"Siracen Münira” olan "Siracen Münteha" mıdır?

advertisement
On5yirmi5.com
"Siracen Münira” olan "Siracen Münteha" mıdır?
"Siracen Münira” olan "Siracen Münteha" mıdır?
Yayın Tarihi : 16 Nisan 2012 Pazartesi (oluşturma : 10/20/2017)
“En Nur” olan Allah ‘kendisinde hiçbir şüphe olmayan hitabında’(2:2) zatını şu müthiş teşbihlerle
tanıtır: “Allah göklerin ve yerin nûru(nun kaynağı)dır. O’nun nûrunun sembolü, içinde kandil bulunan
bir ışık mahalli gibidir. O kandil kristal bir fanus içerisindedir. Öyle bir fanus ki, sanki inci gibi
(parıldayan) bir gezegen. O kandil, doğuya da batıya da ait olmayan mübarek bir zeytin ağacından
elde edilmiş bir yakıtla tutuşturulur. Öyle ışıltılı bir yağ ki, neredeyse ateş değmeden bile ışık
saçacak: nûr üstüne nûrdur! Allah isteyeni nurunun (peşine takarak) doğru yola iletmeyi diler. İşte
Allah insanlara böyle misaller vermektedir: zira her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilen Allah’tır.” (nur
35)
Rahman bu ayetinde göklerin ve yerin aydınlık kaynağı olarak kendisini göstermiştir, bu ayette
ısrarla vurgulanmıştır.
Yine Rahmanın kendisini insanlara şahit, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdiği (33:45) son nebisi
(33:40) Muhammed Mustafa... Allah onu nuruyla aydınlattığını ve onunda bu nurla insanlığı
aydınlattığını şöyle belirtir: “Yine Onun izniyle Allah’a çağıran bir davetçi ve etrafını
aydınlatan bir kandil olarak...”(ahzab 46)
Buradaki “etrafını aydınlatan kandil” teşbihi “sirâcen münîrâ” ile ifade ediliyor. “Sirac”; ‘ışık saçan
aydınlatma aracı’ yani “kandil” manasına geliyor. Peki ‘münîr’? O ise ‘nur’ ile aynı kökten gelen ve
Alah’ın nuruyla aydınlanmış peygamberi tasvir eden müthiş bir simge. “Münir”; ışığı kaynaktan alıp
(güneş) onu insanlara yansıtan “ay” vurgusunu ve anlamını taşıyor. Bir başka ifadeyle Nebi Allah’tan
aldığı vahiy ışığını insanlara yansıtan bir ayna ve onu insanlara taşıyan bir kandil niteliğindedir.
Bu zamanın iman ve islam iddiasında bulunan insanları olarak peygamberi doğru anlamak istiyorsak
şu hususun üzerinde önemle durmamız gerekir: “Sirâcen Münîrâ” olan peygamber ayrıca “Sirâcen
Münteha” mıdır? Yani etrafını aydınlatan bir kandil olan rasûl, etrafını aydınlatan son kandil midir?
Ondan sonra insanlığı aydınlatacak kimseler olmayacak mı? Bu soruları şöyle cevaplayabiliriz:
Peygamberin risalet görevi artık başka bir peygamber üzerinden devam etmeyecektir. Bu gayet
açık ve nettir çünkü Allah peygamberimizin son nebi olduğunu ve peygamberliğin mührü olduğunu
kesin bir dille ifade eder: “Muhammed sizin erkeklerinizden herhangi birinin babası değildir, fakat o
Allah’ın Rasulü ve peygamberlerinin sonuncusudur...” (ahzab 40) Peki elçilik görevinin kişilerden
kurumlara, daha doğrusu bireyden topluma geçtiğini söyleyebilir miyiz? Kesinlikle Evet! Biz buna
fetih suresi 29. ayette bir atıf görüyoruz: “Muhammed Allah’ın elçisidir ve onun safında olanlar...”
