Du? - Edebiyat.Ca-Edebiyat

advertisement
Dünden Bugüne Türkçe
PROF. DR. HAMZA ZÜLFİKAR
mer Seyfettin’in 1910 yılında Ali Canip’e yazdığı
mektupla başlattığı Türkçeye dönüş hareketinin yüzüncü yılını yaşamaya başladığımızı geçen
sayıda söz konusu etmiştim.
Ö
122
Ö. Seyfettin bu girişiminde
Arapça ve Farsça kelimelerden dili
arındırmaktan çok yabancı dil kurallarına bağlı olarak klişe hâline gelmiş
tamlamaları, birleşik kelimeleri ve
Arapça kurallara göre yapılmış çoğullandırmaları eleştirmiştir.
“Eski lisan hastadır. Hastalıkları
içindeki lüzumsuz ve ecnebi (yabancı) kaidelerdir. Evet şimdiki lisanımızda Arabî ve Farisî kaideleriyle
yapılan cemler (çokluk biçimler), terkib-i izafî (ad tamla- maları), terkib-i
tavsifî (sıfat tamlamaları), vasf-ı terkibîler (sıfat tamlaması biçimindeki birleşik kelimeler) yaşadıkça saf ve milli
addolunamaz. Bu lisanı kimse anlamaz.” (İ. Parlatır, N. Çetin, Genç Kalemler, TDK, 1999, 75. s.)
Ömer Seyfettin, yazılarının bir
başka yerinde de şöyle diyor:
“Arabî ve Farisî kaidelerle yapılan
bütün terkipler terk olunacaktır” (Genç
Kalemler 11 Nisan 1911). Bu sözü ile
darb-ı mesel (atalar sözü) gibi yabancı
kuralara göre yapılmış tamlamaların
dilde kalabileceğini savunmuştur.
Konuşma dili ile yazı dili arasındaki farklılıkları da dile getiren Yeni
Lisancılar, bu girişimleriyle bir uyanışın ilk adımlarını atmış; Lisan-ı umumî
gibi Farsça kuralara göre yapılmış
tamlamaları umumî lisan biçimine getirip Türkçe tamlama biçimini öne çıkarmışlardır.
Yüzyılın başında ortaya çıkan
bu girişim meyvelerini asıl Cumhuriyet Döneminde vermeye başlamıştır. Farsça kurallara göre yapılmış
hab-ı gaflet biçimindeki bir tamlama
Cumhuriyet Döneminde gaflet uykusu
biçimine getirilmiştir. Arapça dil kurallarına göre yapılmış tamlamalar da
az değildir. Alelusul, alelade, alelacele
gibi tamlamalar, Cumhuriyet tarihi
boyunca üstünkörü, sıradan, ivedilikle
kelimeleriyle karşılanmıştır. Asıl Türkçeleştirme Cumhuriyet Döneminde
gerçekleşmiştir. Hakk-ı sükût, susma
hakkı biçiminde kullanılmaya başlan-
TÜRK
DİLİ
mış, yetmişli yıllarda ise bu kavramın
susmalık terimiyle karşılanması önerilmişse de ilgi görmemiştir. Amud-ı fıkarî, alaim-i sema terimlerinin yerini
omurga, bel kemiği; gökkuşağı almıştır.
Bu arada birer özel ad olan Darü’l-bedayi, Darü’l-aceze, Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye gibi aynı yapıdaki
tamlamalar; Ceride-i Havadis; Takvimi vakayi gibi gazete adları özel ad durumunda oldukları için varlıklarını
sürdürmüştür. Bunlardan Darülaceze
bir ara genel işlevi göz önüne alınarak
düşkünler evi biçiminde karşılanmış,
ancak düşkün kelimesi bu adlandırmaya uygun bulunmamış huzur evi terimi daha çok yayılmıştır.
Özel ad olmayan, biçimce kalıplaşmış “O, bizim hocanın rahle-i tedrisinden geçmiştir.” cümlesindeki rahle-i
tedris günümüzde de yaşamaktadır.
