ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ

advertisement
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
DOKTORA TEZİ
Burçak KAPUR
ARTAN CO2 ve KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ÇUKUROVA
BÖLGESİNDE BUĞDAY VERİMLİLİĞİ ÜZERİNE ETKİLERİ
TARIMSAL YAPILAR VE SULAMA ANABİLİM DALI
ADANA, 2010
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
ARTAN CO2 ve KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ÇUKUROVA
BÖLGESİNDE BUĞDAY VERİMLİLİĞİ ÜZERİNE ETKİLERİ
Burçak KAPUR
DOKTORA TEZİ
TARIMSAL YAPILAR ve SULAMA ANABİLİM DALI
Bu Tez 30/04/2010 Tarihinde Aşağıdaki
Oybirliği/Oyçokluğu ile Kabul Edilmiştir.
Jüri
Üyeleri
Tarafından
………………....................
…………………………..
……................................
Prof. Dr. Bülent ÖZEKİCİ
Prof. Dr. Müjde KOÇ
Prof. Dr. Rıza KANBER
DANIŞMAN
DANIŞMAN
ÜYE
...………………...............
...………………………..
Prof. Dr. Sermet ÖNDER
Doç. Dr. Mustafa ÜNLÜ
ÜYE
ÜYE
Bu Tez Enstitümüz Tarımsal Yapılar ve Sulama Anabilim Dalında hazırlanmıştır.
Kod No:
Prof. Dr. İlhami YEĞİNGİL
Enstitü Müdürü
Bu Çalışma Ç. Ü. Araştırma Projeleri Birimi Tarafından Desteklenmiştir.
Proje No: ZF2006D25
Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge ve fotoğrafların
kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundaki hükümlere
tabidir.
ÖZ
DOKTORA TEZİ
ARTAN CO2 ve KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ÇUKUROVA
BÖLGESİNDE BUĞDAY VERİMLİLİĞİ ÜZERİNE ETKİLERİ
Burçak KAPUR
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
TARIMSAL YAPILAR VE SULAMA ANABİLİM DALI
Danışmanlar: Prof. Dr. Bülent ÖZEKİCİ
Prof. Dr. Müjde KOÇ
Yıl: 2010, Sayfa: 179
Jüri: Prof. Dr. Bülent ÖZEKİCİ
Prof. Dr. Müjde KOÇ
Prof. Dr. Rıza KANBER
Prof. Dr. Sermet ÖNDER
Doç. Dr. Mustafa ÜNLÜ
Bu çalışma ile önce, bölgesel ölçekli TERCH-RAMS iklim modeli kullanılarak
Çukurova için gelecek iklim kestirilmiş; sonra da tam kontrollü koşullar altında öngörülen
atmosferik karbondioksit konsantrasyonu [CO2], sıcaklık ve yağış değişikliğinin bölgede en
önemli tarımsal ürün olan buğdayın büyüme-gelişme ve verimi üzerine etkileri incelenmiştir.
Gelecek kestirimlerde ortalama sıcaklıklarda yaklaşık 3oC’lik bir artış, yağışlarda ise
%25 ile %40 arasında azalma saptanmıştır. İki farklı [CO2] (400 ppm ve 700 ppm), iki
sıcaklık (17/11 ºC ve 20/14 ºC) ve iki sulama (tam ve kısıtlı) rejiminde incelenen Adana-99
buğday çeşidinde sıcaklıktaki 1°C artış için çiçeklenmeye dek geçen sürenin 5, olgunluğa
dek geçen sürenin ise 9 gün kısaldığı gözlenmiştir. Artan [CO2] kardeş ve başak sayısını
%69 ve %15 artırmıştır. [CO2] artması ile vejetatif organlarda özellikle de köklerde önemli
ağılık artışları saptanmıştır. [CO2] artışı ile dane veriminde kısıtlı sulanan sıcak koşullarda
hiç değişim olmazken; kısıtlı sulanan normal sıcaklık koşullarında %13, tam sulanan normal
sıcaklık koşullarında %17, tam sulanan sıcak koşullarda ise %34 oranında artış
gerçekleşmiştir. Dane verimi yönünden oraya çıkmış olan farklılıklar, ana başaktan çok
kardeş başakların verimindeki farklılıklardan kaynaklanmıştır. Bir C3 bitkisi olan buğdayda
atmosferik [CO2] artışından beklenen olumlu etkinin Anabaşakta düşük oluşu, üretilen
maddenin başta kökler olmak üzere vejetatif organlarda biriktirilmiş olması, incelenen çeşitte
yüksek [CO2] altında verimin asimilat kaynak miktarından (source) çok, bu asimilatları
depolayabilecek kapasite (sink, danelerin sayısı ve her danenin büyüme kapasitesi)
tarafından belirlenmiş olduğuna işaret etmiştir. Bu bulgular doğrultusunda, gelecekte [CO2]
artışından sağlanan yüksek asimilat miktarından daha iyi yararlanabilecek çeşit ve
uygulamaların geliştirilmesinin ve mevcut çeşitlerle gelecekte oluşacak verim kayıplarının
giderilmesinde başvurulabilecek bir uygulama olarak sulamanın önemi vurgulanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Artan Sıcaklık, Sulama, Adana-99, TERCH-RAMS, PGR-15,
I
ABSTRACT
PhD THESIS
ENHANCED CO2 AND GLOBAL CLIMATE CHANGE EFFECTS
ON WHEAT YIELD IN ÇUKUROVA REGION
Burçak KAPUR
DEPARTMENT OF AGRICULTURAL STRUCTURES AND IRRIGATION
INSTITUTE OF NATURAL AND APPLIED SCIENCES
UNIVERSITY OF ÇUKUROVA
Supervisors: Prof. Dr. Bülent ÖZEKİCİ
Prof. Dr. Müjde KOÇ
Year: 2010, Pages: 179
Jury: Prof. Dr. Bülent ÖZEKİCİ
Prof. Dr. Müjde KOÇ
Prof. Dr. Rıza KANBER
Prof. Dr. Sermet ÖNDER
Doç. Dr. Mustafa ÜNLÜ
In this study, we examine the effects of increased CO2 and climate change on
wheat, in the Cukurova region which is the important leading agricultural territory of
Turkey. for the prediction of future climate, TERCH-RAMS regional climate model
were used. Then growth chamber were used to predict the climate change effects on
wheat.
Regional climate model predictions for the future shows that the annual average
temperature increases 3oC and the rainfall will decrease 25-40% in the territory. The 1
°C increase in temperature shortened 5 days blooming and 9 days maturity under two
different carbon dioxide concentration (400 ppm ve 700 ppm), two temperature (17/11
ºC ve 20/14 ºC), and irrigation regimes (Full and Deficit irrigation) was examined in the
Adana-99 wheat variety. The enhanced CO2 increased the tillers and spikes with 69%
and 15% respectively. With the rise of carbon dioxide, vegetative organs, especially in
roots important weight increase were determined. The grain yield has not changed with
İncreased carbon dioxide under increased temperature and deficit irrigation, but under
normal temperature and deficit irrigation 13%, normal temperature and full irrigation
17% and increased temperature deficit irrigation 34% yield inreased were detected. Out
there in terms of grain yield differences was due to differences in the tillers rather than
the main spike. The positive effects of the atmospheric carbon dioxide increase on wheat
which is a C3 plant, is lower at the main spike. But the produced substances stored in the
vegetatif organs especially in the roots. Thus, the yield increase depens the sink capacity
of the wheat varietiy instead of the amount of asimilat resources. These findings reflects
that for future carbon dioxide increase to develop varieties and applications to benefit
more from the high asimilat amount and irrigation must be emphasized as the importanat
application for the eliminating yield losses.
Keywords: Increased temperature, Irrigation, Adana-99, TERCH-RAMS, PGR-15
II
TEŞEKKÜR
Araştırma konumun belirlenmesinden tezin basılmasına kadar her aşamada
yardım ve desteğini gördüğüm sayın hocalarım Prof. Dr. Rıza Kanber, Prof. Dr.
Müjde Koç ve Prof. Dr. Bülent Özekici’ye, tez izleme komitemde yer alan ve
çalışmama yön vermemde yardımcı olan değerli hocalarım Doç. Dr. Celalettin
Barutçular’a, Doç. Dr. Mustafa Ünlü ve Prof. Dr. Sermet Önder’e katkılarından
dolayı teşekkür ederim.
Araştırmanın alt yapısını oluşturmada ve deney setinin hazırlanmasında
yardımlarını esirgemeyen sayın Prof.Dr. Müjde Koç ve Prof. Dr. Rıza KANBER ve
Doç. Dr. Celalettin Barutçular’a en içten şükranlarımı sunarım. Araştırmalarım
süresince desteklerini esirgemeyen Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal
Yapılar ve Sulama Bölümü Personeline ve Arş. Gör. Servet Tekin ve Mete
Özfidaner’e teşekkür ederim.
Doktora çalışmamın her aşamasında maddi ve manevi bütün desteğini
karşılıksız veren sevgili babam Selim Kapur’a, annem Gülnaz Kapur’a, kıymetli
eşim Candan Kapur’a, biricik oğlum Demir Kapur’a ve kardeşim Burak Kapur’a
doktara çalışmamın her aşamasında verdikleri destek ve gösterdikleri sabırdan dolayı
sonsuz teşekkür ederim.
III
İÇİNDEKİLER
SAYFA
ÖZ.......................................................................................................................
I
ABSTRACT........................................................................................................ II
TEŞEKKÜR........................................................................................................ III
ÇİZELGELER DİZİNİ.......................................................................................
IV
ŞEKİLLER DİZİNİ............................................................................................
IX
KISALTMALAR................................................................................................ XIII
1. GİRİŞ..............................................................................................................
1
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR..............................................................................
7
2.1. İklim Değişikliği .....................................................................................
7
2.1.1. İklim Değişikliğinin Nedenleri..........................................................
7
2.1.2. Sera Gazları ve Derişimlerindeki Zamansal Değişimler...................
9
2.1.3. Sıcaklık Artışının Zamansal Değişimi...............................................
11
2.1.4. İklim Değişikliğinin Etkileri..............................................................
12
2.2. Küresel İklim Değişiminin Buğday Bitkisine Olası Etkileri...................
14
2.2.1. CO2 ve Olası CO2 Artışının Bitki Fizyolojisi ve Verimliliği
Üzerine Etkileri ................................................................................
16
2.2.1.1. Fotosentez ve Solunum................................................................
17
2.2.1.2. Stoma Direnci ve Su Kullanım Etkinliği.....................................
20
2.2.1.3. Biyolojik Verim ve Dane Verimi................................................. 24
2.2.2. Sıcaklık ve Olası Sıcaklık Artışının Bitki Fizyolojisi, Büyümesi,
Gelişmesi ve Verim Üzerine Etkisi...................................................
26
2.2.2.1. Sıcaklığın Fizyolojik Süreçler Üzerine Etkisi.............................
28
2.2.2.2. Sıcakılığın Büyüme ve Gelişme Süresine Etkisi.........................
34
2.2.2.3. Sıcaklığın Biyolojik Verim ve Dane Verimi Üzerine Etkileri..... 36
2.2.3. Su ve Olası Kuraklığın Buğday Bitkisinin Büyüme, Gelişme ve
Verimliliğine Etkileri......................................................................... 37
2.2.3.1. Su Stresinin Etkilerinin Bitki Büyümesi ve Verime Etkileri.......
37
2.2.4. CO2 Etkileşimleri...............................................................................
39
2.2.5. CO2, İklim Değişimi ve Buğdayda Verim.........................................
41
3. MATERYAL ve YÖNTEM...........................................................................
43
IV
3.1. Çalışma Alanı.........................................................................................
43
3.2. Bölgesel Atmosferik Modelleme Sistemi ‘TERCH-RAMS’.................. 46
3.3. Pseudo Warming Yöntemi...................................................................... 47
3.3.1. NCEP/NCAR İklim Verileri..............................................................
48
3.3.2. Modelde Kullanılan Emisyon Senaryosu..........................................
49
3.4. İklimsel Verilerin Doğrulanmasında Kullanılan Tek Grup "t"-Testi.....
50
3.5. Günümüz ve Gelecekteki İklim Koşullarında Buğday BüyümeGelişme ve Verimliliğinin Araştırılması ile İlgili Yöntemler...............
51
3.5.1. Kullanılan Bitki Büyütme Odalarının Özellikleri.............................. 52
3.5.2. İncelenen Buğday Çeşidi...................................................................
53
3.5.3. Yetiştirme Koşulları........................................................................... 53
3.5.4. Sıcaklık Rejimi..................................................................................
55
3.5.5. Sulama Uygulaması...........................................................................
55
3.5.6. Karbondioksit, Sıcaklık Ve Su Dışındaki Koşulların Kontrolü......... 56
3.5.7. Toprak Özellikleri.............................................................................. 56
3.6. Yapılan Gözlemler ve Ölçümler.............................................................
57
3.6.1. Gelişim Seyri.....................................................................................
57
3.6.2. Kardeş Sayısı ve Bitki Boyu..............................................................
57
3.6.3. Yaprak Alanı...................................................................................... 58
3.6.4. Kuru Ağırlık ...................................................................................... 58
3.6.5. Danede Madde Birikim Seyri............................................................
59
3.6.6. Dane Verimi ve Verim Ögeleri (Dane Sayısı ve Dane Ağırlığı).......
59
3.6.7. Biyolojik Verim ve Hasat İndeksi.....................................................
59
3.6.8. Fizyolojik İncelemeler.......................................................................
60
3.6.9. Anasapta Danelere Azot Birikimi...................................................... 62
3.6.10. Bitki Su Tüketimi............................................................................. 62
3.6.11. Su Kullanım Etkinliği (SKEb).........................................................
62
3.7. Deneme Deseni.......................................................................................
63
4. BULGULAR VE TARTIŞMA.......................................................................
65
4.1. Çukurova Bölgesinde Değişen İklim ve Olası İklim Değişikliği...........
65
4.1.1. Çukurova Bölgesinde Gerçekleşmiş İklim Değişikliği.....................
65
V
4.1.2. Çukurova Bölgesinde Olası İklim Değişikliği……………………..
66
4.1.2.1. TERCH-RAMS Model Sonuçları ile Gözlem Değerlerinin
Karşılaştırılması........................................................................... 75
4.2. CO2, Sıcaklık ve Su Rejiminin Buğday Üzerine Etkileri.......................
76
4.2.1. Fenolojik Gelişme ............................................................................. 77
4.2.2. Kardeşlenme Özellikleri....................................................................
80
4.2.3. Boy ve Uzunluk.................................................................................
83
4.2.3.1. Bitki Boyu Değişimi....................................................................
83
4.2.3.2. Olgunlukta Boy ve Uzunluk........................................................
86
4.2.4. Yaprak Alanı...................................................................................... 90
4.2.4.1. Anasap Bayrak Yaprak ve Toplam Yaprak Alanı.......................
90
4.2.4.2. Bitki Yaprak Alanı....................................................................... 91
4.2.5. Madde Üretimi Dağılımı ve Değişimi...............................................
95
4.2.5.1 Olgunlukta Başak Ağırlığı............................................................
95
4.2.5.1.(1). Olgunlukta Ana Başak Ağırlığı.............................................. 95
4.2.5.1.(2) Olgunlukta Kardeş Başaklar Ağırlığı.....................................
97
4.2.5.2. Danelere Madde Birikimi............................................................
98
4.2.5.2.(1) Ana Başakta Danelere Madde Birikimi..................................
98
4.2.5.2.(2) Kardeş Başaklarda Danelere Madde Birikimi......................... 100
4.2.5.3. Yaprak, Sap ve Kök Ağırlığındaki Değişimler............................ 103
4.2.5.3.(1) Bitki Yaprak Ağırlığı Değişimi............................................... 103
4.2.5.3.(2) Anasap Ağırlık Değişimi......................................................... 105
4.2.5.3.(3).Kardeş Sap Ağırlık Değişimi..................................................
105
4.2.5.3.(4) Bitki Düzeyinde Kök Ağırlığı Değişimi.................................
106
4.2.5.4. Toplam Topraküstü Bitki Ağırlığı Değişimi...............................
107
4.2.6. Dane Verimi ve Verim Ögeleri.......................................................... 111
4.2.6.1. Ana Başak Dane Verimi ve Verim Ögeleri.................................
113
4.2.6.2. Kardeş Başaklarda Dane Verimi ve Verim Ögeleri..................... 115
4.2.6.3. Olgunlukta Biyokütle, Toprak Üstü Biyokütle, Bitki Dane
Verimi ve Hasat İndeksi..............................................................
117
4.2.7. Bitkinin Farklı Kısımlarında Azot Konsantrasyonu Değişimi..........
122
VI
4.2.7.1. Dane Azot Konsantrasyonu Değişimi.......................................... 122
4.2.7.2. Üst Sap Azot Konsantrasyonu Değişimi.....................................
123
4.2.7.3. Bayrak Yaprak Azot Konsantrasyonu Değişimi.......................... 123
4.2.7.4. Başlangıç ve Olgunlukta Ana Sap Düzeyinde Üst Sap, Bayrak
Yaprak ve Dane Azot Konsantrasyonu.......................................
127
4.2.7.5. Danelere Azot Birikimi ve Olgunlukta Azot Miktarı..................
131
4.2.8. Bayrak Yaprak Klorofil İçeriği ve Gaz Değişimi..............................
135
4.2.8.1. Klorofil İçeriği Değişimi.............................................................
135
4.2.8.2. Bayrak Yaprak Gaz Değişimi......................................................
137
4.2.8.2.(1) Bayrak Yaprak Net Fotosentez Hızı.......................................
137
4.2.8.2.(2) Bayrak Yaprak Stoma İletkenliği ve Fotosentetik Su
Kullanım Etkinliği................................................................
141
4.2.9. Bitki Su Tüketimi (ET)ve Su Kullanım Etkinliği (SKR)..................
143
5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER.......................................................................
149
5.1. Sonuçlar..................................................................................................
149
5.2. Öneriler...................................................................................................
152
KAYNAKLAR...................................................................................................
157
ÖZGEÇMİŞ........................................................................................................
172
EKLER................................................................................................................ 173
VII
ÇİZELGELER DİZİNİ
Çizelge 2.1.
SAYFA
Sera gazlarının konsantrasyonlarının değişim oranları ve
kaynakları (Foster ve ark., 2007)................................................
Çizelge 2.2.
İki kat CO2 artışı koşullarında Küresel Dolaşım Modeli ile
buğday verimine ilişkin çalışma sonuçları (IPCC, 1995)...........
Çizelge 2.3.
10
15
Artan CO2 karşı bitkilerdeki yüzde transpirasyon değişimi
(300 ppm CO2 artışı) (Cure ve Acock, 1986).............................. 22
Çizelge 2.4.
Artan CO2’ye karşı farklı kültür bitkilerinde biyolojik
verimdeki oransal (%) değişim (300 ppm CO2 artışı) (Cure ve
Acock, 1986)...............................................................................
24
Çizelge 3.5.
PGR15 Bitki büyüme odasının teknik özellikleri.......................
52
Çizelge 3.6a.
Denemede kullanılan topraklarla ilgili kimi kimyasal analiz
sonuçları......................................................................................
Çizelge 3.6b.
Denemede kullanılan topraklarla ilgili kimi fiziksel analiz
sonuçları......................................................................................
Çizelge 4.7.
56
56
1930-2005 yılları arasında sıcaklık ve yağışın trend analizi
değerleri ve sıcaklık farkları........................................................ 65
Çizelge 4.8.
Adana meteoroloji istasyonu ve aynı bölge için TERCHRAMS (TRA) bölgesel iklim modelinin ortalama sıcaklık (°C)
sonuçları......................................................................................
Çizelge 4.9.
68
Adana meteoroloji istasyonu ve aynı bölge için TERCHRAMS bölgesel iklim modelinin aylık yağış (mm) sonuçları..... 69
Çizelge 4.10.
Karaisalı meteoroloji istasyonu ve aynı bölge için TERCHRAMS bölgesel iklim modelinin ortalama sıcaklık (°C)
sonuçları......................................................................................
Çizelge 4.11.
69
Karaisalı meteoroloji istasyonu ve aynı bölge için TERCHRAMS bölgesel iklim modelinin aylık yağış (mm) sonuçları..... 70
Çizelge 4.12.
Ceyhan meteoroloji istasyonu ve aynı bölge için TERCHRAMS bölgesel iklim modelinin ortalama sıcaklık (°C)
sonuçları......................................................................................
VIII
71
Çizelge 4.13.
Ceyhan meteoroloji istasyonu ve aynı bölge için TERCHRAMS bölgesel iklim modelinin aylık yağış (mm) sonuçları..... 71
Çizelge 4.14.
Karataş meteoroloji istasyonu ve aynı bölge için TERCHRAMS bölgesel iklim modelinin ortalama sıcaklık (°C)
sonuçları......................................................................................
Çizelge 4.15.
72
Karataş meteoroloji istasyonu ve aynı bölge için TERCHRAMS bölgesel iklim modelinin aylık yağış (mm) sonuçları..... 73
Çizelge 4.16.
Kozan meteoroloji istasyonu ve aynı bölge için TERCHRAMS bölgesel iklim modelinin ortalama sıcaklık (°C)
sonuçları......................................................................................
Çizelge 4.17.
73
Kozan meteoroloji istasyonu ve aynı bölge için TERCHRAMS bölgesel iklim modelinin aylık yağış (mm) sonuçları..... 74
Çizelge.4.18.
Meteoroloji İstasyonları ile TERCH-RAMS modeli ortalama
sıcaklık verileri t-testi sonuçları..................................................
Çizelge.4.19.
Meteoroloji İstasyonları ile TERCH-RAMS modeli ortalama
yağış verileri t-testi sonuçları......................................................
Çizelge 4.20.
75
76
Kontrollü koşullarda günümüz karbondioksit (C400) ve
artırılmış karbondioksit (C700) altında yetiştirilen Adana-99
buğday çeşidinde farklı sıcaklık (N: Normal ve S: Sıcak) ve
sulama (T: Tam ve K: Kısıtlı) uygulamalarının gelişim seyrine
etkisi...........................................................................................
Çizelge 4.21.
77
Tam kontrollü koşullarda farklı CO2, sıcaklık ve sulama
uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
kardeş sayısı, kardeş başak sayısı, kardeş yaşama oranı
varyans analizi sonuçları ve önem düzeyleri............................
Çizelge 4.22.
80
Tam kontrollü koşullarda farklı CO2, sıcaklık ve sulama
uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşitinde
kardeş sap sayısı (adet bitki-1), kardeş başak sayısı (adet bitki-1)
ve kardeş yaşama oranı ortalama değerleri ve oluşan gruplar....
Çizelge 4.23.
Tam kontrollü koşullarda farklı CO2, sıcaklık ve sulama
uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
IX
81
bitki boyu, anasap başak uzunluğu, üst sap uzunluğu varyans
analizi sonuçları ve önem düzeyleri.........................................
Çizelge 4.24.
86
Tam kontrollü koşullarda farklı CO2, sıcaklık ve sulama
uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşitinde
bitki boyu (cm), anasap başak uzunluğu (cm), üst sap
uzunluğu(cm), ortalama değerleri ve oluşan gruplar..................
Çizelge 4.25.
87
Tam kontrollü koşullarda farklı CO2, sıcaklık ve sulama
uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
olgunlukta Anasap başak ve Kardeş başakların ağırlıklarının
varyans analizi sonuçları ve önem düzeyleri............................
Çizelge 4.26.
95
Farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları altında yetiştirilen
Adana-99 buğday çeşitinde olgunlukta ana başak ve kardeş
başaklar ağırlıklarının (g bitki-1) ortalamaları ve oluşan
gruplar.........................................................................................
Çizelge 4.27.
96
Tam kontrollü koşullarda farklı CO2, sıcaklık ve sulama
uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
bitki düzeyinde biyokütle (B), toprak üstü biyokütle (TÜB),
dane verimi, hasat indeksi (Hİ), ana başak düzeyinde dane
verimi, dane sayısı, dane ağırlığı, daneli başakcık sayısı ve
kardeş başaklar düzeyinde dane verimi, dane sayısı, dane
ağırlığı varyans analizi sonuçları..............................................
Çizelge 4.28.
112
Farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları altında yetiştirilen
Adana-99 buğday çeşitinde ana sap düzeyinde dane verimi (g
ana başak-1), dane sayısı (adet ana başak-1) dane ağırlığı (mg
ana başak-1) ve daneli başakcık sayısı (adet) ortalamaları ve
oluşan gruplar.............................................................................
Çizelge 4.29.
114
Farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları altında yetiştirilen
Adana-99 buğday çeşitinde kardeş başaklar düzeyinde dane
verimi (g kardeş başaklar-1), dane sayısı (adet kardeş başaklar1
) ve dane ağırlık (mg kardeş başaklar-1) ortalamaları ve oluşan
gruplar........................................................................................
X
115
Çizelge 4.30.
Farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları altında yetiştirilen
Adana-99 buğday çeşitinde biyokütle (g bitki-1), toprak üstü
biyokütle (g bitki-1), dane verimi (g bitki-1) ve bitki düzeyinde
hasat indeksi (%) ortalamaları ve oluşan gruplar.......................
Çizelge 4.31.
118
Tam kontrollü koşullarda farklı CO2, sıcaklık ve sulama
uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
başlangıçta ve olgunlukta ana sap düzeyinde üst sap ve
bayrak yaprak ve olgunlukta ana sap düzeyinde dane azot
konsantrasyonu varyans analizi sonuçları................................
Çizelge 4.32.
128
Farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları altında yetiştirilen
Adana-99 buğday çeşitinde başlangıçta ve olgunlukta ana sap
düzeyinde dane, üst sap ve bayrak yaprak azot konsantrasyonu
(%) ortalamaları ve oluşan gruplar............................................
Çizelge 4.33.
130
Tam kontrollü koşullarda farklı CO2, sıcaklık ve sulama
uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
anasap düzeyinde olgunlukta dane azot miktarı varyans
analizi sonuçları ve önem düzeyleri.........................................
Çizelge 4.34.
133
Farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları altında yetiştirilen
Adana-99 buğday çeşitinde anasap düzeyinde olgunlukta dane
azot miktarı (mg) ortalamaları ve oluşan gruplar.......................
Çizelge 4.35.
134
Tam kontrollü koşullarda farklı CO2, sıcaklık ve sulama
uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
anasap düzeyinde çiçeklenme döneminde fotosentez hızı
varyans analizi sonuçları..........................................................
Çizelge 4.36.
139
Farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları altında yetiştirilen
Adana-99 buğday çeşitinde anasap düzeyinde çiçeklenme
döneminde fotosentez hızı (μmol CO2 m-2 s-1) ortalamaları ve
oluşan gruplar.............................................................................
Çizelge 4.37.
Tam kontrollü koşullarda farklı CO2, sıcaklık ve sulama
uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
bitki su tüketimi, dane su kullanım etkinliği (SKED), bitki su
XI
140
kullanım etkinliği (SKEB) ve kök+bitki su kullanım etkinliği
(SKEBK) varyans analizi sonuçları...........................................
Çizelge 4.38.
144
Farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları altında yetiştirilen
Adana-99 buğday çeşitinde bitki su tüketimi (mm), dane su
kullanım etkinliği (SKED,), bitki su kullanım etkinliği (SKEB)
ve kök+bitki su kullanım etkinliği (SKEBK) ortalamaları (mg
mm-1 bitki-1) ve oluşan gruplar.................................................... 146
XII
ŞEKİLLER DİZİNİ
Şekil 2.1.
SAYFA
En önemli ve en uzun yaşam süreli sera gazlarının 2000 yıllık
seyri (Foster ve ark., 2007)............................................................
9
Şekil 2.2.
1990-2004 yılları arasında sera gazı emisyonları (TUİK, 2006)..... 11
Şekil 2.3.
1961-1990 dönemi ortalamalarından farklara göre hesaplanan
küresel yıllık ortalama yüzey sıcaklığı anomalilerinin 1860-1998
dönemindeki değişimleri. CRU/UEA (1999) (Türkeş ve ark.,
2000)..............................................................................................
12
Şekil 2.4.
Bitkilerin CO2 konsantrasyonuna karşı tepkisi (Bazzaz, 1990)......
16
Şekil 2.5.
Fotosentetik CO2 fiksasyonunun Biyokimyasal yolu (Bazzaz ve
Fajer, 1992)...................................................................................... 18
Şekil 2.6.
Kontrollü koşullar altında Mısır ve Buğdayda yaprak fotosentez
hızının CO2’ye bağlı olarak değişimi (Akita ve Moss, 1973).........
Şekil 2.7.
19
CO2 artışına bağlı olarak stomatal iletkenliğin değişimi (∆= C3
bitkisi, O= C4 bitkisi) (Morison, 1985)........................................... 22
Şekil 2.8.
Bitki ile çevresi arasındaki enerji değişimi (Gates, 1980)............... 29
Şekil 2.9.
Bitki büyüme hızı ile sıcaklık arasındaki ilişki (Rosenzweig ve
Hillel, 1998)..................................................................................... 30
Şekil 2.10.
Net fotosentez hızı ile sıcaklık arasındaki ilişki (a: çim bitkisi; b:
buğday, c: mısır; yatay çizgiler optimum aralığı göstermektedir)
(Rosenzweig ve Hillel, 1998)..........................................................
Şekil 2.11.
Sıcaklığın bitki fotosentezi ve solunum ve net üretimine olan
etkisi (Pisek ve ark., 1973)..............................................................
Şekil 2.12.
31
32
Düşük ve yüksek sıcaklıkların bitki gelişimi ve verimine etkileri
(E: Çıkış, F: Hasat için bitki organlarının gelişiminin başlangıcı,
G: Kuru madde birikiminin başlangıcı, H: Kuru madde
birikiminin bitişi) (Acock ve Acock, 1993)....................................
Şekil 2.13.
35
Su stresinin buğday büyüme dönemlerindeki etkileri (Bauer,
1972)................................................................................................ 38
XIII
Şekil 3.14.
Çalışmanın akış şeması.................................................................... 44
Şekil 3.15.
Akdeniz iklimini yansıtan Çukurova’da seçilen önemli buğday
üretim
merkezlerinde
araştırmada
ele
alınan
meteoroloji
istasyonları....................................................................................... 45
Şekil 3.16.
Denemenin yürütüldüğü bitki büyütme odaları............................... 52
Şekil 3.17.
Karbondioksit zenginleştirme sistemi.(A: Kontrol Paneli, B:CO2
sensörünün bağlı olduğu entegre kart, C: CO2 kaynağı, D: CO2’yi
ortama ileten ünite).......................................................................... 53
Şekil 3.18.
Yaprak alan ölçeri (Li-3100, Li-Cor Inc., Lincoln, NE).................
Şekil 3.19.
Portatif IRGA sistemi LCA3 (Analytical Development Corp.,
58
Hoddeston, UK)............................................................................... 60
Şekil 3.20.
Klorofil metre cihazı (Minolta SPAD-502, Osaka, Japan).............. 61
Şekil 3.21.
Bitki büyütme dolaplarında saksıların uygulamalara göre
yerleşim düzeni................................................................................ 64
Şekil 4.22.
Kontrollü koşullar altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamalarında bitki boyunun
zamana bağlı değişimi.....................................................................
Şekil 4.23.
85
Kontrollü koşullar altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamalarında anasap bayrak
yaprak alanının zamana bağlı değişimi...........................................
Şekil 4.24.
92
Kontrollü koşullar altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamalarında Anasap yaprak
alanının zamana bağlı değişimi.
Şekil 4.25.
93
Kontrollü koşullar altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamalarında bitki yaprak
alanının zamana bağlı değişimi.......................................................
Şekil 4.26.
94
Kontrollü koşullar altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamalarında ana başak
düzeyinde dane verim ağırlığının zamana bağlı değişimi...............
Şekil 4.27.
Kontrollü koşullar altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamalarında kardeş başaklar
XIV
99
düzeyinde dane verim ağırlığının zamana bağlı değişimi...............
Şekil 4.28.
102
Kontrollü koşullar altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamalarında bitki yaprak
ağırlığının zamana bağlı değişimi...................................................
Şekil 4.29.
104
Kontrollü koşullar altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamalarında ana sap (A) ve
kardeş
sap
(B)
ağırlığının
zamana
bağlı
değişimi...........................................................................................
Şekil 4.30.
108
Kontrollü koşullar altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamalarında kök ağırlığının
zamana bağlı değişimi.....................................................................
Şekil 4.31.
1109
Kontrollü koşullar altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamalarında bitki düzeyinde
toprak üstü biyokütlenin zamana bağlı değişimi.............................
Şekil 4.32.
110
Kontrollü koşullar altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamalarında anasap düzeyinde
dane azot içeriğinin zamana bağlı değişimi..................................... 124
Şekil 4.33.
Kontrollü koşullar altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamalarında üst sap azot
içeriğinin zamana bağlı değişimi..................................................... 125
Şekil 4.34.
Kontrollü koşullar altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamalarında bayrak yaprak
azot içeriğinin zamana bağlı değişimi............................................
Şekil 4.35.
126
Kontrollü koşullar altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamalarında azot miktarının
zamana bağlı değişimi.....................................................................
Şekil 4.36.
132
Kontrollü koşullar altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamalarında SPAD değerinin
zamana bağlı değişimi.....................................................................
Şekil 4.37.
136
Kontrollü koşullar altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamalarında Fotosentez 138
XV
hızının zamana bağlı değişimi.........................................................
Şekil 4.38.
Kontrollü koşullar altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
farklı
CO2,
sıcaklık
ve
sulama
uygulamalarında
stoma
iletkenliğinin zamana bağlı değişimi............................................... 143
Şekil 4.39.
Kontrollü koşullar altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamalarında aktif zamanda
fotosentetik su kullanım etkinliği....................................................
XVI
142
KISALTMALAR
ppm
IPCC
OTC
GCM
TERCH-RAMS
CERES-Wheat
NCEP
NCAR
CCSR
SST
SIB
SMMR
SSMI
SKR
Milyonda kısım
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (Intergovernmental
Panel on Climate Change)
Üstü açık bitki büyütme odaları, (Open Top Chamber)
Küresel Dolaşım Modeli, (Global Circulation Model)
Terrestrial
Environmental
Research
Center-Regional
Atmospheric Modelling System
Buğday gelişim modeli
National Center for Enironmental Prediction
National Center for Atmospheric Research
Tokyo Üniversitesi İklim Araştırma Birimi Global Sirkülasyon
Modeli (Center for Climate System Research, University of
Tokyo)
Deniz Yüzeyi Sıcaklığı
Basit Biosfer Modeli (Simple Biosphere Model)
Mikrodalga Radyometre Tarayıcısı, (Scanning Multichannel
Microwave Radiometer)
Özel Mikrodalga Ölçer (Special Sounding Microwave/Imager)
Su Kullanım Randımanı
XVII
1. GİRİŞ
Burçak KAPUR
1. GİRİŞ
Atmosferde meydana gelen olayların uzun süreli etkisi iklim olarak
tanımlanmaktadır. İklim, yerkürenin tarihi süresince doğal olarak değişme eğilimi
göstermiştir. Buna karşın değinilen değişim, 19. yüzyılın ortasına, sanayi devrimine
dek doğal etkiler sonucunda meydana gelmiş; daha sonraki değişimlerde insan
etkisinin önemli ölçüde payı olduğu saptanmıştır. Bu bağlamada iklim değişikliği
karşılaştırılabilir bir zaman diliminde gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak,
doğrudan yada dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini bozan insan etkileri
sonucunda iklimde oluşan bir değişikliktir (Türkeş, 2008).
Küresel ısınmanın en önemli nedeni başlıca sera gazları olan, CO2, CH4 ve
N2O emisyonudur. Fosil yakıtlarının yakılması, ormansızlaştırma, sanayi süreçleri,
kontrolsüz şehirleşme ve tarımsal uygulamalar gibi bir çok insan etkinlikleri ile
atmosferdeki sera gazlarının salınımları artmaktadır. Yaşam süreleri ve salınım
miktarları dikkate alındığında en önemli sera gazı olan CO2, 1750 yılından beri
yaklaşık % 30 oranında artmıştır. Endüstriyel dönemden önce yaklaşık 280 ppm,
1999’da 370 ppm olan CO2 birikiminin 21. yüzyılın sonuna kadar 700 ppm’e
ulaşacağı öngörülmektedir. Mevcut atmosferik CO2 artışına CO2’in antropojenik
emisyonları neden olmuş ve bu emisyonların yaklaşık %75’i fosil yakıtların
yakılması sonucunda ortaya çıkmıştır (IPCC, 2001). Sera gazı birikimlerindeki bu
artışlar, kısa dalga boylu radyasyonların atmosfer içerisinde tutulmasını arttırarak
soğuma etkinliğini zayıflatıp, yerküre’yi daha fazla ısıtma eğilimindeki bir pozitif
ışınımsal zorlamanın oluşmasını sağlamaktadır. Atmosfer sisteminin enerji dengesine
yapılan bu pozitif katkı, artan ya da kuvvetlenen sera etkisi olarak adlandırılır. Bu
olay, yerküre atmosferindeki doğal sera gazları yardımıyla yüz milyonlarca yıldan
beri çalışmakta olan bir etkinin, bir başka deyişle doğal sera etkisinin kuvvetlenmesi
anlamını taşımaktadır. Artan sera etkisinden kaynaklanabilecek bir küresel ısınmanın
büyüklüğü, her sera gazının birikimindeki artışın boyutuna, gazların ışınımsal
özelliklerine, atmosferik yaşam sürelerine ve atmosferdeki varlıkları sürmekte olan
öteki sera gazları ve birikimlerine bağlıdır.
1
1. GİRİŞ
Burçak KAPUR
Küresel anlamda yeryüzünün ve su kütlelerinin ortalama sıcaklığı 1861’den
beri artış göstermektedir. Bu artış 20. yüzyıl boyunca 0.8 oC düzeyinde olmuştur.
Küresel olarak 1861’den günümüze değin en sıcak on yıllık dönem 1990’lar ve 1998
yılı da aygıtsal ölçüm sürecinin en sıcak yılıdır. Ortalama olarak, 1950-1993
arasında, günlük gecelik maksimum yer yüzeyi hava sıcaklıkları her on yılda 0.2 oC
düzeyinde artış göstermiştir. Bu artış, günlük olarak gündüz maksimum hava
sıcaklığının 10 yıllık artışlarından 0.1oC daha fazladır. Bir çok orta ve yüksek enlem
bölgelerindeki donsuz mevsimlerin uzaması, artan sıcaklığın bir etkisi olarak
görülmektedir. 1860’dan 1980 yılına kadar gerçekleşen küresel sıcaklık artışının 0.4
o
C ve 1980 ile 2000 yılları arasındaki sıcaklık artışının da 0.4 oC olması, açıkça son
yıllarda artan insan etkinliklerinin iklime olan etkilerini göstermektedir. Son
yıllardaki endüstrileşme ve bu bağlamda fosil yakıt kullanımının artışı, atmosfere
CO2 salınımlarını arttırarak; geçmiş 120 yıllık periyotta meydana gelen artışın
günümüzün son 20 yılında oluşan sıcaklık artışına eşdeğer hale getirmiştir (IPCC,
2001).
Son yüzyılda, kuzey yarım kürenin orta ve üst enlemlerinde yağış % 0.5 ile %
1 düzeyinde artış veya azalış göstermiştir. Bunun yanında Akdeniz iklimi gibi ılıman
iklime sahip bölgelerdeki yağış artışları ise % 0.2 ile % 0.3 arasında değişmiştir.
Buna ek olarak kuzey yarım kürede aşırı yağışlı günlerin sayısı % 2 ile % 4 arasında
artış göstermiştir (IPCC, 2001).
İklimin karmaşıklığı ve doğal değişkenliği, insansal etkinliklerin iklim
üzerine yapmış olduğu etkinin kanıtlanmasını güçleştirmektedir. Bu nedenle
araştırmacılar, küresel bilgisayar modelleri kullanarak (GCM), dünyanın, gelecekteki
sıcaklık artışının ortalama olarak 1.5-4.5 oC arasında değişebileceğini (troposfordeki
insan kaynaklı SO4 aerosollerinin kısmen ısınma eğilimini azaltmasına karşın), sel ve
kuraklık gibi iklim olaylarının sıklığını arttırabileceğini ve belirli düzeylerde bölgesel
ısı ve yağış dağılımını değiştirebileceğini belirtmişlerdir (IPCC, 2001).
Küresel iklim değişikliği ve buna bağlı olarak ortaya çıkan; örneğin, çevre
kirliliği, çölleşme, erozyon, deniz kirliliği, hayvan ve bitki türlerinin yok olması ve
toprakların bozulması gibi sorunlar, yoğun bir şekilde yaşanmaya başlanmıştır.
2
1. GİRİŞ
Burçak KAPUR
Günümüzde tarım ve su kaynakları, konu edinilen sorunlardan, özellikle iklim
değişikliğinden en fazla etkilenen kesimlerin başında gelmektedir.
Küresel ısınmanın, su sağlama üzerinde önemli etkileri olacağı kesindir ve
yağış değişkenliğinin artmasının, tarım sektöründe önemli sorunlar oluşturacağı
beklenmektedir. Daha sıcak iklim, hidrolojik döngüyü hızlandıracak, yağış ve
evapotranspirasyonunun (ET) küresel miktarlarında artış olacaktır. Dağlardaki karın
erimesinden oluşan yüzey akış gibi, yağışın zamansal dağılımı da tarihsel
biçimlerinden farklılık gösterebilir. Bu değişikliklerin bazılarının halen gerçekleştiği
açıktır, ancak bölgesel etkileri iyi bir biçimde bilinmemektedir. Hidrolojik
belirsizlikler; özellikle kurak ve yarı kurak bölgelerde, yağış ve sıcaklıktaki görece
olarak küçük değişikliklerin hem yüzey akışı hem de ET’nin hacmi ve zamanlaması
üzerinde oldukça büyük etkilere sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Kısaca,
küresel ısınmanın görünümü, sulamacıları ve bir bütün olarak, toplumu önemli yeni
belirsizlikler ve sorunlar ile karşı karşıya bırakmaktadır. Bu faktörlerin hepsi sadece
giderek kötüleşen bir su istemi krizi yaratmıştır (Hoffman ve Evans, 2007).
İklim değişikliğinden kaynaklanan küresel ısınma ve yağış rejiminin
değişimi, tarım sektörünü etkileyen en önemli etmendir. Yetiştirilen bitki türü, verim
ve yetişme zamanı ve süresi, atmosferik koşullar tarafından belirlenir. Yağıştaki artış
ve azalışlar, hava sıcaklığı ve hava nemi gibi kimi iklimsel olayların miktar ve
dağılımlarındaki değişmeler, bitkileri önemli ölçüde etkiler. Özellikle, CO2 miktarı
ile sıcaklık, iklim değişikliğinin sonuçları bakımından, bitki gelişimini etkileyen iki
önemli etmendir.
Bu çerçeve kapsamında, küresel tarım alanlarının % 15’inde üretilen ve insan
gıda ihtiyacının kalori bakımından % 20, protein bakımından ise % 25’ini sağlayan
buğday, tarımsal üretim içerisinde en önemli ürün olarak değerlendirilmektedir.
Buğdayın bu önemi, son yıllarda artan nüfus ile birlikte gıda güvenliği konusunun ön
plana çıkması sonucunda daha da artmıştır. Dünya buğday üretiminin % 3.6’sını
karşılayan Türkiye, dünyanın en önemli buğday üretici ve tüketici ülkeleri arasında
yer almaktadır. Ülkemizde buğday yaklaşık 9.5 milyon hektar alanda ekilmekte,
üretimde yıldan yıla değişmekle birlikte yaklaşık 20 ile 21 milyon ton civarında
gerçekleşmektedir. Bir kişinin beslenmesi için ortalama yıllık 225 kg buğday gerekli
3
1. GİRİŞ
Burçak KAPUR
olduğu düşünülürse, 70 milyon nüfusumuz için 15.8 milyon ton ekmeklik buğdaya
ihtiyaç vardır (Anonim 2010). Bu bağlamada olası iklim değişikliğinin buğday
üretimi üzerine olumsuz etkileri, ülkemizde hem gıda güvenliğini hem de agro-ekomi
sektörünü olumsuz yönde etlileyecektir. Küresel ısınma ve gıda güvenliği
tartışmalarında buğdayın ön plana çıkmasının en önemli nedeni, bir serin iklim
bitkisi olan buğdayın diğer iki önemli gıda kaynağı ve sıcak iklim bitkisi olan mısır
ve çeltiğe göre yüksek sıcaklıklara daha duyarlı olmasıdır. Diğer bir neden ise
buğdayın genellikle Türkiye’de olduğu gibi kurak ve yarı kurak bölgelerde sulamasız
koşullarda yağışa bağlı olarak yetişebilmesidir (Koç ve ark., 2009).
Söz konusu bu tahminlerin taşıdığı birçok belirsizliğe karşın iklim değişikliği,
açıkça, insanların refahını ve ekonomik düzeylerini potansiyel olarak etkilemektedir.
Ayrıca, iklim değişikliklerinin olumsuz etkilerinin önlenmesinin düzeyi ülkelerin
güncel katkıları nedeniyle belirsizdir. Bu nedenle, iklim değişiminin toplum
üzerindeki olumsuz etkilerinin saptanmasına gerek vardır ve buna bağlı olarak, ancak
gelecekteki
sorunlarla
savaşabilecek
stratejilerin
oluşturulması
gerçekleştirilebilecektir (Mendelson ve ark., 1994). Bu konu ile ilgili yapılan birçok
çalışmada, küresel iklim benzetim modellerinin sonuçları dinamik buğday
modellerinde kullanılıp, geleceğe yönelik olası üretim miktarları yaklaşık olarak
değerlendirilmiştir. Buna karşın, küresel modellere göre doğruluğu çok daha yüksek
olan dinamik atmosferik bölgesel iklim modellerinin sonuçlarınının kullanıldığı ve
iklim değişikliğinin etkilerinin doğrudan doğruya değerlendirildiği araştırmalar,
yeterli düzeyde değildir.
Bu çerçeve kapsamında, çalışmanın amacı, bölgesel ölçekli bir iklim modeli
kullanarak Türkiye'nin güneyinde, toplam tarım alanının ülke içerisinde yüzde 5’lik
paya sahip en gelişmiş tarım bölgelerinden biri olan ve tarım sektörü payı (yüzde
19.4) ülke ortalamasının (yüzde 13.6) üzerinde olması nedeniyle Türkiye’nin önde
gelen tarımsal üretim bölgeleri arasında başat alan Çukurova bölgesinde olası iklim
değişikliğinin kestirilmesi ve Akdeniz agro-ekosistemlerinin önemli bir örneği olan
bölgede, CO2 ve sıcaklığın artması ve buna paralel olarak yağışın azalması
sonucunda stratejik öneme sahip buğday bitkisinin verim ve üretimi üzerine
4
1. GİRİŞ
Burçak KAPUR
gelecekte oluşabilecek olumsuz etkilerin ve bu olumsuz etkileri giderebilme
olanaklarının araştırılmasıdır.
5
1. GİRİŞ
Burçak KAPUR
6
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
2.1. İklim Değişikliği
Küresel iklim sistemi, yerküre atmosferinin oluşumundan beri, tüm zaman ve
alan ölçeklerinde değişmiştir. Bu durum, iklimin kendi doğal özelliğidir ve doğrudan
güneşteki,
atmosferdeki
veya
yerküre/atmosfer
birleşik
sisteminin
öteki
bileşenlerindeki doğal değişikliklerle ilişkilidir. Ancak, 19. yüzyılın ortasında, iç ve
dış etmenlerle ilişkili doğal değişime ek olarak, ilk kez insan eylemlerinin de küresel
iklimi etkilediği, yeni bir döneme girilmiştir. Bu yüzden, günümüzde iklim
değişikliği, atmosferdeki sera gazı birikimlerini arttıran insan etkinlikleri dikkate
alınarak, tanımlanabilmektedir. İklim değişikliği, Birleşmiş Milletler İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nde, “Karşılaştırılabilir bir zaman diliminde
gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak, doğrudan ya da dolaylı olarak küresel
atmosferin bileşimini bozan insan etkinlikleri sonucunda iklimde oluşan bir
değişiklik” biçiminde tanımlanmıştır (İDÖİKR, 2000).
İklim değişikliği günümüzde, en büyük çevresel, sosyal ve ekonomik
tehditlerden birisi olarak kabul edilmektedir. Değişikliğin etkileri şimdiden
gözlenmekte ve gelecekte daha da belirgin hale geleceği öngörülmektedir. İklim
değişikliğinin olumsuz etkilerinin önlenme düzeyi, ülkelerin güncel katkılarıyla
belirsizlikler taşımaktadır. Bu nedenle iklim değişiminin toplum üzerindeki
olumlu/olumsuz etkilerinin saptanmasına gerek vardır. Ancak, böylece gelecekte
iklim değişikliği yüzünden ortaya çıkabilecek sorunlarla savaşabilecek stratejilerin
oluşturulması gerçekleştirilebilecektir.
