkarlar ve ikisi arasında denkliğin bulunmaması gerekçesiyle bu durumda hür olan bir kişinin kısasa tabi tutulamayacağını söylerler.
Katil, böyle bir durumda Hiziren cezalandınlır.<5 4l Ebu Hanife'ye hak vermek gerekiyor.
Denkliği Sağlamanın
Zor
Olduğu
Yaralamalar ve
Kısas:
Kısas uygulanırken
suça denk bir ceza vermek mümkün olmazsa kısastan vazgeçilir. Baştaki, karındaki yaralamalada kemiği kırarak yerinden çıkarmalar böyledir.
Çünkü Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Baştaki, kanndaki yaralama ve kemiği
kırarak yerinden çıkarcm yaralamalara kı s as uygulanmaz"(55). Baştaki yaralamaya
me'mı1me, karındakine caife denir. Kırarak kemiği yerinden çıkarmaya da münakkıle adı verilir. Böyle yaralamalarda fi:iile kısas uygulanırken onun ölmeyeceğinden
emin olmak gerekir ki bu da çok zordurC56).
Kısası
Diyete Çevirme:
Veli, kısası diyete çevirip çevİrınerne konusunda muhayyerdir. Diyet, maktülün
kan bedeli demektir. Bu bedel İstenirken borçlu çok sıkıştırılmaz ve sert muameleye
maruz kalmaz. Diyetin ödenmesi de geciktirilmez, en iyi bir şekilde ödenir (57J.
(53) Konuya delil olan hadis için bk. Tirmizi, diyiit 9; İbn Miice, diyfit 32; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1,
49; Cassiis, a.g.e., I, 178; İbnü'I-Arabl, a.g.e., I, 64-5; İbn Kudiime, a.g.e., VIII, 226-7 (parag. no:
6621-3); İbn Abidln, a.g.e., VI, 534-5; Yazır, M.H., a.g.e., 1, 604.
(54) Cassfis, a.g.e., I, 169; İbnü'I-Arbl, a.g.e., II, 625-7: Yazır, M.H .. a.g.e., I, 604.
(55) İbn Miice, diyiit 9.
(56) Şafii, ei-Ümm, VIII, 242; Cassiis, a.g.e., I, 199; İbn Kudiime, a.g.e., Yili, 256 (parag. no: 6687);
Yehbe ez-Zuhayll, ei-Fıkhu'I-İsHimi, Dimeşk, Diiru'l-Fikr, 1409/1989, YI, 352.
(57) İbnli'I-Arabl, a.g.e., I, 66-8.
20
HASAN GÜLEÇ •ISLAM HUKUKUNDA CAN GÜVENLIGI AÇlSlNDAN KISAS
Kısasın
bütün çeşitlerinde mağdur veya velisi, cezanın uygulanmasını isteyebilir;
diyete çevirebilir veya affedebilir. Bu yüzden kısas cezaları, affetme mümkün olmayan had cezalarına benzemez. Çünkü daha önce ele söylendiği gibi kısasta kul hakkı
daha çoktur<58). Kısası affetmek, ceza verıneyi nihai olarak ortadan kaldırmaz. Sadece kısas şeklinde cezalandırmayı önlemiş olur. Cczanm aslı düşmez. Yalnız ağır bir
ceza olan kısasm uygulanmasınm önüne geçilir<59).
Kısas
ve Keffaret:
Kasden insan öldüren, kısasa tabi tutulsun veya tutulmasın hanefilere göre buna
keffaret gerekmez. Çünkü taamüden cinayet işleme, keffaretten daha büyüktür. İmam
Şafii'ye göre gerekir (60). Fakat kazara bir mü'min diğer bir mü'mini öldürürse keffaret gerekir. Konuyla ilgili ayet şöyledir: "Kazara olmas1 dışmda bir mü 'nıinin bir
mii 'mini öldürmeye lıakk1 yoktur. Yanlışhkla bir mii'mini öldüren kimsenin, mü 'min
bir köle aze/detmesi ve ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gereklidir. Meğer ki ölüniin ailesi o diyeti bağışlamış ola. (Bu takdirde diyet vermez). Eğer öldürülen nıii 'min olduğu halde, size düşman olan bir toplumdan ise mü'min bir köle azadetmek lfizımdır. Eğer kendileriyle aramzda anlaşma bulıman bir toplumdan ise ai/esine teslim edilecek bir diyet ve bir mü'min köleyi fizfidetmek gerekir. Bunları bulamayan kimsenin. Allalı tarafindan revbesinin kabulü için iki ay ardarda oruç tutması lazımdır. Allalı her şeyi bilendir, hikmet salıibidir."(61) Kazara insan öldürmedeki keffaretin bir hikmeti de ölüme sebep olamn gönlünü huzura kavuşturmak olsa
gerektir.