Uzun süre heyet-i tahririye olarak
kullanılan bu tamlama, tahrir heyeti biçimine getirilmişken tahrir heyeti,
daha sonra yazı heyeti, en sonunda da
yazı kurulu’na yerini bırakmış, Türkçeleşmiştir. Bunun gibi afv-i umumî,
sonra umumi af, daha sonra genel af biçimine dönüşmüştür. Bugün de kullanımda olan akl-ı selim’in karşılığı
sağduyu’dur. Bu tür tek kelimeyle karşılananlar sayılıdır. Bunun için aks-i
seda, Arapça tamlama kurallarına
göre yapılmış aksülamel örneklerini
verebiliriz. Karşılıkları olan yankı,
tepki iki heceli ve tek kelime olması
bakımından örnek alınması gereken
biçimlerdir.
Örneklerin bütün olarak ele
alınması ve değerlendirilmesi görebildiğim kadarıyla özel olarak ele
alınmamıştır. Türkçeleştirme daha
çok ilgililerin önüne gelen örnekler
üzerinde yapılmıştır. Böyle bir durum
karşısında örnekler sınıflandırılacak
olursa yabancı tamlamalardan bir bölümünün eski yapılarını koruduğu
(ehven-i şer, hüsn-i niyet, su-i istimal,
leb-i derya) bir bölümünün Türkçe
tamlama kurallarına göre kelimelerin
yerlerinin değiştirildiği (hakk-ı huzur,
huzur hakkı), bir bölümünün ise birtakım basamaklardan geçtikten sonra
yerini Türkçe karşılığına (silsile-i cibal,
sıradağ) bıraktığı anlaşılmaktadır.
Ö. Seyfettin ve arkadaşlarının
üzerinde durduğu yalnızca Farsça,
Arapça kurallara göre yapılmış tamlamalar değildi. Terkib-i izafî (ad tamlamaları), terkim-i tavsifî (sıfat
tamlamaları), vasf-ı terkibî (sıfat tamlaması yapısında birleşik kelimeler)
biçiminde adlandırdıkları tamlamalardı. Bunlardan birleşik sıfat tamlaması diye bugün adlandıracağımız
dilşad, alemşumul, paybent gibi biçimler, aslında dil-i şad, alem-i şümul, payı bent yapısından aradaki kesrenin
(bağlantı i’si) düşürülmesiyle ortaya
çıkmıştır.
Bunların dışında Farsça bir fiilin
emir biçimi esas alınarak türetilmiş
123
TÜRK
DİLİ
birçok birleşik isim bu yapılarıyla
Türkçeye de geçmiştir. Bugün Türkçe
Sözlük’te baziden fiilinin baz yapısından
türetilmiş olan sihirbaz, cambaz, hokkabaz, çenebaz, sihirbaz, kumarbaz gibi birleşik kelimeler hem isim hem de sıfat
olarak kullanılmaktadır. Bunların sayısı 25 kelime kadardır. Hemen belirtmek gerekir ki bunların bir bölümü
Osmanlı aydınları tarafından türetilmiştir. Oyunbaz, düzenbaz, çenebaz vb.
124
Arapça Kimar, Farsça baziden fiilinin baz yapısından türetilerek Kumarbaz elde edilmiştir. Bu kelime
günümüze kadar ulaşmış aynı yapıdaki öteki örneklerde olduğu gibi
üzerlerinde herhangi bir işlem yapılmamış, karşılıkları bulunamamıştır.
Örnek olarak şinasten fiilinden musikişinas, baziden fiilinden cambaz, giriften fiilinden kevgir (kef+gir), tiraşiden
fiilinden elmastıraş, keşiden fiilinden
lerle kurulu biçimler çok daha fazladır. Bu tür örnekleri bir başka çalışmamızda söz konusu edebiliriz.
Bütün bu örneklere bakıldığında
Türkçe karşılıkların bulunmasında
toplu hareket edilmemiştir. İlgililer
önlerine gelen bu tür kelimelere bir
karşılık önermiş, örnekler sınıflandırılarak bunlara topluca bakılmamıştır.
Yüzlerce Farsça sıfat ve isim tamlamalarının karşılıkları verilemediğinden bunlar dile mal olmuştur. Burada
olumlu bulunacak durum çapraz (çep
u rast) örneğinde olduğu gibi biçimlerinin değişmiş olmasıdır.