2.1.1. İklim Değişikliğinin Nedenleri
Güneşten gelen kısa dalga radyasyonu, yeryüzünde ve atmosferde uzun dalga
radyasyonu olarak tutulur; atmosfer ve okyanus dolaşımıyla yeryüzünde dağılır ve
yer radyasyonu olarak atmosfere geri verilir. Bunun bir bölümü, bulutlarca ve
atmosferdeki sera gazlarınca soğurularak atmosferden tekrar geri salınır. Bu sayede
yerküre yüzeyi ve alt atmosfer ısınır. Yerküre’nin beklenenden daha fazla ısınmasını
7
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
sağlayan ve ısı dengesini düzenleyen bu sürece doğal sera etkisi denilmektedir
(Türkeş ve ark., 2000). Günümüzde, sözü edilen küresel iklim değişikliği ise,
atmosfere salınan sera gazı birikimlerindeki hızlı artışın doğal sera etkisini
kuvvetlendirmesi sonucunda yerküre’nin ortalama yüzey sıcaklığındaki artışı ve
iklimde oluşan değişiklikleri tanımlamaktadır. Fosil ve biyokütle yakıtlarının
kullanılması,
insan
kaynaklı
sera
gazı
salımlarının
en
büyük
kaynağını
oluşturmaktadır. Çimento üretimi, karbondioksit, tarımsal işlevler ve katı atık
depolama sahaları, metan gazı; gübre kullanımı ve naylon üretimi, diazot monoksit,
buzdolabı ile soğutucular ise florine gazı salmaktadır.
Arazi kullanımındaki değişiklikler de iklim sistemini önemli ölçüde
etkilemektedir. Tarım amaçlı kullanım için arazi açılması, koyu renkli yüzeyi
genişleterek güneş radyasyonunun emilmesine neden olmaktadır. Ayrıca, çayırmeraların açılması, ormanların tahrip edilmesi, karbon yutak alanlarını azaltarak,
salımları artırmaktadır. Enerji santrallerinin çalışması, orman yangınlarının ve anız
yakılmasının sonucu ortaya çıkan dumanlardan üretilen sülfür ve kükürt dioksit gazı
da iklimin değişmesini etkilemektedir. Çölleşme, atmosfere geçen toz miktarını
artırdığından, güneşten gelen enerjiyi azaltarak, küresel ısınmayı yavaşlatmaktadır.
Şehirleşme,
şehir
ısı
adalarının,
oluşmasına
yol
açarak
sera
etkisini
kuvvetlendirmekte ve yerkürenin ısınmasına neden olmaktadır.
Öte yandan güneş ışınımındaki değişmeler ve volkanik etkinlikler gibi doğal
süreçler de iklimi, normal gidişinin dışına çıkarmaktadır. Güneş üzerindeki
patlamalar sonucu oluşan kara lekeler, güneşten gelen kozmik ışınların yoğunluğunu
etkilemektedir. Büyük yanardağ patlamaları, sülfat parçacıklarının bulunduğu
yerlerden stratosfere büyük miktarda sülfür gazı bırakmalarına neden olmaktadırlar.
Bu stratosferik parçacıklar, birkaç yıl varlıklarını sürdürürler ve güneş ışınlarını
yansıtarak iklimin soğumasını sağlarlar. İklim üzerindeki volkanik etkiler kısa
ömürlüdür (IPCC, 2001).
8
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
2.1.2. Sera Gazları ve Derişimlerindeki Zamansal Değişimler
Temel sera gazları, su buharı (H2O), karbondioksit (CO2), kloroflorokarbonlar
(CFCs) ve halonlar, metan (CH4) ve diazotmonoksit (N2O) bilinmektedir. Sera
gazlarını, karbonmonoksit (CO) ve nitrik oksit (NO) dolaylı, ozon ve metan hem
doğrudan hem de dolaylı olarak etkilemektedir. Bununla birlikte, atmosferde uzun
bir yaşam süresi ve salınımı en fazla olan CO2, sera etkisinde birinci derecede
önemlidir (Türkeş ve ark., 2000).
Sera gazlarının atmosferdeki birikimleri, antropojenik etkinliklerden dolayı
artmaktadır. Genel olarak bakıldığında sera gazı emisyonlarındaki değinilen artış,
özellikle 1750’li yıllardan sonra, net olarak gözlemlenmektedir (Şekil 2.1, Çizelge
2.1). En önemli sera gazı olan CO2’nin atmosferdeki miktarı, 1957 yılından beri
düzenli olarak ölçülmektedir. CO2 salımlarındaki insan kaynaklı artışların şimdiki
hızıyla sürdürülmesi durumunda, CO2 birikiminin 21. yüzyılın sonuna kadar 700
ppm’ye ulaşacağı öngörülmektedir (IPCC, 2001).
Karbondioksit (CO2)
Metan (CH4)
Diazot Monoksit (N2O)
Yıllar
Şekil 2.1. En önemli ve en uzun yaşam süreli sera gazlarının 2000 yıllık seyri (Foster
ve ark., 2007)
Karbondioksitten sonra en önemli gazlar, kloroflorokarbonlar, metan ve
diazotmonoksit olarak belirtilmektedir. Kloroflorokarbon bileşenlerinin salımı,
9
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
tümüyle insan kaynaklıdır. Bunlar, CFC-11 (CFCl3), CFC-12 (CCl2F2), CFC-113
(C2Cl3F3), ve CCl4 bileşenleridir ve çözücüler (solvent), soğutma sistemlerinde,
spreyler ve köpük üretiminde kullanılmaktadır. Metan (CH4) oksijensiz çevrede
mikrobik etkinliklerle ile üretilir. Islak alanlarda, petrol ve gaz çıkarılmasında,
organik çürümelerle, akarsu havzaları ve çeltik üretimi gibi çeşitli etkinlikler sonucu
üretilir. Diazotmonoksit küresel derişimi, 2000 yılında, 320 ppb olarak ölçülmüştür.
Atmosferdeki yaşam ömrü 150 yıldır. İnsan kaynaklı olarak katı yakıt ve azotlu
gübre kullanımı, diazotmonoksitin derişimini artırmaktadır (Çelik ve ark, 2008).
Çizelge 2.1. Sera gazlarının konsantrasyonlarının değişim oranları ve kaynakları
(Foster ve ark., 2007)
Yoğunluk
1750 yılı
Yoğunluk
2005 yılı
Değişim
(%)
Karbondioksit
280 ppm
379 ppm
35
Metan
0.71 ppm
1.78 ppm
150
Diazotmonoksit
270 ppb
319 ppb
18
0
868 ppt
-
Sera Gazları
Kloroflorakarbonlar
(CFCs)
Doğal ve Yapay
Kaynaklar
Organik
çürüme,
orman
yangınları,
volkanlar,
fosil
yakıtların
yanması,
ormanların
tahrip
edilmesi, yanlış toprak
kullanımı.
Islak alanlar, organik
çürüme,
termitler,
doğal gaz ve petrol
çıkartılması,
çeltik
üretimi, büyük baş
hayvancılık
Ormanlar,
yeşil
alanlar,
okyanuslar,
toprak
işleme,
gübreleme,
fosil
yakıtların yanması.
Soğutucular, spreyler,
kimyasal çözücüler.
Türkiye’de ise, 1990-2004 yıları arası dönemde nüfus artışı ve sanayileşme
sonucu sera gazı salımları, sürekli artmıştır. Ülkedeki arazi kullanım değişikliği ve
ormancılık dışındaki toplam sera gazı emisyonu, değinilen dönemde, 170.1 Tg’den
296.6 Tg CO2 eq’ye yükselmiştir (Şekil 2.2) (TUİK, 2006).
10
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
Şekil 2.2. 1990-2004 yılları arasında sera gazı emisyonları (TUİK, 2006)
2.1.3. Sıcaklık Artışının Zamansal Değişimi
Yeryüzü ve su kütlelerinin ortalama sıcaklığı, 1861’den beri artmaktadır. Bu
artış 20. yüzyıl boyunca 0.8 oC dolaylarındadır (IPCC, 2001). Yerkürede, 1861’den
günümüze değin, 1990’lı yıllar en sıcak on yıllık dönem ve 1998 ise aygıtsal ölçüm
sürecinin en sıcak yılı olarak kayda geçmiştir. 1950-1993 arasında her 10 yılda
ortalama günlük-gecelik maksimum yeryüzeyi hava sıcaklıkları 0.2 oC artmıştır.
Değinilen artış, günlük maksimum sıcaklığın 10 yıllık artışlarından 0.1oC daha
fazladır. Bir çok orta ve yüksek enlemlerde donsuz mevsimlerin uzaması, artan
sıcaklığın sonucu olarak görülmektedir. Söz konusu dönemdeki su kütleleri sıcaklığı,
ortalama yer yüzeyi sıcaklığının yarısı kadardır (IPCC, 2001). 1860 ile 1980 ve 1980
ile 2000 yılları arasındaki dönemlerde gerçekleşen küresel sıcaklık artışının aynı (0.4
o
C) olması, açıkça, son yıllarda artan insan eylemlerinin iklim üzerindeki olumsuz
etkilerini göstermektedir (Şekil 2.3). Son yıllarda endüstrinin olağan üstü gelişmesi
ve fosil yakıt kullanımının artışı, CO2 salımlarını arttırarak; geçmişin 120 yıllık
döneminde meydana gelen artışı, günümüzün son 20 yılında oluşan sıcaklık artışına
eşdeğer hale getirmiştir (IPCC, 2001).
11
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
Şekil 2.3. 1961-1990 dönemi ortalamalarından farklara göre hesaplanan küresel yıllık
ortalama yüzey sıcaklığı anomalilerinin 1860-1998 dönemindeki
değişimleri (Türkeş ve ark., 2000).
Bu bağlamda, Türkiye, küresel ısınmanın potansiyel etkileri açısından risk
grubu ülkeler arasındadır. Türkiye’de gözlenen değişikliklerin en göze çarpan
özelliği, yaz sıcaklıklarındaki artışlardır. Yaz sıcaklıkları, çoğunlukla, Türkiye’nin
batı ve güney batı bölgelerinde artış göstermektedir. Bunun yanısıra, son 50 yıl
içinde kış mevsiminde Türkiye’nin batı illerine düşen yağış miktarı, önemli ölçüde
azalmıştır (Karaca ve ark., 2000; Çevre ve Orman Bakanlığı, 2007). Son 70 yılda 70
istasyonda kaydedilen verilere göre, Türkiye'de yıllık ortalama sıcaklıkların artma
eğiliminde olduğu; özellikle Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki
sıcaklıkların, her 10 yılda, 0.07-0.34 derece arasında arttığı belirtilmektedir (ATO,
2005). Mann-Kendall trend analizi kullanılarak yapılan bir çalışmada 1930-2003
dönemleri arasında Çukurova bölgesinde yıllık ortalama sıcaklıklarda önemli
düzeyde artış saptanmıştır (Kapur ve ark. 2007).
2.1.4. İklim Değişikliğinin Etkileri
Kara ve su ekosistemleri ile agro-ekonomik sistemler (tarım, ormancılık,
balıkçılık ve su kaynakları), insanın kalkınması ve esenliği için yaşamsal öneme
sahiptir ve iklim değişikliklerine karşı önemli düzeyde duyarlıdır. Günümüzde ve
12
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
gelecekte iklim değişikliğinden dolayı, dünyanın bazı bölgelerinde kasırgalar,
kuvvetli yağışlar ve seller-taşkınlar gibi doğal afetlerin şiddet ve sıklığında artışların
olacağı; bazı bölgelerde ise uzun süreli ve şiddetli kuraklıklar ve bunlarla ilişkili
olarak çölleşme olaylarının görüleceği beklenmektedir. Bu olaylar, tüm ekosistemleri
olumsuz yönde etkileyecektir.
Küresel ısınma sonucu, özellikle, su kaynaklarında azalma, orman yangınları
ve kuraklık ile bunlara bağlı ekolojik bozulmalar olacağı öngörülmektedir. Akarsu
havzalarındaki yıllık akımlarda meydana gelecek azalma sonucunda kentlerde su
sıkıntıları başlayacak; tarımsal ve kentsel su gereksinimi artacaktır. İklim değişikliği
nedeniyle su kaynaklarındaki azalma, tarımsal üretim üzerinde olumsuz etki
yapacaktır. Kurak ve yarı kurak alanların genişlemesine ek olarak, yıllık ortalama
sıcaklığın artması, çölleşmeyi, tuzlanmayı ve erozyonu arttıracaktır. Mevsimlik kar
ve kar örtüsünün kapladığı alan azalacak, karla örtülü dönem kısalacaktır. Kar
erimesinden kaynaklanan akış zamanı ve hacmindeki değişiklik, su kaynakları, tarım,
ulaştırma ve enerji sektörlerini olumsuz etkileyecektir. Bunlara ek olarak, küresel
ısınmanma, buzulların erimesi, deniz düzeyinin yükselmesi, iklim kuşaklarının
kayması gibi değişikliklere de neden olacaktır (Türkeş ve ark., 2000).
İklim değişikliğinden kaynaklanan küresel ısınma ve yağış rejiminin
değişimi, tarım sektörünü etkileyen en önemli etmendir. Bu durum, tarım ve
meteoroloji arasındaki yakın ve son derecede duyarlı ilişkiden kaynaklanmaktadır.
Tarımsal işlevler, iklim olaylarına çok bağımlıdır. Yetiştirilen bitki türü, verim ve
yetişme zamanı ve süresi, atmosferik koşullar tarafından belirlenir. Yağıştaki artış ve
azalışlar, hava sıcaklığı ve hava nemi gibi kimi iklimsel olayların miktar ve
dağılımlarındaki değişmeler, bitkileri önemli ölçüde etkiler. Özellikle, CO2 miktarı
ile sıcaklık, iklim değişikliğinin sonuçları bakımından, bitki gelişimini etkileyen iki
önemli ölçüttür.
Bu çerçeve kapsamında, küresel tarım alanlarının % 15’inde üretilen ve insan
gıda ihtiyacının kalori bakımından % 20, protein bakımından ise % 25’ini sağlayan
buğday, tarımsal üretim içerisinde en önemli ürün olarak değerlendirilmektedir.
Buğdayın bu önemi, son yıllarda artan nüfus ile birlikte gıda güvenliği konusunun ön
plana çıkması sonucunda daha da artmıştır. Dünya buğday üretiminin % 3.6’sını
13
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
karşılayan Türkiye, dünyanın en önemli buğday üretici ve tüketici ülkeleri arasında
yer almaktadır. Ülkemizde buğday yaklaşık 9.5 milyon hektar alanda ekilmekte,
üretimde yıldan yıla değişmekle birlikte yaklaşık 20 ile 21 milyon ton civarında
gerçekleşmektedir. Bir kişinin beslenmesi için ortalama yıllık 225 kg buğday gerekli
olduğu düşünülürse 70 milyon nüfusumuz için 15.8 milyon ton ekmeklik buğdaya
ihtiyaç vardır (Anonim 2010). Bu bağlamada olası iklim değişikliğinin buğday
üretimi üzerine olumsuz etkileri, ülkemizde hem gıda güvenliğini hem de agro-ekomi
sektörünü olumsuz yönde etlileyecektir. Küresel ısınma ve gıda güvenliği
tartışmalarında buğdayın ön plana çıkmasının en önemli nedeni, bir serin iklim
bitkisi olan buğdayın diğer iki önemli gıda kaynağı ve sıcak iklim bitkisi olan mısır
ve çeltiğe göre yüksek sıcaklıklara daha duyarlı olmasıdır. Diğer bir neden ise
buğdayın genellikle Türkiye’de olduğu gibi kurak ve yarı kurak bölgelerde sulamasız
koşullarda yağışa bağlı olarak yetiştiriliyor olmasıdır (Koç ve ark., 2009).
2.2. Küresel İklim Değişiminin Buğday Bitkisine Olası Etkileri
Buğdayda, CO2 artışına bağlı olumlu bir etkinin görülebilmesi, CO2’nin
olumlu yönde etkilediği büyümeyi, genişleyen yaprak alanına aktardığında oluşur.
Böylece bitki daha çok ışık ve CO2 alarak büyümesini olumlu yönde etkilemiş olur.
Söz konusu bu olumlu gelişim, CO2’nin yanısıra ışık, su ve bitki besin elementlerinin
düzeyine ve bitkinin bunlar için giriştiği rekabete bağlıdır. Böylece hava ve toprak
rekabetinden uzak olan bitkilerin büyümesinde (denemelerdeki durum), yeterli su ve
bitki besin maddeleri verildiğinde kök ve sürgün uçlarını geliştirirler (Gifford ve
Morison, 1993). Buna karşın, arazide, bitkilerin toplu olarak büyüdüklerinde söz
konusu gereksinimlerin sınırlı olması (rekabet) nedeniyle bu düzeyde yüksek bir artış
beklenmemelidir.
CO2’nin buğdayın gelişimine olan olumlu etkisi, kök büyümesine etki eden
su ve bitki besin maddesi noksanlığı, bitki kök bölgesinde havalanmanın azalması ve
tuzluluğun da artmasıyla birlikte azalmaktadır. Söz konusu sınırlandırmalarla bitki,
CO2’nin olumlu etkisine tam olarak yanıt veremeyerek olumsuz etkiler ortaya
çıkabilir. Bu durum, bitkinin “asimilatları kullanım kapasitesi etkisi” (Sink Effect)
14
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
olarak bilinir. Burada, köklerin gelişimi fotoasimilasyon için bir depo görevi
üstlenmekte ve bitki gelişiminin sınırlanmasının nedeni olarak gösterilmektedir.
Diğer faktörlerin yanında köklerin kendilerini, saksı veya bitkiler arası rekabete
ayarlamasına, olumsuz koşullara uyum (Down Regulation) denir. Daha önce
yürütülmüş olan CO2 artışını konu alan birçok denemelerin sonuçları, küçük saksı
kullanımından kaynaklanan, sınırlı kök büyümesine neden olmuşlardır (Arp, 1991).
Stitt (1991), değişen iklime ve artan CO2 düzeyine uyum sürecinde fotosentezin
engellenmesini benzer olarak bir depolama kapasitesi eksikliği etkisine bağlamıştır.
Böylece uzun süreçli, deneysel çalışmalarla saptanan bitki tepkileri depolama
kapasitesi durumuna göre açıklanabilir ki buda bitki çeşidine, gelişme sürecine ve
büyüme koşullarına bağlıdır.
CO2’nin artmasıyla, artan bitki büyümesi ve artan yaprak alanı aynı zamanda
CO2’nin solunum ile kaybının artmasına neden olur. Bunun bir sonucu olarak, daha
büyük bitkiler, başka bir deyişle, daha çabuk büyüyen bitkiler, daha fazla solunum
yaparlar (Gifford ve Morison, 1993). Diğer bir olumsuz etki de bitkinin kendisini
gölgelemesidir. Daha büyük yaprak yüzey alanının daha çok ışıktan yararlanmasına
karşın, artan yaprak büyüklükleri birbirlerini gölgelerler. Bu da birim yaprak
alanındaki fotosentezi düşürür. Tüm bu olumlu ve olumsuz etmenlerin birleşik
etkileri, gerçek vejetasyon büyüme hızını verir ki bu da günümüze değin yapılan
denemelerde olumlu çıkmıştır (Reddy ve Hodges 2000).
Küresel anlamda mevcut olan çalışmalar değerlendirildiğinde, iki kat CO2
artışı sonucu, küresel dolaşım modelleri kullanılarak oluşturulan iklim senaryolarının
buğday verimi üzerine beklenen etkileri Çizelge 2.1’de gösterilmiştir.
Çizelge 2.2. İki kat CO2 artışı koşullarında Küresel Dolaşım Modeli ile buğday
verimine ilişkin çalışma sonuçları (IPCC, 1995)
Bölge
Avrupa
Güney Amerika
Eski Sovyetler Birliği
Kuzey Amerika
Afrika
Güney Asya
Çin
Asya
Verim Değişimi(%)
-10 ile +10
-61 ile +5
-19 ile +41
-100 ile +234
-65 ile +6
-61 ile +67
-78 ile +28
-41 ile +65
Ülkeler
Fransa, İngiltere, ve Kuzey Avrupa
Arjantin, Brezilya, Şili, ve Meksika
--ABD ve Kanada
Mısır, Kenya, Güney Afrika, Zimbabwe
Bangladesh, Hindistan, Filipin, Tayland, Endonezya
--Australya ve Japonya
15
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
2.2.1. CO2 ve Olası CO2 Artışının Bitki Fizyolojisi ve Verimliliği Üzerine Etkileri
CO2 artışının bitkiye etkisi mikroskopik düzeyden (hücre düzeyinde)
makroskopik agro-ekosistem düzeyine değin değişir. Buğday gibi C3 bitkilerinin,
belirli bir CO2 düzeyinden, diğerine artışının çalışılması süreç ve ortam içinde
açıklanması karmaşıktır. Fotosentez, solunum ve transpirasyon, CO2 artışından
bitkinin doğrudan etkilendiği en önemli süreçlerdendir. Bu birincil etkilerden bir
bölümünün buğday üzerinde olumlu; bir bölümünün de olumsuz etkiler yapacağı
bilinmektedir. Yükseltilen CO2’nin bitkideki genel etkileri Şekil 2.4’de şematik
olarak görülmektedir. Artan karbondioksit ile birlikte girdilerinde yeterli düzeyde
olması verim artışına neden olurken bitki besin elementleri ve iklim faktörleri
açısından kısıtlıyıcı koşullar altında bitkilerin artan karbondioksite karşı nasıl tepki
vereceği anılan kısıtlıyıcı koşulların düzeylerine bağlıdır. Bu etkileşimlerin
incelenmesi olası değişimlerin ne düzeyde, nasıl olacağı ve uyum yaklaşımlarının
Yüksek girdi
Düşük girdi
Fotosentez (p)
ve stoama iletkenliği (g)
Fotosentez hızı
belirlenmesi açısından çok önemlidir.
(p)
(g)
Düşük gübre ve su
Yüksek gübre ve su
CO2 konsantrasyonu
Spesifik Yaprak Alanı
Kök/Sürgün
CO2 konsantrasyonu
Yüksek CO2
Atmosferik CO2
CO2 konsantrasyonu
Oransal büyüme hızı
Fotosentez
CO2 konsantrasyonu
Yüksek CO2
Atmosferik CO2
Zaman
Zaman
Şekil 2.4. Bitkilerin CO2 konsantrasyonuna karşı tepkisi (Bazzaz, 1990)
16
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
2.2.1.1. Fotosentez ve Solunum
Fotosentez ve solunumun, atmosfer ile karasal ekosistemler arasındaki net
karbon akış yönünü etkilediği açıkça bilinmektedir.
Fotosentez: Atmosferik CO2 artışına karşın, sıcaklık ve yağış rejiminde
değişimler meydana gelmiyorsa, bu artışın tarıma olumlu etkisi olabileceği
varsayılmaktadır. CO2 fotosentezin mutlak gereksinimidir ve yeryüzündeki yaşam
buna bağlıdır. Atmosferde artan CO2 yoğunluğu, yaprak dışındaki hava ile yaprak
içlerindeki hava boşlukları arasında oluşan CO2 yoğunluk farklarından dolayı
yapraklardaki kloroplastlara CO2’nin difüzyonla alımını ve karbonhidratlara
dönüşümlerini arttırmaktadır. Buğdayın da içerisinde yer aldığı C3 bitkilerinde,
CO2’nin artması hem yaprak hem de bitki örtüsü düzeyinde fotosentez hızında artış
sağlar (Lemon, 1983; Acock ve Allen, 1985; Drake ve Leadley, 1991).
Bitki türleri CO2 artışlarına karşı, farklı fotosentetik mekanizmaları
nedeniyle, farklı tepkiler gösterirler. Kimi türlerde fotosentez C3 yolunu
izlemektedir. Bu yola C3 yolu denmesinin nedeni, biyokimyasal süreçte oluşan ilk
ürün olan fosfo gliserik asidin üç karbona sahip olmasındandır. Diğer türlerde bu yol,
bunun tersine, ilk ürün dört karbonlu olduğu için, C4 yolu ve paralel olarak C4
bitkileri olarak adlandırılmaktadır (Şekil 2.5). Tolbert ve Zelitch (1983), tarafından
bu konu ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır.
17
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
C4 Bitkisi
C3 Bitkisi
Karbondioksit
(CO2)
Oksijen
(O2)
Su
(H2O)
Karbondioksit
(CO2)
Oksijen
(O2)
Su
(H2O)
Gözenek
Stoma hücresi
Mezofil Hücresi
Foto-Solunum
(Artık CO2)
Enzim
RUBP
karboksilaz
Mezofil hücresi
C4 Pompası
Calvin
Benson
Döngüsü
RUBP yanındaki
CO 2 Pompalama
konsantasyonu
Şeker
Üretimi
Şeker
Bundle
sheath hücreleri
Kalın Duvar
Şekil 2.5. Fotosentetik CO2 fiksasyonunun biyokimyasal yolu (Bazzaz ve Fajer,
1992)
Buğday gibi C3 bitkileri, fotosentezle bağladıkları güneş enerjisinin bir
bölümünü fotosolunumla kullanırlar. CO2’den indirgenmiş ve karbonhidratlarda
tutulmuş karbonun bir bölümü CO2’nin yeniden yükseltgenmesini gerçekleştirir.
Böylece bitki güneş radyasyonu olarak almış olduğu kimyasal enerjinin bir
bölümünü boşuna harcamış olur. Bu süreçten dolayı buğday gibi C3 bitkileri
günümüz CO2 düzeylerinde (yaklaşık 350 ppm), mısır gibi C4 bitkilerine göre daha
düşük hızda fotosentez yapmaktadır. Bunun nedeni C4 bitkilerinde fotosolunumun
en düşük düzeyde olmasındandır. Buna karşın yükselen CO2 düzeylerinde, C3
bitkilerinin
fotosentezleri,
fotosolunumlarının
bastırılması
nedeniyle,
C4
bitkilerininkini geçebilir (Şekil 2.6). Genelde, C3 bitkileri, C4 bitkilerine göre, CO2
artışlarına daha yüksek düzeyde tepki verirler. Başka bir deyişle olası CO2
artışlarıyla C3 bitkileri C4 bitkilerine göre daha çok etkilenip olumlu sonuçlar
verebilirler.
18
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
Fotosentez (mg CO2 dm-2hr-1)
100
Buğday
50
0
Mısır
0
200
400
600
800
CO2 konsantrasyonu (ppmv)
Şekil 2.6. Kontrollü koşullar altında Mısır ve Buğdayda yaprak fotosentez hızının
CO2’ye bağlı olarak değişimi (Akita ve Moss, 1973)
Solunum: Atmosferik CO2 değişimlerine bitkinin fotosentetik karbon alımı
yönünden tepkisi, kolayca anlaşılıp bir çok ölçekte modellenebilir. Buna karşı CO2
yoğunluğuna solunumun yanıtı veya tepkisi (kısa süreçte-saniye veya dakika; uzun
süreçte-mevsimsel) daha az anlaşılmaktadır. Fotosentez, büyüme ve substrat
düzeylerindeki artışlar, birim alandaki solunum hızını yükseltmektedir. Bu durum
yüksek biyokütlenin, büyümek için daha yüksek enerji desteğine gereksinim
duymasından kaynaklanmaktadır. Diğer taraftan, havada artan düzeylerdeki CO2
(CO2’nin hücre içine doğru olan difüzyonunu arttıran) solunumun sonucunda
difüzyonla serbest bırakılabilecek CO2 düzeyini düşürmektedir ve oransal olarak
solunum artışını düşürmektedir (Amthor, 1989). Söz konusu bu iki karşıt etkinin
karşılıklı etkileşimi bilinmemektedir. Kimi araştırıcılar, CO2 yoğunluğunun 2 katına
yükselmesinin bitki dokusundaki, dışarıya doğru olan, net CO2 haraketini tersine
azaltacağını saptamışlardır. Kimi araştırıcılar da yüksek CO2 yoğunluklarında artan
düzeylerde
CO2
kullanım
etkinliği
(günlük
büyüme/günlük
fotosentez)
belirtmişlerdir. Buğdayda, bunun düşük düzeyde olduğu görülmüştür (Gifford ve
Morrison, 1993). Ayrıca, buğdayda artan CO2 düzeylerinde, uzun süreçte,
solunumun azaldığını ortaya koyan kontrollü koşul araştırmaları ve tarla denemeleri
bulunmaktadır Reddy ve Hodges (2000). Buna karşın, kısa süreli metabolik
19
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
değişimlerinin uzun süreçli ve kalıcı değişimlerde ilişkilerinin düzeyi günümüzde
tam olarak saptanmamıştır.
Fotosentez ve Solunumun İklime Uyumları (Aklimasyon): Artan CO2
düzeylerine bağlı olarak fotosentez hızında artış olacağı bilenmekte fakat
başlangıçtaki bu tepkinin uzun dönem içerisinde azalma göstereceği belirtilmiştir
(Stitt, 1991). Bir organizmanın değişen çevresel koşullara uyumu çoğu kez kalıtsal
değildir (Hale ve Orcutt, 1987). Bitkiler yüksek CO2 düzeylerine uyum sağlamak
amacıyla fotosentez hızlarını ve solunumlarını ayarlarlar. Buna karşın bitkilerin
uyum yeteneklerinin tanımı günümüzde yetersizdir. Fotosentetik uyum Rubisco
enziminin üretilmesinin düşmesine neden olmaktadır. Bu süreç yapraklardaki daha
yüksek düzeydeki karbonhidratlarla bağlantılıdırlar (Stitt, 1991). Fotosentez hızını
etkileyen önemli bir faktör de, bitkinin fotosentez ürünlerini etkili olarak
depolayabilmesindeki fizyolojik kapasitesidir. Başka bir deyişle, daha yüksek
düzeylerdeki fotosentezin kalıcılığı, veya sürekli/kararlı oluşumu meyve, yumru ve
dane gibi biyokütle depolarına bağlıdır. Bu depolar artan fikse edilmiş
karbonhidratların depolanmasını sağlamaktadırlar. Adaptasyon sürecinde bile yaprak
düzeyindeki fotosentez genelde atmosferdeki CO2 konsantrasyonuna bağlı olarak
artış gösterir. Buna karşın uzun süreçli uyum, fotosentez kapasitesi ve solunum için
daha iyi anlaşılmasının gereği vardır. Böylece, karbon döngüsündeki yükselen
CO2’ye ve agro-ekosistemlerdeki potansiyel değişimlerin güvenilir olarak tahmin
edilmesi ile birlikte, fotosentez hızı ve solunumda oluşacak uzun dönem uyumunun
daha iyi kavranmasını sağlayacaktır (Reddy ve Hodges 2000).
2.2.1.2. Stoma Direnci ve Su Kullanım Randımanı
CO2 artışının diğer bir önemli fizyolojik etkisi stomaların hareketi üzerine
etkisidir.
Yaprak
yüzeylerindeki
stomatal
gözeneklerden
CO2
emilimi
gerçekleştirilmekte ve su buharı salınmaktadır. Bu bağlamda, atmosferik CO2
artışında terleme düzeyi düşebilir. İki kat CO2 artış ortamında %30’luk bir stoma
iletkenliği azalması saptanmıştır (Cure ve Acock, 1986) (Çizelge 2.3).
20
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
Çizelge 2.3. Artan CO2 karşı bitkilerdeki yüzde transpirasyon değişimi (300 ppm
CO2 artışı) (Cure ve Acock, 1986)
Tepki
Buğday
Arpa
Çeltik
Mısır
Çeşidi
Transpirasyon
-17±17
-19±6
-16±9
-26±6
Tepki
Çeşidi
Sorgum
Soya
Fasulyesi
Pamuk
Patates
Transpirasyon
-27±16
-23±5
-18±17
-51±24
Böylece su kullanım randımanı (SKR) söz konusu iki kat CO2 artışıyla
birlikte terlemenin azalmasına neden olup artış gösterecektir. SKR, biyokütle ile
bitkinin terlemeyle kaybettiği suyun oranı olarak tanımlanır. CO2’nin oransal
artışıyla buğday gibi C3 bitkilerinin kısıtlı sulama koşullarında, yeterli su koşullarına
göre daha belirgin etkileri vardır; yani kısıtlı sulama koşullarında ve CO2 artışlarında
C3 bitkilerinin stoma açıklıklarının küçülmesi nedeniyle su kullanım etkinliği
artmaktadır. Buğdayda su kullanım etkinliğindeki %70-100 arasındaki artışlar
Kimball ve Idso (1983) ve Morison (1985) tarafından belirlenmiştir.
Yaprak düzeyinde ise elli farklı bitkide yapılan çalışmada CO2 artışlarıyla C3
ve C4 bitkilerinde, gymnosperm ve angiosperm’lerde ve mono ve dikotiledonlarda
çok farklı stoma tepkileri saptanmıştır (Morison, 1985). Buna karşın CO2 artışı veya
azalmasıyla ilgili olan stoma davranışı ve bununla ilgili olan fizyolojik mekanizma
tam olarak anlaşılmamıştır. Geçmiş bilgilerin tersine (C4 bitkilerinin stomalarının
C3’lere göre tepkisinin CO2’ye karşı daha duyarlı oldukları görüşü) günümüzde iki
kat CO2 artışına karşı C3 ve C4 bitkilerinin stomalarının doğrusal bir ilişkide
oldukları ve ortalama olarak hem C3 ve hem de C4 bitkilerinin iki kat CO2 artışında
%40 stoma açıklığı azalması gösterdikleri saptanmıştır (Şekil 2.7) (Rosenzweig ve
Hillel, 1998).
21
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
660 ppm CO2’de Stoma iletimi
(mol m-2 s-1)
1.6
1.2
0.8
0.4
0.8
1.2
0.4
330 ppm CO2’de Stoma iletimi
(mol m-2 s-1)
Şekil 2.7. CO2 artışına bağlı olarak stomatal iletkenliğin değişimi (∆= C3 bitkisi, O=
C4 bitkisi) (Morison, 1985)
CO2 artışına karşın stomatal tepki bir çok etmene göre değişir. Bunlar, yaprak
yaşı, ışık yoğunluğu, atmosfer nemi, ve sıcaklıktır (Morison, 1985). Stomatal tepki
ile CO2 arasındaki ilişkinin saptanması CO2, sıcaklık ve bitki hormonları arasındaki
etkileşim nedeniyle güçtür. Stomatal düzenlenme ve gaz değişimi arasındaki ilişkinin
de açıklanması benzer güçlükleri içerir. Morison (1985), CO2’nin stomatal iletime
doğrudan etkili olmasına karşın, stomatal iletimin gaz değişimini ayarlanmasına olan
etkisinin kanıtlarının fazla olmadığını belirtmektedir.
Fotosentezde olduğu gibi CO2’nin etkisiyle stoma iletkenliği arasındaki ilişki
ile ilgili bilgiler bulunmaktadır. Örneğin, stomaların kapanmasının ve buna paralel
gelişen terlemenin (terleme ve buna bağlı olan latent ısı kaybı) düşmesinin sonucu
olarak yaprak sıcaklığının artacağı açıkça bilinmektedir. İklim odalarında kontrollü
koşullar altında yaprak ve bitki örtüsü sıcaklıklarının CO2 artışına bağlı olarak 1-3
dereceye kadar arttığı saptanmıştır (Chaudhuri ve ark., 1986; Idso ve ark., 1987).
Stomaların kapanmasıyla (% (25-% 35) ilişkilendirilen transpirasyondaki azalma,
stomatal iletimdeki düşmeyle (% 40) eşit değerlere sahip değildir (Allen ve ark.,
1985; Morison, 1985). Bunun nedeni, yaprak içerisinde artan buhar basıncı, kısmi
olarak azalan iletkenliği dengelemek amacıyla, yapraktan havaya doğru buhar
22
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
basıncı gradiyentini arttırmaktadır. Böylece yaprak sıcaklığı aynı zamanda bitki
metabolizmasını arttırmakta ve (soluma ve fizyolojik gelişmeyi de içeren) yaprak
dokusunun yaşlanmasına neden olmaktadır.
Fotosentez ile stoma hareketleri ilişkileri üç ayrı düzeyle düşünülebilir.
Bunlar: yaprak, bitki ve bitki örtüsü olarak ele alınabilir. Yaprak düzeyinde, belirli
bitkilerde CO2 artışı sonunda artan terleme etkinliği (fotosentetik su kullanım
etkinliği) (A/E, µmol CO2 alımı\mol su (H2O) kaybı, A: net Asimilasyon, E:
Terleme) % 60 -% 160 arasında asimilasyondaki artma ve terlemedeki azalma ile
açıklanabilir (Morison, 1985).
Bitki düzeyinde ise daha uzun gelişme süreçlerinde, su kullanım etkinliği
(Bitki başına üretilen kuru madde kütlesi/bitki başına terleme) artışları, tek yaprak
düzeyindeki A/E artışları kadar yükselme göstermezler. Bu durum fotosentetik uyum
ve olumsuz sıcaklık etkisinden, ürün miktarından ve terleme nedeniyle oluşur. İki kat
CO2 artışı koşullarında, Morison (1985) yaklaşık % 30’luk bir bitki gelişimi artışı ile
birlikte terlemede azalma olduğunu saptamıştır ki bu durumda anılan her iki etmen
(bitki büyümesi ve terleme) birden su kullanım etkinliğini bitkide % 70 ile % 100
arasında artırır.
Bitki örtüsü düzeyinde ise arazide su kullanım etkinliği birim alanda bitki
biyokütle birikiminin, bu alandaki bitkiler tarafından kullanılan toplam su düzeyine
(ET) oranı olarak tanımlanmaktadır. Bitki tarafından kullanılan toplam su miktarı
doğrudan CO2 artışından etkilenen fakat vejetasyon örtüsü ve bitki su alımıyla
değişebilen stomatal kapanımı ve topraktan olan ET’den de etkilenen her iki
terlemeyi de içerir.
Artan CO2 koşullarında, hidrolojik rejimde oluşan diğer bir değişim ise
yaprak alanının artmasıyla gelişen su dengesi etkileşimidir. Bu durum bitki
örtüsünden doğrudan buharlaşmaya neden olan kurak ortamlarda belirgin etkilere
neden olacaktır. Böylece su kullanım etkinliği üzerinde arazide vejetasyon düzeyinde
daha karmaşık ilişkiler ve etkiler oluşmaktadır. Morison (1985) buğdayda yürüttüğü
bir saksı denemesinde yoğun ve gelişmiş bitkilerde su kullanım etkinliğinin,
kontrollü koşullar altındaki bitkiler için bulunan % 80’den, saksılarda ise daha düşük
düzeyde (%30) artış gösterdiğini saptamıştır. Aynı araştırıcı iki kat CO2 artışıyla
23
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
birlikte SKE’deki artışların, ürün ve doğal vejetasyonda yaklaşık % 30 ile % 50
arasında olabileceğini belirtmiştir. Allen ve ark. (1985), tersine, SKE’nin birim
alanda seyrek olarak azaldığını saptamışlardır.
2.2.1.3. Biyolojik Verim ve Dane Verimi
Yüksek atmosferik CO2 konsantrasyonunda artan fotosentez doğal olarak
artan biyo kütle birikimini sağlamaktadır (Kimball, 1983; Cure ve Acock, 1986;
Poorter, 1993). Kontrollü koşullar altındaki denemelerde CO2 ’nin iki kat artışıyla
(günümüz 350
ppm),
buğday gibi bitkilerin
verim düzeyleri farklılıklar
göstermektedir. Çoğu bitkinin tepkisi (verim düzeyi) olumlu olmakla birlikte küçük
bir bölümü olumsuz olmuştur (Çizelge 2.4). Bazı araştırmacılar ise tarla
denemelerini kontrollü koşulların doğrulanması için yapmışlardır (Lawlor ve
Mitchell, 1991; Hendrey, 1993).
Çizelge 2.4. Artan CO2’ye karşı farklı kültür bitkilerinde biyolojik verimdeki oransal
(%) değişim (300 ppm CO2 artışı) (Cure ve Acock, 1986)
Soya
Tatlı Ağırlıklı
Buğday Arpa Çeltik Mısır
Pamuk Patates
Fasulyesi
patates ortalama
+35±14 +70±9 +15±3 +29±64
+29±8
+209±20 +51±11 +83±12
+41
Artan CO2’ye tepki, farklı bitkiler ve hatta aynı bitkilerin farklı çeşitleri
arasında değişiklikler göstermektedir. Aynı kültür bitkisinin çeşitleri arasında CO2
değişimine karşı farklı tepkileri, bitki çeşitlerinin genetiğine, deneme tekniğine ve
desenine bağlılığından dolayı ayırt etmek çoğunlukla güçtür. C3 ve C4 fotosentetik
yolları bitkiler arasındaki farklılıkların genel sorumlusu gibi görünmektedir.
Biyokütle bitkide fotosentez ve solunum arasındaki fark olarak karbonun
bitkisel ürün şeklinde birikmesi, artı mineral birikiminden oluşur. Dolayısıyla
biyokütle artırmanın aynı andaki net fotosentezin etkilenmesine paralel olması
beklenebilir. Buna karşı gerçek koşullar altında bitki besin elementleri, elverişli su
miktarı gibi diğer faktörlerin de optimum düzeyde olması gerekmektedir. Örneğin
kök ve yeşil aksam büyümesinin teşviki ek olarak kaynak kullanımı demektir. Bunun
aksine, artan karbon asimilasyonu besin maddelerinin büyüme için daha sınırlayıcı
24
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
olması ile sonuçlanır. Düşük sıcaklıklarda büyüme muhtemelen asimilasyonla değil,
daha ziyade fotosentez kapasitesi ile sınırlanacaktır. Bu faktörlerin yeterli düzeyde
olması ile CO2’i iki katına çıkarmakla buğday biyokütlesindeki % 0’dan 40’a çıkan
artış açıklanabilir. Daha önceki tarla çalışmaları CO2’i iki katına çıkarmakla tepkinin
% 30’a çıkabildiğini, dört katına çıkarmakla ise % 20 ‘lik bir artışa ulaşılabildiğini
göstermektedir. İngiltere’de tarla sıcaklığını simule eden denemelerde, kışlık
buğdayın biyokütle değeri, CO2’i iki katına çıkarmakla % 15-27 arasında tepki
verdiği ve eğer CO2 seviyesi dereceli sıcaklık tünellerinde iki katına çıkarılırsa tepki
% 6-34 arasında olmuştur. Avustralya’da yapılan başka bir benzer çalışmada ise elde
edilen artış sıcaklığa bağlı olarak % 7-36 arasında değişmiştir. Avrupa’da 9 bölgede
Üstü Açık Büyüme Odaları (Open Top Chambers, OTC) denemelerinde yazlık
buğdayla 25 çalışma yürütülmüş, CO2 320 µmol/mol’ün % 10’nundan başlayarak
246 µmol/mol’e yani %75’e kadar zenginleştirilerek biyokütle üretimini teşvik
denemeleri yürütmüş ve bütün veriler kullanılarak yapılan regresyon analizi 100
µmol/mol’lük bir zenginleştirmeden elde edilen toprak üstü biyokütle artışının % 13
olduğunu göstermiştir (Lawlor ve Mitchell, 2000).
Buğdayın artan karbon asimilasyonuna tepkisi esnektir ve bitki organlarının
tamamının büyümesi sağlanabilir. Ana saplar genellikle en az etkilenen organlardır.
Buna karşın kardeş büyümesi ve yaşama gücü ve kök büyümesi ise en fazla teşvik
edilen organlardır. Ancak, yaprak alanı başaktaki dane sayısı ve dane ağırlığının
hepsi çeşit ve çevre koşullarına bağımlı olarak arttırılabilir. Artırılmış CO2’ten
kaynaklanan dane verimi artışı her zaman olmamakla birlikte, çoğu kez, biyokütle
artışına benzerdir. Dane verimi vejetatif büyüme dönemine göre reproduktif dönem
sırasında özellikle çiçeklenme döneminde biyokütle üretimine daha duyarlıdır.
Artırılmış CO2’in hasat indeksi üzerine etkilerinin bu farklı dönemlerde biyokütlenin
oransal artışı ile açıklanabildiği gösterilmiştir. Yazlık buğday çeşidi Minareti
kullanarak yapılan çok bölgeli OTC denemelerinde, ortalama dane verim artışı her
100 µmol/mol CO2 zenginleştirilmesi başına % 11 olmuştur. Bu sonuçlar kışlık
buğday çeşidi Mersia üzerinde alınan sonuçlar ile benzerdir (Lawlor ve Mitchell
2000).
25
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
Kimball’ın (1983), CO2’in buğday gibi bitkiler üzerine etkisini araştırdığı
saksı denemeleri üzerine olan yetmişten fazla çalışmasında ürün düzeyleri, söz
konusu çalışmaların %90’nın da artığını belirtmiştir. Bu artışlar 0-100% arasında
değişim göstermektedir. Birkaç olumsuz sonuçtan da söz edilmesine karşın bunların
nedeni açıklanmamıştır. Gifford ve Morison (1993) yukarda belirtilen birkaç
denemenin olumsuz sonuçlarının CO2’nin etilen gibi diğer gazlarla karışmasından
dolayı verimde azalış olabileceğini belirtmişlerdir. Ortalama olarak C3 bitki
verimleri Kimball (1983) ve Cure ve Acock (1986) yayınlarında iki kat CO2 artışıyla
% 35 oranında artış saptamışlardır. Buna karşın C4 bitkilerinde ise bu artış %10
düzeyinde saptanmıştır. C3 bitkilerinde bunun anlamı, % 0.1/ppmv CO2’lik bir kuru
madde artışıdır. C4 bitkilerindeki artış, fotosentezle doğrudan ilişkili olmayıp, su
kullanım etkinliğinin iyileştirilmesine bağlı olabileceği düşünülmektedir. Ürün
kalitesi üzerine birkaç deneme yapılmasına karşın, bu önemli özelliğe CO2 artışının
çok az etkisi olduğu görülmektedir (Reddy ve Hodges, 2000).
Genel olarak buğday veriminin artması, kardeşlenme ve daha çok sayıda
daneye bağlıdır (Lawlor ve Mitchell, 1991). Deneysel CO2 artışının da bitki
organlarında değişim sağladığı gözlenmiştir. Bu değişiklikler sap ve kök
uzunluklarıyla, yaprak alanı ve kalınlığının artmasıyla ilgilidir. Her zaman olmasa
da, genellikle artan yaprak kalınlığı-ki bu artan nişasta düzeylerine bağlıdır ve düşük
düzeyde özgül yaprak yüzey alanının nedenidir (Reddy ve Hodges, 2000). Bu iki
etki, birim yaprak alanının potansiyel asimilasyonunu azaltan CO2 artışı sonucu artan
fotosentezin yükselişini yok edebilir. Hızlandırılmış yaprak dökümü, alt yaprakların
erken yaşlanması bitkinin gölgelenmesi ile ilgili olup CO2’nin arttığı bir atmosferde
artan büyümeye bağlıdır (Rosenzweig ve Hillel, 1998).
2.2.2. Sıcaklık ve Olası Sıcaklık Artışının Bitki Fizyolojisi, Büyümesi, Gelişmesi
ve Verim Üzerine Etkisi
Yüksek sıcaklık gerilimi, bitki süreçleri içersinde (bitki süreci değil;bitkinin
karşılaştığı bir durum) en az anlaşılanıdır. Toprak ve hava sıcaklıkları eş zamanlı
olmamakla birlikte çoğu kez yüksek düzeyde değişim gösterirler. Bu nedenle kökler
ve dallar değişen ortamlarda büyürler. Tarla bitkilerinin metabolizmaları, söz
26
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
konusu, bu çevresel sıcaklıklardan fazlaca etkilenirler. Belirgin olarak sıcaklık bitki
morfolojisini fotosentetik ürünlerin parçalanmasını ve kök dal oranını etkilemektedir.
Bitki gelişmesinin ampirik tanımlanmasında kullanılan ‘Kritik Sıcaklıkları’ ortalama,
minimum ve maksimum günlük sıcaklıkları ve aynı zamanda büyüme periyodundaki,
belirli bir sınırın üzerindeki, sıcaklık toplamını kapsar. Farklı fizyolojik süreçlerin ve
bitki gelişimi dönemlerinin farklı sıcaklık tepkileri vardır (Reddy ve Hodges, 2000).
CO2 artışının bitki büyümesine etkisi fazlaca araştırılmasına karşın, CO2 ile
ilgili olarak sıcaklık artışının etkisi çok iyi araştırılmamıştır. Benzer ortam
sıcaklığında bitki örtüsünün ve köklerinin sıcaklıkları farklı olabileceğinden dolayı
yüksek sıcaklığın etkilerinin araştırıldığı çalışmaların yapılması ve sonuçlarının
yorumu güçtür. Sıcaklık değişiminin etkisini kapsayan çalışmalar, sıcaklığın gündüz
ve gece değişimlerini dikkate almadan kontrollü ortamlarda yapılmaktadırlar.
Tarlada, yüksek sıcaklıkların genelde yüksek radyasyon ve artan su gereksinimi ile
bağlantılı olmalarından, iklim faktörlerinin bitki üzerindeki etkilerinin ayrı ayrı
anlaşılmaları güçtür (Reddy ve Hodges, 2000).
Küresel iklim modelleri, herhangi bir bitkinin büyüme dönemi boyunca
gereksinim duyduğu toplam sıcaklık ve tolerans sınır değerinin, mevsim içinde kaç
gün aşacağını verir. Bu, ancak, ürün miktarı üzerindeki yüksek sıcaklığın potansiyel
tepkisinin saptanmasına yarar (Reddy ve Hodges, 2000).
2.2.2.1. Sıcaklığın Fizyolojik Süreçler Üzerine Etkisi
Yüksek
sıcaklığın
çoğunlukla
ılıman
iklim
rejimlerinde
verimliliği
düşürebileceği öngörülmektedir. Bu tür zararların bitki üretim sistemlerinde
ölçülmesi güçtür ve genelde bir çok tarım bölgesinde sıcaklıklar normal düzeyleri
geçmelerine karşın anlaşılamamaktadırlar. Örneğin buğdayın optimum büyüme
sıcaklığı dönem ortalaması olarak 15 oC’dir, buna karşın ABD’de Great Plains
boyunca dane dolum sürecinde günlük sıcaklık maksimaları 25 oC’ye ulaştığında da
yetiştirilmektedir (Paulsen, 1994).