Ayetin bu giriş kısmını M. İslamoğlu “Hayat Kitabı Kur’an”ında şöyle açıklar:
‘Vav’ başlangıç değilde atıf olarak alındığında anlam şöyle olur: “Muhammed Allah’ın elçisidir, onun
safında olanlar da...” İbn Aşur “onun safında olanların” elçiliğini Yasin 14’te geçtiği gibi “elçinin
elçileri” olarak yorumlar.(1)
Yine Kazan’ın büyük alimi Musa Carullah Bigiyef’te bu konunun üzerinde durmuş ve “Kitabu’sSünne”sinde konuyu şöyle açıklamıştır:
“Muhammed Allah’ın resûlüdür ve beraberinde bulunanlar...” Buradaki “beraberinde bulunanlar”
ifadesi Muhammed üzerine atıftır, yani peygamberle birlikte olanlar da İslam mesajını diğer
ümmetlere tebliğ edecek birer elçidir. Buna göre, risalet gereği peygambere verilen bütün faziletler
ümmetede verilmiştir. Ayetin devamında “eşiddâ” ve “ruhama” kelimelerini hal olarak mansub
okuyan kıraatte bunu teyid etmektedir.(2)
Yine şu ayet de müslümanların risalet görevini (İslamı anlayıp anlatma) üstlenmeleri gerektiğini
vurgular:
“İşte sizin böylece dengeli bir ümmet olmanızı istedik ki, insanlığa örnek ve
model olasınız ve Rasul de size örnek ve model olsun...” (bakara 143) Bu ayette geçen “şehid”
kelimesi hem “hayatını imanına şahit kılan” hem de “insanlığa “model ve örnek olan” manası taşır.
Rabbimiz adeta bu ayette zımnen şunu söyler: “Pek şefkatli ve merhametli olan(9:23) Muhammed’i
size peygamber olarak göndererek ve onu üzerinizde örnek ve şahit kılarak size büyük bir lütûfta
bulundum. Ey müslümanlar! Sizde peygamberin risalet görevini üstlenin; (yani) tüm insanlığa rol
model ve şahit olun, böylece nasıl ki Rasulü makam-ı mahmuda varis kıldıysam sizleri de övülmüş
mekan ve makamlara varis kılayım!”
“Peygamberi örnek alma ve insanlığa örnek olma”yı ayetleri birbirine atıf yaparak şöyle formülize
edebiliriz:
“…böylece dengeli bir ümmet olmanızı istedik ki, insanlığa örnek ve model olasınız...” (bakara 143)
Yani insanlığa örnek olun, risalet makamını en güzel ve en doğru şekilde temsil edin! Çünkü biz sizi
dengeli ve orta yolu tutan bir topluluk kıldık.
İnsanlara nasıl örnek olabiliriz? Ancak peygamberi örnek alarak örnek olabilirsiniz: “Doğrusu Allah
Rasulü sizler için, Allah’a ve ahiret gününe umut besleyen ve Allah’ı sürekli hatırda tutan herkes
için güzel bir örnek (üsve-i hasene) teşkil eder.” (ahzab 21)
Peygamberi nasıl örnek alabiliriz? Nebiyi tüm benliğinizle destekleyerek, yani ‘onun taşıdığı ağır yük
olan vahyi’ (73:5) omuzlayarak: “Şu kesin ki Allah ve O’nun melekleri Peygamberi desteklerler; ey
iman edenler, sizde onu destekleyin ve tam bir teslimiyetle (onun örnekliğine) teslim olun!” (ahzab
56) Peki resulü nasıl destekleriz? Kendinizi sadece ve sadece Allah’a adayarak: “De ki: Benim tüm istek
ve arzum, bütün ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah’a armağan olsun!”
(enam 162) Vahiy kesinlikle tüm hayatı inşa etsin diye indirildi. Bu “tüm hayat”ın içine hem birey olarak insan
hem de bireylerin oluşturduğu toplum girer. Yani Kur’an’la insan hem kendini inşa etmeli hem de bu
inşa formülünü kendini yeni baştan inşa etmek isteyenlere ulaştırmalı. Bunun içinde ancak örnek
olunabilir, başka bir şık yok. Ancak ışık olunabilir. Çünkü peygamber etrafını aydınlatan bir ışıktı, hem
de risalet ışığına sahip son şıktı. Ondan sonra kesinlikle başka bir peygamber gelmeyeceğine göre
insanlık ışıksız kalmamalı. Bu yüzden insanlığa ışık olmak iman iddiasında bulunanlara düşüyor.
Ancak risalet makamını omuzlayabilecek bir topluma düşüyor. Kendisini “siracen münteha” olarak
tanımlayan son ışık kaynaklarına yani binlerce, onbinlerce ve belki de milyonlarca kandilden oluşan
bir topluma düşüyor. İşte Rahman o topluma şöyle sesleniyor:
“Sizler hayra çağıran,
meşru ve iyi olanı öneren, kötü ve yanlış olandan da sakındıran, (ümmet olmanın gereğini yapan) bir
ümmet olun! İşte onlardır ebedi saadete erecek olanlar.” (al-i imran 104) Ariamo Sanchez
1 M İslamoğlu “Hayat Kitabı Kur’an” sf;1025 not:2
2 Musa Carullah “Kitabu’s Sünne” sf; 68,69
Bu dökümanı orjinal adreste göster
"Siracen Münira” olan "Siracen Münteha" mıdır?
Download