1961 A N A Y A S A M I Z BAZI Hor. VE G E T İ R D İ Ğ İ YENİLİKLER Itr. UN.. • • ı.ı : ı • 1 Kurucu Meclisin 2 7 M a y ı s 1961 de kabul etliği ve 9 Temmuz 1961 de, yine K u r u c u Meclisin kabul etliği 28 Mart 1961 t a r i h l i ve 283 sayılı ve « A n a y a s a n ı n Halk Oyuna Sunulması H a k k ı n d a k i * Kanuna g ö r e Halk Oyuna sunulan Anayasa, T ü r k Mı U M inin çoğunluğu t a r a f ı n d a n tasdik olunmuş ve 334 sayılı kanun olarak 20 Temmuz 1961 t a r i h l i R e s m î Gazetede y a y ı n l a n a r a k y ü r ü r l ü ğ e g i r m i ş t i r . T ü r k i y e d e K u m c u Meclisin 6 Ocak 1961 tarihinde açıldığı h a t ı r l a n ı r s a , Demokratik usulerle ve itinalı bir şekilde, çalışan ve a y r ı c a Seçim K a n u n l a r ı n ı da h a z ı r l a y a n bir Meclisin Anayasayı takriben dört buçuk ay zarfında hazırlıyabilmesi kanaatimizce s ü r ' a t y ö n ü n d e n i y i b i r neticedir. Bu konuda d ü n y a t a t b i k a t ı n d a n hir k a ç ö r n e k vermek gerekirse B i r i n c i Napoleon'un Mr. Daunou'ya « O t u r u n u z ve yazınız» demek suretiyle çok kısa zamanda hazırlattığı Anayasa tasarısı i l e Louis Napolcon'un, M r . Rouchcr'nin başkanlığında devrin önemli hukuk* ç u l a r ı n d a n m ü t e ş e k k i l bir heyetin i k i ay zarfında isini bitirememesi üzerine, b ü t ü n üyeleri affedip dostu b a ş k a n Rouch^ 'ye 24 saat içinde hazırlattığı 14 Ocak 1852 t a r i h l i F r a n s ı z Anayasası anormal ve a s ı n s ü r ' a t l e misal olarak g ö s t e r i l e b i l i r . 1 r Ancak şahsî ve keyfi rejimlere h â s bir tavırla hazırlatılan hu t a s a r ı l a r ı n hazırlanış havası ve temposunu, i l k gündenberi en büyük hir çalışma serbestisi ve imkânı b a h s o l u n m u ş o k n ve dokuzu C.H.P.li dördü C.K.M.P. l i yedisi ise bağımsız olan y i r m i üyeden müteşekkil bulunan ne Kurucu Meclis Anayasa Komisyonunun, ne de Temsilciler t TV tll M. Prelot, P o u r Comprendre L a Nouvelle CiMiatJtutlon 3 «il, 121 M. FtvJol* intfiiuuons pomiqu» cl Omit CunstLlullonnei. P Datlor B. 1957. Meclisi ile M.B.K. nin tarafsız ve m ü n h a s ı r a n m e m l e k e t ç i çalışma temposuna ve havasına b e n z e t m e ğ e i m k â n yoktur. Bunun gibi, 13 Mayıs 1958 de Cezayirde vuku bulan ve F r a n s ı z halkının ç o ğ u n l u ğ u n a t e r c ü m a n olan generaller hareketi neticesinde iş başına getirilen De Gaulle h ü k ü m e t i t a r a f ı n d a n 3 Haziran 1958 den itibaren h a z ı r l a n ı p , 1791 den sonra F r a n s a n ı n on sekizinci Anayasa­ sına esas teşkil eden proje, içinde 26 parlamento üyesi de bulunan 39 kişilik ist isa n komitenin f i k i r l e r i ve Devlet Ş u r a s ı n ı n m ü t a l â a s ı a l ı n d ı k t a n sonra, meclislerden geçirilmeden 28 Eylül 1958 de, halk oyu yolu ile kanunlaştığı gibi, 25 Haziran 1946 da toplanan bir kurucu meclis t a r a f ı n d a n h a z ı r l a n a n b u g ü n k ü İ t a l y a n A n a y a s a s ı a y n ı meclis t a r a f ı n d a n 22 A r a l ı k 1947 de, yani ancak takriben bir buçuk yılda tamamlanabilmiştir. 1936 da yeniden h a z ı r l a n m a y ı p sadece esaslı b i r tâdil g ö r e n Sovyet A n a y a s a s ı da, 7 Şubat ile 1 Haziran a r a s ı n d a tâdil komisyonu t a r a f ı n d a n gözden geçirilmiş. 12 Haziran 1936 da halk e f k â r ı n a a ç ı k ­ lanan metinle ilgili teklif ve tenkidler g ö z ö n ü n d e tutulmak suretiyle, redaksiyon komitesi t a r a f ı n d a n h a z ı r l a n a n metin P.ncak 5 A r a l ı k 1936 da kabul edilmiştir \ 1 G ö r ü l ü y o r k i , demokratik usullerle çalışan bil K u r u c u Meclis d ö r t buçuk ayda bir Anayasa h a z ı r l a m a s ı k ü ç ü m s e n m e y e c e k b i r başarıdır. Yeni T ü r k A n a y a s a s ı bir Başlangıç ile altı kısım ve 157 si asıl, 11 i ise geçici 168 maddeden İbarettir. «Genel Esaslar* başlığını t a ş ı y a n B i r i n c i Kısım im. 1 - 9) dan sonra «Temel H a k l a r ve ö d e v l e r * başlığını taşıyan İkinci K ı s ı m i m . 1 0 - 6 2 ) da üç bölüm halinde haklar ve ödevler tanzim edilmekte, « C u m h u r i y e t i n Temel K u r u l u ş u * adlı Ü ç ü n c ü ve en uzun k ı s ı m d a ( m . 6 3 - 1 5 2 ) Yasama. Y ü r ü t m e ve Y a r g ı g ö r e v l e r i a y r ı b ö l ü m d e yer a l m a k t a d ı r . A n a y a s a n ı n i k i maddelt D ö r d ü n c ü Kısmı i m , 153-1541, «Çeşitli H ü k ü m l e r » e ait bulunmakta, 11 geçici maddeden ibaret bulunan ve «Geçici H ü k ü m l e r » başlığını t a ş ı y a n Beşinci Kısmı, «Son H ü k ü m l e r » başlıklı Altıncı ve son Kısım ( m . 1 5 5 - 1 5 7 ) takip etmektedir. A n a y a s a n ı n 157. maddesinde, bu Anayasa Hnlk Oyuna sunulup kabul edilince. T ü r k i y e C u m h u r i y e t i n i n A n a y a s a s ı olacağı ve H a l k Oyu s o n u ç l a r ı ile beraber derhal Resmî Gazetede y a y ı n l a n a c a ğ ı tasrih edilmiştir. A L Dpnlıoy - M KlrJçenkc Sovy*l Amme Hukuku, Moıknvn S. 85- iyiil A N A Y A S A M I Z V E C E T I K D I C I BAZİ YENİLİKLER 5 K u r u c u Meclis t a r a f ı n d a n kabul edilmiş olan Yeni A n a y a s a y ı Halk Oyuna arzetmenin «lüzumsuz m a h z u r l u » ve h a t t â ^tehlikeli* olacakı g ö r ü ş ü T ü r k i y e ' d e bazı kimseler t a r a f ı n d a n s a v u n u l m u ş t u r . Biz, İzhar edilen bu g ö r ü ş e ve g e r e k ç e y e neden katılamadığımızı, kısaca belirtmek istiyoruz. Bilindiği gibi, Demokratik memleketlerde bir A n a y a s a n ı n kanuniyel kesbetmesinde (legalisation) b a ş vurulan belli başlı i k i metod ya Anayasa metnini b i r Kurucu Meclise h a z ı r l a t m a k veya onu seçmenlerin oyuna s u n m a k t ı r . B u metodlardan her b i r i yalnız b a ş l a r ı n a kullanılabildiği gibi, hazan her İkisine a y n ı zamanda b a ş v u