Bitkiler sıcaklık yükselmesini, uzun dalga boylu radyasyon, ısı enerjisi ve
durağan ısıyı terleme ile yayarak dengelerler (Şekil 2.8; Gates, 1980) ve kuraklık
27
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
gerilimine maruz kaldıklarında stomaları kapanır. Bu kapanmalar terlemeyi azaltırlar
ve sonuçta su kaybının serinletici etkisi ortadan kalktığından bitki sıcaklıkları artar.
Böylece, su ve sıcaklık gerilimleri çoğunlukla birlikte oluşurlar ve birbirlerini
etkilerler.
Sıcak kuru rüzgarlar (Kuzey Afrika Siroccoları veya Orta Doğunun
Hamsinleri) çoğunlukla yüksek sıcaklık zararlarını artırırlar.
En az 30 dakika süreli 45o ve 55 oC’lik sıcaklıklar bir çok çevrede buğday
yapraklarına zarar verirler. 35o ve 40 oC derecelik sıcaklıklar bile daha uzun
sürerlerse aynı etkiyi gösterirler (Fitter ve Hay, 1987) ve 40 oC’nin üzerindeki
sıcaklıklar da stomaların kapanımını etkilerler (Shibles ve ark., 1975). Yüksek
sıcaklıkların buğday gibi ana tarım bitkileri üzerindeki etkileri dikkate alındığında
sekiz saatten fazla 30 oC ve üstü sıcaklık periyotlarının buğdayda vernalizasyonu ters
çevirdiği saptanmıştır (Acock ve Acock, 1993).
Kök sıcaklığı, toprak üstü sıcaklığından daha etkili olur, çünkü, köklerin
optimal sıcaklık değerleri daha düşüktür ve hızlı sıcaklık dalgalanmalarına karşı daha
az uyum gösterir (Paulsen, 1994). Metabolik substratların azalması, solunum
düzeylerinin arttırmasıyla birlikte kök aktiviteleri diğer fizyolojik toplam etkilerle
birlikte azalır. Bu nedenle kök büyümesi ve işlevi, yüksek sıcaklıkta, yüksek düzeyde
etkilenirler. Sıcaklık, bitki besin maddeleri ve suyun alımını ve aynı zamanda kök
karbonhidratlarının yer değiştirmesini etkiler. Uzun süreli yüksek sıcaklıklar sonuçta,
kök büyümesini tamamen durdururlar.
28
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
Termal
radyasyon
Direkt
Güneş ışığı
Yansıyan
Güneş ışığı
Transfer edilen
Radyasyon
Dağılan
Güneş ışığı
Transpirasyonla
Transfer edilen
Rüzgar
Konveksiyon
yoluyla
Yansıtılan
Güneş ışığı
Termal
radyasyon
Şekil 2.8. Bitki ile çevresi arasındaki enerji değişimi (Gates, 1980)
Fotosentezin sıcaklığa karşı duyarlılığı, solunumdan daha yüksektir. Yaprak
kloroplastlarındaki, tilakoid zarlarındaki fotosistem II (PS2) tepkime merkezi çok
duyarlıdır ve hızlı bir biçimde yüksek sıcaklık ve yüksek ışıklanma gerilimine tepki
verirler (özellikle dane dolumu sürecinde) (Paulsen, 1994).
Yapılan bir çok çalışmada buğdayda net fotosentezin 5 °C’de sınırlı
olduğunu, sıcaklık arttıkça geniş bir optimum aralığında arttığını, yüksek sıcaklıkta
(>25°C) azaldığını ve 40 °C civarında durduğunu göstermiştir (Lawlor ve Mitchell,
2000). Net fotosentezin CO2’e duyarlılığının Rubisco’nun özelliği nedeniyle
sıcaklıkla büyük oranda arttığı belirlenmiştir. Optimum sıcaklık, yükseltilmiş CO2 ile
bir kaç derece artmaktadır. Bu da Rubisco’nun kinetik parametrelerinin sıcaklığa
bağımlılığı; CO2 ve oksijenin (O2’nin) oransal çözünebilirliği nedeniyledir. Bunun
anlamı, fotorespirasyonun sıcaklıkla artması demektir. İklim değişiminin neden
29
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
olacağı daha yüksek sıcaklığın, en önemli etkisi yaprak oluşumu ve yaşlanmasını
hızlandırması dolayısıyla aktif fotosentez süresini kısaltmasıdır (Lawlor ve Mitchell,
2000).
Minimum bir sınır değerinin üstünde, bitkilerin yükselen sıcaklığa karşı
tepkileri, optimum sıcaklık değerine kadar olumlu olma eğilimindedir. Optimum
sıcaklık değeri, tüm diğer değişkenler optimum olduğunda, bitki büyüme hızının
maksimum düzeye ulaştığındaki, sıcaklık değeridir. Bu diğer değişkenler, toprak
nemi, havalanma, ve bitki besin elementleri (BBM), ışık ve ortamın CO2 ’sidir (Fitter
ve Hay, 1987). Söz konusu optimal aralık aşıldığında, bitkiler olumsuz tepki
gösterirler ve sonuçta büyüme ve üründe belirgin bir düşüş olur (Şekil 2.9). Farklı
bitkilere göre optimal sıcaklıklar değişir. Örneğin yarı kurak bölge bitkisi olan
mısırın fotosentez için gereksinim duyduğu optimal sıcaklık, buğdaydan daha
fazladır ve daha ılıman bir iklimde yetişir (Şekil 2.10). Genelde ürünler yeşil
aksamlarının sıcaklıklarını, kullanılabilir su düzeyi yeterliyse, çevre sıcaklığı
aralıklarında koruyabilirler.
Bitki Büyüme Hızı
Toptimum
Tmin
Tmax
Sıcaklık
Şekil 2.9. Bitki büyüme hızı ile sıcaklık arasındaki ilişki (Rosenzweig ve Hillel,
1998)
30
Net CO2 değişimi (mg/CO2dm-2hr-1)
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
40
30
(c)
20
(b)
10
(a)
0
-10
10
0
(a)
20
40
30
(b)
50
60
(c)
(0C)
Sıcaklık
Şekil 2.10. Net fotosentez hızı ile sıcaklık arasındaki ilişki (a: çim bitkisi; b: buğday,
c: mısır; yatay çizgiler optimum aralığı göstermektedir) (Rosenzweig ve
Hillel, 1998)
Yükselen sıcaklıklar bitki hücrelerinin metabolik aktivitelerini, genelde,
arttırmalarına karşın; aşırı yüksek sıcaklıklar enzimlere zarar verebilir (Fitter ve Hay,
1987). Belirli bir düzeye değin hızlı tepkime düzeyleri yararlıdır, bunun üzerinde ki
sıcaklıklar kimi bitki süreçlerine zarar verebilir. Her iki etkinin dengelenmesi,
bitkinin sıcaklık artışına olan genel tepkisinin saptanmasına yarar. Optimum sıcaklık
aralığının üzerinde, fotoplazmik proteinler, hücresel enzimler ve membranlar
bozunurlar ve sitoplazmik akışın hızında durma veya düşüş oluşur.
Ilıman bölge çeşitlerinde solunum hızları sıcaklığın 20 oC altında olduğunda
düşüktür ve sıcaklığın yükselmesi ile 40 oC çevresindeki ‘denge noktasına’ ulaşana
kadar solunumdaki artışı sürer. Bu sıcaklık noktasında, solunum hızı fotosentezin
toplam hızına/düzeyine eşit olur; ve net bir karbon birikimi bu noktada oluşmaz ve
sonuçta da büyüme gerçekleşmez. Solunumdaki karbon tüketimi, fotosentezdeki
bürüt karbon birikiminden çıkarıldığında net fotosentez düzeyi elde edilir. Bu
değerin sıcaklığa karşı grafiklendirilmesi Şekil 2.11’da verilmiştir (Fitter ve Hay,
1987). Hızlandırılmış solunum, net biyokütle birikimini azaltır ve ekonomik ürün
verimini düşürür. Paulsen (1994) tarafından verilen bir örnekte, buğday danelerinin,
31
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
yüksek sıcaklıkta artan solunum kaybı zararı gösterdikleri saptanmıştır. Solunum
hızındaki bu gibi değişiklikler, artan CO2 ortamında, yükselen fotosentezi kısmen
olumsuzlaştırma/azaltma eğilimindedir. Buna karşın, bitkilerin, belirli bir solunum
hızı artışı olmadan da, daha sıcak koşullara, göreceli olarak, uyum sağlamaları
Fotosentez hızı/Solunum hızı
olasıdır (Reddy ve Hodges, 2000).
Toplam fotosentez
Topt
Net fotosentez
Tmin
Tmax
Net fotosentez
Solunum
0
10
20
30
40
0
10
20
30
40
Yaprak Sıcaklığı (0C)
Şekil 2.11. Sıcaklığın bitki fotosentezi ve solunum ve net üretimine olan etkisi (Pisek
ve ark., 1973)
Bitkilerin yüksek sıcaklıkta zararlanmaya karşı duyarlılıklarının gelişme
süreciyle değişebilmesine karşı vejetatif ve reproduktif gelişme dönemleri, süreçlerin
uzamalarından farklı etkilenebilirler. Bitkinin reproduktif gelişme sürecinde
oluşabilen yüksek sıcaklıklar bitkiye, özellikle, zarar verebilmektedir. Örneğin
buğdayda dane dolumuna etki edebilir. Anthesis sürecinde ve hemen öncesinde,
oluşabilecek olan değişiklikler ise bir çok çeşitte kısırlığa neden olabilir, buna
rağmen, buğdayın söz konusu değişime daha az duyarlı olduğu saptanmıştır
(Paulsen, 1994).
Düşük verim, düşük düzeydeki asimilasyon hızlarına, hızlandırılmış bitki
gelişmesine ve kısalan günlük sıcaklık değişimlerine bağlıdır Yüksek sıcaklıklar
olgunlaşmayı
hızlandırabilir
ve
buğdayın
işlevsel
ekmeklik
özelliklerini
etkileyebilmektedir. Ana ürünlerdeki optimale yakın sıcaklıklardan sonra gelen
yüksek sıcaklıkların olumsuz etkileri, daha yüksek olur. İki kat CO2 senaryosunda
tahmin edilen sıcaklık artışı üst sınırına ulaştığında bitki yetiştiricilerinin, yüksek
32
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
sıcaklığa toleranslı ürün çeşitlerini geliştirmeleri yaşamsal bir zorunluluk olacaktır
(yaklaşık 4 oC sıcaklık artışı).
Sıcaklığın buğday fenolojisi üzerine etkileri ekstrem sıcaklıkların etkilerinden
çok farklıdır. Aşırı soğuklar, buğdaya zarar verebilir; veya geç donlar kısırlığı teşvik
edebilir. Çiçeklenme sırasında donma sıcaklığının üzerindeki sıcaklıklar (5 °C’den
düşük) ve aşırı sıcaklıklar (30 °C’den fazla) polen oluşumuna zarar verebilir. Bu,
sonuçta dane tutumunu azaltırken verimi de azaltabilir. Çeşitler arasında bu etkiye
duyarlılık bakımından geniş değişim aralığı vardır. İklim değişimi muhtemelen
ekstrem sıcaklıklar nedeniyle düşük verimlere yol açabilir; zira, iklim değişiminden
dolayı ekstrem sıcaklıkların sıklığı özellikle bitki gelişiminin duyarlı olduğu kısa
dönemlerde değiştirebilir. Bu, koşullara dayanabilme yeteneği daha iyi adapte olan
çeşitlerin ıslahı ve seçimini gerektirir (Lawlor ve Mitchell, 2000).
Değişen iklimin etkileri olarak, kış ölümü, vernalizasyon, gece solunum
düzeyleri ve yüksek sıcaklık gerilimleri değişebilir. Yüksek gece sıcaklıkları üreme
organlarının, karbonhidrat birikimini durdurabilir (Hall ve Allen, 1993), ve böylece
de çiçeklenme ve dane dolumu olumsuz yönde etkilenebilir.
Kimi tarla bitkisinde, dokular düşük sıcaklıkların etkisiyle dayanıklılık
kazanırlar ve böylece don olayının zararlı etkisine karşı daha dayanıklı olurlar. Daha
sıcak veya ılıman sonbaharlar, kışa dayanımı azaltarak seyrek olarak oluşan soğuk
dönemlerdeki ürün zararlanma duyarlılığını arttırır. Kimi çalışmalar, ‘Kış
Ölümlerinin’ ısınma senaryoları ile artabileceğini göstermektedirler (Mearns ve ark.,
1992).
Kışlık buğday gibi kimi ürünlerde, ‘tam çiçeklenme’, bitki gerekli
soğuklanmayı görmeden oluşamaz. Bu sürece ‘vernalizasyon’ denmektedir. Kışın
sıcaklıklar yükseldikçe, vernalizasyon olumsuz yönde etkilenmektedir. Çiftçiler bu
değişikliğe ‘yazlık buğday çeşidine’ geçerek adapte olabilirler (Rosenzweig, 1985).
Bu yeni durum, buğdayın pazarlanması, işlenmesi ve kalitesinde değişiklikler
oluşturabilir.
Gece boyunca yükselen sıcaklıklar, solunumu arttırarak bitki karbonhidrat
depolarının eksilmesini ve verim azalmasına neden olur. Bu etki, kimi tropikal
tarımsal alanlardaki ürün düzeylerini sınırlandırır. Bir simülasyon çalışmasında
33
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
oluşturulan söz konusu minimum ve maksimum sıcaklık değişimlerinin etkilerini
araştıran Rosenzweig ve Tubiello (1996), ABD’de buğday üzerindeki olumsuz
etkilerin, minimum sıcaklıkların maksimum sıcaklığa oranla daha fazla artış
gösterdiğinde, azaldığını saptamışlardır. Olumsuz etkilere karşı bitki tepkileri,
değişken olmalarına karşın bir kuzey-güney kesiti alındığında en güneydeki üretim
alanlarında vernalizasyon düşüşlerinden dolayı olumsuz etkiler artar.
2.2.2.2. Sıcakılığın Büyüme ve Gelişme Süresine Etkisi
Artan ısınma orta ve yüksek enlemlerdeki alanlarda potansiyel büyüme
mevsiminin süresi arttıracağı için yararlı sonuçlar doğurur. Uzamış bir potansiyel
büyüme mevsimi, baharda erken ekim, hızlandırılmış büyümeyi ve erken olgunlaşma
ile hasatı sağlar. Sonuçta, çoklu ekim gerçekleşebilir.
Bitki gelişmesini kontrol eden ana çevre faktörü sıcaklıktır. Yüksek
sıcaklıklar, genelde, bitkilerin fenolojik gelişimini ve (aşırı sıcaklıkların olduğu
dönemler dışında) olgunlaşmayı hızlandırır (Elli ve ark., 1990). Kısalan büyüme
süresi, yıllık ürünlerin potansiyel verim miktarlarını azaltabilir (Rosenzweig, 1990;
Butterfield ve Morison, 1992). Bu bağlamda büyüme süresinin uzunluğu ve ışık
girdisinin toplam miktarı, toplam kuru madde ve ürünün ana saptayıcılarıdır
(Monteith, 1981). Erken bitki büyümesi sıcak ortamlarda tahıl verim potansiyelini
bitki büyüme dönemi sonunda etkiler (Paulsen, 1994).
Yüksek sıcaklıkla tüm gelişme dönemlerinin uzunlukları kısalır. Özellikle
apekste çift halka oluşumundan çiçeklenmeye kadar olan sürenin daha çok kısaldığı
ve her başağın dane sayısının azalması ve tahıl veriminin düşmesi söz konusudur
Reddy ve Hodges (2000). Yüksek sıcaklıklar sıkça hızlı gelişim nedeniyle yaprak ve
başak sayısını da azaltır (Paulsen, 1994). Buğday için optimum fotosentez sıcaklığı
20-30 0C arasındadır, oysa dane verimi için ortalama 15 0C’dir. Bu sıcaklık farkı
buğdayda, ılıman bitki çeşitlerinde fotosentetik aktivitenin ve sıcaklık sürecinin,
maksimum ürün verimi için önemini ortaya koyar (Paulsen, 1994). Yüksek sıcaklık
aynı zamanda hasat edilebilen organların (dane) sayısını ve ağırlığını da azaltır. Şekil
34
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
2.12 yüksek ve düşük sıcaklıkların etkilerini göstermektedir (Acock ve Acock,
1993).
Düşük
Sıcaklık
Biyokütle
Yüksek
Sıcaklık
E
H1
Zaman
H2
Dane Sayısı
Düşük
Sıcaklık
Yüksek
Sıcaklık
F
H1
H2
Zaman
Dane Ağırlığı
Düşük
Sıcaklık
Yüksek
Sıcaklık
G
H1
H2
Şekil 2.12. Düşük ve yüksek sıcaklıkların bitki gelişimi ve verimine etkileri (E:
Çıkış, F: Hasat için bitki organlarının gelişiminin başlangıcı, G: Kuru
madde birikiminin başlangıcı, H: Kuru madde birikiminin bitişi) (Acock
ve Acock, 1993)
Araştırıcılar, bir bitkinin gelişme süresinde karşılaştığı termal süre ihtiyacını
saptamak amacıyla doğrusal ve doğrusal olmayan çeşitli indisler geliştirmişlerdir.
Termal indisler genelde ‘büyüme derece günleri’ (Termal Süre=Toplam Sıcaklık
İsteği) (Growing Degree Days, GDD) olarak tanımlanırlar ve toplam günlük veya
aylık maksimum ve minimum sıcaklıklara göre hesaplanır. Bunların kimileri gün
uzunluğunu,
güneş
radyasyonunu
ve
35
su
gerilimini
içerecek
biçimde
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
değiştirilmişlerdir. Bu indisler bitki gelişimi, ürün ve coğrafi bölgeye göre (üzerine
olabilecek olan yüksek gelişme) mevsim sıcaklıklarının etkilerinin hesaplanmasında
kullanılır.
Bitkilerin fenolojik gelişimi ve büyüme süreçleri, tohum çimlenmesi, yaprak
oluşumu, genişlemesi (büyümesi, alanının artması) ve başaklanma başlangıcı toplam
sıcaklıkla doğrudan ilişkilidirler. Bitkinin her gelişim süresi için gereksinim duyduğu
toplam sıcaklığa Termal Süre denir. Belirli bir taban veya alt sıcaklık düzeyinden
aşağıda etkili termal süreç birikim gösteremez ve bitki gelişimi ilerleme kaydedemez.
Termal Süre, birikim düzeyi ve bitki gelişme düzeyi, artan sıcaklıkla birlikte optimal
bir sıcaklık değerine veya değerler düzlemine erişinceye kadar artar. Söz konusu
sıcaklığın bu düzlemin üzerinde, temel süreç birikimi ve bitki gelişimini düşürür ve
sıcaklığın artmasıyla birlikte birikim durur ve buna bağlı olarakta bitkinin gelişmesi
durur.
2.2.2.3. Sıcaklığın Biyolojik Verim ve Dane Verimi Üzerine Etkileri
Yüksek sıcaklıklar tüm gelişme devrelerini kısaltmaktadır. Bu bağlamda, ışık,
su ve besin maddesi gibi kaynakları alabilmek için daha sınırlı zaman kalmaktadır ve
sıcaklığın artmasıyla biyokütle üretiminin azalması sürpriz olmamalıdır. Etkinin
büyüklüğü, hangi büyüme devresinin etkilendiğine bağlıdır. Çünkü maksimum
büyüme hızı süresinin kısalması ilk büyüme devresinin kısalmasına göre, biyokütle
üretimi üzerine daha fazla etkiye sahiptir. İngiltere’deki bir çalışmada, tüm büyüme
dönemi boyunca 3.5°C’lik sabit bir artış uygulaması, kışlık buğdayın biyokütlesini
%16, dane verimini ise %35 azaltmıştır, büyüme dönemi ise büyük ölçüde kısalmıştır
(Reddy
ve
Hodges,
2000).
Genellikle,
çevre
sıcaklığının
değiştiği
sera
denemelerinde, artan sıcaklığın biyokütle üzerindeki etkileri daha olumsuz
bulunmuştur. Bununla birlikte bu durum mevsimler ve çeşitler arasında büyük
farklılık göstermektedir (Lawlor ve Mitchell, 2000).
Artan sıcaklığın dane verimi üzerindeki olumsuz etkisi, biyokütle üzerine
olan etkisinden daha büyük olma eğilimi göstermektedir. Yani hasat indeksi, yüksek
sıcaklıkta daha çok azalmaktadır. Bu da dane veriminin, dane doldurma periyodunun
36
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
süresine olan özel duyarlılığından kaynaklanmaktadır. Dane doldurma periyodu
sırasında sıcaklıktaki 1°C artışı, süreyi %5 civarında kısaltmakta; hasat indeksi ve
dane verimini oransal olarak azaltmaktadır. Eğer çiçeklenme dönemindeki yüksek
sıcaklıklar, steriliteyi teşvik ederse bu da verimi azaltmaktadır. 9 farklı yörede (258
verim gözlemi) açık hava büyüme odaları denemelerinde yazlık buğday çeşidi
Minaret kullanılarak yapılan denemelerin istatistik analizleri, yetişme sezonu
boyunca (çıkıştan olgunluğa kadar) her 1 °C’lik artışın dane verimi ve biyokütlede %
6’lık bir azalmayı ortaya koyduğunu göstermektedir. Bu etki simulasyon modelleri
ile gayet iyi bir şekilde tahmin edilebilmektedir (Lawlor ve Mitchell, 2000).
2.2.3. Su ve Olası Kuraklığın Buğday Bitkisinin Büyüme, Gelişme ve
Verimliliğine Etkileri
Yağış, toprak neminin birincil kaynağı olup; kurak bölgelerde bitki verimine
etki eden en önemli faktördür. Küresel iklim modelleri, genel ortalama bir yağış
tahmini yaparken, tahmin sonuçları, her yerdeki hidrolojik rejimlerin potansiyel
değişimlerini de gösterirler. İklim parametrelerindeki bir değişim, toplam mevsimsel
yağışa etki etmektedir. Ayrıca bu durum mevsim içi dağılımı ve mevsimler arası
değişimini de etkiler. Bitki verimliliği için, yağışın mevsimsel dağılımının
bozulması, toplam yağışın azalmasından daha da etkili olabilir. Verim, su miktarı
yanında ayrıca günlük veya mevsimsel potansiyel ‘ET’ değişimine karşı duyarlıdır.
2.2.3.1. Su Stresinin Etkilerinin Bitki Büyümesi ve Verime Etkileri
Bitkilerde su stresi, hücresel su aktivitesi ve azaltılmış enerji potansiyeline,
düşük hücre turgor basıncına, artan eriyik yoğunluklarına, azalan hücre basıncına ve
dokuların kaybolan hidrasyonuna bağlıdır (Hale ve Orcutt, 1987). Sonuçta, hücre
genişlemesi ve bölünmesi, hücre duvar oluşumu, protein ve klorofil sentezi, ve
fotosentez yavaşlar. Önemli düzeyde bir gerilim oluştuğunda, solunum düzeyi
yükselir, şeker ve proteinler birikir ve metabolizma bozunuma uğrar (Fitter ve Hay,
1987).
37
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
Su stresi arttıkça, bitkiler hücrelerindeki potansiyel ozmotik basınç azalır. Bu
süreç turgorun korunmasını ayarlar. Ozmotik düzenlenme, hücrenin büyümesini
düşük su düzeylerinde sürdürmesini sağlar (Kramer, 1983). Turgorun korunmasını
sağlayan
özellikler;
ozmotik
basıncın
düşürülmesi,
eriyiklerin
biriktirilme
kapasiteleri, ve hücrelerin elastiklik özelliklerini içerir (Hale ve Orcutt, 1987).
Kuraklık geriliminin başlangıc evrelerinde, turgor ozmotik düzenlenme ile
korunabilir. Gerilim sürerse bitkiler uyum sağlama özelliklerini kaybedebilirler ve
verim düzeyleri, özellikle, reprodüktif gelişme döneminde daha çok kuraklıktan
etkilenirler. Su geriliminde, kurak süreçte hızlı su emilimi yapan yapraklar, meyve ve
daneden su çekebilirler (Rosenzweig ve Hillel, 1998). Kuraklık, yapraklarda
yaşlanmayı ve yaprak dökümünü hızlandırır. Çiçeklenme, polen salınımı ve dane
dolumu evrelerindeki su gerilimi, özellikle, buğdayda verimi etkilemektedir. Su
gerilimi nedeniyle buğday veriminin azalması, Şekil 2.13’de görülmektedir.
Buğdayda, yaprak oluşumu, başak taslağı oluşumu ve başak oluşumu etkilenir.
100
Maksimum verim oranı
90
80
70
60
50
Sapa kalkma
Başak büyümesinin
Kardeşlenme Çiçeklenme Süt olumu Olgunluk
başlangıcı
40
0
10
20
30
40
50
60
70
80
90
100
Çıkıştan sonraki günler
Şekil 2.13. Su stresinin buğday büyüme dönemlerindeki etkileri (Bauer, 1972)
Tarla benzeri koşullar altında CO2 ve kuraklığın interaksiyonu konusunda
oldukça az sayıda buğday çalışması özet olarak aşağıdaki gibi açıklanabilir (Bauer,
1972);
38
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
(i)
Burçak KAPUR
Yükseltilmiş [CO2] uygulamasında, buğday bitkisinin su kullanımı nemli
koşullarda biraz azalabilir, ancak kuru koşullarda biraz artabilir ve
(ii)
Biyokütlenin ve dane veriminin yükseltilmiş [CO2] ile uyarılması kurak
koşullarda nemli koşullardan daha büyük olma eğilimindedir.
2.2.4. CO2 Etkileşimleri
Atmosferik CO2’nin artışı öncelikle C3 ve C4 bitkilerinin toplam bitki kuru
ağırlıklarını arttırmakta veya kısmen arttırmaktadır. Başka bir deyişle CO2 artışı, C3
bitkilerinin toplam bitki kuru ağırlığını arttırır, C4 bitkilerinde ise bu artış azdır.
CO2’nin yaprak tarafından asimilasyonunun artması ve bitki su ilişkilerinin
gelişmesine bağlanmaktadır. Büyüme artışı su eksikliğinin oluşturduğu gerilim,
düşük düzeyde bitki besin maddeleri ve yüksek sıcaklıkların büyümeyi kısıtlamasına
karşın artan CO2 ile oluşur. Artan CO2’ye bitkinin yanıtı diğer gerekli kaynaklara da
bağlıdır (ışık, su ve bitki besin maddesi ‘BBM’). Gerekli olan diğer kaynakların
eksikliğinde CO2’nin etkisiyle oluşan verimdeki artışta azalma meydana gelir. Buna
karşı, optimal koşullardaki oransal verim artışları daha yüksek seviyelerde
gerçekleşmektedir. CO2’nin artışlarını, diğer çevresel değişkenlerle karşılaştırarak
araştıran deneysel çalışmalar, CO2’nin etkisinin tarla koşullarında, çoğunlukla
optimal olmayan koşullar altında, etkili olmasının araştırılması yönünden
önemlidirler (Rosezweig, 1998).
Işık: Yüksek düzeydeki CO2, bitkinin radyasyonu birkaç farklı yolla
kullanımını geliştirmesini sağlar. Biyokimyasal düzeyde CO2 yoğunluğu “Kuvantum
Verimi” (Işık Kullanım Etkinliği), başka bir deyişle fotosentez-ışık tepki eğrisinin
başlangıç eğimini arttırır. Buğday gibi C3 fotosentetik yolunu izleyen bitkilerde, Işık
Kullanım Etkinliği, artan CO2 ile fotorespirasyonun bastırılması nedeniyle artar.
Düşük ışık düzeylerinde, CO2 alımının ‘Kuvantum Verimi’ne duyarlı olduğunda,
CO2 artışı birim yaprak alanındaki fotosentez hızını arttırır. Artan CO2, düşük veya
yüksek düzeydeki radyasyon seviyelerinde, bitki tarafından alınan radyasyonun kuru
maddeye dönüştürülmesini artırır. Bu durum, sera endüstrisi tarafından CO2 ’nin
39
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
ışıkla olan ortak-bütünleşmiş düzenlenmesi-veya uyumlaştırılması olarak anılır
(Gifford ve Morison, 1993).
Sıcaklık: Sıcaklık gelişme süresini kısaltsa da kuramsal olarak bitki
büyümesinin CO2 ve sıcaklık artışına olumlu tepki vermesi beklenmektedir.
Atmosferik CO2’nin C3 bitkilerinde fotosolunumu azaltmasına karşın, net fotosentez
hızı sıcaklıkla arttığından dolayı her iki etki arasında bir uyum söz konusudur. Bu
nedenle, değinilen konuda çalışanların, söz konusu uyumu, dikkate almaları
gerekmektedir. Elektron taşınmasının maksimum düzeyi ve karboksilasyon, sıcaklığa
bağlı olarak bitki büyümesini arttırmaktadır. Sonuç olarak, sıcaklığın artmasıyla, kök
ve başaklar gibi fotosentez ürünlerini depo eden organların büyümesi artmaktadır.
Kuramsal yaklaşıma karşın, buğdayda yüksek CO2 ile yüksek sıcaklığın
birbiriyle etkileşimi sonucu oluşacak olumlu etkilerin buğdayın gelişmesiyle ilişkili
olduğunu kanıtlayan güçlü bir deneysel kanıt bulunmamaktadır. Çeşitli denemeler
yüksek CO2 ve yüksek sıcaklığın etkisinin olumlu ve olumsuz sonuçlarını ortaya
koymaktadır. Ayrıca çeşitli çalışmalarda düşük sıcaklıklarda (bir çok çeşit için 15 oC
altında) CO2 artışına düşük düzeyde bitki tepkisi saptanmıştır. Buna karşın, bitkilerin
CO2 ve sıcaklığa karşı olan ortak (birleşik birlikteki eylem) tepki mekanizmaları
yeterince anlaşılmamıştır (Allen ve ark., 1990; Bazzaz, 1990). Bu mekanizmalar
arasında bitki dokusunun kimyasal özellikleri, fenoloji (özellikle olgunlaşma),
fotoperiodik kontrol, solunum adaptasyonu, ve patojenlere karşı olan etkileşimler
olabilir. Örneğin Allen’nin kişisel görüşlerine göre, yüksek düzeydeki CO2, artan
sıcaklıkla birleştiğinde soya fasulyesinde vejetatif gelişmeyi arttırmasına karşın
üreme (reproduktif) gelişmesini bastırır. Ayrıca, yüksek düzeylerdeki CO2 ve
sıcaklık ‘bitki sıcaklık sınırı’ düzeylerine olumlu etkiler yaparak hücre içindeki
bozunumları engelleyebilir. Baket ve ark., (1992), çeltik verim düzeylerinin CO2 ’den
çok, sıcaklıktan etkilendiklerini ortaya koymuştur.
Su: Artan CO2 düzeyinin, stomaların kapanımına neden olarak bitki su
stresini azaltacağı bilinmektedir. Suyun kısıtlı olduğu koşullarda, yüksek CO2’nin
transpirasyonu düşürücü etkisiyle su kullanım etkinliği sulak koşullardakine göre
daha fazla artar. Başka bir deyişle, suyun kısıtlı olduğu ortamlarda, su kullanım
etkinliği yüksek, sulak koşullarda su kullanım etkinliği daha düşüktür. Gifford’a
40
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
(1979) göre, verimin kısıtlı sulama koşullarında daha düşük olmasına karşın,
yükselen CO2’ye olumlu tepkisinin, yeterli suyun bulunduğu ortamlara göre, daha
fazla olduğunu belirtmiştir. Buna karşın, Schonfeld ve ark. (1989) kışlık buğdayda
yürüttüğü bir denemede, artan CO2’nin büyüme ve başaklanmaya etkisinin olumlu
olmasına karşın, su stresinin olumsuz etkisini bastıramadığını saptamıştır. Chaudhuri
ve ark., (1989) yüksek CO2’nin bitki su geriliminden dolayı oluşan olumsuz etkilerin
dengelenmesinde önemli rol oynadığını saptamıştır.
Bitki Besin Maddeleri (BBM) : Artan atmosfer CO2’nin bitki besin
maddelerinin kullanılmasıyla karşılıklı etkileşimi sınırlı olarak araştırılmıştır. CO2
artışıyla bitki besin elementlerinin sınırlı olduğu koşullarda da verimde artış
sağlandığı saptanmıştır (Sionit ve ark., 1981; Sionit, 1983; Cure ve ark., 1988). Buna
karşın, çok düşük seviyede bulunan bitki besin maddelerinin BBM, bitki büyümesini,
CO2’nin artmasına karşın kısıtlayabilir. BBM’yi arttırma eğilimi olmasına karşın,
CO2’nin artmasından tam yararlanmak için yeterli gübrelemenin yapılması
gerekmektedir.
Gifford ve Morison’a göre (1993), göreceli ‘N’ azalması CO2’nin etkisini yok
etmemekte, ama yaprak gelişmesini azaltarak kısıtlamaktadır. CO2 artışı, eğer, kök
gelişimini arttırıyorsa; artan veya gelişen köklerin topraktan azot alımı artmaktadır.
Kök gelişimi ‘N’ eksikliği ile azalmamasına karşın topraklarda önemli düzeyde ‘N’
noksanlıkları nedeniyle, artan CO2 etkili olamayabilir. Artan CO2’ye karşın buğday
saplarında düşük düzeyde azot içerikleri saptanmıştır (Gifford ve Morison, 1993).
2.2.5. CO2, İklim Değişimi ve Buğdayda Verim
CO2, sıcaklık ve yağış değişimleri ürünlerin yetişme koşullarını değiştirirler.
Artan CO2’nin bitki üzerindeki fizyolojik etkisi, tarıma yararlı olabilir. Bu değişen
koşullarda, bitki besin maddesi ve suyun kısıtlı olmadığı ortamlarda, kısa
dönemlerde su kullanım randımanının ve fotosentezin arttığı saptanmıştır. Ancak,
tarla koşullarında çoğu kez su ve bitki besin maddesi eksikliği söz konusu
olduğundan verimde artış gerçekleşmeyebilir (Rosenzeweig, 1998).
41
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Burçak KAPUR
Fizyolojik araştırmalardaki anahtar faktörlerin değişimlerinin bir arada
gerçekleşmesinden dolayı, verimdeki değişimin nedenlerinin tam olarak anlaşılması
çok güçtür. İklim değişiminin etkilerini gerçekçi olarak saptayabilmek için CO2 ile
sıcaklık arasındaki etkileşimin üzerine daha çok araştırma yapmak gerekmektedir.
Ayrıca, CO2’nin, sıcaklık ve yağış ile diğer çevresel faktörlerle ilişkilerinin
anlaşılmasına gerek vardır ve bu tür çalışmaların her agro-ekosistem için yürütülmesi
zorunludur (Rosenzeweig, 1998).
42
3. MATERYAL ve YÖNTEM
Burçak KAPUR
3. MATERYAL ve YÖNTEM
Çalışmada kullanılan yaklaşım,
farklı aşamaları kapsayacak şekilde
planlanmıştır (Şekil 3.14). Araştırma sırasında, öncelikle, Aşağı Seyhan Ovasında
1930-2005 yılları arasında sıcaklık ve yağış trendlerinin incelenmesi amaçlı, Devlet
Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından işletilen ve konumu Şekil 3.15’de verilen
Adana meteoroloji istasyonunun toplam aylık veri seti Mann-Kendall trend analizi
yöntemi ile değerlendirilmiştir. Bu yöntemin ayrıntıları Yue ve ark. (2002)’nda
bulunmaktadır. İkinci aşama, bölgesel iklimin günümüz ve gelecek parametreleri
için, Bölgesel Atmosferik Modelleme Sistemi ‘TERCH-RAMS’ adlı model
koşularak sonuçların elde edilmesi ve bu sonuçların Aşağı Seyhan Havzasında
bulunan meteoroloji istasyonlarının değerleri ile doğrulaması yapılarak ovada
geleceğe yönelik olası iklim senaryosu oluşturulmuştur. Bu senaryo sonucunda elde
edilen sıcaklık rejimi esas alınarak artan CO2 etkisi ile birlikte buğday büyümesigelişmesi ve verimliliği tam kontrollü koşullar altında (PGR15 iklim odalarında)
incelenerek (günümüz ve gelecekte beklenen koşullarda) risk analizleri ile
değerlendirilmesi yapılmıştır.
3.1. Çalışma Alanı
Araştırma, Türkiye’de Doğu Akdeniz kıyısında yer alan Çukurova bölgesinin
koşullarını yansıtan ortamda yürütülmüştür. Çukurova, Adana ovasının Akdeniz'e
doğrudan doğruya komşu olan güney-batı kesimini oluşturur. Kuzeyde Orta
Toros’ların ilk tepeleri eteğinden başlar. Doğuda Misis tepelerine yaslanır. Güneyde
Karataş burnu, ovanın denize doğru en çok ilerleyen noktasını oluşturur. Batıda
Toroslar ile deniz arasında gitgide darlaşan bir düzlük biçiminde, Erdemli’ye kadar
ulaşır. Güney-doğu Misis tepeleriyle İskenderun körfezi içinde, doğuya doğru
uzanmaktadır (Acaroğlu, 2010). Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre bölge
nüfusunun yüzde 68.5’i şehirlerde, yüzde 31.5’i ise kırsal kesimde yaşamaktadır.
Tarım alanlarının dağılımı incelendiğinde; bölgenin toplam tarım alanının ülke
içerisinde yüzde 3.8’lik paya sahip olduğu görülmektedir.
43
3. MATERYAL ve YÖNTEM
Burçak KAPUR
GCM(1994-2003)
Çalışma alanında 1930-2005 yılları arası
iklim değişiminin analizi
GCM(2070-2079)
1.AŞ A M A
ISINMA FAKTÖRÜ (IF)=GCM (1994-2003)-GCM (2070-2079)
NCEP/NCAR veri seti (1994-2003)+IF
(Gelecek iklim koşulları için model girdisi)
NCEP/NCAR veri seti (1994-2003)
(Günümüz iklim koşulları için model girdisi)
TERCH-RAMS Bölgesel iklim modelinin her iki dönem için koşulması
(A2 IPCC emisyon senaryosu kullanılarak)
2.AŞ A M A
Günümüz için elde edilen iklim parametrelerinin
çalışma alanından seçilen meteoroloji istasyonlarının verileri (1994-2003)
ile doğruluğunun kontrol edilmesi
Geleceğe yönelik (2070-2079) iklim senaryosunun oluşturulması
(Çukurova bölgesi için)
Günümüz atmosfer karbondioksit koşulları (400ppm) altında Günümüz ve Gelecek sıcaklık ve yağış rejiminin
buğday üzerine etkilerinin denenmesi
A
Elde edilen deneme bulgularının değerlendirilmesi
Gelecek atmosfer karbondioksit koşulları (700ppm) altında Günümüz ve Gelecek sıcaklık ve yağış rejiminin
buğday üzerine etkilerinin denenmesi
B
3.AŞ A M A
Günümüz ve Gelecek iklim koşulları için elde edilen iklim odası sonuçlarının
Değerlendirilmesi (700 ppm CO2 Konsantrasyonunda)
Elde edilen bulguların genel değerlendirilmesi ve geleceğe yönelik olası önerilerin oluşturulması
Şekil 3.14. Çalışmanın akış şeması
Çukurova’nın tarım sektörü payı (%19.4) ülke ortalamasının (%13.6)
üzerinde gerçekleşirken, bölgenin sanayi ve hizmetler sektörünün Gayri Safi Yurtiçi
Hasıla içerisindeki payları (sırasıyla %27.2 ve %53.4) ülke ortalamasının sırasıyla
%28.4 ve %58 gerisinde kalmıştır (TÜİK, 2008).
Şekil 3.15’de çalışmada kullanılan, bölgeyi hem tarımsal üretim hemde iklim
koşulları açısından temsil eden, meteoroloji istasyonlarının konumları ve rakımları
Ek 1’de verilmiştir.
Çalışma alanında verileri kullanılan meteoroloji istasyonları Çukurova’nın
yaklaşık %40’ını temsil etmekte ve Çukurova’da üretilen toplam buğdayın %75’i bu
alanlardan elde edilmektedir.
44
3. MATERYAL ve YÖNTEM
Burçak KAPUR
Meteoroloji
İstasyonları
: Adana
Kozan
: Karaisali
: Kozan
Karaisalı
: Ceyhan
: Karataş
Ceyhan
Adana
Karataş
Şekil 3.15. Akdeniz iklimini yansıtan Çukurova’da seçilen önemli buğday üretim
merkezlerinde araştırmada ele alınan meteoroloji istasyonları
Çalışmada, Çukurova’nın seçilmesinin nedenleri aşağıda belirtilmektedir;
•
Çalışma alanının yer aldığı Akdeniz bölgesinin, küresel ısınma yönünden
duyarlı bir alan olması,
•
Türkiye’nin Avrupa veya Avrupa Birliği için önemli bir gıda üretim alanı
olması,
•
Buğdayın dünyanın en önemli stratejik ürünlerinden birisi olması ve
Türkiye’de ki buğday üretiminin uzun bir tarihi geçmişinin olması, ayrıca,
çalışılan bölgede buğdayın yaygın olarak üretilmesi ve Türkiyed’nin en
yüksek verimleri burada elde edilmektedir,
•
Bölgenin potansiyel ve yeteneklerini güncel veriler yardımıyla ortaya
koyan, ayrıntılı iklim değişikliği çalışmaları konusunda ciddi bir
eksikliğin giderilmesidir.
45
3. MATERYAL ve YÖNTEM
Burçak KAPUR
3.2. Bölgesel Atmosferik Modelleme Sistemi ‘TERCH-RAMS’
TERCH-RAMS, Bölgesel Atmosferik Modelleme Sistemi, yüksek düzeyde
çok yönlü matematiksel yöntemler ve denklemler kullanılarak Colarado Üniversitesi
ve Californiya’da Benzeşim ve Meteorolojik olayların kestirimi ve sonuçlarının
tanımlanması adlı araştırma kurulu tarafından geliştirilmiştir. Bu modelin ana
bileşenleri;
1-Gerçek meteorolojik koşulları benzeştiren bir atmosferik model,
2-Gözlenen meteorolojik verilerden atmosferik modelin çalışması için gerekli
olan başlangıç verilerinin hazırlanması için gerekli olan veri analiz paketi, ve
3-Sonuçların canlandırılabilmesi için gerekli model ve atmosferik modelin
sonuçlarıyla farklı programların karşılaştırılması için bağdaştırıcı analiz paketini
içermektedir.
TERCH-RAMS, çoğunlukla sınırlı bölgesel iklim tahmin modeli olarak
kullanılmaktadır
ve
modelin
parameterizasyonu
orta-ölçekli
veya
yüksek
çözünürlüklü bulut hücrelerine göre tasarlanmıştır. Buna karşın, TERCH-RAMS
aynı zamanda küresel model olarak büyük ölçekli benzeşimler yapabilmektedir.
Model benzeşiminde kullanılan sınırlayıcı alan ve bu alan içerisinde bulunan
hücrelerin alt limiti bulunmamaktadır; bu durumda, içerisinde kasırga gibi mikro ve
alt-mikro ölçekli iklim olayları simüle edilebilmektedir. TERCH-RAMS’ın çalışması
esnasında büyük ölçekli çevresel sistemlerin modellemesi sürekli olarak devam
ederken iki yönlü etkileşim içerisinde olan iç içe yerleşmiş hücreler, fırtınalar gibi
küçük-ölçekli atmosferik sistemlerin de dikkate alınmasını sağlamaktadır.
Atmosferik modelin oluşturulmasında önemli ölçüde hidrostatik olmayan,
atmosfer dinamiği ve termodinamik kuralları içeren formüller ve buna ek olarak
rakamlarla ifade edilebilen yönsüz nicelikli olan su buharı ve sıvı ve buz hidrometeor
karışım oranlarını içeren formüller kullanılmıştır. Bunun dışında türbülant yayılma,
solar ve karasal radyasyon, bulut oluşumunu ve etkileşimini içeren nem işlemleri,
düşen yağış ve buz hidrometeorları, arazilerin kinematik etkileri, bulut yığınlarının
konveksiyonu; atmosfer ve toprak katmanları, vejetasyon, kar örtüsü ve yüzey suları
46
3. MATERYAL ve YÖNTEM
Burçak KAPUR
ve yeryüzü arasındaki ısı değişimini içeren hesaplamalar da modelin çalışma
kapsamına alınmıştır.
TERCH-RAMS modeli, benzer amaçlı modellere oranla çok daha yeni bir
yapı üzerine kurulmuş olup sayısal yapısı yüksek düzeyde ilerletilmiştir. Böylece
daha esnek ve çok yönlü bir model haline getirilmiştir. Uzun bir çalışma dönemi
sonunda TERCH-RAMS iklim çalışmalarına hazır hale getirilmiştir.
3.3. Pseudo Warming Yöntemi
Küresel dolaşım model sonuçlarını bölgesel iklim modelinde girdi olarak
kullanıp dinamik indirgeme (Dynamical Downscalling) yapmak iklim değişimi
etkilerinin saptanmasında kullanılan önemli bir yöntemdir. Buna karşın bu iklim
kestirim çalışmalarında bölgesel model için girdi olarak kullanılan küresel dolaşım
modelinde (GCM) düşük çözünürlükten dolayı yıllar arası değişkenlik yeterli
düzeyde
olmadığından
belirsizlikler
bulunmaktadır.
Aynı
zamanda
GCM
sonuçlarının doğruluğunun yeterli düzeyde olmaması da bölgesel modellerin
tahminlerinde sorun yaratmaktadır. Bu yaklaşım içerisinde Kimura (2004) tarafından
geliştirilen Pseudo Warming yönteminin, geleceğe yönelik bölgesel simülasyonların
doğruluğunu arttıracağı öngörülmektedir.
Çalışmada kullanılan Pseudo Warming yönteminde bölgesel model girdisi
olarak
GCM
yerine
NCEP/NCAR
(National
Center
for
Environmental
Prediction/National Center for Atmospheric Research) yeniden analiz verileri
kullanılmaktadır. Bu veriler GCM sonuçlarına kıyasla, oluşumundan dolayı gerçek
iklim koşullarını daha doğru yansıtmaktadır. NCEP/NCAR yeniden analiz verileri
günümüz koşullarının simülasyonunda girdi olarak kullanılmıştır. Gelecek koşulları
için ise simüle edilecek yılın GCM sonuçları ile günümüz GCM sonuçları arasındaki
fark NCEP/NCAR analiz verilerine eklenerek geleceğe yönelik girdi olarak TERCHRAMS modelinde kullanılmaktadır.
Bu yeni yaklaşım dahilinde çalışmada uygulanan pseudo warming
yönteminin açılımı aşağıdaki şekildedir (bu açılım her iklim parametresi için
uygulanmıştır):
47
3. MATERYAL ve YÖNTEM
Burçak KAPUR
CCSR_GCM: Tokyo Üniversitesi İklim Araştırma Birimi Global Sirkülasyon
Modeli(Center for Climate System Research, University of Tokyo)
CCSR_GCM (2070-2079)-CCSR_GCM (1994-2003)=IF (Isınma Faktörü)
Girdi olarak kullanılacak veri seti;
Günümüz iklim koşulları (1994-2003),
NCEP/NCAR 1994-2003
Gelecek iklim koşullar (2070-2079),
NCEP/NCAR 1994+IF, NCEP/NCAR 1995+IF, NCEP/NCAR 1996+IF,
NCEP/NCAR 1997+IF, NCEP/NCAR 1998+IF, NCEP/NCAR 1999+IF,
NCEP/NCAR 2000+IF, NCEP/NCAR 2001+IF, NCEP/NCAR 2002+IF,
NCEP/NCAR 2003+IF
TERCH-RAMS bölgesel iklim modeli günümüz için de koşularak
çıktılarının, anılan dönem için, bölgede bulunan meteoroloji istasyonlarından alınan
veriler kullanılarak karşılaştırması da yapılmıştır.
TERCH-RAMS modelinin çıktıları, Yağış mm/hr, Kısa dalga boylu
radyasyon W/m2, Uzun dalga boylu radyasyon W/m2, Basınç hPa, Rüzgar hızı m/s,
Sıcaklık 0C, Su buharı basıncı hPa.