Akıl Sahipleri İçin Kısasta Hayatın Olması:
Kur'an-ı
Kerimele "ey akıl sahipleri, k1sasta sizin için hayat vardır, böylece korunurswıuz "(62) huyurulmuştur. Ayette bu esas, çok veciz ve çok güzel bir tarzda anlatılmıştır. Katil, öldürüleceğini bilirse aklın-mantığın gereği olarak başkasını öldürmekten vazgeçer; kısas cezasma çarptırılmaz. Hem kendisi hem de karşısındaki hayatta kalır. Bunların yakmları için de aynı şeyler geçerlidir(63). Araplar arasında bu
konuyla ilgili olarak şu veeizeler vardı: "Bazı kimseleri öldürmek, toplumu yaşat­
mak demektir". "Öldürmelerin azalması için idamları çoğaltınız". "Öldürmeyi
(58) M. Ebü Zehra, a.g.e., s, 102.
(59) M. Ebfı Zehra, a.g.e., s. 103.
(60) Serahsi, Mebsiit, XXVII, 84.
(61) Nisa 4/92.
(62) Bakara 2/179.
(63) Yazır, M.H., a.g.e., 1, 609-10.
21
DIYANET iLMI DERGI • ClLT: 33 • SAYI: 2 • NISAN-MAYIS-HAZIRAN 1997
en iyi önleyecek şey yine öldürmedir". Bu son cümle, bunların içinde en güzel bulunanıdır. Ama Kur'an'ın ifadesi en fasih olanıdır.<64)
Kısas
bir ibret-i müessire olur. Başkasını öldürmeyi tasadayanı bundan meneder.
Cahiliye devrinde bir kişi öldürülünce iki kabile biribirine girer ve çok sayıda insan
öldürülürdü. Kısas uygulanınca bunun önüne geçildi. Konuyla ilgili ayetteki "hayat"
necat, kurtuluş demektir.<65)
Kısası
Uygulama
Bunları
Şartları:
katilde ve maktülde aranacak şartlar olmak üzere iki ana grupta toplamak
gerekir:
A-Katilde aranan
şartlar şunlardır:
a- Katil, akil ve bruiğ olmalıdır. Deli ve çocuğa kısas uygulanmaz. Katile kısas uygulamak için onda erkek, müslüman ve hür olma şartları aranmaz. Konunun detayı­
na dair yukarıda bilgi veriln:ıişti.
b- Katil, öldürmeyi
c-
Kasıdda
kasdetmiş
(taammüdde)
(müteammid)
olmalıdır.
şüphe olmamalıdır.
d- Katil, cinayeti kendi hür iradesiyle işlemiş olmalıdır. Ebu Hanife, Ebu Yusuf
ve İmam Muhammed bu görüştedirler. Züfer ve İmam ŞMil'ye göre mükreh yani zorlanan da katil olmuşsa kısasa tabi tutulur.
B- Maktül ieilgili
şartlar
da şunlardır:
a- Maktül, katilin bir parçası gibi olmamalıdır. Çocuğunu öldüren babanın, kısa­
sa tabi tutularak öldürülmeyeceği konusuna daha önce temas etmiştik. Anneler, dedeler ve nineler de aynı bükümde idiler. Bu kanaate varılırken çocuk, babasının bir parçası gibi düşünülmüştür.
b- Maktül, katilin mülkü olmamalıdır veya mülk şüphesi bulunmamalıdır. Köle,
sahibinin mülkü sayılır. Mükateb, müdebber ve ümmü veled durumundaki kölelerde
ise mülkiyet şüphesi vardır. Fakat köle, sahibini öldürürse kendisine kısas uygulanır.
Konunun detayına dair yukarıda bilgi verilmişti.
(64) F. Razi, a.g.e., V, 61.
(65) Kurtubi, a.g.e., II, 256-7.
22
HASAN GÜLEÇ •ISLAM HUKUKUNDA CAN GÜVENL/Gi AÇlSlNDAN KISAS
c- Maktül, can
fire veya mürtede
mez.
güvenliği
karşılık
olan birisi (masumü'd-dem) olmalıdır. Muharip kamüslüman veya zımm! kısasa tabi tutularak öldürül-
Organları
tam olan katil, eksik uzuvlu maktüle; alim katil, cahil maktüle; asilzade
katil, sade bir maktüle; akıllı katil, deli maktüle; baliğ katil, çocuk maktüle; erkek katil, kadın maktüle; hür katil, köle maktüle; müslüman katil, cizyesini ödeyen zımm!
maktüle karşılık sısasa tabi tutulur. İmam Şiifil'ye göre müslüman katilin zimm!
maktüle yine h ür katilin, öldürdüğü köleye mukabil kısasa uğramayacağını daha önce görmüştük.