r u l m a k suretiyle A n a y a s a l a r ı n Demokratik vasfı takviye edilmektedir. Bunun « güzel misali I V . F r a n s ı z Cumhuriyetine vücut veren 1946 AnayasPf ıdır. Hele bir memleketin içinde b u l u n d u ğ u ş a r t l a r yüzde yüz umumi temsil ve seçim esasına dayanan bir Kurucu Meciisın teşkiline İmkân ve fırsat vermediği takdirde, kısmi bir temsil ve s i c i m esasına daya­ nan bu gibi Kurucu Meclislerin hazırladığı Anayasa metinlerinin Halk Oyuna arzedilmesi b ü s b ü t ü n zaruret kesbetmektedir. Bunun da en yeni misali, y u k a r ı d a işaret ettiğimiz h ü k ü m e t t a r a f ı n d a n h a z ı r l a n a n ve Parlamento üyeleri ile H ü k ü m e t temsilci­ lerinden m ü t e ş e k k i l bulunan 39 kişilik Anayasa Komitesinin f i k i r ­ lerini a l d ı k t a n sonra Devlet Ş û r a s ı n ı n m ü t a l â a s ı n d a n da İstifade suretiyle son şeklini alan 1958 t a r i h l i b u g ü n k ü F r a n s ı z A n a y a s a s ı ­ nın, Meclislerden geçirilmeden, 2S Eylül 1958 de, d o ğ r u d a n d o ğ r u y a Halk Oyuna arzedilmek suretiyle kanuniyet kesbetmesidır. B i z i m K u m c u Meclisimizin de memleketimizde vuku bulan 27 Mayıs İhtilâlini m ü t e a k i p ancak durumun müsaadesi nisbetinde bir temsile ve seçime g ö r e vücut bulduğu h a t ı r l a n ı r s a , Yeni Anaya­ sanın Halk Oyuna arzedilmesindeki isabet ve zaruret teslim edilmek gerekir. N i t e k i m bilhassa bu m ü l â h a z a l a r d a n m ü l h e m olan ve Anayasa mahiyetinde bulunan 13 Aralık 1960 t a r i h l i ve 157 sayılı Kurucu Meclis teşkili h a k k ı n d a k i kanun, normal idareye ge<;iş m e k a n i z m a s ı n ı tesbit ederek K u r u c u Meclisin hazırlayacağı A n a y a s a n ı n Halk Oyuna arzedileceğîni t a a h h ü t e t m i ş ve bu hususu, 2, İ S , 31, 32, 33, 35 ve 3ft ncı maddelerde tasrih ve tanzim edilmişti. Demek oluyor k i , Halk Oyu b u g ü n k ü A n a y a s a n ı n e m r e t t i ğ i bir usul olup ondan vazgeçilmesi; K u m c u Meclis üyelerinin 3 2 s i n i n Kurucu Meclise v ü c u t veren kanunun y u k a r ı d a zikrettiğimiz madde­ lerin d e ğ i ş t i r i l m i ş veya ilga edilmiş olmasına t a r a i t a r olmaları gibi lüzumsuz ve acayip — ve derhal söyliyelim tahakkuku g ü ç — b i r tutumun vukuuna bağlı bulunmakta i d i . Anayasa Halk Oyunun ancak fikri seviyesinin ve okuyup ya bilenlerin nisbetinin çok y ü k s e k olduğu memleketlerde b a ş v u r u l a bir metod olduğu g ö r ü ş ü n e gelince: Ç a ğ ı m ı z d a Ghona ve Guinee g i b i çok yeni ve okuyup yazma bilenlerin nisbetinin T ü r k i y e ' y e nazaran çok d ü ş ü k olan memleketlerde dahi bu yola b a ş v u r u l d u ğ u ve Halk Oyunda A n a y a s a n ı n teknik meselelerinin değil, Anayasa metninin b ü t ü n ü n seçmenlerin sağ duyusuna s u n u l d u ğ u h a t ı r l a n ı r s a , bu mülâ­ haza da kanaatimizce varit görülemez. Nihayet, Halk Oyuna sunulan yeni A n a y a s a n ı n Halk Oyunda reddedilmesi halinde; geçici idarenin normale i n t i k a l i n i n gecikebile­ ceği g ö r ü ş ü de, 157 sayılı kanunun h ü k ü m l e r i bilinmek k a y ı t v ş a r t ı ile, tamamen yersizdi. G e r ç e k t e n , m e z k û r kanunun 35 ve 36 ncı maddelerinden de sara haten de anlaşılacağı üzere, Halk Oyu sonunda A n a y a s a n ı n redde­ dilmesi gibi T ü r k seçmeninin siyasi s a ğ duyusu muvacehesinde çok uzak ve h a t t â tamamen imkânsız bir olayın vukuu halinde dahi, 2. C u m h u r i y e t i n Millet Meclisinin yine en g e ç 29 E k i m 1961 tarihinde toplanmasını zaruri ve m ü m k ü n kılan bir mekanizma d e r p i ş edilmiş, herhangi hır gecikmeye imkân b ı r a k ı l m a m ı ş t ı r . 9 Temmuz 1961 deki Halk Oyunun esas a n l a m ı sadece Yen A n a y a s a y ı bir b ü t ü n olarak tasvip etmekten başka ve ziyade. Mayıs Devriminin ve Hukuka bağlı yeni ve normal hir idareye geçi şin de T ü r k Milleti t a r a f ı n d a n tasdik ve tasvibidir. N i t e k i m bu anlamda olmak üzere, b ü y ü k buhranlardan sonra icra edilen Halk Oyların Halk Oyundan ziyade bir plebisite yaklaştığı ifade edilmiş, ezcümle G. Berlia, M, Duverger ve Mayer gibi müellifler Fransada 28 Eylül 1928 t a r i h l i halk oyuna h â k i m olan h a v a n ı n De Gaulle'u iktidara getiren 13 Mayıs 1958 H a r e k e l i n i n h a v a s ı oldu­ ğ u n d a n bahsederek, bunun g e r ç e k l e bir Plebisit o l d u ğ u n u i l e r sürmüşlerdir. H Kurucu Meclis t a r a f ı n d a n kabul ve Referendumda millet t a r a f ı n ­ dan tasvip olunan T ü r k A n a y a s a s ı n ı n h a z ı r l a n m a s ı a ş a ğ ı d a k i şekilde özetlenebilir. İMİ ANAYASAMIZ VE OKTLRDtCI BAZI YENİLİKLER 7 6 Ocakta i l k toplantısını yapan K u m c u Meclis ç a l ı ş m a l a r ı n a s ü r ' a t l e b a ş l a m ı ş ve devam e t m i ş t i r . G e r ç e k t e n , 13 Aralık 1960 t a r i h l i ve 157 s a y d ı «Kurucu Meclis Teşkili H a k k ı n d a k i - Kanunun 34. maddesi, Kurucu Meclise, Anayasa ile Seçim Kanununu en g e ç 27 Mayıs 1961 tarihine kadar t a m a m l a y ı p kabul etmek mükellefiyetini y ü k l e m i ş ve 15 g ü n d e n fazla bir gecik­ meyi Temsilciler Meclisinin y e r i n i yeni bir Meclise b ı r a k m a s ı gibi ciddi ve a ğ ı r bir m ü e y y i d e y e b a ğ l a m ı ş t ı r . Bu kanuna istinaden, ç ı k a r ı l a n Temsilciler ve Kurucu Meclisleri­ nin İç tüzükleri, Anayasa ve Seçim Kanunu K o m i s y o n l a r ı n a t a s a r ı ­ l a r ı m en geç 10 Mart 1961 g ü n ü n e kadar h a z ı r l a m a k ve gerekçeleri ile b i r l i k l e Temsilciler Meclisine vermek mecburiyetini tahmil el m iştir. B u sarahat ve mükellefiyet karşısında, 157 sayılı kanuna daya­ narak seçilen 20 ş e r kişilik Anayasa ve Seçim Komisyonları, çeşitli alt komisyonlar halinde