3.3.1. NCEP/NCAR İklim Verileri
NCEP ve NCAR kuruluşları, atmosfer çalışmaları ve bu sahada gerekli olan
ve iklim izleme olaylarının anlaşılması için geçmişten günümüze 40 yıllık global
atmosfer analizlerini içeren veri seti oluşturmuştur. Bu küresel iklim veri seti bir çok
ülkenin ulusal arşivleri, meteoroloji gözlem istasyonları, gemi ve uçak gözlemleri,
radiosonda, uydu verileri ve hava tahmin modelleri kullanılarak spectral istatiksel
interpolasyon yöntemi ile 210 km çözünürlüklü olarak hazırlanmıştır. Bu veri seti
NCEP/NCAR Yeniden Analiz verileri olarak adlandırılmıştır. Veri tabanı bir çok
ülke ve kuruluşun katkısıyla oluşturulmuştur. Yapılan doğrulama sonucunda veri
setinin doğruluk düzeyinin yüksek olduğu saptanmış ve bu verilerin iklim çalışmaları
için uygun bir materyal olduğu belirtilmiştir. NCEP/NCAR verilerinin sınır koşulları
48
3. MATERYAL ve YÖNTEM
Burçak KAPUR
(boundary fields) için gerekli analizler sırasıyla 1) SST: Sea Surface Temperature
(Deniz yüzeyi sıcaklığı): Reynolds yeniden analiz verileri olan 1982-günümüz ve
UKMO’nun (United Kingdom Meteorological Office) Global buz ve SST analizi ile
oluşturulmuş, 2) Kar örtüsü: NESDIS (National Environmental Satellite, Data and
Information Service) haftalık analizi ve klimatoloji çalışmaları ile belirlenmiş, 3)
Buzullar: SMMR/SSMI (Scanning Multichannel Microwave Radiometer, Special
Sounding Microwave/Imager) verilerinden hazırlanmış, 4) Albedo: Matthews (1985),
5) Toprak nemi: Pan ve Mahrt (1987); Mahrt ve Pan (1984); tarafından toprak
modeli kullanılarak hazırlanmış, 6) Yüzey pürüzlülük uzunluğu: SIB (Simple
Biosphere Model), 7) Bitki paterni: SIB (Simple Biosphere Model) Basit Biyosfer
Modeli kullanılarak belirlenmiştir.
3.3.2. Modelde Kullanılan Emisyon Senaryosu
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli çalışma grubu (IPCC, 2001),
salınımları, bunları oluşturan etmenleri ve emisyon senaryolarının oluşturulması
yolunda yapılan nicel saptamaları, A1, A2, B1, B2 olarak dört ana senaryo
çerçevesinde ortaya koymuştur. Her tahminin, iklim modellerinin çalışması için
gereksinilen demografik, ekonomik ve teknolojik bileşkelere sahip olan emisyon
senaryoları bulunmaktadır. Bu çalışmada iklim modelinde dört ana senaryo
içerisinden CO2 artışının en yüksek düzeyde artacağını öngören A2 emisyon
senaryosu kullanılmıştır.
A2: A2 son derece değişken dünya koşullarının tanımlandığı bir senaryodur.
Buradaki önemli vurgu yerel oluşumların ve kültürlerin korunmasıdır. Bu senaryoda
bölgeler arasındaki gelişim desenleri çok yavaş bütünleşme göstermekte ve sürekli
nüfus artışı söz konusudur. Ekonomik gelişme öncelikle bölgeseldir. Kişi başına
düşen gelir ve teknolojik ilerlemeler yönünden ise diğer senaryolara göre
bölünmüşlük göstermekte ve daha yavaş bir gelişme söz konusudur. A2 senaryosuna
göre 2070-2079 süreci içersinde CO2
miktarının 700-1080 ppm olacağı
öngörülmektedir. Günümüzde ise küresel CO2 içeriği 382 ppm’dir.
49
3. MATERYAL ve YÖNTEM
Burçak KAPUR
3.4. İklimsel Verilerin Doğrulanmasında Kullanılan Tek Grup "t"-Testi
t testi, hipotez testlerinde en yaygın olarak kullanılan yöntemdir. t testi ile iki
grubun ortalamaları karşılaştırılarak, aradaki farkın rastlantısal mı, yoksa istatistiksel
olarak anlamlı mı olduğuna karar verilir.
Küçük örnekleme teorisi olarak da bilinen t dağımı, küçük örneklemlerle de
çalışmaya imkan verdiğinden, meteoroloji istasyonları ile bölgesel iklim modeli
verilerinin karşılaştırılması için büyük kolaylık sağladığından dolayı çalışmada
kullanılmıştır.
"t" testi örnek boyutunun küçük olduğu ve ana kütleye ilişkin standart
sapmaların bilinemediği durumlarda "t" dağılımından yararlanarak;
•
İncelenen bir değişken açısından bir gruba ait ortalama değerin önceden
belirlenen değerden farklı olup olmadığının,
•
İncelenen bir değişken açısından bağımsız iki grup arasında fark olup
olmadığının,
•
İncelenen bir değişken açısından herhangi bir grubun farklı koşullar
altındaki tepkilerinde farklılığın olup olmadığının incelenmesine yönelik
hipotezleri test etmeye yönelik olarak geliştirilmiş bir analiz yöntemidir.
Bu nedenle üç tür t testi bulunmaktadır. Bunlar tek grup t testi (one-sample t
test), bağımsız iki grup arası farkların t testi (independent samples "t" test) ve
eşleştirilmiş iki grup (paired-samples "t" test) arasındaki farklılıkların incelenmesine
yönelik "t" testidir.
Çalışmamızda ise tek grup "t"-Testi (one-sample test) kullanılmıştır. Bu test
genellikle herhangi bir konuda belirli öngörülerde bulunulduğunda bu öngörünün
doğruluk derecesini test etmek amacıyla uygulanır. Parametrik testlerden olan t
testinde, doğrusal regresyonun rastgele değişkeni X’i Y zamanında dikkate alır. Bu
istatistik teriminde, b1 regresyon katsayısı olarak hesaplanır,
50
3. MATERYAL ve YÖNTEM
t=
t=
Burçak KAPUR
r n−2
(3.1)
1− r2
b1
S
(3.2)
SS X
2
1 
Sxy ) 
(
S =
 Sxy −

n−2
Sxx 
2
(3.3)
Student t dağılımında serbestlik derecesi (n-2)’dir. Burada “n” örnek
büyüklüğü “S” standart sapma, “SSx” bağımsız değişkenin kareler toplamıdır.
Ho:q=0 (β1=0) hipotezine karşı, H1:q≠0 (β1≠0) önem düzeyi seçilir. (α), burada q ve
(β1) anılan sıraya göre korelasyon ve regrasyon katsayılarıdır (Özfidaner, 2007).
3.5. Günümüz ve Gelecekteki İklim Koşullarında Buğday Büyüme-Gelişme ve
Verimliliğinin Araştırılması ile İlgili Yöntemler
3.5.1. Kullanılan Bitki Büyütme Odalarının Özellikleri
Buğdayın
büyüme
ve
gelişmesine
etki
eden
iklim
etkilerinin
değerlendirilmesi amacıyla, sıcaklığı, nemi, ortamdaki CO2 konsantrasyonunu ve
ışığı tarımsal uygulamalar için tam olarak ayarlayabilen bitki büyüme odaları
(PGR15, Conviron, Manitoba, Canada) kullanılmıştır (Şekil 3.16).
Bitki büyütme dolabının sıcaklık, zaman, nem, ışık, program ve diğer
fonksiyonlarını ayarlamaya yarayan kontrol paneli ile tüm gerekli ayarlamalar
yapılmaktadır. Oda içerisinde hava dolaşımı ve homojen sıcaklık dağılımı en uygun
biçimde sağlanmaktadır.
51
3. MATERYAL ve YÖNTEM
Burçak KAPUR
Şekil 3.16. Denemenin yürütüldüğü bitki büyütme odaları.
Bu odalarda günümüz ve geleceğe ait iklim ve CO2 koşulları oluşturularak,
bu değişimlerin buğday bitkisi üzerine etkileri incelenmiştir. Bitki büyüme odasının
teknik özellikleri Çizelge 3.5’de verilmiştir. İki bitki büyütme odasında (PGR15,
Conviron, Kanada) karbondioksit zenginleştirme sisteminin görünümü Şekil 3.17’de
verilmiştir.
Çizelge 3.5. PGR15 Bitki Büyüme Odasının Teknik Özellikleri
Kullanım Alanı (m2)
1.5
Yüksekliği (cm)
160
Kapasitesi (litre)
2220
0
Sıcaklık Aralığı ( C)
Işık kapalı 4-45/Işık açık 10-45
Işık Yoğunluğu (µmol photons m-2 s-1) Standart 875 /Opsiyonel 1150-1400
Entegre karbondioksit gübreleme sistemi ile bitki gelişim dönemi boyunca
odaların atmosferi istenen CO2 düzeyinde tutulmuştur. Sistemin doğruluğu IRGA
LCA3 (Analytical Development Corp., Hoddeston, UK) ile kontrol edilmiştir.
52
3. MATERYAL ve YÖNTEM
Burçak KAPUR
Şekil 3.17. Karbondioksit zenginleştirme sistemi. (A: Kontrol Paneli, B:CO2
sensörünün bağlı olduğu entegre kart, C: CO2 kaynağı, D: CO2’yi ortama
ileten ünite).
3.5.2 İncelenen Buğday Çeşidi
Denemede Çukurova Bölgesi ve sahil kuşağı için önerilen ve bölgede yaygın
olarak yetiştirilen ve Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri
Bölümünde yürütülen sıcaklığa toleransla ilgili çalışmalarda sıcağa orta derecede
duyarlı olduğu saptanan Adana-99 buğday çeşidi kullanılmıştır.
3.5.3. Yetiştirme Koşulları
Bitkiler, tekerrürlü olarak içinde 3 mm elekten geçirilen tarla toprağı (3
kısım) ve torf (1 kısım) bulunan 9 cm çapında, 22 cm yüksekliğinde, yüzey alanı
(0.0063 m2) olan plastik saksılar içerisinde besin elementleri sınırlayıcı olmayacak
şekilde yetiştirilmiştir. Tarla kapasitesine getirilen her saksıya 4 adet tohum ekilmiş;
çıkıştan sonra seyreltilerek bir bitkiye indirilmiştir. Saksılar daha sonra iklim
53
3. MATERYAL ve YÖNTEM
Burçak KAPUR
odalarına yerleştirilmiştir. 10 günde bir saksıların yerleri değiştirilerek konum etkisi
kaldırılmaya çalışılmıştır.
Çalışmanın ilk aşamasında bitkiler iki ayrı bitki büyüme dolabında günümüz
(günümüz sıcaklık ve CO2 konsantrasyonu) ve gelecekle ilgili tahmin edilen
(kestirilen sıcaklık rejimi ve beklenen yüksek CO2 miktarı) iklim koşulları altında,
iki farklı su uygulamasında yetiştirilmiştir.
Vejetasyon dönemi boyunca CO2 miktarı günümüz koşulları için 400 ppmv
ve gelecekte oluşacağı varsayılan senaryo (IPCC 2001, A2 senaryosu) için ise 700
ppmv olarak gece-gündüz sabit tutulmuştur. Sıcaklık rejimi bitkinin başlıca gelişme
dönemleri (ekim, çıkış, çıkış kardeşlenme, kardeşlenme başlangıcı, kardeşlenme
başlangıcı sapa kalkma başlangıcı, sapa kalkma başlangıcı başaklanma, başaklanma
çiçeklenme, çiçeklenme dane dolumunun onar günlük dönemleri) için günümüz
koşullarını yansıtan son 10 yıllık (1994-2003) ortalamaları (bölgede bulunan
meteoroloji istasyonlarından alınan verilerin model sonucunun kalibre edilmesinde
kullanılmıştır) ve gelecek için ise (2070-2079 yıllarının ortalama değeri) bölgesel
iklim modeli simülasyon değerleri, esas alınarak ayarlanmıştır. İki aşamada da iki
sıcaklık (N: günümüz sıcaklığı ve S: gelecekteki yüksek sıcaklık) ve iki su rejimi
(T:tam sulama
ve
K:kısıtlı
sulama)
ele
alınarak
aşağıdaki
uygulamalar
oluşturulmuştur.
Bu amaçla denemenin ilk ve ikinci yıllarında sırasıyla aşağıdaki konular ele
alınmıştır:
• Günümüz atmosfer karbondioksit içeriği-Günümüz sıcaklık-Tam sulama. C400NT
• Günümüz atmosfer karbondioksit içeriği-Günümüz sıcaklık-Kısıtlı sulama. C400NK
• Günümüz atmosfer karbondioksit içeriği-Gelecek sıcaklık -Tam sulama. C400ST
• Günümüz atmosfer karbondioksit içeriği-Gelecek sıcaklık-Kısıtlı sulama. C400SK
• Gelecek atmosfer karbondioksit içeriği-Günümüz sıcaklık-Tam sulama. C700NT
• Gelecek atmosfer karbondioksit içeriği-Günümüz sıcaklık-Kısıtlı sulama. C700NK
• Gelecek atmosfer karbondioksit içeriği-Gelecek sıcaklık-Tam sulama. C700ST
• Gelecek atmosfer karbondioksit içeriğ-Gelecek sıcaklık-Kısıtlı sulama. C700SK
54
3. MATERYAL ve YÖNTEM
Burçak KAPUR
3.5.4. Sıcaklık Rejimi
Bitkiler iki ayrı bitki büyüme odalarında günümüz (normal sıcaklık, N) ve
öngörülen gelecek (yüksek sıcaklık, S) sıcaklık koşulları altında yetiştirilmiştir.
Sıcaklık rejimi, bitkinin gelişme dönemi boyunca maruz kalacağı sıcaklık
ortalamaları esas alınarak belirlenmiştir. Günümüz sıcaklık rejimi sıcaklık derecesi
son on yıllık ortalamalar (bölgede bulunan meteoroloji istasyonlarından) ve gelecek
için ise (2070-2079) bölgesel iklim modeli simülasyon değerleri esas alınarak
aşağıdaki şekilde ayarlanmıştır: Günümüz sıcaklık değeri, N: 17/11
o
C
Gündüz/Gece, Gelecek sıcaklık değeri, S: 20/14 oC Gündüz/Gece
3.5.5. Sulama Uygulaması
Çalışmada sıcaklığın etkisini kuraklıktan ayırt edebilmek için normal ve
kısıtlı olmak üzere iki farklı sulama uygulaması ele alınmıştır. Her iki sulama koşulu
günümüz ve gelecek iklim odaları içerisinde uygulanmıştır.
Tam sulama (T) günümüz su rejimine, kısıtlı sulama (K) ise gelecekte yağışta
gerçekleşmesi beklenen azalma oranına uydurulmaya (-%25 yağışta azalış)
çalışılmıştır. Bunun için ekimden önce eşit ağırlıkda hava kurusu toprak ile
doldurulan saksılar tartıldıktan sonra tarla kapasitesi değeri saptanmıştır. Bu amaçla
saksılar (alt kısmı delikli ve filtre kağıdı ile kaplı) su içerisinde 48 saat bekletilmiştir.
Daha sonra üst kısmı buharlaşmayı önlemek için kapatılıp 48 saat serbest drenaj
koşullarında tutulmuştur. Drene edilmiş saksılar tartılarak ilk ağırlığı ile son ağırlığı
arasındaki fark tarla kapasitesi düzeyinde tutulan su miktarı olarak alınmıştır.
Saksıların tümüne ekimde 15 ml su verilmiştir. Tam sulama koşulunda, tarla
kapasitesi düzeyinde tutulan su miktarının %50’sine denk gelen ağırlık kaybı olduğu
günde, tarla kapasitesinde tutulan suyu %75’e denk gelen ağırlığa çıkaracak miktarda
(110 ml) su uygulaması yapılmıştır. Kısıtlı sulama koşulunda ise tarla kapasitesinde
tutulan su miktarının %75’ine denk gelen ağırlık kaybı olduğunda, normal sulama
koşulunda uygulanan su miktarının %75’i kadar su (82.5 ml) uygulanmıştır. Sulama
zamanı saksıların, bitki ağırlıkları da dikkate alınarak yapılan tartımlarından elde
55
3. MATERYAL ve YÖNTEM
Burçak KAPUR
edilen ağırlık esasına göre ayarlanmıştır. Sulamalar buğdayda fizyolojik olgunluğa
ulaşıldığında kesilmiştir.
3.5.6. Karbondioksit, Sıcaklık ve Su Dışındaki Koşulların Kontrolü
Karbondioksit, sıcaklık ve su dışındaki diğer büyüme koşulları tüm
uygulamalarda benzer tutulmuştur.
Uygulamalara göre bitki büyütme dolaplarına yerleştiren saksılara ekimde
saksı başına 50 ml su içerisinde çözünmüş 339 mg N-P-K(15-15-15) kompoze gübre,
ekimden sonraki 22. ve 40. günlerde ise 50 ml su içerisinde 154 mg Amonyum Nitrat
(%33) gübresi verilmiştir.
Her aşamada, her iki bitki büyütme dolaplabı içerisinde ayarlanan ışık
yoğunluğu bitki yüksekliğinde fotosentetik aktif radyasyon (PAR) 500 µmol foton m2 -1
s , gün uzunluğu ise 16 saat olacak şekilde ayarlanmıştır. Oransal nem oranı ise
gündüzleri %60 geceleri ise %70 dolayında tutulmuştur.
3.5.7. Toprak Özellikleri
Çalışmada kullanılan toprak, Hurma serisine ait yaşlı nehir terasları üzerinde
oluşmuş ve Vertisol ordosunda sınıflandırılmaktadır (Dingil, 2008). Toprak, kil
bünyeli ve bu değer %53’dir. Çok kireçli olmayan bu seri topraklarında kireç içeriği
%6.1’dir. Organik madde içeriği %1.2 olarak belirlenmiştir. Denemede kullanılan
topraklarla ilgili kimi fiziksel ve kimyasal içerik analizleri Çizelge 3.6a ve b’de
verilmektedir.
Çizelge 3.6a. Denemede kullanılan topraklarla ilgili kimi kimyasal analiz sonuçları
Ece,
P2O5,
Azot,
K2O,
Kireç,
Organik Madde,
pH
mmhos/cm
kg/da
%
kg/da
%
%
0.19
6.62
3.65
0.238
114.64
6.1
1.2
Çizelge 3.6b. Denemede kullanılan topraklarla ilgili kimi fiziksel analiz sonuçları
Tekstür Dağılımı, %
Hacim Ağırlığı,
Tekstür
3
g/cm
Sınıfı
Kum
Silt
Kil
1.1
26
21
53
C
56
3. MATERYAL ve YÖNTEM
Burçak KAPUR
3.6. Yapılan Gözlemler ve Ölçümler
Ölçüm ve gözlemlere çıkıştan itibaren başlanılarak hasatta son verilmiştir.
Deneme süresince çıkıştan itibaren 10–15 gün aralıklarla aşağıda belirtilen gözlem
ve ölçümler yapılmıştır. Yürütülen inçelemelerin yapıldığı buğday kısımlarının
şematik gösterimi Ek 2’de verilmiştir.
3.6.1. Gelişim Seyri
Çıkıştan itibaren olgunluğa kadar belirli aralıklarla sürekli olarak gözlemler
yapılmış,
bitkilerin
gelişimi
Zadoks
Gelişim
Skalasına
(ZGS)
göre
değerlendirilmiştir (Zadoks ve ark. 1974). Bitkilerin %50’sinin içinde bulunduğu
gelişme dönemi mevcut uygulama için geçerli değer sayılmıştır. İlgili gelişme
döneminin ulaşıldığı gün de dahil edilerek başlıca gelişme dönemleri (Çıkış, 10;
Kardeşlenme başlangıcı, 20; Sapa kalkma başlangıcı, 30; Karınlanma başlangıcı, 40;
Başaklanma başlangıcı, 50; Çiçeklenme başlangıcı, 60; Fizyolojik olgunluk, 86) için
ekim tarihinden itibaren geçen gün sayısı ve termal süre (sıcaklık toplamı)
hesaplanmıştır.
3.6.2. Kardeş Sayısı ve Bitki Boyu
Çıkıştan itibaren 7–10 gün aralıklarla en az 4 tekerrürlü olarak alınan bitki
örneklerinde ana sap ve kardeşler birbirinden ayrıldıktan sonra kardeş sayısı
belirlenerek, ana sap boyu (kök boğazından en son oluşmuş olan yaprağın yakacığına
kadar olan mesafe), anasap başak (Başağın sapa bağlandığı boğumdan tepe
başakçığın uç noktasına kadar olan mesafe cm cinsinden ölçülerek elde edilmiştir),
alt ve üst sap uzunluğu (Sapın en alt noktasından bayrak yaprağın çıktığı boğuma
kadar olan mesafe alt sap, üst kısmı ise üst sap olarak alınmıştır) ölçülmüştür.
57
3. MATERYAL ve YÖNTEM
Burçak KAPUR
3.6.3. Yaprak Alanı
Alınmış olan bitki örneklerinde ana sap ve kardeşler ayrıldıktan sonra yaprak
ayası kesilerek kınından uzaklaştırılmış ve daha sonra, aya alanları (tek yüzlerinin)
ölçümü yaprak alan ölçeri (Li-3100, Li-Cor Inc., Lincoln, NE) ile yapılmıştır (Şekil
3.18). Buğdayda dane verimi için bayrak yaprağının özel önemi dikkate alınarak
bayrak yaprağı alanı ayrı ölçülmüştür. Elde edilen değerler kullanılarak, yaprak, sap
ve bitki başına yaprak alanı değerleri hesaplanmıştır.
Şekil 3.18. Yaprak alan ölçeri (Li-3100, Li-Cor Inc., Lincoln, NE)
3.6.4. Kuru Ağırlık
Farklı kısımlarına ayrıldıktan sonra boy ve alan ölçümleri yapılmış olan bitki
kısımları ile bir gece ıslatıldıktan sonra iyice yıkanarak topraktan ayrılan kökler,
kurutma dolabında 70 oC’de sabit ağırlığa ulaşıncaya kadar kurutulduktan sonra
tartılarak ağırlığı belirlenmiştir.
58
3. MATERYAL ve YÖNTEM
Burçak KAPUR
3.6.5. Danede Madde Birikim Seyri
Madde üretimini izlemek için çiçeklenmeden sonra alınan örneklerde, anasap
başağı, başak harman makinesi ile (Hege16, Wintersteiger, Austria) harmanlanarak
elde edilen daneler, yeniden kurutulup tartıldıktan sonra dane sayma makinesi ile
(Contador, Pfeuffer GmbH, Kitzingen, Germany) sayıları belirlenmiştir. Ağırlık,
dane sayısına bölünerek her bir danenin ağırlığı bulunmuş ve daneye madde birikim
seyri izlenmiştir.
3.6.6. Dane Verimi ve Verim Ögeleri (Dane Sayısı ve Dane Ağırlığı)
Fizyolojik olgunlukta (en son örnekleme) alınan bitki örneklerinde başaklar,
anasap, ilk kardeş, ikinci kardeş ve diğer kardeş başakları olmak üzere dört bölüme
ayrıldıktan sonra harmanlanarak yeniden kurutulup; önce toplam dane ağırlıkları
daha sonra da dane sayıları belirlenmiştir. Elde edilen değerler kullanılarak başak ve
bitki başına dane verimi (g) ve dane sayısı (adet başak-1) ile dane ağırlığı (mg)
hesaplanmıştır.
3.6.7. Biyolojik Verim ve Hasat İndeksi
Fizyolojik olgunlukta (en son örnekleme) alınan bitki örneklerinde toprak
üstü organlardan elde edilmiş olan ağırlık değerleri kullanılarak, toplam toprak üstü
ağırlık ve buna kök ağırlığı da eklenerek toplam ağırlık bulunmuştur. Elde edilen
dane ağırlığının (DV) toprak üstü toplam kuru maddeye (BV) oranı olarak
tanımlanan hasat indeksi (HI) aşağıdaki eşitliğe göre belirlenmiştir.
HI =
DV
× 100
BV
(3.4)
Bu eşitlikte; HI = Hasat İndeksi, DV = Dane verimi, BV = Toprak üstü toplam
kuru madde ağırlığı.
59
3. MATERYAL ve YÖNTEM
Burçak KAPUR
3.6.8. Fizyolojik İncelemeler
Yaprak tam teşekkül ettikten (kulakçıkların oluşması) sonra başlatılan bayrak
yaprağı gaz değişimi, fotosentetik su kullanım etkinliği, azot ve klorofil içeriği
ölçümleri, yapraklar tamamen sararıncaya kadar devam etmiştir.
Yapraktan fotosentezle alınan (asimile edilen) karbondioksit gazı ve
transpirasyonla kaybedilen su buharı hareket hızının belirlenmesine dayalı gaz
değişimi ölçümlerinde CO2 ve H2O gazlarının konsantrasyon değişimleri portatif
IRGA sistemi LCA3 (Analytical Development Corp., Hoddeston, UK) ile
ölçülmüştür (Şekil 3.19).
Şekil 3.19. Portatif IRGA sistemi LCA3 (Analytical Development Corp., Hoddeston,
UK)
Ölçümler, her uygulamadan rastgele seçilen 4-5 anasap bayrak yaprağın orta
kısmında 500 µmol foton m-2 s-1 PAR altında yapılmıştır. LCA3 portatif sistemi bu
60
3. MATERYAL ve YÖNTEM
Burçak KAPUR
değerlere ve dışarıdan girişi yapılan yaprak alanı değerlerine dayanarak aşağıdaki
parametreleri hesaplamaktadır.
•
An: Net fotosentez hızı (µmol CO2 m-2 s-1)
•
E : Transpirasyon hızı (m mol H2O m-2 s-1)
•
gs: Stoma iletkenliği (mol H2O m-2 s-1)
Fotosentetik su kullanım etkinliği net fotosentez hızının (An) stoma
iletkenliğine (gs) oranı ile bulunmaktadır.
Yaprağın toplam klorofil içeriği, yaprak tarafından emilen kırmızı ışıkla
yapraktan geçen arasındaki ilişkiden yararlanarak klorofil miktarını dolaylı olarak
ölçen taşınabilir klorofil metre cihazı (Minolta SPAD-502, Osaka, Japan) ile
yapılmıştır (Şekil 3.20). Yaprak azot içeriği (konsantrasyonu, %) ise kurutulup
öğütülen yapraklarda danelerde ve üst sapta Kjeldahl metodu ile belirlenmiştir
(AACC International, 2000).
Şekil 3.20. Klorofil metre cihazı (Minolta SPAD-502, Osaka, Japan)
61
3. MATERYAL ve YÖNTEM
Burçak KAPUR
3.6.9. Anasapta Danelere Azot Birikimi
Danelerdeki azot miktarı, danelerin ağırlığı ile bu danelerde saptanmış olan
azot konsantrasyonu esas alınarak, aşağıda verilen formüle göre hesaplanmıştır. Dane
ağırlığı, mg; azot konsantrasyonu, % olmaktadır.
Azot miktarı=
Dane ağırlığı x Azot konsantrasyonu
x 5.65
100
(3.5)
3.6.10. Bitki Su Tüketimi
Deneme konusuna ilişkin bitki su tüketiminin belirlenmesinde su dengesi
eşitliğinden yararlanılmıştır.
 I
  ∆S

ET = 
× 10  + 
× 10 
 Ea
  Sa

(3.6)
Eşitlikte;
ET= Evapotranspirasyon (mm)
I= Uygulanan toplam su miktarı (mm)
Ea=Etkin alan (cm2) (saksıda bitki aksamının iz düşümü)
ΔS= Kök bölgesinde toprak su içeriğinde değişim (g=cm3) (deneme
başlangıcıyla deneme sonundaki saksı ağırlığı farkı).
Sa=Saksı alanı (cm2)
3.6.11. Su Kullanım Randımanı (SKR)
Su kullanım etkinliği Bolton (1981) ve Cooper (1983) tarafından belirtilen
aşağıdaki eşitlik kullanılmıştır.
SKRBK =
Biyolojik verim (mg/saksı)
ET (mm)
62
(3.7)
3. MATERYAL ve YÖNTEM
Burçak KAPUR
Burada; biyolojik verim, bütün bitkinin (kök ve yeşil aksam) toplam ağırlığı
olup (mg/bitki), ET (mm) ise “3.6” numaralı formülde verilmektedir. Buna ek olarak
su kullanım randımanı dane (SKRD) ve yeşil aksam (SKRB) içinde aynı şekilde ayrı
ayrı hesaplanmıştır.
3.7. Deneme Deseni
Araştırmada bitki büyütme odalarının
Gündüz/Gece), diğerinde ise gelecek (20/14
birinde günümüz (17/11
o
C
o
C Gündüz/Gece) sıcaklık rejimi
ayarlanmıştır (Şekil 3.21). Her odaya tam sulama için 56 ve kısıtlı sulama için 56
olmak üzere toplam 112 saksı yerleştirilmiştir. Örneklemeler sırasında her uygulama
için en az 4 saksı kullanılmıştır. Olası konum etkisini elemine etmek için saksıların
yeri on günde bir değiştirilmiştir.
İncelenen özelliklerle ilgili bulguların istatistiki olarak değerlendirilmesinde
MSTAT-C paket programı kullanılmıştır. Araştırmada ana faktör olarak CO2 ve
sıcaklık, alt faktör ise sulama uygulamaları bölünen bölünmüş parseller deneme
desenine göre varyans analizine tabi tutulmuştur. Deneme planının yerleşim düzeni
Şekil 3.21’de gösterilmektedir.
63
3. MATERYAL ve YÖNTEM
Burçak KAPUR
C400/700S
160cm
C400/700N
80
cm
22 cm
9 cm
:Normal Sulama
180cm
:Kısıtlı Sulama
Şekil 3.21. Bitki büyütme odalarında saksıların uygulamalara göre yerleşim düzeni.
64
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
4. BULGULAR VE TARTIŞMA
4.1. Çukurova Bölgesinde Değişen İklim ve Olası İklim Değişikliği
4.1.1. Çukurova Bölgesinde Gerçekleşmiş İklim Değişikliği
Türkiye, küresel ısınmanın potansiyel etkileri açısından risk grubu ülkeler
arasındadır. İklim değişikliğinin, özellikle Çukurova bölgesi gibi çölleşme tehdidi
altındaki yarı kurak bölgelerinde, tarım ve su kaynakları açısından olumsuz etkilere
yol açabileceği öngörülmektedir. Bu bağlamda öncelikle çalışma alanında geçmişten
günümüze sıcaklık ve yağışın nasıl değişiklik gösterdiği belirlenmiştir.
Türkiye’nin güneyinde yer alan Çukurova’da, örnek teşkil etmesi amacıyla
sadece Adana meteoroloji istasyonu verilerine uygulanan Mann-Kendall trend analizi
sonuçlarına göre, 1930-2005 dönemleri arasında yıllık ortalama sıcaklıklar önemli
düzeyde artış göstermektedir (Çizelge 4.7). Bunun yanısıra, Haziran, Temmuz, ve
Eylül ayları yıllık ortalama sıcaklıkların en fazla artış gösterdiği dönemler olarak
belirlenmiştir. Anılan dönemin ilk ve son 15’er yıllık periyodlarına ilişkin
sıcaklıkların, son 15 yılda, 0.5-1.5 ºC arasında arttığı saptanmıştır. Öyle ki dönem
içerisinde önemsiz düzeyde sıcaklık artışı olduğu saptanan aylarda (Ocak-Mart
dönemi) bile 0.5-1.1 ºC’lik artışlar belirlenmiştir. Aynı dönem için yağış eğilimleri
incelendiğinde önemli düzeyde artış veya azalış saptanmamıştır.
Çizelge 4.7. 1930-2005 yılları arasında sıcaklık ve yağışın trend analizi değerleri ve
sıcaklık farkları
Aylar
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
Sıcaklık
1.281
1.305
1.273
1.710
2.504*
3.782*
3.975*
2.049*
3.589*
1.964*
1.970*
1.602
Yağış
0.034
0.834
-0.194
1.578
0.352
0.010
0.179
0.372
0.000
-0.144
1.211
0.814
*
X
1990
− 2005
− X
1930
− 1945
0.6
0.3
1.1
1.0
0.7
1.3
1.3
0.7
1.1
0.7
0.1
0.2
%5 önem düzeyinde, 1.96’nın üzerinde olan değerler istatiksel açıdan önemli artış ve -1.96’nın altında
olan değerler ise istatiksel açıdan önemli düzeyde azalış olduğunu belirtmektedir.
65
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
Özfidaner (2007), Çukurova bölgesinde 1932-2002 yılları arası MannKendall trend analizi sonucunda yağış verilerinde önemsiz düzeyde artış saptamıştır.
Mann-Kendall trend analizi kullanılan bir başka çalışmada ise 1950-1994 yılları
arasında bölgede istatiksel açıdan önemli düzeyde sıcaklık artışı belirlenmiştir
(Anonim, 2010). Bu yaklaşımlar çalışmada verilen bulgular ile örtüşmektedir.
Karaca ve ark. (2000), Türkiye’de kaydedilen iklim değişikliklerin en göze
çarpan özelliğin yaz aylarında yaşanan sıcaklık artışları olduğunu belirtmişlerdir.
Yaz sıcaklıkları çoğunlukla Türkiye’nin batı ve güney batı bölgelerinde artış
göstermektedir. Bu yaklaşım, çalışma alanında bulduğumuz sonuçlarla uyumluluk
göstermektedir.
4.1.2. Çukurova Bölgesinde Olası İklim Değişikliği
Çalışmada, anılan günümüz ve gelecek dönemleri için bölgesel iklim
modelinden elde edilen sıcaklık ve yağış verileri ile birlikte aynı bölgelerde bulunan
meteoroloji istasyonlarının verileri aşağıdaki çizelgelerde verilmektedir. Günümüz
koşulları için NCEP/NCAR 1994-2003 kabul edilerek mevcut gözlem ve analiz
verileri küresel iklim modeli CCSR/NIES GCM için başlangıç ve sınır koşulları
olarak alınmıştır. Daha sonra CCSR/NIES modelinden elde edilen sonuçlar TERCHRAMS modeli için başlangıç ve sınır koşulları olarak alınmış ve böylece TERCHRAMS modelinin çalıştırılmasıyla elde edilen sonuçlar referans koşullar olarak
adlandırılmıştır. IPCC’nin CO2 gazının 2070-2079 yılları arası 700 ppm değerine
yükseleceğini
öngören
A2
senaryosu
koşullarında
küresel
iklim
modeli
CCSR/NIES’den sağlanan başlangıç ve sınır koşulları ile çalıştırılan TERCH-RAMS
sonuçları ise A2 senaryosu gelecek koşulları olarak belirlenmiştir. Bu iki sonuç
arasındaki fark, belirlenen senaryo altında gelecekte meydana gelmesi öngörülen
değişikliği yansıtmaktadır.
Elde edilen sonuçlar ışığında, genel olarak Çukurova bölgesinde bulunan
meteoroloji istasyonlarının konumlarına göre yapılan değerlendirmede, ortalama
sıcaklıklarda anılan dönemler arasında yaklaşık 3oC’lik bir artış belirlenmiştir.
Yağışlarda ise %25 ile %40 arasında azalma saptanmıştır (240-350 mm arasında
66
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
yıllık yağış azalması). Önol ve Semazzi (2008), IPCC’nin A2 emisyon senaryosuna
dayalı RegCM3 bölgesel iklim modeli kullanılarak gerçekleştirdikleri geleceğe
yönelik kestirimlerde, Çukurova bölgesinde, kış sıcaklıklarında 2.5-3.5 °C, yaz
sıcaklıklarında 3-4 °C artışlar öngörmüşlerdir. Fujihara ve ark. (2008) tarafından
Seyhan nehir havzasında iki farklı modelle ve 10 yıllık dönem kullanarak yapılan bir
çalışma sonucunda yıllık ortalama sıcaklıkların 2 °C ile 2.7 °C arasında artmasının
beklendiği belirtilmiştir. Çukurova Bölgesinde yapılan bir diğer çalışmada Şen
(2009) RegCM bölgesel iklim modeli kullanarak yaptığı çalışmada ortalama
sıcaklıklarda 3-4 °C’lik bir artış ve yağışlarda %15’lik bir azalış olacağını
saptamıştır. Kjellström ve ark. (2007) çeşitli modellerle yaptıkları çalışmada bölge
için kış sıcaklıklarında RegCM ile 5-7 °C, REMO ve CLM ile 3-5 °C, RCAO ile 1.53 °C sıcaklık artışları öngörmüşlerdir. Kimura ve ark. (2007) Seyhan havzasında
2080-2100 döneminde IPCC’nin A1B senaryosu ile yapılan kestirimde 2-3.5 °C artış
ve yağışta ise 10-40 mm/ay azalma öngörmüşlerdir. Belirtilen araştırmacılar, bu
çalışmada öngördüğümüz sonuçlarla aynı doğrultuda saptamalarda bulunmuşlardır.
Nagano ve ark., (2007) ve Fujihara ve ark., (2008), bölgede yıllık yağış toplamında
150-180 mm arasında azalma öngörmüşlerdir. Alpert ve ark. (2008) 45-75 mm/3ay
(A2 senaryosuna göre), Önol ve Semazzi (2008) 100-200 mm/3ay gibi benzer
sonuçlar bulmuşlardır.
Türkiye kapsamında iklim değişikliği değerlendirildiğinde, Giorgi ve ark.
(1993) RegCM2 bölgesel iklim modelini kullanarak SRES A2 emisyon senaryosuna
dayalı kestirimlerinde 30 yıllık klimatolojik dönemi yani 1961-1990 yılları arası ile
2071-2100 arası dönemi kıyaslamıştır. Türkiye açısından bakıldığında, kış aylarında
tahmin edilen sıcaklık artışının ülkenin doğu kesiminde daha yüksek olduğu
gözlemlenebilir. Yaz mevsiminde bu görüntü tersine dönmekte ve özellikle Ege
bölgesi olmak üzere ülkenin batı kesimi 6 °C’ye kadar varan sıcaklık artışına maruz
kalmakta iken ülkenin geneli için bölgelere göre ortalaması alınmış yıllık ortalama
sıcaklık artışı 2-3°C olarak tahmin edilmektedir. Genel olarak, yağış Türkiye’nin Ege
ve Akdeniz kıyılarında azalmakta, Karadeniz kıyılarında ise artmaktadır. Yaz
mevsiminde Türkiye’ye düşen yağış miktarında çok büyük bir değişiklik
olmayacaktır. Türkiye’nin tamamı için sonbahar mevsiminde toplam yağış
67
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
miktarında az bir artış beklenmektedir. Bu tahminlerde çalışmada ulaştığımız
sonuçlarla benzer şekilde görülmektedir.
Bölgede
seçilen
meteoroloji
istasyonlarının
verileri
ayrıntılı
olarak
incelendiğinde. Adana meteoroloji istasyonunda günümüz ortalama sıcaklık ile aynı
dönem için koşulan model verileri arasında ortalama 0.82 °C’lik bir sapmayla
kestirim yapmaktadır. Günümüz ile gelecek sıcaklık değerleri arasındaki fark ise 3
°C olarak saptanmıştır. Sıcaklığın en çok artış gösterdiği aylar bahar ve sonbaharda
daha fazla olup Mart, Nisan, Mayıs, Ekim ve Kasım olarak belirlenmiştir (Çizelge
4.8).
Çizelge 4.8. Adana meteoroloji istasyonu ve aynı bölge için TERCH-RAMS (TRA)
bölgesel iklim modelinin ortalama sıcaklık (°C) sonuçları
Adana
Met.İst.Ort.
Sıcak. Değ., (°C)
Ay
(1994–2003)
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
8.85
9.42
11.97
15.91
20.79
24.38
26.59
26.94
24.65
20.53
14.84
10.87
TRA
Modeli ile
Ort. Sıc.
Değ., (°C)
(1994–2003)
TRA Modeli
Ort. Sıcaklık
Farkı (°C)
TRA Modeli
ile Met. İst.
Sıcaklık
Farkı, (°C)
(2070–2079)
(1994-2003 ile
2070-2079)
0.70
1.00
0.87
0.93
0.86
1.03
1.38
1.27
0.89
0.79
0.44
-0.32
12.15
12.93
16.25
20.96
25.33
28.54
30.00
30.57
28.53
24.73
18.86
12.63
2.61
2.52
3.42
4.11
3.68
3.12
2.03
2.36
2.98
3.41
3.59
2.09
9.54
10.41
12.83
16.85
21.64
25.42
27.97
28.22
25.55
21.32
15.27
10.54
TRA Ort.
Sıc.
Değ., (°C)
Yağış verilerine bakıldığında meteoroloji istasyonu verileri ve aynı dönem
için koşulmuş bölgesel iklim modeli sonuçları arasında yıllık toplamda 96 mm’lik bir
fark ile kestirim yapılmıştır. Günümüz ve gelecek için koşulan modelde yağış
farklılığı ise yıllık 285 mm olarak belirlenmiştir (yağışta %40 azalma). Adana
meteoroloji istasyonu verilerine göre yağışların en çok düşüş göstereceği dönem
Ocak ve Aralık olarak saptanmıştır (Çizelge 4.9).
68
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
Çizelge 4.9. Adana meteoroloji istasyonu ve aynı bölge için TERCH-RAMS bölgesel
iklim modelinin aylık yağış (mm) sonuçları
Ay
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
Adana Met. İst.
Aylık Yağış Değ.,
(mm)
TRA Mod.
Aylık Yağış
Değ., (mm)
(1994–2003)
109.68
79.98
57.99
65.25
43.46
9.91
6.80
9.40
20.33
42.80
88.82
130.71
TRA Modeli,
Aylık Yağış
Farkı (mm)
TRA Mod.
Aylık Yağış
Değ., (mm)
(1994–2003)
TRA Mod.
ile Met. İst.
Yağış
Farkı (mm)
(2070–2079)
(2070–2079 ile
1994–2003)
112.03
85.01
66.90
70.81
50.42
15.45
1.97
2.66
2.58
24.60
94.67
139.40
2.35
5.03
8.91
5.56
6.96
5.54
-4.83
-6.74
-17.75
-18.20
5.85
8.69
86.39
68.92
45.43
45.63
34.40
8.08
7.12
0.75
1.55
15.40
60.14
107.28
-55.64
-26.09
-31.47
-35.18
-16.01
-7.37
5.15
-1.91
-1.03
-9.20
-34.53
-72.12
Karaisalı meteoroloji istasyonunda ise günümüz ortalama sıcaklık ile aynı
dönem için koşulan model verileri arasında ortalama 0.2 °C’lik bir sapmayla kestirim
yapılmaktadır. Günümüz ile gelecek sıcaklık arasındaki fark ise 3 °C olarak
saptanmıştır. Sıcaklığın en çok artış gösterdiği aylar Mart, Nisan, Mayıs olarak
belirlenmiştir (Çizelge 4.10).
Çizelge 4.10. Karaisalı meteoroloji istasyonu ve aynı bölge için TERCH-RAMS
bölgesel iklim modelinin ortalama sıcaklık (°C) sonuçları
Ay
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
Karaisalı
Met.İst.Ort.
Sıc. Değ., (°C)
TRA Modeli
ile Ort. Sıc.
Değ., (°C)
(1994–2003)
(1994–2003)
9.39
10.29
12.39
16.23
21.15
25.21
28.01
28.06
25.35
21.41
15.55
10.62
9.64
10.45
12.86
16.83
21.60
25.20
27.93
28.01
25.75
21.43
15.78
10.61
TRA
Modeli ile
Met. İst.
Sıcaklık
Farkı, (°C)
0.25
0.16
0.47
0.60
0.45
-0.01
-0.08
-0.05
0.40
0.02
0.23
-0.01
69
TRA Ort.
Sıc.
Değ., (°C)
(2070–2079)
12.26
13.01
16.55
20.95
25.43
28.44
30.50
30.56
28.43
24.83
18.88
12.67
TRA Modeli
Ort. Sıcaklık
Farkı (°C)
(1994-2003 ile
2070-2079)
2.62
2.56
3.69
4.12
3.83
3.24
2.57
2.55
2.68
3.40
3.10
2.06
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
Karaisalı Meteoroloji istasyonunun yağış verilerine ve aynı dönem için
koşulmuş bölgesel iklim modeli sonuçları arasında yıllık toplamda 38 mm’lik bir
fark oluşmuştur. Günümüz ve gelecek için koşulan modelde yağış farklılığı ise yıllık
357 mm ile en fazla yağışın azalacağı bölge olarak belirlenmiştir. Karaisalı
meteoroloji istasyonu verilerine göre yağışların en çok düşüş göstereceği dönem,
Adana meteoroloji istasyonundaki gibi Ocak ve Aralık olarak saptanmıştır (Çizelge
4.11).
Çizelge 4.11. Karaisalı meteoroloji istasyonu ve aynı bölge için TERCH-RAMS
bölgesel iklim modelinin aylık yağış (mm) sonuçları
Karaisalı
Met. İst.
Aylık Yağış
Değ., (mm)
Ay
(1994–2003)
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
142.23
91.94
87.59
95.59
87.56
37.37
17.17
29.66
28.98
53.37
111.42
186.79
TRA Mod.
Aylık Yağış
Değ., (mm)
(1994–2003)
138.00
86.13
90.00
97.04
90.42
41.75
16.85
31.74
32.71
51.71
112.67
178.97
TRA Mod. TRA Mod.
ile Met.
Aylık
İst. Yağış Yağış Değ.,
Farkı
(mm)
(2070–2079)
(mm)
-4.23
90.67
-5.81
57.95
2.41
56.41
1.46
73.03
2.86
61.90
4.38
27.54
-0.32
8.02
2.08
20.95
3.73
15.99
-1.66
38.66
1.25
77.94
-7.82
89.98
TRA Modeli,
Aylık Yağış
Farkı (mm)
(2070–2079 ile
1994–2003)
-47.33
-28.18
-33.59
-24.01
-28.51
-14.21
-8.83
-10.79
-16.72
-13.05
-34.73
-88.99
Günümüz ortalama sıcaklık ile aynı dönem için koşulan model verileri
arasında ortalama 0.4 °C’lik bir farklılık Ceyhan meteoroloji istasyonunda
belirlenmiştir. Günümüz ile gelecek sıcaklık arasındaki fark ise 2.96 °C olarak
saptanmıştır. Sıcaklığın en çok artış gösterdiği aylar Ağustos, Eylül, Ekim olarak
belirlenmiştir (Çizelge 4.12).
70
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
Çizelge 4.12. Ceyhan meteoroloji istasyonu ve aynı bölge için TERCH-RAMS
bölgesel iklim modelinin ortalama sıcaklık (°C) sonuçları
Ceyhan
Met.İst.Ort. Sıc.
Değ., (°C)
(1994–2003)
Ay
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
8.54
9.56
12.16
16.18
21.24
25.40
27.94
27.64
24.74
20.38
14.11
9.62
TRA
Modeli ile
Met. İst.
Sıcaklık
Farkı, (°C)
0.19
0.23
-0.07
0.60
0.03
-0.11
1.05
0.11
0.22
0.85
0.91
0.39
TRA Modeli
ile Ort. Sıcak.
Değ., (°C)
(1994–2003)
8.73
9.79
12.09
16.78
21.27
25.29
28.99
27.75
24.96
21.23
15.02
10.01
TRA Ort. Sıc.
Değ., (°C)
(2070–2079)
11.46
12.75
14.77
19.57
24.43
28.36
30.87
31.01
28.31
24.88
18.02
12.96
TRA Modeli
Ort. Sıcaklık
Farkı (°C)
(1994-2003 ile
2070-2079)
2.73
2.96
2.68
2.79
3.16
3.07
1.88
3.26
3.35
3.65
3.00
2.95
Anılan istasyonun yağış verilerine ve aynı dönem için koşulmuş bölgesel
iklim modeli sonuçları arasında yıllık toplamda 32 mm’lik bir fark oluşmuştur.
Günümüz ve gelecek için koşulan modelde yağış farklılığı ise yıllık 245 mm olarak
belirlenmiştir. Ceyhan meteoroloji istasyonu verilerine göre yağışların en çok düşüş
göstereceği dönem, Adana ve Karaisalı meteoroloji istasyonlarındaki gibi Ocak ve
Aralık olarak saptanmıştır (Çizelge 4.13).
Çizelge 4.13. Ceyhan meteoroloji istasyonu ve aynı bölge için TERCH-RAMS
bölgesel iklim modelinin aylık yağış (mm) sonuçları
Ay
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
Ceyhan Met.
İst.
Aylık Yağış
Değ., (mm)
96.21
106.66
92.10
80.44
50.02
19.42
11.19
8.53
28.89
51.55
82.58
131.61
TRA Mod.
Aylık Yağış
Değ., (mm)
(1994–2003)
98.96
101.99
89.80
83.03
55.92
18.77
13.97
11.76
25.95
49.93
84.07
129.99
TRA Mod.
ile Met. İst.
Yağış Farkı
(mm)
2.75
-4.67
-2.30
2.59
5.90
-0.65
2.78
3.23
-2.94
-1.62
1.49
-1.62
71
TRA Mod.
Aylık Yağış
Değ., (mm)
(2070–2079)
65.97
78.99
53.01
63.99
34.98
9.01
7.92
7.45
18.89
35.06
63.02
79.88
TRA Modeli, Aylık
Yağış Farkı (mm)
(2070–2079 ile
1994–2003)
-32.99
-23.00
-36.79
-19.04
-20.93
-9.76
-6.05
-4.31
-7.06
-14.87
-21.05
-50.11
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
Karataş meteoroloji istasyonunda günümüz ortalama sıcaklık ile aynı dönem
için koşulan model verileri arasında yıllık ortalama 0.5 °C’lik bir farklılık
oluşmuştur. Günümüz ile gelecek sıcaklık arasındaki fark ise 2.53 °C olarak
saptanmıştır. Sıcaklığın en çok artış gösterdiği aylar Mayıs, Haziran, Temmuz olarak
belirlenmiştir (Çizelge 4.14).
Çizelge 4.14. Karataş meteoroloji istasyonu ve aynı bölge için TERCH-RAMS
bölgesel iklim modelinin ortalama sıcaklık (°C) sonuçları
Ay
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
Karataş
Met.İst.Ort.
Sıc. Değ., (°C)
TRA Modeli
ile Ort. Sıc.
Değ., (°C)
(1994–2003)
(1994–2003)
TRA Modeli
ile Met. İst.