Türkçeleştirmede Türk Dil Kurumunun dışında başka kurumlar da etkili olmuştur. Örnek olarak orduda
pişdar kelimesi yabancı bulunmuş ve
ona artçı diye bir karşılık gösterilmiştir.
Bu arada önerilen karşılıklara iliş-
cefakeş (cevaçekici), kadirşinas (kadirbilir) hakşinas (haktanır); vatanperver
(yurtsever), kalemtıraş (açacak), heykeltıraş (yontucu), hayırhah (hayırsever, iyiliksever), tarafgir (yantucu), hayalperest
(düş kurucu), nikbin (iyimser), bedbin
(kötümser) vb.
kin yazım kurallarında da birtakım tutarsızlıklar yapılmıştır. Örnek olarak
tarafgir kelimesi taraf ve gir kelimelerinden oluştuğu ve bitişik yazıldığı
için karşılığı yantutucu biçiminde bitişik yazılmıştır (Özleştirme Kılavuzu,
1978, TDK) Vatanperver için önerilmiş
yurtsever kelimesinin bitişik yazılmasında ise doğru hareket edilmiş -ar, -er
ile biten sıfat-fiil durumundaki bu tür
biçimleri bitişik yazıyoruz. Ancak
yurtsever’den çok bugün vatansever
daha sık kullanılmaktadır.
Farsçadan Türkçeye geçen bu yapılar yanında yabancı ön ve son ek-
Aslında bunların üzerinde eğitim
kurumlarında özel olarak durulma-
afyonkeş vb.
Farsça bir fiil köküne dayanan ve
Cumhuriyet Döneminde Türk Dil
Kurumunca bazı karşılıklar önerilmiş
olan öteki örnekler şunlardır:
TÜRK
DİLİ
mış, birer konu olarak derslerde işlenmiş olsaydı, önerilmiş olan karşılıklar dile yerleşebilirdi. Şimdi
batıdan gelenler üzerinde de gereği
gibi düşünmüyoruz. Önerilen Türkçe
karşılıklar ilgi görmüyor. Farsça kökenli bu tür kelimeler Türkçeye nasıl
yerleştiyse günümüzde ve gelecekte
batı kökenli kelimeler de bu biçimde
dile yerleşecektir.
Aşağıda Farsça bir isim ve bir fiilden türetilmiş birleşik kelime yapısında örnekler sıralanmış ve
karşılarına Türkçe biçimleri konmuştur. Örneklerde görüldüğü gibi pek
çoğu geldiği dildeki biçimiyle bugün
dilde yaşamakta, sınırlı olan karşılıkları listede yer almamaktadır:
afetzede
gayretkeş
madrabaz (hileci)
afyonkeş
gurbetzede
menfaatperest (çıkarcı)
ateşbaz
hakperest (haksever)
milliyetperver (ulussever)
bankerzede
hakşinaş (haktanır)
misafirperver (konuksever)
bedbin (kötümser)
harfendaz
musikişinas
cambaz
hatırşinas (saygılı)
müşkülpesent (güçbeğenir)
cefakeş
hayalbaz (karagöz)
nikbin (iyimser)
cilvebaz - (cilveli)
hayalperest (düşsever, düşçü)
oyunbaz
çapraz
hayalperver
peşkeş
çenebaz
hayırperver (iyiliksever)
selzede
çilekeş
heykeltıraş (yontucu)
serbaz
dehşetengiz
hilebaz
serkeş
demkeş
hodşinas (kendinibilmez)
sihirbaz (büyücü)
depremzede
hokkabaz
silahendaz
dilbaz
kadirşinas (kadirbilir)
şahbaz
dövizzede
kazazede
tarafgir (yantutucu)
dürbün (bakaç)
kemankeş
terakkiperver (ilerici)
düzenbaz
kılbaz (dalkavuk)
tirendaz
esrarkeş
kumarbaz
vatanperver
esrarengiz (esrarlı)
kuşbaz
vazifeşinas
felaketzede
küfürbaz
125
Download