geceli gündüzlü çalışarak, t a s a r ı l a r ı n ı 10 Marttan evvel Temsilciler Meclisi Geneel Kuruluna g e t i r m e ğ e muvaf­ fak o l m u ş l a r d ı r . Temsilciler Meclisi bu t a s a r ı l a r ı » Milli B i r l i k Komitesi tarafın­ dan da 27 M a y ı s t a n evvel m ü z a k e r e ve kabul edilmesini m ü m k ü n kılacak bir tempo ile ç a l ı ş m a ğ a devam e t m i ş ve bu suretle Anayasa­ nın h a z ı r l a n m a s ı İşi t a a h h ü t edilen zamanda ikmal edilmiştir. Yeni bir A n a y a s a n ı n hazırlık çalışmaların,* haşlanması işi; henüz M i l l i B i r l i k Komitesi ilân edilmediği için, T ü r k Silâhlı Kuvvet­ lerince, 27 Mayıs İhtilâli s a b a h ı n ı n i l k saatlerinde İstanbul Üniver­ sitesi Hukuk F a k ü l t e s i n d e n davet edilen 7 ö ğ r e t i m ü y e s i n e tevdi edilmişti. Daha sonra Ankara Üniversitesi Hukuk ve Siyasal Bilgi­ ler F a k ü l t e l e r i n i n üç ö ğ r e t i m üyesinin de katıldığı Anayasa Komis­ yonu derhal ç a l ı ş m a y a taşlamış, hazırladığı ö n t a s a n y ı 15 E k i m 1960 iarihinde M i l l i B i r l i k Komitesine teslim e t m i ş t i r . Üyelerin muhalefet ı h l e r i daha sonra gönderilmiştir. istanbul Komisyonu, çalışmalarına, bir Anayasa anketi hazırla­ makla b a ş l a m ı ş t ı r . Çeşitli siyasi, mesleki vesair teşekküllerin. Üniver­ site ö ğ r e t i m üyelerinin, gazetecilerin ve f i k i r a d a m l a r ı n ı n görüşlerini bu yolda elde e t m i ş t i r . Ayrıca her v a t a n d a ş anket sorularını elde edebilmek ve yeni Anayasa h a k k ı n d a f i k i r l e r i n i bildirmek İmkânına sahip o l m u ş t u r . Komisyon gerekli g ö r d ü ğ ü alanlarda u z m a n l a r ı n bilgilerine de b a ş v u r m u ş t u r . Bu arada Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi de, kısa bir s ü r e içinde, gerekçeleri ile birlikte yüz on maddelik bir Anayasa Tasarısı h a z ı r l a m ı ş ve T ü r k seçim sistemi h a k k ı n d a k i tekliflerini de bu metne e k l e m i ş t i r . İstanbul Komisyonu çalışmaları s ı r a s ı n d a bİı taraftan anket cevaplarını tasnif ve d e ğ e r l e n d i r m e yoluna gitmiş, bir taraftan da d ü n y a A n a y a s a l a r ı üzerinde mukayeseli incelemeye b a ş v u r m u ş t u r . Bilhassa İ t a l y a ve Batı Almanya gibi d i k l a rejimlerinden yeni k u r t u l m u ş ve B a t ı Demokrasisine dayanan başarılı bir rejim k u r m u ş olan memleketlerin A n a y a s a l a r ı n d a n faydalanılın ıştır. Mukayeseli İnceleme sırf metinlere inhisar e t m e m i ş , fakat tatbikat da g ö z ö n ü n d e bulundurulmuştur. Yeni A n a y a s a y ı ve Seçim Kanununu, memlekette mevcut siyasi ş a r t l a r ı n m ü s a a d e ettiği en geniş nisbette bir temsil ve seçim esasına g ö r e teşkil edilecek bir Kurucu Meclise hazırlaim-mın daha demok­ r a t i k b i r yol olduğu g ö r ü ş ü n ü n kabul edilmesi Üzerine, 157 ve 158 sayılı Kanunlara g ö r e vücuda getirilen Temsilciler Meclisi, kendi içinden bir Anayasa Komisyonu seçmiş, bu komisyonun da 9 Ocak 1961 tarihinden İtibaren, alt komisyonlar ve Redaksiyon Komitesi toplantıları h a r i ç , k ı r k bir loplantı yaparak, devamh ve kesif çalış­ malar sonunda hazırladığı Anayasa t a s a r ı s ı n ı , tasarının genel gerek­ çesi ve madde gerekçeleri ile birlikte, 9 Mart 1961 larihinde Temsil­ ciler Meclisi Başkanlığına s u n m u ş b u l u n m a k t a d ı r Anayasa tasarısını genel g e r e k ç e s i n d e de açıkça ifade edildiği gibi, Temsilciler Meclisi Anayasa Komisyonu İlk toplantısında verdiği karar gereğince, İ s t a n b u l komisyonunca h a z ı r l a n m ı ş olan «İkinci Cumhuriyet Anayasası ö n Projesi» ni e t ü d metni, Siyasal Bilgiler tasarısını da y a r d ı m c ı metin olarak kabul e t m i ş t i r . A y r ı c a d ü n y a Anayasa sistem ve t a t b i k a t ı m yeniden gözden g e ç i r m i ş t i r . 1924 T e ş ­ kilâtı Esasiye Kanunundan da daimî surette f a y d a l a n m ı ş ve bu kanunun g ü n ü n İhtiyaçlarına cevap verebilen h ü k ü m l e r i n i muhafaza etmiştir. B ü t ü n hu çalışmaların. T ü r k i y e n İ n gerçekleriyle bağdaştırılması y ö n ü n e gidilmiş ve geride b ı r a k ı l a n devrenin demokratik siyasî h a y a t ı zedelemiş ve h ü r r i y e t l e r i , h ü r r i y e t l e r i n ortadan kaldırılma­ sına varacak derecede tahdit e t m i ş olduğu gözden uzak bulundurul­ m a m ı ş , böyle bir durumun geriye dönmemesi isteği bilhassa çalış­ malara h â k i m o l m u ş t u r . Yeni metnin, T ü r k i y e m i z için anlaşılır, i h t i y a ç l a r ı m ı z a uygun fazla tafsilât ve t e f e r r u a t ı ihtiva etmiyen b i r m e t i n olması bilhassa d ü ş ü n ü l m ü ş t ü r . B u b a k ı m d a n A n a y a s a n ı n sadece belli o r g a n l a r ı n k u r u l u ş u ve m ü n a s e b e t l e r i n i tesbitle yetinen birmetin olması isten- l&til A N A Y A S A M I Z V E t i E T l R D l C l bAZI YENİLİKLER m c m i ş , fakat belli ideolojik esasları, geniş bir h ü r r i y e t l e r b ö l ü m ü n ü ihtiva etmesi lüzumu da nazara a l ı n m ı ş t ı r Kurucu Meclisçe tetkik ve kabul edilen ve T ü r k halkınca tasvip olunup 2 nci Cumhuriyete şekil verecek olan Yeni Anayasa, 3807 t a r i h l i Senedi i t t i f a k t a n beri T ü r k i y e n i n g e r ç e k l e ş t i r m e ğ e çalıştığı hukuka bağlı devlet rejimi yolunda ve ç a ğ d a ş demokrasisi prensip­ lerine uygun olarak 1876, 1921 ve 1924 t a r i h l i Anayasalardan sonra Anayasa tarihinde D ö r d ü n c ü yazılı A n a y a s a s ı d ı r . 111 Y u k a r ı d a da işaret ettiğimiz ç i b i . Yeni Anayasa metni ve 157 asıl, ve 11 geçici maddeden ibaret olup, bu suretle ş i k â y e t konusu olan İstanbul Komisyonunun 200 maddelik nazaran biraz daha kısa, fakat 106 maddelik 1924 t a r i h l i mıza nazaran epey mufassaldır. altı kısım uzunluğu tasarısına Anayasa­ Başlangıç k ı s m ı n d a n sonra gelen *Gcnel Esaslar» Baslığım laşıyan B i r i n c i Kısım t m . 