Sıcaklık
Farkı, (°C)
9.73
11.79
13.09
17.78
21.67
26.29
28.09
28.75
25.99
22.23
16.99
12.01
-0.87
0.18
-0.82
0.60
0.20
1.04
0.60
0.72
0.05
0.48
0.76
0.28
10.6
11.61
13.91
17.18
21.47
25.25
27.49
28.03
25.94
21.75
16.23
11.73
TRA Ort.
Sıc.
Değ., (°C)
(2070–2079)
11.86
13.95
14.98
20.37
24.28
29.57
31.36
31.24
28.51
24.56
19.49
14.56
TRA Modeli
Ort. Sıcaklık
Farkı (°C)
(1994-2003 ile
2070-2079)
2.13
2.16
1.89
2.59
2.61
3.28
3.27
2.49
2.52
2.33
2.5
2.55
Yağış verilerine bakıldığında meteoroloji istasyonu verileri ve aynı dönem
için koşulmuş bölgesel iklim modeli sonuçları arasında yıllık toplamda 81 mm’lik bir
fark oluşmuştur. Günümüz ve gelecek için koşulan modelde yağış farklılığı ise yıllık
357 mm olarak belirlenmiştir. Karataş meteoroloji istasyonu verilerine göre
yağışların en çok düşüş göstereceği dönem, Adana meteoroloji istasyonundaki gibi
Ekim, Kasım ve Aralık olarak saptanmıştır (Çizelge 4.15).
72
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
Çizelge 4.15. Karataş meteoroloji istasyonu ve aynı bölge için TERCH-RAMS
bölgesel iklim modelinin aylık yağış (mm) sonuçları
Karataş Met.
İst.
Aylık Yağış
Değ., (mm)
Ay
(1994–2003)
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
130.47
102.43
71.13
48.74
47.74
11.26
4.69
12.56
31.81
81.16
129.90
199.91
TRA Mod.
Aylık Yağış
Değ., (mm)
(1994–2003)
TRA Mod.
Met. İst.
Yağış Farkı
(mm)
110.97
108.94
79.00
52.43
40.82
14.87
8.47
11.86
27.85
79.03
117.97
189.29
-19.50
6.51
7.86
3.69
-6.93
3.62
3.78
-0.70
-3.96
-2.13
-11.93
-10.62
TRA Mod.
Aylık Yağış
Değ., (mm)
(2070–2079)
73.87
69.59
52.91
36.09
24.98
7.01
3.06
6.05
14.49
31.96
73.99
89.97
TRA Modeli,
Aylık Yağış
Farkı (mm)
(2070–2079ile
1994–2003)
-37.10
-39.35
-26.09
-16.34
-15.83
-7.86
-5.41
-5.81
-13.36
-47.07
-43.98
-99.32
Günümüz ortalama sıcaklık ile aynı dönem için koşulan model verileri
arasında ortalama 0.2 °C’lik bir farklılık Kozan meteoroloji istasyonunda
belirlenmiştir. 2070-2071 dönemi içerisinde referans iklime göre sıcaklık 2.5 °C
artacağı öngörülmektedir. Sıcaklığın en çok artış gösterdiği aylar Mart, Nisan ve
Kasım olarak belirlenmiştir (Çizelge 4.16).
Çizelge 4.16. Kozan meteoroloji istasyonu ve aynı bölge için TERCH-RAMS
bölgesel iklim modelinin ortalama sıcaklık (°C) sonuçları
Ay
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
Kozan
Met.İst.Ort.
Sıcaklık
Değ., (°C)
TRA Modeli
ile Ort.
Sıcaklık
Değ., (°C)
(1994–2003)
(1994–2003)
10.55
11.37
13.44
17.25
22.32
26.31
28.81
28.56
25.93
22.24
15.75
11.65
TRA Modeli
ile Met. İst.
Sıcaklık
Farkı, (°C)
10.68
11.29
13.49
17.73
22.67
26.27
28.95
28.71
25.86
22.53
15.82
11.51
0.13
-0.08
0.05
0.48
0.35
-0.04
0.14
0.15
-0.07
0.29
0.07
-0.14
73
TRA Ort.
Sıc.
Değ., (°C)
(2070–2079)
12.47
14.03
16.46
20.84
25.32
28.85
30.96
31.08
28.51
24.97
18.77
12.99
TRA Modeli
Ort. Sıcaklık
Farkı (°C)
(1994-2003 ile
2070-2079)
1.79
2.74
2.97
3.11
2.65
2.58
2.01
2.37
2.65
2.44
2.95
1.48
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
Kozan meteoroloji isatosyonu yağış verileri ve aynı dönem için koşulmuş
bölgesel iklim modeli sonuçları arasında yıllık toplamda 73 mm’lik bir fark
oluşmuştur. Gelecekte A2 senaryosu altında koşulan bölgesel iklim modeline göre
yıllık 298 mm yağışın azalacağı belirlenmiştir. Kozan meteoroloji istasyonu
verilerine göre yağışların en çok düşüş göstereceği dönem, Ocak, Şubat ve Mart
olarak saptanmıştır (Çizelge 4.17).
Çizelge 4.17. Kozan meteoroloji istasyonu ve aynı bölge için TERCH-RAMS
bölgesel iklim modelinin aylık yağış (mm) sonuçları
Ay
Kozan Met. İst.
Aylık Yağış
Değ., (mm)
TRA Mod.
Aylık Yağış
Değ., (mm)
(1994–2003)
(1994–2003)
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
90.18
84.76
97.66
97.53
73.61
49.97
33.92
37.08
45.79
58.99
95.40
99.74
TRA Mod.
ile Met. İst.
Yağış Farkı
(mm)
TRA Mod.
Aylık Yağış
Değ., (mm)
17.85
3.25
-10.96
-6.80
-11.30
-11.22
1.95
1.63
3.96
1.64
-1.53
0.83
61.27
48.93
43.51
65.73
54.50
28.04
27.22
18.65
25.85
45.56
67.14
69.68
108.02
88.01
86.70
90.73
62.32
38.75
35.87
38.71
49.75
60.63
93.87
100.57
TRA Modeli,
Aylık Yağış
Farkı (mm)
(2070–2079 ile
1994–2003)
(2070–2079)
-46.75
-39.08
-43.19
-25.00
-7.81
-10.71
-8.65
-20.06
-23.90
-15.07
-26.73
-30.89
Meterolojoji istasyonları ile model verileri kıyaslaması, 10 yıllık ortalama
sıcaklık değerleri için 0.2-0.82 °C arasında sapma gerçekleşmiştir. Aynı dönem için
yağış verileri incelendiğinde ise 32-96 mm arasında değişen bir sapma ile kestirim
yapılmıştır.Yağış verilerinde, model benzeşim sonuçları ile gözlem değerleri
arasındaki fark fazla gibi görünsede model çalışmalarında bu tür farklılıkların normal
olduğu unutulmamalıdır. Bu sonuçlar ışığında sıcaklık ve yağış değerlerinin
kestiriminde
TERCH-RAMS
bölgesel
iklim
modeli
iyi
bir
performans
göstermektedir. Anılan bölgede yapılan bir çalışmada havza ölçeğinde doğrulama
yapılarak, ortalama sıcaklık değerlerinde gözlem değerlerine göre 2.8 °C ile -4.3 °C
arasında değişen aralıkta sapmayla kestirim yapılmıştır. Ortalama havza yağış
74
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
parametresinde ise model değerinin (639 mm) gözlem oratalamasından (625 mm)
yıllık 14 mm’lik sapma gösterdiği belirtilmiştir (Şen, 2009).
4.1.2.1
TERCH-RAMS Model
Karşılaştırılması
Atmosferik
olayların
Sonuçları
matematiksel
ile
Gözlem
Değerlerinin
modellerle çözümlenerek
yapılan
kestirimlerde bir çok etkenin bir arada değerlendirilmesi gerekliğinden dolayı yapılan
tahminlerde farklılıklar oluşabilmektedir. Yağışların oluşumu, yeryüzü şekillerinin
iklim parametrelerine etkileri, atmosfer sirkülasyonlarının parametizasyonu gibi
karışık etmenlerin en uygun matematiksel yaklaşımlarla çözümlenmesi ile
modellerin doğruluk dereceleri artmaktadır. Bu tür faktörler model kestirimlerinin
doğruluğunun kontrolünü gerekli kılmaktadır. Bu yaklaşım dahilinde, TERCHRAMS modelinin sonuçları ile gözlem sonuçlarının doğrulaması istasyon ölçeğinde,
t-testi kullanılarak yapılmıştır.
Meteoroloji istasyonlarının aylık sıcaklık ortalama değerleri ele alınarak
yapılan t-testi sonuçları Çizelge 4.18’de verilmektedir. Adana ve Ceyhan meteoroloji
istasyonlarının model verileri istatiksel açıdan gözlem değerlerinden farklı çıkarken,
Karaisalı, Karataş ve Kozan istasyonlarının değerleri istatiksel açıdan farklılık
göstermemektedir. Gözlenen ve kestirimi yapılan ortalama sıcaklık verileri
arasındaki en yüksek fark 0.82 °C ile Adana meteoroloji istasyonunda olurken,
Kozan meteoroloji istasyonu ise 0.11 °C ile en düşük fark ile kestirilmiştir.
Çizelge. 4.18. Meteoroloji İstasyonları ile TERCH-RAMS modeli ortalama sıcaklık
verileri t-testi sonuçları
İstasyon
Adı
Adana
Karaisalı
Ceyhan
Karataş
Kozan
Meteoroloji İstasyonu
Ortalama
Sıcaklık
Varyans
Değeri, C0
17.97
46.51
18.63
50.24
18.12
53.76
19.26
42.59
19.51
48.69
TERCH-RAMS
Ortalama
Sıcaklık
Varyans
Değeri, C0
18.79
50.26
18.84
49.19
18.49
54.37
19.53
47.36
19.62
49.20
*:%0.01 önem düzeyinde istatiksel açıdan fark vardır.
75
t-değeri
-6.46*
-2.99
-3.2*
-1.57
-2.04
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
Yağış verileri incelendiğinde ise hiçbir istasyonda gözlem değerleri ile model
değerleri arasında istatiksel açıdan farklılık saptanmamıştır (Çizelge 4.19). Açıkça
görülmektedirki çalışma alanındaki istasyonların model kestirimlerinin doğruluk
düzeyi yüksektir. Karataş meteoroloji istasyonunda kestirilen ve gözlenen veriler
arasındaki fark 2.53 mm ile en yüksek değer olurken, Adana meteoroloji
istasyonunda 0.12 mm’lik fark en düşük değer olarak belirlenmiştir. Bu veriler
modelin bize yağışlarda doğruluğu çok yüksek kestirimler yaptığını göstermektedir.
Çizelge. 4.19. Meteoroloji İstasyonları ile TERCH-RAMS modeli ortalama yağış
verileri t-testi sonuçları
İstasyon
Adı
Adana
Karaisalı
Ceyhan
Karataş
Kozan
Meteoroloji İstasyonu
Ortalama
Yağış
Varyans
Değeri
55.42
1683.74
80.80
2578.88
63.26
1660.31
72.65
3512.32
72.05
648.56
TERCH-RAMS
Ortalama
Yağış Değeri
Varyans
55.54
80.66
63.67
70.12
71.16
2186.08
2324.93
1585.29
3002.79
694.90
t-değeri
-0.04
0.12
0.99
0.99
0.36
*:%0.01 önem düzeyinde istatiksel açıdan fark vardır.
4.2. CO2, Sıcaklık ve Su Rejiminin Buğday Üzerine Etkileri
Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümünde mevcut iki
bitki büyütme odalarında Adana-99 buğday çeşidinde günümüz atmosfer
karbondioksit içeriği ve IPCC’nin öngördüğü A2 senaryosuna göre 2070-2079
dönemindeki karbondioksit içeriği altında, günümüz ve gelecekte Çukurova Bölgesi
için öngörülen sıcaklık ve su rejiminin (gelişme boyunca 3°C’lik sıcaklık artışı ve
%25 oranındaki su azalışı-kuraklık artışı) etkileri incelenmiştir. Adana-99 buğday
çeşidi Çukurova Bölgesi ve sahil kuşağı için önerilen ve bölgede yaygın olarak
yetiştirilen ve Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümünde
yürütülen sıcaklığa toleransla ilgili çalışmalarda sıcağa orta derecede duyarlı olduğu
saptanan bir çeşittir.
76
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
4.2.1. Fenolojik Gelişme
Çukurova bölgesinde iklim değişikliğinin buğday üzerine etkileriyle ilgili
deneme sonucunda çalışmada yer alan Adana-99 buğday çeşidine ait fenolojik
gelişme seyri Zadoks Gelişme Skalası’na (ZGS) (Zadoks ve ark. 1974) göre
belirlenmiştir. Bitkilerin %50’sinin içinde bulunduğu gelişme dönemi mevcut
uygulama için geçerli değer sayılmıştır. İlgili gelişme döneminin ulaşıldığı gün de
dahil edilerek başlıca gelişme dönemleri (Çıkış, 10; Kardeşlenme başlangıcı, 20;
Sapa kalkma başlangıcı, 30; Karınlanma başlangıcı, 40; Başaklanma başlangıcı, 50;
Çiçeklenme başlangıcı, 60; Olgunluk, 86) için ekim tarihinden itibaren geçen gün
sayısı ve termal süre (sıcaklık toplamı) Çizelge 4.20 ’de verilmiştir.
Çizelge 4.20. Kontrollü koşullarda günümüz karbondioksit (C400) ve artırılmış
karbondioksit (C700) koşullarında yetiştirilen Adana-99 buğday
çeşidinde farklı sıcaklık (N: Normal ve S: Sıcak) ve sulama (T: Tam
ve K: Kısıtlı) uygulamalarının gelişim seyrine etkisi
C700
C400
CO2,
ppm
1
ZGS1
10
20
30
40
50
60
86
10
20
30
40
50
60
86
Normal Sıcaklık
Tam Sulama
(NT)
ESGS2
TS3
o
gün
C gün
9
126
19
266
44
616
60
840
70
980
82
1148
130
1820
9
126
20
280
50
700
65
910
74
1036
83
1162
133
1862
Normal Sıcaklık
Kısıtlı Sulama
(NK)
ESGS,
TS
o
gün
C gün
9
126
19
266
41
574
57
798
67
938
79
1106
127
1778
9
126
20
280
47
658
62
868
71
994
80
1120
129
1806
Artırılmış
Sıcaklık Tam
Sulama (ST)
ESGS,
TS
o
gün
C gün
7
119
16
272
36
612
50
850
58
986
67
1139
102
1734
8
136
16
272
45
765
59
1003
66
1122
71
1207
105
1785
Artırılmış
Sıcaklık Kısıtlı
Sulama (SK)
ESGS,
TS
o
gün
C gün
7
119
16
272
36
612
46
782
56
952
63
1071
100
1700
8
136
16
272
42
714
56
952
63
1071
68
1156
103
1751
ZGS: Zadoks Gelişme Sıkalası; 2ESGS: Ekimden Sonraki Gün Sayısı; 3TS: Termal Süre
Artan CO2 ile birlikte karınlanma başlangıcıdan itibaren tüm uygulamalar için
gelişim süresinde uzama saptanmıştır. C700 uygulamaları altında mevcut (günümüz)
77
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
koşullarda her zadoks dönemi için ortalama 4 gün gecikme olurken, sıcak koşullar
altında ise 6 günlük geçikme belirlenmiştir.
Ekimden sonra her iki CO2 koşulu altında normal koşullarda 9, sıcak
koşullarda ise 7-8 gün sonra çıkış gösteren bitkilerin bundan sonraki gelişmeleri de
sıcak koşullarda daha hızlı bir şekilde gerçekleşmiştir. Günümüz karbondioksit
koşulları (C400) altında fizyolojik olgunluk sıcak koşullarda serin koşullara göre tam
sulamada 28, kısıtlı sulamada ise 27 gün daha erken gerçekleşirken, gelecekteki
karbondioksit koşulları altında ise sıcak koşullarda normal sıcaklık koşullarına göre
tam sulamada 28, kısıtlı sulamada ise 26 gün daha erken gerçekleşmiştir. Bu
bağlamada her iki karbondioksit koşulu altında da sıcaklığın önemli düzeyde gelişim
dönemini kısalttığı gözlemlenmiştir.
Kısıtlı sulamanın, her iki CO2 ve sıcaklık rejiminde de özellikle karınlamadan
sonraki gelişmeyi hızlandırıcı yönde etkili olduğu gözlenmiştir (Çizelge 4.18). Bu
bağlamda, termal sürelerin tam sulamalarda kısıtlı sulamalara kıyasla daha yüksek
olduğu saptanmıştır. Böylece kısıtlı sulamanın gelişimi kısalttığı görülmektedir.
Ewert ve ark. (2002), Almanya’da üstü açık bitki büyütme odalarında (OTC)
yaptıkları çalışmada iki farklı karbondioksit koşulu altında da (370, 550 ppm) kısıtlı
sulama
koşullarında
çiçeklenme
döneminde
yaklaşık
3
günlük
kısalma
belirlemişlerdir. Buna ek olarak fizyolojik olgunluk, kısıtlı su koşulları altında
yaklaşık 8 gün daha erken olmuştur. Bu sonuçlar mevcut bulgularımızla paralel
doğrultudadır.
Her iki CO2 ve sulama uygulamasının günümüz sıcaklığına sahip koşularında
çiçeklenme evresine ortalama 81 günde ulaşılırken, artırılmış sıcaklık koşulları
altında ise 67 günde ulaşılmıştır. Aynı değerlendirme içerisinde günümüz sıcaklık
koşullarında fizyolojik olgunluğa ortalama 130 günde ulaşılırken, artırılmış sıcaklık
koşullarında ortalama 103 günde ulaşılmıştır. Böylece 3 oC’lik bir sıcaklık artışının
farklı CO2 ve sulama uygulamaları altında gelişimi karınlanma başlangıcından sonra
her evresini kısalttığı açıkça görülmektedir. Bu çerçeve içerisinde kısalan gelişim
dönemlerinin verime etki edecek en önemli parametrelerin başında geldiği
bilinmektedir. Böylece günümüz (C400NT) ve gelecekteki (C700SK) koşulları
yansıtması açısından oluşturulan konular incelendiğinde fizyolojik olgunluk süresi
78
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
gelecek koşulunu yansıtan C700SK uygulamasında %14 kısalmaktadır. Tüm
uygulamalara ait belirli gelişim dönemlerinin fotoğrafları Ek 3 ve 4’te verilmiştir.
Koç ve ark. (2007) Çukurova bölgesinde yaptıkları çalışmada normal sıcaklık
altında buğdayın çiçeklenme dönemine 1220
o
C günde ulaştığını saptarken,
sıcaklığın 6 oC arttığı koşullar altında ise 1129 oC gün olarak belirlemişlerdir.
Çalışmamızda ise normal sıcaklık altında bu değer 1148 oC gün iken sıcaklığın 3 oC
arttığı koşullar altında 1139
o
C olup anılan çalışma ile benzer sonuçları
yansıtmaktadır. Aynı çalışmada ortalama 1 oC’lik sıcaklık artışının çiçeklenme
dönemini 8.2 gün kısalttığı belirtilirken, çalışmamızda ortalama 3 oC bir artışın 15
gün kısalttığı saptanmıştır.
Liao ve Wang (2002), Çin’de artan karbondioksit (+250 ppm), sıcaklık (4.8
o
C) ve kuraklığın buğday üzerine etkileri ile ilgili yapmış oldukları sera
denemesinde, artan karbondioksit koşulları altında başaklanma başlangıcı süresinde
uzama olduğunu saptamışlardır. Buna ek olarak artan sıcaklıkla hem normal CO2
koşullarında hemde arttırılmış CO2 koşullarında anılan gelişim döneminin kısaldığını
belirtmişlerdir. Bu kısalmanın normal CO2 koşulları altında daha fazla olduğu
saptanmıştır. Çalışmamızda da başaklanma başlangıcı artan karbondioksitle birlikte 4
gün uzarken artan sıcaklık anılan dönemi normal karbondioksit koşullarında 12 gün
arttırılmış karbondioksit koşullarında ise 8 gün kısaltmaktadır.
Batts ve ark. (1997), İngiltere’de seralarda artan CO2 (+330 ppm) ve
sıcaklığın (+3.5 oC) buğday verimi ve gelişimi üzerine etkileri ile ilgili yapmış
oldukları çalışmada, artan sıcaklığın buğday gelişim dönemini 34 gün kısaltığını
belirtmişlerdir. Çalışmamızda ise bu kısalma 28 gün olarak belirlenmiştir.
Müjdeci ve ark. (2005) Çukurova bölgesinde yaptıkları üç yıllık bir arazi
denemesinde buğdayda fizyolojik olgunluğa ortalama 142 günde ulaşılmış olup,
iklim odalarında yaptığımız ve günümüz koşullarını temsil eden uygulamamızda 130
güne benzer sonuçlar belirlenmiştir. Termal süre ise ortalama 1900 oC gün olup
gerçekleştirdiğimiz deneme sonuçlarına yakın değerler (1820 oC gün) saptanmıştır.
79
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
4.2.2. Kardeşlenme Özellikleri
Farklı CO2, sıcaklık ve su uygulamaları altında kardeş sayısı, kardeş başak
sayısı ve kardeş yaşama oranı ile ilgili varyans analiz sonuçları ve önem seviyeleri
Çizelge 4.21’de verilmiştir. Karbondioksit uygulaması üç parametrede önemli
düzeyde etkilemiştir. Sıcaklık ve su uygulamaları ise kardeş sayısı ve kardeş başak
sayısını
etkilerken
kardeş
yaşama
oranı
üzerine
önemli
düzeyde
etkisi
bulunmamaktadır. Kardeş sayısı CO2 xSıcaklık ve CO2xSu etkileşiminden 0.01 önem
düzeyinde etkilenirken SıcaklıkxSu etkileşiminden ise 0.05 düzeyinde etkilenmiştir.
CO2xSıcaklıkxSu etkileşimi ise önemli düzeyde etki yapmamıştır. Kardeş başak
sayısı
CO2xSıcaklıkxSu
etkileşiminden
0.01
önem
düzeyinde
etkilenirken
CO2xSıcaklık etkileşiminden 0.05 önem düzeyinde etkilenmiştir. Hiçbir etkileşim
kardeş yaşama oranı üzerine etkide bulunmamıştır.
Çizelge 4.21. Tam kontrollü koşullarda farklı CO2, sıcaklık ve sulama
uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
kardeş sayısı, kardeş başak sayısı, kardeş yaşama oranı varyans
analizi sonuçları ve önem düzeyleri.
Hata Kareler Ortalaması ve Önem Düzeyleri
S.d
Kardeş
Sayısı
0.071
100.00***
0.357
4.000**
4.000**
0.286
6.250***
4.000**
2.250*
1.000
0.375
12.56
Kardeş
Başak
Blok
7
0.027
CO2 (A)
1
2.250**
Hata-1
7
0.143
Sıcaklık(B)
1
1.563*
AxB
1
1.000*
Hata-2
14
0.210
Su (C)
1
5.063**
AxC
1
1.000
BxC
1
0.063
AxBxC
1
4.000**
Hata-3
28
0.388
D.K. (%)
63
20.99
**
***
P<0.05 ve : P<0.01 : P<0.001, olasılık düzeylerinde önemlidir.
80
Kardeş Yaşama
Oranı
60.730
10276.891***
205.391
15.016
2.641
32.542
489.516
21.391
192.516
385.141
149.141
19.01
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
Tam kontrollü koşullarda farklı CO2, sıcaklık ve sulama (normal ve yüksek
sıcaklık rejimi) uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşitinde
olgunlukta kardeş sayısı, kardeş başak sayısı ve kardeş yaşama oranı ortalama
değerleri ve LSD karşılaştırma testi sonucu oluşan gruplar Çizelge 4.22’de
verilmiştir.
Çizelge 4.22. Tam kontrollü koşullarda farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları
altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşitinde kardeş sap sayısı (adet
bitki-1), kardeş başak sayısı (adet bitki-1) ve kardeş yaşama oranı ortalama
değerleri ve oluşan gruplar.
Uygulama
Kardeş
Kardeş
Kardeş Yaşama
Sayısı
Başak
Oranı
CO2
Sıcaklık
Su
T
4.0
3.3ab
81
K
3.3
2.4c
73
N
Ort.
3.6m
2.8l
77
T
3.4
2.6bc
79
S
K
3.8
2.8abc
74
C400
Ort.
3.6m
2.8l
77
2.9
80
TORT 3.7z
KORT 3.6z
2.6
74
C400ORT
3.6B
2.8B
77A
T
7.3
3.6a
50
N
K
6.0
3.3ab
54
Ort
6.6k
3.4k
52
T
6.2
3.5a
57
S
K
5.1
2.3c
45
C700
Ort
5.6l
2.9l
51
TORT 6.7x
3.6
53
KORT 5.6y
2.8
49
C700ORT
6.1A
3.2A
52B
NORT 5.1A
3.1A
65
SORT 4.6B
2.8B
64
TORT 5.2A
3.3A
67
KORT 4.6B
2.7B
61
Genel Ortalama
4.9
2.9
*: Aynı harf grubundaki değerler 0.01-0.05 olasılık düzeyinde benzerdir.
A, B: CO2, Sıcaklık, Su uygulamalarını gruplandırmaktadır.
a, b, c, d, e, f: CO2xSıcaklıkxSu etkileşimini gruplandırmaktadır.
k, l, m: CO2xSıcaklık etkileşimini gruplandırmaktadır.
x, y, z: CO2xSu etkileşimini gruplandırmaktadır.
81
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
Artan CO2 ile birlikte kardeşlenme %69 oranında artış göstermiştir. Buna
karşın artan sıcaklık ve kuraklık ile kardeş sayısında sırasıyla %10 ve %11 azalmaya
yol açmıştır. Artan sıcaklık ve kuraklığın olumsuz etkisi artan CO2’in olumlu etkisini
düşük seviyede azaltmıştır. CO2-sıcaklık etkileşiminde en yüksek kardeş sayısına 6.6
kardeş ile C700N uygulamasında saptanmıştır. C400 sıcaklık uygulamaları ise aynı
grupta yer alıp en düşük kardeş sayısına sahiptirler.
Artan CO2 ile kardeş başak sayısında %10 artış saptanmıştır. CO2’in
kardeşlenme üzerindeki olumlu etkisi kardeş başak sayısı üzerinde aynı düzeyde
olmamıştır. Artan sıcaklık ve kuraklık ile sırasıyla %10 ve %18 azalma olmuştur.
Günümüzü yansıtan uygulama C400NT ile gelecek koşulları öngören C700SK
uygulamaları karşılaştırıldığında ise gelecekte 1 adet kardeş başak daha az olmuştur.
Bu bağlamada kardeş başak sayısında artan CO2’in olumlu etkisi artan sıcaklık ve
kuraklık
tarafından
bastırılmaktadır.
Musgrave
ve
Strain
(1988),
Duke
Üniversitesindeki bitki büyütme odalarında yaptıkları çalışmada buğdayda artan
karbondioksitin hem kardeş sayısını hemde kardeş başak sayısını arttırdığını
belirlenmişlerdir. Grifford (1979), Sionit ve ark. (1981) ve Chadhuri ve ark. (1990)
artan karbondioksit koşulları altında buğdayda kardeş sayısında artış olacağını
belirlerken Mayeux ve ark. (1997) artan karbondioksitle kardeş sayısında artış
olmadığını ve bunun sebebi olarakta çalışmalarında yüksek bitki yoğunluğu
olduğunu belirtmişlerdir. Batts ve ark. (1997), İngiltere’de seralarda artan CO2 (+330
ppm) ve sıcaklığın (+3.5 oC) buğday verimi ve gelişimi üzerine etkileri ile ilgili
yapmış oldukları çalışmada, artan karbondioksitin buğday kardeş sayısını önemli
düzeyde arttırdığını buna karşın kardeş başak sayısının ise aynı düzeyde artmadığını
belirtmiştir. Bu bağlamda anılan çalışmalardaki sonuçlar çalışmamızla paralel
doğrultudadır.
Kardeş yaşama oranı incelendiğinde ise artan karbondioksit ile birlikte kardeş
yaşama oranı %33 azalmıştır. Artan karbondioksitin kardeş sayısını arttırması buna
karşın kardeş başak sayısını aynı düzeyde artmadığından yaşam oranı daha düşük
olmuştur.
Genel olarak artan karbondioksit kardeş sayısı ve kardeş başak sayısı üzerine
olumlu etki yapmaktadır. Bu etki kardeş sayısında daha fazla olurken kardeş başak
82
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
sayısında ise aynı düzeyde olamamıştır. Bu da Adana-99 buğday çeşidinin kardeş
başak oluşturma kapasitesi ile ilgilidir. Buğdayın karbondioksitten daha fazla
yararlanması için bu kapasitenin daha yüksek olması gerekmektedir. Artan başak
oluşturmayan kardeş sayısı ise fazladan biyokütle artışına neden olarak dane
veriminde kullanılması olası kaynakların kardeş sapların oluşumuna harcanması ile
verimde potansiyel artışın sağlanamamasına yol açabilecektir. Bu bağlamada kardeş
sayısı artışının olumlu etkisi kardeş başak sayısının artışı ile orantılıdır.
4.2.3. Boy ve Uzunluk
4.2.3.1. Bitki Boyu Değişimi
Akdeniz agro ekosistemlerinin önemli bir örneği olan Çukurova Bölgesinde
CO2 ve sıcaklığın artması ve buna paralel olarak yağışın azalması sonucunda buğday
verim ve üretimi üzerine gelecekte oluşacak olumsuz etkilerin araştırıldığı bu
deneme sonucunda Adana-99 buğday çeşidinde ait farklı CO2 sıcaklık ve sulama
uygulamalarında bitki boyunun zamana bağlı değişimi Şekil 4.22’te verilmiştir.
Ekimden sonraki ilk 21 gün içerisinde bitki boyunda, C400 sıcak koşullarda
günde ortalama 1.69 cm artış saptanırken, normal sıcaklık koşullarında günlük
büyüme ancak 1.14 cm boyunda olup C700 sıcak koşullarda ise günde ortalama 1.59
cm artış saptanırken, normal sıcaklık koşullarında günlük büyüme 1.25 cm olmuştur.
Bundan sonraki yaklaşık iki aylık süre içerisinde her iki CO2 koşulu içinde (21 ile 78
gün arasında) büyüme özellikle sıcak koşullarda daha düşük hızda seyretmiş (C400N
0.97 cmgün-1’e karşılık C400S 0.70 cmgün-1 ve C700N 1.01 cmgün-1’e karşılık C700S
0.98 cmgün-1); ve daha kısa bir sürede, çiçeklenme döneminde durma noktasına
gelmiştir. Serin koşullarda ise büyüme aşağı yukarı iki hafta daha sürmüş ve
çiçeklenme döneminde sabitleşerek sıcak koşullara göre daha uzun bitkiler
oluşmuştur. Kısıtlı sulama, tam sulamaya göre bitki boyu ortalamalarında her iki CO2
ve sıcaklıkta kısalmaya neden olmuştur.
Normal sıcaklık koşulunun her iki CO2 ve sulama uygulaması kendi
aralarında değerlendirildiğinde bitki boyunda değişim saptanmazken artırılmış
sıcaklık koşulları altında ve her iki sulama uygulamasında C700 koşulundaki bitkiler
83
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
C400 koşulundakine oranla ortalama 7 cm daha uzun olmuşlardır. Buna karşın normal
sıcaklık ve tam sulanan koşullar altında yetişen bitkilerin boyuna ulaşamamışlardır.
Böylece bitki boyu parametresi dikkate alındığında artan CO2’in artan sıcaklık ve
azalan yağışın olumsuz etkisini belirli oranda dengelediği fakat tam olarak
gideremediği gözlenmiştir.
84
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
85
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
4.2.3.2. Olgunlukta Boy ve Uzunluk
Olgunlukta bitki boyuna ait değerlerin varyans analiz sonuçları ve önem
düzeyleri Çizelge 4.23’de gösterilmiştir. Çizelgede görüldüğü gibi CO2, sıcaklık ve
su uygulamalarının bitki boyu üzerinde önemli düzeyde etkisi olduğu belirlenmiştir.
İnteraksiyonlar incelendiğinde ise CO2-sıcaklık ve sıcaklık-su interaksiyonları
önemli etkide bulunurken CO2-su ve CO2-sıcaklık-su interaksiyonlarının önemsiz
olduğu saptanmıştır.
Çizelge 4.23. Tam kontrollü koşullarda farklı CO2, sıcaklık ve sulama
uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde bitki boyu,
anasap başak uzunluğu, üst sap uzunluğu varyans analizi sonuçları ve
önem düzeyleri.
Hata Kareler Ortalaması ve Önem Düzeyleri
S.d
Blok
CO2 (A)
Hata-1
Sıcaklık(B)
AxB
Hata-2
Su (C)
AxC
BxC
AxBxC
Hata-3
D.K. (%)
7
1
7
1
1
14
1
1
1
1
28
63
Üst Sap
Uzunluğu
Başak
Uzunluğu
Bitki
Boyu
8.373
0.141
7.391
78.766***
31.641**
2.971
43.891***
2.641
5.641
6.891
2.926
6.00
0.508
2.066
0.432
0.316
2.848**
0.261
3.285***
0.098
1.410**
0.035
0.180
3.49
12.953
165.766**
7.060
826.563***
169.000***
8.290
415.141***
4.516
105.063***
0.000
7.573
3.42
P<0.05 ve **: P<0.01 ***: P<0.001, olasılık düzeylerinde önemlidir.
Tam kontrollü koşullarda farklı CO2, sıcaklık ve sulama (normal ve yüksek
sıcaklık rejimi) uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
olgunlukta bitki boyu, anasap başak ve üst sap uzunluğu ortalama değerleri ve LSD
karşılaştırma testi sonucu oluşan gruplar Çizelge 4.24’de verilmiştir.
Genel olarak bakıldığında artan karbondioksit bitki boyunu %4 artırmıştır.
Artan sıcaklık ve kuraklık ise bitki boyunu sırasıyla %9 ve %6 oranlarında
86
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
azaltmaktadır. Bitki boyu bazında değerlendirildiğinde artan CO2 ’in olumlu etkisi
artan sıcaklık ve kuraklık tarafında bastırılmaktadır.
Bitki boyunda CO2xSıcaklık interaksiyonunun önemli olduğu durumda
ortalama değerlerin 3 farklı grup oluşturduğu görülmüştür. En düşük bitki boyu
değeri C400S koşulu altında olurken, en yüksek bitki boyu değeri ise, C400N ve C700N
uygulamalarında (ortalama 83.97 ve 83.94 cm) saptanmıştır. Bitki boyu için önemli
diğer bir interaksiyon olan SıcaklıkxSu açısından bakıldığında CO2 xSıcaklık
interaksiyonu gibi 3 farklı grup oluştuğu saptanmıştır. En yüksek bitki boyu değerine
NT uygulamasında ulaşılmışken en düşük değer ise SK uygulamasında saptanmıştır.
Çizelge 4.24. Tam kontrollü koşullarda farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları
altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşitinde bitki boyu (cm), anasap
başak uzunluğu (cm), üst sap uzunluğu(cm), ortalama değerleri ve oluşan
gruplar.
Uygulama
Üst sap
Başak
Bitki Boyu
Uzunluğu
Uzunluğu
CO2
Sıcaklık
Su
T
31.6
12.6
88.1
K
29.1
11.9
79.9
N
83.9k*
30.4k
12.3k
Ort.
T
26.8
11.8
75.1
C400
S
K
26.8
11.6
72.0
Ort.
26.8m
11.7l
73.5m
TORT 29.2
12.2
81.6
KORT 27.9
11.8
75.9
C400ORT
28.6
11.9
78.8B
T
29.9
12.6
87.5
N
K
27.9
11.8
80.4
Ort
28.9kl
12.2kl
83.9k
T
29.1
12.6
81.0
S
K
27.0
12.4
79.0
C700
Ort
28.1lm
12.5k
80.0l
TORT 29.5
12.6
84.3
KORT 27.4
12.1
79.7
C700ORT
28.5
12.3
81.9A
NORT 29.6A
12.2
83.9A
SORT 27.4B
12.1
76.8B
TORT 29.3A
12.4A
82.9A
KORT 27.7B
11.9B
77.8B
Genel Ortalama
28.5
12.2
80.4
87
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
Günümüz koşullarını yansıtan C400NT uygulamasında ortalama bitki boyu
88.1 cm iken gelecek koşullarını öngören C700SK uygulamasında ise 79 cm ile %10
düşüş saptanmıştır.
Koç ve ark. (2007) artan sıcaklık ile birlikte buğday bitki boyunda %18’lik
bir azalma saptarken çalışmamızda bu oran yaklaşık %15 olarak belirlenmiştir.
Manderscheid ve Weigel (2006), Almanya’da üstü açık bitki büyütme odalarında
(OTC) artan karbondioksidin su stresi ile etkileşimini inceledikleri çalışmalarında,
artan karbondioksidin (+280 ppm) buğdayda bitki boyunu %17 artırdığını
saptamışlardır. Bu oran çalışmamızda %4 olarak belirlenmiştir.
Tam kontrollü koşullarda farklı CO2, sıcaklık ve sulama (normal ve yüksek
sıcaklık rejimi) uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
olgunlukta başak uzunluğuna ait değerlerin varyans analiz sonuçları ve önem
seviyeleri Çizelge 4.23’de gösterilmiştir. Çizelgede görüldüğü gibi sadece su
uygulamalarının
başak
uzunluğu
üzerinde
önemli
düzeyde
etkisi
olduğu
belirlenmiştir. İnteraksiyonlar incelendiğinde ise CO2xSıcaklık ve SıcaklıkxSu
interaksiyonları önemli etkide bulunurken CO2 uygulaması, sıcaklık uygulaması ve
CO2xSu ve CO2xSıcaklıkxSu interaksiyonlarının önemsiz olduğu saptanmıştır.
Tam kontrollü koşullarda farklı CO2, sıcaklık ve sulama (normal ve yüksek
sıcaklık rejimi) uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşitinde
olgunlukta başak uzunluğu ortalama değerleri ve LSD karşılaştırma testi sonucu
oluşan gruplar Çizelge 4.24’de verilmiştir.
Artan karbondioksidin ve sıcaklığın başak uzunluğu üzerine istatiksel açıdan
önemli bir etkisinin olmamasına karşın artan karbondioksit başak uzunluğunu
artırırken artan sıcaklık düşürmüştür. Önemli düzeyde etkide bulunan su
uygulamasında ise kısıtlı sulamada tam sulamaya kıyasla başak uzunluğu %4
azalmıştır.
Başak uzunluğunda, CO2 xSıcaklık interaksiyonunun önemli olduğu durumda
ortalama değerlerin 3 farklı grup oluşturduğu görülmüştür. En düşük başak uzunluğu
değeri C400S koşulu altında olurken, en yüksek ise, C400N ve C700S uygulamalarında
(ortalama 12.25 ve 12.47 cm) saptanmıştır. Başak uzunluğu için önemli diğer bir
interaksiyon olan Sıcaklık-su açısından bakıldığında CO2xSıcaklık interaksiyonu gibi
88
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
2 farklı grup oluştuğu saptanmıştır. En yüksek başak uzunluğu değerine NT
uygulamasında ulaşılmışken (12.59 cm) diğer uygulamaların aynı gruba girdiği
saptanmıştır. Başak uzunluğu C700 koşulları altında ortalama 12.33 cm’ye ulaşırken
C400 koşulları altında ise 11.97 cm olarak saptanmıştır.
CO2, sıcaklık ve sulama (normal ve yüksek sıcaklık rejimi) uygulamaları
altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşitinde olgunlukta üst sap uzunluğuna ait
değerlerinin varyans analiz sonuçları ve önem seviyeleri Çizelge 4.23’de verilmiştir.
Çizelgede görüldüğü gibi sıcaklık ve su uygulamalarının başak uzunluğu üzerinde
önemli düzeyde etkisi olduğu belirlenmiştir. İnteraksiyonlar incelendiğinde ise
sadece CO2xSıcaklık interaksiyonu önemli etkide bulunurken CO2 uygulaması ve
SıcaklıkxSu, CO2xSu ve CO2 xSıcaklıkxSu interaksiyonlarının önemsiz olduğu
saptanmıştır.
Adana-99 buğday çeşidinde olgunlukta üst sap uzunluğu ortalama değerleri
ve LSD karşılaştırma testi sonucu oluşan gruplar Çizelge 4.24’de verilmiştir.
Genel olarak artan sıcaklık üst sap uzunluğunda %7 kısalmaya neden
olmuştur. Su uygulamasında da kısıntılı sulamada tam sulamaya kıyasla %6 oranında
kısalma belirlenmiştir.
Üst sap uzunluğunda, CO2xSıcaklık interaksiyonunun önemli olduğu
durumda ortalama değerlerin 4 farklı grup oluşturduğu görülmüştür. En düşük üst
sap uzunluğu değeri C400S koşulu altında olurken (26.75 cm), en yüksek ise, C400N
uygulamasında (ortalama 30.38 cm) saptanmıştır. En yüksek Üst sap uzunluğu
C400NT uygulamasında ortalama 31.63 cm ile en yüksek değere ulaşırken C400SK
uygulaması ise 26.75 cm ile en düşük değer olarak saptanmıştır.
Bitki boyu, başak uzunluğu, ve üst sap uzunluğu verilerinin değerlendirilmesi
sonucunda sıcaklık ve kuraklık artışı anılan parametreler üzerine olumsuz etki
yapmaktadır. Buna karşın artan CO2 miktarı bu olumsuz etkiyi belirli düzeyde tolere
edebildiği görülmektedir.
89
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
4.2.4. Yaprak Alanı
4.2.4.1. Anasap Bayrak Yaprak ve Toplam Yaprak Alanı
Bayrak yaprak alanı ölçümleri için deneme boyunca ekimden sonra 61.
günden itibaren belirli aralıklarla örneklemeler yapılmıştır. Her iki karbondioksit
uygulamasında artan sıcaklık bayrak yaprağın yeşil kalma süresini kısaltmıştır (Şekil
4.23). Artan karbondioksit koşulları altında ortalama bayrak yaprak alanı, daha düşük
seviyede kalmıştır. Her iki karbondioksit uygulaması altında da bayrak yaprak alanı,
sıcak koşullarda serin koşullara göre daha düşük ortalamaya sahiptir. Suyun
kısıtlandığı koşullardaki yaprak alanı ise, karbondioksit ve sıcaklık uygulamalarında
olumsuz yönde etkilenmiştir. Mulholland ve ark. (1997), üstü açık bitki büyütme
odalarında artan karbondioksidin buğday gelişimi ve verimi üzerine yaptıkları
çalışmada, karbondioksidin günümüze kıyasla farklı 2 artış seviyesinde (günümüz
karbondioksit içeriği, 550 ppm, 680 ppm) artan karbondioksit ile bayrak yaprak
alanında önemsiz düzeyde azalma olmadığını saptamışlardır.
Tam kontrollü koşullar altında farklı CO2, sıcaklık ve sulama (normal ve
yüksek sıcaklık rejimi) uygulamalarında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
anasap yaprak alanı değişimi Şekil 4.24’de verilmiştir. Yaprak alanı ölçümleri için
her iki CO2 koşulunu yansıtan denemeler boyunca ekimden sonra 21. günden itibaren
başlamak üzere belirli aralıklarla örneklemeler yapılmıştır. Anasap düzeyinde yaprak
alanı, sıcak koşullarda normal koşullara göre daha hızlı bir şekilde artış göstermiştir.
Tam sulanan uygulamalarda kısıtlı sulananlara kıyasla daha yüksek yaprak alanı
değerlerine ulaşılmıştır. Yeşil kalma süresi sıcak koşullar altında normal koşullara
göre daha kısa olmuştur. Her iki karbondioksit uygulaması altında da sıcak ve serin
koşullarda gelişim seyri boyunca
yaprak
alanı ortalama değeri
farklılık
göstermemektedir. Anasap düzeyinde suyun kısıtlandığı koşullarda yaprak alanı
büyüklüğü her iki CO2 ve sıcaklıkta da olumsuz yönde etkilenirken C700
uygulamalarında
yaşlanma
sürecinde
tam tersi
bir
durum
sözkonusudur.
Manderscheid ve Weigel (2006), Almanya’da üstü açık bitki büyütme odalarında
(OTC) artan karbondioksidin su stresi ile etkileşimini inceledikleri çalışmalarında,
90
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
kısıtlı sulamaya kıyasla tam sulama koşulları altında artan karbondioksidin (+280
ppm) buğdayda yaprak yaşlanmasını daha erken gerçekleştirdiğini belirlemişlerdir.
Bu yaklaşım, çalışma sonuçlarımızla benzerlik göstermektedir.
Genel olarak bakıldığında günümüzü yansıtan C400NT uygulamasında
ortalama yaprak alanı 88.2 cm2 iken geleceği yansıtan uygulama olan C700SK
uygulamasında ise 70.4 cm2 olup %20 azalma belirlenmiştir.
4.2.4.2. Bitki Yaprak Alanı
Anasap yaprak alanı seyrinde olduğu gibi bitki başına yaprak alanı, sıcak
koşullarda serin koşullara göre daha hızlı bir şekilde artış göstermiştir ve süre
kısaldığı için sonuçta sıcak koşullarda oluşan yaprak alanı büyüklüğü serin koşullara
göre daha düşük düzeyde kalmıştır, yeşil kalma süresi de yine serin koşullara göre
daha kısa olmuştur (Şekil 4.25). Suyun kısıtlandığı koşullardaki yaprak alanı
büyüklüğü ve yeşil kalma süresi, her iki CO2 ve sıcaklıkta da olumsuz yönde
etkilenmiştir. Bitki başına yaprak alanı oluşum ve yaşlanma süreci, anasap yaprak
alanı değişimlerinden çok, kardeşlerin yaprak alanı değişimleri tarafından
belirlenmiştir. Yaprak alanı en büyük değerine C400N, C700N uygulamalarında 61.
günde, C400S uygulamalarında 42. günde ulaşırken C700ST uygulaması 61. günde
C700SK ise 42. günde ulaşmıştır. Yaprak alanının en üst seviyeye ulaştığı değerler,
CO2’in arttığı ve tam sulama uygulamasının yapıldığı durumlarda belirlenmiştir.
Buna karşın kısıtlı sulama uygulamalarında artan CO2 ile birlikte yaprak alanlarının
ulaştığı en büyük değerinde bir artış olmayıp azalma gözlemlenmiştir. C400N
uygulamaları en yüksek değer yaprak alanına ulaştığında fenolojik gelişim açısından
başaklanma başlangıcında olurken C400S uygulamaları ise karınlanma başlangıcı ile
başaklanma başlangıcı arasındadır. Artan CO2 koşulları altında ise en büyük değerine
C700N uygulamaları karınlanma başlangıcı ile başaklanma başlangıcı arasında
ulaşırken C700ST başaklanma başlangıcında C700ST karınlanma başlangıcında
ulaşmıştır.
91
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
92
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
93
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
94
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
4.2.5. Madde Üretimi Dağılımı ve Değişimi
4.2.5.1 Olgunlukta Başak Ağırlığı
4.2.5.1.(1). Olgunlukta Ana Başak Ağırlığı
Her iki CO2 uygulamasında olgunlukta elde edilen anasap başak ağırlığı
varyans analizi sonuçları ve önem seviyeleri Çizelge 4.25’de verilmiştir. Çizelgede
görüldüğü üzere CO2 uygulaması ile, CO2 xSu ve SıcaklıkxSu interaksiyonları anasap
başak ağırlığı üzerine önemsiz etki yaparken su ve sıcaklık uygulamaları ile
CO2xSıcaklık ve CO2xSıcaklıkxSu interaksiyonu başak ağırlığı üzerine önemli
düzeyde etkide bulunmuştur. Su uygulaması başak ağırlığını 0.001 önem düzeyinde
etkilerken sıcaklık uygulaması ile CO2xSıcaklık ve CO2 xSıcaklıkxSu etkileşimi ise
0.05 önem düzeyinde etkili bulunmuştur.
Çizelge 4.25. Tam kontrollü koşullarda farklı CO2, sıcaklık ve sulama
uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde
olgunlukta Anasap başak ve Kardeş başakların ağırlıklarının varyans
analizi sonuçları ve önem düzeyleri.
Hata Kareler Ortalaması ve Önem Düzeyleri
S.d
Blok
CO2 (A)
Hata-1
Sıcaklık(B)
AxB
Hata-2
Su (C)
AxC
BxC
AxBxC
Hata-3
D.K. (%)
*
7
1
7
1
1
14
1
1
1
1
28
63
Ana Başak
Ağırlığı
0.215
0.218
0.051
0.497*
0.473*
0.077
1.082***
0.238
0.260
0.400*
0.076
8.3
Kardeş Başakların
Ağırlığı
0.434
17.399**
0.628
21.172***
5.505***
0.318
72.612***
13.077***
0.359
4.532**
0.537
11.73
:P<0.05 ve **: P<0.01 ***: P<0.001, olasılık düzeylerinde önemlidir.
CO2, sıcaklık ve sulama (normal ve yüksek sıcaklık rejimi) uygulamaları
altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde olgunlukta anasap başak ağırlığı
95
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
ortalama değerleri ve LSD karşılaştırma testi sonucu oluşan gruplar Çizelge 4.26’de
verilmiştir.