Hanefilerin dışındaki islam
emana bağlamışlardır.
hukukçuları,
Maktülün ölmesi, caninin fiili sonucu
yakma, boğma, zehirierne vs. olabilir.
can
güvenliğini
olmalıdır.
müslüman olmaya ve
Fiil vurma, yaralama, boğazlama,
Miilikiler öldürmede kısasın uygulanabilmesi için udvanı yani düşmanlık ve tecavüzü şart koşarlar. Bunlara göre öldürme aleti ve şekli önemli değildir. Öldürmede
herhangi bir alet kullanılmış olabilir.(66)
SONUÇ:
Dinin gerçekleştirmek istediği en önemli hedeflerden birisi de canı, tecavüzden
korumak, kısası uygulayarak zalim ve zorbaları insan kanı dökmekten vazgeçirmektir. Her iliih! dinde bu esas vardır. Bu temel kaide İsrailoğullarından önce de vardı;
onların zamanında yine vardı; onlardan sonra da yine var olacaktır; kaide mutlaktır.<67)
Hayatı
koruma, can güvenliğini sağlama konusunda inanç, ahliik ve hukuk işbir­
liği etmelidir. Bunu sadece hukukun omuzuna yüklemek hukuku zayıflatır. Haksız
yere cana kıyacak bir katil, bunun cezasını hayatı ile ödeyeceğini iyi bilmelidir; büyük günah işlediğine ve bunun maddi müeyyidesinin yanısıra aynı zamanda manevi
sorumluluğunun olduğuna kesin olarak inanmalıdır.
(66)Sahniln b. Abdi's-Seliim b. Said, el-Müdevvenetü'l-Kübra, Mısır, Matbaatü's-Seade, 1323, VI, 308;
Kasanl, a.g.e., VII, 233-8; Zeylal, a.g.e., VI, 97-8, 100; İbn Kudlime, a.g.e., VIII, 214 (parag. no:
6583), 226 (parag no: 6617), 251-2 (Parag no: 6679); İbn Abidln, a.g.e., VI, 532; A. Üdeh, a.g.e., II,
12,25-6 M. Ebil Zehra, a.g.e., s. 107; V. ez-Zuhayll, a.g.e., VI, 224-8,258-9.
(67)İbn.ü'l-Arabl, a.g.e., II, 591.
23
DiYANET iLMI DERGI • CiLT: 34 • SAYI: 2 • NiSAN-MAYIS-HAZIRAN 1997
BİBLİYOGRAFYA
Abdü '1-Kadir Üdeh, et-Teşriu'l-Cinaiyyü'l-İsHhni, Beyrut, Müessesetü'r-Risale, ı 412/1992.
AdasaL Rasim. Medikal Psikoloji, İstanbul, Minnetoğlu Yayınevi, 1977.
Ahmed b. Hanbel (ö. 241 /855), Müsned, Beyrut, ei-Mektebü '1-İsHiml, 1405/1985.
Buhar! Muhammed b. İsmail (ö. 256/870), Sahih, İstanbul. Amira, 13ı5.
Cassas Ebu Bekr Ahmed b. All er-Razi (ö. 370/980). Ahkamü'l-Kur'an, Kah ire. Daru '1-Mushaf. ty.
Cortes. Juan B. with Gatti. Florence M., Delinquency and Crime, New York, Seminar Press.
1972.
Debusl Ebu Zeyd Ubeydullah b. Ömer b. lsa (ö. 430/1039), Te'sisü'n-Nazar, Beyrut, ty.
Ebu
Davfıd
Süleyman b. el-Eş'as es-Sicistanl (ö. 275/888), Sünen, Humus,
All es-Seyyid), 1388/1969.
(nşr.
Muhammed
Fahru'd-Din er-Razi Ziyaü'd-Din b. Ömer (ö. 606/1209), Mefiitihu'l-Gayb (et-Tefslru'I-Keblr), Beyruı, Daru'I-Fikr,
ı4ı0/1990.
İbn Abidin Muhammed Emin (ö. 1252/1836), Hiişiyetü Reddi'l-Muhtar ale'd-Dürri'l-Muh-
tar, İstanbul, Kahraman Yayınları, ı 984.