1 - 9 ) , M i l l i H â k i m i y e t prensibini ve tam bir temsili rejimi tesis etmekte, referandum, halkın İtar.un teklifi, halkın vetosu oibi y a n d o ğ r u d a n demokrasi müesseselerine yer vermemek­ tedir. B u kısımda, T ü r k i y e C u m h u r i y e t i n i n « d e m o k r a t i k t i , -lâyık», » h ü r r i y e t ç i » , «sosyal» ve «millik bir devlet olduğu ifade edilmektedir. Bu suretle devlet, fertlere yalnız klâsik hürrr> etler sağlamakla yetinmeyip, a y n ı zamanda o n l a r ı n insan gibi y a ş a m a l a r ı İçin zaruri olan i h t i y a ç l a r ı n ı k a r ş ı l a m a l a r ı n ı da kendisine vazife edinmekte ve •sosyal» bir vasıf İktisap etmektedir. Anayasada, k a n u n l a r ı n . Anayasaya a y k ı r ı oJ^nııyacağı zikredil­ dikten sonra Anayasa h ü k ü m l e r i n i n yasam» y ü n ü m e ve y r g ı organ­ larını ve m a k a m l a r ı n ı b a ğ h y a n ve u y g u l a n m a s ı gereken kurallar oldu­ ğ u ifade edilmek suretiyle *Anayasa*nın Ü s t ü n l ü ğ ü » prensibi kuvvetle tesis edilmektedir. Böylece 1924 A n a y a s a s ı n d a k a n u n l a r ı n Anayasaya aykırı olamıy a e a ğ ı n a dair olan ve fakat tatbikatta çok defa hiçbir değer ifade etmiyen bir h ü k ü m daha kuvvetli ve belirli bir şekilde belirtilmekle Hl 5. S - 4 Icn Tcroıllcilrr • TI Mtrllı) T C . A n a y a » Ta«an*ı vi Annyaaa B M U D f Ü Rapoıu. ve a y r ı c a , yeni Anayasa ihtiva ettiği Anayasa Mahkemesi ile (m, 145¬ 152) m ü e s s i r bir kontrol s a ğ l a m a k t a d ı r . *Temel Haklar ve ö d e v l e r » başlığını t a ş ı y a n i k i n c i Kısımda ise (m. 1 0 - 6 2 ) , kişi h a k l a r ı iktidarı sınırlayıcı bir demokratik prensip olarak yer a l m a k t a d ı r . G e r ç e k t e n 1924 A n a y a s a s ı sistemi ve tatbi­ k a t ı n d a n ders a l ı n a r a k hak ve h ü r r i y e t l e r i n sınırlarının tâyini kanun koyucunun takdirine b ı r a k ı l m a k İ s t e n m e m i ş ; kanun koyucunun h ü r r i y e t l e r i tanziminin sınırlarını, esas itibariyle, A n a y a s a n ı n ken­ disi t â y i n e t m i ş t i r . A y r ı c a , siyasi partilerin, ister iktidarda ister muhalefette bulun­ sunlar; demokratik siyasi h a y a t ı n vaz geçilmez unsurları olduğu belirtilmiştin B a t ı demokrasisi, h ü r r i y e t ç i yollarla daha fazla h ü r r i y e t elde etme r e j i m i olduğuna, çağımızın k a r m a ş ı k sosyal ve ekonomik d ü n y a s ı İçinde daha fazla h ü r r i y e t ise iktisadi ve sosyal b a k ı m d a n zayıf olan kişileri, g r u p l a r ı korumak, b u n l a r ı n maddi ve m â n e v i v a r l ı k l a r ı n ı g e l i ş t i r m e ş a r t l a r ı n ı h a z ı r l a m a k ve bunlara klâsik kişi hak ve h ü r r i y e t l e r i n y a n ı n d a iktisadi ve sosyal haklar t a n ı m a k l a kabil olduğuna g ö r e . Anayasa siyasi h a k l a r ı y a n ı n d a sosyal ve ekono­ mik haklara da geniş yer v e r m i ş , a y r ı c a bu h ü r r i y e t l e r i n tecavüze u ğ r a m a m a s ı n ı s a ğ l a m a k b a k ı m ı n d a n , hassasiyet g ö s t e r m i ş t i r . •Cumhuriyet Teşkilâtı> başlığını t a ş ı y a n A n a y a s a n ı n 3 üncü ve en mufassal k ı s m ı n d a (m, 6 3 - 152). Yasama, Y ü r ü t m e ve Y a r g ı bağımsız bölümlerde tanzim e d i l m i ş t i r . Yeni Anayasa. 1924 A n a y a s a s ı n d a n farklı olarak, Millet ve Cumhuriyet Meclislerinden m ü t e ş e k k i l i k i meclisli bir sistem kabul e t m i ş ve fakat istanbul t a s a r ı s ı n d a n farklı olarak, i k i n c i Meclisin (Senato) korporaîif b ü n y e d e olması esası b e n i m s e n m e m i ş t i r . Bundan b a ş k a yine istanbul t a s a r ı s ı n d a n farkliolarak Seçim Sistemine Anayasada yer verilmemiş, Kurucu Meclisin a y r ı c a kabul e t t i ğ i seçim k a n u n l a r ı , Mİlet Meclisi Seçimleri için iNisbi Temsil) S e n a t ö r Seçimleri İçin İse Çoğunluk Sistemini kabul e t m i ş . T ü r k i y e de 15 E k i m seçimleri hu kanunlara g ö r e y a p ı l m ı ş t ı r . A y r ı c a yine 1924 A n a y a s a s ı n d a n farklı ve b i r yenilik olarak, Bakanlar Kuruluna Meclisi feshetmek yetkisi t a n ı n m ı ş , ancak parla­ menter rejimlere has olan bu m ü e s s e s e çok lahdit edilmiş bir şekilde yeni Anayasa sistemine ithal e d i l m i ş t i r . Yeni A n a y a s a n ı n kabul ettiği temel prensiplerinden birisi de; y a r g ı görevinin bağımsızlığıdır. H â k i m l i k meslekini ve h â k i m l e r i n Özlük işlerini düzenliyecek olan kanundaki b ü t ü n konularda karar 19G1 A N A Y A S A M I Z V E l i t T l F l D İ G l İİAZI YENJUKl.nR 11 vermek yetkisi m ü n h a s ı r a n Yüksek H â k i m l e r Kurulu'na verilmiş, Anayasada teminata bağlanan y ü k s e k mahkemeler yanında, onbeş ü y e d e n kurulu bir Anayasa Mahkemesine yer verilerek, k a n u n l a r ı n Anayasaya u y g u n l u ğ u n u n kazai murakabesi prensibi kuvvetle tesis edilmiş, bu mahkeme k a r a r l a r ı n ı n devletin bütün o r g a n l a r ı n ı bağlı­ y a c a ğ ı tasrih o l u n m u ş t u r ( m . 152, son f ı k r a ) . »Çeşitli E k H ü k ü m l e r » ( m . 