Çizelge 4.26. Farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları altında yetiştirilen Adana99 buğday çeşitinde olgunlukta ana başak ve kardeş başaklar
ağırlıklarının (g bitki-1) ortalamaları ve oluşan gruplar
Uygulama
Ana Başak
Kardeş Başaklar
Ağırlığı
Ağırlığı
CO2
Sıcaklık
Su
T
3.25ab
6.81bc
K
3.14bc
5.20d
N
Ort.
3.19a
6.01l
T
2.93cde
5.87cd
S
K
2.76e
5.02de
C400
Ort.
2.84b
5.44l
TORT
3.09
6.34y
KORT
2.95
5.11z
C400ORT
3.02
5.72B
T
3.47a
8.81a
K
2.81de
6.46c
N
Ort
3.14a
7.64k
T
3.18bc
7.76b
S
K
3.09bcd
4.04e
C700
Ort
3.13b
5.89l
3.33
8.29x
TORT
KORT
2.95
5.25z
C700ORT
3.14
6.77A
NORT 3.17A
6.82A
SORT 2.99B
5.67B
TORT 3.21A
7.31A
KORT 2.95B
5.18B
Genel Ortalama
3.08
6.25
*: Aynı harf grubundaki değerler 0.01-0.05 olasılık düzeyinde benzerdir.
A, B: CO2, Sıcaklık, Su uygulamalarını gruplandırmaktadır.
a, b, c, d, e, f: CO2xSıcaklıkxSu etkileşimini gruplandırmaktadır.
k, l, m: CO2xSıcaklık etkileşimini
x, y, z: CO2xSu etkileşimini gruplandırmaktadır.
Anasap başak ağırlığını artan sıcaklık ile birlikte %6 oranında düşerken
kısıntılı sulama uygulaması tam sulamaya kıyasla %8 düşüş göstermiştir. Anasap
başak ağırlığında CO2xSıcaklıkxSu interaksiyonunda yedi farklı grup oluşmuştur.
Uygulamalar içinde en yüksek değeri C700NT (3.472 g) ulaşırken en düşük değere ise
C400SK (2.759 g) uygulamasında belirlenmiştir. Günümüzü yansıtan koşul olan
96
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
C400NT ile gelecek koşullarını yansıtan C700SK uygulamaları karşılaştırıldığında ise
anasap başak ağırlığı arasındaki fark 0.159 g olup (C400NT> C700SK) her iki
uygulamanında farklı gruplarda yer aldığı belirlenmiştir. Bir diğer önemli etkileşim
olan CO2xSıcaklık’ta ise 3 farklı grup oluşurken yüksek başak ağırlığına 3.191 g ile
C400N uygulamasında ulaşılırken en düşük başak ağırlığına 2.843 g ile C400S
uygulamasında saptanmıştır.
Sonuç olarak olgunluk dönemindeki başak ağırlıkları incelendiğinde artan
sıcaklık ve kuraklığın anasap başak ağırlığı üzerinde olumsuz etkisi olacağı
saptanmıştır. Buna karşın artan CO2’in sıcaklığın ve kuraklığın neden olduğu
olumsuz etkiyi belirli bir oranda tolere edebildiği fakat anasap başak ağırlığının
günümüz koşullarına ulaşamadığı belirlenmiştir.
4.2.5.1.(2) Olgunlukta Kardeş Başaklar Ağırlığı
Çizelge 4.25’de verilen CO2, sıcaklık ve sulama uygulamalarının kardeş
başakların olgunlukta dönemdeki ağırlığının varyans analizi ve önem düzeyleri
sonuçları incelendiğinde, sadece SıcaklıkxSu interaksiyonu önemli düzeyde etkide
bulunmamıştır. Bunun dışındaki tüm interaksiyonlar ve uygulamalar kardeş başak
ağırlığında istatiksel açıdan önemli etkide bulunmuştur.
Çizelge 4.26 incelendiğinde, artan karbondioksit kardeş başakların ağırlığını
%15 artırırken, artan sıcaklık ve kuraklık kardeş başak ağırlıklarını sırasıyla yaklaşık
%17 ve %29 oranında azaltmıştır. Bu bağlamada karbondioksidin olumlu etkisi artan
sıcaklık ve kuraklık ile bastırılmaktadır.
Ortalama kardeş başakların ağırlığında CO2xSıcaklık interaksiyonunun 2
farklı grup oluşturduğu saptanmıştır. C700N uygulaması (7.636 g) en yüksek değere
ulaşırken diğer 3 uygulamada aynı gruba dahil olmuşlardır (C400N;6.007 g,
C400S;5.443 g, C700S;5.899 g). CO2xSu interaksiyonunda ise 3 farklı grup
oluşmuştur. En yüksek değer C700T uygulaması (8.285 g) olurken en düşük ise C400 K
uygulaması (5.112 g) olmuştur. 3 koşulun interaksiyonunda (CO2 xSıcaklıkxSu) ise 8
farklı grup oluşmuştur. En yüksek değere C700NT uygulamasında (8.813 g)
ulaşılırken en düşük ağırlık C700SK uygulamasında (4.041 g) belirlenmiştir.
97
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
SıcaklıkxSu interaksiyonunun önemsiz olduğu halde NT uygulaması 7.812 g ile en
üst düzeye ulaşırken SK uygulaması 4.531 g ile en düşük düzeyde kalmıştır. C400’ün
(5.725 g) ortalamaları ile C700 uygulamaları (6.768 g) karşılaştırıldığında artan CO2
ile birlikte kardeş başakların ağırlığında %18’lik bir artış saptanmıştır.
Günümüz koşullarını yansıtan C400NT uygulaması (6.811 g) ile gelecek
koşullarını yansıtan C700SK uygulaması (4.041 g) karşılaştırıldığında, kardeş
başakların ağırlığında %40 düzeyde azalma olduğu saptanmıştır. Sadece CO2 ’in
arttığı ve diğer faktörler yönünden günümüz koşullarını yansıtan uygulamada
(C700NT) ise C400NT uygulamasına göre %30 verim artışı belirlenmiştir. Bu durum,
artan CO2’in koşullar uygun olduğunda önemli düzeyde verim artışı sağladığını
göstermektedir. Buna karşın uygun koşulların olmaması artan CO2’in olumlu etkisini
indirgemektedir.
Uygulamalar arasında ana sap ve kardeşlerdeki başak ağırlığı birikim seyri
karşılaştırıldığında, bitki düzeyinde oluşan başak ağırlık farklılığının, ana saptan çok
kardeşlerdeki birikimden kaynaklandığı görülmüştür.
4.2.5.2. Danelere Madde Birikimi
4.2.5.2.(1) Ana Başakta Danelere Madde Birikimi
Farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99
buğday çeşitinde ana başakta dane ağırlık değişimini incelemek üzere alınan bitki
örneklerinde bitki, ana sap ve başak oluşturabilen kardeşler bazında danelere
biriktirilen madde miktarı (dane verimi), daneler rahatlıkla harmanlanabilecek
duruma geldiğinde başlamak üzere tam oluma kadar izlenmiştir (Şekil 4.26).
98
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
99
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
Sıcaklığın en belirgin etkisi dane veriminin zamana bağlı değişiminde kendini
göstermiştir. Sıcak koşullarda ana sap danelere madde birikim kısa sürede hızla
tamamlamıştır. C400 koşullarında aktif dane dolum süresi sıcak uygulamasında
ekimden sonra 78. günden 106. güne kadar sürerken, serin koşullarda ise 85. günden
116. güne kadar sürmüştür. Artan sıcaklıktan dolayı aktif dane dolum süresinin 7 gün
daha önce başladığı saptanmıştır. Bu dönemde anasap düzeyinde danelere günlük
birikim serin koşullarda 63 mg olurken sıcak koşullar altında ise 70 mg olarak
belirlenmiştir.
Artırılmış CO2 koşulları altında aktif dane dolum süresi sıcak koşullarda, C400
gibi, 78 günden 106. güne kadar sürerken, serin koşullarda ise 85. günden 120. güne
kadar sürmüştür. C700 uygulaması altında artan sıcaklıktan dolayı aktif dane dolum
süresi C400 uygulamasındaki gibi 7 gün daha önce başladığı saptanmıştır. Buna karşın
serin koşullarda C400’ün aynı koşullarına kıyasla daha uzun sürmüştür. Bu dönemde
ana sap düzeyinde danelere günlük birikim C700N koşulunda 54 mg olurken, C700S
koşulunda 73 mg olmuştur.
Her iki karbondioksit uygulaması altında da serin koşularda birikim daha
düşük hızda gerçekleşmiş olmasına rağmen dolum süresinin daha uzun sürmesi
sonucunda ana sap dane verimlerinde faklılık oluşmamıştır. Günümüz koşullarını
yansıtan C400NT uygulamasında ana sap dane verimi 2.63 g olurken gelecek
koşullarını öngören C700SK uygulamasında ise %7’lik bir azalma ile 2.45 g olmuştur.
Su uygulamalarıda ise anasap dane verimilerinde birbirlerine yakın değerlere
ulaşmıştır.
4.2.5.2.(2) Kardeş Başaklarda Danelere Madde Birikimi
Sıcaklığın ve su uygulamalarının belirgin etkisi kardeş başakların dane
veriminin zamana bağlı değişiminde ortaya çıkmıştır (Şekil 4.27). Sıcak koşullarda
kardeş sap danelere madde birikim kısa sürede hızla tamamlamıştır. C400 koşullarında
aktif dane dolum süresi sıcak uygulamasında ekimden sonra 78. günden 99. güne
kadar sürerken, normal sıcaklık koşullarında ise 85. günden 120. güne kadar
sürmüştür. Artan sıcaklıktan dolayı aktif dane dolum süresinin 7 gün daha önce
100
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
başladığı kardeş sapta da belirlenmiştir. Bu dönemde anasap düzeyinde danelere
günlük birikim serin koşullarda 118 mg olurken sıcak koşullar altında ise 155 mg
olarak belirlenmiştir.
Artırılmış CO2 koşulları altında aktif dane dolum süresi sıcak koşullarda 78.
günden 106. güne kadar sürerken, serin koşullarda ise C400 uygulamasında olduğu
gibi 85. günden 120. güne kadar sürmüştür. C700 uygulaması altında artan sıcaklıktan
dolayı aktif dane dolum süresi C400 uygulamasındaki gibi 7 gün daha önce başladığı
saptanmıştır. Bu dönemde kardeş sap düzeyinde danelere günlük birikim her iki
sıcaklık uygulamasında da 132 mg olmuştur. Her iki CO2 uygulamasında da, serin
koşullarda dolum süresinin daha uzun olması sonucunda kardeş sap dane verimi daha
yüksek değerlere ulaşmıştır.
Sulama uygulamalarında ise kısıtılı sulanan koşullarda verim tam sulanan
koşullara göre daha düşük olmuştur. C400 uygulamalarında kısıtlı sulama, günümüz
sıcaklık rejiminde dane büyümesi boyunca, gelecek sıcaklık rejiminde ise daha çok
dane büyümesinin geç dönemlerinde olumsuz yönde etki gösterirken C700
uygulamalarında tersi bir durum söz konusudur. Her iki CO2 koşulu altında da kısıtlı
sulama tam sulanan koşullara göre verimde azalmalara neden olmuştur.
101
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
102
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
4.2.5.3. Yaprak, Sap ve Kök Ağırlığındaki Değişimler
4.2.5.3.(1) Bitki Yaprak Ağırlığı Değişimi
Farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99
buğday çeşitinde bitki düzeyinde yaprak ağırlığının zamana bağlı değişimi Şekil
4.28’de verilmiştir.
Yaprak ağırlıkları ortalamaları genel olarak artırılmış karbondioksit altında
daha yüksek değerlerde olmuştur. Yaprak alanları arasında önemli düzeyde farklılık
saptanmasa da ağırlıklar arasında özellikle tam sulanan koşullarda artan
karbondioksitle birlikte daha fazla artış belirlenmiştir. Artan karbondioksitle birlikte
yaprak ağırlığı ortalama %21 artmıştır. Tüm uygulamalarda yaprak ağırlıkları tepe
değerlerine ulaştıktan sonra %17-%23 arasında ağırlıklarını kaybetmişlerdir. En
yüksek ağırlık kaybı C700NT uygulamasında olurken en düşük ise C400SK’da
olmuştur.
Teramura
ve
ark.
(1990),
Amerika,
Maryland’de
seralarda
artan
karbondioksidin buğdayda gaz değişimi ile ilgili yapmış olduğu saksı denemesinde
300 ppm’lik CO2 artışı ile yaprak ağırlıklarında önemli düzeyde artış saptamışlardır.
Günümüz koşullarını yansıtan C400NT uygulamasında vejetasyon dönemi
ortalaması yaprak ağırlığı 1.81 g olurken gelecek koşullarını yansıtan C700SK
uygulamasında ise 1.70 g olup %6 düzeyinde azalmıştır. Sadece karbondioksidin
arttığı koşulda (C700NT) ise yaprak ağırlığı yaklaşık %27 artış göstermiştir. Bu
bağlamada artan karbondioksidin yaprak ağırlığı üzerindeki olumlu etkisi artan
sıcaklık ve kuraklık tarafından bastırılmaktadır.
103
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
104
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
4.2.5.3.(2) Anasap Ağırlık Değişimi
Anasapta madde birikim hızı her iki CO2 koşulu için artırılmış sıcaklık
uygulamalarında 78. günde durma noktasına ulaşırken günümüzü yansıtan sıcaklık
uygulamalarında ise 85. günde sabitleşmiştir (Şekil 4.29A). Bundan sonraki
dönemde iki koşulda da aşağı yukarı benzer hızda gerçekleşen birikim, sıcak
koşullarda 99. günden sonra durma noktasına ulaşırken; serin koşullarda 106. güne
kadar devam etmiştir. Her iki CO2 ve sıcaklık koşulları altında su uygulamalarının
etkisi, gelişmenin geç dönemlerinde (78. günden sonra) belirginleşmiştir. Tüm
sıcaklık ve sulama uygulamaları için artırılmış CO2 koşulları altında ana sap ağırlığı
daha yüksek bir değere ulaşmıştır. Günümüz CO2 ve iklim koşullarını yansıtan
C400NT uygulamasında ana sap ağırlığı ortalama 1.55 g iken olası gelecek koşullarını
yansıttığı öngörülen C700SK uygulamasında ise 1.22 g olup %27’lik bir azalış
belirlenmiştir. Buna karşın sadece CO2’in arttığı uygulamada ise (C700NT) ana sap
ortalama ağırlığı 1.82 g olup %17 artış belirlenmiştir. Bu bağlamda anasap ortalama
ağırlığı bazında artan karbondioksidin olumlu etkisi artan sıcaklık ve kuraklıktan
dolayı ortaya çıkmamaktadır.
4.2.5.3.(3). Kardeş Sap Ağırlık Değişimi
CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99 buğday
çeşidinde kardeş sap ağırlığının zamana bağlı seyri Şekil 4.29B’de verilmiştir. Her
iki CO2 koşulu altında da anasapta olduğu gibi, artırılmış sıcaklık uygulamalarında
ilk 78 gün kardeş sap ağırlıkları madde birikim hızı yüksek düzeyde gerçekleşirken
günümüz sıcaklığını yansıtan uygulamalarda ise gelişim hızı 85. güne kadar
gerçekleşmiştir. Bundan sonraki dönemlerde her iki CO2 koşulu altındaki artırılmış
sıcaklık koşullarında kardeş sap ağırlıklarında azalma olurken normal sıcaklık
koşulları altında 120. günden sonra kardeş sap ağırlıklarında düşüşler saptanmıştır.
Her iki CO2 ve sıcaklık koşulları altında su uygulamalarının etkisi, gelişmenin geç
dönemlerinde (78. günden sonra) belirginleşmiştir. Böylece sıcaklığın artışıyla
birlikte gelişimin daha hızlı gerçekleştiği ve çiçeklenme döneminde ulaşılan
değerlerin daha düşük olduğu belirlenmiştir. Günümüz CO2 ve iklim koşullarını
105
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
yansıtan C400NT uygulamasında kardeşsaplar ağırlığı ortalama 3.6 g iken olası
gelecek koşullarını yansıttığı öngörülen C700SK uygulamasında ise 2.1 g olup
%44’lük bir azalış belirlenmiştir. Buna karşın sadece CO2’in arttığı uygulamada
kardeş sapların ağırlığı ortalama 5.0 g olup %38 artmıştır. Bu bağlamda ana sapta
olduğu gibi kardeş saplarda da karbondioksitin olumlu etkisi artan sıcaklık ve su
kısıntısı tarafından örtünmektedir.
4.2.5.3.(4) Bitki Düzeyinde Kök Ağırlığı Değişimi
Her iki CO2 koşulu altında ilk örnek tarihinde (ekimden 21 gün sonra)
uygulamalar arasında kök ağırlığı yönünden önemli bir fark saptanmamış; bitki
başına ortalama kök
ağırlığı C400
uygulamalarında 0.9
g
olurken C700
uygulamalarında ise 0.5 g olmuştur (Şekil 4.30). C400 uygulamalarında bundan
sonraki 20 gün içerisinde sıcak koşullarda günde ortalama 19.9 mg’lık bir artış
gösteren kök ağırlığı ekimden 41 gün sonra en yüksek değerine (ortalama 3.98 g)
ulaşmıştır. Serin koşullarda kök büyümesi daha düşük bir hızla (ortalama olarak önce
15 mg gün-1, daha sonra 4.6 mg gün-1) ancak biraz daha uzun sürmüş ve 61. günde
sıcak koşullardaki kök ağırlığına benzer değerlere (ortalama 3.99 g) ulaşmıştır. Kök
ağırlığının en yüksek düzeye ulaştığı zaman iki sıcaklık rejiminde de karınlanma
dönemi başlangıcına rast gelmektedir. Bu dönemden sonra kökler, serin ve tam sulu
koşullarda ağırlıklarını uzun süre korurken, diğer koşullarda özellikle de sıcak ve de
kısıtlı sulanan koşullarda çiçeklenmeden sonra hızlı bir şekilde ağırlık kaybı
göstermiştir. C700 uygulamalarında ise kök ağırlıkları genel olarak 61 gün sonra en
yüksek değerine ulaşırken sadece C700NT uygulaması 85. günden sonra
sabitleşmiştir. Artırılmış karbondioksit koşulları altında tam sulanan koşularda kök
ağırlığı ortalama değerleri kısıtlı sulananlara kıyasla daha yüksek değerlerdedir.
Genel olarak bakıldığında artan CO2 ile birlikte vejetasyon periyodu boyunca
önemli düzeyde kök ağırlığı artışı saptanmıştır. Wechsung ve ark. (1999) artan
karbondioksidin kışlık buğdayda kök ağırlığı üzerine etkileri ile ilgili yapmış olduğu
çalışmada sulu ve kuru koşullar altında karbondioksidin 180 ppm artması ile
vejetasyon dönemi boyunca kök ağırlığının ortalama %70 arttığını saptamışlardır.
106
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
Wall ve ark. (2006) açık hava artan karbondioksit denemesi (FACE) ile tam sulanan
koşullar altında 180 ppm’lik karbondioksit artışı ile ortalama kök ağırlığında %24
artış belirlemişlerdir. Kısıtlı koşullar altında ise bu artış %30 olmuştur.
Çalışmamızda ise artan karbondioksit ile tam sulanan koşullarda %170 artış olurken
kısıtlı koşullar altında ise %210 olarak belirlenmiştir. Anılan çalışmalarda artışların
daha düşük olmasının nedeni ise tarla denemeleri olmalarından ve daha düşük
karbondioksit konsantrasyonlarından kaynaklanmaktadır.
4.2.5.4. Toplam Topraküstü Bitki Ağırlığı Değişimi
C400 koşulları altında gelişmenin ilk 78 gününde toprak üstü organlarda
madde birikimi, sıcak koşullarda serin koşullara göre daha hızlı (119 mg gün-1
karşılık 104 mg gün-1) olmuştur (Şekil 4.31). Bundan sonraki dönemde iki koşulda
da benzer hızda gerçekleşen birikim, sıcak koşullarda 106. günden sonra durma
noktasına ulaşırken; serin koşullarda 120. güne kadar devam etmiştir. Su
uygulamalarının
etkisi,
gelişmenin geç dönemlerinde (78.
günden sonra)
belirginleşmiş; tam suya göre kısıtlı su, birikim hızında hem serin hem de sıcak
koşulda sırasıyla %36 (250 mg gün-1’den 161 mg gün-1 ’e ) ve %47 ( 195 mg gün1
’den 103 mg gün-1’e ) oranında düşüşe neden olmuştur.
C700 koşulları altında da gelişmenin ilk 78 gününde toprak üstü organlarda
madde birikimi, sıcak koşullarda serin koşullara göre daha hızlı (144 mg gün-1
karşılık 142 mg gün-1) olmuştur (Şekil 4.31). Bundan sonraki dönemde sıcak
koşullarda 106. günden sonra durma noktasına ulaşırken; serin koşullarda 116. güne
kadar devam etmiştir. Sulama uygulamalarının etkisi, C400 koşulları altındaki
uygulamalar gibi paralellik göstererek gelişimin geç dönemlerinde (78.günden sonra)
belirginleşmiştir. Olgunlukta bitki ağırlıkları dikkate alındığında tam sulamaya göre
kısıtlı sulama, birikim hızında hem serin hem de sıcak koşulda sırasıyla %27 (150
mg gün-1 ’den 110 mg gün-1’e) ve %30 (130 mg gün-1’den 90 mg gün-1’e) oranında
düşüşe neden olmuştur.
107
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
108
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
109
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
110
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
4.2.6. Dane Verimi ve Verim Ögeleri
Olgunlukta toplam bitki düzeyinde dane verimi, hasat indeksi ve ana başak ve
kardeş başaklar düzeylerinde verim ögeleri ile ilgili varyans analiz sonuçları Çizelge
4.27’de verilmiştir. CO2 uygulaması, bitki hasat indeksini 0.05, bitki dane verimini,
kardeş sap dane sayısını, daneli başakcık sayısını, toprak üstü biyokütleyi 0.01
olasılık düzeyinde etkilerken kardeş sap dane verimini, kardeş sap dane ağırlığını ve
biyokütleyi 0.001 olasılık düzeyinde etkilemiştir. Diğer parametreler ise CO2
uygulamasından etkilenmemiştir. Sıcaklık uygulaması biyokütle, toprak üstü
biyokütle, bitki dane verimini, anasap dane ağırlığını, anasap dane verimini ve
anasap dane sayısını 0.001 olasılık düzeyinde, anasap dane sayısını ve kardeş sap
dane ağırlığını 0.01 olasılık düzeyinde etkilerken daneli başakcık sayısını ise 0.05
önem düzeyinde etkilemiştir. Bitki hasat indeksi ve bitki dane verimi sıcaklık
uygulamasından etkilenmemiştir. Sulama uygulaması ise biyokütle, toprak üstü
biyokütle, bitki dane verimini, kardeş sap dane verimini ve kardeş sap dane sayısını
0.001 olasılık düzeyinde etkilerken ana sap dane verimi, ana sap dane sayısını ve
daneli başakcık sayısını 0.01 olasılık düzeyinde etkilemiştir. Ana sap, kardeş sap ve
bitki hasat indeksi ise sulama uygulamasından etkilenmemiştir.
İnteraksiyonlar incelendiğinde, CO2 xSıcaklık interaksiyonu ana sap dane
ağırlığını 0.05 olasılık düzeyinde etkilerken, kardeş sap dane sayısı, dane ağırlığını
ve daneli başakcık sayısını 0.001 olasılık düzeyinde etkilemiştir. Diğer parametreler
ise anılan interaksiyondan etkilenmemiştir. CO2 xSu interaksiyonu ise kardeş sap
dane sayısını 0.05 olasılık düzeyinde etkilerken kardeş sap dane verimini, ve
biyokütle, toprak üstü biyokütle ve bitki dane verimini 0.001 olasılık düzeyinde
etkilemiştir. CO2xSıcaklıkxSu interaksiyonu, bitki dane verimini 0.05, ana sap dane
ağırlığı, kardeş sap dane verimini 0.01 olasılık düzeyinde etkilerken, kardeş sap dane
sayısını ve kardeş sap dane ağırlığını 0.001 önem düzeyinde etkilemiştir. Genel
olarak bitki bazında dane verimi üzerine farklı düzeydeki CO2, sıcaklık ve suyun
etkisi kardeşlerden oluşan farklılıktan kaynaklanmaktadır. Hasat indeksinde
farklılıklar oluşmasada biyokütle önemli düzeyde farklılıklar göstermektedir.
111
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
112
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
4.2.6.1. Ana Başak Dane Verimi ve Verim Ögeleri
Çizelge 4.28’de ana sap düzeyinde dane verimi, dane sayısı, dane ağırlığı ve
daneli başakcık sayısı ile ilgili ortalamalar ve oluşan gruplar verilmiştir. Ana sap
dane verimini etkileyen SıcaklıkxSu interaksiyonunda 3 farklı grup oluşmuştur. NT
uygulaması 2.677 g ile en yüksek değere sahiptir. NK uygulaması ile SK uygulaması
aynı grupta yer alırken NK uygulaması 2.359 g ile en düşük değere sahiptir. Diğer
interaksiyonların ana sap dane verimi üzerine önemli düzeyde etkisi olmamıştır.
Buna karşın günümüz koşullarını yansıtan C400NT uygulamasında ana sap dane
verimi 2.629 g iken gelecek koşullarını yansıtan C700SK uygulamasında ise 2.446 g
ile %7’lik bir düşüş olmuştur. Anasap dane sayıları üzerine hiçbir interaksiyon
önemli düzeyde etkide bulunmamıştır. Ana sap dane ağırlıklarına bakıldığı zaman ise
CO2xSıcaklık interaksiyonu 4 farklı grup oluşturmuştur. En yüksek değere C700S
(48.125 mg) uygulaması ulaşırken en düşük değere ise C700N (39.625 mg)
uygulamasında saptanmıştır. Bunun nedeni olarakta ana sap dane sayılarına
bakıldığında en yüksek dane sayısına C700N uygulaması sahip iken en düşük dane
sayısısının C700S uygulamasında olması dane ağırlıklarını ters orantılı olarak
etkilemiştir. CO2xSıcaklıkxSu interaksiyonu anasap dane ağırlıklarında 7 farklı grup
oluşturmuştur. En yüksek değere dane sayısı en az olan C700SK (49.750 mg)
uygulamasında olurken en düşük değere C700NK (38.125 mg) uygulamasında
ulaşılmıştır. Anasap başak, daneli başakcık açısından incelendiğinde artan
karbondioksidin daneli başakcık sayısını olumlu yönde etkilediği belirlenmiştir.
Buna karşın artan sıcaklık ve kuraklık daneli başakcık sayısını azaltmaktadır.
İstatiksel açıdan önemsiz düzeyde olsada günümüz koşullarını yansıtan C400NT
uygulamasında daneli başakcık sayısı geleceği koşullarını öngören uygulama olan
C700SK’dan 1 adet daha fazla daneli başakcığa sahiptir.
Genel olarak değerlendirildiğinde Adana-99 buğday çeşidinde, anasap dane
verimi gelecekte olası olumsuz koşullardan (sıcaklık artışı, kuraklık) önemli düzeyde
etkilenmemektedir. Buna karşın artan karbondioksidin de anılan koşullardan dolayı
verimi önemli düzeyde artırmadığı belirlenmiştir. Ana sap dane verimi kısıtlı sulama
ile %7 oranında azalırken dane sayısı artan sıcaklık ile %14 ve kısıtlı sulama ilede
113
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
%7 oranında azalmaktadır. Dane ağırlıkları açısından değerlendirildiğinde, sıcaklık
artışının dane sayısını azaltmasından dolayı %13 artmıştır.
Günümüz koşulunu yansıtan C400NT uygulamasında 2.629 g dane verimi
alınırken C700NT uygulamasında ise 2.725 g olarak belirlenmiştir. Buda bize
istatiksel açıdan önemli olmasada ana sap düzeyinde verimin sadece CO2 artışı ile
%4 artığı saptanmıştır.
Çizelge 4.28. Farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları altında yetiştirilen Adana99 buğday çeşitinde ana sap düzeyinde dane verimi (g ana başak-1),
dane sayısı (adet ana başak-1) dane ağırlığı (mg ana başak-1) ve daneli
başakcık sayısı (adet) ortalamaları ve oluşan gruplar.
Uygulama
Anasap
Anasap
Anasap
Daneli
dane
dane
dane
başakcık
CO2
Sıcaklık
Su
verimi
sayısı
ağırlığı
sayısı
T
2.63
62.8
42.25bcd
22.6
N
K
2.48
56.9
44.13bc
21.8
Ort.
2.55
59.8
43.19lm
22.2k
T
2.40
52.4
46.25ab
20.8
S
K
2.40
54.6
44.50bc
20.2
C400
Ort.
2.40
53.5
45.38kl
20.5l
TORT 2.52
57.6
44.25
21.7
KORT 2.44
55.8
44.31
21.0
C400ORT
2.48
56.7
44.28
21.3B
T
2.73
66.3
41.13cd
22.0
K
2.24
58.9
38.13d
21.4
N
Ort.
2.48
62.6
39.63m
21.7kl
T
2.56
55.1
46.50ab
23.3
S
K
2.45
49.3
49.75a
21.6
C700
Ort.
2.50
52.2
48.13k
22.4k
60.7
43.81
22.6
TORT 2.64
KORT 2.34
54.1
43.94
21.5
C700ORT
2.49
57.4
43.88
22.1A
NORT 2.52
61.19A
41.41B
21.9A
SORT 2.45
52.84B
46.75A
21.4B
TORT 2.58A
59.13A
44.03
22.2A
KORT 2.39B
54.91B
44.13
21.3B
Genel Ortalama
2.49
57.1
44.08
*: Aynı harf grubundaki değerler 0.01-0.05 olasılık düzeyinde benzerdir.
A, B: CO2, Sıcaklık, Su uygulamalarını gruplandırmaktadır.
a, b, c, d, e, f: CO2xSıcaklıkxSu etkileşimini gruplandırmaktadır.
k, l, m: CO2xSıcaklık etkileşimini gruplandırmaktadır.
x, y, z: CO2xSu etkileşimini gruplandırmaktadır.
114
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
4.2.6.2. Kardeş Başaklarda Dane Verimi ve Verim Ögeleri
Akdeniz agro ekosistemlerinin önemli bir örneği olan Çukurova Bölgesinde
CO2 ve sıcaklığın artması ve buna paralel olarak yağışın azalması sonucunda buğday
verim ve üretimi üzerine gelecekte oluşacak olumsuz etkilerin araştırıldığı bu
deneme sonucunda olgunluk döneminde Adana-99 buğday çeşidinde ait farklı CO2
sıcaklık ve sulama uygulamalarında bitki ve kardeş sap dane verimi ve verim ögeleri
ile ilgili ortalamalar ve oluşan gruplar Çizelge 4.29’de verilmiştir.
Çizelge 4.29. Farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları altında yetiştirilen Adana99 buğday çeşitinde kardeş başaklar düzeyinde dane verimi (g kardeş
başaklar-1), dane sayısı (adet kardeş başaklar-1) ve dane ağırlık (mg kardeş
başaklar-1) ortalamaları ve oluşan gruplar.
Uygulama
CO2
Sıcaklık
N
C400
S
Kardeş Başaklar
Su
T
K
Ort.
T
K
Ort.
TORT
KORT
C400ORT
N
C700
S
T
K
Ort
T
K
Ort
TORT
KORT
C700ORT
NORT
SORT
TORT
KORT
GENEL ORT.
Dane
Verimi
5.78bc
4.00ef
4.89
4.26de
3.26f
3.76
5.01y
3.63z
4.33B
7.13a
5.11cd
6.12
6.38ab
3.22f
4.80
6.75x
4.16yz
5.46A
5.50A
4.28B
5.89A
3.89B
4.89
Dane Sayısı
149.9b
95.5c
122.6l
106.9c
85.8cd
96.3m
128.4y
90.6z
109.5B
171.5a
137.6b
154.6k
138.8b
64.6d
101.7m
155.1x
101.1z
128.1A
138.6A
99.0B
141.8A
95.9B
118.8
Dane
Ağırlığı
38.63c
41.88bc
40.25l
40.13c
38.00c
39.06l
39.38
39.94
39.66B
41.88bc
37.13c
39.50l
46.38ab
49.88a
48.13k
44.13
43.50
43.81A
39.88B
43.59A
41.75
41.71
41.74
*: Aynı harf grubundaki değerler 0.01-0.05 olasılık düzeyinde benzerdir.
A, B: CO2, Sıcaklık, Su uygulamalarını gruplandırmaktadır.
a, b, c, d, e, f: CO2xSıcaklıkxSu etkileşimini gruplandırmaktadır.
k, l, m: CO2xSıcaklık etkileşimini gruplandırmaktadır; x, y, z: CO2xSu etkileşimini gruplandırmaktadır.
115
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
Kardeş sap dane verimi artan karbondioksitle birlikte yaklaşık olarak %26
artış göstermiştir. Dane sayısıda ve dane ağırlığı da buna paralel bir bir durum
göstererek sırasıyla %16 ve %11 düzeyinde artmışlardır. Bu bağlamada artan
karbondioksidin kardeş sap bazında verimi yüksek düzeyde arttırdığı belirlenmiştir.
Artan sıcaklık dane verimini ve dane sayısını sırasıyla %22 ve %28 azaltırken dane
ağırlığı azalan dane sayısından dolayı %9 artmıştır. Kısıntılı sulama uygulaması tam
sulama uygulamasına kıyasla dane verimini %34 düşürürken dane sayısınıda %32
düşürmüştür.
İstatiksel açıdan önemli etkiye sahip olan CO2 xSu interaksiyonu kardeş sap
dane veriminde 3 farklı grup oluşturmuştur. C700T uygulaması 6.754 g ile en yüksek
değere ulaşırken C400K, C700K (4.162 g) ile aynı grupta yer almasına rağmen 3.631 g
ile en düşük dane verimine sahiptir. CO2xSıcaklıkxSu interaksiyonuna kardeş sap
dane veriminde 7 farklı grup oluşturmuştur. C700NT uygulaması 7.126 g ile en
yüksek değere ulaşırken C700SK, C400SK (3.260 g) ile istatiksel açıdan aynı grupta
yer almasına rağmen 3.220 g ile en düşük değere sahiptir.
Tüm C400 (4.325 g) ve C700 (5.458 g) uygulamalarının ortalamaları dikkate
alındığında artan CO2 ile birlikte kardeş sap dane veriminde %26 artış saptanmıştır.
Günmüz koşulunu yansıtan C400NT uygulamasında kardeş sap dane verimi 5.778 g
olurken gelecek koşullarını öngören C700SK uygulamasında verim 3.220 g ile %44
azalmıştır. Bu bağlamda artan CO2’in olumlu etkisi artan sıcaklık ve kuraklığın
olumsuz etkisi tarafından bastırılmaktadır. C400NT uygulamasının sadece CO2
artırılarak eşdeğeri olan C700NT uygulamasında ise kardeş sap dane veriminde %23
artış saptanmıştır. Buda açıkça göstermektedirki artan CO2 kardeş sap verimi üzerine
önemli düzeyde olumlu yönde etki yapmaktadır.
CO2xSıcaklık interaksiyonu kardeş sap dane verimi üzerinde istatistiksel
açıdan önemli olmasada C700N uygulamaları 6.116 g olarak en yüksek değere
ulaşırken C400S uygulama ortalamaları 3.759 g ile en düşük seviyede kalmıştır. Buna
ek olarak, istatistiksel açıdan önemli olmasada CO2xSu interaksiyonunda NT
uygulamalarının ortalamaları 6.452 olurken SK uygulamaları 3.240 g ile en düşük
seviyede kalmıştır.
116
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Kardeş
sap
düzeyinde
Burçak KAPUR
dane
sayıları
incelendiğinde
CO2xSıcaklık
interaksiyonu 3 farklı grup oluşturmuştur. C700N uygulaması 154.6 adet dane ile en
yüksek değere ulaşırken C400S 96.3 adet dane ile en düşük daneye sahip uygulama
olmuştur. CO2xSu interaksiyonuna bakıldığında ise kardeş sap düzeyinde dane
sayısında bir önce değinilen interaksiyon gibi 3 farklı grup oluşturmuştur. C700T
uygulaması 155.1 adet dane ile en yüksek dane sayısına sahip olurken C400K 90.6
adet dane ile en düşük değerde kalmıştır. Tüm uygulamaları içeren CO2xSıcaklıkxSu
interaksiyonu kardeş sap dane sayısında 5 farklı grup oluşturmuştur. 171.5 adet dane
ile en yüksek değere C700NT uygulaması ile ulaşılırken 64.6 adet dane ile C700SK
uygulaması en düşük değerde kalmıştır. Dane ağırlıkları incelendiğinde, CO2xSu
interaksiyonu kardeş sap düzeyinde 2 farklı grup oluşturmuştur. 48.125 mg ile C700S
uygulaması en üst seviyede olurken diğer üç uygulamada aynı grupta yer almıştır. Bu
interaksiyon incelendiğinde artan CO2’in dane ağırlığını artırdığı saptanmıştır.
Kardeş sap dane ağırlığına istatiksel açıdan önemli düzeyde etki eden bir diğer
interaksiyon olan CO2xSıcaklıkxSu 4 farklı grup oluşturmuştur. 49.875 mg ile
C700SK uygulaması en yüksek dane ağırlığına sahip olurken C700NK uygulaması
C400NT, C400ST, C400SK uygulamaları ile istatistiksel açıdan aynı grupta yer alsada
37.125 mg ile en düşük dane ağırlığına sahiptir. C700SK’nın en yüksek dane
ağırlığının nedeni olarak en düşük dane sayısına sahip olması olarak belirlenmiştir.
Krenzer ve Moss (1975), Gifford (1979), Chaduri ve ark. (1990) ve Mayeux
ve ark. (1997), yapmış oldukları çalışmalarda artan karbondioksitin buğdayda dane
sayısını önemli düzeyde arttırdığını belirlemişlerdir.
4.2.6.3. Olgunlukta Biyokütle, Toprak Üstü Biyokütle, Bitki Dane Verimi ve
Hasat İndeksi
Farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99
buğday çeşitinde biyokütle, toprak üstü biyokütle, bitki dane verimi ve hasat indeksi
ortalamaları ve oluşan gruplar Çizelge 4.30’de verilmiştir.
Genel olarak artan karbondioksit biyokütleyi %48 oranında artırırken artan
sıcaklık ve kuraklık sırasıyla %19 ve %23 ağırlık kaybına neden olmuştur. Günümüz
koşulları altında (C400NT) biyokütle ağırlığı 21.66 g iken gelecek koşulları altında
117
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
(C700SK) 19.47 g ile yaklaşık %10 azalış belirlenmiştir. Artan karbondioksitin
biyokütle üzerine olumlu etkisi artan sıcaklık ve kuraklık etkileşimi ile
bastırılmaktadır. Biyokütle ağırlığındaki önemli düzeyde artışın kök ağırlığından
kaynaklandığı göz önüne alınırsa toprak üstü biyokütle artışı artan karbondioksitle
daha düşük seviyede olmaktadır.
Çizelge 4.30. Farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları altında yetiştirilen Adana99 buğday çeşitinde biyokütle (g bitki-1), toprak üstü biyokütle (g bitki-1),
dane verimi (g bitki-1) ve bitki düzeyinde hasat indeksi (%) ortalamaları
ve oluşan gruplar.
Uygulama
Bitki
CO2
Sıcaklık
N
C400
S
Su
T
K
Ort.
T
K
Ort.
TORT
KORT
C400ORT
N
C700
S
T
K
Ort
T
K
Ort
TORT
KORT
C700ORT
NORT
SORT
TORT
KORT
Genel Ortalama
Biyokütle
21.66
16.46
19.06
16.37
13.97
15.17
19.02y
15.22z
17.12B
31.96
23.87
27.91
26.33
19.47
22.89
29.15w
21.67x
25.41A
23.49A
19.03B
24.08A
18.44B
Toprak Üstü
Biyokütle
18.98
14.71
16.85
14.81
12.66
13.74
16.89x
13.69y
15.29B
21.46
15.82
18.64
18.55
12.41
15.48
20.01w
14.12y
17.06A
17.74A
14.61B
18.45A
13.90B
16.18
Dane
Verimi
8.41b
6.48d
7.44
6.66d
5.67e
6.16
7.53x
6.07y
6.80B
9.85a
7.35c
8.59
8.94b
5.67e
7.30
9.39w
6.51y
7.95A
8.02A
6.73B
8.47A
6.29B
7.38
*: Aynı harf grubundaki değerler 0.01-0.05 olasılık düzeyinde benzerdir.
A, B: CO2, Sıcaklık, Su uygulamalarını gruplandırmaktadır.
a, b, c, d, e, f: CO2xSıcaklıkxSu etkileşimini gruplandırmaktadır.
k, l, m: CO2xSıcaklık etkileşimini gruplandırmaktadır.
w, x, y, z: CO2xSu etkileşimini gruplandırmaktadır.
118
Hasat
İndeksi
44.4
44.2
44.3
45.5
44.8
45.2
44.9
44.5
44.7B
45.9
46.4
46.2
48.3
45.6
46.9
47.6
45.9
46.6A
45.2
46.1
46.1
45.2
45.7
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
Karbondioksit artışı toprak üstü biyokütle ağırlığını %12 artırırken artan
sıcaklık ve kısıntılı su sırasıyla %9 ve %25 ağırlık kaybına neden olmuştur. Böylece,
toprak üstü biyokütlede karbondioksitin olumlu etkisi artan sıcaklık ve kuraklık ile
bastırılmaktadır (Çizelge 4.30). Grant ve ark. (1999), kışlık buğdayda karbondioksit
ve sulama ilişkilerini ele aldıkları çalışmada, CO2’in 350 ppm’den 500 ppm’e
çıkmasıyla biyokütlede %14’lük artış belirlemişlerdir. Teramura ve ark. (1990),
Amerika, Maryland’de seralarda artan karbondioksitin buğdayda gaz değişimi ile
ilgili yapmış olduğu saksı denemesinde 300 ppm’lik CO2 artışı ile vejetatif aksam
ağırlığında önemli düzeyde artış belirlemişlerdir.
Toprak üstü biyokütle ağırlık ortalamaları ve oluşan gruplar incelendiğinde
CO2xSu interaksiyonunda 3 farklı grup oluşmuştur. C700T uygulaması 20.005 g ile en
yüksek değere ulaşırken C400K uygulaması 13.691 g ile en düşük ağırlığa sahiptir.
İstatistiksel açıdan önemli olarak saptanmasada günmüz koşullarını yansıtan C400NT
uygulaması 18.982 g olurken gelecek koşullarını öngören C700SK uygulaması 12.415
g ağırlığındadır. Bu bağlamda ortalama %35 vejetatif aksam ağırlığında azalma
saptanmıştır. Genel olarak C400 uygulamaları altında ortalama ağırlık 15.295 g
olurken C700 uygulamalarında ortalama 17.060 g olarak belirlenmiştir.
Schönfeld ve ark. (1989), Amerika’da Purdue Üniversitesinde bitki
odalarında buğdayda artırılmış CO2 (+250 ppm) ve kuraklık etkilerini inceledikleri
saksı denemesinde yaptıkları bir çalışmada, artan karbondioksitin vejetatif aksamda
artış sağladığını buna karşın karbondioksidin olumlu etkisinin kuraklığın olumsuz
etkisi
tarafından
bastırıldığını
belirtmişlerdir.
Anılan
çalışma
sonuçları
bulgularımızla örtüşmektedir.
Bitki düzeyinde dane verimi incelendiğinde oluşan farklılıkların ana saptan
çok kardeş sap dane veriminden kaynaklandığı açıkça görülmektedir. Artan
karbondioksitin bitki dane verimini %9 arttırdığı belirlenmiştir (Çizelge 4.30).
Karbondioksitin verim üzerine etkisi, içerisine sürekli bir şekilde karbondioksit gazı
püskürtülerek karbondioksit konsantrasyonu artırılan bir ortamda (tam kontrollü bitki
büyütme odaları, seralar, tünel seralar, üstü açık ve kapalı parseller ve açık hava
parselleri) yetiştirilen bitkilerle aynı koşullarda karbondioksit verilmeden yetiştirilen
bitkilerin karşılaştırıldığı çalışmalarla ortaya konulmuştur. 2000 yılından önceki
119
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
araştırma bulguları temel alınarak yapılan hesaplamalar, her 100 µmol mol-1
karbondioksit artışına karşılık, dane veriminde ise %7-17 oranında artışlar
gerçekleştiğini göstermiştir (Lawlor ve Mitchel 2000). Verim artışları daha çok
kardeş sayısının artışı üzerinden gerçekleşmiştir. Bu konuda yapılmış olan 50
çalışmayı ayrıntılı bir şekilde analiz etmiş olan Amthor (2001)’de karbondioksit
konsantrasyonunun 350 µmol mol-1 ’den 700 µmol mol-1 çıkarılmasıyla verimde
yaklaşık olarak %31 oranında artış sağlanabildiğini; ancak bu artışın su, bitki besin
elementleri ve diğer çevre koşullarına bağlı olarak değiştiğini vurgulamıştır.
Bitki düzeyinde dane verimini artan sıcaklık ve kuraklık ise sırasıyla %16 ve
%26 verimde düşüş olmuştur. Laboratuvarda kontrollü koşullar altında yapılan
denemeler
incelendiğinde,
Veisz
ve
ark.
(1996),
yaptıkları
denemede
karbondioksidin 375 ppm’den 750 ppm’e çıktığı koşullar altında suyun ve besin
elementlerinin kısıtlıyıcı olmadığında kışlık buğday veriminde %14’lük bir artış
belirlemişlerdir. McKee ve Woodward (1994), ise karbondioksitin 300 ppm artışı ile
sınırlıyıcı etmen olmadan kışlık buğdayda verimin %13 arttığını saptamışlardır.
Mckee ve ark. (1997) karbondioksitin 350 ppm’den 700 ppm’e çıktığı ve sınırlayıcı
etmenin bulunmadığı başka bir çalışmasında ise buğdayda verimde %28’lik artış
belirlemişlerdir. Pukhalskaya ve Osipova (1999), karbondioksidin 350 ppm artışı ile
buğday veriminde %49’luk bir artış saptamışlardır. Teramura ve ark. (1990),
Amerika, Maryland’de seralarda artan karbondioksitin buğdayda gaz değişimi ile
ilgili yapmış olduğu saksı denemsinde 300 ppm’lik CO2 artışı ile dane veriminde
önemli düzeyde artış belirlemişlerdir. Gifford (1979), karbondioksidin 500 ppm artışı
ile tam sulanan koşullarda buğday veriminde %80 artış saptarken Mayeux ve ark
(1997) Açık hava artan karbondioksit denemesi (FACE) ile tam sulanan koşullar
altında 150 ppm’lik karbondioksit artışı ile benzer artış saptamışlardır. Bu bağlamada
anılan çalışmaların sonuçlarının bizim bulgularımızla paralel doğrultuda olduğu,
buna karşın uygulamalardan ve çalışma yöntemlerinden kaynaklanan bazı farklılıklar
olabileceği görülmektedir.
Bitki
dane
verimi
detaylı
incelendiğinde
suyun
kısıtlı
olmadığı
uygulamalarda sadece karbondioksitin artışı verimi %17 artırmıştır. Artan
karbondioksitle birlikte sıcaklık artışı ile verimde %6 artış saptanmıştır. Sadece
120
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
sıcaklık artışı ise verimi %20 düşürmüştür. Bu iki faktörün birlikte etkisini inceleyen
Amthor (2001), yalnız başına karbondioksit artışının olumlu, sıcaklık artışının ise
olumsuz etki gösterdiğini; iki faktör birlikte ele alındığında ise hem artış hem de
azalış saptanabildiğini, sıcaklıktaki artışlar çok yüksek değilse olumsuz etkinin genel
olarak karbondioksit artışı tarafından giderilebildiğini belirtmiştir. Strain (1992),
Gifford (1979), Sionit ve ark. (1980), Chaduri ve ark. (1990), buğdayda dane
veriminin karbondiokside karşı olumlu tepkisinin su kısıntısı ve artan sıcaklık ile
daha az olduğunu saptamışlardır. Bu koşulların uygun olması ile artan
karbondioksitten buğdayın yararlanmasının en üst seviyede olacağını belirtmişlerdir.
Bu bağlamda çalışmamızda artan karbondioksidin olumlu etkisinin artan sıcaklık ve
kuraklığın olumsuz etkisi tarafından bastırılarak verimde artış saptanmaması anılan
çalışma sonuçları ile benzerlik göstermektedir.
Benzer uygulama koşullarında ise Rawson (1995), sadece karbondiosidin 360
ppm’den 700 ppm’e artışı ile verimde %21 artış saptarken artan karbondioksitle
birlikte sıcaklığın yaklaşık 2
o
C artması ile verimde %8 artış saptamıştır.
Karbondioksidin artmadığı buna karşın sıcaklığın arttığı koşul altında ise verimde
%30 düşüş belirlemiştir. Batts ve ark (1998) sıcaklığın gelişme dönemi boyunca 2 oC
arttığı bir çalışmada artan karbondioksidin (365 ppm-698 ppm) verimi %44
artırdığını belirlemiştir. Artan sıcaklıkla birlikte karbondioksit etkisi ise %2 artış
sağlamıştır. Sadece sıcaklığın arttığı durumda ise verimde %6 düşüş belirlenmiştir.
Bu çerçeve içerisinde anılan çalışmlarla sonuçlarımız benzerlik göstermektedir.