İbn Kudame Şemsü'd-Din Muhammed b. Ahmed (ö. 682/1309, el-Muğni, Beyrut, Daru'I-
Fikr, 1405/1 984.
İbn Mace Ebfı Abctillah Muhammed b. Yezld ei-Kazvlnl (ö. 275/886), Sünen, Mısır, Daru İh­
yai'I-Kütübi'I-Arabiyye, 1372/1952.
İbn ManzOr Muhammed b. Mükerrem b. All b. Ahmed (ö. 71 lll 3 ı ı), Lisiinü'l-Arab, Beyrut.
Daru
Sadır.
1389/1970.
İbnü'I-Arabl Muhammed b. Abdiilah (ö. 543/1148), Ahkiimü'l-Kur'iin, Beyrut, Diiru'ı-Ma­
rife, 1392/1972.
Dadlzade Şemsü'd-Din Ahmed (ö. 988/1580), Tekmiletü Fethi'l-Kadlr,
Matbaatü'1-Kübra el-Emlriyye, 1318.
Kasani Alaü'd-Din Ebu Bekr b. Mes'ud (ö. 587/1
bi'l -Arabl, 1394/1974.
ı9ı),
Mısır
(Bulak), ei-
Bediiiu's-Saniii, Beyrut, Daru'I-Kita-
Kurtubl Muhammed b. Ahmed ei-Ensiirl (ö. 67ı/1272), el-Cami' Ii Ahkiimi'l-Kuriin, Mısır,
Daru '1-katilbi'I-Arabl, ı 38711967 .
24
HASAN GÜLEÇ • iSLAM HUKUKUNDA CAN GÜVENLIG/ AÇlSlNDAN KISAS
Mil.! ik b. Enes (ö. ı 791795), el-Mutavatta', Kahire. Daru İhyai'I-Kütübi'I-Arabiyye, Kahire,
1370/ı951.
Meydan! Abdü'I-Ganl ei-Guneyml (ö. 128911881 ). el-Lübab fi Şerhi'l-Kitab, Beyrut, Diiru
İhyai 't-Türasi'I-Arabl. 1405/1984.
Muhammed Ebu Zehra (ö. ı 974). el-Cerime ve'l-Ukiibe fi'l-Fıkhi'l-İslami, Kahire, Daru '1Fikri'I-Arabl. 1976.
Müsıim b. ei-Haccac ei-Kuşeyrl (ö. 26ı/874).
Sahih, Mısır. Diiru İhyai'ı-Kütübi'I-Arabiyye,
ı 374/ı 955.
Nesa! Ebu Abdi'r-Rahman Ahmed b.
Şuayb
(ö. 303/915), Sünen,
Mısır,
ei-Mektebetü't-Tica-
riyyetü'I-Kübra. 1348/1930.
Radzinoicz. L. and Wolfgang. Marvin E .. The Criminal in Society. New York. Basic Books.
Ine .. Publishers, 1971.
Sahnun b. Abdi's-SeHim b. Said (ö. 240/854). el-Müdevvenetü'l-Kübra,
Mısır,
Matbaatü's-
Seiide ı 323.
Serahsl Şemsü'I-Eimme Ebu Bekr Muhammed b. Ebi Sehl (ö. 483/1090), Mebsiit, Mısır, Matbaatü 's-Saiide, ı 33 I.
Seyyid Kutu b. Fi Zılali'l-Kur'an (ö. 1966), Beyrut. Daru '1-Arabiyye. ty .. (çev. Uçan. Salih ve
İnce. Vahdettin, İstanbul, Dünya Yayıncılık. 1991 ).
Şafii Muhammed b. İdrls (ö. 204/819). el-Ümm, Beyrut. Daru'I-Marife, 1393/1973.
Tırmizl Ebu İsa Muhammed b. fsa b. Sevra (ö. 279/892). Sünen, Kahire, ı 35611937. (tah. Ah-
med Muhammed
Şakir).
Yazır, Muhammed Harndi Eımalılı (ö. ı942).
Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul, Nebioğıu Ba-
sımevi, ı 968.
Zeylal Fahru'd-Dln Osman b. All (ö. 743/1343), Tebyinü'l-Hakaik
Mısır
Şerhu
Kenzi'l-Dekaik,
(Bul ak), ei-Matbaatü '1-Kübra ei-Emlriyye. 1315.
ez-Zuhayll Yehbe, el-Fıkhu'l-İslami, Dimeşk, Diiru'I-Fikr, 1409/1989.
25
Download