153-1541 başlığını t a ş ı y a n 4 üncü Kısımda, memleketimizde 1924-1934 yılları a r a s ı n d a çıkarılan devrim­ lerle i l g i l i bazı k a n u n l a r ı n y ü r ü r l ü k t e k i h ü k ü m l e r i n i n Anayasaya aykırılığı iddialarının İleri sürüiemîyeceği h ü k m e hağlanmış, «Geçici H ü k ü m l e r » b a ş h ğ ı n ı t a ş ı y a n Beşinci Kısımda ise (Geçici Madde 1-11) Yeni A n a y a s a n ı n , b a ş t a AnayasaMahkemesi olmak üzere, kurulma­ sını kabul ettiği organ, kurucu ve kurullara ait k a n u n l a r ı n en geç altı ay içinde ç ı k a r t a c a ğ ı ifade edilmek suretiyle diğer memleket­ lerde bu konuda g ö r ü l e n gecikme, memleketimiz b a k ı m ı n d a n önlen­ mek istenmiştir. G e r ç e k t e n bugecikmenin en i y i misali 1948 İtalyan A n a y a s a s ı n d a derpiş olunan Anayasa Mahkemesinin ttalyada 1956 yılında. H â k i m l e r Yüksek Meclisinin ise ancak 1958 de kurulabilmiş olmasıdır. Nihayet, »Son H ü k ü m l e r » başlığını t a ş ı y a n 6. ve son kısımda (m- 155 - 157), A n a y a s a n ı n değiştirilmesi ve y ü r ü r l ü ğ e girmesi usulü belirtilmiştir. IV 1961 tarihli T ü r k nelerdir? Anayasasının getirdiği belli başlı yenilikler B i r kere Yeni Anayasa'da T ü r k Anayasa tarihinde 1876 dan b u g ü n e kadar uygulanan temsili rejim kabul edilmekle beraber. 1921 ve 1924 A n a y a s a l a r ı n d a n farklı olarak, kuvvetler birliği esası yerine y u m u ş a k bir kuvvetler a y r ı m ı n a v r binnetice parlamenter sisteme yer v e r i l m i ş t i r . ; G e r ç e k t e n bilindiği gibi. 1920 de kurulan T B . M . M . H ü k ü m e t i rejimi ve 1921 ve 1924 A n a y a s a l a r ı , İkinci Meşrutiyetin talihsiz ve parti t a h a k k ü m ü n e kurban giden parlamenter sisfemi yerine tarihi bir reaksiyon halinde ve devrimin icaplarına uygun H r şekilde yasama o r g a n ı n ı n ü s t ü n l ü ğ ü n ü ifade eden bir Meclis H ü k ü m e t i Sistemi kurmuşlardır. Fakat bilhassa 1924 A n a y a s a s ı n ı n bu rejim) bir Meclis h â k i m i ­ yetini vücuda getirmekten ziyade, tatbikatta A n a y a s a n ı n ruhuna tamamen a y k ı r ı bir icra ü s t ü n l ü ğ ü n ü tesis etmekle g e c i k m e m i ş t i r . Yeni Anayasada yer alan y u m u ş a k bir kuvvetler a y ı r ı m ı n a isti­ naden parlamenter rejim Milli H â k i m i y e t e dayanan T ü r k C u m h u r i y et inin tarihinde tam bir yenilik ifade etmektedir. Yeni A n a y a s a n ı n üzerinde dikkatle d u r u l m a s ı gereken bir b a ş k a yeniliği de «yargı» ya verilen ö n e m d i r . Gerçekten hukuk devletinin Lemcl unsuru b ü t ü n deviet faaliyetlerinin hukuk kaidelerine uygun cereyan etmesidir. Bu u y g u n l u ğ u n müeyyidesi, başka bir ifade ile, bu u y g u n l u ğ u s a ğ l ı y a c a k makamlar ise y a r g ı o r g a n l a r ı d ı r . i ş t e yeni Anayasa bütün devlet faaliyetlerini kazai murakabeye t â b i t u t m u ş bulunmakta, ezcümle yasama organı faaliyetleri yeni kurulan ve onbeş asıl ve beş yedek ü y e d e n teşekkül eden Anayasa Mahkemesinin i m . 145-152) kazai denetimi altına alınmış olmak­ tadır. E u denetimin etkisini a r t ı r m a k ü z e r e ilgililere t a n ı n a n iptal dâvası yetkisi y a n ı n d a (m. 149), defi yolu iie murakabe i m k â n ı da ( m . 151) açık bırakılmıştır. Son yılların T ü r k i y e t a t b i k a t ı n d a «emekliye sevk» ve « V e k â l e t emrine alma - gibi iamamen idari olan t a s a r r u f l a r ı n kanun ile kazai murakabe dışında bırakıldığını haklı olarak gözonünde tutan Anaya­ sa vazn 114. maddesiyle, «İdarenin hiçbir eylem ve işleminin, hiçbir halde, y a r g ı mercilerinin denetimi dışında b ı r a k ı l a m ı y a c a ğ ı n ı * tasrih etmiştir Yeni Anayasa b i r başkayeıülik olmak ü z e r e Yüksek Mahkeme­ lerin hepsini Anayasa organları haline getirmektedir, (m. 1 3 9 - 1 4 2 ) , Anayasa Mahkemesi y a n ı n d a . Y a r g ı t a y , D a n ı ş t a y ve Askeri Y a r g ı ­ tay, yeni A n a y a s a n ı n kabul ettiği üç kaza sisteminin en y ü k s e k o r g a n l a r ı olarak Anayasada yer a l m a k t a d ı r . A y r ı t * bunlar a r a s ı n d a doğabilecek görev vc h ü k ü m u y u ş m a z l ı k l a r ı n ı çözecek olan ve idari rejimin m ü e y y i d e s i n i teşkil eden U y u ş m a z l ı k Mahkemesi de siste­ mindeki y e r i n i b u l m a k t a d ı r , (m. 142), Fakat kazai denetim ciddiyet ve müessirliğinin ana ş a r t ı bu denetimi yapacak l:işilerin ve organ­ ların bağımsızlığı ve güvenliği o l d u ğ u n a göre*, Yeni Anayasaya H â k i m l e r ve Mahkemeler üzerinde her çeşit tesirleri bertaraf edici h ü k ü m k r k o n u l m u ş t m . 132 - 1 3 8 ) , Mahkemeler y ü r ü t m e ve yasama o r g a n ı k a r ş ı s ı n d a tamamiyle bağımsız hale g e t i r i l m i ş t i r . A y r ı c a bu konuda daha da ileri gidilerek ve ça_ğdaş batı demok­ rasisinin A n a y a s a l a r ı n a ve icaplarına uyularak, hâkimlerin her türlü h a k l a r ı m teminat altına almak ve özlük işleri h a k k ı n d a karar vermek üzere, onsekiz asıl ve beş yedek üyeden meydana gelen bir «Yüksek H â k i m l e r Kurulu ( m . 143-144) teşkil edilmiştir. Yeni A n a y a s a n ı n en önemli karakterlerinden bir diğeri ise « D e m o k r a t i k » ve «lâyik* İkinci T ü r k i y e Cumhuriyetinin «sosyal» bir vasıf iktisap etmesidir. A n a y a s a n ı n gerekçesinde de ifade edildiği gibi, B i r i n c i ve bilhas­ sa İkinci D ü n y a Savaşından sonra milletler mes'ut bir toplum haya­ lının gerçekleştirilmesi için klâsik h ü r r i y e t l e r i n asta yeter olmadığı gerçeğini kabul etmişlerdir. İktisadî alanda zayıf ve t â b i durumda olan geniş halk tabaka­ larının y a ş a m a için zaruri ihtiyaçları yerine getirilmedikçe, milyon­ larca insan çalıştığı veya ç a l ı ş m a ğ a â m a d e olduğu halde, insan gibi y a ş a m a ş a r t l a r ı n a sahip o l m a d ı k ç a . A m e r i k a n ve F r a a s ı z İnsan H a k l a r ı Beyannamelerinden bu yana demokratik hayatta bayrak haline gelmiş olan klâsik siyasi h ü r r i y e t l e r kâğıt üstünde k a l m a ğ a mahkûmdur. Bundan b a ş k a , toplum h a y a t ı içinde ıktisaden zayıf durumda olan milyonlarca v a t a n d a ş ı n ezilmesine ve teker teker mahvolmasına seyirci