CO2xSu interaksiyonu bitki dane veriminde 3 farklı grup oluşturmuştur. C700N
uygulaması kardeş sap düzeyinde olduğu gibi 9.396 g ile en yüksek değere sahip
olurken C400K uygulaması istatiksel açıdan C700K ile aynı grupta olmasına rağmen
6.074 g ile en düşük değere sahiptir.
CO2xSıcaklıkxSu etkileşimi bitki dane veriminde 5 farklı grup oluşturmuştur.
9.851 g ile C700NT uygulaması en yüksek değere ulaşırken istatistiksel açıdan aynı
grupta yer alan C700SK ve C400SK uygulamaları 5.67 g ile en düşük dane verim
değerlerine sahiptirler. Günümüz koşullarını yansıtan C400NT uygulaması 8.408 g
olurken gelecek koşullarını yansıttığı varsayılan C700SK uygulaması ise 5.665 g ile
%33 azalmıştır. Asseng ve ark. (2004), karbondioksidin 200 ppm sıcaklığın 3 o C
121
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
arttığı ve sulamanın %50 kısıtlandığı uygulamaları içeren FACE (Free Air
Carbondioxide Enrichment, Açık Hava Artan Karbondioksit Denemesi) çalışmasında
buğdayda en yüksek verimin artan karbondioksit normal sıcaklık ve tam sulama
uygulamasında (C550NT:6.8 t ha-1) olduğunu saptamışlardır. En düşük verimin ise
artan ve normal karbondioksit koşulları altında sıcaklığın arttığı ve suyun kısıtlı
olduğu uygulamalarda (C550SK:2.4 t ha-1, C350SK:2 t ha-1) birbirine benzer değerler
olarak belirlemişlerdir. Aynı çalışmada günümüz koşullarını yansıtan uygulama
(C350NT:6.6 t ha-1) ile gelecek koşullarını öngören uygulama (C550SK:2.4 t ha-1)
kıyaslandığında ise verimde %63 düşüş belirlemişlerdir. Anılan çalışmadaki bu
sonuçlar bizim çalışmamızla benzerlik göstermektedir. Günümüzü ve geleceği
yansıtan koşullar arasındaki farkın çalışmamıza göre daha fazla olması ise artan
karbondioksit miktarının daha az ve su kısıntısının daha fazla olmasından
kaynaklanmaktadır.
Bitki düzeyinde hasat indekslerine bakıldığında ise tüm uygulamalar arasında
değerler %44-48 arasında değişirken interaksiyonların hiçbiri önemli bulunmamıştır.
Bu sonuçlar ışığında artan CO2 ’in olumlu etkisi sıcaklık ve kuraklığın olumsuz
etkisini dengeleyemeyerek, bitki düzeyinde dane verimini olumsuz yönde
etkilemektedir.
4.2.7. Bitkinin Farklı Kısımlarında Azot Konsantrasyonu Değişimi
4.2.7.1. Dane Azot Konsantrasyonu Değişimi
Farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99
buğday çeşidinde anasap düzeyinde dane azot içeriğinin zamana bağlı değişimi Şekil
4.32’de verilmiştir. Genel olarak bakıldığında C400 uygulamaları C700 uygulamalarına
kıyasla daha yüksek azot içeriğine sahiptirler. Artan sıcaklık ile birlikte her iki CO2
uygulaması altında azot içeriği normal sıcaklıktaki danelere göre daha yüksek
değerlerde seyretmiştir. Ana sap dane azot konsantrasyonu için en yüksek değerler
ilk ölçümde saptanmıştır. Bu ölçümde her iki karbondioksit ve sıcaklık koşulunda da
kısıtlı sulanan bitkilerin dane azot konsantrasyonunun, tam sulanan bitkilerin
danelerine göre daha yüksek değerlere sahip olma eğiliminde olduğu dikkat
122
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
çekmiştir. Danede azot içeriği seyri boyuncada ortalama olarak aynı durum söz
konusudur. Her iki CO2 uygulaması altında da NT uygulamalarında danede azot
içeriği en düşük olarak belirlenmiştir. Bunun nedeni ise dane ağırlığının en fazla bu
uygulamalarda olmasından kaynaklanmaktadır. Danede en düşük azot içeriği seyri
C700NT uygulamasında saptanması daha önce belirtildiği gibi en yüksek dane
ağırlığına sahip olmasından dolayıdır. Artan dane ağırlığı ile birlikte azot
konsantrasyonu azalmaktadır.
4.2.7.2. Üst Sap Azot Konsantrasyonu Değişimi
Üst sap azot içeriğinin zamana bağlı değişim Şekil 4.33’de verilmiştir. Genel
olarak
bakıldığında
her
iki
karbondioksit
koşulu
altında
kısıtlı
sulama
uygulamalarının üst sap azot içerikleri tam sulama uygulamalarına göre daha yüksek
değerlerde seyretmiştir. Her iki karbondioksit koşulu altında eşdeğer uygulamaların
üst sap azot içerikleri benzer değerlerde seyretmiştir. Her iki CO2 koşulu içinde tam
sulamalar 61. günden itibaren hızlı bir azalma gösterirken kısıtlı sulamalar 78.
günden sonra hızlı bir azalım göstermiştir. Sıcaklık açısından bakıldığında ise serin
koşullarda 116. günden sonra azalma yavaşlarken, sıcak koşullarda ise 99. günde
azalma durma noktasına gelmiştir. Bunun nedeni ise sıcaklığın gelişimi
hızlandırması olarak görülmektedir.
4.2.7.3. Bayrak Yaprak Azot Konsantrasyonu Değişimi
Her iki CO2 koşulu içinde bayrak yaprağı azot konsantrasyonu için en yüksek
değerler ilk ölçümde saptanmıştır. Bu ölçümde her iki koşulda da (sıcak ve serin)
kısıtlı sulanan bitkilerin bayrak yaprağında azot konsantrasyonunun, tam sulanan
bitkilerin yapraklarına göre daha yüksek değerlere sahip olma eğiliminde olduğu
dikkat çekmiştir (Şekil 4.34). Her iki karbondioksit koşulu altında olgunlukta da aynı
durum söz konusudur. Seyir boyunca her iki karbondioksit ve sıcaklık uygulamaları
altında kısıtlı sulamalar tam sulamaya kıyasla genel olarak daha yüksek ortalamaya
sahiptir. Bunun nedeni ise kısıtlı sulamalarda bayrak yaprak ağırlıklarının genel
olarak daha düşük değerlere sahip olmasından kaynaklanmaktadır.
123
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
124
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
125
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
126
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
4.2.7.4. Başlangıç ve Olgunlukta Ana Sap Düzeyinde Üst Sap, Bayrak Yaprak
ve Dane Azot Konsantrasyonu
Tam kontrollü koşullar altında farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları
altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde başlangıçta ve olgunlukta ana sap
düzeyinde dane, üst sap ve bayrak yaprak azot içeriği varyans analizi sonuçları
Çizelge 4.31’da verilmiştir.
Başlangıç döneminde uygulamalar arasında bayrak yaprak azot içeriğini
0.001 önem düzeyinde sadece sulama uygulamasının etkilediği belirlenmiştir. Diğer
uygulamalar ve etkileşimler etkide bulunmamıştır. Olgunlukta ise CO2 ve sıcaklık
uygulamaları 0.05 önem düzeyinde etkilerken sulama faktörünün 0.01 düzeyinde
bayrak yaprak azot içeriğini etkilediği saptanmıştır. Olgunlukta etkileşimler
başlangıçta olduğu gibi önemli düzeyde etkide bulunmamıştır.
Üst sap azot içeriği incelendiğinde, başlangıç döneminde hiçbir uygulamanın
ve etkileşimin önemli düzeyde bir etki yapmadığı belirlenmiştir. Olgunlukta ise CO2
uygulaması 0.05 önem düzeyinde etkili olurken Sulama uygulaması ve SıcaklıkxSu
etkileşimi 0.01 önem düzeyinde üst sap azot içeriğine etkide bulunmuştur.
Ana sap dane azot içeriği ise CO2 uygulaması ve CO2xSu etkileşiminden 0.05
önem düzeyinde etkilenirken, sıcaklık ve su uygulamaları 0.01 önem düzeyinde etkili
olmuştur. Sonuç olarak CO2 xSıcaklıkxSu etkileşimi hiçbir parametrede etkili
olmayıp tüm uygulamalar arasında önemli düzeyde farklılıklar saptanmamıştır.
Farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99
buğday çeşitinde başlangıçta ve olgunlukta ana sap düzeyinde dane, üst sap ve
bayrak yaprak azot içeriği ortalamaları ve oluşan gruplar Çizelge 4.32’da verilmiştir.
Ana sap dane azot içeriği üzerine önemli düzeyde etkili olan CO2xSu
etkileşimi 2 farklı grup oluşturmuştur. 2.22 ile C400K uygulaması en yüksek azot
içeriğine sahipken diğer uygulamalar aynı grupta olmasına rağmen C700N uygulaması
1.93 ile en düşük seviyede kalmıştır.
127
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
128
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
C400 koşulları altında danede azot içeriği ortalama %2.22 olurken C700
koşulları altında azalarak %2.06’ya düşmüştür. Bu düşüş %7 dolaylarında olup C700
uygulamalarında artan dane ağırlığına dayalı olarak azalmıştır. Sıcak koşullar altında
danede azot konsantrasyonu ortalama %2.21 iken serin koşullar altında %2.04 olarak
belirlenmiştir. İstatistiksel açıdan önemli düzeyde farklılık olmasada olgunlukta,
günümüz koşullarını yansıtan C400NT uygulamasında azot içeriği %2.05 iken C700SK
uygulamasında %2.19 ile daha yüksek bir değere ulaşmıştır. Uygulamalar arasındaki
bu azalmalar artan dane ağırlığının azot içeriğini ters orantılı olarak etkilemesinden
kaynaklanmaktadır.
Bayrak yaprak azot içeriğine bakıldığında C400 uygulamalarında %5.27 olan
başlangıç değeri olgunlukta %2.18 olurken C700 uygulamalarında ise %5.04 olan
başlangıç değeri %2.04’e düşmüştür. Her iki uygulamada da %59 dolaylarında bir
azalma saptanmıştır. Artan CO2 uygulamalarında, dane azot içeriğinde olduğu gibi
hem başlangıçta hemde olgunlukta azot içeriğinde azalma saptanmıştır. Her iki
karbondioksit koşulu altında da olgunlukta serin koşullarda bayrak yaprak azot
içeriği daha düşük olurken başlangıçta tam tersi bir durum ortaya çıkmıştır. Buna ek
olarak her iki dönem içinde tam sulanan koşullar kısıtlı sulanan koşullara göre daha
düşük azot içeriğine sahiptir.
Üst sap azot içeriği C400 uygulamalarında başlangıçta %2.25 iken olgunlukta
%0.87 olurken C700 uygulamaları ise başlangıçta %2.20 iken olgunlukta %0.86 olup
her iki uygulamda da %61 dolaylarında azalma saptanmıştır. Artan CO2
uygulamalarında hem başlangıçta hemde olgunlukta azot içeriğinde azalma
saptanmıştır. Her iki karbondioksit koşulu altında da olgunlukta tam sulanan
koşullarda üst sap azot içeriği daha düşük olurken başlangıçta tam tersi bir durum
ortaya çıkmıştır. Böylece üst sapta, tam sulanan koşullarda daha fazla azotun
kullanıldığı saptanmıştır.
Genel olarak bakıldığında artan CO2 ile birlikte olgunlukta tüm ögelerin azot
içeriklerinde
azalma
saptanmıştır.
Bu
azalmada
madde
üretimi
ile
ilişkilendirilmektedir. Artan sıcaklık ile birlikte bayrak yaprak ve danede total azot
içerikleri artış göstermiştir. Kısıtlı sulama koşulları altında da olgunlukta tüm
parametrelerde azot içeriğinde artış belirlenmiştir. Anasap danede olgunlukta
129
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
karbondioksit artışı ile %7 azot içeriği azalırken, sıcaklık atışı ile %9 ve kısıtlı
sulama ile de %8 artış göstermiştir.
Çizelge 4.32. Farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları altında yetiştirilen Adana99 buğday çeşitinde başlangıçta ve olgunlukta ana sap düzeyinde dane,
üst sap ve bayrak yaprak azot konsantrasyonu (%) ortalamaları ve
oluşan gruplar.
Uygulama
Anasap
Bayrak Yaprak Azot
Üst Sap Azot
Dane
Konsantrasyonu
Konsantrasyonu
Azot
Sıcaklık
CO2
Su
Başlangıç Olgunluk Başlangıç Olgunluk
Kons.
T
5.08
1.81
2.49
0.81
2.05
N
K
5.91
2.04
2.14
0.97
2.14
Ort.
5.49
1.92
2.31
0.89
2.09
T
4.42
2.07
2.24
0.64
2.26
S
K
5.65
2.79
2.11
1.07
2.31
C400
Ort.
5.04
2.43
2.17
0.86
2.28
TORT 4.75
1.94
2.37
0.72
2.15x
KORT 5.78
2.41
2.12
1.02
2.22x
C400ORT
5.27
2.18A
2.25
0.87A
2.22A
T
4.43
1.69
2.32
0.80
1.79
N
K
5.89
1.94
2.06
0.95
2.17
Ort
5.16
1.81
2.18
0.88
1.98
T
4.22
2.05
2.17
0.61
2.06
S
K
5.60
2.47
2.26
1.06
2.22
C700
Ort
4.91
2.26
2.21
0.83
2.14
TORT 4.32
1.87
2.24
0.71
1.93y
KORT 5.74
2.21
2.16
1.00
2.19x
C700ORT
5.04
2.04B
2.20
0.86B
2.06B
NORT 5.33
1.87B
2.25
0.88
2.04B
SORT 4.97
2.35A
2.19
0.85
2.22A
TORT 4.54B
1.90B
2.30
0.72B
2.04B
KORT 5.76A
2.31A
2.14
1.01A
2.21A
Genel Ortalama
5.16
2.11
2.23
0.87
2.14
*: Aynı harf grubundaki değerler 0.01-0.05 olasılık düzeyinde benzerdir.
A, B: CO2, Sıcaklık, Su uygulamalarını gruplandırmaktadır.
a, b, c, d, e, f: CO2xSıcaklıkxSu etkileşimini gruplandırmaktadır.
k, l, m: CO2xSıcaklık etkileşimini gruplandırmaktadır.
x, y, z: CO2xSu etkileşimini gruplandırmaktadır.
130
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
4.2.7.5. Danelere Azot Birikimi ve Olgunlukta Azot Miktarı
Farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99
buğday çeşidinde anasap düzeyinde azot miktarının zamana bağlı değişimi Şekil
4.35’de verilmiştir.
Daneye azot birikimi, madde birikimine benzer bir seyir göstermiştir. Her iki
CO2 uygulamasında da sıcak koşullarda danelere azot birikimi kısa sürede hızla
tamamlamıştır. Aktif azot birikimi sıcak koşullarda 28 (78. ile 106. gün arasında),
serin koşullarda ise 35 gün (85. ile 120. gün arasında) sürmüştür. Her iki
karbondioksit uygulaması için anılan dönem içerisinde serin koşullarda yaklaşık
günlük 9.1 mg azot kazınımı olurken sıcak koşullarda ise yaklaşık 9.4 mg olmuştur.
Böylece sürenin kısalmasından dolayı azot miktarındaki olası azalma, alım hızının
artması ile dengelenmiştir. Her iki CO2 uygulamasında da sulama uygulamaları iki
sıcaklık rejiminde de daneye azot birikiminde farklılık göstermemiştir.
Farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99
buğday çeşidinde anasap düzeyinde olgunlukta dane azot miktarı varyans analizi
sonuçları Çizelge 4.33’de verilmiştir. Azot miktarı üzerine sadece sıcaklığın %0.05
önem düzeyinde etkili olduğu görülmeketedir. Diğer uygulamaların ve etkileşimlerin
azot miktarı üzerinde etkisi saptanmamıştır.
131
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
132
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
Çizelge 4.33. Tam kontrollü koşullarda farklı CO2, sıcaklık ve sulama
uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde anasap
düzeyinde olgunlukta dane azot miktarı varyans analizi sonuçları ve
önem düzeyleri.
Hata Kareler Ortalaması
S.d
Blok
CO2 (A)
Hata-1
Sıcaklık (B)
AxB
Hata-2
Su (C)
AxC
BxC
AxBxC
Hata-3
D.K. (%)
*
Olgunlukta Azot Miktarı
697.813
4595.144
1415.478
5360.071*
1307.725
935.558
155.314
18.598
475.785
0.473
868.241
9.90
3
1
3
1
1
6
1
1
1
1
12
31
:P<0.05 ve **: P<0.01 ***: P<0.001, olasılık düzeylerinde önemlidir.
Anasap düzeyinde olgunlukta dane azot miktarı ile ilgili ortalamalar ve
oluşan gruplar Çizelge 4.34’de verilmiştir. Artan sıcaklık ile birlikte azot miktarı %6
düzeyinde artış göstermiştir. C400 koşulu altında serin uygulamasında azot miktarı
olgunlukta 301.5 mg iken sıcak uygulamalarında 310.8 mg ile %4 daha fazladır. C700
koşulu altında ise serin uygulamasında 275.5 mg iken sıcak uyugulama ortalaması
302.9 mg olup %10 daha fazla azota sahiptir. Bunun nedeni ise serin koşullar altında
dane veriminin daha fazla olmasıdır. Asseng ve ark. (2004), yapmış olduğu
çalışmada
hem
günümüz
karbondioksit
o
koşulları
altında
hemde
gelecek
karbondioksit koşulları altında 3 C’lik bir sıcaklık artışı ile azot miktarında %2
oranında azalış saptamışlardır.
133
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
Çizelge 4.34. Farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları altında yetiştirilen Adana99 buğday çeşitinde anasap düzeyinde olgunlukta dane azot miktarı
(mg) ortalamaları ve oluşan gruplar.
CO2
Uygulama
Sıcaklık
N
C400
S
Su
T
K
Ort.
T
K
Ort.
TORT
KORT
Olgunlukta Azot
Miktarı
303.31
299.72
301.52
306.95
314.61
310.78
305.13
307.17
C400ORT
N
C700
S
306.15
T
K
Ort.
T
K
Ort.
TORT
KORT
276.08
274.99
275.53
298.14
307.61
302.88
287.11
291.30
C700ORT
289.21
NORT 288.53B
SORT 306.83A
TORT 296.12
KORT 299.23
Genel Ortalama
*: Aynı harf grubundaki değerler 0.01-0.05 olasılık düzeyinde benzerdir.
A, B: CO2, Sıcaklık, Su uygulamalarını gruplandırmaktadır.
a, b, c, d, e, f: CO2xSıcaklıkxSu etkileşimini gruplandırmaktadır.
k, l, m: CO2xSıcaklık etkileşimini gruplandırmaktadır.
x, y, z: CO2xSu etkileşimini gruplandırmaktadır.
297.68
İstatistiksel açıdan önemsizde olsa her iki CO2 koşulu altında da tam sulanan
uygulamalarda azot miktarı kısıtlı sulananlara oranla daha az olmuştur. C400
uygulamalarının azot miktarı ortalaması 306.2 mg iken C700 uygulamalarının
ortalaması 289.2 mg olurken %6 düşmüştür. Bu düşüş önemsiz olsada aradaki bu
farkın oluşmasına C700N uygulamalarındaki azot miktarlarının azalmasından
kaynaklanmaktadır. Bu uygulamada dane ağırlıklarının fazla olması azot miktarlarını
azaltmıştır. Günümüz koşullarını yansıtan C400NT uygulamasında anasap dane azot
miktarı 303.31 mg iken gelecek koşullarını öngören C700SK uygulamasında 307.61
mg olmuştur. Buda bize artan CO2’in ve değişen iklimin istatiksel açıdan danenin
azot miktarına etki etmeyeceğini göstermektedir. Asseng ve ark. (2004) artan
karbondioksitle birlikte dane azot içeriğinde düşme saptarken her iki CO2 koşulu
134
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
altında da tam sulanan uygulamalarda azot miktarı kısıtlılara oranla daha düşük
düzeyde olduğunu belirtmişlerdir. Bu sonuçlar çalışmamızla benzer durumları
yansıtmaktadır.
4.2.8. Bayrak Yaprak Klorofil İçeriği ve Gaz Değişimi
4.2.8.1. Klorofil İçeriği Değişimi
Tam kontrollü koşullar altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidine ait
farklı CO2 sıcaklık ve sulama uygulamalarında klorofil içeriğinin dolaylı olarak
yansıtan SPAD değerlerinin zamana bağlı değişimi Şekil 4.36’de verilmiştir.
Yapraktaki klorofil içeriğinin dolaylı bir ölçütü olan SPAD değerleri,
uygulamalar arasında fark göstermeden ilk ölçümdeki ortalama C400 koşulu altında
55.2’den tedrici bir azalma göstererek ekimden sonraki 106. güne kadar ortalama
50.1’e kadar çok az bir düşüş göstermiştir. SPAD değerlerinde belirgin düşüşler,
sıcak koşullarda ekimden ancak 106, serin koşullarda ise 120 gün sonra
gerçekleşmiştir. C700 koşullarına altında ise 52.8’den başlayarak azalma göstererek
ekimden sonra 106. güne kadar ortalama 49.25’e kadar düşüş göstermiştir. SPAD
değerlerindeki belirgin düşüşler sıcak uygulamasında 116. günde olurken serin
uygulamasında ise 120. gün sonra olmuştur. Artan karbondioksitle birlikte sıcak
koşullar altında bayrak yaprakların klorofil içeriğindeki hızlı düşüş 10 gün daha geç
başlamıştır. Bunun nedeni gelişim süresinin uzamasından kaynaklanmaktadır.
Her iki karbondioksit koşulu altında da tam ve kısıtlı sulanan bitkilerin SPAD
değerleri iki sıcaklık rejiminde de benzer olmuştur. Genel olarak önemli düzeyde
farklılık olmasada C400 uygulamalarının SPAD değerlerinin ortalaması 48.77 iken
C700 uygulamalarının ortalaması 46.91 olmuştur. Sonuç olarak bayrak yaprak tam
yaşlanıncaya kadar SPAD okumaları ile net bir farklılığa rastlanmamıştır.
Manderscheid ve Weigel (2006), Almanaya’da üstü açık bitki büyütme
odalarında (OTC) artan karbondioksidin su stresi ile etkileşimini inceledikleri
çalışmalarında, artan karbondioksidin (+280 ppm) buğdayda klorofil içeriği değişim
hızlarını ve eğilimini değiştirmediğini belirtmişlerdir.
135
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
136
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
4.2.8.2. Bayrak Yaprak Gaz Değişimi
4.2.8.2.(1) Bayrak Yaprak Net Fotosentez Hızı
Adana-99 buğday çeşidine ait farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamalarının
bayrak yaprak net fotosentez hızı seyri Şekil 4.37’de verilmiştir. Ekimden sonra 41.
günden itibaren başlayan fotosentez ölçümleri 78. gün ölçümüne kadar benzer
şekilde seyrederken daha sonra her iki CO2 uygulaması altında da sıcak
uygulamalarında fotosentez hızı düşüşe geçerken serin koşullar altında 85. günden
sonra düşmeye başlamıştır. Artan sıcaklık uygulamalarında 78. günde başlayan düşüş
99. günde son bulurken serin koşullar altında ise 85. günde başlayan düşüş 127. güne
kadar sürmüştür. Arada oluşan 21 günlük fark ise artan sıcaklıkların gelişim süresini
kısalmasından kaynaklanmaktadır. Genel olarak artan karbondioksit koşulları altında
aktif dönemde fotosentez hızı %15 artış göstermiştir. Teramura ve ark. (1990),
Amerika, Maryland’de seralarda artan karbondioksitin buğdayda gaz değişimi ile
ilgili yapmış olduğu saksı denemesinde 300 ppm’lik CO2 artışı ile fotosentez hızında
%60 artış saptamışlardır. Çalışmamızda ise kısıtlıyıcı koşulların olmadığı durumda
sadece artan CO2 ile yaklaşık %40 artış sağlanmıştır. Liao ve Wang (2002), Çin’de
artan karbondioksit (+250 ppm), sıcaklık (4.8 oC) ve kuraklığın buğday üzerine
etkileri ile ilgili yapmış oldukları sera denemesinde, artan karbondioksit ve sıcaklık
etkileşiminde fotosentez hızının önemli düzeyde arttığını saptamışlardır. Bizim
çalışmamızda da bu artış %25 olarak belirlenmiştir. Her iki CO2 uygulaması altında
da kısıtlı sulamalarda fotosentez hızı tam sulamalara göre daha düşük düzeyde
kalmıştır. Şekilden de görüldüğü gibi ortalama en yüksek fotosentez hızına C700NT
uygulamasında ulaşılırken en düşük ortalama değer ise C400SK uygulamasında
saptanmıştır. Genel olarak bakıldığında tüm uygulamalarda fotosentez hızı en üst
seviyeye çiçeklenme döneminde ulaşmıştır.
Çiçeklenme döneminde fotosentez hızı varyans analizi sonuçlarının verildiği
Çizelge 4.35 incelendiğinde, sadece karbondioksit ve sıcaklık uygulamalarının
fotosentez hızı üzerine istatistiksel açıdan 0.01 önem düzeyinde etki yaptığı
saptanırken
sulama
uygulaması
ve
etkileşimlerin
bulunmadıkları belirlenmiştir.
137
önemli
düzeyde
etkide
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
138
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
Çizelge 4.35. Tam kontrollü koşullarda farklı CO2, sıcaklık ve sulama
uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde anasap
düzeyinde çiçeklenme döneminde fotosentez hızı varyans analizi
sonuçları.
S.d
Hata Kareler Ortalaması
Çiçeklenme Döneminde Fotosentez
2.566
109.150**
2.004
20.640**
3.713
0.791
4.575
0.015
0.525
1.240
1.685
6.00
*
:P<0.05 ve **: P<0.01 ***: P<0.001, olasılık düzeylerinde önemlidir.
Blok
CO2 (A)
Hata-1
Sıcaklık (B)
AxB
Hata-1
Su (C)
AxC
BxC
AxBxC
Hata-1
D.K. (%)
3
1
3
1
1
6
1
1
1
1
12
31
Çizelge 4.36’de verilen çiçeklenme döneminde fotosentez hızı ortalamalarına
bakıldığında artan karbondioksit yaklaşık olarak fotosentez hızını %19 artırırken
artan sıcaklık ile birlikte %8 düşüş göstermiştir. Wall ve ark. (2000), karbondioksitin
fotosentez üzerine etkilerini araştırdıkları bir çalışmada kışlık buğdayda 370
ppm’den 550 ppm’e artan CO2’in fotosentez hızını %28 arttırdığını belirtmişlerdir.
C400 koşulları altında 19.79 µmol CO2 m-2 s-1 iken C700 uygulamalarında
ortalama 23.48 µmol CO2 m-2 s-1 ile yaklaşık %19 artış göstermiştir. İstatistiksel
açıdan önemli düzeyde etkili olan sıcaklık uygulamaları incelendiğinde ise serin
koşullardaki uygulamaların ortalaması 22.44 µmol CO2 m-2 s-1 iken sıcak koşullarda
20.84 µmol CO2 m-2 s-1 olup %8 azalmıştır. İstatistiksel açıdan önemsiz olsa da
sulama uygulamalarında tam sulanan kısıtlı sulanana göre %3 daha fazla fotosentez
hızına ulaşmıştır. İki CO2 uygulaması arasında en fazla artış normal sıcaklık ve
normal sulama uygulamasında gerçekleşmiştir. Bu bağlamda normal şartlar altında
artan CO2 fotosentezi yaklaşık %23 artırırken olumsuz koşulların oluştuğu artan
sıcaklık ve kuraklık uygulamasında ise %18’lik bir artış sağlamıştır. Böylece artan
CO2’in etkisi uygun koşullar altında daha fazla olmaktadır. Günümüz koşullarını
139
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
yansıtan C400NT uygulamasında fotosentez hızı 20.33 µmol CO2 m-2 s-1 iken gelecek
koşullarını öngören C700SK uygulamasında ise 22.05 µmol CO2 m-2 s-1 ile %8 artış
göstermiştir. Artan CO2, fotosentez hızını önemli düzeyde artırırken sıcaklığın
artması ve kuraklık fotosentez hızını azalttığı net bir şekilde görülmektedir. Normal
koşullarda sadece artan CO2 %23 fotosentez hızını artırırken artan sıcaklık ve
kuraklık etkileşimi ile değerlendirildiğinde %8 artırmıştır. Bu çerçeveden
bakıldığında sıcaklığın ve kısıtlı suyun artan CO2’in fotosentez üzerindeki olumlu
etkisini %15 azaltmaktadır.
Çizelge 4.36. Farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları altında yetiştirilen Adana99 buğday çeşitinde anasap düzeyinde çiçeklenme döneminde
fotosentez hızı (μmol CO2 m-2 s-1) ortalamaları ve oluşan gruplar.
CO2
C400
C700
Uygulama
Sıcaklık
Çiçeklenme Döneminde
Fotosentez Hızı
Su
T
20.33
N
K
20.18
Ort.
20.25
T
20.05
S
K
18.60
Ort.
19.33
TORT
20.19
KORT
19.39
C400ORT
19.79B
T
25.05
N
K
24.20
Ort.
24.63
T
22.63
S
K
22.05
Ort.
22.34
TORT
23.84
KORT
23.13
C700ORT
23.48A
NORT 22.44A
SORT 20.83B
TORT 22.01
KORT 21.26
Genel Ortalama
21.64
*: Aynı harf grubundaki değerler 0.01-0.05 olasılık düzeyinde benzerdir.
A, B: CO2, Sıcaklık, Su uygulamalarını gruplandırmaktadır.
a, b, c, d, e, f: CO2xSıcaklıkxSu etkileşimini gruplandırmaktadır.
k, l, m: CO2xSıcaklık etkileşimini gruplandırmaktadır.
x, y, z: CO2xSu etkileşimini gruplandırmaktadır.
140
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
4.2.8.2.(2) Bayrak Yaprak Stoma İletkenliği ve Fotosentetik Su Kullanım
Etkinliği
Her iki karbondioksit koşulu altında stoma iletkenliği değerleri için iki
sıcaklık rejiminde de tam sulanmış bitkilerin yapraklarında kısıtlı sulanan bitkilerin
yapraklarına göre genellikle daha yüksek değerler gösterme eğilimi saptanmıştır
(Şekil 4.38). Genel olarak günümüz karbondioksit koşulları altında ortalama 0.15
mol H2O m-2 s-1 olan stoma iletkenliği artan karbondioksit koşulları altında 0.17 mol
H2O m-2 s-1 olup %13 artış göstermiştir. Her iki karbondioksit uygulaması altında
sıcak koşullar altında serin koşullara kıyasla ortamalama stoma iletkenliği daha
düşük olmuştur. Stoma iletkenliği normal sıcaklık altında karbondioksit artışı ile
artarken sıcak koşullar altında karbondioksit artışı ile azalmıştır. Günümüz koşulları
yansıtan
uygulama
altında,
stoma
iletkenliği,
gelecek
koşulları
öngören
karbondioksit, sıcaklık ve kuraklığın arttığı koşulla kıyasla çok daha yüksektir.
Aktif fotosentez döneminde ortalama fotosentetik su kullanım etkinliği Şekil
4.39’da verilmiştir. Genel olarak artan karbondioksit altında su kullanım etkinliği
artmaktadır. Bu artış çok düşük düzeyde olurken hem karbondioksidin hemde
sıcaklığın arttığı koşullarda ise %60 gibi yüksek düzeyde artış belirlenmiştir. Sıcaklık
artışı ile fotosentetik su kullanımında artış olduğu belirlenmiştir. Suyun kısıtlı olduğu
koşullar altında fotosentetik su kullanım etkinliği %5 daha fazla gerçekleşmiştir. En
yüksek su kullanım etkinliğine C700SK uygulamasında ulaşılırken en düşük değere
ise C400NT yani suyun ve sıcaklığın kısıtlıyıcı olmadığı uygulamada ulaşılmıştır. Bu
bağlamada artan sıcaklık ve kuraklıkta fotosentez hızı daha düşük olmasına karşın
stoma iletkenliğin azaltmasından dolayı fotosentetik su kullanım etkinliği sıcak ve
kurak uygulamalarda daha yüksek değerlere ulaşmıştır. Teramura ve ark. (1990),
Amerika, Maryland’de seralarda artan karbondioksidin buğdayda gaz değşimi ile
ilgili yapmış olduğu saksı denemsinde 300 ppm’lik CO2 artışı ile fotosentez hızının
artışından dolayı önemli düzeyde fotosentetik su kullanımında artış belirlemişlerdir.
141
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
142
Fotosentetik su kullanım etkinliği, umol CO2 mol-1 H 2O
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
180
C400
160
C700
140
120
100
80
60
40
20
0
NT
NK
ST
SK
Şekil 4.39. Kontrollü koşullar altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde farklı
CO2, sıcaklık ve sulama uygulamalarında aktif zamanda fotosentetik su
kullanım etkinliği.
Liao ve Wang (2002), Çin’de artan karbondioksit (+250 ppm), sıcaklık (4.8
o
C) ve kuraklığın buğday üzerine etkileri ile ilgili yapmış oldukları sera
denemesinde, artan karbondioksit ve sıcaklık etkileşiminde fotosentetik su kullanım
etkinliğinin arttığını saptamışlardır. Çalışmamızda da bu artış %90 olarak
belirlenmiştir.
4.2.9. Bitki Su Tüketimi (ET) ve Su Kullanım Randımanı (SKR)
Tam kontrollü koşullar altında farklı karbondioksit, sıcaklık ve sulama
uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde bitki su tüketimi, dane
su kullanım randımanı (SKRD), bitki su kullanım randımanı (SKRB) ve kök+bitki su
kullanım randımanı (SKRBK) varyans analizi sonuçları Çizelge 4.37’de verilmiştir.
Bitki su tüketimi, sıcaklık, su uygulamaları ve CO2xSıcaklık, SıcaklıkxSu
etkileşimlerinden 0.05 önem düzeyinde etkilenirken CO2 uygulaması ile birlikte
CO2xSıcaklıkxSu etkileşiminden istatiksel açıdan önemli düzeyde etkilenmemiştir.
Dane su kullanım randımanı istatiksel açıdan CO2 uygulamasından 0.001 önem
düzeyinde etkilenirken su uygulaması, CO2 xSu ve CO2xSıcaklıkxSu etkileşimi 0.01
143
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
önem düzeyinde etkilemiştir. Sıcaklık uygulaması ise 0.05 önem düzeyinde etkili
bulunmuştur.
Bitki bazında su kullanım randımanı incelendiğinde CO2, Sıcaklık
uygulamaları ile CO2xSu etkileşimi 0.01 önem düzeyinde etkili olurken
CO2xSıcaklıkxSu etkileşimi 0.05 önem düzeyinde etkili olmuştur. Sulama
uygulaması ile CO2xSıcaklık etkileşimi ise bitki su kullanım randımanı üzerine
istatiksel açıdan önemli bir etki yapmamıştır. Kök+bitki su kullanım randımanı artan
CO2 ve sıcaklık uygulamasından 0.001 gibi yüksek önem düzeyinde etkilendiği
saptanmıştır. CO2xSu etkileşimi 0.01 önem düzeyinde etkili olurken SıcaklıkxSu
etkileşimi ise istatiksel açıdan 0.05 önem düzeyinde etkili olmuştur. Sulama
uygulaması ve CO2xSıcaklıkxSu etkileşimi kök+bitki su kullanım randımanı üzerine
önemli düzeyde etkide bulunmamıştır.
Çizelge 4.37. Tam kontrollü koşullarda farklı CO2, sıcaklık ve sulama
uygulamaları altında yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde bitki su
tüketimi, dane su kullanım randımanı (SKED), bitki su kullanım
randımanı (SKEB) ve kök+bitki su kullanım randımanı (SKEBK) varyans
analizi sonuçları.
Hata Kareler Ortalaması
S.d
Bitki Su
SKRD
SKRB
SKRBK
Tüketimi
Blok
3
0.561
4.708
8.125
7.115
CO2 (A)
1
34.924
153.125*** 420.500** 9625.78***
Hata-1
3
4.932
0.208
7.500
5.698
*
*
**
Sıcaklık (B)
1
6248.781
32.000
276.125
810.03***
AxB
1
834.463*
12.500
50.000
175.781*
Hata-2
6
8.496
4.583
19.936
16.156
Su (C)
1
30331.230*
24.500**
45.125
34.031
**
**
AxC
1
2.231
40.500
242.000
175.781**
*
BxC
1
224.349
3.125
1.125
63.281*
AxBxC
1
10.046
28.125**
72.000*
19.531
Hata-3
12
5.628
2.146
10.146
9.990
D.K. (%)
31
1.95
4.98
4.97
3.73
*
**
***
:P<0.05 ve : P<0.01 : P<0.001, olasılık düzeylerinde önemlidir.
Genel olarak değerlendirildiğinde CO2 uygulamasının bitki su tüketimi
dışında tüm parametreler üzerine önemli düzeyde etkili olduğu belirlenirken sıcaklık
tüm parametrelere istatiksel açıdan önemli düzeyde etkili olmuştur.
144
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
Çizelge 4.38’de CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları altında yetiştirilen
Adana-99 buğday çeşitinde bitki su tüketimi, dane su kullanım randımanı (SKRD),
bitki su kullanım randımanı (SKRB) ve kök+bitki su kullanım randımanı (SKRBK)
ortalamaları ve oluşan gruplar verilmiştir.
Bitki su tüketimi artan sıcaklık ile birlikte %11 azalırken bunun nedeni olarak
artan sıcaklığın gelişim dönemini kısaltması olarak belirlenmiştir. Kısıtlı sulamada
ise tam sulamaya kıyasla %22 azalma olmuştur. Dane bazında su kullanım randımanı
incelendiğinde artan karbondioksit ile birlikte %16 artış saptanırken artan sıcaklık ve
kuraklık ilede sırasıyla %7 ve %6 düşüş belirlenmiştir. Bitki bazında su kullanım
randımanı artan karbondioksit ile birlikte %12 artarken, sıcaklık artışı ile %9 azalma
saptanmıştır. Bitki+kök bazında ise su kullanım randımanı artan karbondioksit ile
%50 artarken sıcaklık artışı ise etkinliğin %11 düşmesine sebep olmuştur.
Sıcaklık uygulamasından önemli düzeyde etkilenen bitki su tüketimi gelişim
döneminin daha uzun olmasından dolayı normal sıcaklık altında yaklaşık %11 daha
fazla olmuştur. Su uygulamasında tam sulanan bitkilerde kısıtlı sulama uygulama
ortalamasına kıyasla %22 daha fazla su tüketimi gerçekleşmiştir. İstatistiksel açıdan
önemli düzeyde etkisi olan CO2 xSıcaklık etkileşiminde ise dört farklı grup
oluşmuştur. C400N uygulaması 271.01 mm ile en yüksek su tüketimine sahip iken
C400S uygulaması 232.85 mm ile en düşük su tüketimi olarak saptanmıştır.
Dane su kullanım randımanı üzerine CO2 uygulaması önemli düzeyde etkide
bulunarak farklı iki grup oluşturmuştur. Artan CO2 ile birlikte SKRD %16 artmıştır.
Hunsaker ve ark. (2000), buğdayda serbest hava koşulları altında arttırılan
karbondioksit denemesinde (FACE) 370 ppm’den 570 ppm’e artan karbondioksit ile
birlikte SKRD’de %20 artış saptamışlardır. Denemenin tarla bazında yapılmasına
karşın bizim bitki büyütme dolaplarında elde ettiğimiz SKRD’deki artışla benzerdir.
Bir diğer önemli düzeyde etkili uygulama olan sıcaklıkta ise artırılmış
sıcaklıkta SKRD yaklaşık %7 oranında azalmıştır. Su uygulamasında ise tam sulanan
koşullara kıyasla kısıtlı sulama altında yaklaşık %6’lık bir düşüş saptanmıştır.
CO2xSu etkileşimi SKRD iki farklı grup oluşturmuştur. C700T uygulaması en yüksek
değere (33.63 mg/mm) sahip iken diğer uygulamlar aynı grupta yer almıştır.
145
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
CO2xSıcaklıkxSu etkileşimi incelendiğinde oluşan iki farklı grup içerisinde C700NT
uygulaması 34 mg/mm ile en yüksek değere sahiptir.
Bitki su kullanım randımanı da benzer durum söz konusu olup artan CO2 ile
birlikte SKEB’de yaklaşık %12’lik bir artış belirlenmiştir. Manderscheid ve Weigel
(2006),
Almanaya’da
üstü
açık
bitki
büyütme
odalarında
(OTC)
artan
karbondioksidin su stresi ile etkileşimini inceledikleri çalışmalarında, artan
karbondioksidin (+280 ppm) buğdayda SKRB’nin ortalama %31 artırdığını
saptamışlardır.
Çizelge 4.38. Farklı CO2, sıcaklık ve sulama uygulamaları altında yetiştirilen Adana99 buğday çeşitinde bitki su tüketimi (mm), dane su kullanım
randımanı (SKED,), bitki su kullanım randımanı (SKEB) ve kök+bitki
su kullanım randımanı (SKEBK) ortalamaları (mg mm-1 bitki-1) ve
oluşan gruplar.
CO2
C400
C700
Uygulama
Sıcaklık
Bitki Su
Tüketimi
Su
T
304.74
N
K
237.28
Ort.
271.01a
T
260.163
S
K
205.532
Ort.
232.85d
TORT
282.45
KORT
221.41
C400ORT
251.93
T
291.85
N
K
225.85
Ort
258.71b
T
269.94
S
K
212.01
Ort
240.97c
TORT
280.89
KORT
218.79
C700ORT
249.91
NORT 264.86A
SORT 236.91B
TORT 281.67A
KORT 220.09B
Genel Ortalama
250.92
SKRD
SKRB
SKRBK
28.00b
27.25b
27.63
26.00b
27.75b
26.88
27.00b
27.50b
27.25B
34.00a
32.50a
33.25
33.25a
26.75b
30.00
33.63a
29.63b
31.63A
30.44A
28.44B
30.31A
28.56B
29.54
62.25c
62.00c
62.13
55.50d
62.00c
58.75
58.88b
62.00b
60.44B
74.50a
69.25b
71.88
68.75b
58.25cd
63.50
71.63a
63.75b
67.69A
67.00A
61.13B
65.25
62.88
64.07
71.00
69.25
70.13c
61.25
68.25
64.75c
66.13b
68.75b
67.44B
113.50
105.50
109.50a
97.50
92.00
94.75b
105.50a
98.75a
102.13A
89.81A
79.75B
85.81
83.75
84.78
*: Aynı harf grubundaki değerler 0.01-0.05 olasılık düzeyinde benzerdir.
A, B: CO2, Sıcaklık, Su uygulamalarını gruplandırmaktadır.
a, b, c, d, e, f: CO2xSıcaklıkxSu etkileşimini gruplandırmaktadır.
k, l, m: CO2xSıcaklık etkileşimini gruplandırmaktadır.
x, y, z: CO2xSu etkileşimini gruplandırmaktadır.
146
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
Mayeux ve ark (1997), buğdayda FACE (Free air carbondioxide enrichment,
Açık hava artan karbondioksit denemesi) çalışmalarıyla, 150 ppm karbondioksit
artışı ile bitki su kullanım randımanında önemli düzeyde artış belirlemişlerdir.
Sıcaklık uygulamasında artan sıcaklıkla birlikte kısalan gelişme sürecine
bağlı olarak istatiksel açıdan önemli %9’luk bir azalma saptanmıştır. C700N
uygulaması CO2xSu etkileşiminde oluşan 2 faklı grupta, 71.63 mg/mm ile en yüksek
değere sahiptir. CO2xSıcaklıkxSu etkileşiminde ise 5 farklı grup oluşmuştur. C700NT
uygulaması en 74.5 mg/mm ile en yüksek değere ulaşırken C400ST ise 55.5 mg/mm
ile en düşük değere sahiptir. C400ST uygulamasının C400SK’dan daha düşük
olmasının sebebi ise daha fazla su tüketiminden kaynaklanmaktadır.
Kök+bitki su kullanım randımanı incelendiğinde ise CO2 uygulaması ile
istatiksel açıdan önemli olan %51’lik bir artış saptanmıştır. Karbondioksit artışından
dolayı kök ağırlığındaki önemli düzeyde ki artış SKRBK’nı diğer randımanlara göre
daha fazla artırmıştır. Sıcaklık uygulamasında artan sıcaklıkla birlikte SKRBK’de
%11’lik bir düşüş belirlenmiştir. İki farklı grup oluşan CO2 xSu etkileşiminde
SKRBK’de en yüksek değere, önceki su kullanım etkinliklerindeki gibi C700N
uygulaması (105.5 mg/mm) ulaşmıştır.
Genel olarak bakıldığında su kullanım randımanı artan karbondioksit ile artış
gösterirken artan sıcaklık ve azalan su ile düşüş göstermiştir. Kök+Bitki su tüketimi
açısından bakıldığında artan karbondioksit ile en çok normal sıcaklık ve tam sulanan
uygulamada artış sağlarken (%60) en düşük artış ise artan sıcaklık ve kısıtlı sulama
uygulamasında (%35) saptanmıştır. Bu bağlamada artan sıcaklık ve azalan suyun
olumsuz etkisi artan karbondioksidin olumlu etkisinin %25’ini azaltmaktadır. Bitki
su tüketimi ise artan karbondioksit ile önemli bir değişim göstermemiştir.
147
4.BULGULAR VE TARTIŞMA
Burçak KAPUR
148
5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER
Burçak KAPUR
5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER
5.1. Sonuçlar
Bu çalışma ile önce bölgesel ölçekli TERCH-RAMS iklim modelini kullanarak
Türkiye’nin güneyinde yer alan ve ülkenin önemli tarımsal üretim potansiyeline
sahip olan Çukurova Bölgesi için gelecek iklimi kestirilmiş; sonra da öngörülen olası
iklim değişikliğinin bölgede en önemli tarımsal ürün olan buğdayın büyüme-gelişme
ve verimi üzerine etkileri belirlenmeye çalışılmıştır.
Bu bölümde, elde edilen önemli bulgular aşağıda sırasıyla kısaca özetlendikten
sonra üzerinde durulabilecek bazı öneriler dile getirilmiştir.
Adana meteoroloji istasyonu verilerinde Mann-Kendall trend analizi
bulguları, 1930-2005 arasında Çukurova Bölgesinde yıllık ortalama sıcaklıklarda
önemli düzeyde artış göstermiştir. Özellikle Haziran, Temmuz ve Eylül ayları yıllık
ortalama sıcaklıkların en fazla artış gösterdiği aylar olarak belirlenmiştir. Anılan
dönemin ilk ve son 15’er yıllık periyodları karşılaştırıldığında sıcaklıkların, son 15
yılda 0.5-1.5 ºC arasında arttığı saptanmıştır. Dönem içerisinde önemsiz düzeyde
sıcaklık artışının
saptandığı aylarda (Ocak-Mart) bile 0.5-1.1 ºC’lik artışlar
belirlenmiştir. Aynı dönem için yağış eğilimleri incelendiğinde önemli düzeyde
değişim saptanmamıştır.
IPCC tarafından sunulan SRES-A2 senaryosu kullanılarak, doğruluğu küresel
modellere oranla daha yüksek Bölgesel İklim Modeli TERC-RAMS, Pseud Warming
methodu ile koşularak 2070’li yıllar için aylık yağış miktarı ve sıcaklık değerleri elde
edilmiştir. Çukurova bölgesinde bulunan meteoroloji istasyonlarının konumlarına
göre yapılan değerlendirmede, ortalama sıcaklıklarda anılan dönemler arasında
yaklaşık 3oC’lik bir artış belirlenmiştir. Yağışlarda ise %25 ile %40 arasında azalma
saptanmıştır (240-350 mm arasında yıllık yağış azalması).
Tam kontrollü koşullarda günümüz ve gelecek atmosfer karbondioksit içeriği,
yüksek sıcaklık ve kısıtlı sulamanın buğday verimindeki etkilerinin incelenmiş
olduğu saksı denemesi bulguları, Çukurova Bölgesi için önümüzdeki 70 yıl
içerisinde beklenen karbondioksit, sıcaklık ve kuraklık artışı sonucunda buğday
149
5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER
Burçak KAPUR
biyokütle ve dane verimindeki değişim boyutlarını ve bunların önemli nedenlerini
irdeleme olanağı sağlamıştır. Bulgular, sadece gelecek değil günümüzün de en büyük
sorunlarından biri olan sıcaklık ve kuraklığın birlikte ortaya çıktığı gerilimli
koşullarla baş edebilmek için bazı önemli ipuçları da göstermiştir.
Çukurova bölgesinde iklim değişikliğinin buğday üzerine etkileriyle ilgili tam
kontrollü koşullarda yürütülen çalışmada yer alan Adana-99 buğday çeşidinde artan
CO2 ile birlikte fenolojik gelişme az da olsa bir yavaşlama (2-3 günlük) gösterirken;
sıcak ve kısıtlı sulanan koşullarda gelişme süresinin özellikle karınlamadan sonraki
dönemde önemli düzeyde kısaldığı, sıcaklıktaki 1°C artış için çiçeklenmeye dek
geçen sürenin 5, olgunluğa dek geçen sürenin ise 9 gün kısaldığı gözlenmiştir.
Genel olarak artan karbondioksid kardeş sayısı ve kardeş başak sayısı üzerine
olumlu etki yapmaktadır. Bu etki kardeş sayısını %69 artırırken kardeş başak sayısını
ise %15 artırmıştır. Artan sıcaklık ve kuraklık ise kardeş sayısını sırasıyla %10 ve
%12 azaltırken, kardeş başak sayısını ise %10 ve %18 azalmıştır. Buğdayın
karbondioksidden daha fazla yararlanması için kardeşlenme kapasitenin daha yüksek
olması gerekmektedir. Artan başak oluşturmayan kardeş sayısı ise fazladan biyokütle
artışına neden olarak dane veriminde kullanılması olası kaynakların kardeş sapların
oluşumuna harcanması ile verimde potansiyel artışın sağlanamamasına yol
açabilecektir. Bu bağlamada kardeş sayısı artışının olumlu etkisi kardeş başak
sayısının artışı ile orantılıdır.
Olgunlukta bitki boyu artan karbondioksit ile %4 artmıştır. Artan sıcaklık ve
kısıtlı sulama ise bitki boyunu sırasıyla %9 ve %6 oranlarında azaltmıştır. Sıcak
koşullar sadece üst sap uzunluğunda %7 kısalmaya neden olurken; kısıtlı sulama,
hem başak (%4) hem de üst sap uzunluğunda %6 azalmaya neden olmuştur.
Yaprak alanı iki CO2 konsantrasyonu altında da sıcak koşullarda serin
koşullara göre daha hızlı bir şekilde artış göstermiş; en yüksek değere daha erken
ulaşılmış ve sonuçta sıcak koşullarda oluşan yaprak alanı büyüklüğü serin koşullara
göre daha düşük düzeyde kalmıştır. Sıcakta yeşil kalma süresi de yine serin koşullara
göre daha kısa olmuştur. Suyun kısıtlandığı koşullardaki yaprak alanı büyüklüğü ve
yeşil kalma süresi de her iki CO2 ve sıcaklıkta da olumsuz yönde etkilenmiş; ancak
kısıtlı sulamanın yaşlanmaya etkisi yüksek CO2 ’de normal koşula göre daha az
150
5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER
Burçak KAPUR
olmuştur. Bitki başına yaprak alanı, yüksek CO2’de normal koşula göre, anasap için
saptanmış olan düşük değerler (özellikle bayrak yaprağı için) nedeniyle serin ve iyi
sulanmış koşullarda daha düşük; sıcak ve kısıtlı sulanan koşullarda ise daha yüksek
değerler göstermesine rağmen farklar belirgin olmamıştır.
Uygulamaların, C400 koşullarında C700 koşullarına göre genel olarak daha
yüksek değerler (ortalama 48.8’e karşılık 46.9) gösterme eğiliminde olan SPAD
değerleri üzerine önemli düzeyde etkisi olmamıştır.
Tüm gelişme boyunca yüksek CO2 altında büyümüş olan bitkilerde anasap
bayrak yaprağında yaşlanma süresince ölçülmüş olan net fotosentez hızı değerleri,
normal CO2 altında büyümüş olan bitkilerde ölçülmüş olan değerlere göre daha
yüksek bulunmuştur. Ortaya çıkmış olan farklar serin koşullarda (tam sulamada
ortalama %34, kısıtlı sulamada ortalama %26) sıcak koşullardan (tam sulamada
ortalama %14, kısıtlı sulamada ortalama %7) daha yüksek olmuştur.
Ölçümler arası ve ölçüm sırasındaki yüksek varyasyon nedeniyle anasap
bayrak yaprağı stoma iletkenliği yönünden net farkların belirlenmesi mümkün
olmasa da, yüksek CO2 altında serin koşullarda büyümüş olan yapraklarda stoma
iletkenliğinin, günümüz CO2 koşullarında serin koşullarda büyümüş olan yapraklara
göre daha yüksek olma eğiliminde olduğu, sıcak koşullarda ise bu eğilimin ortadan
kaybolduğu görülmüştür.
Net
fotosentez
hızının
stoma
iletkenliğine
oranlanmasıyla
bulunan
fotosentetik su kullanım etkinliğinin yaprakların aktif dönemindeki ortalama
değerleri, serin koşullarda yüksek karbondioksit koşulları ve günümüz karbondioksit
koşullarında benzer olurken, sıcak koşullarda daha yüksek (tam ve kısıtlı sulamada
%28 ve %37) bulunmuştur.
Madde birikim seyri atmosferik karbondioksit içeriğinin artışından çok
etkilenmemiştir. Madde üretiminin (vejetatif aksam, başak ve danelerin ağırlığı -dane
verimi) zamana bağlı değişiminde en etkin faktör sıcaklık olmuştur.
Bitki başına vejetatif aksam (yaprak, sap ve kök ağırlığı), sıcak koşullarda
serin koşullara göre daha hızlı bir şekilde artış göstermiş; en yüksek değere daha
erken ulaşılmış ve sonuçta sıcak koşullarda ağırlık serin koşullara göre daha düşük
düzeyde kalmıştır. Yaprak ve saplarda büyüme (boy ve alan artışı) tamamlandıktan
151
5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER
Burçak KAPUR
sonra sadece serin ve tam sulamalı koşullar koşullarda önemli ağırlık değişimleri
olmuştur. Özellikle atmosferik karbondioksit içeriği yüksek olduğunda hızlı dane
dolumu sırasında saplarda gerçekleşen birikim ve dane dolumu büyük ölçüde
tamamlandıktan sonra söz konusu olan azalışlar bu koşullarda kaynakların kısıtlı
olmadığını göstermiştir.
Vejetatif kısımların ağırlığı genel olarak artırılmış karbondioksit altında daha
yüksek değerlere ulaşmış; başka bir deyişle üretilen fotosentetik ürünler yaprak, sap
ve kök büyümesinde kullanılmıştır. Artan karbondioksit bitkide en çok kökte ağırlık
artışına neden olmuştur. Olgunluk döneminde günümüz karbondioksit koşullarında
ortalama bitki kök ağırlığı 1.83 g olurken, artırılmış karbondioksit koşullarında bu
değer 4.6 kat artarak 8.35 g’a ulaşmıştır.
İki karbondioksit konsantrasyonunda madde birikim seyri benzer olmuştur.
Genel olarak serin koşullarda daha belirginleşen sigmoidal bir değişim izleyen bitki,
başak (ve danelerin) ağırlığı da (vejetatif aksamda olduğu gibi) sıcak koşullarda serin
koşulara göre kısa sürede hızla tamamlamıştır.
Olgunlukta bitki bazında biriktirilmiş olan toplam ve toprak üstü kuru madde
miktarı (biyokütle ve topraküstü biyokütle) her iki karbondioksit konsantrasyonunda
da birikimin daha uzun sürdüğü serin koşullarda, kısa sürdüğü sıcak koşullara göre
daha yüksek (biyokütle: 23.5 g’a karşılık 19.0 g, topraküstü biyokütle: 17.7 g’a
karşılık 14.6 g) olmuştur. Karbondioksit konsantrasyonunun artışı ile biyokütle
veriminde %39 (SK) ile %61 (ST) arasında değişen artışlar gerçekleşmiştir.
Günümüz karbondioksit koşullarında üretilen kuru maddenin ortalama %11’i,
artırılmış karbondioksit koşullarında ise %33’ü köklerde biriktirilmiştir. Kısıtlı
sulanan koşullarda daha da artan bu birikim sıcaklık da birlikte arttığında daha da
yükselmiştir. Buna bağlı olarak karbondioksit artışı kısıtlı sulanan sıcak koşullar
dışında topraküstü biyokütle ağırlığı ve dane veriminde de artış sağlamıştır. Bu
yönden en yüksek artışların tam sulanan sıcak koşullarda gerçekleştiği gözlenmiştir.
Atmosferik karbondioksit içeriğinin artması ile bitki dane veriminde sıcaklık
ve su rejimine bağlı olarak %0 ile %34 oranında değişen oranda artış belirlenmiştir.
Kısıtlı sulanan sıcak koşullarda hiç değişim olmazken; kısıtlı sulanan serin
152
5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER
Burçak KAPUR
koşullarda %13, tam sulanan serin koşullarda %17, tam sulanan sıcak koşullarda ise
%34 oranında artış gerçekleşmiştir.
Bitki dane verimi yönünden oraya çıkmış olan farklılıklar, ana başaktan çok
kardeş başakların dane verimindeki farklılıklardan kaynaklanmıştır. Atmosferik
karbondioksit içeriğine verim yönünden olumlu tepki kardeşlerde dane sayısının artıp
artmadığına; tepkinin düzeyi ise oluşan yüksek sayıdaki danenin doldurulup
doldurulamadığına göre değişmiştir. Tam sulanan sıcak koşullardaki en yüksek tepki
dane sayısı (%30) ve ağırlığında (%16) birlikte gerçekleşen artış sonucunda ortaya
çıkmıştır. Verim yönünden karbondioksit içeriğine tepkinin olmadığı kısıtlı sulanan
sıcak koşullarda ise dane sayısı %25 oranında azaldığı halde, dane ağırlığı ancak bu
azalışı giderecek kadar artmıştır.
Artan CO2 ile birlikte ana sapta bayrak yaprak, üst sap ve dane azot
konsantrasyonunda azalma saptanmıştır. Bu azalmalar, olgunlukta dane azot
(protein) konsantrasyonunda tam sulanan koşullarda daha belirgin olmuştur. Yüksek
CO2 koşullarında sağlanmış olan verim artışları düşük azot konsantrasyonunu
dengeleyememiş; sonuçta danelere biriktirilen toplam azot (toplam protein)
miktarında da özellikle serin koşullarda düşüşler gerçekleşmiştir.
Atmosferik karbondioksit konsantrasyonunun artışı ile toplam su tüketimi
serin koşullarda azalmış (ortalama %5), sıcak koşullarda ise artmış (ortalama %4)
olmasına rağmen farklar istatistiksel yönden kanıtlanamamıştır. Kullanılan suyun,
toplam biyokütle, topraküstü biyokütle ve dane üretimindeki etkinliği ise
karbondioksit artışıyla sırasıyla %51, %12 ve %16 oranında artış göstermiştir.
Yukarıda özetlenen ve daha önceki çalışmalarda elde edilmiş olan bulgularla
çoğunlukla uyumlu olan bulgulardan görüldüğü gibi gelecekteki CO2 artışına bağlı
olarak Çukurova’da buğday yetiştirme mevsiminde ortalama 3ºC sıcaklık artışı ve
%25 yağış azalışı hesaplanmıştır. Beklenen bu değişimlerden Çukurova’nın en
önemli kültür bitkisi olan buğdayın olası etkilenme durumunun incelendiği tam
kontrollü koşul denemesi sonucunda, su ve sıcaklık geriliminin birlikte etkili
olmadığı koşullarda, bir C3 bitkisi olan buğdayda atmosferdeki CO2 konsantrasyonu
artışının beklendiği gibi büyüme-gelişme ve verimi olumlu yönde etkilediği
belirlenmiştir.
153
5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER
Burçak KAPUR
Beklenen verim değişimi, günümüz en uygun koşullarındaki verim (C400NT)
esas alınarak irdelendiğinde CO2 konsantrasyonu artışının olumlu etkisinin, sadece
suyun kısıtlı olmadığı koşullarda (sıcaklığın günümüze göre değişmediği koşullarda
%17, sıcaklığın yüksek olduğu koşullarda ise %6 artış ortaya çıktığı; suyun kısıtlı
olduğu koşullarda ise sıcaklık değişmediyse %13, sıcaklık yüksek ise %33 oranında
azalmanın söz konusu olduğu görülmüştür.
CO2 artışı ile bayrak yaprağı fotosentez hızı artış (ortalama %32) gösterdiği
halde alanı küçüldüğü (ortalama %30) için bayrak yaprağının toplam fotosentetik
kapasitesi büyük oranda değişmemiştir. Fotosentez hızı ölçülmemiş olan alt ve
kardeş yapraklarının alanı bakımından iki CO2 arasında farklar çok dikkat çekici
olmamıştır. Ancak yüksek atmosferik karbondioksit konsantrasyonu altında
verimdeki artışların toplam biyokütledeki artışlardan daha düşük olması ve kök
ağırlığındaki dikkat çekici artışlar fotosentetik kapasitenin artmış olduğunu
göstermiştir. Bu durum yüksek karbondioksit altında verimin asimilat kaynak
miktarından (source) çok, bu asimilatları depolayabilecek kapasitesi (sink, danelerin
sayısı ve her danenin büyüme kapasitesi) tarafından belirlenmiş olduğuna işaret
etmiştir.
5.2. Öneriler
Bir C3 bitkisi olan buğdayda atmosferik CO2 konsantrasyonu artışından
beklenen olumlu etkinin kısıtlı sulanan koşullarda (iki sıcaklıkta da) verime yeterli
düzeyde yansımamış olması, gelecekte oluşacak verim kayıplarının giderilmesinde
sulamanın başvurulabilecek en önemli uygulama olarak ön plana çıkarmaktadır.
Mevcut su kaynaklarının gelecekte daha da azalacağı gerçeğinden hareketle
su artırımı ve su kullanım etkinliğinin daha da yükseltilmesini sağlayan sulama
sistemlerinin geliştirilmesi gerekmektedir.
Sulama olanaklarının kısıtlı olduğu koşullar için ıslah çalışmaları kapsamında
kurağa ve sıcağa toleranslı çeşitlerin geliştirilmesi üzerinde durulmalıdır.
154
5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER
Burçak KAPUR
Sıcaklığın gelişmeyi hızlandırıcı olumsuz etkisinden dolayı buğdayda verim
kayıplarına karşı yavaş gelişen ve fotoperiyodik tepkili (gün uzunluğuna duyarlı)
çeşitlerin kullanılması üzerinde durulmalıdır.
Artan CO2 konsantrasyonuna paralel olarak asimilat miktarındaki artışın
köklerde birkiminden çok verimi arttırmak için danede kullanıma yöneltilmesi
gerekmektedir. Bunun için uygun tarımsal uygulamalar (çeşit seçimi, gübreleme,
ekim sıklığı, sulama) belirlenmelidir.
Uygun tarımsal uygulamalar belirlenirken, artan CO2 konsantrasyonuna bağlı
verimde artışa karşılık azot konsantrasyonunun düşmesinden dolayı oluşan kalite
bozulmasını önlemeye de ağırlık verilmelidir.
155
5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER
Burçak KAPUR
156
KAYNAKLAR
AACC International, 2000. Approved Methods of Analysis, 11th Ed. Method
Method
46-12.01.
Nitrogen.
http://www.aaccnet.org/ApprovedMethods/toc.aspx
ACAROĞLU,
M.
T.,
2010.
Çukurova
Bölgesi
Kaynakçası (1928-1988).
http://turkoloji.cu.edu.tr/CUKUROVA/sempozyum/semp_1/acaroglu.p
df. Erişim tarihi: 20.03.2010
ACOCK, B. AND ALIEN, L. H., 1985. Crop responses to elevated CO2
concentrations. In B. R. Strain and J. D. Cure (eds.). Direct Effects of
Increasing CO2 on Vegetation. DOE/ER-0238. U.S. Department of
Energy. Washington, DC. pp. 53-97.
ACOCK, B., 1991. Modeling canopy photosynthetic response to carbon dioxide,
light interception, temperature, and leaf traits. In K. J. Boote, and R. S.
Loomis (eds.). Modeling Crop Photosynthesis-From Biochemistry to
Canopy. Crop Science Society of America Special Publication No. 19.
Madison, Wl. pp. 41-55.
ACOCK, B. AND ACOCK, M. C., 1993. Modeling approaches for predicting crop
ecosystem responses to climate change. In D. R. Buxton, R. Shibles, R.
A. Forsberg, B. L. Blad, K. H. Asay, G. M. Paulsen, and R. F. Wilson
(eds.).lntemational Crop Science I. Crop Science Society of America.
Madison, Wl. pp. 299-306.
AKİTA, S. AND MOSS, D. N., 1973. Photosynthetic responses to CO2 and light by
maize and wheat leaves adjusted for constant stomatal apertures. Crop
Science 13:234-237.
ALLEN, L. H., JONES, P. AND JONES, J. W., 1985. Rising atmospheric CO2 and
evapotranspiration. In Advances in Evapotranspiration. Proceedings of
the National Conference on Advances in Evapotranspiration. December
16-17, 1985. American Society of Agricultural Engineers. St. Joseph,
MI. pp. 13-27.
157
ALLEN, L. H., 1990. Plant responses to rising carbon dioxide and potential
interactions with air pollutants. Journal of Environmental Quality 19:
15-34.
ALPERT, P., KRICHAK, S.O., SHAFIR, H., HAIM D., OSTINSKY, I., 2008.
Climatic Trends To Extremes Employing Regional Modelling And
Statistical Interpretation Over Mediterranean. Global And Planetary
Change, V. 63, ISS. 2-3, p. 163-170
AMTHOR, J. S., 1989. Respiration and Crop Productivity. Springer-Verlag. New
York. 215 pp.
AMTHOR J.S., 2001. Effects of Atmospheric CO2 Concentration on Wheat Yield:
Review of Results from Experiments Using Various Approaches to
Control CO2 Concentration. Field Crops Research, 73, 1-34
ANONİM 2010. CAN, A., ATIMTAY, A., 2010. Time Series Analysis Of Mean
Temperature Data In Turkey. State Institute of Statistics.
ARP, W. J., 1991. Effects of source-sink relations on photosynthetic acclimation to
elevated CO2 Plant, Cell and Environment 14:869-875.
ASSENG, S., JAMİESON, P.D., KİMBALL, B., PİNTER, P., SAYRE, K.,
BOWDEN, J.W., HOWDEN, S.M., 2004. Simulated wheat growth
affected by rising temperature, increased water deficit and elevated
atmospheric CO2. Field Crops Research 85, 85–102
BAKER, J. T., ALIEN, L. H., AND BOOTE, K. J., 1992. Response of rice to carbon
dioxide and temperature. Agricultural and Forest Meteorology 60: 153166.
BATTS G.R., MORİSOND J.K.L, ELLİS, R.H., HADLEY, P. VE WHEELER T.R.
1997. Effects of CO2 and temperature on growth and yield of crops of
winter wheat over four seasons. Developments in Crop Science Volume
25, Pages 67-76
BAUER, A., 1972. Effect of Water Supply and Seasonal Distribution on Spring
Wheat Yields. Bulletin 490. North Dakota Agricultural Experiment
Station. Fargo, ND.
158
BAZZAZ, F. A., 1990. The response of natural ecosystems to the rising global CO2
levels. Annual Review of Ecology and Systematics 21: 167- 196.
BAZZAZ, F. A., AND FAJER., E. D., 1992. Plant life in a CO2-rich world.
Scientific American January pp. 68-74.
BOLTON, F.E., 1981. Optimizing the use of water and nitrogen through soil and
crop management. In: Soil water and nitrogen in mediterranean-type
environments, Ed. J.Monteith and C. Webb, Martinus Nijhoff/Dr. W.
Junk Publ., the Huague. P:231-248.
BULTERFİELD, R. E. AND MORİSON, J. I. L., 1992. Modeling the impact of
climatic warming on winter cereal development. Agriculture and Forest
Meteorology 62:241-261.
CARTER,
T.,
1992.
The
Greenhouse
Effect
and
Finnish
Agriculture.
Maatilahallinnon aikakauskirja 22(1), 31-57
CARTER, T.R., 1996. Developing Scenarios of Atmosphere, Weather and Cliamet
for Northern Regions. Agric. Food Sci. Finl. 5, 235-249.
ÇELİK S., BACANLI H., GÖRGEÇ H., 2008. Küresel İklim Değişikliği ve İnsan
Sağlığına Etkileri 31 s.
http://www.dmi.gov.tr/files/genel/saglik/iklimdegisikligi/kureseliklimde
gisikligietkileri.pdf (Erişim tarihi: 23.03.2010)
ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI, 2007. İklim değişikliği Birinci Ulusal
Bildirimi. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi.
CHAUDHURİ, U. N., BURNELT, R. B., KANEMASU, E. T. AND KİRKHAM, M.
B., 1986. Effect of Elevated Levels of CO2 on Winter Wheat Under
Two Moisture Regimes. Response of Vegetation to Carbon Dioxide.
029. U.S. Department of Energy. Washington, DC. 71 pp.
CHAUDHURİ, U. N., KANEMASU, E. T. AND KİRKHAM, M. B., 1989. Effect of
Elevated Levels of CO2 on Winter Wheat Under Two Moisture
Regimes. Response of Vegetation to Carbon Dioxide. 050. U.S.
Department of Energy. Washington, DC. 49 pp.
159
CHAUDHURİ, U.N., KİRKHAM, M.B., KANEMASU, E.T., 1990. Carbon dioxide
and water level effects on yield and water use of winter wheat.
Agronomy Journal, 82, 637–641.
CLİMATE CHANGE, 2001. The Scientific Basis. In: Contribution of Working
Group I to the Third Assessment Report of The Intergovernmental
Panel on Climate Change. Cambridge University Press. pp 64-65.
CUCULEANU, V., MARİCA, A., SİMOTA, C., 1999. Climate change impacts on
agricultural crops and adaptation options in Romania. In: Climate
Research, Vol. 12: 153-160.
CONWAY, G. R. AND PRETTY, J. N., 1991. Unwelcome Harvest: Agriculture and
Pollution. Earthscan. London.
COOPER, P.J.M., 1983. Crop Management in Rainfed Agriculture with Special
Reference to Water use Efficiency. Proc. 17th Coll. Int. Potash Inst.,
Bern, p, 63-79.
CURE, J. D. AND ACOCK, B., 1986. Crops responses to carbon dioxide doubling:
A literature survey. Agriculture and Forest Meteorology 38: 127-145.
CURE, J. D., ISRAEL, D. W. AND RUFTY, T. W., 1988. Nitrogen stress effects on
growth and seed yield of nonnoduIated soybean exposed to elevated
carbon dioxide. Crop Science 28:671-677.
DİNÇ, U., SCHİCHTİNG, E., KAPUR, S., SAYIN, M., DERİCİ, R., ŞENOL, S.,
AYDIN, M., GÖK, M., 1995. Çukurova Bölgesi Toprakları. Yardımcı
Ders Kitabı No:26. pp. 86-88.
DİNGİL, M., Şenol, S., Öztekin, M.E., 2008. Çukurova Üniversitesi Kampus Alanı
Topraklarının Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) Kullanılarak Detaylı Toprak
Etüt ve Haritasının Güncellenmesi. (Bilimsel Araştırma Projesi),
Çukurova Üniversitesi Rektörlüğü.
DRAKE, B. G. AND LEADLEY, P. W., 1991. Canopy photosynthesis of crops and
native plant communities exposed to long-term elevated CO2. Plant,
Cell and Environment 14:853-860.
ELLİS, R. H., HADLEY, P., ROBERTS, E. H. AND SUMMERFİELD, R. J., 1990.
Quantitative relations between temperature and crop development and
160
growth. In M. T. Jackson, B. V. Ford-Lloyd, and M. L. Parry. (eds).
Climatic Change and Plant Genetic Resources. Belhaven Press. London.
pp. 85-115.
ENOCH, H. Z. AND KİMBALL, B., 1986. CO2 Enrichment of Greenhouse Crops.
Vols. I and II. CRC Press. Boca Raton, FL.
EWERT, F., RODRİGUEZ, D., JAMİESON, P., M.A. SEMENOV , MİTCHELL,
R.A.C., GOUDRİAAN, J., PORTER, J.R., KİMBALL, B.A. , PİNTER
JR, P.J., MANDERSCHEİD, R., WEİGEL, H.J., FANGMEİER, A.,
FERERES, E., VE VİLLALOBOS, F., 2002. Effects of elevated CO2
and drought on wheat: testing crop simulation models for different
experimental and climatic conditions. Agriculture, Ecosystems and
Environment 93, 249–266
FAO, 2000. FAOSTAT Agriculture Database (http://apps.fao.org/cgi-bin/nphdb.pl?subset=agriculture)
FİSCHER, R.A., 1985. The Role of Crop Simulation Models in Wheat Agronomy. I:
W. Day and R.K. Atkin (eds.), Wheat Growth and Modelling, Plenum
Press, Nato Scientific Affairs Division, New York, pp:237-257.
FİSCHER, R.A., MAURER, O.R., 1976. Crop Temperature Modification and Yield
Potential in a dwarf Spring Wheat. Crop Sci. 16-855-859.
FİLTER, A. H. AND HAY, R. K. M., 1987. Environmental Physiology of Plants.
Second Edition. Academic Press. London. 423 pp.
FORSTER, P., RAMASWAMY, V., ARTAXO, P., BERNTSEN, T., BETTS, R.,
FAHEY, D.W., HAYWOOD, J., LEAN, J., LOWE, D.C., MYHRE, G.,
NGANGA, J., PRİNN, R., RAGA, G., SCHULZ, M., VAN
DORLAND, R., 2007: Changes in Atmospheric Constituents and in
Radiative Forcing. In: Climate Change 2007: The Physical Science
Basis. Contribution of Working Group I to the Fourth Assessment
Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change [Solomon,
S., D. Qin, M. Manning, Z. Chen, M. Marquis, K.B. Averyt, M.Tignor
and H.L. Miller (eds.)]. Cambridge University Press, Cambridge,
United Kingdom and New York, NY, USA.
161
FUJIHARA, Y., TANAKA, K., WATANABE, T., NAGANO, T. ve KOJIRI, T.,
2008. Assesing The Impacts Of Climate Change On The Water
Resources Of The Seyhan River Basin In Turkey: Use Of Dynamical
Downscaled Data For Hydrologic Simulations. Journal Of Hydrology,
Volume 353, Issues 1-2, 20, Pages 33-48
GARCIA,R. L., LONG, S. P., WALL, G. W., OSBORNE, C. P., KIMBALL, B. A.,
NIE, G. Y., PINTER JR, P. J., LAMORTE, R. L. ve WECHSUNG, F.,
1998. Photosynthesis and conductance of spring-wheat leaves: field
response to continuous free-air atmospheric CO2 enrichment. Plant,
Cell and Environment 21, 659–669
GATES, D. M., 1980. Biophysical Ecology. Springer-Verlag. New York. 611 pp.
GRANT, R.F., WALL, G.W., KİMBALL, B.A., FRUMAU, K.F.A., PİNTER JR.,
P.J., HUNSAKER, D.J. AND LAMORTE, R.L. 1999. Crop water
relations under different CO2 and irrigation: testing of ecosys with the
free air CO2 enrichment (FACE) experiment. Agricultural and Forest
Meteorology 95: 27-51
GİFFORD, R. M., 1979. Growth and yield of carbon dioxide-enriched wheat under
water-limited conditions. Australian Journal of Plant Physiology 6: 367378.
GİFFORD, R. M. AND MORİSON, J. I. L., 1993. Crop responses to the global
increase in atmospheric CO2 concentration. In International Crop
Science I. Crop Science Society of America. Madison, Wl. pp. 325-331.
GIORGIO, F., MARINUCCI, M, M.R., ve BATES, G.T., 1993. Development Of A
Second Generatıon Regional Climate Model, Boundary Layer And
Radiative Transfer Processes, Mon Weather Rev., 121, 2794-2813.
HALE, M. G. AND ORCUTT, D. M., 1987. The Physiology of Plants Under Stress.
Wiley. New York. 206 pp.
HALL, A. E. AND ALİEN, L. H., 1993. Designing cultivars for the climatic
conditions of the next century. In International Crop Science I. Crop
Science Society of America. Madison , WI. pp. 291-297
162
HENDREY, G. R., 1993. Free-air CO2 Enrichment for Plant Research in the Field.
C. K. Smoley. Boca Raton, FL. 308 pp.
HUNSAKER, D.J., KİMBALL, B.A., PİNTER JR, P.J., WALL, G.W., LAMORTE,
R.L.,
ADAMSEN,
F.J.,LEAVİTT,
S.W.,
THOMPSON,
T.L.,
MATTHİAS, A.D. VE BROOKS, T.J., 2000. CO2 enrichment and soil
nitrogen effects on wheat evapotranspiration and water use efficiency.
Agricultural and Forest Meteorology 104, 85–105
IDSO, S. B., KİMBALL, B. A. AND MAUNEY, J. R., 1987. Atmospheric carbon
dioxide enrichment effects on cotton midday foliage temperature:
Implications for plant water use and crop yield. Agronomy Journal
79:667-672.
IPCC, 1995. Climate Change 1994: Radiative Forcing of Climate Change and
Evaluation of the IPCC IS92 Emission Scenarios. J.T. Houghton, L. G.
Meira Filho, J. Bruce, Hoesung Lee, B. A. Callender, E. Haites,
N.Harris,
K. Maskell. (eds.). Intergovernmental Panel on Climate
Change. Cambridge University Press. Cambridge. 339 pp
IPCC, 1996. Climate Change 1995: The Science of Climate Change. J.T. Houghton,
L. G. Meira Filho, B. A. Callender, N.Harris, A. Kattenberg, and K.
Maskell.
(eds.). Intergovernmental Panel on Climate Change.
Cambridge University Press. Cambridge. 572 pp.
IPCC, 2001. Climate Change: Impacts, Adaptation and Vulnerability. Contribution
of Working
Group II to the Third
Assessment
Report of
Interngovernmental Panel on Climate Change.pp 398-400.
İDÖİKR., 2000. İklim Değişikliği Özel İhtisas Komisyon Raporu. Sekizinci Beş
Yıllık Kalkınma Planı. DPT 2532, öil 548. s.123
JONES, C.A., KIRINIY. J.R., 1986. Ceres-maize: A Simulation of Maize Growth
and Development. Texas A and M. Univ., press, Colloge, Texas.
KAPUR, B., TOPALOĞLU, F., ÖZFİDANER, M., KOÇ, M., 2007. Çukurova
bölgesinde Küresel İklim Değişikilği ve Buğday Verimliliği Üzerine
Etkilerine Genel Bir Bakış. Küresel İklim Değişikliği ve Çevresel
163
Etkiler Konferansı, 18-20 Ekim, 2007. Konya Büyükşehir Belediyesi,
Bildiriler Kitabı, Konya, s. 35-45
KARACA, M., DENİZ A. VE TAYANC M., (2000), “Cyclone Track Variability
over Turkey in Association with Regional Climate”, Int. J. of
Climatology, No: 20.
KJELLSTRÖM, E., BARRING, L., JACOB, D., JONES, R. J., LENDERINK, G., ve
SCHAR, C., 2007. Modelling Daily Temperature Extremes: Recent
Climate And Future Changes Over Europa. Climate Change, 81:249265
KİMBALL, B. A., 1983. Carbon dioxide and agricultural yield: An assemblage and
analysis of 430 prior observations. Agronomy Journal 75:779-788.
KİMBALL, B. A. AND IDSO., S. B., 1983. Increasing atmospheric CO2: Effects on
crop yield, water use, and climate. Agricultural Water Management
7:55-72.
KİMURA, F., 2004. Downscaling by Regional Climate Model nested with MRI
GCM, in Symposium on Water Resource and Its Variability in Asia in
the 21st Century, Tsukuba on 1-2 Mar. 2004, 65-67.
KIMURA, F., KITOF, A., SUMI, A., ASANUMA, J., YATAGAI, A., 2007.
Downscaling Of Global Warmıng Projectıons To Turkey. The Fınal
Report Of ICCAP Project. Iccap Pub. No. 10, March 2007, 21-32
KOÇ, M., BARUTÇULAR, C. VE TİRYAKİOĞLU, M., 2007. Leaf Traits and
Yield of Diverse Wheat Cultivars in Response to High Temperatures in
a Mediterranean Environment. Journal of the Science of Food and
Agriculture.
KOÇ, M., BARUTÇULAR, C., KAPUR, B., 2009. Buğday Küresel Isınma İle Baş
Edebilecek Mi? Türk Traım Dergisi, 171, 64-71.
KONTTURİ, M., 1979. The effect of weather on yield and development of spring
wheat in Finland. Ann. Agric. Fenn. 18, 263-274.
KRAMER, P. J., 1983. Water Relations of Plants. Academic Press. San Diego.
KRENZER, E.G., MOSS, D.N., 1975. Carbon dioxide enrichment effects upon yield
and yield components in wheat. Crop Science, 15, 71–74.
164
LAWLOR, D. W. AND MİTCHELL, R. A. C., 1991. The effects of increasing CO2
on crop photosynthesis and productivity: A review of field studies.
Plant, Cell and Environment 14:807-818.
LAWLOR, D. W. AND MİTCHELL, R. A. C., 2000. Crop Ecosystem Responses to
Climate Change: Wheat. In: Reddy, K.R., Hodges, H.F. (eds), Climate
Change and Global Crop Productivity. CABI Publishing, Cab
International, Wallingford, UK, 57-80 pp.
LEMON, E. R., 1983. CO2 and Plants: The Response of Plants to Rising Levels of
Atmospheric Carbon Dioxide. Westview Press. Boulder, CO. 280 pp.
LİAO, J., VE WANG, G., 2002. Effects of drought, CO2 concentration and
temperature increasing on photosynthesis rate, evapotranspiration, and
water use efficiency of spring wheat. Ying Yong Sheng Tai Xue
Bao.;13(5):547-50.
LİU, H.Q., JİANG, G.M., ZHANG, Q.D., SUN, J.Z., GUO, R.J., GAO, L.M., BAİ,
K.Z. AND KUANG, T.Y., 2002. Gas exchange responses to CO2
concentration instantaneously elevated in flag leaves of winter wheat
cultivars released in different years. Photosynthetica 40: 237-242.
MANDERSCHEİD, R. VE WEİGEL, H.J., 2006. Drought stress effects on wheat are
mitigated by atmospheric CO2 enrichment. Agron. Sustain. Dev. 27 79–
87
MAYEUX H.S., JOHNSON H.B., POLLEY, H.W. VE MALONE S.R. 1997. Yield
of wheat across a subambient carbon dioxide gradient. Global Change
Biology, 3, 269–278
MCKEE, I.F., BULLIMORE, J.F., LONG, S.P., 1997. Will Elevated CO2
Concentration Protect the Yield of Wheat from O3 Damage? Plant Cell
Environ. 20, 77-84
MEARNS, L. O., ROSENZWEİG, C. AND GOLDBERG, R., 1992. Effect of
changes in interannual climatic variability on CERES-Wheat yields:
Sensitivity and 2xCO2 general circulation model studies. Agricultural
and Forest Meteorology 62: 159-189.
165
MEARNS, L. O., ROSENZWEİG, C. AND GOLDBERG, R. 1996. The effect of
changes in daily and interannual climatic variability on CERES-Wheat:
A sensitivity study. Climatic Change 32:257-292.
MENDELSON, R., NORDHAUS, W.D. AND SHAW., D., 1994. The impact of
global warming on agriculture: A ricardian analysis. American
Economic Review 84(4): 753-771.
MENEGUZZO, F., MENDUNİ, G., MARACCHİ, G., ZİPOLİ, G., GOZZİNİ, B.,
GRİFONİ, D., MESSERİ, G.,PASQUİ, M., ROSSİ, M., AND
TREMBACK, C.J., 2001. Explicit forecasting of precipitation:
sensitivity of model RAMS to surface features, microphysics,
convection,
resolution.
In:
Mediterranean Storms.
3rd
Plinius
Conference. Ed. by: R. Deidda, A. Mugnai, F. Siccardi. GNDCI Publ.
N.2560, ISBN 88-8080-031-0, 79-84.
MENEGUZZO, F., PASQUİ, M., MENDUNİ, G., MESSERİ, G., GOZZİNİ, B.,
GRİFONİ, D., ROSSİ M., AND MARACCHİ, G., 2004. “Sensitivity of
meteorological high-resolution numerical simulations of the biggest
floods occurred over the Arno river basin, Italy, in the 20th century”,
Journal of Hydrology, 288, 37-56
MİTCHELL, R.A.C., MİTCHELL, V.J., DRİSCOLL, S.P., FRANKLİN, J.,
LAWLOR, D.W., 1993. Effects of Increased CO2 Consentration and
Temperature on Growth and Yield of Winter Wheat at Two Levels of
Nitrogen Application. Plant, Cell, Environ. 16, 521-529.
MONTEİTH, J. L., 1981. Climatic variation and the growth of crops. Quarterly
Journal of the Royal Meteorological Society 107:749-774.
MORİSON, J. I. L., 1985. Sensitivity of stomata and water use efficiency to high
CO2. Plant, Cell and Environment 8:467-474.
MULHOLLAND, B.J., CRAİGON, J., BLACK, C.R., COLLS, J.J., ATHERTON, J.
VE LANDON, G., 1997. Effects of elevated carbon dioxide and ozone
on the growth and yield of spring wheat. Journal of Experimental
Botany, Vol. 48, No. 306, pp. 113
166
MUSGRAVE, M. E., ve STRAIN B. R., 1988. Response of Two Wheat Cultivars to
CO2 Enrichment under Subambient Oxygen Conditions. Plant Physiol.,
87, 346-350
MÜJDECİ, M., SARIYEV, A., POLAT, V., 2005. Buğdayin Gelişme Dönemleri ve
Yaprak Alan İndeksinin Matematiksel Modellenmesi. Tarim Bilimleri
Dergisi, 11 (3) 278-282
NAGANO, T., FUJİHARA, Y., TANAKA, K., UMETSU C., HOSHIKAWA K.,
KUME, T., KIMURA, F., WATANABE, T., 2007. Generated Social
Scenarios And Basin Conditions For The Final Integration. The Final
Report Of ICCAP Project. ICCAP Pub. No. 10, March 2007, 15-20
ÖNOL, B. AND SEMAZZİ, F., 2006. “Regional Impact on Climate Change on
Water Resources over Eastern Mediterranean: Euphrates-Tigris Basin”,
18th Conference on Climate Variability and Change, The 86th AMS
Meeting, USA.
ÖNOL, B. AND SEMAZZİ, F., 2006. Regionalization of Climate Change
Simulations Over Eastern Mediterranean. Journal of Climate: In press
ÖZFİDANER, M., 2007. Türkiyede Yağış Verilerinin Trend Analizi ve Nehir
Akımları Üzerine Etkisi. Yüksek Lisans Tezi. 73.
ÖZTÜRK, A., 1999. Kuraklığın Kışlık buğdayın gelişmesi ve verimine etkisi. TR.J.
of Agriculture and Forestry. Vol:23, pp 531-540.
PASQUİ M., GOZZİNİ B., GRİFONİ D., MENEGUZZO F., MESSERİ G., PİERİ
M., ROSSİ M., ZİPOLİ G., 2000. “Performances of the operational
RAMS in a Mediterranean region as regards to quantitative
precipitation forecasts. Sensitivity of precipitation and wind forecasts to
the representation of the land cover”. Proceedings of “4th RAMS Users
Workshop”, Cook College - Rutgers University. , 22-24 May 2000,
New Jersey, USA.
PASQUİ M., GRİFONİ D., MARACCHİ G., MENEGUZZO F., MESSERİ G.,
MONTAGNANİ S., REDİNİ M., ROSSİ M., TODİNİ F., 2002.
“Historical severe floods prediction with model RAMS over central
Italy”. 5th RAMS Users Workshop”, Santorini, Greece.
167
PASQUİ M., TREMBACK C.J., MENEGUZZO F., GİULİANİ G. AND GOZZİNİ
B., 2004a. A soil moisture initialization method, based on antecedent
precipitation approach, for regional atmospheric modeling system: a
sensitivity study on precipitation and temperature. 18th Conf. on
Hydrology, AMS, Seattle.
PASQUİ M., PASİ F. AND GOZZİNİ B., 2004B. Sahara dust impact on
precipitation in severe storm events over west–central Mediterranean
area. 14th International Conf. on Cloud and Precipitation, Bologna,
Italy (http://www.isac.cnr.it/~iccp/).
PAULSEN, G. M., 1994. High temperature responses of crop plants. In K. J. Boote,
J. M. Bennett, T. R. Sinelair, and G. M Paulsen (eds.). Physiology and
Determination of Crop Yield. American Society of Agronomy.
Madison, Wl. pp. 365-389.
PİNTER, P.J.; KİMBALL, B.A., WALL, G.W., LAMORTE, R.L., HUNSAKER,
D.J., ADAMSEN, F.J., FRUMAU, K.F.A., VUGTS, H.F., HENDREY,
G.R., LEWİN, K.F., NAGY, J., JOHNSON, H.B., WECHSUNG, F.,
LEAVİTT, S.W., THOMPSON, T.L., MATTHİAS, A.D., BROOKS,
T.J., 2000. Free-air CO2 enrichment (FACE): blower effects on wheat
canopy microclimate and plant development. Agricultural and Forest
Meteorology 103 (2000) 319–333
POORTER, H., 1993. Interspecific variation in the growth response of plants to an
elevated ambient CO2 concentration. Vegetation 104/105:77-97.
PULHALSKAYA, N.V., OSİPOVA, L.V., 1999. Drought Resistance of Wheat
Plants in an Atmosphere Enriched with CO2. Russ. J. Plant Physiol. 46,
219-226.
RAWSON, H. M., 1992. Plant Responses to Temperature Under Conditions of
Elevated CO2. Aust. J.Bot. 40, 473-490.
RİTCHİE, J.T., 1985. A User-Oriented Model of the Soil Water Balance in Wheat.
Models in Wheat Agronomy. Wheat Growth and Modelling. Edit. W.
Day, R.K. Atkins, Vol.86(27), pp:293-307.
168
ROSENZWEİG, C., 1985. Potential CO2-induced climate effects on North American
wheat producing regions. Climatic Change 7:367-389.Rosenzweig, C.
1990. Crop response to climate change in the Southern Great Plains: A
simulation study. Professional Geographer 42:20-37.
ROSENZWEİG, C. AND TUBİELLO, F. N., 1996. Effects of changes in minimum
and maximum temperature on wheat yields in the central U.S.: A
simulation study. Agricultural and Forest Meteorology 80:215-230.
ROSENZWEİG, C., AND HİLLEL, D., 1998. Climate Change and the Global
Harvest: Potential Impacts of the Greenhouse Effect on Agriculture.
Oxford University Press. New York, N.Y.
SCHONFELD, R., JOHNSON, C. AND FERRİS, D. M., 1989. Development of
winter wheat under increased atmospheric CO2 and water Limitation at
tillering. Crop Science 29:1083-1086.
SEZEN, M., 2000. Çukurova ve Harran Ovası Koşullarında Buğdayda Azot-SuVerim İlişkilerinin Belirlenmesi ve Ceres-Wheat V3 Modelinin Test
Edilmesi. Doktora tezi. p 211.
SHİBLES, R. M., ANDERSON, I. C. AND GİBSON., A. H., 1975. Soybean. In L.
T. Evans (ed.). Crop Physiology. Cambridge University Press. London.
pp. 151-189.
SİONİT, N., HELLMERS, H., STARIN, B.R., 1980. Growth and Yield of Wheat
Under CO2 Enrichment and Water Stress. Crop. Sci. 20, 687-690.
SİONİT, N., MORTENSEN, D. A., STRAİN, B. R. AND HELLMERS, H., 1981.
Growth response of wheat to CO2 enrichment and different levels of
mineral nutrition. Agronomy Journal 73: 1023-1027.
SİONİT, N., 1983. Response of soybean to two levels of mineral nutrition in CO2enriched atmosphere. Crop Science 23:329-333.
SODERMAN, D., MENEGUZZO, F., GOZZİNİ, B., GRİFONİ, D., MESSERİ, G.,
ROSSİ, M., MONTAGNANİ, S., PASQUİ, M., ORLANDİ, A.,
ORTOLANİ, A., TODİNİ, E., MENDUNİ, G., AND LEVİZZANİ, V.,
2003. Very high resolution precipitation forecasting on low cost high
169
performance computer systems in support of hydrological modeling.
Prepr. 17th Conf. on Hydrology, AMS, Long Beach.
STİTT, M., 1991. Rising CO2 levels and their potential significance for carbon flow
in photosynthetic cells. Plant, Cell and Environment 14:741-762.
STRAİN, B.R., 1992. Atmospheric carbon dioxide: a plant fertilizer? New Biologist,
4, 87–89.
ŞEN, B., 2009. Bölgesel İklim Modelleri Kullanılarak Çukurova Yöresi’nde İklim
Değişikliğinin 1. Ve 2. Ürün Mısır Verimine Olası Etkilerinin
Belirlenmesi. Doktora Tezi., 307.
VEİSZ, O.B., HAMOS, N., TİSCHRER, T. 1996. The Effects of CO2 Levels on The
Development and Yield of Cereals. Aspects Appl. Biol. 45, 107-111
WALL G. W., GARCİA R. L., KİMBALL B. A., HUNSAKER, D. J., PİNTER,P. J.,
LONG, S. P., OSBORNE, C. P., HENDRİX,D. L., WECHSUNG, F.,
WECHSUNG, G. S., LEAVİTT, W. R., LAMORTE, L. VE IDSO, S.
B., 2006. Interactive Effects of Elevated Carbon Dioxide and Drought
on Wheat. Agroclimatology, Agron. J. 98:354–381.
WECHSUNG, G., WECHSUNG, F., WALL, G.W., ADAMSEN, F.J., KİMBALL,
B.A., PİNTER, P.J., JR., LAMORTE, R.L., GARCİA, R.L. AND
KARTSCHALL, T.H., 1999. The effects of free-air CO2 enrichment
and soil water availability on spatial and seasonal patterns of wheat root
growth. Global Change Biology 5: 519-529.
WİLKERSON, G.G., JONES, J.W., BOOTE, K.J., INGRAM, K.T., MİSHOE, J.W.,
1983. Modelling Soybean Growth for Mnagement. Trans. ASAE,
26:63-73.
TERAMURA, A. H., SULLİVAN, J. H., VE ZİSKA L. H., 1990. Interaction of
Elevated Ultraviolet-B Radiation and CO2 on Productivity and
Photosynthetic Characteristics in Wheat, Rice, and Soybean. Plant
Physiol., 94, 470-475
TÜİK., 2006. Ulusal SG Emisyonları Envanter Raporu, Ankara.
TÜİK., 2008. Tarım İstatistikleri. Sorularla İstatistik Dizisi 5. No:3169, 58 s.
170
TÜRKEŞ, M., SÜMER, U. M. VE ÇETİNER, G. 2000. ‘Küresel iklim değişikliği ve
olası etkileri’, Çevre Bakanlığı, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği
Çerçeve Sözleşmesi Seminer Notları (13 Nisan 2000, İstanbul Sanayi
Odası), 7-24, ÇKÖK Gn. Md., Ankara.
TOLBERT, N. E. AND ZELİTCH, I., 1983. Carbon metabolism.ln E. R. Lemon
(ed.). CO2 and Plants: The Response of Plants to Rising Levels of
Atmospheric Carbon Dioxide. Westview Press. Boulder, CO. pp. 21-64.
YOSHİKANE T. AND KİMURA, F., 2003. Formation Mechanism of the Simulated
SPCZ and Baiu Front Using a Regional Climate Model. J. Atmos. Sci.
60, 2612-2632.
171
ÖZGEÇMİŞ
1978 yılında Adana’da doğdum. 1996 yılında Çukurova Üniversitesi, Ziraat
Fakültesi, Toprak Bölümünden mezun oldum. 2000-2002 yılında International
Centre for Advanced Mediterranean Agronomic Studies Bari/İtalya’da yüksek
lisansımı tamamladım. 2004 yılında Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Ziraat Fakültesi
Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümünde Araştırma Görevlisi olarak göreve
başladım.
2004 Eylül ayından itibaren Y.Y.Ü. adına Çukurova Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Anabilim Dalında 2547 Sayılı Kanun’un 35.
Maddesiyle doktora çalışmalarıma devam etmekteyim. Halen aynı üniversitede
Araştırma Görevlisi olarak çalışmaktayım.
172
EKLER
173
EKLER
EK 1
Çizelge Ek.1. Çalışmada seçilen meteoroloji istasyonlarının enlem, boylam ve
rakımları
Meteoroloji
Enlem
Boylam
Rakım
İstasyonu
Adana
37.00
35.20
20
Karataş
36.34
35.23
22
Ceyhan
37.02
35.49
30
Karaisalı
37.16
35.04
230
Kozan
37.27
35.49
11
174
EK 2
Ana Başak
Kardeş Başak
Ana sap bayrak yaprak
Kardeş sap
Ana Sap
Şekil Ek 2. Buğday bitkisinin farklı organlarının şematik gösterimi
175
EK 3
C400N
9.G ün
C400S
ZGS:11
ZGS:20
ZGS:21
ZGS:30
ZGS:31
44. G ü n
19.G ü n
ZGS:10
Şekil Ek 3a. Bitki büyütme odalarında oluşturulan serin ve sıcak koşullarda (C400N
ve C400S) yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde ekimden sonraki
gelişim durumları
176
C400S
60. Gün
C400N
70.Gün
ZGS:40
ZGS:57
ZGS:50
ZGS:64
82.Gün
ZGS:50
ZGS:68
ZGS:70
ZGS:86
102.Gün
ZGS:60
Şekil Ek 3b. Bitki büyütme odalarında oluşturulan serin ve sıcak koşullarda (C400N
ve C400S) yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde ekimden sonraki
gelişim durumları.
177
EK 3
Şekil Ek 4a. Bitki büyütme odalarında oluşturulan serin ve sıcak koşullarda (C700N
ve C700S) yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde ekimden sonraki
gelişim durumları.
178
Şekil Ek 4b. Bitki büyütme odalarında oluşturulan serin ve sıcak koşullarda (C700N
ve C700S) yetiştirilen Adana-99 buğday çeşidinde ekimden sonraki
gelişim durumları.
179
Download