kalan bir devlet, hem İktisadi gücünü her gün biraz daha kaybetmek, hem de rejim b a k ı m ı n d a n büyük sarsıntılara ve çöküntü­ lere u ğ r a m a k tehlikesiyle karşı k a r ş ı y a bulunuyor demektir. Ancak ş u n u soyliyelim k i , sosyal adaleti ve sosyal hakları tanı­ mak bazılarının y a n l ı ş olarak zan ve ifade ettiği *ribi asla sosyalizmi kabul etmek a n l a m ı n a gelmezB u g ü n Sosyalist partilerin siyasi hayata i ş t i r a k i n d e engel olma­ mak dışında sosyalizm ile direkt bir alâkası olmıyan yeni italyan, B a t ı Almanya ve F r a n s ı z A n a y a s a l a r ı n d a bir sosyo! devlet mefhumu n i m s e n m i ş ve İfade edilmiş ve ayrıca sosyal haklar t a n ı n m ı ş t ı r . Kısaca «Sosyal Devlet»; fertlere yalnız klâsik h ü r r i y e t l e r sağla­ makla yetinmeyip, a y n ı zamanda, insanların insan gibi y a ş a m a l a r ı için zaruri olan maddi İhtiyaçlarının karşılanmasını da kendisine vazife edinen devlettir. Sosyal adalete k a r ş ı kaygısız ve ilgisiz kalan devletlerin toplum­ ları m ü f r i t sol veya müfrit s a ğ cereyanlara k a p ı l a r a k totaliter istika­ mete s ü r ü k l e n m e k t e d i r l e r . Z a m a n ı m ı z ı n medeni memleketlerinde hemen hemen oybirliğiyle kendini g ö s t e r e n t e m a y ü l «sosyallik» istikametindedir. Sosyal olma- yan demokrasi ise toplum h a y a t ı n ı n g e r ç e k l e r i karşısında cevherini kaybetmeye ve neticede y ı k ı l m a ğ a m a h k û m d u r . N i t e k i m 1961 yılın­ da U r u g u a y ' ı n Pun ter del Este ş e h r i n d e toplanan A m c r İ k a ' h l a r a r a s ı Sosyal ve Ekonomik Konferans ve esasen ilerleme için iıtifak (Aİliance for progress) teşebbüsünün dayandığı ana f i k i r bu değil midir? N i t e k i m b u g ü n A.B.D. de siyasi ve sosyal kontrollerle modern­ leştirilmiş ve tadile u ğ r a m ı ş muhtelif b i r sistem u y g u l a n m a k t a d ı r \ İ ş t e bu ana düşüncelerden m ü l h e m olan Anayasa, sadece siyasi h ü r r i y e t l e yetinen 1924 A n a y a s a s ı n ı n önemli bir boşluğunu da dol­ durmak suretiyle, «Temel H a k ve ö d e v l e r » başlısını t a ş ı y a n i k i n c i Kısmın 3. B ö l ü m ü n ü ( m . 3 5 - 5 3 ) Sosyal ve İktisadî H a k ve ö d e v ­ lere tahsis e t m i ş t i r . Ş u n u n iyice bilinmesi lâzımdır k i bugün sosyal b i r anlam ve adalet ş u u r u n u n teessüs ettiği h i ç b i r toplumda İşsizük, hastalık, kaza, maluliyet ve ihtiyarlık neticesinde gelirini k a y b e t m i ş fertlerin, mev­ hum b i r iktisadi k a l k ı n m a u ğ r u n a kendi hallerine b ı r a k ı l m a s ı düşü­ nülemez. Zira bugün medeni toplumlarda sosyal m ü l â h a z a l a r ekono­ mik m ü l â h a z a l a r a t a k a d d ü m etmelidir. ( W. Beveridge maruf plânını İngiliz H ü k û m e ı i n e s u n d u ğ u vakit birçok kimseler, «Bu plânın d e r p i ş e t t i ğ i masrafları karşılıyabilccek miyiz?» diye sormakta idiler. Beveridge bunlara: «Bu m a s r a f ı yap­ maktan kaçınabilir miyiz?» suali ile cevap vermişti. G e r ç e k t e n Sosyal güvenlik hizmetleri bugün toplumların İçtinap edemiyecekleri b i r â m m e hizmeti mahiyetini almıştır. Kaldı k i , b u g ü n a r t ı k d ü n k ü müfrit ve müflis Liberalizmin İddia e t t i ğ i gibi, sosyal güvenlik m a s r a f l a r ı g a y r i m ü s t a h s i l ve gayri m ü s m i r birer masraf telâkki edilmemekte ve mesele y a k ı n d a n tetkik o l u n d u ğ u zaman sosyal güvenlik m a s r a f l a r ı n ı n b i r miletin ekonomik gelişmesi için zaruri olduğu anlaşılmıştır. Zira millî gelirin a r t m a s ı n d a insan g ü c ü n ü n p r o d ü k t i v i t e s i n i n önemli b î r rol oynadığı, sağlam b i r sosyal ve ekonomik s t a t ü n ü n ise, çalışmaların verimliliğini a r t t ı r d ı ğ ı b i r g e r ç e k t i r . Kaldı k i . geniş b i r sosyal güvenlik sistemine en ziyade i h t i y a ç duyulan memleketler bilhassa geri k a l m ı ş ve İktisaden az gelişmiş memleketlerdir. B u gibi cemiyetlerde işçinin y a r ı n ı n ı n teminat altına alınması kazaya maruz kaldığı, h a s t a l a n d ı ğ ı , işsiz kaldığı ve ihtiyar­ ladığı zaman kendi kaderine t erkedil memesi kaçınılmaz sosyal b i r zaruret olarak ortaya ç ı k m ı ş t ı r . 151 E . S i a l c y , i h e f u l ü n ? of undcrdevcloped r o u n t r i c i , N e u Y o r k , 19ftl» p. 383 A YASA BAZİ YENlLlKt-EK 15 İ ş t e bu gerçeklerden hareket eden T ü r k Anayasa vaz'ı daha «başlangıç» k ı s m ı n d a ana hedefin: «insan hak ve h ü r r i y e t l e r i n i , millî d a y a n ı ş m a y ı , sosyal adaleti, ferdin ve toplumun huzur ve refahını gerçekleştiı-megi ve teminat altına a l m a y ı m ü m k ü n kılacak demok­ ratik hukuk devletini b ü t ü n hukuki ve sosyal temelleriyle kurmak* olduğunu belirtmiştir. Bu m ü n a s e b e t l e şunu ilâve edelim kî. bir makalede izhar edilen ve yeni T ü r k A n a y a s a s ı n d a devlete bir ödev olarak yükletilen sosyal ve ekonomik h a k l a r ı n — sosyal refah g ö r ü ş ü n ü n - en gelişmiş mem­ leketlerin bile d a y a n a m ı y a c a ğ ı derecede ileri g ö t ü r ü l m ü ş olduğu iddiası hiçbir şekilde varit değildir. G e r ç e k t e n Yeni T ü r k A n a y a s a s ı n ı n bir kere olsun okumak fırsa­ tını bulan her insanın h a t ı r h y a c a ğ ı üzere, A n a y a s a n ı n «devletin iktisadi ve sosyal ödevlerinin sınırı» başlığını t a ş ı y a n 53. maddesi: Devletin bu bölümde belirtilen iktisadi ve sosyal a m a ç l a r a ulaşma ödevlerini ancak iktisadi tfelıçme ile mali kaynakla] inin yeterliği ölçü­ s ü n d e yerine getireceğini tasrih e t m i ş ve bu sureile iktisadi kalkınma hızının yavaşlatıl m a m a s ı için icabında sosyal ve ekonomik hakları ikinci plâna a l m ı ş t ı r . Yeni Anayasa başka önemli yenilikleri de T ü r k Anayasa huku­ kuna getirmektedir. Metnin 4 üncü maddesi; T ü r k devrimi ve Milli Mücadelenin temel b i r siyaset kuralı haline gelmiş olan Milli Hâki­ miyet prensibini teyid etmekte, fakat, milletin egemenliğe kayıtsız ve ş a r t s ı z sahip olmasına karşılık, siyasi iktidarın h ü k ü m e t edenlerin malı olmadığı ve kullanılmasının b i r t a k ı m kayıt ve ş a r t l a r a bağlı olduğu, olması gerektiği, realitesinden hareket edilerek, bu yetkinin ancak A n a y a s a n ı n koyduğu esaslara g ö r e kullanılabileceği, hiçbir k u r u l m u ş o r g a n ı n Anayasa sınırlarını a ş a m ı y n c a ğ ı ve k a y n a ğ ı m Anayasadan a l m ı y a n bir y e t k i y i kullanamayacağı ifade olunmak­ tadır (m. 4). Bu surette 18. Yüzyılın heyecanlı ve «çoğunluğun n e r ş e y e kadir o l d u ğ u - şeklindeki hâkimiyet telâkkisi T a s a r ı d a yerini modern hukuk ve adalet e s a s l a r ı n a saygılı egemenlik telâkkisine terketmektedir. Iflj N rı U Eren. Turk.y, T>ror.lrma. Polltlot. PartlM 'FW*n Aff.lri. Ociobei G e r ç e k t e n , kayıtsız şartsız bir irade fizyolojik b a k ı m d a n tabiî bir kuvvetten, a h l â k i b a k ı m d a n ise sırf keyfi hareketten başka b i r şey değildir. Onu s a y g ı değer kılan hukuk ve adalet prensiplerine uygunluk ve r i a y e t t i r . A n a y a s a n ı n bir diğer önemli ve yerinde özellimi; siyasi i k t i d a r ı n sınırı olarak m ü l â h a z a edilen insan hak ve h ü r r i y e t l e r i n i n tanzimi işini, kanun koyucunun mutlak takdirine b u a k m ı y a r a k , bu s ı n ı r l a n esas itibariyle kendisinin tâyin etmesidir. G e r ç e k t e n Anayasa, geniş insan hak ve h ü r r i y e t l e r listesini tâyin e î m i ş olmakla beraber, kanun koyucunun bunları hangi ahvalde ve hangi m ü l â h a z a l a r l a ve ne ölçüde sınırlıyabileceğine işaret e t m i ş ve nihayet bu s ı n ı r l a m a n ı n her halde bir hak ve h ü r r i y e i i n ö z ü n ü tehlikeye sokacak bir dereceye v a r a m ı y a c a ğ ı esasını b e n i m s e m i ş t i r i m . 11, son f ı k r a ) . Derhal ş u n u ifade edelim k i , bu tanzim tarzı çok yerindedir. Zira önlü F r a n s ı z h u k u k ç u s u G. Jeze'in de dediği gibi: « H ü r r i y e t l e r i ilân etmek kâfi değildir. Onları bilhassa teminat uluna almak lâzım¬ dır.* Halbuki çağımızda h ü r r i y e t l e r i tehdil edebilecek en b ü y ü k tehlikenin teşri yetkilerini k ö t ü y e kullanan P a r l â m e n t o çoğunlukla­ r ı n d a n da gelebileceğini tecrübeler g ö s t e r m i ş t i r . A n a y a s a n ı n gerekçesinde de ifade olunduğu gibi son yıllarda kendisini g ö s t e r e n gelişme umumi formüllerle kabul edilmiş ve kanun­ lar t a r a f ı n d a n tafsilâtı serbestçe tesbit edilebilen bir h ü r r i y e t l e r listesinin ne derece t e m i n a t s ı z o l d u ğ u n u ve sonunda h ü r r i y e t l e r i n tamamen ortadan kalkması neticesini önleyemediğini fiilen ispat e t t i ğ i n e tröre T ü r k i y e d e pek kısa bir zaman önce y a ş a n m ı ş olan siyasî faciayı g ö r m e m e z l i k t e n ve bilmemezlikten gelerek bir kere daha a y n i siitemin t e c r ü b e edilemiyeceği orta i d i . Yeni Anayasa demokrasinin zaruri ve vazgeçilmez unsuru olan siyasi p a r t i kavramtnada, T ü r k i y e b a k ı m ı n d a n hir yenilik olmak ü z e r e Anayasada ve i k i madde halinde yer vermektedir i m . 5 6 - 5 7 ) . Çağımızın siyaset b i l i m i n i n siyasi partileri «Science Politique>in bir n u m a r a l ı hir problemi olarak t e l â k k i etmeleri sebepsiz değildir. H a t t â Duverger'in de s a v u n d u ğ u bir g ö r ü ş e g ö r e ; « D e m o k r a t i k r e j i «İktisadi, sosyal ve kültürel k a l k ı n m a y ı demokratik yollarla gerçek­ l e ş t i r m e k : Bu maksatla milli tasarrufa a r t t ı r m a k , y a t ı r ı m l a r ı toplum y a r a r ı n ı n g e r e k t i r d i ğ i önceliklere y ö n e l t m e k ve k a l k ı n m a plânlarını yapmak devletin ödevidir.*Bu suretle bir h ü r r i y e t ve k a l k ı n m a sentezinin gerçekleştiril­ mesi T ü r k toplumunun temel meselesi olarak Anayasada ortaya konmuştur. M l ANAYASAMIZ VE C E T İ H D İ 0 1 BAZİ YENİLİK LEH 17 Bu sosyal meselenin mes'ut bir şekilde çözümü genç T ü r k demok­ rasisinin g e r ç e k t e m i n a t ı o l a c a k t ı r . B i r taraftan B a t ı dünyasını o l g u n l a ş t ı r a n siyasi müessese ve gelenekler t e r k e d i l m e y e c e k , d i ğ e r taraftan dam i ili ihtiyaçlar bir plâna bağlanacaktır. T ü r k demokrasisinin temel u n s u r l a r ı bu sentezde saklıdır. Ferdi özel teşebbüs, aile gibi esaslar toplumsal değerleri içinde düzenlen­ miştir. İşbu ana düşüncelerden hareketedilerek iktisadi, sosyal ve kültü­ rel k a l k ı n m a n ı n bir plân çerçevesinde gerçekleştirilmesi esası kabul edilmiş ve bir yenilik olmak ü z e r e plân k a v r a m ı n a Anayasada yer v e r i l m i ş t i r <m. 129). VIi Nihayet Yeni A n a y a s a n ı n T ü r k hukukuna getirdiği en önemli yenilikleerden b i r i de kişi güvenliği problemini halletmek yolunda sevkettiği 30 uncu madde h ü k m ü d ü r . Kişi güvenliği diğer b ü t ü n h ü r r i y e t l e r i n m i h r a k ı n ı teşkil etmek­ ledir. A . B . D . B a ş k a n ı Roosevelt « K o r k u d a n kurtulma h ü r r i y e t i n i * dört ana h ü r r i y e t t e n biri olarak ilân ederken bunu k a s d e t m i ş ü r . H u k u k devletinde b a r ı ş ve normal zamanlarda vatandaşın y a r g ı ç k a r a r ı olmadan mesele idari bir yoldan h ü r r i y e t i n d e n mahrum edile­ bilmesi i m k â n s ı z d ı r . H a t t â denilebilir k i , gerçek anlamda demokratik memleketlerle totaliter rejimli memleketleri birbirinden a y ı r a n en Önemli husus ferdin h ü r r i y e t t e n idari yoldan mahrum edilip edile­ memesi keyfiyetidir. Demokratik memleketlerde kişi güvenliği meselesi s ü r ' a t l e çok eskiden haledilmiştir. Bu gelişmenin önderliğini ise ingiltere yapmıştır. Filhakika, İngiliz h ü r r i y e t t a r i h i n i n en önemli üç olayı ve vesi­ kası 1215 t a r i h l i «Magna Carta*, 1628 t a r i h l i «Petition of Right* ve nihayet keyfi y a k a l a n m a l a r ı ve tevkilleri önleyen 1679 tarihli Habeas Corpus Kanunu o l m u ş t u r . mtn klâsik tatbikat şekli, siyasi partilerin mevcudiyet ve faaliyetleri y ü z ü n d e n o derece değişikliğe u ğ r a m ı ş t ı r k i , bu konuda yanlış bir g ö r ü ş e sahip olmak istenmiyorsa, bütün Anayasa hukuku, siyasi parti esası e t r a f ı n d a n gözden geçirilmek ve yeniden inşa edilmek lâzımdır». liuk. Fak H H . — 3 G e r ç e k t e n , siyasi partiler bu b a k ı m d a n demokrasinin a y r ı l m a z ve zaruri unsuru olarak telâkki olunurlarken, diğer taraftan a y n ı siyasî partilerin demokratik rejimin muhtemel bir buhran âmili olarak m ü l â h a z a edilmeleri bu yüzdendir. N i t e k i m , George Vedel: « D e m o k r a s i , siyasi partiler olmaksızın y a ş ı y a m a z . Fakat a y n ı zamanda siyasi partiler y ü z ü n d e n ölebilir de», demek suretiyle bu gerçeğe işaret etmek istediği gibi, A . Camus da a y n ı f i k r i : « D e m o k r a s i , parti k a v r a m ı n d a n a y r ı d ü ş ü n ü l e m e z . Ama p a r t i k a v r a m ı , pekâlâ demokrasisiz de olabilir. Bu bir p a r t i ya da bir a v u ç adam değişmez gerçeği bulduğuna inanırsa, böyle olur.» şeklinde ifade e t m i ş t i r , i ş t e Yeni Anayasa bir taraftan siyasî partilere Anayasada yer verip onlara teminat s a ğ l a r k e n , d i ğ e r taraftan da Devlet h a y a t ı n d a o l a ğ a n ü s t ü b i r role sahip olan siyasi partilerin demokrasi düzenini ve C u m h u r i y e t i n ilkelerini tahrip edici bir kuvvet haline gelerek, çağımızda bazı toplumları felâkete s ü r ü k l e m e s i v a k ı a s ı k a r ş ı s ı n d a , i y 4 9 t a r i h l i B a l ı Almanya A n a y a s a s ı n d a oldufiu gibi, Devlete veya demokratik ve Anayasa rejimine k a r ş ı cephe alan partilerin Ana­ yasa Mahkemesi t a r a f ı n d a n k a p a t ı l m a s ı esasını kabul e t m i ş t i r . VI Demokrasiyi y a ş a t a n en önemli ş a r t İktisadi sağlık ve g ü v e n ­ l i k t i r . Yeni A n a y a s a n ı n en yerinde t a r a f l a r ı n d a n birisi de bu önemli gerçeği uzak t u t m a m ı ş olmasıdır. A n a y a s a n ı n genci g e r e k ç e s i n d e de ifade edildiği gibi: «zamanımızın bir gerçeği ve gereği olarak iktisaden az gelişmiş bir memleket olan T ü r k i y e b a k ı m ı n d a n bir zaruretle k a r ş ı l a ş ı l m a k t a d ı r . Yüzyılların İhmali sonunda gelişmemiş olan sosyal ve iktisadi yapımızı k a l k ı n d ı r m a . Bu da iktisadi, sosyal ve kültürel k a l k ı n m a yolu ile Devlete bir ödev olarak y ü k l e n m i ş t i r . Devlet bu geniş k a l k ı n m a politikasını milli tasarrufu a r t t ı r m a k gibi y a t ı r ı m l a r ı toplum y a r a r ı n ı n g e r e k t i r d i ğ i önceliklere y ö n e l t m e k suretiyle p l â n l a m a k zorundadır. Devlet bunu demokratik usullerle demokrasi müesseselerini zedelemeden y a p a c a k t ı r . N i t e k i m bu konuda adeta bir d i r e k t i f mahiyetinde olan Anaya­ sanın 41 inci maddesinin ikinci fıkrasında şöyie denilmekledir: i ş t e bu anlamda olmak üzere, W. Churchill «Böyle bir temel olmadıkça ne h ü r r i y e t , ne de medeniyet mevcut olabilir» dediği gibi, 1787 t a r i h l i Amerikan Federal A n a y a s a s ı n ı n B i r i n c i maddesinin 9 uncu b ö l ü m ü n d e yer alan bu esası A.B.D. nin İnsan Hak ve H ü r r i tleri konusunda büyük otoritesi Prof. Z. Chafoe m e z k û r Anaya­ sanın insan h a k l a n ile ilgili en önemli h ü k m ü olarak karşılamış, izahatsız ve tazminatsız tevkillerin m ü m k ü n olması halinde ise, hiçbir h ü r r i y e t t e n bahsedilemiyeceğine haklı olarak işaret e t m i ş t i r . T ü r k i y e ' d e b u g ü n e kadar Habeas Corpus'un kabul edilmemiş olması çok Önemli bir eksiklik i d i . Yeni Anayasa çok yerinde bir hareketle şahıs h ü r r i y e t i n i n ve ş a h ı s güvenliğinin sağlanması a m a c ı İle tutuklama ve yakalanma sebeplerinin yakalanan ve tutulan şahıslara derhaı bildirilmesi esasını kabul e t m i ş , yakalanan ve t u t u l a n ı n yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli s ü r e h a r i ç , 24 saat içinde h â k i m huzuruna ç ı k a r ı l m a s ı n ı ve t u t u k l u ğ u h a k k ı n d a h â k i m i n bir karar vermesini $art k o ş m u ş , yakalanan ve tutulan kimse h â k i m ö n ü n e çıkarılınca ve durumun hemen y a k ı n l a r ı n a bildirilmesi mükellefiyetini yüklemiş ve nihayet gene tamamen Habeas Corpus m e k a n i z m a s ı n a uygun olarak bu kaidelerin dışına ç ı k ı l m a s ı n d a n doğan cezayı ve hukuki meşguliyetin a y r ı bir kanunla düzenleneceğini tasrih e t m i ş t i r . 7 VIII Bu suretle Yeni A n a y a s a n ı n T ü r k siyasi h a y a t ı n a ve Anay hukukuna getirdiği bazı yenilikleri belirttikten sonra bu A n a y a s a n ı n ana gayesinin «Türkiye'nin h ü r r i y e t içinde kalkınması dâvasını nihayet haletmek ve bu suretle medeni müreffeh \e demokratik bir T ü r k i y e yaratmak idealini gerçekteşl itmek olduğunu söyleyeni liriz. E s a s l a r ı İyi ve ilmi bir şekilde tesbil edilmiş olan bu A n a y a s a n ı n tatbikatla ve hayatta başarıya ulaşıp ulaşamıyacagını ve başarı dere­ cesini ise hiç ş ü p h e yok k i en i y i şekilde zaman gösterecektir. i'- [IJ Z C h a ( « . Jr. M I numen R i h t « S goi Dr. Umfl intc. I M . - C a M t l l u t l o n . OİRİTl.l 10S2. o 51